Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 KASIM 2000 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
ÖDP'nin önermeleri
ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, memur ve işçi
eylemlerıni izlemek üzere Ankara'ya gelmişti. Top-
lumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat Vakfı'nın dü-
zenlediği 5. Ankara Uluslararası Tiyatro Festiva-
li'nin tanıtım kokteylinde karşılaştık. Söz döndü do-
laştı solun durumuna geldi. Uras, yeni dönemde
pariameoto dışı muhalefetin somut soaınlar üze-
rinden yan yana gelmesinin önemli olduğuna de-
ğınerek, ÖDP'nin bir süredir gündeme getirdiği
önermelerden söz etti. Üç ana başlıkta topluyor
önermeleri:
1-12 Eylül rejiminin 20. yılındayız. Dolayısıyla de-
mokratıkleşmeden yana olmak güncelliğini koru-
yor.
2- IMF ve Dünya Bankası politikalannın yarattı-
ğı işsizlik, pahalılık, yoksulluk, gelir dağılımı ada-
letsizliği karşısında emek eksenli hatta buluşma öne
çıkıyor.
3- Dinsel fanatizme karşı laikliğin bütün kaza-
nımlanndan ve devletin bütün inançlarına karşı
bağımsızlığı anlamına gelen demokratik laiklikten
yana tutum alma önem kazanıyor.
Uras'ın söylediklerinden çıkan özet tema şu:
"Ortak çatıda buluşmadan çok, döşemeyi örerek
somutzeminlerde yapılacak işbirtiği üzerinde yük-
selme daha anlamlı galiba. Döşeme olmadığı za-
man çatı araytşlan gecekondu yapılar oluşmasına
neden oluyor."
ISIKKANSlf
kansu6cumhuriyet.com.tr.
Eski Şişli Belediye Başkanı Gülay Aslı-
türk'ün eşi işadamı Ortıan Aslıtürk, nay-
lon faturalaria, hayali ihracatla kamu kay-
naklanndan 4 katrilyon lira götürmüş. Aslı-
türk'ün, kızkardeşleri üzerinden şu anda
kabinede yer alan bir-ikj bakan ile hısımlığı
varmış...
Gözaltına alınan Egebank Yönetim Kuru-
lu üyesi avukat bir bakanın kayınvalidesinin
banka hesabına para yatırmış... Adı geçen
bakanlar, gazetelerde haberieştirilen iddiala-
n yalanlıyortar.
Hazine'den sorumlu eski ANAP'lı bakan-
lardan Günes Taner, batınlan Etibank'ın
özelleştirmesini gerçekleştiriyor, sonra Eti-
bank'ı satın alan holdingde danışmanlık ya-
pryor.
Bankasını hortumladığı yolunda raporiar
Siyaseti çitilemek gerekbulunan eski bakanlardan Cavit Çağlar'a
bir ikinci banka, kamu bankası Etibank sa-
tılıyor.
Sağdan sola birçok partinin iktidarda ol-
duğu çeşitli dönemlerde büyük devlet iha-
lelerini kazandığı bilinen Ceylan grubunun
bankası da batırılıyor, borçları ile birlikte ka-
muya devredilıyor.
Eski Başbakan, eski Cumhurbaşkanı Sü-
leyman Demirel'in yeğenleri Egebank so-
ruşturması çerçevesinde tutuklanıyor, gö-
zattına alınıyor.
Siyasi iktidaıiarayakın gazetecilerin, med-
ya sahiplerinin, ünlü işadamlannın, reklam-
cılann adları bütün bu sürece çeşni katıyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Ku-
rulu, bankalar ve bankalara bağlı yolsuzluk-
larla ilgili çalışmalarını sürdürürken Başba-
kan Yardımcısı Hüsamettin Özkanın baş-
kanlığında 6 bakandan oluşan bir 'Batık
Bankalan Kurtarma Komisyonu' kuruluyor.
Komisyonun oluşturulmagerekçesi: "Batı-
nlan bankalaha ilintili şiri<etleri kurtarmak..."
Karışık, karmakarışık gibi gözüken bun-
ca gelişme karşısında eksik kalan, eksikli-
ği duyulan bir tek soru var:
"Katrilyonlarca liranın, milyonlarca dolar-
lann savrulduğu, havada uçuştuğu böylesi
bir kirtenmede sonımluluğu bulunan hiç mi
siyasetçi yok?"
Işin boyutu, kimi siyasetçi adlarıyla sınır-
lanacak gibi değil. Imaj değiştirici Turgut
Özal'dan bu yana siyasetin, siyaset yapma-
nın, siyasetçinin amacı değişti.
Temizliğe, siyaseti çitileyerek başlasak iyi
olacak...
AB iie ilişkilerden sorumlu Başbakan Yardım-
cısı Mesut Yılmaz'a ve onun gibi düşünenle-
re bakılırsa, AB Katılım Ortaklığı Belgesi'nde
(KOB) yer alan istemler hemen, ivedilikle, üze-
rinde tartışılmadan kabul edilsin, istimi arkadan
gelir...
Başbakanlık koridoriannda dolaşırken, her
yetkilinin aynı görüşte olmadığına tanık olduk.
Daha sağduyulu, ulusal çıkariar açısından da-
ha ölçülü olanlara rastgeldik. Diyodar ki: "AB 'ye
üye olmak için Türkiye'nin siyasi iradesinin tam
olması yetmiyor. Bu süreci tamamlamak ya da
ilenetmekiçinAB'dede ayru iradenin olması ge-
rekiyor."
AB'de aynı iradenin variığından kuşku duyan-
larla konuştuk: "AB, biryandan adaylık statü-
sü veriyor, biryandan da üyeliği olmadık koşul-
lara bağlama çabası içinde oluyor. Biryandan
Tanzimatçı-Mustafa Kemalci çatışkısı
Kıbns, biryandan sınıranlaşmazlıklan konusu,
diğeryandan sözde Enveni soykınmı gibi... Bü-
tün bunlar bir iyi niyet göstergesi mi? Değil."
AB'nin niyetinin ardındaki perdeyi aralayan-
lann düşüncelerini not ettik: "AB ile Türidye ara-
sında emeğin, hizmetin serbest dolaşımını, ta-
nm alanını içine almayan, yalnızca sanayi ürün-
lerinikapsayanbirgümnJkbiriiğianlaşmasıvar.
AB'nin asılaradığı zaten bu. Türkiye'de AB öl-
çütlerinde tüketim harcaması yapan 20 milyon
kişi bulunuyor, öbür tarafı isterse Bangladeş gi-
bi olsun, AB'nin derdi değil. Görülmeyen, gö-
njlmek istenmeyen, üstü örtülmek istenen ger-
çek budur. AB, Türkiye ile iliskilen'ni bu çerçe-
vede yeterli buluyor. Işi yokuşa sürmesinin ne-
denlerinin başındaki temel gerekçe budur."
KOB'un oldugu gibi kabullenilmesi dışında Tür-
kiye'nin izleyeceği seçeneMi yollaroldugunu di-
le getirenlerin sözlerine kulak verdik: "Türkiye,
varolan ilişkiler çerçevesinden hareket edebilir.
GümriJk biriiği ve ortaklık anlaşmasından hare-
ketle Türkiye ile AB karşılıklı yûkümlülüklerini
yerine getirebilirler. Örneğin, AB'nin Türkiye'ye •
2.5 milyar dolarborcu varsa, hemen ödemeli.
Türkiye'nin tümyûkümlülükleriniyerine getinve-
sine karşılık AB borcunu ödemiyorsa, başka
konulara geçmenin anlamı yoktur.
Diğeryandan, aynı çerçeveyiilenetme öne-
risinde bulunabilirdiTürkiye. Omeğin, hizmetin
serbestdolaşımını önerebilir, tanm alanının güm-
rükbiriiğikapsamına girmesini isteyebilirdi... Ya
da AB'nin karar alma süreçlerine bir ucundan
da olsa katılmanın gereklılığinde ısrar edebilir-
di."
Mesut Yılmaz ve onun gibi düşünenler ile
aralannda uçurumlar bulunanların gözlemleri
dikkatimizi çekti: "Iki türiü reformcu vardır bu
topraklarda. Birisi tanzimatçı, diğeri Mustafa
Kemalci. Tanzimatçılannki, 'Biz Batı'nın peşin-
den sürüklenelim, ancak onlar bizi düzeltirler,
başkalan bizim için ne yaparsa iyi olur' anlayı-
şıdır. Mustafa Kemalciler de, 'Batı'ya rağmen
Batı'nın standartlannı yakalanz. Onlar engelle-
mek isterler, ama biz bunu kendi kendimize
gerçekleştiririz' anlayışını savununar." Başkent-
te yine bu çatışkı yaşanıyor. Tanzimatçı anlayış
şimdilerde prim yaptığından daha üstün gibi gö-
züküyor. Ama, 'gibi gözüküyor', o kadar.
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞÎPAL
'Gösterge ve Basamak
Satın Alma'
Soru: 1982 yılı Şabat ayından bu yana, esnaf olarak Bağ- Kur si-
gortalısıyım. Şu aada 12. basamaktayım. 1. basamaktan 6. basamağa
6 yıl, 6. basamaktan 12. basamağa yükselmek için de 12 yıl, yani top-
lam 18 yıl bekledim. Anlayacağraız gibi, basamaklan birer birer çık-
tım. Primlerimi ay be ay ve aksatmadan günnnde ödedim. Oysa ki, Ekim
1999'da \apılan düzenleme ile Bağ-Kur sigortalüan, 12. basamağa her
yıl bir basamak ilerieyerek benim gibi 18 yılda değil, 12. yılda gelecek-
ler. Ben ve benim gibi basamaklan birer birer çıkan Bağ- Kur'lulann
büyük bir haksızhğa uğradığına inanıyorum. 1) Bağ-Kur'dan basa-
mak alma hakkım var mı? 2) Bana ve benim durumumda olanlara
haksızlık söz konusu mu? 3) Ekim 1999'da yeni sigortalı olan birine
göre, benim 6 yılbk kaybım olmuyor mn? (D.T.)
YANIT: 9 Temmuz 1987 günü Resmı Gazete'de yayımlanıp, aynı gün
yürürlüğe gıren kamuoyunun "Süper Emeklilik Yasası" olarak isimlen-
dirdığı, Sosyal Sigortalar Yasası'nda değişüdik yapan, 3395 sayılı yasa
ile Sosyal Güvenlik Sıstemınde "Gösterge ve basamak satın alma" uy-
gulamasına ilk adım, SSK'de atıldı.
4 Eylül 1996 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan Bağ- Kur Yasası'nda
değışıklık öngören 4181 sayılı yasa ile, ikinci adım da atılmış ve Bağ-Kur
sigortalılanna "En fazla on iki basamak" satın alma hakkı getırilmış-
tir.
Her ıki yasa ile bir anlamda sosyal güvenlik sıstemınde yer alan gös-
terge ve basamaklar "ihaleye çıkanlmı;" ve bu ihaleden parası olanlar
yararlanmış ve böylece sosyal güvenlik sisteminde, bir güvensizlik orta-
mı oluşturulmuştur.
1) Sosyal Güvenlik Reform Yasası olarak tanıtılan 4447 sayılı yasa ile
Bağ-Kur Yasası'nın "Gelir basamaklarının yükseltilmesi" başhklı 52.
maddesi de değıştırılmış, ancak bu degişiklık, eski Bağ-Kur sigortalıla-
nna basamak atlama hakkı getirmemıştir. 1 Ekim 1999'dan geçerli bu uy-
gulamaya göre, "İlk on iki basamakta beklemc süresi bir yıl, on fiçün-
cfi basamaktan itibaren her bir basamakta bekleme süresi iki yıldır."
2) Basamak alma hakkı, 1996 yılında on ıki basamak borçlanılârak ba-
samak satın alınmasına olanak tanıyan 4181 sayılı yasayla yapılmıştır.
3) Sosyal Güvenlik Reform Yasası 'nda öngörülen, 1 Ekim 1999'dan ge-
çerlı yenı uygulamaya göre:
A) İlk kez ve Bağ-Kur'da sigortalı olanlar, 24 basamaktan oluşan Bağ-
Kur "aylık gelir basamaklarının ilk on iki basamağından dilediğini
seçer."
(*) B) "Ancak diğer sosyal güvenlik kurnmlanna tabi bir işte ça-
bştıktan sonra bu kanun kapsamına girenJerin basamaklan, diğer sos-
yal güvenlik kanunlan kapsamında geçen süre dikkate alınarak in-
tibak ettirilmek suretiyle belirlenir.
(**)C) u
B u kanun kapsamından çıkarak, diğer sosyal güvenlik ka-
nunlan kapsamında sigortalı olduktan sonra tekrar bu kanun kap-
samına girenlerin basamaklan, diğer sosyal güvenlik kanunlan kap-
samında geçirilen süre dikkate alınarak daha önce bulunduklan son
basamak üzerine intibak ettirilmek suretiyle yeniden belirlenir.''
Buna göre, ilk kez Bağ-Kur sıgortalısı olanlar, 12. basamağa 18 yılda
değil, bır yılda yükselebilmektedır.
(*) (**) 619 sayılı Yasa Hükmünde Kararname ile kabul edılen bu deği-
şiklik, Anayasa Mahkemesrnın 2000/34 sayılı karan ile ıptal edılmıştır.
B U L M A C A SEDÂT YAŞAYAM
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
l/.\lmanlarm 1943-1945 yıl-
lan arasında gaz odalannda
kııllandıklan bir cıns asit...
Kalın bükülmüş sicim. 2/ Oy-
lumlu... Bir geminin alabildi-
ği yük miktan. 3/ Nar, erik,
kınlcık gıbı yemişlerden ya-
pıianpekmez 4/Bir cetvel tü-
rû.. ilk damıtılan ve içinde
arason bulunmayan rakı. 5/
Uuslararası Basın Enstitü-
si'nün simgesi... Teori. 6/ Ta-
VTJdann yumurtlaması için
ayılnnş yer... Bır nota. 7/ Ra-
dcn elementinın sımgesı... Uğraş...
D)ğal ve tarihsel özellıklennden do-
lan koruma altına alınan alan. 8/ To-
riunlardan ezilerek yağ elde edilen 2
y c 9/"Dogar — mıdelerden nur to- 3
pııhtilaIler"(F.N.Çamlıbel)...Şerit 4
d< denilen bağırsak asalağı.
VJKARIDAN AŞAĞIYA:
LKırmızı renkli cıva sülfür minera-
la 2/" İrlanda Cumhuriyet Ordusu"...
Kmi yüzeylerin temizlenmesinde,
ncrrnerlenn parlatılmasında ve ov-
rm ışlennde kullanılan gözeriekli ve hafif bır taş. 3/ Büyük kabuk-
L-idenız hayvanlannı avlamakta kullanılan, ince dallardan örûlmüş
İKpan... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım. 4/ Adın durum ek-
fcnnden bın... Misket limonu da denilen, küçük bir limon cınsi. 5/
•aanyollann sevınç ünlemı... Gemı ya da tren yatağı. 6/ Bir cins
mce ve sık dokunmuş patiska... Bır bağlaç II Bir maçın sayısal
^oucu . Mezar. 8/ Köpek... Afiika'da birülke. 9/ Kadın giysisi ya-
Brnında kullanılan, çok sık dokunmuş bir tür hafif kumaş.
HAYVANLAR ISMAILGVLCEÇ igulgec(Q yahoo.com
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakuı turk.net
* •
HAKBİ SEMİH POROY semihporoyCayahoo.com
BULUT BEBEK NVRAYçtFTçi bulutbebekuı hotmail.com
..Ben de fcribofcfca
uzsktan ot\u Ask.e-vler anncrnı
hev Şeyi anisrtbtJar /
fcüyaında; B ayan La
ırtında çar\ta,o2furoz
bizim k ö ' J e i d J
TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Kasım
Frtmco, yanmcla gene-
ratleri ve velkıht
CAUO/LLOW
ÖLÛÜ/
19?S'TESU6ÜN,İSPANY» PİKTATÖKU FRANCJSCO
FRANCO,83 ynÇ/NPA KALPTBN ĞLDÜ. İSPANYA'M
*CAU0rUO"(eAfguâ) &YEANILAN FKANCO, 6ENÇ
VAŞLARDA GENeZAl OLMUÇ SlR SU8AYDI. f3Sf
DB KlMULAN CUMHU&YGr YÖNBT'IMİNE K4£Çf
TMI/TR TAK/fJMtÇ, İÇ SAI/AÇm DA SAĞCILARIU
BAŞINC* xee /UM/ŞTI.H/TLEK ve Mussoüuı'mı
oe oesreâiYLB, cuMuutiyerçj soccucAeı YEN-
Di.. DAHA SONtZA, F8AUCO, FALANj(FA p£f)
PAeTîsâ//u upern, oevter veHÛKÜMÇTSAÇOI-
Ul VE OePUAMJÜ SAÇI OIABAK,YÖNETİMİ 7£K
ELPe TOPLAPt.U.PUNYA SAVAŞt'NDA ALA4ANYA'YI
teSTEIOJrEN ÇRAAJCO, ISPANYA'MKI BZİCİ
YÖNETMlNİ ÖLENE OESİN SÜSPûeDÛ
C*) CAUCHLLO , *KAVPİYYQ" OKUMUK.
GÖRÜŞ
SONMEZ TARGAN
Af Gerekli mi?...
Yıllar önce, 12 Eylül'ün hazırlanışının yaşandığı
günlerin birinde bir hapishane ziyaretini anımsıyo-
rum. Siyasal suçtan hüküm giymiş arkadaşlarla
görüşmemiz bitmiş, ayrılıyorduk. Içlerinden biri,
"Ileride af diye bir olasılık var mı? Ne diyorsunuz,
umutlanalım mı?" diye sorduğunda, "Çıkıp da ne
yapacaksınız, dışanda her gün tavuk gibi insan öl-
dürülüyor" yanıtını vermiştim.
Ziyarete birlikte geldiğimiz Av. Ceyhun Can'la (*)
hapishaneden ayrıldıktan sonra bir süre daha bir-
likte olduk. Ceyhun Can, "Hapishanedeki sözleri-
ne katılmıyorum. Dışanda her gün öldüriJİme riski
ve korkusu altında yaşıyor olsan bile, özellikle bir
mahkûm için herzaman dışanda yaşıyor olmak ter-
cih edilir" demişti, sohbetimizin bir yerinde.
Hapishanede, yıllarca dört duvar arasında yat-
manın acısını, insanın fiziksel ve moral dünyasın-
da açtığı onarılması güç yaralan, yatmayanların
bilmesine ya da bunlan tam anlamıyla duyumsa-
masına elbette olanak yoktur. Ama bir gerçek da-
ha var ki, en az bunun kadar dikkate alınması ge-
rekir. Suç işleyen, şu ya da bu biçimde cezasını doğ-
rudan kendi çeker. Ama o suçlunun cezaevinde yat-
masıyla ortaya çıkan sonuçtan çok daha geniş bir
kesim olumsuz bir biçimde etkilenir. Bunlar, hüküm-
lülerin aile ve yakınlarıdır. Hiç hak etmediklerı hal-
de, yıllarca hükümlüyle birlikte aynı acılan çeker-
ler, aynı duygularla yaşarlar. Hele Türkiye gibi, ha-
pishane koşulları ilkel, sağiıksız ve zorsa bu acıiar
daha da katmerleşir.
Bir hafta sonu evinde konuk olduğum bir ailenin
böylesi bir ağlatısına (trajedi) tanık olmuştum bir
zamanlar. Akşam olmuş, yemekyenmiş, herkes bir
köşeye çekilmişti. Anne-baba, oğullar, kızlar, ge-
linler, çocuklarla bir arada yaşayan kalabalık bir Do-
ğu ailesiydi bunlar. Akşam olunca hapishaneye
hüzün çöker derler. Akşam olunca bu eve de bir
hüzün çökmüştü. Çünkü ailenin iki genci de siya-
sal nedenlerle hapishanede yatmaktaydı. Aynı gü-
nün sabahı, daha tan atmadan bütün aile bireyle-
n ayaktaydılar. Evin içinde büyük bir devingenlik
yaşanıyordu. Görüşme günüydü, yeniden başla-
yan bir umuda yolculuğun telaşı, kısa bir an bile
olsa hapishanede yatan oğullarına kavuşacak ol-
manın buruk heyecanıydı bu..
Hapis ve tutuklu aileleri, belirli aralıklarla duyu-
lan bu telaş ve heyecanı yıllarca yaşarlar, beden-
lerinden ve moral yapılanndan bir yığın şeyin bu
nedenle yok olup gittiğinin ayırdında bile olma-
dan...
Bu nedenle Türkiye'deki hapis ve tutuklu sayısı
hesap edilirken, içeridekilerin sayısını en az onla
çarpın demişimdir. Çünkü suçlu, hukuksal açıdan
cezalandınlan bir kişidir, ama hükümlünün aile ve
yakınlan olmak üzere bu cezadan etkilenen en az
on kişidir.
Uzun bir süredir Türkiye'nin gündeminde af var.
Kimi çıksın, kimi çıkmasın, kimisi koşullu ve sınır-
lı çıksın biçiminde yorumlar yapıyor. Bu konuda gö-
rüşler ne olursa olsun, tartışmanın aylarca kamu-
oyunda yapılıyor olması bile 'af'fın toplumun gün-
deminde sıcak tutulmasına, dolayısıyla sorunla il-
gili çok geniş bır kesimin beklenti içine girmesine
yetiyor da artıyor bile.
BÖylesine hazırlanmış ve koşullanmış birtoplum-
sal ortamda "af çıkmasın" deme hakkına artık sa-
hip değiliz.
Tek sözcükle, "af çıkmalıdır".
Bugün koalisyon hükümetinin de gündemine ye-
niden oturmuş olan af konusu iyi, ama nasıl çık-
malıdır? Koalisyonun bir kanadı, "devlete karşı iş-
lenen suçlar af kapsamı dışında tutulmalıdır" biçi-
minde soyut bir öneriyi geveleyip duruyor.
Üzerinde durmamız gereken temel konu da biz-
ce bu olmalıdır. Nedir devlete karşı işlenmiş suç-
lar? Şimdi düşünün, 12 Eylül askerseî yönetiminin
faşist uygulamalanna karşı direnen birdevrimci, de-
mokrat ya da yurtsever, o günün siyasal yönetimi-
ne karşı suç işliyorolmaktan dolayı cezalandınlmı-
yor muydu? Bu durum, cezalandıran için bir suç
öğesi taşımasına karşın cezaya uğrayan için ge-
rek tarihsel, gerekse toplumsal açıdan onurlu bir
davranış değil midir? Yine tarihten bir örnek ver-
mek gerekirse, Kurtuluş Savaşı günlerine gitme-
miz ve Mustafa Kemal ve arkadaşlannın saraya
karşı konumlarına bakmamız gerekecek. Anado-
lu'da Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Mustafa Kemal
ve arkadaşlan da, saraya ve emperyalizme satıl-
mış istanbul hükümetine göre suç işliyor ve tutuk-
lanmaları için fermanlar çıkartılıyordu.
Demek ki suç ve cezayı değerlendirirken önce
yaşanan olaylann toplumsal ve hatta sınıfsal bo-
yutuna bakmamız, buna göre bir yargıya varma-
mız daha gerçekçi olur kanısındayız.
Bizce gerçek suç topluma karşı işlenenlerdir ve
affedilmeleri şöyle dursun, hiçbir koşulda cezasız
bırakılmamalıdır.
Nedir bunlar?..
Halkın vergi biriktirimleriyle oluşan devlet kaynak-
lannı soyan, hortumlayan, toplum yaranna olmayan
alanlara yatıran hayali ihracatçısı, siyaset adamı,
yöneticisi, bürokratı, teknokratıdır. Işçisine,
memuruna üç kuruş zam vermemek için direnen,
ama bankalar ve kamu kuruluşları eliyle trilyonlar-
ca lirayı kişilere pompalayan arsız, yüzsüz, utan-
maz ne denli kışi biliyorsanız, bunlardan halkına kar-
şı suç işleyenler.
Evet, topluma karşı işlenmiş suçlann boyutlannı
daha da genişletmek olası. Ama Türkiye'nin yakın
tarihinde halka karşı işlenmiş en büyük suç, 'tah-
kim yasas/'nı çıkartmaktır. Bizce bugün içeride ol-
ması gereken gerçek suçlular, devlet orunlannın ve
siyasal kadroların içinde aranmalıdır.
Özellikle hapishanelerde bunlara yer açmak için
affı bir an önce çıkartmalıyız.
C) Avukat Ceyhun Can, 70'liyıllarda Türkiye İşçi
Partisi Adana ll Başkanlığıyaptı. Aynı zamanda şair
olan ve üç kitabı yayımlanan Can, 1979 yılında
faşist kurşunlara hedefolarak yaşamını yitirdi.
ANMA
Karanlık güçlerin maşast kimi yaratklarca,
aamasızca katfedrten can dostumuz,
Prof. Dr.
ÜMİT DOCANAYl
öldûrirtûşünûr 21. yılmda, bir kez daha, özlenıle arayonız.
0. kendsıne kıyan canılenn bile lyılığını ısteyeceK kadar yureklı bır ınsandı
0 ayrHn gözetmeksızın. hefkese sevgı dağıtan, guvenılır bır dosttu
0, yurduna sıcak duygularla bağlı, yuregı guzetlıklerle dolu bır yurtseverdı
0, ogrencılenne, her zaman sevecenlıkle yaklaşan, aydın bır oğretmendı
Çagdaş Turkıye nın yaratılması uğruna can veren bu gıizel msanın lanetı,
0 nu aramcdan kopartanlann üstüne olsun'
Aydın Aybay - Yılmaz Öztürfc