Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 ARAUK 2000 ÇARŞAMBA
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Ülkemizinj Pfetrol Durumu
Prof. Dr. Ahmet ERCAJN İTÜM^en Fakültesi. Jeofızik
Mühendisliği Bölümü ve TMMOB Jeofızik Mû
0 ki bin yılına 65 mılyon nüfusla
I
giren Tûrkiye ekonomisinin bü-
yümesi yûzde 5 - yüzde 7'dir.
ABD ve Ingiltere'ye göre Tür-
kiye dünyada ticari pazar bûyü-
mesi olarak ilk 10'a girmekte-
dir. Türkiye'nin 'erk'e (enerjiye) olan
gereksinmesi 2010'da yüzde 75 artacak-
tır. 2001'de doğalgaz dışalunı yüzde
100 olarak 15 milyar m3 'ten 31 milyar
m3 'e ürmanacaktır. Yıllık petrol tüke-
timinin, 28-29 milyon ton olmakla bir-
likte 2010 yılmda yüzde 47 artışla 41.5
milyon fo'na varması beklenmektedir.
Türkiye'nin ulusal petrol tutumu:
Aslı birinci petrol savaşı olan Birinci
Dünya Savaşı sonunda Türkiye petrol
alanlan, önce yabancılann eline geçmiş,
sonra anlaşmayla yerli işbirlikçilerinin
denetimine verilmiştir. Oralarda ona
göre budan (devlet) yönetim biçimleri
oluşturulmuştur. Yabancılann deneümı
dışında hareket edenler ise savaşlarla sü-
rülmüş, yok olma sınırlanna itilmiş ve
inlmektedirler. Gelişmiş ülkeler, ken-
di petrollerini işletme yerine, bu gibi de-
netledıkleri ülkelerin petrollerini ön-
celikli tüketmeyi ulusal çıkarlanna uy-
gun bulmuşlardtr. Petrol edinmış her ül-
keye, ulusal bir sorun ve doğal bir düş-
man yaratarak, bu gibi ülkelerin petrol
üretim pay gelirlerini, yine kendileri-
nin ürettikleri silahlann en büyük pa-
zan biçimine dönüştürerek, o ülkenin
gelişmesıne ve ulusal özgürlüklerine
kavuşmasına engel olmuşlardır.
Türkiye, yitireceğinı zaten yitirmiş,
büyük Atanîrk'ün Ulusal Ant (Misak-
ı Millı) sınırlan içinde kalan Musul ve
Kerkök'te bile hak savunması çoktan
unutulmuş ve yakın geçmişte gelışen
olumlu firsatlan bu yönde değerlendi-
rememiştir. 19. yüzyıl sonunda Rus or-
dulan Erzurum'a değin ilerlerken cep-
he gensindekı bilim adamlan Türk top-
raklannda petrol aramış ve sınırlar çi-
zildiginde petrollü alanlar Sovyet Cum-
huriye
entiNfffOdası Başkam
eri üzerinde kalmıştır. Türki-
ye, pet ıllüBatum'uveripKarsve Ar-
dahan'ı TEge Denizi'ndeki ada-
lar ve kıta sahanlığı hiç savaşmadan, an-
laşmalarla Yunanistan'a verilmiş; üç
yanı deniz olan, ancak deniz kullanımı
olmayan bir ülke durumuna düşmüştür.
Anadolu, yer yapısının karmaşıklığı
ve bol kınklığı nedeniyle, dar boyutlu
petrol alanlan edinmiştir. Bol kınklı
kızgın (jeotermal) alanlı ve 1. derece
deprem bölgesi olan Alaşehir'de 1998'de
petrol bulunması, öbür deprem bölge-
lerinde petrol bulma umudunu arttormış-
tır. Kars-Iğdır arasında bazalt ile örtü-
lü kesimde 4-5 km'lik çukurlann bu-
lunması, petrol varlığını işaret edici ka-
nıt olarak ileride mutlaka değerlendi-
rilecektir.
Günümüzde uluslararası petrol şirket-
leri, petrolün aranmasından pazarlan-
masına değin olan tüm etkinliklerin ya-
m sıra, elektrik içinde tüm enerjı işlet-
melerini bünyelerinde toplayacak bi-
çimde yapılanmaya ve dev erk (enerji)
üretim işletmelerine dönüşmeye başla-
mışlardır.
Türknc'nin petrol bütçesi: Bugüne de-
ğinyapılanjeofızik vejeolojik çalışma-
lar sonucunda bugün için ülkemızin
toplam üretilebilir petrol birüdmini yak-
laşık 46 milyon ton, doğalgaz birikimi
ise 10 milyon metre-küp olarak belir-
lenmıştır. Başka bir deyişle, toplam pet-
rol birikimimiz yalnızca iki yıllık pet-
rol tüketimımize eşittır.
Türkiye'nin yıllık petrol tüketimi 28-
29 milyon ton, doğalgaz tüketimi ise 12
ila 15 milyar m3'tür. Bumın parasal
karşılığı 5.5-6 milyar dolar dolayında-
dıı. Bu oran, ulusal yıllık gelirin yüz-
de 2-2.5 'idir. 1948'den 2000'e değin
Türkiye'nin ürettiği toplam işlenme-
nüş petrol, 115 milyon tondur. Yıllık üre-
timi ise 3.6 milyon tondur. Her yü Tür-
kiye'nin petrol dışalım gereksinmesi
24.4 milyon tondur. Toplam tüketimde
yerli üretimin payı yüzde 12-13; dış
aümpayı ise yüzde 87-88'dir. Türkiye'de
birincil enerji üretiminde petrolün pa-
yı yüzde 46 gibi çok yüksektir. Petrol
tüketiminin yüzde 89'u, doğalgaz tü-
ketiminin yüzde 94'ü dışalunla karşı-
lanmaktadır. Bir başka deyişle Türki-
ye, akaryakıt bakımından yüzde 90-95
dışa bağımlıdır. Türkiye'de tüketilen
işlenmemişpetrolün yüzde 26'sını ener-
ji üretim ve çevrim işinde, yüzde 24'üne
yakınını ise sanayi işinde kullanıyorlar.
Türkiye'de birincil enerji üretiminde
petrolün payı yüzde 46 gibi çok yük-
sektir. Dünyada kişi başına tüketim 0.83
ton/yıl iken Türkiye'de 0.53 ton/yıl ile
ortalamanın gerisindedir.
1935'ten 2000 yılına değin Türki-
ye'de bulunan petrol ve doğalgaz ala-
nı sayısı 112'dir. 61 petrol ve 14 doğal-
gaz alanı TPAO, 33 'ü yabancı işletme-
lerce bulunmuştur. TPAO'nun yıllık or-
talama petrol üretimi 65-68 milyon ton,
yabancılann ise 47-50 milyon ton do-
layındadır. TPAO'nun 1992 yılında 182
milyon ABD Dolan eşdeğerinde olan
yurtiçiyatırnnlan 1997 sonu ile 58mil-
yon ABD Dolan dolayına düşmüştür.
Ülkemizdejeolojik vejeofızik çahşma-
lar ile arama ve üretim delgileri yerine
göre yüzde 85-90 kadannı gerçekleş-
tiren TPAO'nun kaynak bulmadaki zor-
luklan nedeniyle yurtiçi yatınmlanmı-
zm oldukça gerilediği görülmektedir.
Türkiye'nin petrol ve doğalgaz ara-
maalığı: 1926'da çıkan Petrol Yasası
ile MTA, 1935-1954 arası Türkiye'de
petrol aramamışnr. 1940'ta ilk kez pet-
rol bulunmuştur. 1942'de 10 ton/gün,
1956'da 1000 ton/gün, 1956'da Aliağa,
Izmit ve Orta Anadolu'nun katılımı ile
1.1 milyon ton/yüa ulaşmıştır.
1951'de MTA, Garzan'da petrol
bulduğunda toplam petrol birikimi (re-
zervi) 10 milyon tonaulaşmışnr. 1954'te
petrol ve doğalgaz aramalan TPAO'ya
aktanlmıştır. Aynca TÜPRAŞ, BO-
TAŞ, Petrol Ofısi, PETKİM kurulmuş-
tur. 1954-1997 arasındaki toplam je-
ofızik araştırmalar4130 ekip/ay,jeolo-
jik aramalar 3273 ekip/ay, delme işle-
ri 5.700.000 m. dolaymdadır. Petrol
arama işlennın başladığı 1934 yılın-
dan 1997 yılı sonuna değin geçen süre
içerisinde ülkemizde toplam yaklaşık
3000 petrol kuyusu açılmıştır. Açılan
kuyulann 1962'si ulusal şirketimiz
TPAO tarafindan kazılmıştır. Buna kar-
şılık Amerika Birleşik Devletleri'nde
yılda 80.000, ttalya ve Fransa gibi ül-
kelerde ise yılda 150 kuyu açılmakta-
dır.
1982 'den sonra TPAO dış aramalara
başlamış; Mısır, Cezayir, Kazakistan,
Azerbaycan, Türkmenistan'da petrol
bulunmuştur. Hazar çukurundaki top-
lam petrol birikimi 200 milyar varildir
(27 milyar ton). Türkiye; Kazakistan'da
Kazak-Türk Munay'ın yüzde 49, Türk-
menistan'da Çırak'ın yüzde 6.75, Şah
Deniz'in yüzde 9, Kurdaşı'mn yüzde 5
payını edinmiştir. Cezayir'de Hassi Bin
Rekay'ın yüzde 25'ini edinmiştir. Ka-
zakistan'da 1998'de 135.000 milyon
ton/yıl petrol üretilmiştir. Bu tüm Tür-
kiye üretimininyüzde3.8'idir. 1982'den
beri Batman-Dörtyol, Kerkük-Yumur-
talık, Yumurtalık-Kınkkale, Şelmo-
Batman, Adıyaman-Sart boru hatlan
yapılmıştır. Yanmca-Aliağapetro-kim-
ya kurgulan yapılmış, İGSAŞ petrol
deniz taşımacılıgı oluşturulmuştur.
1997-1998'de Kuzey Marmara'da
800 milyon m3/yıl gaz üretilmiş,
1997'den beri Adıyaman, Eskitaş-1, Li-
lan-3, Adıyaman-3, Adıyaman-55D,
Manısa-Alaşehir'de petrol keşfedilmiş-
tir. Araştırmalar, Kuzey Mannara'nın
yapay gaz biriktirme oylumunun (hac-
minin) 1.6 milyon m3 olduğunu gös-
termiştir.
Dünyada petrol: 1998'de dünyada
kanıtlanmış petrol birikimi 918 milyar
varil(*) (124 milyar ton), doğalgaz ise
112 trilyori m3'tür. Artan nüfusa ve
enerji isteğine karşın, dünyadaki petro-
lün 150 yıl daha yeteceği sanılmakta-
dır. OPEC (Petrol Satan Ülkeler Birli-
ği) ülkelerinin petrol ve doğalgazdan yıl-
lık gelirleri 150 milyar dolaymdadır.
Uluslararası petrol pazanvefiyat dal-
galanmalan: 1970'liyıllannbaşlann-
da 2.5-3 §/varil (18.5-22.2 §/ton) olan
ham petrol fıyatlan 1974 yılında 11-12
§/varile yükselmiş ve ilk petrol buna-
lımı yaşanmıştır. tkinci petrol bunalı-
mı ise 1979 yılında Iran devrimi ile or-
taya çıkmış ve ham petrol fıyatlan 30-
35 §/varile dek yükselmiştir. 1986 yı-
lmda ise ortalama işlenmemiş petrol
fiyatlannın 10 §/varil düzeyine inme-
si ile daha öncekilerin tersine bir fiyat
şaşkınlığı yaşanmıştır. 1990 yılmda ya-
şanan Körfez bunalımı nedeniyle dün-
ya petrol endüstrisinde belirsizlik ya-
şanmış ve dünya ortalama oetrol fıyat-
lan 21 §/varil dolayında gerçekleşmiş-
tir. 1998 yılı ise yüzyıhn başından bu
yana petrol fıyatlan 15.5 §/varil dola-
yında gitmiş, bugün ise 20 §/varil do-
layına yükselmiştir. 2000 yılının ilk
çeyreğinde ise petrol fiyatlanmn arta-
rak 24 §/varil dolaymda olacağı, ancak
üçüncü çeyreğinden başlayarak OPEC
üye ülkelerinin üretimi arttırması ile
fıyatlann bir oranda düşeceği beklen-
mektedir.
Doğalgaz bûtçesi
2000'de Türkiye'nin doğalgaz tüke-
timi 12-15 milyarm3 dolaymdadır. Üre-
timi ise 1981'de 16mılyonm3,1990'da
212 milyon m3, 1995'te 182 milyon
m3,1998'de 565 milyon m3'tür. Tüke-
timi ise 1981'de 16milyonm3,1985'te
68 milyon m3, 1990'da 3.4 milyar m3
(dışalım 10.8 milyar m3). Başka bir
deyişle 1998 yılında yerli üretim oranı
yüzde 5.4, dışalım yüzde44.6'dır. ller-
leyen yıllarda bu oran olumsuz yönde
gelişecektir. 2000 yılmda toplam yerli
üretim 700 milyon m3, gereksınim ise
21 milyar m3 dolayında olacaktır, (yer-
li oranı yüzde 3.3'e düşecek). 2010yı-
lmda yerli 150 milyon m3, gereksinme
ise 53.8 milyar m3 olacaktır, (yerli ora-
m yüzde 2.8). Doğalgaz-dışalımı ayn
bir yazı konusudur.
(*) 1 ton = 7.4 varil
ARADABIR
H. TUNCAY YENER
tzmir Barosu Avukatlgrtndan '
Cumhupbaşkanı
Numaratanamaz • -
Son günlerde, özellikle sayın Süteyman Demi-
rel'in cumhurbaşkanlığı görevinin sona ermesin-
den sonra, numaralan-
dırma suretiyle (özellikle
görevi sona eren Süley-
man Demirel için başla-
ttdı) cumhurbaşkanlığı sı-
fatmın kullanılması, med-
yada ısrarla sürdürülmek-
tedk Yarnigıya yol açan bu
yanlışlık, yaygınlaşma eği-
limı göstermektedir. Ni-
tekim, geçenlerde Afyon'a
gerçekteşen ziyaretleri ile
ikjili olarak, yoi kıyısına
asılan büyükçe panoda
"10. Cumhurbaşkanı Sa-
yın Ahmet Necdet Se-
zer" yazıldığı görülmüş-
tür. Numaralayıp "onun-
cu" demek yanlıştır.
Oysa, anayasanın 104.
maddesi aynen şöyledir
"Cumhurbaşkanı dev-
letin başıdır. Bu sıfatla
Türkiye Cumhuriyeti'ni
ve Türk mi/tef/n/n biriiği-
ni temsil eder. (...)" denil-
mektedir. Oldukça yalın
madde metninden, dev-
letin siyasal ve sosyal bü-
tünlüğü temsilinin açıkça
cumhurbaşkanına tanın-
dığı anlaşılmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı sı-
fatının kullanılması devle-
tin saygınlığı ile özdeştir.
Cumhurbaşkanlığına
odaklanmış tek temsil yet-
kisi asla aynm kabul et-
mez. Başka bir deyişle,
temsil yetkisi sona ermiş
kjmüeri için arbk 'cumhur-
başkanı" sıfatı kullanıla-
maz.
Cumhurbaşkanlığı aka-
demik değil, siyasal ma-
kamdır. Siyaseten edinil-
diği sürece kullanılacak
sıfattır. Var olan makam
sahibi cumhurbaşkanı dı-
şındaki biriteri için numa-
ralayarak cumhurbaşka-
nı sıfannı kullanmak yanıl-
gıdır, yanlıştır. Siyasal etik
itibanyla da yakışıksızdır.
Yazık ki TRT de bu yan-
lışlığın içinde. Numara-
landırmak suretiyle cum-
hurbaşkanlığı srfatını kul-
lanmak makamın gerçek
sahft>ini istiskaldir. Anaya-
sal temsili örselemek,
devtetin saygınlığını aşın-
dırmaktır.
Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'ne saygısı olan-
ların, kim olursa olsun
cumhurbaşkanlığı maka-
mına, cumhurbaşkanlığı
sıfatının kullanılmasına
özen göstermeleri, ciddi
ve duyarlı olmalan gerek-
lidir.
Yerlerinden Oynatılamayanlar
Muhsine HeUmoğlu YAVUZ
"Lkleriik 2000 Konfe-
ran9"mn açılışmda konu-
şan Bölent Eczacıbaşı
"Kimsenin yerinden oy-
nataınadığı bürokrasi, ye-
rinden oynamayan parti
başkanlanfleçağdaşyöne-
tim ve Bdertik anlayişımn
yakabnamayacağmı" söy-
lemiş. (Hürnyet, 15 Ka-
sım 2000).
Bu saptamaya bir de her
türlü yolsuzluğu yapma-
lanna karşın yine de yerin-
den oynanlamayan, her ba-
samaktaki (kademedeki)'
yöneticileri eklemek ge-
rekir samnm. Bu gerçeği
görmek için, şöyle bir çev-
remize bakmamız yeterli
olacaktır. Eğer, göreve yet-
kilerini kendi çıkarlan doğ-
nıltusunda kullanıp, yap-
tıklan yolsuzluklann bo-
Auer'le pişer,
size de düser.
En lezzetli yemekier Auer'in setustü ve ankastre ocaklarında veya Aue
fınnlarda pişirilir. Hem ileri teknotojileri, hem de geliştirilmiş tasanmlar .
Auer'in yeni yıidızları, mutfakiann vazgeçilmezleri...
Yeni Auer fınn modelleri.
Yeni Auer ocak modelleri:
r.az yen; rjrâk tut,:a',
_mnıyet!i mödeîierinde aiev sorsrnen haînido oa^
itomatik icesef» emniyet Mtemı.
yutlanndan kendileri bile
ürküp paniğe kapılarak,
'istifaedipkurrulma'' yo-
lunu seçmedikleri takdir-
de, genellikle yöneticiler,
yerlerinden oynatılmazlar.
Bunun görünür neden-
lerinin başında "kokmaz
bulaşmaz, neme laznncı"
yetkili üst düzey yöneti-
cilerin, kendi yöneticilik
dönemlerini "oteysn" ta-
mamlayarak yeniden o gö-
reve ya da daha üst bir gö-
reve aday olma istekleri
gelmektedir. Öteki önem-
li ve daha trajik bü- neden
ise "Kendisi, camdan ya-
pıtanış bir evde oturanın,
bir baştasma taş atamaya-
cağı" gerçeğıdır. Kendisi
de en az, denetleyip so-
ruşturacağı kimse kadar
yolsuzluk batagına batmış
bir yetkili, sonışturacağı
bu aİt yöneticilerle olsa ol-
sa işbirliği yaparak, salta-
natnıı sürdürmeyi ve kara
gelirden, olabildiğince faz-
la pay almayı yeğler. Be-
lirleyici bir başka neden-
se, dürüst insanlann içine
düşürüldüğü bıkkınlık ve
umutsuzluk duygusudur.
Çünkü hırsızlığı, yolsuzlu-
ğu gün gibi "aşfltâr* olmuş
insanlan, bir zaman son-
ra çok daha önemli (de-
ğerli değil önemli) ve çok
dahabol paralı bir makam-
da görmek, artık kanıksa-
nan bir durum olmuştur.
însanın "ar perdesi yır-
ühp" değer yargılan yer-
le bir olmayagörsün, artık
onlan ne toplumsal bas-
kılarne idari yapünmlar ne
de mahkemeler aracıhğıy-
la uygulanması yülar alan
yasalar, hiç ama hiç birşey
durduramaz. Kendi ken-
disini denetleyemeyen, da-
ha doğrusu kendısinden
utanmayan insam, hangi
denetim mekanizması dur-
durabilirki...
Bu tür insanlar ne yazık
ki, ülkemizin hemen her
kurumunda ve yine ne ya-
zık ki, çoğu üniversitele-
rin çeşitli birimlerinde de
köşe başlannı tutmuşlar
ve başta "bölüm başkan-
lan" olmak üzere yetkile-
rini, kişisel duygu ve çıkar-
lan doğrultusunda kullan-
maya pervasızca devam
etmektedirler. Bir başka
yazımda, bu uygulamala-
n somut öraekleriyle ele
alacağım. Belki böylece,
bu yanlış gidişe dur de-
meye çalışanların zayıf
ama aydınhk korosuna, bir
solukluk (nefeslik) de ol-
sa küçük bir katkıda bulu-
nabilirinı. Aynca, eli kalem
tutan herkes de bunu yap-
malı ki, bu cılız koro, gü-
rül gürül söylenen bir *gû-
neş türküsüne" dönüşsün.
"Güneşedüzenlenenaknr
ancak böyle kazamlabilir.
Yolsuzluğun, hırsızhğın,
keyfiliğin böylesine diz
boyu olduğu bir ortamda
bulunmak, olup bitenleri
bilinç gözüyle böylesine
apaçık görmek ve bu ger-
çeklerle birlikte yaşamak
zorunda kalmak, namuslu
bir aydın birey için ne bü-
yük bir trajedi, ne katlanıl-
maz bir azaptır. Bu sistem
ve yarattığı katran karası
bu ortam, insana üç seçe-
nek dayatıyor. Bir: Alçak-
lığm, karanlığın bir par-
çası ol, ve payını al. tld:
Görmezlikten gel, kokma
bulaşma. Üç: Karşı çık,
yüksek sesle konuş, yaz
ve seni bir biçimde parça-
lasınlar. Hani Sevgili Ata-
ol'un (Behramoğlu) dedi-
ği gibi, "Günümüzde in-
san olmanın /Çok ağır be-
defivar/Vaparçasıotacak-
sın atçakbğm / Ya seni par-
çalarlar."
Bir ve ikinci şıkkın, in-
san onurunda, kişiliğinde
yaratacağı "onursuz par-
çalanma"nın yanında,
üçüncü şıktaki "onurlu
parçalanma" her zaman
yeğlenilecek tek yoldur el-
bette.
Gördükleri alçaklıklar,
yolsuzluklar karşısında,
yüksek sesle konuşarak,
yazarak karşı çıkanlann
çoğunluk bulacağı ve al-
çaklar tarafindan öyle ko-
layca yutulamayacak kadar
çetüı bir "demir leblebi"
olacağı günlerde yaşamak
dileğiyle...
AUER
Sıcok eşya uzmanı
Yargrtay 8. Daire Başkanı
M. NACİ ÜNVER'in
yeni romanı
"Bir Yalnızlık Masalı
Arkadaş Yayın A.Ş. tarafindan
yayımlandı.
NACİ ÜNVER ilk olarak
"Evlenme Cüzdanı" adiı
romanıyla tanınmıştı.
PENCERE
Bilimselleşmenin
Neresindeyiz?..
Bir ülke yaşamında bilim geriye itilirse, toplum
nasıl çağdaşlaşabilir?..
Bilim nasıl geriye itilir?..
Üniversitelerin canına okursun, bilime yatınm
yapmazsın, ulusal gelirden araştırma ve geliştirme-
ye aynlan payı düşürürsün, bilim adamlannı aç bı-
rakırsın, üretime değil parasalcılığa dönük bir top-
lum düzenini pompalarsın, aydınlan ezersin, kitap
yayınlannı battalarsın, kitabı suç aleti gibi görürsün,
ülkenin köklü devlet üniversitelerini yıkıma uğratp
çıkara dönük özel üniversiteciliği devletçe destek-
lersin ..ki bunlann hepsi Türkiye'de yapıldı ve ya-
pılıyor.
Bilim, felsefe ve düşün yaşamı bu süreçte gün
geçtikçe tükenmeye yüz tutar. Toplumun pusula-
sı kalmaz; halk, bilim öncesi çağlann hurafeleriyle
oyalanmaya başlar, paradan başka bir şey düşün-
meyenlerin toplumunda lüks savurganlığı uygartık
sayılır, tüketimi çağdaşlıkla özdeşleştiren yanılgı
ülkede egemenleşir.
örnek mi?..
Işte Türkiye!.. ;
•
Emre Kongar'ın bu hafta başındaki "Aydınlan-
ma" köşesinde çıkan yazısı, üzerinde tartışılması
gereken çok önemli bir konuyu bıçak altına yatınp
irdelemiş. Yazının adı "Postmodernizm ve Sanal
Ekonomi-1"; ikincisi önümüzdeki pazartesiye...
"Postmodernizm "in anavatanı kuşkusuz Ba-
tı'dıri.. Ne demek sözlükanlamı?.. Modemizmson-
rası ya da ertesi içeriğini taşıyan bu akımın Türki-
ye'deki yandaşlan, hem dinci kesime hem de çok
satışlı hokjing basınına yayılmış durumdalar. Dö-
nek' ile 'mürtec/'nin Türkiye'de 'postmodernizm^
sevmelerinin özel bir anlamı var; postmodernizm
bizde değişik bir içerikle '7923 Aydınlanma Dev-
rim/'ne karşı araç gibi kullanılmaya zortanıyor, ge-
riciliğin hevesi bu!..
Peki 'modernizm' aşamasından geçmeyen bir
ülkede, sözgelimi Sudan, Afganistan ya da Iran'da
'postmodernizm 'in işlevi ne olabilir?..
•
Denebilir ki:
- Türkiye'de Aydınlanma Devrimi toplumsal ya-
pıda yeterince ağırlık kazandı, yeterli bilimsel bi-
linci oluşturdu, "Yaşamda gerçek yol gösterici po-
zitif bilimdir" şiannın mayası, Cumhuriyeteğitimiy-
le tuttu, geriye dönüş olanaksızdır.
Ooğru olabilir...
Yine de Batı'da hızla gefişen bilimin vardığı ufuk-
lan tersinden anlayarak ya da kasıtla yorumlaya-
rak bilimsel yasalann "yanlışlanabilir" olmasını hu-
rafecilikle kanştırmak isteyenlerin işbirliği açıkça gö-
rülüyor; kuantum fiziğinden dinciliğe pay çıkarmak
isteyenler bile eksik değiller!.. Bu bakımdan Emre
Kongar'ın ele aldığı konu, siyasal bir tçertge de sa-
hip...
•
Peki, bu sorunlar ve tartışmalar nasıl çözümle-
necek?..
Bilime yatnmla!..
Türkiye'yi ne IMF kalkındırabilir ne de ABO adanr
edebilir; küreselleşen dünyada tek kurtuluş çare-
si, yemeyip içmeyip bilime yatınm yapabilmekten
geçiyor, artık "Bablılaşmanın neresindeyiz" diye sor-
manın yanılgısından kurtulmak zamanıdır.
Bilimselleşmenin neresindeyiz?..
ZEHRAYILDIZ'IANMA GECESİ
UAmUkim
AtalüıiKültürMerteıSaai:20.00
Beethoven, Wagner, Verdı, Puccini'nin yapıtlanyla
Andrew Greenwood Yönetiminde
lstanbul Devlet Opera ve Balesı Orkestrası eşliğmde
Soprano:
ELISABETH MEYER - TOPSOE
BİLET SATIŞ YERLERİ
AKM Gişeleri
Caddeoostan, Soyak Göztepe, Merter, Galleria, Maslak, Capitol
Mıgros Mağazalannda.
Akmerkez. Suadiye, Taksım Vakkoramalarda.
Beyoğlu, Ortaköy Raksoteklerde
ve
Cumhuriyet Kitap Kulübû Sergi Salonlannda
www.biletix.com
Çağn Merkezi:0216 454 15 55
4zyv
. Scmot Voâf
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2000/505 Vesayet
Mahkememiziıı 19.10.2000 tarih ve 2000/505-844 E.K.
sayılı Uamı ile Çanakkale Gelibolu Hocahamza'da nûfusa
k^ıth Davi Nesim ve Dudu'dan olma 1929 d.lu Rebeka
Melek,rahatsızhğısebebiyle M.K.. 355. maddesi gereğin-
ce vesayet altına alınarak kendisine Jak Yako Melek vasi
tayin edilmiştiı. Üan olunur. Basın: 73479
SARIYER 2. ASLtYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/691- Karaı No: 2000/5%
Mahkememızden verilen 13.11.2000 tarih ve 2000/691
esas, 2000/596 sayılı karar ile davanın kabulûne Kastamonu,
Azdavay, Kozluören köyü, C: 45, Hane: 1 No'da nüfusa kayıt-
lı Yaşar ve Emioe hzı 05.12.1978 41u Ayşe Şirin isminis Gi-
zem Şirin olarak dûzeltilmesine karar verilmiştir. Mahkeme
hükmü yerine geçmek üzere ılan olunur. Basın: 73458