17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29ARALIK2000CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Eminönü'nde kaçak operasyonu • fstanbul Haber Servisi — Haliç'te dün bir tekneye tainmek isterken Eminönü llçe Emniyet Müdürlüğu ekiplerince yakalanan Irak ve Afganistan uyruklu 56 kişi, Istanbul Nöbetçi Cumhuriyet Savcılığı'nda, "Pasaport Kanunu'na muhalefet etmek" suçundan sorguiandı. Grup, daha sonra sınır dışı edilmek iizere gerekli işlemlerinin tamamlanması amacıyla Yabancılar Şube Müdürlüğü'ne gönderildi. Uğur'un katil zanlıları yakalandı • İstanbul Haber Servisi - Çatalca'nın Subaşı köyünde, tabancayla öldürüldükten sonra cesedi yakılan Broksan Yalıtım Malzemeleri Şirketi Pazarlama Müdürü Tolga Uğur'un katil zanlısı 2'si kadın 4 kişi, jandarma ekiplerince yakalandı. Savcı ile avukat eşit olamayacak • ANKARA (ANKA)- DSP Hatay milletvekilleri, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda değişiklik yapılarak "Duruşmada cumhuriyet savcısı, hâkimlerden ayn yerde ve müdafi ile aynı seviyede oturur" hükrnünün eklenmesi amacıyla bir yasa önerisi hazırlayarak TBMM Başkanlığı'na sundu. DSP milletvekilleri, yasa önerisinin gerekçesinde, duruşmalarda savcılann hâkimlerin hemen yanında, sağ tarafında yer almasının "hâkim bağımstzlığını zedeledıgini ve ayru zamanda iddia makamının üstünde tutulduğunu" gösterdiği belirtildi. Duruşmalarda bu nedenle yargıcın veımesi gereken karann çoğu zaman cumhuriyet savcısının müdahalesi ve telkinleriyle alındığı kaydedilirken "İddia makamı bir nevı hem suçlayan hem de karar veren bir makam konumuna girmektedir" denildi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ise TBMM Başkanlığı'na gönderdiği "Hükümet Görüşü"nde, öneriye karşı çıktı. Iğdır amsına Ağn tıpmanışı • AĞRI(AA)-Ağn Dağı tırmanışmda geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybeden Atlas Dergisi Muhabiri ve AKUT üyesi tskender Iğdır'ın anısına bir grup üniversite öğrencisinin başlattığı Ağn Dağı tırmanışı başanyla sonuçlandı. 6 gün önce başlatılan tırmanışa katılan 23 dağcıdan 12'si dün zirveye çıkmayı başardı. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Melih Gökçek liderlik yanşmda FP'de mııhalefet 3 parça• Gökçek, Gül'ü saf dışı bırakma çabalanna hız verdi. Abdullah Gül ise Melih Gökçek 'in çıkışını "kişisel" olarak değerlendirdi. SEBAHAT KARAKOYUN ANKARA - Anayasa Mah- kemesi'nde devam eden kapat- ma davasının ardından kesin bir yol aynmı yaşayacak olan FP'de parti içi muhalefet de bö- lûndü. Yenilikçiler liderlik ko- nusunda Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilemi yaşarken Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in son çıkışlanyla mücadele yeni bir boyut kazandı. Gökçeİc'in sık sık düzenlediği, milletvekilleri- nin de katıldığı toplantılarla na- bız yokladığı belirtildi. FP Kay- seri Milletvekili Abdullah Gül, Gökçek'in girişimlerine tepki R. Tayyip Erdoğan göstererek "Melih Bey'in son çdaşı kişisddir. Toplu olarak ko- nuşup yapoğımız bir şey değil- dir" dedi. Yenilikçilerin "doğalönderi" olarak nitelenen Tayyip Erdo- ğan'la Abdullah Gül arasında yaşanan gizli çekişme kongre- nin ardından daha da belirgin- leşti. Kongreden beklenenin Abdullah Gül üstünde bir başanyla çıkan Gül ve ekibi, Erdoğan'ın davanın sonucu beklenilmeden "yeni bir parti" konusundaki ısranna karşı çıkınca başlayan soğuk- luk sürüyor. FP'nin yanı sıra