Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 ARALIK 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Geçenlerde bir gazete
haberinden alıntı
yapmış, "Cezaevlerinde
bahşiş sistemi"
demiştik... Gazete
haberine göre,
Egebank
operasyonunda Yahya
Murat Demirel'den
sonra tutuklanan
reklamcı Nail Keçeli,
cezaevine konduğunda
tansiyon ilacı aldırmış
ve bazı görevlilere
yüklü bahşiş dağıtmıştı.
Ceza ve Tevkrf Evleri
Genel Müdürü AJi Suat
Ertosun'dan açıklama
geldi, "bahşiş"i
araştırmışlar; Nail
Keçeli'nin Ankara
Merkez Kapalı
Cezaevi'ne girişte
cebinden çıkan eşya ve
paralar bir tutanakla
tespit edilerek emanet
para mutemedine
verilmiş... Haber
üzerine yapılan
soruşturmada Nail
Keçeli tansiyon ilacı
aldırmadığını ve
kimseye bahşiş
vermediğini beyan
etmiş. Hükümlü ve
tutuklulann reçeteleri
de cezaevi tabipleri
tarafından düzenlenip
ilaçlar cezaevi
görevlileri tarafından
anlaşmalı eczanelerden
alındıktan sonra
ilgilisine kontrollü
olarak
verilmekteymiş...
Cezaevinde izinsiz ilaç
aldırma ve görevlilere
bahşiş vermenin aslı
yokmuş...
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: deruzsom0cumhunyetcom.tr
- Kredi faîzleri uçuşa
geçmiş...
Tüketicinin tepesine
cakılacak!"
urizm Bakanı Erkan Mumctı'ya, selefleri ta-
rafından kurulan TAÇ Vakfı'na, kaldınlma-
sını istediği bakanlığından ne kadar para ak-
tanldığını sormuştuk, Turizm Bakanlığı Ba-
sın ve Halkla llişkiler Müşaviriiği'nden tam 14 say-
fayanıtaldık...
Böylesine titiz çalışan bir bakanlık az bulunur, der-
ken bir de baktık ki, gönderilen 14 sayfanın bir say-
fasında vakfın amacı anlatılırken 1989 yılından önce-
si Kültür ve Turizm Bakanlığı olduğu için kaç para ak-
tanldığı bilinmiyor, 1989'dan bugüne kadar da ses ve
ışık gösterilerine 132 milyar 380 milyon lira transfer
edilmiş; açıklamanın gerisi vakfın tanıtım broşürü.
Gönderen "Müşavirlik"i aradık... Müşavir Lond-
ra'da... Muhatap bulamadık. "Sayın Bakan'ı aradık...
Sayın Genel Başkanıylatoplantıda... Ulaşamadık...
MüsteşarSavaş Kûce'yi aradık... Konuştuk... 14say-
falık tanıtım broşürü açıklamasından haberinin ol-
madığını öğrendik!
Berber
Müsteşardan aynca, TAÇ Vakfı'nın bakanlıklanna
bağlı bir vakrf olduğunu ve başkanının da kendisi ol-
duğunu öğrendik... Şaşırdık... MimarSinanGenim,
TAÇ Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla Kültür
Bakanlığı'ndan Noel Baba Kilisesi'nin tahsisini alır-
ken Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Alpay Pasin-
li ile sözleşme imzalamasa Sayın Müsteşara "Sa-
yın Başkan" diyecektik!
Dedik ki: Sayın Müsteşar, bize açıklama diye vak-
fın tanıtım broşürünü göndererek TAÇ Vakfı'nın fa-
aliyetlerinin altına da imza atmış oluyorsunuz... Ba-
kın bu broşürde vakfın 1980 yılı çalışmalan için ay-
nen "Debreli Ismail Paşa Yalısı, Beylerbeyi, Istan-
bul. Yenileştirme tasarımı+Uygulama" yazıyor... Oy-
sa bu tarihi yalı, vakfa devredildikten sonra yandı...
Aynen, aynı yıl vakrf tarafından "Yenileştirme tasa-
nmı+Uygulama" işlemi yapılan Sait Halim Paşa Ya-
lısı gibi! Hani şu, içindeki tablolar çalınan ve orman-
lardan sorumlu emlak kralı iken geçenlerde tutuk-
lanan Nevzat Ak'ın da adının geçtiği yanık yalı...
Bugünün parasıyla 416 milyon lira "vakfedilerek"
eski bakan ve bürokratlar tarafından kurulan bu va-
krf değirmenin suyunu nereden bulmuş ki, aynca Sa-
dullah Paşa Yalısı'nı, Köprülü Amcazade Yalısı'nı,
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'nı, Bostancıbaşı Abdul-
lah Ağa Yalısı'nı, Kızılay Yalısı'nı ve dahi 100'e yakın
tarihi binayı "uygulama'ya almış; şimdi de 5 milyon
dolar harcamak üzere Noel Baba Kilisesi'ne giriyor!
Aslında bu sorulann muhatabı, vakıflan denetle-
mekten sorumlu Vakıflar Genel Müdürü... Ne ki Ge-
nel Müdür Nurettin Yardımcı'ya sorduğumuz so-
rulara yanıt alamadık... Çünkü Sayın Genel Müdür
Yardımcısı aynı zamanda TAÇ Vakfı'nın şeref üyesi!
Sakal bıyığa denk olmayınca berber ne yapsın!
SESSÎZSEDASIZ(t) NURÎKURTCEBE
YOksek Yerilim Hattı
ardincutku@yahoo.com
Mahkûmlar, af konusunda hükümete
IHTAR yemeği versınler!
CHP çahşıyor.. Fazilet de çalışıyor...
Samsun'da bir CHP üyesi Merkez
llçe Başkanlığı'na dilekçe veriyor:
"llçemiz kadın komisyonu, 19 Ma-
yis Üniversitesi öğrenciteri ile stcak iliş-
ki kurma adına Ramazan ayı süresin-
ce her cuma iftar yemeği organize et-
miştir. Bu organizasyon, laiklik ilkesi-
nin tek savunucusu CHP'nin oy kay-
gısı ile mi böyle bir yanılgıya düştüğü
sorusunu akla getirmektedir. Etkin-
liklerde daha dikkatle davranılması
dileğini sunar, çaJışmalannızda başa-
nlar dilerim."
Istanbul'da FP kadın kollan, çocuk-
lara binlerce boyama kitabı dağıtıyor.
Resimlerde siyasi bir mesaj yok an-
cak kitabın içinde büyükler için bir
broşür var:
"Ulkemizin geldiği son dunjm: 13
milyon insan işsiz, 25 milyon insan yok-
sulluk sınınnda, 10 milyon insan aç-
lık sınırında ve saatte 3.3 trilyon borç
faizi ödeniyor. Ekonomi dibe vurdu. Es-
naf sürekli kepenk kapatıyor; bugü-
ne kadar kapanan fırma sayısı 10.166.
Türkiye ve Güney Kore kalkınma ham-
lesini 1960 yılında aynı anda başlat-
tı. 40 yıl sonra gelinen durum: Kişi
başına milli gelir Güney Kore'de 10 bin
dolar, Türkiye'de 2.878 dolar... Batık
bankalara ödenen yaklaşık 12.5 mil-
yar dolarla bin megavatlık 11 termik
santral, 200 yataklı 400 hastane,
8.824 kilometre elektrikli demiryo-v
lu, memura yüzde 10 yerine en az [
üç katı zam yapılabilirdi. Batık ban- j
kâlara ödenen para depremde har-
cananın üç katıdır."
Avrupa Birliği 2
MUSTAFA YİĞİT Emekli
Emniyet GenelMüdür Muavini
Ulkemizin bir Avrupa ülkesi ol-
duğu dünya kamuoyunda tartış-
masız kabul edilmektedir.
Avrupa devletlerinin aralann-
da gerçekleştirdikleri bırçok siya-
si, ekonomık, hukuki ve sosyal
içerikli uluslararası anlaşmalara,
ulkemiz de katılmıştır.
Örneklemek gerekirse:
Üye ülkelerin hükümetlerinin
"ternsîl edildlği organiarla, parla-
mento uyelerinin katılmasıyla olu-
şan diğer organların hayata ge-
çirdiği ve Avrupalı 10 devlet ta-
rafından 1949 yılında gerçekleş-
tirilen Avrupa Konseyi'ne aynı yıl
ulkemiz de katılmıştır.
Bu konseyin, Strasbourg ken-
tindeki Avrupa İnsan Hakları Ko-
misyonu ile Avrupa İnsan Hakla-
rı Divanı'nda da ulkemiz taraftır.
Ulkemizin 1932 yılında Ata-
türk'ün direktifi ile Bakanlar Ku-
rulu^nca Uluslararası Suçlar Po-
lis Örgutune (Interpol) (Organi-
sation Internationale de Police
Criminelle) katılması uygun görül-
müş ve Turkiye, orgütün Avrupa
bölümünde yerini almıştır.
Bu örnekleri her alanda ve her
zaman çoğaltabilmek olasıdır.
18 Nisan 1951 tarihinde altı
Avrupa devleti tarafından kömür
ve demir konulannda bölgesel
ekonomik bir işbirliği olarak ku-
rulan ve zaman içerisinde Avru-
pa Ekonomik Ortaklaşması'na
(Ortak Pazar) dönüşen, o tarih-
ten itibaren de dıplomatik ilişki-
de bulunduğumuz, günümüzde
siyasi kişilık de kazanmış Avru-
pa Birliği'ne katılmak için baş-
lattığımız kararlı ve yoğun diplo-
matik çalışmalarla eşzamanlı ya-
şanan bazı olaylan irdelemek ge-
rekmektedir.
Avrupa Birliği'ne girişimiz için
başlayacak tartışmalar, günü-
müzde uygulama olanağı olma-
yan tam bağımsızlık yerine, kar-
şılıklı bağımlılık kurallanna uygun
olarak gerçekleştirilecektir.
Tarafların kendi isteklerini kar-
• şıtlanna ödünsüz kabul ettirebil-
meleri için bazı eylemlere yönel-
meleri olasıdır.
Güç merkezlerinin bu eylem-
lerin yaratıcı ve uygulayıcısı olma-
ları normaldir.
Bu durumda güç merkezlerinin
hedefi karşı tarafın en duyarlı ol-
duğu konulardır. Bugün için ulke-
mizin en duyarlı olduğu konu ka-
mu düzeni sorunudur. Nitekim;
yurtdışı ile ilgili olarak karnu dü-
zenimizin sorunlan ulkemizin gün-
demine yerleşmıştir.
Örneğin, yıllardan beri güven-
lik görevlilerimiz ve Interpol tara-
fından her yerde aranan AJaat-
tin Çakıcı adlı sanık, Fransa'da
yakalattınldı. Fransa'da işlediği
suçlardan orada yargılanıp ce-
zasını çektikten sonra Fransa ile
aramızdaki suçluların iadesi an-
laşması çerçevesinde şartlı ola-
rak ülkemize iade edildi. Kendi-
' si zaten Fransa Cezaevi'nden ve
infaz sisteminden bir an önce
kurtulmak istiyordu. Türkiye'ye
geldiğinde Kartal Kapalı Ceza-
evi'ne kapatıldı. Fakat Çakıcı'nın
gelmesi ile dikkat çeken bazı şey-
leryaşandı.
1. Çakıcı'nın Türkiye'ye getiril-
- mesi ile güvenlik görevlilerinin
sözü geçeni sorgulamak isteme-
s ve bunaAdalet Bakanlığrnın izin
vermemesi Içişleri Bakanlığı ile
Adalet Bakanlığı'nı karşı karşıya
getirmiştir.
2. Türk Ticaret Bankası'nın sa-
. tşı ile ilgili bazı savlar üzerine
rnilletvekili olan bir Devlet Baka-
nı hem bakanlıktan, hem millet-
vekilliğınden istifa etmiştir. Bu ki-
şi tekrar rnilletvekili seçilmiş ve bu-
günlerde Amerika Birleşik Devlet-
leri'ndedir. Bugün ülkemizi sarmış
olan yolsuzluk olaylarının belki
de ilk ipucu o zaman baş ver-
mişti.
3. Cezaevinde bulunan Çakı-
cı'nın gerek kendisi gibi içerde ve
gerek serbest olarak dışanda bu-
lunan yandaşları ile ilişkisi kesi-
lememiş, gerek cezaevlerinde ve
gerekse dışanda kamu düzenini
etkileyen olaylar cereyan etmiş-
tir.
4. Fransızyargısı sözü geçenin
Türkiye'de işlediği ileri sürülen
bazı suçlardan Türkiye'de yargı-
lanmasına izin vermemiştir.
Özet olarak denilebilir ki Tür-
kiye'ye aranan bir tutuklu değil,
sorunlar üreten bir kaynak gön-
derilmiştir.
Bu arada siyasi iktidanmızın
ortaklanndan bir partinin genel
başkanı "Çetelerin dibini kazıyo-
ruz" gibi anlamlı bir soz söylemiş-
tir. "Cezaevlerine hâkim değiliz"
diyen Adalet Bakani'nın beyanı ve
bu anlatlanlar karşısında kimin di-
binin kazındığı tartışılmaya açık-
tır.
Bir diğer örnek de;
Abdullah Öcalan'ın (Apo) ge-
tirilmesıdir. Devletin ülkesi ve mil-
leti ile bölünmez bütünlüğünü he-
defleyerek onbinlerce kişinin şe-
hit olmasına ve bir o kadar insa-
nın da hayatını kaybetmesine,
onlardan kat kat fazlasının gazi
veya özüriü kalmasına sebep olan
kişi bazı devletlerin desteği ile
Kenya'da yakalanıp yurda geti-
rilmiştir.
Kendisi için yan açık cezaevi
olarak kullanılan Imralı Adası bo-
şaltılmış, oradaki hükümlülerbaş-
ka cezaevlerine gönderilmiş, ora-
da kurulu düzen yok edilmiştir.
Adada yargılanan hainivatan
canavar ölüm cezası ile hüküm-
lendirilmiştir.
Cezası yargı kademelerinden
geçerek kesinleşmiş ve gereği
yapılmak üzere Adalet Bakanlığı
aracılığı ile Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne gönderilmek üzere
Başbakanlığa verilmiştir.
Fakat Başbakanlık'tan Türki-
ye Büyük Millet Meclisi'ne gön-
derilmemıştir. Diğer taraftan hü-
kümlü, Avrupa İnsan Haklan Di-
vanı'nda dava açmıştır.
Abdullah Öcalan'ın hükümlü-
lüğünden sonra ölüm cezalan-
nın kaldınlması konusu kamu dü-
zenini etkileyecek şekilde tartış-
malar başlatılmıştır. Bu tartışma-
lara dış odak noktalan da katıl-
mıştır.
Tarafımızdan aranan bazı suç-
lular son zamanlarda Bulgaris-
tan, Romanya ve Moldovya'nın
da yardımlan ile yakalanmış ve
yurda getirilmiştir.
Ancak; yer darlığından bu ko-
nularda aynntıya girememekte-
yim. Fakat hepsinin getirilişinden
kamu düzenimiz etkilenmiştir.
Bunlar yakalanıp getirilmeme-
li miydi? Bunu kabullenebilmek
kesinlikle olanaksızdır. Bunlar
kuşkusuz yakalanıp yurda geti-
rilmeliydi. Fakat yakalanıp geti-
rilmeleri milli güçlerimizce ger-
çekleştirilmeliydi.
Yargı ve infaz konusunda ge-
tirildikleri ülkenin hukuk kuruluş-
lanna söz hakkı tanınması olası-
lığına yer verilmemeliydi.
Dünya güç merkezlerinin ul-
kemizin Avrupa Birliği'ne girebil-
mesi konusundaki isteklerin
tarafımızdan kabulü için kamu
düzenimizi etkileyebilecek ey-
lemler uygulaması olasıdır.
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net
a
fı r
I
Valt*
t4
T1 P
Ç t Z G t L t K KÂMÎL MASARACI
-
il SEM1
w
\H POROY
n *
semihporoy@yahoo.com
tSfT
KEDİ LEVO APTÜÜKA
AMBtt/KA BAŞKANVM
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6Arahk
Nkarogua'nm
ABD.NICARAGUA'YA'EL ATtYOR.
13O9'OA BUGÜti, ABD BA$KAHI W. HOU/Agp TZfT, MtcAKAGUA
ILB IL&IÜ £AJPtf£t-£/&HI KON6RE'YE AICmfZDt. 1BZ1'OE BA-
&IMSIZLI6INI KAZAK/AN SU OETA AMEEIH4 ÜLMSS/fJDE K/SA
suee öA/ce /& ABP yuerrAçı ÖLPÜ/SULAAÛŞTÛ. BU OLAY
O SlGALAg. ULK&MİN iÇıSIDE BüLUKICXJĞU KANU İ
KAVGALARI WASHlUGTOU'UA/ &&&TINİ Ç£*a<f£
fşm, BuNOİOTIM, ASD BAŞZAMI TAFr, NlCAeAGuA'YA UY6U
LAMACAK HEİZ TÜGLÜ £YLBAA1Ç1N OUAY AL/YOeDU. ÇOK
MBOBtJ, iOOfCİÇlLIK. glü DBNI2 PlYADE mi[/VSTt', 8AÇ-
K£/vr MANAGUA'YA YOLLAMACAK,AtAACIN, KEAJDİ
YueTTAÇLAG.INI VE ÇtKARLA/S/N/ IGOeuMAK OL- "
DUĞU AÇ/KtANACAKrrn. su m&Hrs/
AgP'N/KJ NICA&AGUA'PAhJ iLGİSiuı
MESÎ SĞZ tOOhJUSU
tnicaraaua
ABD Bafkartf
V/ıVıam
HovvctnJ
Tafi-
(1B97-
N»ıo)
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Merak Etmek ya da
Etmemek Üzerine
Söylenenlerin aksine, dünyaya "Türk" olarak
gelmenin insanı rahatlatan bir ayncalık olduğu-
nu pazartesi gecesi, uçağımız Atatürk Havali-
manı'na indiğinde bir kez daha anlamıştım... Bu-
nu anlamak için günlük gazetelerin başlıklarına
bir göz atmak yeterliydi... Türkiye'den ister beş
gün, ister on beş gün uzaklaşmış olun, döndü-
ğünüzde her şeyi bıraktığınız gibi buluyordunuz.
Futbol sonuçları dışında tartışılan konular, gaze-
telerin manşetleri, hiçbirşey değişmiyordu... Ha-
valimanında ayaküstü gazeteleri karıştırırken üç
gün önce Paris'te Nedim Gürsel ile aramızda ge-
çen kısa bir konuşmayı anımsamıştım... Bindiği-
miz metroda insanlar tıkış tıkış bir şeyler okuyor-
lardı... "Görüyor musun" demişti Nedim, "belki
de bunlan bizden farklı kılan işte bu bitmez tü-
kenmez meraklan..."
Onu dinlerken, bir an çocukluk, gençlik yılları-
mın Kadıköy-Karaköy vapurları gelmişti gözleri-
min önüne... O zamanlar ne kadar çok okurdu
insanlar... Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Yeni Sa-
bah, Vatan, Akşam... Sosyal Adalet, Yön, Ant, Var-
lık... Gazetelerin makarna, deterjan, hazır çorba
vermediği, gazetelerin "gazete gibi" olduğu, der-
gilerin ciddiye alındığı yıllardı... Hem merak edi-
len, öğrenmek istenilen o kadar çok şey vardı ki
o yıllarda... Kuşkusuz önemli bir doğruluk payı
içeriyordu Nedim'in gözlemleri... Insanların, bir
şeylerin değişebileceğine olan inançlan, merak-
lannı da canlı tutuyor, daha çok öğrenmek, da-
ha fazla bilmek arzularını kamçılıyordu...
• • •
Çözümsüzlükler kanıksamaları, duyarsızlıkla-
rı, vurdumduymazlıkları da getırmişti beraberin-
de... 1954 yılında Taksim Meydanı'nda "Ya tak-
sim, ya ölüm" diye haykıran üniversiteli gençler,
şimdi yaşlan 70'e merdiven dayamış, ak saçlı
dedelerdi... Aradan onca yıl geçmiş, çıkarmalar
yapılmış, savaşlar olmuş, yeni devletler kurul-
muş, ama "sorun"yine de çözülememişti... "Or-
tak Pazar" tartışmaları 196O'lı yıllarda başlamış-
tı... Bu arada Ortak Pazar "Avrupa Topluluğu"na,
Avrupa Topluluğu "Avrupa Birliği'ne dönüşmuş,
biz ise "girsekmi, girmesek mi" ikilemini birtür-
lü çözememiştik beyinlerimizde... Kıbnsia, Ege'de,
Avrupa'da artık neyi merak edeceğimizi bileme-
yecek kadar kaçırmıştık ipin ucunu...
12 Eylül'ün getirdiği tüm kurumlar yirmi yıldır
olduklan gibi duruyorlardı yerlerinde... Lafa ge-
lince, herkes bunların kalkmasını istiyor, ama
kimse kolunu kıpırdatmıyordu! Söylenecek her şey
söylenip, yazılacak her şey yazılınca, ortada me-
rak edilecek hiçbir şeyin kalmaması doğal değil
miydi?.. Güneydoğumuzdakiçatışma, 40 bin ca-
namalolmuştu... Abdullah Öcalan yakalanmış,
savaş bitmişti... Ulusça sevinmiştik. Acılanmız di-
necekti. Yaralarımızı saracaktık... Şimdi ise "Ha-
yır, bitmedi!" deniyordu... Eğer bitmediyse, na-
sıl gelecek, nasıJ kurulacaktj barış o zaman? bla-
sıl onaracaktık kendimizi yeniden? Umut, yerini
yine "merak"a, yeniden eski "meraklar"a mı bı-
rakacaktı? O gücü kendimizde bulabilecek miy-
dik?..
• • •
39... 43... 48... "Ölüm oruçlan"nda gün sayılı-
yordu... "Devlet pazaıiık yapmaz!" diyorduyet-
kililer. "Gerekirse, koğuşlara zorla gireriz" dene-
cek kadar belden aşağıya ınmişti tartışmalar... Tu-
tuklular ise ölüme her geçen gün biraz daha yak-
laşıyorlardı... Içlerinden kimileri ölecek, kimileri
de yaşam boyu sakat kalacaktı... Ölmeye yata-
rak bir şeyler duyurmak istemişlerdi... Ama duy-
ması gerekenler, duymamakta direniyoriardı...
Benzertartışmalara, benzer inatlara, benzer ölüm-
lere daha önce de tanık olmamış mıydık? Ne de-
ğişmişti yıllar içinde? Neyi merak edecektik o
halde? Kimin, nasıl öldüğünü mü?
Ne değişiyordu yeni başlayan günlerle? Yeni
gelen günler "yeni olan" neyi, neleri getiriyordu
bizlere? Yaşayacağımız, tanık olacağımız her şe-
yi önceden biliyorsak, merak edeceğimiz, merak
etmemiz gereken ne kalıyordu ki geriye? Belki de
tek "yenilik" gösteri yapan körlerin, bedensel en-
gellilerin itiş kakış gözaltına alınmalarıydı üç gün
önce... Bu da gerçekleşmiş, bir "merakkonusu"
olmaktan çıkmıştı nihayet... Rahatlamıştık... Dün-
yaya "Türk" olarak gelmek, insanı rahatlatan bir
ayncalıktı gerçekten...
Faks:0212-723 84 97
(e-posta: dkavukcuoglu(n tuyap.com)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA:
1/ Yasalann ya
da önermelenn
kendi aralann-
daçelışıklığı.2/
"Gizli ":
Melih Cevdet 4
Anday'ın ro-
manı... Atlas
Okyanusu'nda "
Portekız'e ait
takımada.3/Bır
ilımiz... Enge-
be. 4/ Çoğun- 9
luklakahveren-
gı demir karbonat bile-
şimli demir cevhen. 5/
Acele.tez... tkıtarlaara- 2
sındaki sınır. 6/ "- - - 3
seslen sönüyor perde 4
perde / Atlılar kaybo-
luyor güneşın battığı
yerde" (Nâzım Hık-
met)... Eski dilde ek-
mek. 7/Tüıkiye'nin pla-
ka ışareti... Yer çatla-
ğı... Çin ve Japonya'da oynanan bir strateji oyunu. 8/ Kü-
çük erkek kardeş... Daha küçük. 9/ Dağcıltk.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Tahıllan bırbınne katarak oluşturulan kanşım. 2/
Gözlen görmeyen... Bulganstan'dabirlımankentı. 3/
Ruhsal... Israıl'ın plaka ışareti. 4/ Şarkı, türkü... llkel
benlık. 5/ Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas za-
yıflığı. 6/ Pokerde aynı değerde dört kâğıda verilen ad...
Dınsel tören. 7/ Fınnda ekmek, börek, çörek çevirme-
ye yarayan bır tür kürek... Nıkelin sımgesi. 8/ Ağır ko-
kulu bir gaz... " âlemı dolanır / Gönül birine ko-
nar" (Türkü). 9/ Belirtiler... istenilen şeylerin yazıl-
ması, doldurulması için hazırlanmış basılı belge.