Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12ARAUK 2000 SALI
HABERLER
Mutafyan'dan
yanrt
• tstanbul Haber Servisi -
Ermenı Patriği Mesrob
Mutafyan, Türk-
Amenkan Işadamlan
Dernegi (TABA) Başkanı
Zeynel Abidm Erdem ile
bazı yönetim kurulu
üylenni Meryem Ana
Ermeni Kılisesi'nde kabul
etti. Mutafyan, sözde
Ermenı soykınıru
tasansının ABD'de
başansızlığa ugramasında
kilit rol üstlendiği
gerekçesiyle, Ermeni
lobisinin kendisı hakkında
karşı kampanya
başlatmasını normal
karşı ladığını söyledi.
Bolu Emniyeti
çadırtJa
• BOLU(AA)-l2Kasım
depreminde hizmet
binalannın yıkılması
nedenıyle l yıldır
çadırlarda görev yapan
polisler, yenı binalan
tamamlanmadığı için 1 yıl
daha çadırlarda hizmet
verecekler. Emniyet
Müdürü Uğur Gür, yeni
yapılacak emniyet
müdürlüğü bınasımn 2001
yılında hİ2mete gireceğini
belırtti. Gür, "12 Kasım
depreminde yıkılan
emniyet müdürlüğü
binamızın yenne, Sağlık
Mahallesı'nde lObin
metrekeralık bır alana 1
trilyon 800 milyar lıraya
mal olacak bır bina
yaptınyoruz. thalesi
yapılan ve zeminle birlikte
3 katlı olacak binanın
temeli atıldı" dedi.
Işyerindeki
sorurtar
• İSTANBUL (ANKA) -
Petrol-Iş tarafından
yayımlanan 'Sendikal
Notlar' adlı kitapta
'Çahşma tlişkilerinde
Değişim ve Psikososyal
Sorunlar' ele alındı.
Uzmanlara göre, akıl
sağlığı. hem işyerindeki ve
dışındakı stres
etmenlerinden hem de
kişilik özelliklerinden
etkileniyor. Sağlıksız ve
güvenliksiz koşullarda;
basit, tekdüze, niteliksiz,
ağır işlerde çalışan
işçilerde ruh hastahklannın
daha sık görüldüğü ve daha
ağır biçimleriyle geliştiği
bildiriliyor.
Bazistasyonu
sökütemiyor
• ANKARA (ANKA) -
Hacettepe Üniversitesi
Ankara Meslek
Yüksekokulu'nda kurulan
baz istasyonu, üniversite
rektörü Prof. Tunç Alp
Özgen'in de karşı
çıkmasma ragmen
sökülmüyor. Okul
yönetımı, baz ıstasyonunun
kaldırılmaması halinde
yasal yollara
başvuracaklannı açıkladı.
Doğum izninin
arttınlması
• ANKARA (ANKA) -
ANAP İzmir Mılletvekıli
Rıfat Serdaroğlu ıle MHP
Nevşehır Milletvekili
Mükremin Taşkın'ın, kadın
memurlara verilen doğum
izninin arttınlmasıyla ilgili
yasa önenlen
konusundaki 'hükümet
görüşü', Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı
Hüsamettın Özkan
imzasıyla TBMM'ye
gönderildı. Özkan
yazısında, doğum izninin
arttınlmasına karşı
çıkmazken "devlet
memurlannın özlük ve
sosyal haklarına ilişkin
hususlann münferit olarak
düzenlenmesi yerine, kamu
personel rejimi ile ilgili
genel düzenlemeler
çerçevesmde ele
alınmasının daha uygun
olacağını" bildirdı.
'Demokraûkleşme baskdan karşısında neyapmaU'sorusunayanıtbubnamızgerekiyor
ÖÇözüm: Özerkkamu
kuruluşları ve demokrasi
O
zel girişim artık demokrasi ve
insan haklan şampiyonu.
Çünkü Batı'ya tişört satmak
için bile insan haklan şart. Osmanlı
bile, yargısal kapitülasyonlan
kaldırabilmek için çağdaş hukuk
reformunun, yani insan haklarını
dışandan ithalin gerektiğini anlamıştı.
eki, üçüncü küreselleş-
menin empoze ettiği in-
sanveazınlık haklan kar-
şısında tutumumuz ne olmalı?
Bir tutum, bunlann reddedilme-
sı gerektiğini söylüyor: Dışan-
dan zorla empoze edılen bu hak-
lar bır aldatmacadan ıbarettir.
Bunlar bızım gibi bırülkede hem
azınlıklar ıle çoğunluk arasmda
hem de çeşitli gruplar arasında
daha fazla çanşmaya yol açmak-
tan başka işe yaramayacaktır.
Çünkü iç dinamik sonucu orta-
ya çıkmamışlardır ve ithal kav-
ramlar olduklanndan dikiş tut-
mayacaklardır. Bunlar Türki-
ye'nin iç ışlenne müdahale için
icat edilmişlerdir.
Üstelık, bir gruba göre bunla-
n kabul edıp uygulamak ulusal
onura aykındır; bir diğer gnıba
göre törelerimize uymaz; bir öte-
kine göreyse dinimize aykındır.
Ben tam tersi düşüncedeyim.
Bir kere, Osmanlı'da olsun
Türkiye'de olsun, bütün ılerleme-
lerya Bau'nın basarmasıyla gel-
miştır ya da aydınlann "yukan-
dan devrimri* Batıcı uygulama-
lanyla; ikısi de "dışdinamik"le
İç dinamikle olan bır ılerleme
hanrhyormusunuz? Atatürk dcv-
rimleri iç dinamiğin mi ürünü?
Kabul edelim ki, Türkiye'nin iç
dinamiği demokrasi ve insan
haklannı kolayca üretmiyor.
Ürettıği günü mü bekleyeceğız?
Evet, bır zamanJar gericıliği
az teşvik etmemiş olan patron
kuruhışlan(9) sonunda demok-
ratikleşme ve insan haklan sa-
vunucusu oldu ama, bu da iç di-
namik evrimi değıl, dış dinami-
ğin zorlaması. Türkıye Gıyım Sa-
nayicileri Demegı Başkanı Bûlent
Atuk şöyle diyor: "Avrupa ve
Amerika'da 'Made in Turkey'
etiketU bir tişört grydirebilmek
için bik olumlu bir ülke imajına
ihtiyaç var." TOBB Başkanı Fu-
at Miras'a göre, demokratik ana-
yasal değişikliklenn yapılmama-
sı dış ticaretin önündeki en bü-
yük engel: "AB yardımlanndan
faydalanamıyoruz, dış kaynak
gelıniyor, finans kuruluşları kre-
(fiaçmıyoıf Mılliyet, 25.06.1999.
TÜSİAD Başkanı Yücaoğfu da
aynı paralelde konuşuyor: "Ti-
caret için insan haklan lazun."
tkincisi, 20. yüzyıl başındaki-
lerin aksine bugün standart ve
evrensel nitelik taşıdığını daha
önce gördüğümüz bu haklan biz
uyguladığımız zaman değil, asıl
uygulamadığımız zaman dış mü-
dahaleye çanak tutmuş oluyoruz.
Osmanlı bile
meseleyl anlamısti
Unutmamak gerekir ki, Sevr
ve Lozan ortamında da aynı du-
rum vardı. Yani, her iki antlaş-
mada da Türkiye'ye kabul etti-
rilmek istenen ve birkaç istisna
dışmda temelde aynı olan insan
ve azmlık haklan, her şeyden
önce, şeriat hukukunun varhğı
(yani insanhaklannın bulunma-
dığı) gerekçesine dayanıyordu.
Nitekim, Osmanlı bunu sonun-
da anlamıştı. Osmanlı hariciye-
sinin Sevr Antlaşması taslağına
verdiği (ve Mülkiye öğrencileri
dışında pek kimsenın bilmediği)
yanıt (10) ekonomik kapitülas-
yonlann geri gelmesini şiddetle
reddediyor, ama "Bugün yürür-
lükte olan kaphülasyonlann ye-
rine geçecek yargı refonnu tasa-
nsmı düzenlemek üzere bir ko-
misyon kurulmasını kabul" edi-
yordu. Çünkü Osmanlı, şeriat
yasalannın uygulandığı bir hu-
kuk düzeni sürdükçe kapitülas-
yonlardan kurtulmanın olanak-
sızlığını nihayet anlamıştı. Ay-
nı şeyi, Türkiye Cumhuriyeti de
yaptı. Lozan'da TBMM Hükü-
meti temsilcileri kapitülasyonla-
n kaldırabilmek için her fırsat-
ta (o zamamn deyişiyle) "me-
deni kanun yapacağız" dıye söz
verdiler ve hukuk reformunun
ilk adunı olarak Şubat 1926'da
Türk Medeni Kanunu çıkanldı.
İç reformlar açısından taşıdığı
Küresdleşme:
Ne yapmahî
B A S K I N O R A N
önemin yani sıra Medeni Ka-
nun'un bir de bu işlevi vardır.
Kendl insanına İnsan
muamelest yapmafc
Eğerbu ülke, Sevr ve Lozan'da
o günkü insan haklan standart-
lannın gerisine düşmek yüzün-
den emperyalist müdahaleyi biz-
zat kolaylaşurdığının farkına var-
mışsa şimdi haydi haydi varmak
zorundadır.
EğefTürkiye, Bafe tarafından
ttttpmt edilmesini beklemeden
kendı insanına insan muamele-
si yapsa, en azından dört açıdan
avantajlı duruma geçecektir: 1)
Pratik açıdan: Yukanda belirtil-
diği gibi, dış müdahalenın en
güçlü gerekçesi ortadan kaldınl-
mış olacaktır.
2) Felsefı açıdan: Türkiye ken-
dini Batılı saydığı için, Batı'nın
"olmazsa oJmaz"ı sayılan bu in-
san haklan antlaşmalannı unza-
lamaktadır. Ama imzaladıktan
sonra gereği gibi uygulamamak-
tadır. Bu imzasını inkâr etme du-
rumunun bır devlet için en onur
kıncı bir durum olduğu açıktır.
3) Dış politika açısından: İn-
san haklannın uygulanmaması.
dış politikada Türkiye için en
başta gelen "yumuşak kann",
en büyük "tökezkme taşTdır.
Yunanistan'dan Suriye'ye, Hol-
landa'dan Rusya'ya kadartüm ül-
keler Türkıye'yi işte bu noktayı
kullanarak her an kolayca vura-
bilmektedirler.
4) İç politika açısından: Bel-
ki de en önemlisi budur. Çünkü
bırincisi, insanına insan muame-
lesi yapan Türkiye, vatandaşla-
nnın zorla değil, gönüllü bağlan-
dıklan bir ülke halıne gelerek
bilakis güçlenecektır. tkincisi,
uluslararası hukukta azmlık hak-
lan gruplara değil de bireylere
verildığinden, bu haklann uy-
gulanması Türkiye'de yahıızca
belırli gruplara avantaj sağlama-
yacak, tüm TC yurttaşlanna ya-
rayacaktır. Yani, Türkiye'ye de-
mokrasiyi getirmekte katkıda
bulunacaktır.
Alternatlf Ideolojl
gelmeyecefc ml?
Küreselleşme hızla dünyayı
kaphyor. Tabü ki buna reaksiyon
da gelişiyor ama, bunlar çok da-
ğınık, tepkisel... Buböyle mi sü-
recek? Sosyalizmin etkisini yi-
G
ittikçe fukaralaşan dünya
insanlarına küreselleşme nasıl
mal satacak? Uluslararası
Keynes'çi modelin gelmesi
düşünülen kadar uzak değildir. O
zamana kadar Türkiye ancak özerk
dev kamu kuruluşlan ve
demokrasiyle ayakta kalabilir.
İşte zurnanın zırt dedigi delik
burası. 20. yüzyıl başmdaki te-
kelci dönemde kapitalizm, in-
sanlann elinde avcunda bir şey
kalmayıp da talep durma nokta-
sına gelince bunahma gırmiş,
tek çareyı bu insanlann duru-
munu Keynes'çi önlemlerle dü-
zeltmekte bulmuştu: Çukur aç-
tınp doldurtuyor ve bunun için
ücret veriyor, böylece satın alma
gücü arttınlmış insanlann tale-
bi canlamnca kapitalistler üretı-
me tekrar başlayabiliyorlardı.
Üçüncü küreselleşmede işler
tam tersine döndü. Ekonominin
yalnızca "arz" yönüne önem ve-
riliyor. Tek düşünülen, fırmanın
veya devletin uluslararası reka-
bet gücü. Bunu gerçekleştirmek
için de bir yandan yeni üretim ve
pazarlama yöntemleriyle üreti-
ci güçlendiriliyor, dığer yandan
da sosyal politika önlemleri ta-
mamen ikinci plana atılarak
(emeklilik yaşının uzatılması,
maaşlann gülünçlüğü, sağlık si-
gortasmın özelleştirilmesi, vs.)
tüketici zayıflatılıyor.
Dlyalefctlftln kanunu
tirmesınden sonrabenzerbır ide-
oloji çevresinde toplanıhp kü-
reselleşmenin zararlı yönleriyle
mücadele edilemeyecek mi? İki
şeyi önceden söylemek ve bihnek
gerek: Bir defa, bir ideolojiye
karşı gelışecek alternatif ideolo-
ji hemen pat diye çıkmaz. Acı-
lar kemiğe dayanacaktır ve bu-
nun için de aradan bir süre ge-
çecektir. Sosyalizmin, kapita-
lizm ancak kaç yüzyılhkken çık-
tığını unutmayalım. Tabıi ki bu
iş yüzyıUar almayacak; kem in-
sanlık sosyalizmle büyük dene-
yim kazandı hem de küreselleş-
menin etkılen fazlasıyla yıkıcı.
Dünyada "sömûrü" diye bir kav-
ram olduğu sürece, sosyalizm
türünden alternatif ideolojiler
daıma ve uygun zamanda çıka-
caktır. Zaten, "Her şey, kendi
'anti'sini içinde taşır" diyen di-
yalektik kuralı tarüı kadar eski;
şimdi mi geçerli olmayacak?
Öcincisi, küreselleşme kendı
a
anti"sini veya klasik Marksist
deyişle "kendi mezar kazıcm-
nı" içinde gerçekten taşıyor. Di-
zi boyunca gördük; fukaralaş-
ma ile küreselleşme el ele gidi-
yor. Oysa bu, küreselleşmenin
son derece aleyhine.
işte, küreselleşmenin çanını
çalacaksa, küreselleşmenin bu
"arz yönhı" politikası çalacak.
Tarih boyunca işlemiş olan diya-
lektiğin kanunu bu. Çünkü, kâ-
nnı her genişleöne gereksinme-
si duydugunda pazarinı ^ejıış-
leten kapitalizm, küreselleşme-
nin fukaralaştırdıgı bu insanla-
ra satış yapamayacak hale gele-
cek. Nasıl kapitalizm çevreyi
mahvettığı için çevreyi düzeltme
önlemleri almaya başlamışsa,
burada da eli mahkûm.
Dünyanın hali hızla oraya doğ-
nı gidiyor. Çok değil, bir süre
sonra küreselleşme, talep yoklu-
ğunu giderebilmek için ulusla-
rarası Keynes'çi birmodeli dev-
reye sokmak zorunda kalacak.
Diğeryandan, meseleyi üstya-
pı olarakele alsan, budurmadan
fukaralaştırdığın insanlara han-
gı demokrasi ve insan haklannı
ve nasıl uygulayacaksın? Nere-
sinden tutarsan tut, bu gidiş kü-
reselleşmenin amaçlanna ters.
Zaten, dikkat ederseniz süreç
başladı. Bu konuda IMF hâlâ di-
reniyor ama, Ingiltere Üçüncü
Dünya'nm milyarlarca dolara
varan borçlannı aşamalı olarak
sümeye başlayacağım açıkladı
(Milliyet, 19.12.1999). Işçi sen-
dikalan uluslararası örgütlen-
meyi görüşüyor. Küreselleşme-
ye tepkı yalnızca Seattle ve
Prag'da vitrinlere atılan tekme-
lerden çok ileriye yürüyor.
Bütün mesele, işaretlerini şim-
diden vermekte olan o güne ka-
dar direnebilmek. Bu da ancak
kilit sektörlerdeki kamu kurum-
lannı parçalamadan özerkleştir-
mek ve demokratik saydamlık
sayesinde olur. Çünkü, hem tek
amacı kâr olan özel gınşımler gi-
dip uluslararası kapıtalızme ek-
lemleniyor hem de demokrasi
olmazsa önümüzü göremıyoruz.
Bu dizi, büyük oranda, Prof.
Dr. Baskın Oran'ın SBF'de
(Mülkiye) verdiği Milliyetçilik
ve Azınlıklar derslerinin "Kü-
reselleşme ve Azınlıklar" adlı
noüanndan özetlenmiştir. Bu
notlar için: tmaj Yayınevi, Yeni
Acun Sokak No.5, Cebeci-An-
kara (Tlf- 0312-319 32 25).
(9) Bir zamanlar TLSÎAD,
KomünizmkMücadele Dernek-
leri'nidestektiyordu. TİSK(Tür-
kiye İşveren Sendikalan Konfe-
derasyonu) ise 1982 Anayasa-
sı 'ndaki zorunlu din derslerini
(md. 24) öneren iki patron ku-
ruluşundan biriydL
(10) Bkz, B. Oran, "Lozan 'ın
Öncülü Bir OnurAmü: Mütte-
fiklerin Sevr Banş Antlaşması
Tasansına Osmanlı Hariciye-
sinin Yanib", Çağdaş TürkDip-
lomasisi: 200 Y'ılltk Süreç, An-
kara, Türk Tarih Kurumu, 1999,
s.257-265.
İşçi sendikalan uluslararası örgütlenmeyi görüşüyor. KüreseUeşme> e tepki çok ileriye yürüyor. BİTTİ
SALI
ORHAN BURSALI
OHim Oruçlan , ,
Ölüm oruçlan, bu ülkenin insan haklan, polis, ha-
pishane yönetimi açılanndan, aslında öteden beri
içinde bulunduğu çıkmazı yeniden gözler önüne ser-
di.
Türkiye'nin, Avrupalılann bize karşı önyargılı dav-
ranmasının nedenlerini arayacağı ve büyüten bir ay-
naya bakarak yüz yüze geleceği çok temel bir ala-
nı gözler önüne seriyor aslında ölüm oruçlan. Av-
rupa Biriiği'ne üye ve üyelik kuyruğunda bulunan
hiçbir ülke, bizim yaşadığımız koşullara sahip de-
ğildir. Dünyadan Türkiye'ye bakınız, gördüğünüz bu
manzara karşısında, Avrupa'nın kıyısında yaşayan
ve AB'ye üye olmak isteyen bu ülke hakkında ne
düşünürsünüz?
• • •
Açlık grevteri başka, ölüm orucu başka ölüm oruç-
lannıdesteklemekmümkündeğil. "Orgütkaran'bi-
le olsa, bu kadar insanı ölüm kararlılığında tutan ne-
denler önemlidir. Bu nedenler, ülkemizin yıllardır
değişmez gerçekleridir. Hapishane gibi çok özel ko-
şullarda yaşayan insanlar özellikle bu gerçeklerie
yüz yüzedir.
ölüm oruçlanndaki kararlılıklar, devlete karşı gü-
vensizlik bunalımının vardığı noktadır. Olayın, F ti-
pi cezaevi mi, koğuş sistemi mi tartışmasının öte-
sinde bir boyutu vardır ve insan haklanndan hapis-
hane koşullanna kadar, ülke gerçekleri, F tipi ce-
zaevi noktasında somutlaşmıştır.
• Türkiye afiş asanlann vurulup öldürüldügü bir
ülkedir hâlâ. Ülkemizde, önceki gece, sivil giyimli
polisler afişçi avına çıkıp gazetecilerin göğüslerine
de tabanca dayadılar. Gazetecilerin ağız, burun ve
kafalannı kırdılar. Afiş asanlar bir örgütün üyeleri ola-
bilirler. Ancak polis, öncelikle öldürmeyi düşün-
mektedir. Polis, görev yapan kamuoyu yetkilisinin,
gazetecinin de canına okumaya kalkışmaktadır.
"Terörie mücadele"nin görev anlayışı tamamen bu-
dur. Bu olay, Türkiye'de insan haklan gerçeğinin yan-
sımasıdır.
Bunu kim kabul edebilir? Biz bunu görmeyebili-
riz ve anlamayabilinz (Yüce devlet aşkına
1
), ama dün-
ya görüyor. Polıtikacımızla görüştüklerinde, ülke-
mizı değeriendirdıklerınde, düşüncelerinin arka
planında, afiş asarken öldürme olayı bulunuyor.
• Devletin yöneticileri cezaevlerine buldozerle gi-
rip mahkûm kollarını kopartabilen bir anlayışa sa-
hip. Aynı anlayışla, koğuşlara saldınlıp UlucanlarCe-
zaevi'nde 10 mahkûmu öldürebiliyorlar.
• Mahkûm öldüren, suç işleyen yöneticiler yar-
gılanmıyor ve korunuyor. Bu tutum da devletin te-
mel anlayışını değıştirmediğini, değiştirmeye niye-
ti olmadığını gösteriyor.
• Hapishanelerde en temel sağlık gereksinimle-
ri yerine getirilmiyor.
• Şu 50 yıl, özellikle son 30 yıl içinde, devlet ku-
rumlannda, saydamlığın değıl karanlığın; demok-
rasinin ve insan haklannın korunduğu ve geliştiril-
diği değil çiğnendiği ve yok edildiği bir anlayış sis-
tematikleşmiş ve katmerleşmiştir. Bakanlıklar, bü-
tün bu anlayışın korunduğu, devlet suçlannın sü-
rekli örtbas edildiği paravanlara dönüşmektedıryer
•yer. MarBöa'dakVgenclerin yargılanması olayjro, bt-
zimle biriikte bütün dünyanın da izlemediğini mi
sanıyor Avrupa kapısında bekletilmekten şikâyet
edenler?
• Devlete karşı insan haklan ve yasalann uygu-
lanması konusunda herkeste derin bir endişe ve gü-
vensizlik vardır. Bu güvensızlık çok haklı temellere
dayanıyor.
• • •
F tipi cezaevi konusunun bugün ölümüne bir
noktaya gelmesi boşuna değildir. Devlet, hükümet,
siyasi partiler, insan haklanna, tutuklulara saygryı
ve yasalan harfiyen uygulamayı mutlak bir uygula-
maya dönüştürmezse, temel hak ve özgürlükler
konusunda Avrupa ölçülerini inanarak yerleştir-
mezse, bugünkü tablolardan kurtuluş umudumuz
yoktur.
[email protected]
Le Pichon'dan konferans
Marmara fayının yeri
yine farklı gösterildi
tstanbul Haber Servisi
- Ünlü Fransız yerbilim-
ci Xavier Le Pichon. elde
edilen son venlere göre
Marmara Bölgesı ve Is-
tanbul'u etkıleyecek Ku-
zey Anadolu Fayı'nın, Çı-
narcık çukurunun kuze-
yinden batıya doğru de-
vam ederek Tekirdağ çu-
kurlugunun ortasından
geçtiğini söyledi. Le Pic-
hon, Marmara Denızi' nın
Büyükçekmece ile Mü-
refte arasında kalan fay
zonunda ise sismık bır
boşluk olduğuna dikkat
çekti.
Jeofizik Mühendıslen
Odası Genel Başkanı
Prof. Ahmet Ercan, Le
Pichon'un verdiği bu bil-
gınin fayın yerini en az 5
kilometre daha güneye
çektiğini, kendisinin de
daha önce söylediğı yere
geldığını savundu.
LÜJeolojiBölümüÖğ-
retim Üyesi Prof. Şener
Üşümezsoy ise bunun Le
Pichon ve diğerlerinın öne
sürdüğü üçüncü fay mo-
deli olduğunu, hergün
model değiştirilemeyece-
ğinı söyledi.
Xavıer Le Pichon, dün
rrü Maden Fakültesi'nde
öğrencilerin ve öğretim
üyelerinin izlediği bır
konferans verdi. Marma-
ra Denizı'nde daha önce
Fransız Araşnnna Gemi-
si'nin yaptığı incelemele-
rin, en kapsamlı deger-
lendume olduğunun be-
lırtilildiği konferans son-
rası Le Pichon, gazeteci-
lerin sorulannı yaruüadı.
Daha önce TUBlTAK
Koordınatörü Prof. Nad
Görür tarafından açıkla-
nan"Mannara'daikipar-
çalı tek fay \ar ve parça-
lann her biri en az 7 bü-
\ ükhiğünde 2 deprem üre-
tecek" ıçenklı bılgide bir
degişikük olup olmadığı
sorusuna Le Pichon, "Da-
ha önce hep yankş anla-
şüdım. Sonuçta gelmek is-
tediğimiz nokta Marma-
ra'da boydan boya sürek-
Uliği olan bir fayın oWu-
ğudur" dedi. Le Pichon,
Marmara'daki denizin
depremin etkisini azalta-
cağı yönünde de bir açık-
lama yapmadığını, sade-
ce 'S' dalgalannm kıyıya
ulaştığında yavaşladığı-
nı söylediğini ifade etti.
Prof. Şener Üşümez-
soy'un, modellerin sürek-
li değıştirildiği eleştirisi-
ne de yanıt veren Le Pic-
hon, "Yeniverilergektik-
çe modellerin değişmesi
son derece doğaldır" de-
di. Le Pichon, bu araştır-
malann bir başlangıç ol-
duğunu, ancak ilk kez bu
kadar çok veri elde edil-
diğıni belirterek bunun
uluslararast bilim dergi-
lennde yayımlanmasının
ardından bilim adamlan-
nın kendi yorumlannı
yapabıleceğini kaydetti.