merkez sağdaki diğerpartilerin tabanlannı da kapsayacak bir oluşum için füm illerde araştır- malar yaptıran ve parti kadro- Melih Gökçek lannı büyük ölçüde belirleyen Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasa- ğının kalması durumunda düğ- meye basacagı belirtiliyor. Erdoğan, Abdullah Gül ve arkadaşlannın Ankara'da "al- tematif genel merkez" gibi kul- landıkJan Politik Araştırmalar Merkezi'nin (PAM) yakınmda ayn bir büro açarak çalışmala- nna hız vermesi de dikkat çek- ti. Bir süreden beri yeni bir olu- şum için harekete geçtiği belir- tilen Melih Gökçek, yenilikçi kanattaki liderlik mücadelesi- nin diğer bir aktörü oldu. Kongre sürecinde son ana kadar net bir tavır ortaya koy- mayan ancak kongre günü Ab- dullah Gül'e desteğini açıkla- yan Melih Gökçek, parti yöne- timiyle tümüyle bağlanru ko- pardı. Gökçek'in son zamanlarda kendi liderliğinde yeni bir olu- şum için nabız yokladığı, bu nedenle Gül ve ekibiyle de so- run yaşadığı belirtildi. Millet- vekilleri ve partililerle bir ara- ya gelerek FP'nin kapatılması olasılığına karşı izlenecek stra- tejiyi tartışan Gökçek'in, ka- patma karan verilirse iki ayn parti kurulacağına dikkat çek- tiği öğrenildi. Rıdvan Budak 'îki çift söz Türkiye'yi mutlu etti' İstanbul Haber Servisi-DSP İs- tanbul Milletvekili Rıdvan Budak, Başbakan Bülent Ecevit'in sağlık durumuna ilişkin yorumlan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın eleştirmesinin ve bunun üzerine Ecevit'in yaptığı açıklamalann çok önemli bir gelişme olduğunu belirterek "İki çift güzel ve doğnı söz, Türkiye'yi mutlu etti" dedi. Budak, Ecevit'in sağlık duru- muna ilişkin olarak, kimi sağdan gelen saldırganlıklara karşı, ceva- bın soldan geldiğının altını çizerek "Bugün TBMM'de, DYP ya da ANAP yerine CHP okaycu, laik ve çağdaş vaşamunız daha bir güven- cede olur, insan haklanna, ekono- mik ve sosy al konulara > öneKk da- ha doğnı dengeler kurulabilirdi" diye konuştu Budak, "Eski hataJar ve düş- manhklar geride bırakılmah. Bu- nu, 'Gelecekte birleşecekler mi' şeklinde umutlara dönüşrürmek yerine, işbirliğinin, aydınlık bir Türkhe için şart olduğunu üstüne basa basa söylemek daha doğnı" dedi. Ecevit'in ardından Bahçeli de 'eşitlik' ilkesine yeni bir yorum getirdi Hükümettenyargtyı etküemeçabası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet ortaklan, şartla salıverme yasasının "eşjtfik" ilkesine aykın oldu- ğuna ilişkin başvurulannı de- ğerlendirecek olan Anayasa Mahkemesi'ne, üst üste "Kapsamı genişletmeyin" mesajı veriyor. Başbakan Bü- lent Ecevit'in ardından Baş- bakan Yardımcısı Deviet Bah- çeli de anayasadaki "eşhük" ilkesine yeni bir yorum getir- me çabasına girdi. Bahçeli, "Eşitlik kavramı içerisindeki bazı konulara hassasiyet gös- termemiz gerektiğine inan- maktayız. Bu inancımızın Anayasa Mahkemesi tarafin- dan da ortaya konulacağını düşünmekteyiz" dedi. "Şarth fahliye Yasası" adıyla bilinen af yasasının Anayasa Mahkemesi'ne gö- türülmesi durumunda ortaya çıkabilecek sakıncalar koalis- yon hükümetinde kaygı ya- rattı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından geri gönderilmesine ve içerdiği açmazlara karşın aynen çıka- nlan yasayla ilgılı tartışmalar sürüyor; "eşidik ilkesine aykı- nolduğu" gerekçesiyle Ana- yasa Mahkemesi'ne yapılan başvurulann ardından, hükü- met ortaklannın Yüksek Mahkeme'nin karannı etki- lemeye çalışan açıklamalan dikkat çekiyor. Başbakan Ecevit'in ardın- dan dün de Başbakan Yar- dımcısı Deviet Bahçeli ana- yasanın "Kanunönünde eşit- lik" başlığını taşıyan 10. maddesine yeni bir yorum ge- tirerek eşitliğin soyut değil. Mahkemesi'ne uyan niteliği- ni içeren yeni yorumlan bir hukuk tartışmasına yol aça- cak nitelikte görülüyor. Siya- sal iktidann Anayasa Mahke- mesi'ne telkininin ne ölçüde kabul göreceği, önümüzdeki günlerde belli olacak. Bahçeli, dün bayram ne- deniyle partililer ve yurttaş- larla bayramlaşma sırasında, gazetecilerin affın genişletil- mesiyle Abdullah Öcalan'ın • Ecevit'ten sonra Başbakan Yardımcısı Deviet Bahçeli anayasanın "Kanun önünde eşitlik" başlığını taşıyan 10. maddesine yeni bir yorum getirerek eşitliğin soyut değil, somut bir içerikle yorumlanması gerektiğini ileri sürdü. somut bir içerikle yorumlan- ması gerektiğini ileri sürdü. Adı geçen maddenin met- ni şöyle: "Herkes, dil, ırk, renk, cin- sivet, siyasi düşünce, felsefı i- nanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle aynm gözetilmeksi- zin kanun önünde eşittir. Hiç- bir kişiye, aileye, zümreye ve- ya sınıfa imtiyaz tanınamaz." Ecevit ile Başbakan Yar- dımcısı Bahçeli'nin Anayasa kapsama alınacağı yönünde- ki görüşleri anımsatarak yö- nelttikleri soruyu yanıtladı. Bahçeli, af yasasının millet- vekillerinin oylanyla çıkanl- dığını belirterek, "MiDetimiz için hayıriı olacakür. Ancak eşidik kavramı içerisinde ba- zı konulara hassasiyet göster- menıiz gerektiğine inanmak- tayız. Bu inancımızın Anaya- sa Mahkemesi tarafindan da ortaya konulacağını düşün- mekteyiz. Toprak ihtilafi ile cezaevine düşmüş bir insanla vatanı bölmeye yönelmiş bir insan arasındaki farkı millet- çe görmeliyiz. Veya Nizip'te baklava çalan bir gencin ceza- evine girmesiyle bankalan boşaltıp Türkiye'yi soyup so- ğana çevirenler arasındaki farkı görmeliyiz. Eşitlik bu manada değerlendirildiği tak- dirde bir anlam ifade eder di- ye düşünmekteyiz." dedi. Ecevit de önceki gün gaze- tecilerle başramlaşırken "Herkes tahliyeedUmeti iddi- asında bulunan Idmseler var. Ben o görüşte değüim. Eşitük bir mekanik süreç değildir. Kamuoyunun kabul edeceği aflar vardır, kabul etmekte zorluk çekeceği aflar vardır. Ben inanryorum ki Anayasa Mahkemesi'ne başvuru ohır- sa, Anayasa Mahkemesi üye- leri de bu gerçeği göz önünde bulunduracaklardır" diye konuşmuştu. Prof. Dr. Müm- taz Soysal da siyasetçilerin bu tür açıklamalannın doğru ol- madığına işaret ederken "Anay asa Mahkemesi üyeleri, bu demeçlerden etküenmez- ler" görüşünü kaydetti. Başbakan Ecevit, Baykal'ın olumlu sözlerinden siyasal sonuç çıkanlmamasını istedi 4 DSP ve CHP birbirinden farldı' Ecevit: Sağbğun verinde. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu)-Başbakan Bülent Ecevit, CHP Genel Başkanı Deniz Bay- kal'ın, sağlığıyla ilgili olumlu sözlerinden "ild parti arasında yeni biryakınlaşma süreci" baş- layacağı beklentilerini boşa çı- kardı. CHP'ye karşı mesafeli tutumunu koruyan Ecevit, "Baykal'la ilişkilerimiz ve söz- lerimiz hep uygarca olmuşrur. Bundan siyasal bir sonuç çıka- nlmaması gerekir. İki parti bir- birinden farkbdır" görüşünü dile getirdi. Baykal ise DSP'yi kendilerine yakın gördüklerini belirtirken "Bu gelişme, yaşa- nan olaylar karşısında takındı- ğtmız tavırlann doğal sonucu olarak ortaya çıktı" dedi. Ecevit, eşi ve yardımcısı Rahşan Ecevit, DSP Genel Sekreteri Zeki Sezer, Genel Başkan Yardımcısı Tayfun İçli, Genel Sekreter Yardımcısı Hayri Diri ile birlikte DSP Ge- nel Merkezi'ne gelerek partili- Ierin bayramını kutladı. Bay- ramlaşmanın ardından gazete- cilerin bayramını ve yeni yılını kutlayan Ecevit, hazırladığı "kısa notu" okudu. Ecevit şun- lan söyledi: "Neler sorabileceğinizi tah- min ettiğim için bazı sorulann yanıtuu şimdiden si/Jere suna- cağım. Dünkü (önceki gün) söyleşinüzde" Bazı yorgun gün- lerim olur. Ama bir hastalık be- lirtim yok' demiştim. Bu sözle- rim bazı başhklara' Hasta değil yorgunum' diye aktanldı. Oysa herkesin yorgun günleri oîur. Ben bunu kastetmiştim. Ama benim herkes gibi yorgun gün- lerim olsa da di nlenecek günle- rim olmaz." CHP Genel Başkanı Baykal ile aralanndaki diyaloğun uy- gar bir zeminde geliştiğini an- latan Başbakan Ecevit, "lüşki- lerimiz de her zaman uygarca olmuştur. Ama bu uygarca söz- lerden ve ilişkilerden siyasal so- nuçlar çıkanlmamahdır. DSP ve CHP birbirlerinden çok farklı partilerdir. DSP farklüı- ğıyla birinci parti durumuna gelebUmiştir" dedi. Deniz Baykal'ın dün CHP Genel Merkezi'nde partililerle bayramlaşması sırasında da ko- nu gündeme geldi. Başbakan Ecevit ile kendisi arasındaki yakınlaşmaya ilişkin bir soru üzerine Deniz Baykal, şöyle konuştu: "Bu gelişme, yaşanan olaylar karşısında takındığımız tavırla- nn doğal sonucu olarak ortaya çıktı. Kamuoyu böyle değerlen- dirmelere şiddetie ihtiyaç hisse- diyormuş. Ben, bir soru üzeri- ne her zamanki kanaatimi ifa- de ettim. Ecevit'in de olumlu de- ğerlendirmesi ile siyasal yaşa- mın ihtiyaç duyduğu bir mede- ni Uişki örneği olarak ortaya çık- a. Ben de bundan sevinç duyu- yonım." IRMIKIAYDEV ENGİN aengin(g doruk.net tr Kent bomboş. Ülkeyi tatil ateşi sarmış. Tatil dediğin zorunlu olmadıkça ga- zete okumadan, TV seyretmeden ke- yifli bir tembelliğe gönüllü teslim ol- mak değil mi? Öyleyse yürek yakan sorunlara eği- lip, tumturaklı sorulara aklının erdiğin- ce yanrt arayacağın bir yazı yazmanın hiç sakıncası yok. Hele "Tatil günü in- sanların ağzının tadını bozmayayım" endişesine hiç yer yok. Yanılmıyorsam bugünlerin gazete okuru, tatil keyfinin değil, ya kendi derdinin ya ülke dertlerinin peşine düşmüş bir avuç kişi. Onlann ağız ta- dı zaten bozuk. Öyleyse bayram mayram demeden yaz yazmak istediğini... • • • Günlerce gazetelerin ilk sayfalan- na, TV'lerin ilk haberierine konu ol- muş; sonra yazılı ve görsel medya- dan yavaş yavaş "düşmeye" (ya da düşürülmeye) başlamış; ama "elekt- ronikmedya" dediğimiz internet orta- mında, inanılmaz yoğunlukta bir e- mektup trafiği ile sürüp giden bir ça- tışma var. Çatışmanm İçinde. Peki, İçinin Neresinde? Cezaevlerinde, Terörie Mücadele Yasası uyarınca hüküm giymiş ya da tutuklanmış olanlar, F tipi cezaevleri- ne girmemek için bir direniş başlattı- lar. Once açlık grevine başlandı. Bek- lenen ilgi ve istenen tepki elde edile- meyince aralanndan yaklaşık 200'ü ölüme yam Hükümet, aracılar ve arabulucular kanalıyla bir uzlaşma aradı (ya da arar gibi yaptı). Uzlaşma mümkün olmadı. Hükümet askerini, polisini yollayıp ce- zaevlerinin duvarlannı delip içeri gir- di. Direnişçileri döverek, bazılannı ya- karak, kendisini yakanlan söndürmek yerine kameraya alıp seyrettirerek ce- zaevlerini boşâlttı ve direnişçilerin he- men hemen tümünü, bazılan henüz bitmemiş, müteahhitten resmi kabu- lü bile yapılmamtş F tipi cezaevlerine tıktı. Ama direniş bitmedi. Şu anda F ti- pi cezaevlerinde ya da kaldırıldıklan hastanelerin mahkûm koğuşlarında ölüm orucuna devam eden, sadece su ve tuz alarak (kimileri onu da aia- mayarak), kendi deyimleri ile "hücre hücre eriyen" ölüm oruççulan var ve günleri sahiden sayılı. Ama artık seslerini duyuramıyor; olup bitenlerden kamuoyunu bilgilen- diremiyorlar. F tipi cezaevlerinin tek ya da üç kişilik hücre-odalannda olup bitenleri, kamuoyu, resmi açıkiama- lardan ve görüş günleri çocuklannı görebilen annebabaların bölük pör- çük bilgi aktanmlanndan ızleyebiliyor. Yani izleyemiyor. Buraya kadan, bilinenleri yineleyen bir özetti. ••• Bu bir çatışma. Cezaevlerine jandarma komando- lannın sis, hardal gazı, sinir gazı, bi- ber gazı, göz yaşartıcı gaz bombala- rı ile ve iş makineleri ile ve silahlar ile "müdahale" ettiği günlerde doruğuna çıkan ama bugün de sürüp gıden bir çatışma... Çatışma varsa taraflan da vardır. Taraflardan biri deviet. Öteki ise -bil- gilerim beni yanıltmıyorsa- DHKP-C ve TKP/ML adlı, siyasal mücadeleyi, şiddet (terör) kullanarak yürüten bir ideoloji ile zımlanmış iki örgüt. Ama bir de üçüncü bir taraf var. Biz! (Zorunlu not ya da yoğurdu üfle- mek: "Biz" derken herhalde yalnızca "gazeteci Aydın Engin efendi"y\ kas- tetmediğim anlaşılmıştır.) Elbette, böyle bir çatışmada taraf olmamak da mümkün. Tribüne oturur ve canınız isterse boş gözlerie olup bi- teni izlersiniz; istemezseTV'nizde bir televole programına zaplarsınız. Bu kadar kanlı ve bu kadar zorlu bir ça- tışmanm içinde yer almadığınız için mutlu da olursunuz. Ama durmadan tıkınan ve sonra gene tıkınan, sonra uyuyan, sonra uyanıp yine tıkınan do- muzlar da mutludur. Bu yazı "Böyle mutluluk benden ve bizden uzak olsun" diyenlere yazılı- yor. ••• Evet. Biz bu çatışmanm içindeyiz. Doğru. Ama içinin neresindeyiz?.. Sanıldığı kadar kolay bir yanıtı yok bu sorunun. Kimi üyeleri ölüm orucuna yatmış örgütler art arda yayımladıklan ve elektronik ortamda ilettikleri bildiriler- de, bizleri saf ımızı seçmeye çağınyor. Ya onlardan yana olunmasını ya da hainliğin seçilmiş olacağını belirtiyor- lar. Yani: "Ya bizden yanasın, ya hain." Deviet de öyle. O da terör çeteleri- ne karşı devletin yanında yer almanın yurttaşlık ödevi olduğunda ısrarlı. O da medyadaki tetikçi-yazarlan ile "Ya devletten yanasın ya hain" makasını dayatıyor. Hain olmadığımıza kesinlikle emi- nim. Çatışmanm taraflanndan birinin ya- nında saf tutmamak gerektiğine de eminim. Çatışmayı tribünden seyretmenin onursuzluk olduğuna da eminim. Peki çatışmanm içinde olup da ne- resinde olduğumuzu hiçbir çifte stan- darda saplanmadan yanıtlamamız gerekmiyor mu? Yann, bu soruya yanrt arayalım (mı?). POLTIİKA GtOVLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Sessiz Bir Işık... Gözlerimizyumulu, kirpiklerimiz sulara sürtüyor- du. Hiçbir şeyin farkında değildik... Uzun bekleyişler, ardından ağlamalar geliyordu. Solumalar sessiz bir ışıkta rüzgâr gibıydi... Oncaacılan unutmuş olmalıydık... • • Belki zamana yenik düşmüştük... Darmadağın olmuş bir gecede üşüyordu!.. Hazine neden ranta teslimdi? Çevik Kuvvet polislerinin yürüyüşleri neyin ha- bercisiydi? Koşullu salıveımeyle boşalan cezaevleri... Yangınyerleri!.. Ezilmişlik!.. Acının kol gezdiği varoşlar!.. Izmit'te çadıriann önünde çocuklar gördüm dünsabah!.. Yüksek bir tepenin denize bakan yamaçlannda oynayan çocuklar!.. Kadınlar kesik kesik konuşuyorlardı. Erkekler isesuskundu... Ama yaşam sürüyordu... Lodos dinmiş, deniz uykudaydı... Darmadağın olmuş biryaşamın, o umutsuzluk- lann içindeydik... Biliyor musunuz umut paramparça değil, hoyrat değil tutkulanmız!.. Çadınn önünde çamaşır yıkayan kadın, ip at- layan çocuklar tüm sıkıntılara karşın umutsuz de- ğil!.. Mezarlıklarda ağlayan şehit anneleri, katliamda ölen çocukların babalan acının resmini çizerler- ken, bol çiçekli bahçeleri, düşleri ve hüzünleriyle çalışıyorlardı... ••• Bir bayram sabahında enkaz altında can veren Aliler, Ayşeler, Fatmalar iç çekişme mevsimlerin- de ağıtlaria buluşuyorlar... Karanlığın içinde aydınlığı anyoruz yıllardır... Uykulann derınliğine bıraktığımız umutlarımızı, sakin bir gökyüzü altında çoğaltmaya çağınyo- ruz!.. Bir gün muttaka ölümlere alkış tutmamayı da öğreneceğiz!.. Adı ölüm oruçlan da olsa, yargısız infazlar da ol- sa yaşam hakkını savunacağız!.. Yaşamı kucaklayacağız!.. Yüreğimizde uçtan ucaışıktan bir demet olacak, kuşlann kanatlannda sevgimiz çoğalacak... Yamaçlarda çadıriar... Çam kokusu içinde bir çocuk gülüyor... Çamaşır yıkayan kadın giysileri ipe seriyor... Deprem çadırlannda yaşayanlar yeni bir günde yetkililere soruyor: "Evlerimiz ne zaman teslim edilecek? Çadıhar- da üçüncü bayramı yaşıyoruz..." Onlann gözlerinin içine bakarken, köleliğe dö- nüşmüş özlemin izlerini yakalarken dalıp gidiyo- rum... Deniz ne kadar sessiz böyle!.. Körfez uykudan uyanmış, taze bir günü ku- caklıyor... Birden, televizyon ekranlannayansıyan Feridun Oruç'u görür gibi oluyorum... Cezaevinden çıkmış, Aksaray'a gitmiş... Şimdi yeniden cezaevine giriyor... On sekiz kilo eroinle yakalanmış... Diyor ki: "Parasızdım, yaptım!" Bu gerçek bir fotoğraftı!.. Çaresizlikti!.. Açlar ormanındaki resimler, bizi bize anlatıyor- du... Gümüş grilerin arasında çıkan aydınlıkta yaşa- nıyordu tüm bunlar!.. Sorular geliyordu aklıma!.. Terör bir insanlık suçu değil miydi? Teröristin sağcısı solcusu, dincisi dinsizi olur rrtuydu? Birileri diyordu ki: ' • "Benim teröristim lyidiri" Öteki yanıt veriyordu: "Hayır, benimki ryidir!" Kafalan iyice karışmıştı!.. ••• Kumar masasında on binlerce dolar yitiren ün- lüler ve cezaevinden çıkan Feridun Oruç'un öykü- sü bize neyi anlatıyordu? Peki, Kızılay'da dolaşırken polisin gözaltına al- dığı Izmitli Bilal Ertürk'ün üç günlük F tipi mace- rasına ne demeliydik? Yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek!.. Demokrasileri gelişmemiş ülkelerin gerçeğiyle karşı karşıyaydık!.. Devfet hâlâ çağdışı hukuk anlayışı içindeydi ve bu anlayışla AB'yi zorluyordu... Deviet her yakaladığı kişiyı potansiyel terörist olarak görmekten ne zaman vazgeçecek, demok- rasiyi yaşam biçimi olarak görecekti. Bir kez daha baktım çadırlara... Yaşam tüm zorluklara karşın sürüyordu... Acıları unutmuş, zamana yenik düşmüştük... Solumalar sessiz bir ışıkta rüzgâr gibiydi... hikmet.cetinkaya» cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Cumhuriyet k i t a p 1 a r ı Hikmet Çetinkaya BİR GUNEYDOGU GERÇEĞt.NECLA Onun öyküsüyle hiç kımse fazla ilgılenmedı; on dört yaşında ya$amın kırlı sulannda yok olup gıttı.. Sisli ve soğıik bir DiyarbaJor akşamıydı. Karanlığın gn gölgesi evlerin. caddelenn. sokaklann üzenne düşüyordu... Çağ Pazariama A Ş. Türkocağı Cad No:39/41 kitap kuluBû (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tel: (212)514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle