19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12ARALIK2000SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Araplarla Milli Eğitim Bakanlığı'ndan acıklama geldi; Suudi Arabistan'ın Riyad, Medine.Cidde ve Libya'nın Trablus kentinde fen ve "Igg; Anadolu liselerine giriş _ sınavı ^ yapılmasının nedeni bu kentlerde MiHi Eğitim Bakanlığı'na bağlı ilköğretim okullannın bulunmasıymış... lyi de Libya ve Arabistan'da sınava girecek öğrencilerde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma koşulu neden aranmıyor; Arap çocuğuna neden sınav hakkı veriliyor? Açıklamada bu sorunun yanıtı yok... Türk işçilerinin yoğun olduğu Berlin, Köln, Hamburg gibi kentlerde neden sınav yapılmadığının yanıtı ise Avrupa'da bakanlığa bağlı okul yokmuş da ondan... Peki neden okul açılmıyormuş? Avrupa'daki eğitim, Türkiye'dekine eşdeğermiş... O halde neden Avrupa'da sınav yapılmıyor? Çünkü Avrupa ülkelerindeki müfredat Türkiye'dekine uymuyormuş... Sözün kısası bu iş tam arapsaçı! Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronik posta: [email protected] - Vergi yükü ücretlinin sırtmdaymış... "Sırtından küfevi ve vergiyi eksik etmeyeceksin!" ava, Türkiye'de pek alışık olmadığımız tür- den bir dava; "telif hakkı" davası... Davacı bir bilim adamı... Davalı bir kamu kurumu... Dava konusu ise yuvarlak bir taş parçası- nın tekerlek olarak kullanılabileceğini öngörmeye benzer bir proje... Herkesin gözü önünde olup da kim- senin yarartanmayı düşünemediği özgün birçalışma... Projeyi uygulayan davalı kuruluş hem milyonlarca in- sanı ilgilendiren kamusal bir sorunu aşmayı başar- mış hem de 100 milyon dolar fazladan bir gelir elde etmiş; ama, projenin sahibini inkâr ediyor! Kamuoyunda "solcu" kimliği ile tanınan bilim ada- mı mahkemeye gitmiş, hakkını arıyor. Bu sırada ka- mu kuruluşunda da "dini bütün" kadrolar işbaşına gel- miş. Mahkemenin hâkimi, konunun uzmanı olmadı- ğı için bilirkişi tayin etmiş... Bilirkişi, kamu kuruluşu- nun başındaki kişinin hocası... Hoca efendi, uygula- nan ve para kazandıran proje için "iktisaden uygula- maya elverişli olmayan ve soyut fikirlerden oluşan" Hâkimdiye görüş bildirmiş, hâkim de davanın reddine ka- rar vermiş. Yargıtay, mahkemenin karannı bozmuş. Dava yeniden görülürken davacının istemi üzeri- ne hâkim, üniversitelerden konunun uzmanı kişile- rin listesini istemiş. Listeden iki ve liste dışından da "dini bütün" bir kişi bilirkişi tayin edilmiş. Uzman iki bilirkişi davacı lehine görüş bildirmiş, "dini bütün" bilirkişi ise aleyhte... Bu arada davacı, hâkimi reddetmiş ama hâkim "pul" yok diye dilekçeyi işleme koymamış... Bilirkişilerin raporu 2'ye 1 davacının lehine gelince hâkim, karar vermekten vazgeçip yeniden üç bilirkişi tayin et- miş... Üç bilirkişiyi de üniversitelerin gönderdiği uz- man listesinden seçmemiş... Ama her biri kendi ala- nında "uzman"mış; biri davalı kamu kuruluşunun başındaki kişinin hocası olup da ilk raporu yazan ki- şinin oda arkadaşı, ikincisi kamu kuruluşunun ba- şındaki kişinin öğrencisi, üçüncüsü ise "dini bütün" bir hoca efendi! Davacı, bu kez dilekçesine "pul" yapıştırıp hâkimi yeniden reddetmiş... Öte yandan kamu kuruluşu da- vacının istediği 1.5 milyar lira "telif hakkf nı verme- mek için kendince uzman saydığı kişilere hazırlattı- ğı mütalaalar için milyarlarca lira para harcamış... Neyse... Hâkim, duruma hâkimmiş... Odasında "dini bütün" kişilerin gazetelerini okurken içeri da- vacı ginmiş, "Benim hâkimim olmaktan çıkıp aynı si- yasi görüşleri paylaştığınız kişilerin avukatı oldunuz; siyasi görüşünüz beni ilgilendirmez, ama lütfen adil olunuz" demiş. Hâkim, bir şey dememiş... Altı yıldır devam eden davada sıra, son bilirkişi ra- porlarının açıklanmasına ve davacının hâkimi ret is- teminin karara bağlanmasına gelmiş... Devamı, son duruşmadan sonra... SESSİZ SEDASIZ(!) NVKİKURTCEBM Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuıo yahoo.com Izan tabakası delindi toplumun; ülkede hayâ kirliliği var! Yaşamave savunmahakkını savunamamak 68 kuşağından biravukat... Solcu... Anadolu'da görev yapıyor... 12 Eylül döneminde birçok siyasi davaya sa- vunman olarak katılmış... Masa başın- da insan hakları savunuculuğu yap- manın ve sonra cezaevlerindeki genç- lerin ölüm orucunu desteklemenin çok ucuz bir iş olduğunu söylüyor... Mektubunda diyor ki: "İnsan hakları ihialleri konusunda ben de duyarlıyım ama 'ölüm orucu' gibi eylemlerin nasıl düzenlendiğini bilmemezlikten gelemeyiz. Ölüme gi- den gençleri bu konuda uyarmak ve bunu hiçbir komplekse kapılmadan ce- saretle yapmak durumundayız... Küçük bir örnek vermek istiyorum. Birkaç yıl önce, bulunduğum kent- te bir grup genç, radikal sol bir örgü- tün üyesi olduklan savıylatutuklandı. Davaları, istanbul'daki DGM'ye gön- derildi. Gençlerden birinin babası, ilerici demokrat bir aile dostumuzdu. L, Bana başvurdu; kendilerine ' i tanbul'da bürosu olan genç, namik ve sol görüşlü arkadaşımı önerdim. Gidip görüştüler ve vekâlet verme- ye karar verdiler. Bunun üzerine avukat arkadaş ce- zaevine gidip tutuklu gençle görüştü, ancak kendisinden vekâletname ala- madı. Zira örgüt, tutuklu gence ailesinin veya kendisinin iradesiyle avukat tut- masına izin vermemişti... Avukatı ör- güt tayin edecekti, öyle de oldu." RTUK ihalesi Av. Erdal F. ÇANAKÇI Cumhuriyet gazetesinin üçüncü sayfasında yer alan bir habere göre, ulusal televizyon kanallarının frekans ihalesinin 2001 yılı başında yapılacağı bildiriliyor. Özetle, mevcut 15 frekans, TRT dışında ulusal ya- yın yapan 16 televizyon kana- lının katılacağı ihaleyle paylaş- -•ttrılacak, bir televizyon kanaiı ise açıkta kalacakmış. Ihalede frekanslar için çeşitli hesapla- malarsonucu bir "muhammen bedel" belirlenecek ve oradan başlayarak açık arttırma yapı- lacakmış. Sormakta fayda olduğunu düşünüyorum. 1984 yılında 3984 sayılı kanunla kurulmuş RTÜK, ulusal frekans ihalesini açmak ıçın neden yedi yıl bek- ledi? Aradan geçen yedi yıl bc- yunca bu söz konusu frekans- ları fiılen kullanan televizyon kuruluşlanndan kaç lira (bu te- levizyonlar onlarca milyon do- lar karşılığında el değiştirdiğin- den dolar mı demek gerekiyor yoksa) alındı? RTUK Başkanı Nuri Kayış, söz konusu ha- berde üst kurulun frekans pla- nı hazırlıklarını 1995 yılında ta- mamladığını, 1997 yılında ye- rel televizyonlardan frekans ihalelerine başlandığını, ancak Başbakanlık'ın talebi üzerine ihalelerin durdurularak yapı- lanlann iptal edildiğini, Başba- kanlık'ın talebi üzerine Ihale Yönetmeliği'nde değişiklik ya- pılarakyayın kuruluşlanna Baş- bakanlık'tan "Ulusal Güvenlik Belgesi" alma zorunluluğu ge- tirildiğini belirtiyor. Peki RTUK, 1995 yılında frekans planı ha- zırlıklannı tamamladığı halde 1997 yılına kadar ihale açmak için neden beklemiştir? RTÜK, Başbakanlık'a bağlı bir kuruluş mudur ki, Başbakanlık'ın is- teklerine uygun tavır almakta, yönetmeliklerçıkarmakta, iha- leleri iptal etmektedir? En önemlisi televizyon kuruluşla- n, frekansları fiilen kullanmak hakkını (ki frekanslar kamunun malıdır) nereden almaktadırlar ve RTUK neden bu fiili duru- ma göz yummuştur. "Zararın neresinden dönül- se kârdır" düşüncesiyle 2001 yılında ihalelerin açılacağını dü- şünüp tabloya iyimser bakma- yı deneyelim diye düşünme- yin, yanılırsınız. Çünkü RTÜK, 18.03.1995 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yü- rürlüğe giren bir tebliği ile iha- lelere katılmak için 28.05.1995 tarihine kadar başvurma zo- runluluğunu getirmiştir. Söz konusu tebliğ, yıllardan beri ihale açılmamasına rağmen yürürlüktedirve 28.05.1995 ta- rihinden sonra kurulan ve iha- lelere katılmak isteyen televiz- yon kuruluşları dünyaya geç geldiklerinden bu şanslan yok- tur. Bu kuruluşlann ihalede mev- cut kuruluşlardan daha fazla. pey sürebileceklerini ise RTÜK umursamamaktadır. Sonuçta ihalelere frekansları fiilen elin- de bulunduran televizyon ku- ruluşlan katılacaktır. 15 frekans ihalesi için 16 televizyon kana- lı RTÜK Başkanı'nın bahsetti- ği "muhammen bedeli" (bıra- kın arttırmayı) vermezlerse iha- leler sonuçsuz kalacak, "sa- tamayan üzgün, alamayan memnun" olarak ihale öykü- sü bir bilinmez tarihe kadar sü- recek, frekansların fiili kullanı- mı deyam edecektir. RTÜK dokuz üyeden oluş- maktadır. Üyeter TBMM tara- fından nispi temsil yöntemiyle seçilmektedir. Beş üye iktidar partisinin (ya da partilerinin), dört üye muhalefet partilerinin gösterdiği adaylar arasından seçilmektedir. Dolayısıyla üst kurul üyeleri Meclis'teki siya- si partilere göbekten bağlıdır- lar; siyasi partiler ise medya- ya ve özellikle görsel medya- ya. Dolayısıyla da RTÜK, Baş- bakanlık'ın isteğiyle ihale iptal edebilmektedir. RTÜK'ün hukukdüzenimiz- de var olduğu koşullarda so- runun çözümü üst kurul üye- lerinin Meclis dışında, kamu- sal ıradeyi temsil eden sivil top- lum kuruluşlannın da katılımıy- la seçilmesinde aranabilir. Bu en azından bir ilk öneri olarak ele alınabilir ve özgürlükçü, ka- tılımcı, demokratik bir anlayış- la şekillenecek radyo-televiz- yon hukuki rejimi için daha ge- niş ve kapsamlı tartışma ve önerilere önayak olabilir. Ya da pazar günlerimizi bir elimizde renkli gazetelerimiz, öteki eli- mizde uzaktan kumanda alet- lerimizle, aynı renkleri taşıyan televizyonlarımızdan pembe bir dizi veya rengârenk bir ma- gazin programı seçerek, yoru- cu bir haftanın bekleyen stre- sine hazırlanarak geçirmeye devam edebiliriz; dudakları- mızdan dökülen sözcükler eş- liğinde, "Kimseye etmem şi- kâyet, ağlanm ben halime." HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ igulgecuı yahoo.com ÇİZGÎLÎK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMtH POROY semihporoyfn yahoo.com BULUT BEBEK NURAYÇIFTÇI bulutbebekCa hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Arahk BAKIRKÖY 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/45 Davacı Tiirlc Telekomünikasyon AŞ tarafindan davalılar Ak Can Su Meşrubat Dağıtım ve Paz Ltd. Şti. ve Murat Yılmaz aleyhlerine açılan alacak davasında. Da\a!ılardan Murat Yılmaz'a 19.5.1999 tarihinde meydana gelen trafik kazasından doğan tazminat alacağı olarak 487.988.481.- TL tazminatın davalıdan faiziyle birlikte tahsili isteminden dolayı yapı- lacak olan duruşmanın 8.2.2001 günü saat 10.00'da mahkememiz sa- lonıında belırtılen gün ve saatte geçerli bir özür olmaksızın hazır bu- lunulmadığı veya kendisini bir vekille temsil ettirmedığı takdirde yargılamaya yokJuğunda devam edilip karar verileceği Kocatepe Mah. 50 Yıl Cad. 36. Sok. No:3 Bayrampaşa-lstanbul adresindebu- lunamavan Murat Yılmaz'a HUMK'nın 213 ve 377 maddesi gere- ğınte ılanen tebliğ olunur 27.11.2000 Basın: 73866 M07FL: MOTOR-OTEL.. f32S'TE &U6USİ, CAUFO(ZHIA'OA(ABD), DÜNYAMN İLK MOTEUflÇJU>t.ELLSWORTHMJLTOkI SmTLB/S(/l86S -1328) APU İŞACVUAININ ÖNCÛIMĞÛUOE, İ3OS 'TEU SoURA, AMOBlZA'DA OTEL Z.IMCİRLEfİİ ÇOGALMAYA BAÇLAMIfr/. TEKN/S/A/ 8ÜYÜK AÇAtAA GÖSTEG.OIĞİ BU YÛZytLPA, OTOMOBtLLeSIU O/STAyA Ç//CMASI, Y£Vİ Ç.ÖZÛMLEH. GBdBlcrieiYOdDU. AlLJE OVO- M08it-İYL£ YOUÜULUK., ÖNBMÜ BtR OL&UYPÜ OTELLEe. İÇtiJ,. ANA YOLLAR UZe&iNE KJJRU- LAAI OTELLSR, MOTVRLU ARAÇLfiR. İÇiti <JY- 6UM PARK YEe.LERİ AYtRMAK DURuMUM- DAYPI. BU Gee£KSiNlU, ır MûVDR.-OT£L=MO- * P/K&Nf DOĞU&PU. YİME DE, MOTBLLEg ASIL &EUÇİMLS&UI 19SO'L.e&DE Ö CEKTİfİ., Solda, f96O'lcrm t,,r fnoMı TÜRKKALPVAKFI "Çocuk Kardiyolojisi" TürkKalpVakfi kalitesi ve titizliğiyle hizmetinizde 79 Mayıs Cd. No: 8 Ştşlı/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) Faks: (0 212) 212 68 35 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günluk Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporlarıyla, araştırmalarıyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivil toplumların gazetesı. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212. 511 08 75 GÖRÜŞ GÜLTEKİN TURANALP Em. Yargıç Uniter Devletin Ortak Dili Hakkâri'ye atandığımda ilk etkilenmem bambaş- ka bir dıyara geldığim sanısına kapılmam olmuştu. Devlet memurları, ticaretle uğraşanlar ve dükkân sahipleri harıcindeki halkın hemen tümü Türkçe bil- miyordu. Duruşmalan tercüman aracılığıylayapıyorduk. Kı- sa zamanda kimlik saptamasını tercümansız yapa- cak kadar Kürtçe öğrenmiştim. Türkiye Cumhuriyeti kurulalı beri aradan, o za- manki tarihle, 50-60 yıl geçmesine karşın halkın, hiç olmazsa büyük çoğunluğunun, ne sebepten Türk- çe öğrenmediğini araştırmak istemiş, kimseden doğ- ru dürüst bir yanıt alamamıştım. Milli eğitim ve sos- yal hizmetler müdürlen, okullardan başka bu yolda herhangı bir girışımde bulunulmadığını söylüyorlar- dı. Keşifler dolayısıyla uğradığım köylerin hemen hep- sinde okullar kapalıydı. Bir köyde rastladığım öğret- men, birkaç köyün ortak yerine kurulu okuluna kış aylarında kar nedeniyle çocukların gelemedıklerini, diğer aylarda da öğrencilerine verebildiği eğitimın on- lara Türkçe öğretmeye çalışmaktan ibaret kaldığını anlatıyordu Kış aylarında çaput tıkılarak korunulan yuvarlak bir delıkten ibaret, pencereli, düz damlı, hayvanlarla paylaşılmış kerpıç evler bu köylerdekı yaşamın bel- ki binlerce yıl evvelinden beri değı.şmedığıni düşün- dürecek denli ilkeldı. Milli Eğitim Müdürü birkaç bölge yatılı okulundan sözetmiştı. BırfırsatdüşürüpBeytüşşebap'takinigör- meye gittim. Zavallı görünümlü, ıssız, sessiz ilçenin bir km. kadar dışında, içinde hiç kimsenin bulunma- dığı, yarı harap, yapıldığında gece maçlarına elve- rişli elektnk plonyalı basket sahaları, monometreli de- vasa yemek kazanlı mutfaklan, çağdaş görünümlü tuvaletleri, yatakhaneleri ve derslikleriyle tam kon- forlu bir "s/fe-o^L//"tesisini şaşkınlıkla seyretmiş, il- çe ilgililerinden, hiçbir aile çocuğunu göndermedi- ği için tesisın yapılah beri faahyete geçemedığıni, son- radan, Irak hükümeti baskısı nedeniyle kuzey Irak'tan kaçan Kürt göçmenlere geçıcı barınak olarak tah- sis edildiğini, göçmenlerin spor salonunu ve diğer açıklık alanları ahır olarak kullandıklarını, yıkıntının da bundan ilen geldiğıni öğrenince üzüntülü şaşkın- lığım daha da artmıştı. Acı gerçek şu ki geçen bunca yıla rağmen "Milli Misak" sınırları içinde kalan bura halkına, özellikle gelecek nesıllerin anaları olacak kadınlarına üniter devletin ortak dilinı öğretemernış, üstelik öğretmek için de cıddi ve sonuç alıcı, köklü bir girişimde bu- lunmamıştık. Açıkçası doğru dürüst gelir sağlana- madığı gibi, boşuna harcanan paraların kara deliğı olan bu bölgeyi yüzüstü bırakmış, dostlar alışveriş- te görsün kabilınden sağa sola serpilmiş üç beş ya- tırımla art arda geçen yıllan kurtarmaya çalışmıştık. Şimdi de çaresizliğimizi, zoru başarmaya yönelik inançsızlığımızı, yaratıcı güçten yoksunluğumuzu ya da isteksizlik ve umursamazlığımızı itiraf edercesi- ne bölge halkına yöresel dilde TV yayınlarıyla ulaş- manın sorunlara çözüm olabileceği düşünülüp öne- riliyor. Peki bundan sonra da olsa yapılacak bir şey yok- muydu. Kendimce birtakım çözümler tasarlarken eski al- bümdeki bir fotoğrafı anımsadım. Atatürk lü yıllar- dan kalmasiyah beyazbirfotoğraftı. Içeriğindeki de- rin anlam, yaptığı çağrışımlar, kişilerin yüzlerındeki etkileyici ifadeler bana hep ilginç gelmişti. Fotöğraf bir cezaevi avlusunu ğösteriyör. Tüm mahkûmlar tertemiz ve düzgün giysileri, tıraşlı ve efen- di yüzleriyle (bana öyte görünüyorlar) bir grup fotoğ- rafı düzeninde sıralanmışlar. Ortada, üzerinde tebe- şirle yazılmış düzgün yazılar bulunan bir kara tahta yer almış, beyaz pardösülü genç öğretmen (sanki Humprey Bogart) onlara okuma yazma öğretıyor. Bu fotoğrafa bakıyor ve düş kuruyorum; şımdiye kadar oralarda birkaç köyü içine alan merkezi yer- lerde öncelıkle Türkçe sonra da okuma yazma öğ- retılen haik okulları açılamaz mıydı? Çoğu gelmez- di. zorlama ile de sonuç alınamazdı, hem de ters tep- kı yaratılırdı diye düşünülebilir. Peki okula gelme bir- lakım ödünlerle özendirilemez miydi? Bu ödünlerin her hafta olmak üzere yiyecek ve giyecek paketleri veya devam süresine ve başarıya göre ölçülendiri- lecek belirli miktarlarda para olması düşünülemez miydi? Halkın çoğunluğunun Türkçe bilmediği göz önün- de tutulup gelecek günler gözetilerek, üstelik o yö- renin ikide bir patlak veren ciddi isyanlarla uyarı işa- reti, kırmızı alarm verdiği de hesaba katılarak. tüm olanaklaria bölge halkının kendinı Misakı Milli hudut- ları içinde yaşayan çoğunluğun aynlmaz bir parça- sı olduğu bilıncıne varması ne pahasına olursa ol- sun sağlanamaz mıydı? Sanıyorum ki bu amacın ön plana alınması ve ba- şarılması için geleceği görebilecek bir önseziye; bencil çıkarları arka plana ıtebilecek güç ve yoğun- lukta yurt sevgısine; halkın tümünün yaşamından so- rumlu olma duygusuna sahip olunması gerekmek- tedir. Acaba bundan önceki yöneticilerde bu nitelik- ler yok muydu. Peki bundan sonrakilerde de ol- mayacak mıdır? B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDANSAĞA: 1/ Argoda gör- güsüz ve kaba saba kimseye verilen ad. 2/ Ücretle çalışan kimse... Mak- sat. 3/ Açık ka- pı ve pencere- ler arasında oluşan esintı. ^"Kadd-ıdil- dâra kimi dedı kımı elif/ 9 Herkesin mak- sûdu bir amma rivayet ruuhtelif" (Kanuni Sul- tan Süleyman). ğukla sıcak arası. 5/ Köpek ve ineklere ye- 4 dirilmekiçınunveke- 5 pekle hazırlanan yiye- Q cek...Kurnaz, açıİcgöz. -, 6/ Köpek... Eski Mı- sır'ınbaşkenti... Iran'ın plaka işareti. 7/Ceviz... ' Maden kazımak için kullanılan çelik kalem. 8/ Fırın- da iyice pişırilerek kurutulan peksimet. 9/ Bir büyük yetke sahibini perde arkasından yöneten kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kuvvetlerin maddeler ve devinımler üzerine etki- sını ınceleyen fizik dalı. 2/ Iri bir hıyar cinsi... Eski Romalılann ulusal giysisı olan genış ve uzun harma- nı. 3/ Kınm hanlanna ve prenslerine verilen san... Bir şe>ın fıyatını arttırma. 4/ Ağn Dağı'na verilen bir başka ad... Bir nota. 5/ Kıl elek. 6/ Çocuk bakıcısı... Yavaş, ağır. 7/ Işçi... Bır cins güvercin. 8/ Kaolin de denılen ve porselen yapımında kullanılan beyaz kil. 9/ Sınır boyu... Ayakkabı çekeceği.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle