25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 1 ARALJK 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Eskiden şimdi Ankara'dan Dr. Ayşegül Tokatlı, intemet ortamında dolaşan, ancak yazanı bilinmeyen bir ileti göndermiş: "Eskiden bir memur maaşıyla dört kişi geçinebiliyordu; şimdi dört memur maaşıyla bir vatandaş zor geçiniyor... Eskiden dansözler yılda bir kere televizyona çıkardı; şimdi bazı televizyon programlannı dansözler sunuyor... Eskiden hükümetier ülkenin sorunlannı çözerdi; şimdi ülke hükümetin sorunlannı çözmek için çırpınıyor... Eskiden ekranlar siyah beyazdı; şimdi kan kırmızı... Eskiden basında flkir adamlan vardı; şimdi 'onun- bunun' adamlan var... Eskiden atı alan Üsküdar'ı geçiyordu; şimdi yatı alan Atias Okyanusu'nu geçiyor... Eskiden eşege artın semer de taksan eşekti; şimdi beyefendi oluyor..." Bir katkı da bizden: "Eskiden koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denirdi; şimdi Abdurrahman Beyler Buffalo ithalatı yapıyor!" Tet: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etekironik posta: denizsom@cumhuriyetcom.tr - Yeni yüzyıla giriyormuşuz... "Eski yüzvıllan kıroıp kırpıp aalaksi vaoalım!...." B irileri, milyonlarca yıldır Güneş'in çevresin- de dönmekte olan Dünya'nın acelesi var- mış ki geçen yılbaşı yeni yüzyıla girildiğini 1 söyledi; dünyada "milenyum" kutlamalan ya- pıldı. Acelesi olanlar "sıfır"ı göz ardı ederek 1901 'de başlayan 20. yüzyılı yan yana gelmiş üç "sıfır"a ba- karak 2000 yılına girer girmez kapattı. Oysa bu yılbaşı, 31 Aralık 2000'de saatler 00.01 'i gösterdiğinde dünya, insanların kendi koyduğu ta- rihle hem 21. yüzyıla giriyor, hem de üçüncü binyı- la... ilginçtir, kapattığımız binyıl içinde insanoğlu, Dünya'nın Güneş'in çevresinde dönmekte olduğu- nu anladı... Açmakta olduğumuz yeni binyıl içinde, Güneş'in neyin çevresinde döndüğünü bulabilecek miyiz acaba! Kapattığımız yüzyılın başında kol gü- cüyle çalışan ve atlı arabalaıia dolaşan insanoğlu- nun yüzyılın sonunda atomun gücünü kullanması ve uzayda dolaşması geleceğe ilişkin ipuçlan veriyor ol- sa gerek... Ama yine de başlangıcına tanıklık ettiği- miz üçüncü binyılın sonunda dünyanın nasıl bir dün- Insanlar ya olacağını kestirmek olanaksız... Çünkü binyıl hem insan ömrü için çok uzun ve hem de teknoloji çok hızlı... Genetik bilimi, belki sıradan ömrü yüzyıla çıkarta- cak.. ama bin yıl bugün için ham hayal... Kaldı ki, bu dünya bin yıl çekilmez; tadında bırak- mak gerek! Bırakırken de Kızılderili reisin söylediği gibi atalardan kalmış miras olarak değil, çocuklara devredilecek bir emanet olarak... Temiz ve banşla yogrulmuş... Isterseniz, biten ikinci binyıla şöyle bir göz atalım... Bakalım, kimler gelmiş, kimler geçmiş... Unutulan- lar için affola diyerek ve üçüncü binyıla da aramız- dan birilerinin katılmasını umarak: Gazneli Mahmut, Ibni Sina, El Biruni, Alparslan, Asiz Anselmus, Gazali, Irnerius, Ibni Rüşt, Çu Hsi, Ma- imonides, Cengiz Han, Aziz Francis, Aziz Dominic, Rudolf Habsburg, Mevlana Celaleddin Rumi, Aziz Tho- mas, Yunus Emre, Sadi, Dante, Osman Gazi, Timur, Mehmet II, Kristof Kolomb, Vasco da Gama, Le- onardo da Vinci, Rafael, Johannes Gutenberg, Şah Ismail, Luther, Cortez, Ferdinand Magellan, Babür, Machiavelli, Calvin, Rabelais, Michelangelo, Mon- taigne, El Greco, VVilliam Shakespeare, Cervantes, Tulsi Das, Kepler, Rubens, Galileo Galilei, Spinoza, El Greko, 14. Luis, I. Charles, Descartes, Cromvvell, Velasquez, Moliere, Spinoza, Nevvton, Petro, Kathe- rina, Goethe, Rembrandt, Bach, Goya, Mozart, Be- ethoven, VVashington, Jean Jacques Rousseau, Vol- taire, James Watt, David Hume, Adam Smith, Na- polyon, Kant, Hegel, Kart Marks, Friedrich Engels, Darvvin, Dostoyevski, Bismarck, Puşkin, Anton Çe- hov, Marconi, Edison, Henry Ford, Einstein, Tolstoy, Lenin, Gandi, Atatürk, Çan Kay Şek, Freud, Mao, Ro- osevelt, Hitler, Churchill, Stalin, Picasso, Salvador Dali. SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Çam devirmek ıçın sadece yılbaşıyla yetinmeyen bir toplumuz vesselam! Bir havaalanına adı çok görülen İnönü Hürriyet'in başyazan Oktay Ekşi, Ankara Esenboğa Havaalanı'nın adı- nın Ismet İnönü olarak değiştirilme-v si için çaba harcıyor. Türkiye'de karşıdevrim sürecini baş- latan Adnan Menderes'in adı bir ha- vaalanına verilirken Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'ün yakın silah arkadaşının ve Türkiye'nin ikinci cumhurbaşkanının bugüne dek unutulmuş olması ne ha- zin... Teorik fizik profesörü ve TÜBA asli üyesi Ismail Hakkı Duru, "Cumhuriye- timizin temel ilkelerine ve onun getir- diği ekonomik bağımsızlık kurumlanna en yetkili yerlerden saldınlar yoğunlaş- tıkça, Kurtuluş Savaşı önderlerinin anı- lannı yeniden okurum" diyerek Inö- nü'nün şu sözünü anımsatıyor: "Bilmek lazım ki, ıstırar (çaresiz- lik) ve ihtiyaç zamanı gelen yardım, en yakın dostundan geldiği zaman bi- le bedava gelmez. Hal (şimdiki zaman) için ve ati (gelecek) için kayıtlan da be- raber taşır. Bunu bilmeyen adam biz- de devlet mesuliyetini taşıyamaz." Yoksulluk ve yoksunluk içinde cum- huriyeti kuranlar, bize kayıt altına alın- mamış bir ülke bırakmışlardı... Ismail Hakkı Duru'nun da dediği gibi şimdi ülkemizin stratejik öneme sahip kuruluş- lannı biravuç hırsızın yarattığı bunalım- lan fırsat bilerek yabancılara veriyorlar. Bu saatten sonra Ismet Inönü'nün adı bir havaalanına verilmiş ne fark edeıi ÇED KOŞESt OKTAY EKİNCt Nice yıllara 'Skylife' Izin verirseniz, 2000'in bu son yazısında tüm dostlanmız- la birlikte özellikle Skylife der- gisine "nice yıllar" demek is- tiyonım. Çünkü 2001 yılını, 67 yaştn- daki ulusal havayolumuz THY'nin "özelleştirme H«a<- larıyla" karşılıyoruz. Dünyaya hükmeden dev rakipleri karşısın- da ülkemizi başanyla temsil eden THY, şimdi aynı rakiplenne "pa- zarlanmak" üzere. Bu nedenle Skylife da "bi- zim dergimiz" olma güzellığı- ni "ellerin eline" geçtiğinde yi- tirecek. Yine de ona uzun ömür- ler dilersek, bu kara yazgmın önüne acaba geçebilir miyiz?.. 'Yapay zarar'la satış Bu ülkeyi yönetenlerin, hangi "demokratik yettdyie" (!) bu tür ulusal değerlerimizi pazarlama- ya "hakları" (!) olduğunu öte- den beri kavrayabilmiş değilim. Kavrayamadığım bir konu da THY'nin nasıl "zarar ettiği" idi. Öyle ya, hemen her yıl ye- ni yatmmlarla Türkiye'nin en hızh gelişen ve çağa ayak uydu- ran bu kamu kuruluşu, eğer za- rar ediyorsa bu denli üerleme- sini nasıl sağlıyordu?.. Birinci soru için "demokra- cak özelleştirilmesine ise "ses- siz" kalan Erzurumlulara şunu birisı anlatsa. Deseki: "Yakın- da yabancı şirketler THY'yi al- dıklarında, belki o direkt se- ferler de kalkacak, çünkü elin oğlu zaranna uçu; asla yapma- yacak..." Sadeoe Erzurum'a mı?..feen- zer şekilde Denizli'ye, Elazığ'a, Gaziantep'e, Isparta ya. Kay- seri'ye, Konya'ya, Van'a ve bir- çok Anadolu kentimize de "kâr- b değil" denilerek seferler ip- tal edilebilecek... Anadolu'ya sevdalı... Işte bu Anadolu kentlerimiz -ki THY için uçuş noktası olma- yanlarla da birlikte- Skylife der- gisinin de her zaman "sevdaiı- sı" oldular; tarihi ve doğal gü- zellikleri, kültürleri ve zengin- likleri yine Skylife'taki özenle seçilmiş fotoğraflar ve duyguy- la kaleme alınmış yazılarla Tür- kiye'ye ve dünyaya tanıtıldılar... Üstelik bu tanıtım yazılan sı- radan birer "turistik bilgilen- dirme" metinleri şeklinde de- ğil, okuyan herkeste bir "koru- ma isteği" ve bununla yoğrul- muş bir "yurt sevgisinin" da- ha da bilinçli ve coşkulu bir şe- kilde duyumsanmasını sağlaya- Bir sayısında da "kapılarımızı" tanıtmıştık. C. Civa'nın fotoğraflan, S. Aytöre'nin anlatımıyla... si" konusundaki "bilirkişiler- den" yamt beklerken ikincisi için merakımı gideren, arkada- şımız Fatma Koşar'ın geçenler- deki haben oldu. "IMF'ye ve- rilen taahhütler doğrultusun- da özeUeştirilmesi hızlandırı- lan THY, yapay zarar gösteri- lerek ve böylece değeri de dü- şürülerek satışa hazuianıyor..." diyen Koşar, aynı haberinde "ya- pay zarann" nasıl bir oyunla ya- ratıldığını da şöyle özetliyordu: "Trilyonlarca liralık yatırım- lardaki amortisman uygula- malanyla..." (Cumhuriyet, 12 Aralık 2000) Bütün bunlan (artık "hayret- le" değil, yüreğimiz sızlayarak) Cumhuriyet'te okurken, izle- yen günlerde de gözüm "Erzu- rumlulardan THY'ye tepki" başlıklı bir başka habere ilişti. Tepkinin nedeni, Istanbul-Erzu- nım direkt uçuşlannm haftada 2 güne indirilmesiydi. Oysa THY bir kamu kurumuydu ve kâr amacıyla değil, "hizmet" için görev yapmıyor muydu?.. THY'ye bu nedenle kızan, an- cak özde ve içerikte Skylife'ta yer ahyorlar... Türkiye'nin hemen tüm ulu- sal ve evrensel değerleri, yöre- sel ve folklorik öğeleri, anıtla- n, SÎT'leri. mimarlıkmirası, do- ğası ve peyzajı. el sanatlanndan geleneklerine tüm insan zengin- likleriyle birlikte "Skylife" olup, her ay on binlerce THY yolcu- suna "armağan" ediliyor... Yine her ay (eğer uçağa bin- mişsem) bu değerli armağanı almayan ve koltuk cebinde bı- rakıp giden yolculara kızarken, şimdi ise endişeye kapıhyorum; "Yakında artık biz de bula- mayacağız" kaygısıyla... Dahası, belki Skylife yine ola- cak; ama Türkiye'yi "sevme- miz" için değil, bundan böyle "pazarlamak" için tanıtacak... Çünkü özelleştirmenin temelin- de "yurt sevgisi" yok, yurdun tüm değerlerini "paraya çevir- mek" var... Bu nedenle. "nice yıllara" Skylife... Nice ulusal coşkulu ve Anadolu sevdah "bizim kalacağın" yıllara... HAYVANLAR ÎSMAÎL GVLGEÇ igulgeccı yahoo.com KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakCaturk.net ÇtZGtLİK KÂMtL MASARACI r *ı % TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 31 Aralık TUPOLEV E BUGÜN, soyyensfi BHZÜH'NI>E, £ÜPERSONİK(SE£TBN H/ZLj) PEV YOLCU UÇA&l'*TUPOLEV n/i44*LJN İLK O£N£ME UÇUÇU YAPILDI. BİH SÜREDİR F&VJSIZ- İN6İÜZ İŞ 6i*UĞİYLe YAPIt-MAKTA OLAN COA/COSPf^KOA/AögD) SÜP£H£0NİK YOlOj UÇAĞINA ÇOK BEN2£YEN VE BAT1OA "CÛHCORDSKl'* DBNEN SU UÇAK, ONPW 2AY ÖNC£ İLK UÇjUÇUNU BA$AR.WLA 7AMAMLIYORDU. SOVYSrHAVACILIĞININ BASASl SAYILAN ANDGEJ TUPOLEV'İNOĞ-. LU ALEJCEI (SOLOA) VE EKl&l TARAFINDAH GERÇEKLEÇTİftİLEN TUt44, SAH7TE 2SOO Km. HIZ YAPAgİLİrORCKI. (CONCOKPE'UN U/Zf, SAATTE 2300Km Q TERME KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1999/72 Davacı Hazinei Maliye tarafindan davalı Yaşar Bozyel aleyhine açılan tespite itiraz davasının yapılan duruşması sonunda verilen karar gereğin- ce; Tüm aramalara rağmen kendisine dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemeyen Yaşar Bozyel'in dava konusu olan Terme'nin Sakarlı kasabası Cumhuriyet mahallesı ada 111, parsel 2 No'lu taşınmaza işbu ilan tanhınden itıbaren 1S gün ıçerisinde itirazlannı bildirmesi hususu ilanen tebliğ olunur. D.Günü: 19.1.2001 Basın: 68943 Türkıye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlarına ilişkin raporlarıyla, araştırmalarıyla, köşe yazılarıyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumların gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. KİBAR BİLGİLİ PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Hayatı Doğadan Öğrenmek: Evin ön avlusundaki dallan çıplak kiraz ağacının çi- l çeklenmeye hazırlandığını gördüğümde bir hüzün • kaplamıştı içimi... Sığındığı kuytuluğun koruyuculu- „ ğunda, yumuşak geçen sonbaharın güneşli günleri- ne aldanmış, tomurcuklanıvermişti küçük ağaç... De- niz yönünden ılık ılık esen lodos rüzgârı bugün yann • poyraza döndüğünde, ilk soğuklarla birlikte saranp r kuruyacak, sonra da dökülecekti tomurcuklan... İlk- bahar gelip de doğa yeniden yeşillendiğinde, kiraz ağacının dallan da yapraklanacak, ama çiçeklenme- • yeçek, meyve vermeyecekti ağaç... 1 Üzerimde kalınca bir kazak, önümde bir kupa tar- - çınlı, karanfillı sıcak kırmızı şarap, balkonumda otu- > rurken düşünüyorum... Denize uzanan bahçelerden * yükselen iğneli çamların koyu yeşili kış boyunca da t aynı kalacaktı. Nisan başlarında bir iki kanş boy ata- y caktı çamlar. Dallarının uçları top top, açık yeşil, na- ! rin, taze iğnelerle bezenecekti... Balkon parmaklık- ı larını saran arsız beşparmak sarmaşığının dallann- ; da, yazın serin gölgelerinde yüzlerce anyı konuk eden ,. gür yapraklarından bir teki bile kalmamıştı... Eylül • sonuna doğru bakır kızılına çalan bir renge dönüş- - müştü yaprakların yeşili... Yapraklar döküldükçe, an- ) lar da gitmişler, onlann yerinı, sarmaşığın çitlembiği, andıran mor meyvelerine dadanan kalın sesli, gürüî- ' tücü kargalar almıştı... Ama şimdi, yolunu şaşırmış minik serçelerden, tüyleri aklı karalı saksağanlardan başka hiçbir kuş gelmiyordu beşparmak sarmaşığı- ! - nın kurumuş dallarına... llkbaharda yeniden yaprak- '< lanacaklar, arılar yeniden geleceklerdi... Karşıda belli belirsiz, Marmara Adası'nın, Kapıda- ğı Yarımadası'nın siluetleri gözüküyordu... Lodosa teslim olmuş, küçüklü büyüklü dalgaları hiç durma- g dan kıpır kıpır, köpük köpük oynaşan denizin üzerin- _ de beyaz martılar uçuşuyordu... Balığı nerede bula-" caklarını biliyorlardı o martılar... Sakin havalarda ba- ) lıkçıların ağlannı saldıkları açıklarda hiç boşlan olmu- • yorduavlanırken... Kışınensoğukgünlerindedegö- * recektim onlan... Sonra, kırlangıçlann dönüş zama- nı havalar ılınırken, denize inen kayalar üzerinde el kadar yavrularına uçmayı öğreteceklerdi... Küçük bahçemizin, kedimiz Yumak'ı her karşılaş-t tığında heyecanlandıran siyah yılanı, avluya inen taş merdivenin en alt basamağında, girip çıkması için açık bıraktığım deliğinden ınine girip, kış uykusuna çok- tan yatmış olmalıydı... Merdivene mermer döşeme- ye gelen ustaya, basamağın avlu duvanyla birleştiği köşedeki deliği gösterip, "Burası açıkkalsın!"ded'\k- ten sonra, nedenini anlattığımda küçük dilini yutacak gibi olmuştu adam... Doğada var olan her canlının yaşamı zenginleştirdiğini anlaması ne kadar zordu in- sanoğlunun... Küçuk kiraz ağacımız yapraklanırken, yılanımız da uzun uykusundan uyanacak, deliğinden süzülüp dışan çıkacaktı... Aydınlık, önce gözlerini ka- maştıracak, ilk ürkekliği geçtikten sonra insan gözü- nün algılayamayacağı bir hızla yanı başındaki topra- ğa, otların arasına sürüyecekti biraz daha uzamış gövdesini... Çamlardan düşen kozalaklar, dökülen yapraklar, martılara yem olan balıklar yeni hayatlar yaratan ölümlerdi ashnda... Hercanlı ölerek, ölürken başka canlılara hayat vererek yeniliyordu doğayı... Do-. ğa yasalan hiç şaşmıyordu... Kiraz ağaçlan, beşpar-; mak sarmaşıkları, martılar, kargalar, serçeler, yılan-' lar, böcekler için şaşmaz olan yasalar toplumlar için de geçerliydi. j Insanlıktarihinde, insana yabancılaşmış hangi dü-j zen ayakta kalabilmiş, hangi düzen variığını sonsu- 1 za dek sürdürebilmişti? O şaşmaz yasalar olmasa, o görkemli ımparatorluklar yıkılabilir, o ebedi sanılan güç- lü devletler çökebilir mıydi? Insanlık tarihi yıkılışlar-; la, çöküşlerle, bitişlerle yenilenen hayatlann tarihiy- ] di aynı zamanda... Gövdelerini saran kalın kabukla- rı, yaşlı ağaçlan ne kadar ulu, ne kadar güçlü gös-J terseler de, onlann içten içe çürümesini, koflaşma-! sını, devrilmesini engelleyemiyoriar, onlan ölüme kar-1 şı koruyamıyorlar, onlann ölümüyle doğacak yeni^ hayatlann önüne geçemiyorlardı. Tarihte yıkılan,'« çöken, dağılan toplum düzenlerı de kendilerini! korumak, varhklannı sonsuz kılabilmek için en katı, j en akıl almaz yöntemlere başvurmuşlar, ama yine de. yok olmaktan kurtulamamışlardı. Tanık olduğumuz, { bizi irkilten çürümüşlükler, toplumun çatlayan kabuk- j larından dışan sızan korkunç görüntülerdi... Kabuk-I taki yanklar açıldıkça. kabuklar pul pul döküldükçe, \ haklı olarak dehşete düşüyorduk gördüklerimızden! i Oysa açılan heryarık, o yanklarda gördüğümüz deh- * şet verici çürümüşlükler; doğacak, bize ait olacak, { yaşayacağımız, yaşatacağımız yeni hayatların müj-ı decisiydi ashnda... Doğa, hayatı da, umudu da öğ-' reten tek öğretmenimizdi bizim... Tüm okurianma,} 'umut' dolu bir yıl dileyerek, sevgiyle... « Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(atuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/ Et ya da sa- katata çeşitli harçlar katarak 2 hazırlanan şar- 3 küteriürünü... Başıboş gezen hayvan sürüsü. 5 2/Yokluk,hiç- lik, ölüm... Kürekle yürü- tülen dar, uzun 8 ve hafif bir g tekne.3/Fazla- dan kılınan namaz ya da rutulan oruç... Işa- ret. 4/ Memelilerde 2 ana ile dölüt arasında 3 kan alıp verme işini 4 sağlayanorgan... Yap- 5 ma, etme. 5/ Bir üst giysisi. 6/ Osmanlı devletınin Kuzey Af- ' rika'daki son toprakla- nnı da yitirdiği an- laşmanm adı... Alan Parker tarafmdan fıhne de ak- * tanlan ünlü bir müzikal. II Bir soru eki... Boya sa- j nayisinde kullanılan zehirli bir madde. 8/ Katego- { ri... Kalın kabuklu bir portakal cinsi. 9/ KumaşlaJ astar arasına konulan kolalı bez... Zihin ve beden-j ce ortaya konan çaba. \ YUKÂFUDAN AŞAĞIYA: \ 1/ Üzeri ekmek kînntısıyla kaplanmış yiyecekler? için kullanılan sözcük... Yılmaz Güney'in bir fil-2 mi. 2/ Faize temel oluşturacak miktar ile günlerinl çarpımı sonucunda bulunan rakam... Istanbul'un bir^ ilçesi. 3/ El altından yüksek faizleödünç para ve-1 ren kımse... Bir renk. 4/" Yatık — ": Ömer Kavur'un \ filmi... Gözlerı görmeyen. 5/ Kara batmamak içinj ayağa takılan bir çeşit örgülü ayakhk. 6/ Dâhi...» Bulaşık yıkanan musluk teknesi. 7/ Eski Mısır'daJ güneş tanrısı... Anlaşma, uyuşma. 8/ Kedi ya da kö- pek yavrusu... Tehlikeli birbağırsak hastalığı. 9/ Mü- zikte. bir tam seslik aralığın bir kesimini oluşturan çok küçük aralık... Sosyolojide bir kabilenin bölün- düğü iki ya da daha çok koldan her biri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle