Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+*?•
CUMHURİYET 29 ARALIK 2000 CUMA
OLAYLAK \ha olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Cumhuriyet ve Kadın
Prof. Dr. Türkan SAYLAN çYDû^iel Başkam
B
ın yıllann ötesınde Ana-
dolu kültürünün teme-
lınde ana tannça Kibe-
leleryatmaktadır Insan
yavrusunu kanından ca-
nından yaratan, besle-
yen, büyüten, otlardan ılaçlar yapıp onu
ıyıleştıren, yenıden ve yenıden ınsanlı-
ğı zengınleştıren kadın, tektannh dınler
öncesınde, uygarlıklann hamur olduğu
bu topraklarda bereketın, banşın, sev-
gının sımgesı olagelmıştır
Mûslümanlık öncesı Şaman dınıne
sahıp Tûrklerde kadın ve erkek, top-
lumda eşıt konumdaydılar, yasalar ha-
kanla hatunun ortak ımzasıyla yürürlü-
ğe gırmekteydı
Araplardan tam 200 yıllık bır baskı ve
savaş dönemınden sonra, Türk boylann-
ca kabul edılen Müslürr dığın bır ko-
lu, Şamanızmden getırdiklen kadın-er-
kek eşıtlığını günümüze dek taşıyabıl-
rruş, dığer kolu ıse kadını, gûnahkâr, na-
mıısu erkek tarafindan korunması gere-
ken, görevı erkeğe hızmet ve çocuk do-
ğurmak olan bır yaratık olarak algılayıp
onu erkeğın yönetımı altına veımıştır.
Osmanlı'da Anadolu'nun kırsalında-
kı kadın, bır yandan eskı özgür ve eşıt-
lıkçı yaşamını sürdürürken bır yandan
da aşın taassup ve baskıyla ezılmeye, ca-
hılbırakılmayaterkedılmıştır Kentler-
deyse saray ve zengınler çevresınde, et-
ranndakı erkeklenn dılediğı ve ızın ver-
dığı kadar, dahası onlara daha nıtehkh
hızmet edebılmek ıçm, Batı'dan esen
rüzgârlara göre bellı oranda eğıtım gö-
rebılmışse de, halkın yansını oluşturan
kadın, çarşafin ve cehaletın tutsağı ola-
rak kalmıştır
Osmanlfnın son dönemlennde, zen-
gın kesımlerden özellıkle AvTupa'da ya
da özel eğıtımle kendını gehştırmış bır-
kaç şaır-yazann, dernek kuran, gazete
yayımlayan, sağlık hızmetı veren kadı-
nın ortaya çıkması, kadın araştırmacı-
lar ıçın çok önemlı kaynaklar olmuştur
"Kurtuluş SavaşTnda Anadolu kadı-
nı, topraklanna ve bağımsızlığına olan
tutkusunu, cesaretmı, kahramanhğını
somut olarak ortaya koymuş ve Musta-
fa Kemal Atatürk'ün önderlığınde ger-
çekleşen "kurtuhış" ve "kuruluş" aşa-
malannda, savaşlann ve sonrasuıdaysa
çağdaşlaşmanın odak noktasuıda yer al-
mıştır. **&
1919'da başlay,an "Cumhuriyet Pro-
jesPnde kadın çok önemlı bır yer al-
maktadır ve bırbın arduıa gerçekleşen
devnmlenn her bın, Osmanlı gelenek-
lenne tutsak olan kadını özgürleştırme-
yı ve sosyal ve kültörel yaşama eylem-
lı olarak katmayı hedeflemıştır
Mustafa Kemal, daha 1. Dünya Sava-
şı sürer ve görevle gıttığı Bıtlıs'ten Sıl-
van'adönerkenyolda, 16. KolorduKur-
may Başkam Yarbay Izzettin (Çahşlar)
Bey'e, sosyal yaşamın düzeltılmesı, ka-
dınJarda örtünme ve kapanmanın kaldı-
nlması, yeteneklı anneler olmalannm
sağlanması konularmdakı görüşlenm
anlatmaktadır
Yıne, 7-8 Temmuz 1919'da, Erzurum
Kongresı sırasında, Mustafa Kemal,
Mazhar Müfrt'e (Kansu) şöyle not et-
tınyor. "Tesettür kalkacakbr."
Kurtuluş ıçın ulusal kalkışmamn en
hararetlı aşamalannm, 1 ve 2 Inönü ve
Sakarya meydan savaşlannın, ben yan-
dan ıç ısyanlann yaşandığı 1921 yılın-
da, cepheye merrm taşıyan, kendı baş-
lanna çeteler kurarak düşmana saldıran
kadınlann yanında, 16 Temmuz 192 l'de
Ankara'da toplanan 1 MaanfKongre-
sı'nde, kadm ve erkek öğretmenlenn
ayn ayn oturuşlanna büyûk tepkı gös-
teren Mustafa Kemal, "Erkek öğret-
menlerin kendilerine güvenleri yok mu"
dıye sormuştur
Mustafa Kemal, cumhunyetın olu-
şum öyküsünde, hangı kesıme olursa
olsun konuşma yaparken öncelen "Ha-
nımlar ve beyler", daha sonralan da
"Bayanlar ve baylar" dıye hıtap ederek,
her toplantıya onlan da katarak 29 Ocak
1923'te, herkesı şaşırtanbır şekılde, ka-
dı efendının önünde Latife Hanım'la
bırlıkte yer alıp nıkâhlanarak yem Tür-
kıye toplumunda kadın-erkek eşıthğının
ışaretlennı sungesel olarak vermıştır.
Oysa, TBMM'nın 3 Nisan 1923 tanhlı
oturumunda, her 20 bın erkek nûfus ıçm
bır mıllen ekılı seçıhnesı kararlaştınlır-
ken Tunah Hflrni, bunun 20 bın ınsan ola-
rak belırtılıp kadınlann da nüfustan sa-
yılmasmı önerdığınde, büyük bır tepkı
oluşmuş ve ne yazık kı reddedılmıştır.
3 Mart 1924'te "Öğrenimin birleşti-
rihnesi" yasasıyla, devlet okullan (iptı-
daı, ıdadı, rüştıye), mısyoner okullan
ve medreseler, Maanf Vekâletı'ne bağ-
lanarak, tek tıp resmı öğrenım kabul
edılmış, medreseler kapaülmış, ardından
ılköğretımın kız ve erkek çocuklar ıçın
zorunlu oluşu, daha sonra da karma eğı-
tımın uygulanması ıle yenı Türiaye Cum-
hunyeti'nde, kadın devnmının ilk te-
mel taşlan yerlenne konulmuştur.
Ûlke bır yandan savaş yaralannı sa-
rar, ekonomıkkalkınma çabalan ıçınde
bulunurken bır yandan da çok sayıda
parasız yatılı kız okullan, enstıtüler,
konservatuvarlar açılmakta, orkestra-
lar, yüksekokullar kurulmakta, kızlar o
güne kadar erkeklere özgü sanılan mes-
leklere yöneltılmekte ve kadm toplum-
dakı yermı almaktadır.
Cumhunyet dönemınde, TBMM'nın
hâlâ kadımn yennı algılamakta zorlanan
bu" çoğunluğu olmasına karşm, çok sa-
yıda genç kız öğretmenlığı seçmekte ve
onlann yetıştırdığı çocuklann aydınlık
kafalı gençler olmalan beklenmektedır
17 Şubat 1926'da Medenı Yasa'nın
kabulü, kadınla erkeğın yasalar önünde
eşıtlenmesı, ıkı kadımn bır erkeğe eşıt
sayılan tanıklığının ortadan kalkması,
"medeni nikâlTın yasalaşması, boşan-
manm kurallara bağlanması ve eşıt mı-
ras hakkı ıle Turk kadını, ad»m adım
uygarhğa ve eşıthğe taşmmaktadn-
1 Kasım 1927'de, Türk Kadınlar Bır-
lığı, tüzüğüne, "kadınlann siyasal hak-
lan için çaba gösterme" maddesmı ek-
lemıştır. Onca çabadan sonra, gıderek
TBMM üyelen, kadınlann da seçme-se-
çılme hakkına kavuşması gereküğını al-
gılamış ve pek çok Avrupa ülkesınden
önce, 3 Nısan 193O'da, kadınlann bele-
dıye seçımlenne katılabıleceğı ve se-
çıhne yaşmm 25 olması konusu yasa-
laştınlabılmıştır.
1928'de, yeryüzünün en büyük re-
formu olarak harf devnmı gerçekleşmış,
erkek nüfusta yüzde 10'u geçmeyen, ka-
dm nüfusta sıfır cıvannda olan, 6 yıl-
da okuma-yazması zar zor öğremlen
Arap alfabesmm yenne, evrensel La-
tm alfabesı alınmıştır. Böylece erkek-
lenn yanında, kızlann ve kadınlann da,
genç-yaşlı aynmı yapılmadan 3 ay gı-
bı kısa sürede hızla okur-yazar olma-
lan sağlanmıştır Türk ulusunun, doğu-
suyla, batısıyla, genç oğretmenJenmn
öncülüğünde bır oloîma-yazma sefer-
beriığı başlatması, başta kadınlann göz-
lennı çağdaşlaşmaya açmasına neden
olmuştur.
17 Şubat 1932'de halkevlerirun ve
halkodalarmın açılışıyla, kentte köyde
kadmlarla erkekler, toplumsal yaşama,
kültür ve sanat etkınlıklenne, şıır yaz-
madan kıtap okumaya, gazete çıkarma-
ya ve folkloru gelışürmeye dek her tür-
lü uygarlık deneyınunm ıçıne gırmış ve
böylece ınanılmaz sonuçlara ulaşıhnış-
tır.
5 Arahk 1934'te, kadmlann TBMM'ye
seçme ve seçıhne haklanm, yuıe bırçok
devletten önce ahnalanyla, Türkıye'de,
o dönemın koşullan ıçmde kadm dev-
nmı en yüksek noktasım bulmuştur
1940'ta kurulan ve 1950'lerde kapatı-
lan Köy Enstıtülennde, kadm-erkek köy
çocuklan, özgür bu" ortamda, cumhun-
yetın gereksınımı olan, köyü-kenü, bı-
lımı, sanatı, tanmı, hayvancıhğı, zana-
atı, eğitmıı, sağlığı. üretımı kışılığmde
bütünleştırmış gerçek aydmlar, öğret-
menler olarak yetıştınlmış, Anadolu ve
Rumelı'nın 38 yennden fişkıran, kız-er-
kek toplam 17 buı çağdaş ınsan, padı-
şahlıktan cumhunyete ve demokrasıye
geçışte, özlenen yurttaş kımlığını oluş-
runnuşlardu"
Mustafa Kemal Ataturk'un ölümün-
den günümüze kadar olan dönemde, ka-
duun önü her alanda açılmışsa da çeşıt-
lı nedenlerle aydınlanmanın önü kesm-
tılere uğratılmış, feodal düzenm, ağalık
ve aşıret sıstermnm, tankat ve cemaat-
lenn tam anlamıyla çağdaşlaşamaması,
sıyasetın bu kesunın ellennde kalması
vb çeşıtlı nedenlerle "cumhuriyet" ve
"kadın devrimi" projesı ıstenen yere
gelememıştır GünümuzTürkıyesı'nde
ünrversıtelerde, tıp, eczacılık, öğretmen-
lık, ıleüşım, hukuk, bankacıhk gıbı mes-
leklerde, tekstıl, pazarlama, bılgısayar
gıbı ışkollannda, özetle yükseköğremm
ve gınşımcılığın önde olduğu, büyük
sorumluluklar gerektıren konularda ka-
dınlar, Batı'dan farksız hatta çoğu kez
üstün konumdadırlar Akademık kanyer-
de yüzde 50'nm ustunde olduklan dal-
lar vardır ve hıçbır engel tanımadan yük-
selme şanslanm kullanmaktadırlar.
Kadınlar her türlü sanat dalında, hat-
ta erkeklere özgü sanılan, örneğın hey-
keltıraşlık vb uluslararası düzeyde ba-
şanlı olmaktadırlar.
Büyük şırketler, yönetıcılıkte kadın-
lann başansını algılamış olduklanndan,
her alanda, ıyı eğıtun görebümış, çalış-
kan, yaratıcı ve başanlı kadmlann yolu
açıktır
Buna karşm, 1950'lerde, halkevlen-
mn. Koy Enstıtülennın kapanması, fe-
odal düzemn, cumhunyet devnmleny-
le kazanılan özgürlüklen bastırması, ış-
sizlık ve yatınmlann durması sonucu,
"tarsalkesnn" olarak genelledığımız, Do-
ğu ve Güneydoğu başta olmak üzere,
Anadolu kentlennde, eğıümmyetersız-
leşmesıne, "Türk tslam Sentea" siya-
sal gönişlenn devlet ıçmde egemen ol-
masına, Kuran kurslan ve ımam-hatıp-
lerle kız çocuklann ve genç kızlann,
uygarlıktan çağdışılığa döndürulmesı-
ne, yoksul kesımınse 12-13 yaşındakı laz-
lan, bırboğazdan kurtubna derdıyle ku-
ma vermeyı çare olarak görmesıne yol
açmış, kızlann eğıtımınde ve meslek
edmıp çağdaş bıreyler olabılmelen ko-
mısunda büyük bır boşluk oluşmuştur.
Osmanlı'dan, feodal toplumdan Ana-
dolu'ya mıras kalan töre cınayetlen, ku-
malık, berdel edıhne, ımam nıkâhı gıbı
kadını ınsan saymayan korkunç davra-
nışlar sürmektedır "KadınJara Karşı
Her Türlü Aynmcılığın Kaldınlması
UhıslararasıSözleşmesi" devletçe unza
edilmış olmasına karşın, kadınsız TBMM
ve kadınsız siyasal otonte, bu yozlaşma-
nın önüne geçmemış, çoğu kez bu kor-
kunç olumsuzluğun doğnıdan nedenı
ve yaratıcısı ohnuştur. (Başörtüsü-tür-
ban kavgalan. ) Günümüzde, 28 Şubat
Kararlan dıye adlandınlan bır dönü-
şümle kadm-erkek eşıtlığme dayalı la-
ık düzenm tum kurallanyla ışletılmesı
konusunda olumlu adımlar atılmaktadn-
Şenatçı kesunın ve aşm sağdan oy kap-
mak ısteyen merkez sağm bunu sorun
etmesı ve dın somürüsünü yme kızlann,
kadınlann sırtından sürdürmesı, ıvme yı-
tırmış olsa da bu çağdışüık örneği ola-
rak sürmektedır
8 yıllık zorunlu eğıtımın, 1973'lerde
başlayıp çeşıtlı engellemelerle ancak
1997'de gerçekleşmesı, böylece kız ço-
cuklannın en az 14 yaşına kadar zorun-
lu olarak öğrencı kalabılmesı, onlann ge-
leceğnıde yepyenı bır ufuk ve urnut doğ-
masına neden olmuştur. Bu^ok eksığı-
ne ve yetersızlığme karşm, bu yasa, Tür-
kıyemızde, cumhunyenn kazanımlanna,
son 50 yılda yapılan kadtnlara yönelık
tek olumlu gmşundır. Zorunlu eğıtun
süresının 11-12 yıla çıkanlması ıse temel
çözümdür
ARADABİR
HÜLYA COŞKUN
Üniversıtesı tletışım Fakültesı Spor Okutmam
Stadyum İşletmeciliği
Spor endüstris» dünyada her gün büyüyen milyar-
larca dolarlık bir çarkı oluşturmaktadır. Medya gelır-
leri ve sporcu ücretlennın sporun ticarileşmesiyie ar-
tış göstermesi, stadyum gelırlennin de önem kazan-
masına neden olmuştur. Bu sektörün hızlı büyüme-
si, alışılmış ızleyıcı kıtlesının yanmda, aıleleri ve fark-
lı gelir grubundan bırçok insanı da kapsamaya baş-
lamıştır. Bu farklı ızleyıcı kıtlesının stadyumlara çe-
kilmesı amacı, spor endustnsının fazlaca ticanleşme-
sine neden olmuştur. Stadyum işletmeciliği bu fark-
lı gruptan izleyici kitlesinı çekme amacıyla sürekli
yenılıkler sunmaktadır. Türkiye'de ise sporun ticari
bir yaprya dönüşmesi emekleme dönemindedir. Ti-
cari anlamda kulüplerin kendi logolannı taşıyan ürün-
leri görrrtekteyiz kı bunlar stadyum dışındakı satş nok-
talanndan yapılmış ve bu süreç devamlılık gösterme-
mıştir. Yıyecek ve ıçecek satan kuruluşlar ıse bu sek-
törde zaten yoktur. Stadyuma gelen izleyici, keyıfle
izlemek ıstedığı maçta yıyecek-ıçecek ıhtıyacını na-
sıl karşılamaktadır? Türkıye'de stadyum çevresınde
ve bazen de stadyum içinde sımit, çekirdek satan-
lan ve köftecileri görmekteyız.
Amenka ve Avustrarya'da stadyum işletmecileri
seyircılerin keyifle maç seyretmelennı sağlamak, do-
layısıyla kazanmak ıçın seyırcinin yiyecek-içecek ge-
reksınimini karşılama sorununu çözmüş ve detaya
girerek yaptıklan araştırmalar sonucunda seyırcinin,
farklı çeşit yıyeceklere yöneldiklerini ortaya koymuş-
tur. Yıyecek ve içecekteki çeşit artışının yanında bun-
lann sağlıklı yiyecekler olması ve ıyı bır servisle sun-
ma amaçlan aılelen stadyumlara cekmıştr. Aileleri stad-
yuma taşıma amaçlan ıle beraber çocuk yıyecekle-
rine de önem verme gereklılığı ortaya çıkmıştır.
Amenka'daki stadyumlar taraftara ıyı bir yiyecek
servısı sunmak için öncelıklı olarak satış noktalannı
arttırmış, bununla hem daha çeşitli yiyecek sergile-
yebilmek hem de taraftann seyrettiği karşılaşmadan
çok kısa bır süre ayn kalması amaçlanmıştır. Ameri-
ka bu hizmet sektoründe sınırlan zorlayarak tekno-
lojiyi de kullanmayı ihmal etmemiştir. Carolina'da in-
şa edilen Ericsson Stadyumu'nda 11 bin taraftar,
koltuklanndan kalkmadan mutfağa bağlı el bılgısa-
yarlanndan ıstedıklen yiyeceklerı seçebilme olana-
ğına sahıp olacaktır. Üstelık sıstem, dağıtıcı çocuk-
lar tarafından sipanşlenn kısa surede oturduklan ye-
re getirilmesı hızmetinı vermeyı hedeflemıştir. Bu sıs-
temle stadyum içinde çeşıtlı yıyecek-ıçecek satışı ya-
pan çocuk sayısını da çoğaltmak amaçlanmıştır.
Taraftarlara tüm bu hızmetleri sunmak sadece ge-
reksinim karşılamak amacını taşımıyor. Çok çeşitli in-
san gruplannı stadyuma çekmek, elbette stadyum
sahiplerine ve işletmecilenne kârlannı arttııma şan-
sı tanıyor.
Ülkemizde stadyum işletmeciliği henüz ticari bırya-
pıya sahıp değildir. Yiyecek-içecek üreticisi ışletme-
lerin farkına varamadıklan bu boş kalmış sektör, far-
kına varıldığı zaman sanıyoruz ki ızleyıcı profilinde
önemlı sayılabılecek olumlu değişıklıklere neden ola-
caktır. Stadyumlann yeniden bir yapılanmaya gitme-
si, temizliği, satış noktalannın arttınlması gıbı yapısal
değişikiikler ülkemizde de aileleri, dolayısıyla çocuk-
lan stadyumlara çekerek stadyum işletmelerinin
kazanmasını sağlayacağı gibı, toplumumuz için önem-
li bir sorun olan şiddetı azaltacaktır.
Sonuç olarak dünyada spor endüstrisi geçmişe
oranla daha fazla ticarileşmış, buna bağlı olarak
gelişen stadyum işletmeciliği ıse değişık damak tat-
lanna yönelık araştırmalan ve satışlanyla farklı insan
tiplenni etkilemeye başlamıştır. Amaç daha çok, aıleyi
ve farklı gelır grubundan ınsanları oyunlara çekmek
ve kazanmaktır. Ülkemizde ışletmeler ve stadyum
sahiplen de bu sektör içinde yer almalı, ızleyıcısine
keyrfli ve nrteliklı ortam sunmalıdır.
20. Yüzyılda Büyük Göçler
YaitL Doç. Dr. GÖnÜI VULTÂRBilkent Üniversitesi
Y
lrminci yüzyiîda çok büyük veyasiyasİDedeıüerlebireyfcrinvej-atopluhıkla-
göçlenn ohnuş olduğu bır ger-
çek. Her ıki Dünya Savaşı, Na-
zı Almanyasrnın Yahudılere
davranışı, Rus Devnmı, sömür-
gecılığm en azından şekılsel
olarak son bulmaya başlaması ve soğuk Sava-
şın sonu, büyük ınsan dalgalanmalanna yol açan
başlıca etkenler. Esasen, her önemlı siyasal ge-
hşme, göçe yol açmaktadır. örneğın, 1965 yı-
hnda çıkardığı bu- yasayla, kabul ettığı göçmen-
ler konusunda sınırlamalara son veren Amen-
ka Bırleşık Devletlen'ne, Vıetnam savaşı son-
rası Vietnamlılar, tran Devnmı sonrası tranlılar,
Sovyetler'ın Afganıstan'a gmnesı sonucu Afgan-
lar gehnıştır, bu arada Latın Amenka ülkelenn-
den de sürekli akm etmışlerdn". Amenkan ulu-
su ıçm "göçmenkrulusu'" denılmesi boşuna de-
ğıldn-.
Siyasal nedenlenn yam smt göçün ekonomık
nedenlen vardır. Gelışmekte olan ülkelerden,
gelışmış ülkelenn "parlak ışıklan"mn çekıcılı-
ğme kapılma sonucu, sürekli ucuz ışgücü göçü
gerçekleşmektedır Bu olgu sonucu, yırmıncı
yüzyılda mavı yakalılar ıçm gastarbeiter, beyaz
yakahlar ıçm "beyingöçü" deyımlen ortaya çık-
mışür ABD şu anda, Enformasyon Teknolojisi
personelmı kendısıne çekmek ıçm özel vıze re-
junı uygulamaktadn". Aym şeyı Almanya da yap-
maktadn-. Bu da beyin göçünün bir parçasıdır.
Göç olgusunun bızlenn yaşammda önemlı
yen vardır Samnm, göç olayıyla ılınüsı ohna-
yan vatandaşmıız yoktur, demek fazla abartı ol-
maz. Malazgırt'ten bu yana yerleşık duzende-
yiz gıbı görünse de bızler ıçm de "gizli göçmen-
ler ulusu" dense yendır.
Göç konusunda ıkı nokta göz önünde bulundu-
ruhnalıdır. Bınncısı, göçünhangı bakış açısuıdan
ınceleneceğı hususu, ikıncısı ıse göçle bırhkte m-
sanlann ve eğer olanaklıysa yanlannda götürebil-
dıklen kışısel eşyalann yanı SUB kültürel öğele-
rin de göç edıyor ohnası gerçeğıdır. Bu kültürel
öğeler de zamanla değişune uğrar, yeni yerleşım
merkezmde yenı bu kültür oluşur. Bır başka ge-
hşme de kımı zaman, göçmenlenn taşıdıklan kül-
türle bulduklan kültürün büeşımı sonucu, ortaya
melez bır kültürün çıkmasıdır. Öraeğin Ahnan-
ya'da bugün en avangard yazarlar, Renan Demir-
ksın ve Emine Sevgi Özdamar gıbı, Almancayı
Türkçe gıbı kullanan, deyımlenmızı sözcüğü söz-
cüğüne Almancaya çevırerek yazan, değişık bu-
Ahnanca yaratan Türk-Alman yazarlardu-.
"Göç" sözlüğe göre "ekonomik, toplumsal
nn bir ülkeden başka ülkeye, veya bir yerleşim
yerinden başka bir yerleşim yerine gitmesi"dır
"Göç etmek" de "oturduğu yerden başka bir ye-
re gidip ¥ « 1 6 ^ 6 ^ 1 ^ Göç, yapılan harekettu-;
dolayısıyla, bulunulan noktaya, olaya bakılan
perspektıfe göre ıkıye aynlu". Göç, eğer bulun-
duğunuz noktadan dışanya hareket ıse, Arapça
"ayrüma, terketme" anlamına gelen "hecr" kö-
künden, "hicret" \e "muhaceret" adı venlu-,
Frenkçede emigratioiL Bulunduğunuz noktadan
öteye gıden ınsan da muhacu-dn".
Bır de aym kökten gelen "tehcir" sözcüğü
vardır. Yakın zamanlann ünlü bır tehcın, beyaz
Amenkahlann, on dokuzuncu yüzyılda, 1837 ve
1838 yıllannda gerçekleştırdıklen, Gözyaşı Yo-
lu (Traıl of Tears) dıye bılmen Kızıldenlı tehcı-
ndır. Amenka'nm guneydoğusundakı Chrokee
kabüesınden 15 bm Kızıldenlı, Georgıa eyale-
nnden Oklahoma eyaletme zorunlu göçe tabı
tutuhnuş ve yolda bu 15 bınm en azından dört-
te bm telef olmuştur. Gene on dokuzuncu yüz-
yılda, tngılızler, hüküm gıymış suçlulan sıste-
matık olarak sömürgelenne, özellıkle Avustral-
ya'ya göndermışlerdn- Bundan öriıriı Avustral-
yalılar bu* "hüküm grymişler" ulusudur Yır-
mmcı yüzyılda ıse en dramatık tehcir, tkmcı
Dünya Savaşı sonrası Ruslann, "Almanlaıia iş-
birüği yapnlar" karalamasıyla Kınmlı Türkle-
re uyguladıklan tehcırdır. Bu dram, ne ülkemız
ne de dünya kamuoyunca yetennce bılmmekte-
dir. Kınm konusunu anlamak ıçm, en azından,
Cengjz Dağcı'nm romanlarmı okumak gerek-
mektedu-. "Deportasyon" dıye bılmen bu tanh-
sel tehcu-e, ben EUerimden Su tçsmler roma-
nnnda değmdmı, halen yazmakta olduğum onun
devamı olan romanda daha da aynnülı olarak ış-
lemekteymı.
Öte yandan, bulunduğunuz noktaya gelme,
varma olayı ıse Frenkçede immigrationdır. Bız
her ıki tür göçe, "giden"e de "gelen"e de aym
sözcüğü kullanıyor, her ıkı tür göçü gerçekleş-
tiren kışıye de "göçmen" dıyoruz Gelen, eğer
siyasal nedenlerle gelmışse mültecı, yam ıltıca
eden, sığınan kışıdır. Hatta, en yem deyım "sı-
ğmmaa"dır Bu kavrama, dahaçok, '90'lann ba-
şmda Saddam'dan kaçan Kuzey Iraklı Kürt sı-
ğınmacılar önıeğmde olduğu gıbı, pasaportsuz,
vizesız gelen kışı anlammı venyoruz. Aym şe-
kilde, Sovyetler Bu"hğı dönemı boyunca denur
perde gensı ülkelerden, belkı pasaportlu ve kı-
sa bır süre ıçın vıze sahıbı, ama uzun dönem otur-
ma, yerleşme ızm olmayan bu- sürü msan, Tür-
kıye'ye "fltfca" ıçm başvurmuştur. . V .\ ..
Dolayısıyla, göç konusunu ele aldığımız za-
man, göçun hangı bakış açısmdan mcelenece-
ğme karar venlmelıdu- Bu- yerden dışanya göç
söz konusu ıse ortada ne tür bır kayıp var, bu-
nun üzermde durmak gerekmektedu" Ömeğın,
yırmıncı yuzjılın ıkıncı yansında ülkemizde
kırsal kesıinden büyük kentlere göç olmuştur. Bır-
çok köyde sadece yaşlılar kalmışnr Bu durum
tanmı nasıl etkılemış, ekonomık açıdan olsun,
ekolojık açıdan olsun, ne tür değişikiikler getır-
mıştır
9
Kırsal kesımde tanmm dışmda üretılen
zenaata ne olmuştur? Örneğın, bızde halıcılığm
kadmlann elınde olduğunu bılıyonız, tıcaretı
değıl, fıilen dokuması Oysa, kente göçüp va-
roşlara sığınan kadm artık tezgâh açacak meka-
mzmayı bulamamakta, ev hızmetı türü ışlere yö-
nelmeye zorunlu kalmaktadır Öte yandan, ts-
tanbul'dan dışanya göçü düşünürsek 6-7 Ey-
lül'den sonra, yanı 6-7 Eylül olaylan sonucu
kentten aynlan Istanbullu Rumlann gıdışmden
ben, kentte behriı bu- meyhane kültürü yok ol-
muştur
Buna karşıhk, göçü, bır yere varmak şeklın-
de alırsak gelınen ortamda ne tür değışıkhkler
gerçekleşmıştır, buna bakmak gerekmektedn".
Fransa'da, Cezayır' m bağımsızkk kazanması so-
nucu yumincı yüzyıhn ıkmcı yansmm başmda,
"kara ayak"lann, pied noir'lann Fransa'ya,
"ana\atan"larına gelışı, her şeyden önce kültü-
rel yaşamda, elle nıtulur, gözle görülür bu- etkı
yapmıştır Ülkemizde, gene ıç goçe bakarsak
bunun büyük kentlerdekı etkısmı mcelememız
gerekn". Sevabıyla, günahıyla ıç göç büyük kent-
lerde, bu kentlere ve genel olarak antropolojık
anlamda kültûrümüze neler getırmışhr? Ister
beğemn, ıster beğenmeyın, arabesk, kırsal ke-
sım ınsanının. büyük kentlerde, güçlünün yanın-
da kendını zayıfhıssedışının ıfadesıdır Güç, ılk
başlarda, kentlırnn iken -daha doğrusu artık kent
kökenlmın demek gerek- yavaş yavaş larsal ke-
sım ınsanmın, larsal kökenlı msamn elme geç-
miş... mıdir? Standart Türkçe konuşan Istanbul-
lu bu- sosyolofun Abuzer Kadayrf"a dönüşme-
si, kent kökenlının "güç"ü geri ahnaya çalışma-
sı mıdır? Bunlann ıncelenmesı gerek .. Bugün,
doğma büyüme Istanbullu olan kırsal kökenlı o
kadar çok ınsan var kı Bunlan hangı katego-
nye koyacağunız bellı değıl. Özetlersek daha pek
çok göçten ohışan kültürden söz edılebılır Eğer
ülkemizde aılesı göç ıle ılıntılı ohnayan bu" tek
kışı yok dersek abartı olmaz. Göç konusunun m-
celenmesı ve sergılenmesıne, Türkıye'de bu-göç
araştuma merkezmm açılması ve göç müzesimn
kunılmasma büyük gereksınme vardır
PENCERE
Sepya...
Sepya bir tür kahverengi..
Gizemli bir renk..
Mürekkepbalığının kendisini korumak için sal-
gıladığı bir sıvıdan elde ediliyor sepya, 18'inci
yüzyıl ressamlanndan kımılerinın gözdesi, 19'un-
cu yüzyılda modalaşıp yaygınlaşıyor.
Seviyorum sepyayı..
Çünkü kahverenginin binbirtürü içinde sep-
ya 'zaman' kavramının rengi gibidir.
•
Eski fotoğraf albümlerinde, sepyaya çalan
resimlere çokça rastlanır. Zamanla saranp so-
lan herşeye mürekkepbalığının kendisini koru-
mak için ürettiği salgının rengi siner, hüznü aşı-
lanır.
önceki gün akşam saatlerinde, sepyalaşmış
eski bir aile fotoğrafına bakarken geçen zama-
nı duyumsadım.
Oysa fotoğraf zaman değil; an..^ *',
Nediran?..
Vaktiyle bize atomu maddenin en küçük par-
çası diye belletmişlerdi, şimdi sözlüklerde 'an
zamanın en küçük parçası' diye tanımlanıyor.
Atom parçalandı..
An parçalanamaz mı?..
• ' '
Fotoğraftaki annemin suretine baktım, son-
ra babama ve biz kardeşlere!.. Hepimiz sepya-
laşmıştk, sanki mürekkepbalığının kamından çık-
mış gibiydik, oysa yunus balığının karnında ya-
şamak, hem daha kolaydı, hem de söylence-
lere daha çok yakışırdı.
Fotoğrafta donmuş olan zaman, bir anın sü-
rekli geleceğe taşınmasından oluşur.
Duran zamandır fotoğraf.. •
Elimdeki eski aile fotoğrafına bakarken du-
ran zamanın karşısında akan zamanla özdeş-
leştiğimi duyumsadım.
Geçip gidiyordum.
* . i
Fotoğraf duran zaman.. -.; •
Sinema akan zaman..
Yönetmen çevirdiği filmde zamanı istediğin-
ce kullanabilir; yüzyıllan saatlere ya da dakika-
lara sığdırabilir, gunumüzü ılk çağlara bağlaya-
bilir, geçmişin dennliklerine ıskandil sarkıtabi-
lir, geleceklerden geziye çıkabilır; ama bır film
seyrederken insan sinemanın biteceğinin bilin-
cindedir..
Film biter..
Fotoğraf bitmez.
Insanın film karşısında fotoğraflaşmasının gi-
zemi budur.
Fotoğrafın karşısında sinemalaşıyor insan..
Sinema karşısında fotoğraflaşıyor.
•
Kim bilir, belki de düşünülenden yakın bir ge-
lecekte insan zamanın bilinmezliğini çözecek,
dördüncü boyutu ayucunun çizgilerine dönüş-
türecek, yaşamın el falını okuyacak... '
Atom gibi an'ı da parçalayacak..
Işık hızını sollayacak aracın ivmesinde gerçe-
ği yakalayacak; ışık hızını aştığı an, insan sep-
yalaşmaktan kurtulup ikıncı Aydınlanma'yı ya-
şayacak..
Her şeyin başı insan..
Sonu da insan.
Bütün Cumhunyet okurlarına,
gazetemiz yazar ve çalışanlarına
iyi bayramlar, .
mutlu yıllar diliyoruz!
29 Arahk Cuma günü saaî 11.00'de
Fenerbahçe Parkt'ndaki Romantika'da
olacağtz Gelin, sabah kahvesınde
buluşalım, bayramlaşalım, sohbet edelim.
İstanbul CUMOK
KULÜBÜMÜZ BAYRAM,
YILBAŞI VE YILLIK SAYIM
NEDENİYLE
27,28,29 ARALIK GÜNÜ;
31 ARALIK AKŞAMI
SAAT 18:00 'DAN SONRA VE
1,2,3,4 OCAK200İGÜNLERİ
KAPALIDIR.
İYİ BAYRAMLAR,
YENİ YILDA
MUTLULUKLAR DİLERİZ
Cumhurhret
kitap kulübü
btiktol Cod. (Fronsa i m M m yanı) TaksimTer.252 38 81/82
Türicocağı Cod. 39/41 (Cumhuriyet Gazetei yanı) Cogoloğlu TeJ:514 0196
ADANA 5. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN GAYRİMKNKULÜN AÇIK AKTIRMAİLANI
DosyaNo- 1999'4871
Bır borçtan dolayı hacızlı bulunan Adana ıb Seyhan ılçesı Şambayad koy hudutlan ıçensınde bulunan 724 parsel nohı taroamı 41 030 m2 olan taşınmazda borçlunun 70875/299940 hıssesı, keza aynı yer 726 parsel nolu, ta-
mamı 45 550 m2 olan taşınmazda borçlunun 70875// 299940 hıssesı paraya çevnlecektır. 724 parselın kıymetı ve özellıklen Gaynınenkul Adana ılı Seyhan ılçesı, Şambayad köyû hudutlan ıçensınde olup (Şambayad koyûn-
den Küçükdıkılı köyüne gıderken yol ıle kanalm bıtıştığı yerde 2 km batıda kanalın kuzey kenannda) sulak tarladır Polıkultür tanra yapmaya uygun, her türlü tarla mahsulune (bostan, soya, pamuk, mısır, çılek ve şeftalı ıle
bağ gıbı bahçe tesısıne) uygundur Toprak yapısı kılh, tınlı, sürek, denn, teksur yapılı, ışlenmesı kolay organık madde yöaunden yeterlıdır Suluma yönıinden sonmu yoktur Gaynmenkulün bu özellıklen göz önüne alındığın-
da beher dönumu fıatı 800 000 000 - lıradan borçlunun hıssesuıe ısabet eden 969 m2'nın yukandakı değerden 0 969x800 000 000 = 775 200 000 - hradır 726 nolu parselın kıymetı ve özellıklen Gaynmenkul Adana ılı Sey-
han ılçesı Şambayad köyu hudutlan ıçensınde olup (Şambayad koyunden Kuçukdıkılı koyune gıderken yol ıle kanalm bıtıştığı yerde 2 km batısında kanalm güney kenanndadır) Sulak tarladır Polıkultur tanm yapmaya uy-
gundur Her türlu tarla mahsullen (bostan, soya, pamuk, mısır, çılek ve şeftalı gıbı. bağ bahçe) tesısıne uygundur Toprak yapısı kıllı, tınlı, sürek, denn, teksur yapılı, ışlenmesı kolay, organık madde yonünden yeterlıdır Sula-
ma yonünden sorunu yoktur Gaynmenkulün bu özellıklen gözönüne aiındığında beher dönumu 800 000 000 - lıradan borçlunun hıssesuıe ısabet eden 1052 m2'nın fıyatı 1052x800 000 000 = 841 600 000 - lıradır
Satış Şartlan: 724 parselın 1 sahşr 92 2001 günü saat 15 00-15 10 arasında Seyhan Beledıyesı mezat salonunda yapılacaktır 726 nolu parselın 1 satışı 9 2 2001 günüsaat 15 15-15 25 arası Seyhan Beledıyesı mezat sa-
lonununda yapılacaktır Bınncı aıtırmada taşınmazlann muhammen bedelının yuzde 75'ını ve rüçhanlı alacaklılar var ıse alacaklan yekununu ve satış masraflaruu aşmak kaydıyla ıhale olunur Böyle bır bedelle alıcı çıkmama-
sı halmde 724 nolu parselm 2. satışı 9.2.2001 gunu saat 15 00-15 10 arası Seyhan Beledıyesı mezat salonunda yapılacaktır 726 nolu parselın 2 satışı 19 / 2 2001 gunü 15 15-15 25 arası Seyhan Beledıyesı mezat salonunda
yapılacaktır Bu arttınnada bu mıktar elde edılememışse gaynmenkulün en çok aıtıranın taahhüdu saklı kalmak kaydı ıle artırma ılanmda göstenlen muddet sonunda en çok artırana ıhale edılecektır Şu kadar kı, artırma bede-
lının taşmmazın tahmın edılen kıymenn yuzde 40'ım bulması ve satış ısteyenm alacağuıa ruçhanı olan alacaklann toplarnından fazla olması ve bundan başka, paraya çevırme ve paylaştırma masraflaruu geçmesı lazımdır Böy-
le fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebı düşecelctır 2- Artırmaya ıştırak edeceklenn, tahmın edılen kıymetın yuzde 20'sı nısbetınde pey akçesı veya bu mıktar kadar mıllı bır bankanın temınat mektubunu vetmelen lazımdır
Satış peşın para ıledır, alıcı ıstedığınde 20 gunü geçmemek üzere mehıl venlebılır Tellalıye resmı ıhale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aıttır Bınkmış vergıler satış bedelınden ödenır (Yuzde 17 KDV ıhale alıcısına aıt-
tu) 3- Ipotek sahıbı alacaklılarla dığer dgılılenn bu gaynmenkul üzenndekı haklanm hususıyle faız ve masrafa dau* olan ıddıalanm dayanağı belgeler ıle onbeş gun ıçınde daıremıze bıldumelen lazımdır Aksı takdirde hakla-
n tapu sıcılı ıle sabıt olmadıkça paylaşmadan hanç bırakılacaktır 4- thaleye katılıp daha sonra ıhale bedelını yatmnamak suretıyle ıhalenın feshıne sebep olan tum alıcılar ve kefillen teklıf ettıklen bedel ıle son ıhale bedelı ara-
sındakı farktan ve dığer zararlardan ve aynca temerrüt faızınden muteselsılen mesul oiacaklardu îhale faıkı ve tememit faızı aynca hukme hacet kahnaksızm Daıremızce tahsıt olunacak, bu fark, varsa öncelıkle temınat bede-
lınden alınacaktır 5- Şartname, ılan tanhınden ıtıbaren herkesın gorebıünesı ıçın daırede açık olup masrafı venldığı takdirde ısteyen alıcıya bır örneği göndenlebıhr 6- Satışa ıştırak edenlenn şartnameyı gonnüş ve mündere-
catını kabul etmış sayılacakian, başkaca bılgı almak ısteyenlenn 1999/4871 sayılı dosya numarası ıle Mudurluöumuze başvurmalan ılan olunur 14 12 2000 (*) tlgılıler tabınne ırtıfak hakkı sahiplen de dahıldır
Basın 77778