25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KASIM 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Rehberlik toplantısı Istanbul'da Ambariı llköğretim Okulu'na gelen llköğretim Müfettişi Halis Sezgin, okuldaki öğretmenlerte "rehberlik toplantısı" yapıyor. Müfettiş, rehberlik üzerine iki saate yakın konuşuyor... Planlı çalışmanın önemini vurgularken, kendi yaşamından örnek verip "Ben Cuma'ya gittiğinrıde cemaate vaaz ^ veren imam, önündeki kâğıda bakıp konuşarak görevini hata yapmadan tamamlar, siz de derslere planlı girin" diyor. Oğretmenler müfettişin ne demek istediğini çok iyi anlıyor. Müfettiş sözü Atatürkçülüğe getirip, "Ben Atatürkçü kelimesinden hoşlanmıyorum, bu kelimenin yerine başka bir şey bulmak gerekir" diyor. Oğretmenler müfettişin derdini daha iyi anlamış oluyor... Müfettiş, Türkiye'de kadının ve paranın açamayacağı kapı olmadığını da anlatıyor ve üzerine düşen görevi ifa etmenin huzuruyla toplantyı bitiriyor! Etektronik posta: deruzsoinGcumhuriyeLcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Avrupa Birliği, Türkiye'ye ev ödevi vermiş... "Elektrikler kesildi. cahsamadım örtmenim!" ilimi hizaya sokmak için orgeneral Kenan Evren ile profegeneral Ihsan Dogramacı beylerin kafa kafayavererek yarattığı YÖK, kuruluşundan 19 yıl sonra "Yökoloji" adıy- la bir bilim dalı haline geldi... Kuruluş yıldönümünün, üniversite öğrencilerinin sırtında bu yıl da sopa kı- rılarak kutlanması gösteriyor ki, YÖK'ün bilim ala- nında şiddetli bir yeri var... Gazi Yökversitesi Tıp Yökültesi Yökretim üyele- rinden Yökolog Dr. M. Tahir Hatiboölu, bir "Ders Kitabı" olarak yazdığı "Yökoloji"de, YÖK'ün ve Yök- bilim'in bilimdeki yerini aynntılanyla anlatıyor. YÖK'ün kuaıluş yıldönümü münasebetsizliğiyle Selvi Yayın- lan'ndan çıkan kitap, YÖK Talim ve Terbiye Kuru- lu'nun 01 Nisan 2000 tarihli ve 00/100 numaralı ka- rarıyla Yökversiteler için zorunlu ders kitabı olarak kabul edilmiş... Kitap, yökolog olsun olmasın her- kesin ders alması gereken bir kitap... , Kitaptan bir alıntı: Yokoloji "Yükseköğretim Kurulu. bazılanna göre Yökseköğ- retim Kurulu, kısa adı YÖK olan bir heyettir. Bugün için üye sayısı 22'dir. Aslında bu 'one man yök'tür. O bir adama da Yökbeyi denir. Beyin hüküm sürdüğü Edirne'den Ardahan'a kadar uzanan toprak parçası- na da Yök Beyliği ya da Yök Imparatoriuğu denir. Beyliğin Kuzey Kıbns Yök Cumhuriyeti denilen yav- ru vatanı vardır. Beylikte para birimi Yöklirasıdır. Res- mi dili Yökilizce'dir. Bayrağı Y ve K harflerinin ustu- ruplu biçimde içiçe geçmiş şeklinin beyaz zemin üze- rinde olmasıdır. Beylik, Beylik Sarayı'ndan yönetilir. Saray, Hocabey'in malı olan Bilkent Center Cumhu- riyeti sınırlan içindedir. Beylikte, Hocabey Cumhuri- yeti yasalannın ebed müddet geçecek olması bun- dandır. Beylik tam teşekküllü hastane gibidir. Havası daima mevsim normallerinin üzerinde seyreder. Beylikte en zor şey 'hayır' demektir. Bu sözcük üzerine çarpı işareti konup 'yasak' edilmiştir. Aslın- da bu sözcük yökversite yollarında hep vardır. Evet efendimcilik, yök diliyle söylersek 'yes mencilik' ge- çerlidir. Yök beyi dışındaki üyelerin işi, bir umut ya da boşalma için yöke gelen gariban yökretim üyele- rini dinlemektir. Çoğu kez de 'kalbimden rahatsızım, nazik konuşun, üzmeyin beni' diyerek dinlerler. Etki- li ve yetkili olmadıkları için gariban yökretim üyesi içi- ni boşaltmış ve 'tatmin' olmuş olarak döner, o kadar. Yökoloji bilim dalının ilk yıllarında yök üyesi olmak için 25 yıllık yökretim üyesi olmak gerekiyordu. Bu yüzden yök kurulu, köy ihtiyar heyetine dönmüştü. Yök başkanını, beylik adıyla yökbeyini atayan, son Türk Devleti'nin başıdır. Hocabey varken ata- masorun olmadı. Hocabey'in süresi dolar, farkedil- meden atanırdı... Hocabey 1992 yılında istifa etti..." Devamı kitapta... SESSÎZ SEDASIZ (!) NUSİKVRTCEBE Yüksek Yerilim Hattı ercuncutku@yahoo.coni Yukan tükürse sakal, aşağı tükürse bıyık; onun için yere tükürüyor! Phıochet, ıHusal kahraman oluyor! Toronto'daki arkadaşımız Engin Aşkın, The New Internationolist dergisinden bir haber aktarıyor: "Şili'de, yasal dokunulmazlığı kaldırılan eski diktatör Augusto Pinochet'nin mahkeme önünde hesap verme olasılığı yaşlılık ve sağlık gibi nedenlerle ortadan kalkmak üzere. Egemen güçlerin ve zengin sınıftan gelen subaylann Pinochet'nin yargılanmasını önleyeceğini, solcular bile kabul eder durumda... Pinochet'nin yargılanması konusunda iktidardaki sosyalist cumhurbaşkanı ağzını açmaya yanaşmıyor. Pinochet diktası sırasında ülkenin kaymağını yiyen işadamlan ve zenginler, şu sıra sabık diktatörü göklere çıkaran ve onu 'ulusal kahraman' diye adlandıran bir kampanya yürütüyor. Pinochet yandaşlan 'yurtsever' adıyla özel bir kredi çıkarttılar. Kartı, boyalı medyanın en çok satan dergilerinden Onda Expansiva tanrtıyor. Bir çok mağazanın özel indirim sağladığı kartın finansmanını 11 Eylül Vakfı sağlıyor. 1973'te seçilmiş Allende iktidannın askeri cunta tarafından devrildiği 11 Eylül tarihini ad olarak alan vakfın başkanı Eduardo Arevelo, 'Patriotcard' yani 'Yurtsever kart' denilen Pinochet kredi kartlannın pandispanya gibi kapışıldığını bildiriyor..." Yolsıızhıklara . Soygunlara Dair Prof. Dr. FATMA ESÎN Çocukluğumda bizlere bu- günkünden çok farklı öyküler anlatırlardı. Işte onlardan biri: Küçük bir çocuk bir gün an- nesine bir elma getirir. Elma- yı çok beğenen anne, onu ne- reden bulduğunu sorar oğlu- vria, "Çaldım" deroğlu. "Eline sağlık" der anne. Bir süre sonra kocaman bir nar ile gelir annesine. Anne yeniden nereden bulduğunu sorar, "Çaldım" der yine. "O/ı, eline sağlık" der anne. Bu böyle sürer gider. Ço- cuk büyür, delikanlı ve azılı bir hırsız olur. Büyük soygunlar yapar, soygun esnasında kan dökmekten, can almaktan ka- çınmaz. Sonundayakalanırve bulunduğu ülkenin yasaları gereği ölüm cezasına çarptı- nlır. Idam günü gelip çattığın- da son arzusu sorulur. Anne- sini görmek istediğini söyler. Anneyi bulup getirirler. "Anneciğim, sen çok tatlı dillibiranneydin, ölmedenön- ce o tatlı dilini öpmek istiyo- rum" der annesine. Anne di- lini uzatır, delikanlı 'hart' diye ısınr, kopanr ve yere atar dili. Sonra yanındakilere, "Annem ilk elmayı çaldığım gün bana, aferin oğlum, eline sağlık demeseydi bugün ölü- me mahkûm olmayacaktım" der. Son günlerde ortaya dökü- lüveren yolsuzluklan, soygun- lan, diğer vatandaşlargibi ib- retle, şaşkınlıkla izlerken bu öykü takıldı aklıma. Hanı birza- manlar Yahya Demirel adın- da biri devlet kasasını "vergi iadesi" markalı bir hortumla soymak için, sonralan "haya- II ihracat" adı verilen bir yön- tem geliştirmişti ve herkesin parmağı ağzında kalmıştı ya! Yirmi yıl önce miydi, yoksa çok daha önce mi? Acaba o zaman bu kişi ve bu kişiye yar- dım edenler hak ettikleri ce- zaya çarptırılsaydı ve bu kişi- ler toplumda, suç işlemiş ki- şiler gibi değil de, köşeyi dön- meyi becermiş, yetenekli kişi- lermiş gibi kabul ve itibar gör- meselerdi, bugün 'Paraşüt've 'Balina' operasyonlan ile orta- ya çıkarılan devasa hayali ih- racatlar gerçekleştirilip dev- let kasasından trilyonlar hor- tumlanabilir miydi? O yıllarda ülkenin yöneti- minde ve en üst düzeylerde görev yapmakta olan amca Süleyman Demirel, "Akraba- lanmın işlediği suç beni bağ- lamaz" diyecek yerde, vatan- daşlann karşısına geçip, açık açık, "yeğenimin böyle bir suç işlemesi beni üzmüştür, utan- dırmıştır. Fakat inanıyonım ki, yargı organlan kendisini taraf- sız bir şekilde yargılayacak ve hak ettiği cezaya çarptıracak- tır" deseydi, diyebilseydi, aca- ba bugün ikinci yeğen Yahya Murat Demirel demir par- maklıklar arkasında olur muy- du? Yine yıllar yıllar önce Istan- bul Bankası isimli ve bir ban- ka batmıştı. Banka batmış, fa- kat batıran zengin, çok zengin olmuştu. Öylesine zengin ol- muştu ki, ülkesinde bu serve- ti kullanacak, yatınm yapacak alan bulamamıştı da, taaa ABD'ye götürüp, yatırımlarını orada yapmıştı! Üstelik bu ba- şarı nedeniyle ailesi büyük bir saygınlık kazanmıştı. Oyle bir saygınlık ki, aileyi ülke yöne- timine bile ulaştırdı. Acaba o günlerde batan banka büyüteç altına alınıp, arka planda olanlargözler önü- ne serilseydi, bugün bunca ki- şi, banka batırma yöntemiyle zengin olma tutkusu içine dü- şüp, devlet böylesine zarara uğratılabilir miydi? Ya 21 yıl önce haince katle- dilen Abdi Ipekçi cinayetinin tetikçisi ve cinayetin arkasın- dakiler?.. Yakalanıp askeri cezaevine konulan tetikçinin elini kolunu sallaya sallaya cezaevinden kaçması sağlanmasaydı Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı öldürü- lür müydü?.. Kısaca, bu ve buna benzer bunca yolsuzluğun, soygu- nun, cinayetin üstü örtülme- seydi, bugün sıradan vatan- daşlan umutsuzluğa, güven- sizliğe iten, kederlere gark eden, ülkeyi en yoksul ülkeler düzeyine düşüren bugünkü tablo ortaya çıkar mıydı?.. Umudumuz odur ki, şimdi- ye kadar Sayın S. Tarrtan ve Sayın Z. Temizel tarafından or- taya çıkanlan ve çıkarılacak olan yolsuzlukların, soygun- ların suçluları, saygı duydu- ğumuz ve umudumuz olan hu- kukçularımız tarafından hak ettikleri şekilde cezalandınlır- lar. Aksi halde, yakın bir gele- cekte bu olaylann sayısı hızla artacak ve ülke, ne yazık ki soygunculann, suçluların tut- sağı olacaktır. HAYVANLAR ISMAIL CÜLGEÇ W igulgec@yahoo.com KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behlcak@turk.net ÇlZGtLÎK KÂMtL MASARACI H A R B Î SEMtH POROY semihporoyfa yahoo.com \ r* o TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 9 Kasun "t*. TÜRK KALP VAKFI 'Çocuk Kardiyolojisi' Türk Kalp Vakfı kalitesi ve titizliğiyle hizmetinizde 19 Mayıs Cd. No: 8 Şışlı/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) Faks: (0 212) 212 68 35 D£IS ROKET 'SATURN ¥ "HAVALAN/YÖRL 196?'DE 8UGL/H, ABD'DE, SATU&Kl2ROt&TİHİM Û£A/£M£ST BAÇA&YLA TBMAMLANMIŞTI. iNSANrtZ APOLLO FP AtSıA - N tC£T, İL£/ZD£ (TEMMUZ 1963) IZfMl A~yA GÖTİI/Z£C£#:TİO ft ASTKONOTV4- £& //VfA £D(LEN EN BÜYÜKC ~ _ , w-— -«-,.*, ^ YÜKSEHU.İĞİNOE, Z.TOOOOOtCİU) ' •" ••*"OI. KALfCtŞ İÇ//V CAPE K£N/VEDy'DE- UZAMAN YOUtrs/cni) c P/LMtS PAi-ETLt S/K. A&AÇL4 Ç&fC VAÇ SÎÇIMPE AÇMAf(SAĞDA), ' " İÇİN HA3tf!.LANkAlp-(, fZOKETTe, StVt OtZ- SİJSAJ ISE H/DeoJEA/LE, P£TieOL0£A/ OLU- '^caa ŞA/V B/G. rAKTT KUIMAA/fUyOBÜÜ. /&tC*TtfrMAİ < f3>t jg 2 &Aie/K>1 S0N&1,SA477E 3600ta, "•— ' ^ DÜZÇtZGİ UMÎT ZİLELİ İngiltere'deKemalistler Pazar günü Londra'daydım.. Ingiltere Atatürkçü Düşünce Derneği'nin davetlisi olarak Sevgili Ahmet Taner Kışlalı'nın eşi Nilûfer Kış- lalı ve Bedri Baykam'la birlıkte bir konferansa katıldım. Kışlalı alçakça bir suikasta kurban gitmeden kısa süre önce yurtdışında en son konuşmasını Londra'da yap- mıştı. O nedenle daha anlamlı, biraz da hüzünlüydü... - Bir o kadar da coşkulu!.. Itiraf etmem gerekırse; zaman zaman şeriatçısı, bö- lücüsü, yeni mandacısı ve bunlan her şekilde "motive eden!" NGO türiı dış destekçileriyle, kol kola girmiş iş- birlikçilere karşı mücadelede yorulduğumu, yalnız kal- dığımı, moralimin bozulduğunu hissediyorum... Biliyo- rum, bu duygu bazen yazılanma da yansıyor... Işbirlik- çi azjnlığın mükemmel "örgütlü gücünü"', binbirierinden ölesiye nefret etmelerine karşın, ortak düşman Cum- huriyet'e karşı nasıl aynı safta bırieştiklerini, buna kar- şı Cumhurtyet'e yürekten bağlı milyonlann nasıl dağı- nık, nasıl vurdumduymaz, öncü konumda olması gere- kenlerin nasıl benmerkezci ve halktan kopuk oldukla- rını gördükçe öfkeleniyorum... Hele sahte Atatürkçüleri gördükçe; onlann "hoşgö- rü, uzlaşma"nakaratlannı okuyup dinledikçe. olmama- lan gereken yeriere çöreklenip insanlan zehirleme gö- revini başarıyla yerine getirdiklerini izledikçe öfkem umutsuzluğa dönüşüyor... - Ama Londra'da yenilendim, tüm karamsariığım yok oldu!.. ••• Orada, konuştuğum kürsüde izlediğim insanlarışıl ışıl- dı... Onlar; ülkesinden binlerce kılometre uzakta, yürek- leri yurtlan için çarpan, bilinçli Kemalistlerdi.. Genci, yaş- lısı, işçisi, oğrencisı ya da memuruyla bu ülkenin, Cum- huriyet'ın yurttaşlanydı.. Konu, "Cumhuriyetimizın 77. yılında Kubilay'dan Kışlalı'ya şehıtlerimiz'di. Ama bu- günü; başımıza örülen çoraplan, Türkiye'nin çekilme- ye çalışıldığı karanlıklan, tersanelerine dek girilmiş ül- kemizi, gaflet, dalalet ve hatta hıyanetleri de konuştuk.. Yarını^başlıca görev olan, yanm asırdan fazla süredir uzaktutulduğumuz "ıktıdarsorununu", Kemalist sivil ik- tidar öncülüğunde bağımsız, özgür ve güçlü Türkiye'yi, el ele bir baştan diğerine yurdumuzda söyleyeceğimiz sevda türkulenni de konuştuk. Bir zamanların en büyük emperyalisti, bugünlerin ABD işbirlikçısı, üzerinde güneş batmayan Büyük Bri- tanya imparatoriuğu'nun sele ve fırtınaya teslim olmuş başkentı Londra'da, biz Kemalistler "umuda ve özgûr- lüğe yolculuğumuzu" bir kez daha tazeledık... Yeni- den!.. ADD Ingiltere Başkanı Murat Vehbi'nin şahsın- da o güzel insanlan bir kez daha kucaklıyor, güzel gün- lere olan inancımı bir kez daha haykınyorum; sağolun.. Türk - Islam vakıflan!.. Haber sayfalanmızda okuyacaksınız; İngiltere'de va- him bırtabloyla karşılaştım. Dunyanın en önemli kültür merkezlerinden biri, belki de başlıcası olan Londra'da, Kultur Muşavırliğı kapatılıyor, aynı süreçte, hem de Din Ataşelığı'nın ondeıiiğinde Türk - Islam Vakfı kuruluyor!.. Bundan böyle İngiltere'de yaşayan yaklaşık 300 bin Turkün küttüründen bu vakıf sorumlu olacak!.. Üstelik kapatma karan "tasarruf tedbirieri" gerekçesıyle alın- mış!.. Zaten bir kişiyle çalışan kultur bırimini kapatacak- sınız, diğer taraftan avuç dolusu para harcayıp Türk - Islam Vakfı kuracaksınız!.. Ustelık tüm Avrupa'da, ABD'de ve Avustralya'da da aynı oluşumlann gerçekleştiğini oğrendim. Bu karann aJtında ımzası olan Ecevit, Yılmaz ve Ismail Cem'e sor- mak lazım; ne yaptığınızın farkında mısınız?. Farkınday- sanız mesele yokü! Işbtriikçi - tetikçi düşünce de böyle oluyor!.. Cumhuriyet Bayramı'nda ADD Kadıkoy Şubesi'nin dü- zenledıği "Nutuk'un 24 saat aralıksız okunması" etkin- liği malum çevrelere pek batmış!.. Bunlann sözcülerin- den bin bMim ınsanlannın, sanatçılann, gazetecılenn, yurt- taşlann katıldığı bu etkınliği "çok absürd, çok akıldı- şı, mantık dışı" bulduğunu yazmış. Olabilir!.. O da onun düşuncesi der geçersiniz... Ama ardından etkin- liği düzenleyenlere "laik ve Atatürkçü yobazlar" diye saldırmış. Yetinmemiş, Nutuk'u Topkapı Sarayı'nda okunan Kuran'labırtutmuş, "Atatürkçûlukdindeğildir" diye fetva vermiş!.. Beyni sağlıklı çalışan hiçbir yurtta- şın aklına bile gelmeyecek böyle bir çirkinliğin, sanki baş- kası ortaya atmış gıbı yanrtını da vermiş. Sonra hiç sı- kılmadan akıl verip alay etmiş. Öncelikle; okullarda oku- tulan Inkılap Tarihi (Cumhuriyet değil!) derslerinin içe- riğıni dahı bilmeden ahkâm kesmek ayıptır. "Resmi olarak Türkrye Atatürkçûluk esaslanndan hiç aynl- madı, ya da bize öyJe söylendi" demek ise cahılce sar- fedılmış sozcukler olduğu için çok ayıptır. "Atatürkçü Düşünce olunca ne oluyor?" başlığı altında sonjlan enflasyon, buyüme hızı, milli gelir ve işkence sorulan- < na gelince; bu soruların baş kısmını kaldırarak hepimiz sorabilinz. Örneğin; 50 yıldır ülkeyi yöneten sağcı kafa ve kapıkullanna göre milli gelirimiz ne olmalıydı? Ga- zetesini paravan olarak kullanıp bankasının içini boşal- tan zevata göre enflasyon oranımız ne olmalıdır? Bu ko- nularda gıkı çıkmayan "köşe tutanlara" göre buyüme hızımız ne olmalıdır gibi!.. - Aynaya baktğında utanmamak çok önemlidir!.. Eposta: uzilelifa ixir.com Faks:(0 212)287 42 41 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Bir yol şebe- kesi üzerinde, belli bir nokta- dan aynlarak başka bir nokta- 3 dan aynı yolla , birleşen ikinci derecedeki yol. II Kanşık renk- li...Birçemberin içınde kaldığı düzlem parçası. 3/Tanelenn içi- ° ni kurum karası g bir tozla doldu- ranekmhastalığı... Utanç duyma. 4/ Bınek hay- vanlannın kıllannı, de- risini temızleme. 5/ Yü- ' rümek için yapılan ayak 3 atışlannın her biri... Ga- 4 ziantep yöresinde yeti- c şen beyaz bir üzüm tü- rû. 6/ Yinelenen dize. 7/ Titan elementinin sim- gesı... Aralıksız yinele- 8 nen ve artık düşûnmek- g sizin yapılan eylemlerin rümıi. 8/ Eskı Mısır'da güneş tannsı... Kısa yazı. 9/ Di- yarbakır'ın bir ilçesi... Bir cetvel türü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir metnin, bir yapıtın aslından az çok aynlan değişık biçimlisı. 2/ Kekliğin boynundaki siyah halka... Saz ta- kımında usul vurmaya yarayan tef. 3/ Kadınlann kaşla- nnı ve saçlannı boyamak için kullandıklan siyah boya... Yüz metre kare tutannda alan ölçüsü birimi. 4/ Osman- lı toprak düzeninde küçük dirlik. 5/ Girişim, hamle... Do- ğu sanatlannda kullanılan, stilize edilmiş bitkı, yaprak ve fıliz görünümündeki bezeme motifı. 6/ Çok sık yine- lenen ve bundan dolayı usanç veren söz. II Bonı sesi... Kılcal damar kanamalannı önleyen glikozit. 8/ Radyum elementinin simgesi... Öğrenci çalışmasını değerlendır- mede kullanılan harf ya da sayı. 9/ Ilıca, kaplıca .. Boru- dan kol almakta kullanılan bağlantı parçası.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle