Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 2000 PEBŞEMBE
14 i l L J K kultur@cumhuriyet.com.tr
Tango Pasion, İstanbullu ideyicilerin karşısına bu kezfaridı birprogramla çıkıyor
'Değişmeyenin sonuölümdür'
LEMANYILMAZ
tstanbul'a ilk kez 1994 yılında gelen ve
sunduklan gösteri sonucu Arjantin tango-
sunun ilk adımlarının atılmasına öncü olan
Tango Pasion, 12 Kasım'a dek Mydonose
Showland'de bir kez daha istanbullu izle-
yicılerin karşısına çıkıyor.
Son yıllarda Istanbul'un yanı sıra Anka-
ra, Izmir gibi büyûk kentlerde Arjantin tan-
gosunun giderek büyûk bir ilgi alanı ohış-
turduğu ve bu ilginin sadece öğrenilen dans
adımlannda kalmayarak yurtdışından gelen
eğitimcilerin düzenlediği workshop'lar, çe-
şitli mekânlarda oluşturulan u
Mflonga"lar-
la (tango geceleri) da desteklendiği gözle-
niyor. Şüphesiz Tango
Pasion bu açıdan ba-
kıldığında, özellikle Is-
tanbul 'da Arj antüı tan-
gosu kültürünün olu-
şumunda en büyük kat-
kılardan birine sahip.
Genel sanat yönet-
menliğini Hector Za-
raspe'nin yaptığı Tan-
go Pasion topluluğu,
gösterilerini uzun yıl-
lardan bu yana Jose Li-
berteüa ve Luis Stazo
yönetımındekı ünlü
"SeöetoMayorOrkest-
raa" ile sürdüriiyor.
Tango Pasion toplu-
luğu, bu kez İstanbul-
lu izleyicilerin karşısı-
na, ilk defa bu yıl Pa-
ris'te gösterimine baş-
lanan yeni birprogram-
la çıkacak. Rudolf Va-
lentino'nun 100. do-
ğum yılı nedeni ile ha-
zırlanan program, Piazzola'nın bir seri mö-
ziği ile sanal dansçılann gerçek dansçılar-
la bir arada sunduklan danslardan oluşuyor.
Sexteto Mayor Orkestrası'nın müzik di-
rektörü Jose Libertella ile tango müzığı ve
dansının bugünkü durumu üzerine söyleş-
tik.
- Tango mûziği ve dansında son üç yüdan
bu yana ne riir değişiklikler oldu?
JOSE LİBERTELLA - Son yıllarda mü-
zikte olsun danslarda olsun önemli değişik-
likler oldu. Ömeğin daha önce Arjantin tan-
gosu adına bilinen çok az sayıda müzik var-
opluluk, ilk defa
bu ytl ParisHe
gösterimine başlanan
programı
12 Kasım 'a dek
İstanbuVda sunacak.
Rudolf Valenûno *nun
100. doğum yılı nedeni
ile hazırtanan
program, Piazzola 'nın
bir seri müziği Ue
sanal dansçılann
gerçek dansçUarla
bir arada sunduklan
danslardan oluşuyor.
dı. Müzikler sürekli olarak değişime uğru-
yor. Bu değışim de danslan etkiliyor. Ge-
nelde daha önceleri 1950'lere kadar varolan
müzikler, danslar tekrar ediliyordu. Sahne
üzerinde yaptığunız gösteri, 1950'lerden
esinlenilen müzikleri ve danslan içeriyor ama
bunlan 2000 yılına taşıyor.
Dûnyanın kalbine girmiş bir mfizik
- Müzikteki geuşmıi nasıl göriiyorsunuz?
LtBERTELLA -Degişmeyen bir şeyin so-
nu ölümdür. Bu nedenle de tangonun, dün-
yanm gelişünine uyum göstermesi gereki-
yordu. Buenos Aires'te gerçekleşen olaylar-
la da bunun çok yakından ilgisi var. 1940 'lı,
1950'li yıllar tangonun en iyi geliştiği yıl-
lar. Bunda dışandan ge-
len faktörler de önem
taşıyor. Ozücü bir olay
olmasına rağmen, ör-
neğin II. Dünya Sava-
şı, tangonun o yıllar-
daki gelişünini etkile-
yenbir olay. Bütün dün-
yadaki büyük ülkeler o
yıllarda silah üretimi
ile uğraşıyorlardı. Ar-
jantin büyük bir şans-
la bütün bu olaylann
hepsinden uzak kaldı-
ğı için, bu ülkede yaşa-
yanlann silah üretimi
diye bir derdi yoktu ve
tango üretimi ile uğraş-
tılar.
Bunu bir şekilde kül-
türün çiçek açması ola-
rak yorumlayabiliriz.
Sigara Arjantin'deydi,
bira Arjantin'deydi, tan-
go Arjantin'deydi. O
dönemdeki Buenos Ai-
res'i, üzeri tango bulutlan ile kaplı bir cen-
net olarak düşünüyorum. Bu cennette de
aşk vardı. 1940'lardan sonra büyük ülkeler
silah üretimini bıratap diğer şeyleri üretme-
ye başladılar. Kendi ürünlerini satmak için
Arjantin'deki alkolsüz içki fabrikalannı sa-
tın aldılar. Buenos Aires'te bir cadde vardı
ve burada Arjantin biralan satılırdı, dans-
lar yapılırdı.
Bu dönemden sonra bu sokak bile satın
alındı ve burası tamamen öldü. Tango da bu
dönemlerde yeni bir pazar halini aldı. Ama
bunun sonucunda tangoyu oluşturan değer-
ler de yok olup gitti. Arjantin'de tango ile
beraber başka müzik tarzlan da sahnedey-
di. Ama günümüzde hâlâ o günlerden ka-
lan insanlar bir cevher olarak görülüyor-
lar. Fakat bunu kendi ülkelehnde göster-
mektense yurtdışında göstermek onlara
daha kolay geliyor.
- Tangoya olan
tutkugiderek ar-
tryor.Bukonu-
danedüşünû-
yorsunuz?
LİBER-
TELLA-Gü-
nümüzde öy-
le bir dünyada
yaşıyoruz ki,
özellikle duygu ile
yüklü olan şeyler giderek orta-
dan kalkıyor. Tango bu duygu yü-
künü saklayan bir müzik. Her
zaman bir ülkenin, bir toplulu-
ğun elınde tutacağı bir şeyler
vardır. Arjantin için bu, tango.
Tango, Arjantinliler tarafindan bü-
tün dünyadaki insanlann kalbine so-
kulmuş bir müzik. Hiçbir zaman da or-
tadan kalkmayacak bir şeyden, kadın ile er-
kek arasındaki aşktan bahsediyor.
-Birazda gösteriyedönetim isterseniz. Gös-
terinin koreografikri nasıl hazırlanıyor?
UBERTELLA - Daha önceden dansla-
nn koreografıleri dansçılar tarafindan ya-
pıhyordu. Ama bugün böyle değil. Artık
insanlarbüyük müzikaller seyretmek için
tiyatroya geliyorlar. O yüzden hem
müzik, hem gösteri bölümlerini bir-
leştirmemiz gerekiyordu.
Gösteri için önce müzikler
programa yerleşnriliyor. Da-
ha sonra dansçılar bu mü-
zikler üzerine danslannı
oturtuyorlar. Koreog-
rafımız Hector Za-
raspe de bu dansla-
n belli koreogra-
fîleriçinde
düzenli-
yor.
Gûnûmüzde öyte bir
dünyada yaşıyoruz ki,
özeffikte duygu Ue yüklü olau
şeyler giderek ortadan
kalkryor. Tango bu duygu
yükünü saklayan
bir müzik.
'Türldye'deçokfazlakayıpkadın vary
Inci Aral 'Gölgede Kırk Derece'de 'yakıcı çaresizliği' kurguladığı iç savaşlarla anlatıyor
Kültür Servi» - Son öykü kitabı'Sevgmin Eş-
siz Kışı'ndan 14 yıl sonra tnci Aral yeni öyküle-
riyle yinerfoplumun değışik kesimlennde, baş-
kaldıran, koşullara boyun eğen, yenilen ya da
çekip giden, yalnızlıklannm ve mutsuzluklannın
içinde kaybolmuş kadınlan anlanyor.
- Bu öyküler gerçek yaşamdan gözkmlerinizi
mi içeriyor?
İNCİ ARAL - Bana en gizli sırlannı açan okur-
lanm, sorunlannı benimle bölüşen arkadaşlanm
ve dostlanm bu kitabın yazılmasına katkıda bu-
lundular. Ancak hiçbir öykü bire bir gerçekte ol-
duğunca anlatılmadı. Ben yazm içinde kaiarak,
genelde kadın kahramanlan olan öyküler yarat-
tim. Anlattığım kadınlann benzerlerini kadınla-
ra sevgi ve incelikle bakan herkes çevresinde
görebilir. Bense, baştan beri kadınlar dünyasın-
daki aynntı ve anlatım zengınlığini yazarîığıma
uygun bulmuş biriyim. Kadınlan dinüyorve göz-
lüyorum, ama asıl görünen ve söylenebilenin al-
tında saklı iç derinlik ve birikimi anlamaya, an-
latmaya çahşıyorum.
'Deneyimler sevgiyie bölûşülmefi'
-KitabakeiKİisinisorgulavaıı,kendisiyfcveya-
şanüa besaplaşan kadmbrm iç sesleriegemen.Bu,
kadma özgü bir dunun mu?
ARAL -Kadınlar önemli sorunlannı -ömeğin
cinsellik- kadın arkadaşlanyla bile bölüşemiyor-
lar. Dışa karşı açık vermemek, mutluluk oyunu
oynamak zorundalar bir noktaya kadar. Ama ça-
tışmalar, çelışkılı duygular ve kuşkular bitmek
bilmez bir hesaplaşma olarak içlerinde sürüp gi-
diyor. Yalnızlıktan, çocuklannm sahipsiz kalma-
sından, ekonomik sorunlardan korkarak var olan
düzeru sürdürmeye çahşırlarken küçük kaçışlar-
la hayatı katlanılır kılrnaya çalışıyorlar. Sonra
bir olay, bir rastlantı ya da yenilik, kadını patla-
ma, her şeyi terk edip kaçma noktasına götürü-
yor. Kitabımda aşkla cinayet, boyun eğmeyle
başkaldırma, gerçekle düşler dünyası arasında gi-
dip gelen yakıcı bir çaresizliği anlatmaya çalış-
öm, iç savaşlar kurguladım. Sonra sabırla birik-
tirilmiş gizli özlemleri, öfkeleri, pişmanhk ve
bocalayışlan birinci kişi ağzından anlatmanın
daha inandıncı olacağını anladun. Aradan çekil-
dim ve bıraktım kendileri konuşsun. Bu sınırsız,
içten taşan söylem, erkeklerde, kadınlarda oldu-
ğu kadar vurucu olamıyor ve duygular kolayca
ifade edünuyor. Tek erkek kahramanım Çahku-
şu'nu ben -yazar- anlattım.
- Kadın gözüyle erkekfcrin dünyasma bakışm
sınıfsal farkbuklan ortadan kaldırdığnu vurgu-
luyorsunuz. Kadınm sorunlarmdan kurtuhışu,
idnüığini bulması nasıl gerçekleşebüir?
ARAL - Aşk ılişkisinde bile sınıfsal farklılık-
laro kadarkolay ortadan kalkmıyor. Bu öykükah-
ramanı Nurhan'm yanılsaması. Kaldı ki o, ken-
disine çok güveniyor. Sevdiği erkeği köylülük-
ten kurtarması, kendi çevresine sokmak gibi sı-
nıfinın doğası geregi pek de sevimli ve saf ol-
İnci \ı al
C;ÖU;EDE
KIRK DEREC:E
mayan amaçlar güdüyor. 1yi niyet ve aşkla dav-
ranması ise sonucu, yam" erkeğin kişiliğini ko-
ruma tepkisinin kabâ sabalığını ve insafsızhgı-
m değıştirmiyor. Ben kendiini bir kadm sorun-
lan yazan olarak görmüyorum.. ama kadını an-
latmaktan zevk ahyorum. Kadınlan seviyorum,
onlan çok güzel, duyarh, güçlü ve cesur bulu-
yorum. Gelecekte daha iyi bir dünya olacaksa kuş-
kum yok, bu dünyayı kadın cinsi yaratacak. Ezi-
len her grup gibi kadınlann da kendilerine özgü
gızlı yaşam alanlan, dilleri, davranış ve başkal-
dırma biçimleri var. Bu bana yazar olarak geniş
olanaklar sunuyor. Kadınm üretici ve yaratıcı
yönlerini geliştirecek olanaklann yaratdması zo-
nınlu. Öte yandan feminist birikimi önemsiyo-
nım ve öncelikle erkeklerin harekete kazanü-
malannın gerekli olduğuna inanıyorum. Bütün
kadın ve hatta erkek deneyimlerinin sevgiyle bö-
lüşülmesi gerekiyor. Bu yüzden kadınlann ve
erkeklerin yazılmasına, anlaşümasına, konuşu-
lup tartışılmasına çok ihtiyacımız var.
- Kadm kahramanlaryaşadddanna karşm,yi-
.ayıp hayatlar
ülkesiyiz biz.
Batman'da intihar
eden genç kızlar da
kayıp değil mi?
Yola çıkıp bir daha
kendilerinden
haber alınamayan
kadınlann izini
sürebilsek çok
şaşırtıcı öykülerle,
cesur ve tutkulu
kadınlarla
karşılaşacağımıza
kuşku
duymuyorum.'
ne de 'umutsuzluğun çığnğmda' kendDerini suç-
luyorlar. Neden böyle hissediyorlar?
ARAL - Kadın olmanın annelik, uysallık, uz-
laşma ve sabır olduğunu, erkeğin koruması ol-
madan yaşamanın güçlüğüne şartlanmış her ka-
dm, her olumsuzlukta önce kendisinı suçlama-
ya yatkın oluyor. Çünkü geleneksel anlayış, er-
keğin sabır ve iyilikle idare edilebileceğini, uyum-
suzluklann kadmlık özverisi ve hüneriyle çözü-
leceğini söylüyor. Ama ohnuyor, yetmiyor. Ge-
hşmemış erkek çoğunluğunun kadının gizil gü-
cünden, yaratıcıhğından, kapasıte ve vericiliğin-
den korktuğu bir gerçek. Korkan taraf zaüm, ben-
cil ve sakınmacı oluyor. Bu, baskı yöntemleriy-
le kadmı sürekli bir suçluluk psikozu içinde ya-
şatıyor. Eksik olan kadının kendisine güveninin
kontrol altında tutulması dolayısıyla inisiyatif-
siz kalması ve kadınlıkla ilgili kavramlarm ağır
ve zor değişir oluşu.
- Doyumsuzluk ve geç kahnmışhktan kaynak-
lanan bir umutsuzluk egemen kadmlara. Kayıp
kadınlar ülkesine yokuluk etmek istiyoriar. Ne-
den gitmek duygusu?
ARAL -Öykülenmdeki kadınlar kendilerini az
çok keşfettiklerinde dar bir alana sıkıştınlmış
olduklannı ve kaybolmuş gerçekliklerini görü-
yorlar. Evde bir eşya, duvarda solmuş bir resim,
yani o kadar önemsiz ve ahşümış bir şey. Oysa
' yaşam değiştirmiş onlan. Yeni biri olarak, o gü-
ne kadarki bütün deneyimlerinin ışığında sınır-
lannı zorlamak, yeniden başlamak istiyoriar. Ye-
niden sevmek, sevümek, doğrulup kalkmak ve
bir insan olmaya çahşmak. Bunun için öncelik-
le kurulu düzeni bırakıp gitmek gerekiyor, bili-
yorlar. Kapıyı çekmek ve bir yaşamı bütün yön-
leri, kayıplan ve kazanılanlan ile geride bırak-
mak. Bu noktada kaybolma isteği ortaya çıkıyor.
Kadmlar eski yaşamlanna geri döndürühnek is-
temedikleri için kaybolmaktan başka çareleri
kahnıyor. Bu yüzden bir not, bir açıklama bırak-
madan evi terk ediyorlar. Biri eve gelen satıcıy-
la gidiyor, ne olacağım fazla umursamadan. Öte-
ki tek başına bir sahil kasabasına sığmıyor. Bir
diğerinin bindiği gemi de kayıp kadınlar ülkesi-
ne gidiyor. Gerçekten Türkiye'de çok fazla ka-
yıp kadın olduğunu düşünüyorum. Soyut ve so-
mut her iki anlamda kayıp hayatlar ülkesiyiz biz.
Batman'da intihar eden genç kızlar da kayıp de-
ğil mi? Tekstil atölyelerinden gecekondu bolge-
lerinden ya da küçük kent otogarlanndan yola çı-
kıp bir daha kendilerinden haber alınamayan ka-
dınlann izini sürebilsek çok şaşırtıcı öykülerle,
cesur ve tutkulu kadınlarla karşılaşacağımıza
kuşku duymuyorum. Ama süremiyoruz o izle-
ri.. çünkü onlar öncelikle kendi içlerinin derin-
liğinde, düşlerinin labirentlerinde kaybolmuş
oluyorlar.
Doğuştan ruh özgürtüğûne sahip olmak
-Bukendiiçlerinde kaybolmuş yaşamlannda-
ki kayıp gerçeği arama ve kendi gerçelderine ak
ofana çabasuıdaki kadmlara nasıl bir seçenek su-
nulabflir?
ARAL -Pratik çözümler ve seçenekler yok. Ka-
dınlarkim ve ne olduklannı bilebılmek için olduk-
ça güç bir yolculuk yapmak zorunda kalıyor ve bu
uzun yolu ne yazık ki tek başlanna alıyorlar. Bu
yolculuğa hiç çıkamayan, kendisini öğrenmeyi ve
gerçekleştirmeyi hiç beceremeyen yığınla kadın
var. Verili yaşamdan hoşnutsuzluk, cesaret ve ara-
ma tutkusu işe yarayabilir. Bugün kasaba ya da kü-
çük kentlenn tutucu onamında yaşayanlan bir ya-
na bırakalım; büyük kentlerde, dünyalan inanıl-
maz derecede dar genç kadınlar var. Çoğu üniver-
site bitirmiş, hatta çahşan bu kadınlann yaşamla-
n içerikten yoksun. Erkeklere çekici ve güzel gö-
rünmeye, iyi giyinmeye, zengin bir koca bulup
bir an önce evlenmeye yönelik arayışlar içinde
nesneleşmişler. Sıkıcı ve anlamsız birer kabuktan
ibaretler sanki. Aradıklarını bulsalarbile mutlu ola-
mıyorlar. Düşlen ve amaçlan çok yavan.Sanınm
kadınlar için asıl önemli olan doğuştan ruh özgür-
lüğüne sahip olabihnek.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BtRKİYE
"Peki Ne Yapmalı?' ,
Kitap Fuan'nın bu yılki konusu kürese/fesme.
Küreselleşiyoruz. Küreselleştikçe de şiirden uzak-
laşıyoruz. Çünkü galiba tuhaf bir biçimde de "popü-
lerieşiyoruz". Dolayısıyla da şair, şiir, edebiyat, yazar
tehdıt altında.
Bu tehdidin altında yaşayıp gidecek mi, yoksa yok
mu olacak? Belki de tüm bu tehditkâriığın altında bir
başka, "yeni bir söylem oluşacak"!
• • •
Özdemir hce'nin son kitabı, Şiirde Devrim, (Adam
Yay.). "Poetika"ya ilişkin durmadan, bıkmadan yazan;
evrensel şiir kuramlannı irdelemenin yanı sıra, "ken-
di şiir evreni"r\\r\ kuramını da oluşturmaya çalışan bir
şair, yazardır, özdemir Ince. Yalnızca poetika ile ilgi-
li değil, öteki "yazınsal söylem" ve kuramlarla daya-
kından ilgilidir.
Şiirde Devrim, şairin daha önce edebiyata, şiire iliş-
kin "kuramsal çalışma/yazma" serüveninin "Şimdi-
lik" son durağı. Bu serüven, 1986'da yayımlanan Şi-
ir ve Gerçeklik (Broy Yay.) ile başlamıştı.
Şiirde devrim Özdemir Ince için ne anlama geliyor;
şöyle tanımlıyor.
"Günümüzde, yirminci yüzyılın ortalannda ege-
men olan bir şiir türü, 1850yıllanna doğru Fransa'da
doğdu. Alman Novalis ile Amerikalı E. A. Poe'nun
sezinledikleri ve daha sonra Baudelaire'/n muştu-
cusu olduğu bu şiirsel biçimlerin sınıriannı Rimba-
ud, Lautreamont ve Mallarme şiirin varlığını tehli-
keye düşürecek noktalara kadar genişlettiler."
Bu devrimi yaşamada, bilmeden, Rimbaud, Lautr-
eamont, Mallarme gibi şairleri özümseyemeden mo-
dem şiirin cümle kapısından girilmez, diyor özdemir
Ince.
Çünkü, Ince'nin şiirimize İlişkin savı, modem Türk
şiirinin, evrensel modem şiirin kaynaklannı ve yapı-
cılannı yeterince tanıtmadan çağdaşlaşmaya kalkış-
masıydı. Yani ei yordamıyla. Bu da büyük yazınsal 'so-
mnlara" ve karmaşaya yol açtı...
Böylece, daha önceki eleştirel deneme kitaplann-
da olduğu gibi, bu kitabmda da modem şiiri -modem-
leşme sürecini- ve bugününü sorguluyor!
•••
Şiirde Devrim'de edebiyat ve sanat dergilerinde ya-
yımlanmtş on dört yazı ve şairte yapılan dört söyleşi
yer alıyor. İlk üç yazı, uluslararası toplantılarda sunu-
lan bildiriler.
Kitabın başında yer alan ilk yazı "Şair, Şiir ve Ha-
yat" başlığını taşıyor ve Ince'nin 26 Eytül 1998 günü
Casablanca'da Uluslararası Şiir Forumu'nda Teh-
dit edilen yaşam karşısında şair" başlıklı oturumda
yaptıgı konuşmanın metni:
"Günümüzde, gözleri gören ve kulaklan duyan
vicdan sahibi bir şairin, Variık'ın (Hayatın) tehdit al-
tında olduğunu anlaması için birbilici, biryatvaç ol-
masına gerekyok. Tehdidin dehşetini anlaması için
biraz insancıl biryürek, gerçekçi bir akıl ve orta hal-
li bir imgelem gücü yeter de artar bile."
Bu saptamasından sonra Ince "Peki ne yapmalı"
sorusunu / sorununu gündeme getiriyor (ortaya atı-
yor). Şairin, insan ve vatandaş olarak, bu tehdit al-
tında yapacağı bir şey yok mu?
Günümüze ilişkin çarpıcı bir ömek veriyor.
'"* "Sanıldığının tersine, şairin yaptınm gücû hiçbirza-
man olmadı, o sadece içindeki sesin buyruğuna
uyup gördüklerini kitaba yazdı: Suyun ve rüzgânn M-
tabına. Ama bir münafık çıkıp şöyle bir sonı sorabi-
lir. Bu dünyada, Saint-John Perse'/n Nobel ödûlû
kazandığı yıl yayımlanan kitabı yûz nüshadan fazla
satmıyorsa, dûnyanın birçok büyük şaırinin kitapia-
n yazıldıklan dilin konuşulduğu ülkelerde binden faz-
la basılmıyorsa, gördüklerinikitabayazrnasınm ne öne-
mi olabilir? Birçift çizmenin bütün Shakespeare küt-
liyatından daha önemli olduğunun ilerisürüldüğü bu
dünyada, kuşkusuz böyle bir soru soracak insanlar
olabilir. It ürür kervan yürür ve şair gördüklerini kita-
ba yazar."
Bir şiir ülkesi olan günümüz Türkiyesi'nde durum
daha da beter. Üstelik dünya şiirinin önemli bir sac-
ayağının olduğu topraklarda...
Ince'nin yanıtı belli. Şair "Hayır" demeyi becerme-
li. Şair, paraya, medyaya, şöhrete, popülizme, yalın-
katlığa, sahteciliğe, şova vb. vb. "Hayır" demeli ve
şiirini yeryüzünde tek bir canlı kalana kadar yazma-
h...
"Yeterkisonu iyibitsin!" demiş Shakespeare... Ki-
taplı günlerde, şiire, edebiyata ilişkin karamsar birdu-
rumdan söz ettıysek de sonunu şiirie getırelim. öz-
demir Ince'nin dizeleriyle bitirelim:
Üzerinde uyuyabileceğim bir dünya var mı
bu civarda? An sürüsü saldırmasın artık,
acının yakası dar geliyor çocuk boynuma.
Fraıtsız edebiyat ödülleri
beHrienü
• PARİS (AFP) - Fransa'nm edebiyat jürisi,
Jamaic Kincaid ve Sri Lankalı yazar Michael
Ondaarje'nin 'en iyi yabancı roman' dalında ödül
kazandıklanm açıkladı. Michael Ondaatje, 'Le
Fantome d'Aml (Aml's Ghost) kitabıyla 'The
Prix Medicis', James Kincaid de 'Mon Frere'
(My Brother) kitabıyla "The Prix Femina' ödülü
kazandı. The Medicis and Femina jürisi, Fransız
yazar Yann Appery'yi 'Diabolus in Musica' adü
kitabıyla ve Camille Laurens'i de 'Dans ces
brasla' (İn those arms) kitabıyla ödüle layık
gördü. Diğer ödüller arasında, 'The Femina
Deneme' dalında eski adalet bakam Robert
Bedinter 'L'Abolition' ile ve Armelle Lebras-
Chopard da 'Le Zoo des Philosephes'le ödül
kazandılar. Fransa'mn en önemli edebiyat
ödüllerinden biri olan 'Goncourt' ödülü 'Ingrid
Caven' adlı kitabıyla Jean Jacques Schuhl'a, 'The
Prix Renaudot' ödülü ise 'Allah n'est pas oblige'
(Allah doesn't have to) adlı kitabıyla Ahmadou
Kourouma'ya verildi.
Bankalar Caddesi sergisi
etkMüdepi sürüyor
• Kültür Servisi - Osmanlı Bankası'mn Tarih
Vakfı ile bırlıkte düzenlediği 'Bankalar Caddesi-
Osmanh'dan Günümüze Voyvoda Caddesi'
sergisi kapsamında, cadde ve çevresini, mimari
özellikler, kent sosyolojisi ve şehir planlama
açısmdan değerlendırmeyi amaçlayan çeşitli
etkinlikler gerçekleştirilıyor. 11 Kasım'da saat
15.00'te Osmanlı Bankası'mn Voyvoda
Caddesı'ndeki bınasında yapılacak İstanbul:
Kent Mekâm ve Kent tmgesi Değişmeleri'
konulu söyleşiye Prof. Dr. Atilla Yücel
konuşmacı olarak katılacak. 12 ve 19 Kasım
Pazar günleri ise saat 11 .OO'de Banş Altan'ın
rehberliğinde cadde gezıleri düzenlenecek.