24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2000 CUM/ Küce, Turtzm Müsteşan • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Turizm BakanJığı ' Müsteşarlığı'na Savaş Küce ğetirildi. Restni • Gazete'de yayunlanan atama kararlanna göre, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü'nde boş bulunan yönetim kurulu üyeliğine Kadriye Nilgün Şişman atandı. Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Işletmesi Genel Müdürlüğü'nde yönetim kurulu üyesi olan ve görev süreleri dolan Halit Akartuna, Kerim Taş ve Abdullah Kuş da bu görevlere yeniden atandı. Devlet elektronik borçlanacak ~ BANKARA(AA)- Merkez Bankası tarafindan 3 yıla yakın bir süredir proje çalışmalan .. yürütülen Elektronik 'r Menkul Kıymet Transfer ve Mutabakat Sistemi f (EMKT)30Ekim » Pazartesi günü açıhyor. . Merkez Bankası'nca yapılan açıklamaya göre, - devlet iç borçlanma - senetleri elektronik - ortamda kaydi - yöntemlerle muhafaza t edilerek elektronik alışverişi sağlanacak. Yeşilbarış'tan protesto eylemi • ANKARA(AA)- Yeşilbanş (Greenpeace) i üyeleri, Ispanya'nın - Ankara Büyükelçiliği 'nin kapılanna kendilerini - zincirleyerek, Iskenderun Limanı'nda bekletılen gemıdeki zehırli atıklann bu ülke tarafindan geri almmasmı istediler. 7 Greenpeace üyesi kendilerini kapıya zincirlerken ikı eylemci de elçilik duvanna çıkıp üzerinde "Ispanya, zehırli atıldannı geri al" yazan pankart açtılar. Eylem, Büyükelçi ile. yapılan görüşmenin ardından son buldu. Işkencecilere suç duyunısu • tstanbulHaberServisi Silopi'de terör örgütü . PKK'ye yardım ve , c yataklık yaptıklan gerekçesiyle tutuklanan Banş Anneleri oluşumundan 6 kadına işkence yaptıklan ılen sürülen devlet görevlileri . hakkında suç duyurusu yapılacak. Dıyarbakır DGM'de yargılanacak . olan 40-65 yaslari arasındakı kadınlann gözleri bağlı olarak - sorgulandıklan ve f psikolojik işkence altında e olduklan ileri sürüldü. ŞbHntep nakfedjlcfi • ADANA (Cumhuriyet Güney llleri Bürosu) - Adana E Tıpi Kapalı - Cezaevi'nde 4 gündür süren eylemin sona , «rmesinden sonra sevk işlemleri tamamlanan . Şirinler çetesınin elebaşısı ,' Ali Aksoy ve 3 arkadaşının nakılleri başka cezaevlerine yapıldı. Sevk işlemleri tamamlananan ve eylemle . ilgiü ifadesi alınan Ali Aksoy Gaziantep'e, . Rıdvan Demir Niğde'ye, Mahmut Kurt ve Mehmet 1 Yılmaz da Adıyaman cezaevlerine gönderildi. KISA... KISA... " • Özel harekât ve { organize suçlar birimlerinde görev " yaparken çete lideri Sedat " Şahin'e bağlı faaliyet ' gösterdiği, tehditle haraç " istediği gerekçesiyle açığa " alınan Hasan Hüseyin ' Karaaslan, düzenlenen " operasyonda yakalandı. > I Istanbul Emniyet «, Müdürü Kazım Abanoz, * resmi kurumlan yazıyla uyararak F tipi cezaevlerinı protesto amacıyla binalanna yönelik eylemler düzenlenebileceğini bildirdi. Nüfiıs Cüzdanımı kaybettim, hükümsüzdûr. ZEHRA KARALTI Irkçılıkhiçbirtoplumun ayncahğıolmadığıgibi, hiçbirtoplumdaonakarşı korunmuşdeğildir' Irkçı ve Dinci Hoşgörüsüzlük21. YÜZYIUN EŞİĞİNDE DÜNYA VE TÖftKİYE Bütün Avrupa, doğusunda ol- duğu gibi batısında da farklı öl- çülerde de olsa, yabancı düşma- nı ve ırkçı düşünüş ve davranış- lara bulaşmış haldedir; siyasal bunalımlar ve sosyal eşitsizlik- ler, bu kirliliği besliyor ve art- tınyor. Amerika Birleşik Dev- letleri 'nde, iki yüzyıllık köleli- ğin, bir yüzyıllık da sömürü- nün arkasından, geçen yüzyıl- da -60'lı yıllar boyunca- atıl- mış adımlara karşın, siyah in- sanxn sırtındaki yük ezici ol- makta devam ediyor. Güney Af- rika'da, yeni rejim "siyah kapi- talizm" yolunda bir şeyler yap- maya çalışsa da yakın geçmiş- ten kalma ırk aynmcılığının (apartheid)temellerini kökün- den söküp atabilmiş değil. Is- rail, işgal ettiği topraklarda Fi- listin halkına baskıyı ve horla- mayı sürdürüyor. Bir soykın- mın başka kurbanlan olan Çin- geneler, bugün de aynmcüıkla ve dışlanma ile yüz yüze. Piya- sanın günümüz dünyasında da- ha da ağır basan yasası, sosyal ve ırkçı aynmcılığı kendiliğin- den örgütlüyor. Ama onun ka- dar korkunç olan bir şey de şu: Adaletsizlik sürdükçe; siyasal altüst oluşlarla ekonomik ve kültürel bunalımlar, gerilimle- ri ve korkulan daha da arthrdık- ça, akla karşı oluşun havarileri de demokrasilerin uykuya çe- kildiği bir ortamda semirip or- taya dökülüyorlar. Öte yandan, köktendincili- ğin saldınsı, hızından kaybet- se de bugün de sürüyor. irkçılıflı belll eden ne? Şu nokta pek önemli: Irkçı- lık, öyle Nazi Almanyası ya da Güney Afrika apartneid'i gi- bi, dünya çapında mahkûm edil- miş kimi rejimlerin ilan ettiği bir ideolojiden ibaret değildir. Bir toplum, ırkı, milliyeti, kül- türü, dıni ya da sosyal durumu bakımından aşağıda gördüğü bireylerin ya da gruplann dış- lanmasını hoş karşıladığı ve doğru bulduğu anlarda da fa- şizm, saklandığı köşesınden ba- şını uzatır ve sürekli bir tehdit olmaya başlar. Siyasal, kültürel ve ekono- mik bunalımlar ve altüst oluş- lar, toplumun yapısını ve de- gerler sıstemini sarsıp bozdu- ğunda, bütün gerilimlerin "gû- natatekesi" olarak gösterilecek birine karşı bir yabancı düş- manlığının gelişmesi; korku ve sürtüşmelerin çapıyla orantılı bir şiddette ırkçı depreşmelerin patlak vermesinin koşullan pe- kişmiş demektir. Buradan kalkarak denecektir ki ırkçılık, hiçbir toplumun ay- ncalığı olmadığı gibi, hiçbir toplum da ona karşı kesin ola- rak korunmuş değildir. tçinde yaşadığımız yıllarda bütün dün- yada, özellikle de Avrupa'da, gitgide artan bir yoğunlukta, ırkçılık yeniden palazlanmış- tır: Kişilere saldınyor, canlara kıyıyor, yangınlar çıkanyor, mezarhklan, özellikle de Ya- hudi mezarlıklannı kınp dökü- yor. Genel olarak, politik ba- kımdan cahil Neonazi grupla- nn ve dazlak sürülerinin bir işi olarak görünse de ulusal sınır- lan alabildiğine aşıyor ve bere- ketli bir zeminde boy atıp geli- şiyor. Avrupa Birliği'nde yaşa- yan göçmenlerinpek büyük ço- ğunluğu, Akdeniz havzasının Bir toplum, ırkı, milliyeti, kültürü, dini ya da sosyal durumu bakımından aşağıda gördüğü bireylerin ya da gruplann dışlanmasını hoş karşıladığı ve doğru bulduğu anlarda da faşizm, saklandığı köşesinden başını uzatır ve sürekli bir tehdit olmaya başlar. • Manevî aranış insanda hoş karşılanan bir davranıştır; aranan da, yaşamın anlamıdır, insanlıktır. Günümüzde ıhmlılaşmış, bağnazlıklarından alabildiğine uzaklaşmış ve dünya çapında bir tasanya duyarlı hale gelmiş büyük dınler, söz konusu aranışa yanıt vermesini büiyorlar. 'Vebanın mikrobu ne ötür, ne de kaybohır; mutiu kentieri altüst edeceği saati sabırstzhkla bekler o!' (Albert Camus) çocuklandırlar: Ispanyalı, îtal- yah, Yugoslavyalı, Yunanistan- h, Türkiyeli, Magriplidirler. Bu- gün Kuzey'de gelişmiş ülkele- rin, Güneyde ise Üçüncü Dün- ya'hlann kuşattığı Akdeniz, bu Avrupa, Afrika ve Asy a'nın or- tak denizi, ya zengınlerle yok- sullann geçmiş yüzyıllardaki çatışmalannın yeniden merke- zi olacak, ya da beşiklik ettiği uygarlıklann ortak hazinesin- den, yeni bir kültürün ve ortak- laşa daha adil, daha azyıkıcı bir kalkınma biçiminin öğelerini çekip çıkaracak; bu öğeler ol- mazsa, ırkçılık, çok geçmeden, bu kez maskelerini atmış ola- rak dolaşabilır aramızda. Konuyu bağlarken, şunun al- tını bir kez daha çizmeli: Sorun, günümüzde olup bitenle, geç- mişteki bir cehennem arasında bir benzerlik olup obnadığını sürgit aramak değildir. Akan zaman içinde, ifrit, bir başka çehre ve kılıkta karşınuza çıka- bilir. Albert Camus'nün(1913- 1960) Veba'sındaki hatırlatma hiç unutuhnamalıdır: Vebanın mikrobu ne ölür, ne de kaybo- lur, mutlu kentieri altüst edece- ği saati sabırsızlıkla bekler o! Tehlikeye karşı tavnn karar- lılığı pek önemlidir. pinler ve dlnclllkter; islamcılık Dünyanın beşbüyük dini (Hı- ristiyanlık, Musevilik, Hindu- izm, Budizm ve Islam), son on- lu yıllar boyunca, özellikle de nüfus değişiklikleri nedeniyle, pek büyük cografi evrimler ge- çirdiler. Son olarak, gitgide ge- nişleyen yeni bir olgu yeni din- ler ya da mezheplerdir ki, dur- madan ilerliyorlar; nitekım, ar- kalanndan gidenlerin sayısı, Batı'da 150 milyonu aşmıştır. Manevî aranış insanda hoş karşılanan bir davranıştır; ara- nan da, yaşamın anlamıdır, in- sanlıktır ve varlığı bümnlüğü- ne kavramaktır. Günümüzde üımlılaşmış, bağnazhklanndan alabildiğine uzaklaşmış ve dün- ya çapında bir tasanya duyarh hale gelmiş büyük dinler, söz konusu aranışa yanıt vermesi- ni biliyorlar. Ne var ki, bağır- lannda kimi eğilımler, dürüst- lük, adalet, dayanışma gibi bü- yük dinlerin zaten taşıdıklan değerlerin altını özellilde çizi- yorlar; ve bu değerleri, dünya- mızı sarmış çürümenin, adalet- sizliğin, gözleri nrmalayan eşit- sızliklenn, ahiaksızlığın, inanç- sızlığın karşısına dikiyorlar. En başta istedıkleri de, dinlerin do- ğuş yıllanndakı değerlere dö- nüştür; dinsel ve ahlakî bir söy- leme başvursalar da, istemleri, her şeyden önce sosyal ve siya- saldır. Böylece dünyada, tutucu ya da ihtilalci egilimde çeşitli kök- tendincılıkler açılıp serpihniş- tir: Suudî Arabistan'da (Sünnî) lran'da (Şiî), Afganistan'da (Sünnî) ve Cezayir'de (Sünnî) Islamcı; Hindistan'da aşın Hin- duist; Israil 'de (siyah giysililer) aşuı yobaz; Katolik dünya ile Protestan dünyada farklı Hıris- tiyan kimliklere bürünmüşler- dk. Dışlayıcı milliyetçüikler gi- bi köktendinciliklerin de doğu- şu, sadece toplumlann iç dö- nüşümlerinin bir ürünü değil- dir; dizginsiz küreselleşmenin de bir sonucudur o. Her ikisi de, olan bıtene bir tepki olarak, ken- di köhnemiş düzenini dayat- Tannsızdinlerçağına mgidfyoruz? 21. yüzyıl, şunlann altını da çizmek zorunda kalacak: Birinci olarak, dogmatik ve normatif inançlar sistemi olarak algılanan dinin çöküşü pek açık; ikinci olarak, dinde, köktendıncilik ve sekterlik gibi sapık gelişmelere karşı direnmek gerekiyor; üçüncü olarak, dünyayı "severek ve coşkuyU" yaşamak ve sorulan, gerekiyorsa "Tann'y* başvurmadan da aştnak" ıhtiyacı, yükseliş haluıde. Elbette düşünmeden edemiyor insan: Geleneksei dinlerin, dün toplumsal ilişkileri düzenleyen, topluma özellikle ahlaksal referanslar sağlayan bu kurumlann yerine hangi sistem geçecek? Bireyin edindiği ve varlığmı da üzerine kuracağı işaretler ve inançla bütününe kim geçerlilik sağlayacak ve mührunü vuracak? Kendısme, "Bu doğrudur. lyi yokiasın!'' diyebilecek muhataplan -gurulan, fikir ustalannı, yeni rahipleri- nerede bulacak? Ortada dolaşan yeni adaylan birer birer ele almanın anlamı yok. Karan verecek olan, bireyin kendisi olacak... 21. yüzyılın dinsel bir yüzyıl olacağı yolunda Andre Mairaus'ya mal edilen bir söz vardır. Onun yanıldığmı söyleyemeyeceğinüz gibi, yanılmadığını gösteren yığınla ipucu da var elimizde. Sosyolog Frederic LeiMMr'ın, Doğulu geleneklenn Batı 'ya taşınmasında ciddi gözlemleri olan bu uzmanın alttnı çizdiği şu: "Din, modero dünyada kaybotauyor, biçmı ve öz değiştiriyor". Sonra sorun, 21. yüzyılnı inanan ya da tanntanımaz, dındar ya da dınsiz olup olmayacağı değil; arkasına küresellcşmeyı de alıp gitgide daha azgınlaşan kapitalizme karşı gırişilecek mücadeiede dinin de rol oynayıp oynamayacağıdır. Bireyin önündeki molozlarm temizlenmesine o da kaOlacaksa, daha insanca bir düzenin kurulmasına giden yolun kimi taşlannı o da döşeyecekse/diyecek yoktur; bunu düşünecek yerde, köhnemiş ve çağla zıtlaşan değerleri -Tann ketâmın adına- savunup sürdürecek olanlara ise haürlatmayı, tâ XVI. yüzyılda, o devrimci ilahiyatçı Tbomas Münzer'in -bugün de geçerii- şu çarpıcı sözleriyle yapabiliriz: "tnsan olunuz, Tann da Tann olacakör!" Bu hatırlatmaya ne kadar kulak verileceğini gelecek gösterecek. Gelecek ise, ardına değin açıkör önümüzde... mak istiyor. Böylece, onlann doğuşunun arkasında, sıradan bir siyasal durum sorunundan çok daha fazla birşey vardır. Her yerde etkisini gösteren ve çıp- İak gözle de görülen sosyal yır- tılış ve parçalanmadır söz ko- nusu olan da; ve yeni dünya dü- zeni bunu taşıyıp yayıyor. Dış- layıcı milliyetçiliklerle, kök- tendincüiklerin yanıünın barbar ve totaliter olduğunda kuşku yok. Öyle olduğu için de ala- bildiğine sertlik ve kesinlikle mücadele etmeli onlarla. Ancak, bu savaş, özgürlük, eşitlik ve da- yanışma değerleri adına örgüt- lenip yürütülürse kazanma san- sı vardır; bir baska deyişle, bu- gün artık sadece faiz hadlerine tapan ve toplumlan da içinden çürütüp yıkmaya yönelmiş, bu nitelikleriyle bir başka barbar çehre taşıyan yeni dünya düze- nine ve onun Iiberalizmine kar- şı "amansız bir radikal eleşti- ri"nin aydınlığında zafere ula- şabilir bu savaş. Islamcılığın temsil ettiği kor- kunç tehlikeyi iyice görüp ta- nıdıktan sonra bugün gelip var- dığımız noktada bir söylene- cek de şudur; gelecek, bugün düzenı ellerinde tutanlardan çok şey bekliyor; onlann en başta yapmalan gereken de, Giües Kepd'in deyişiyle, iler- de daha da büyütmek üzere, "pastayı şimdiden paylaş- mak"tır. Sözü yine aynı yaza- ra bırakalım: "Bu seçİdnler, Is- lamcıiannortadançekDdiğibir ortamda,bir reforma girismek- sizin, egoistçe hemen kendi çı- karlannabakmakla vetmirler- se, Müslüman düma, çok geç- meden, dili tslamcı, etnik, ırk- çı, dinci ya da populist olsun, yeni padayışlarla yüz yüze ge- lecek. Bu dünyanın yöneticile- ri, kendüerine kem yüzgöster- meyen bir siyasal ortamda, so- rumluJuklanyla baş basadniar. EDeriniçabuktutmabdııiar.Ya- pacaklanseçinı,yadhat'm yüz- yıhn son çeyreği boyunca açüğı sancağın -şu veya bu adla- ye- h cak,yada Müslüman halklann kendileri, demokrasiye giden yohı bizzat açacaklar". Son bir konu da şimdi anla- tacağmıızdn-. SÜRECEK Okuyan: İş güvencesi ertelenemez ATOBaşkam SinanAygüntasanya karşıçıkn. (Fotoğraf: AA) ANKAI^(OunhuriyetBürosu)-Çalışma ve Sos- yal Güvenlık Bakanı YaşarOkuyan. İş Güvencesi Ya- sa Tasansı'na destek arayışını sürdürürken ışvereıün tepkisı de devam ediyor. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkam Sinan Aygün, "el bombasma" benzettiği ta- sannın yasalaşması durumunda iş banşının bozula- cağı iddiasında bulundu. Okuyan, dün ATO Meclis Toplantısı'na kaülarak Iş Güvencesi Yasa Tasansı hakkında bilgi verdi. Iş- çilerin sendikaya üye olduklan için işten atılmasının "doğru biryaklaşmT obnadığını anlatan Okuyan, İş Güvencesi Yasa Tasansı'nda, işten çıkanbnanın hak- lı bir gerekçeye dayandınlmasının istendiğini ve bu- nun ispatının işverene ait oldugunu belirtti. Işyerinin "esas" alınması gerektiğini vurgulayan Okuyan, iş- yeri ohnadan sendikanın olamayacağını söyleyerek şu görüşleri dile getirdi: "Işyeri esasor. Örneğin bir işçi sizin mahnıza zarar veriyor, işletmenizezarar ve- riym,hırsızlıkyapıyor, 'İş Güvencesi Yasa Tasansı çık- tı, artık bunlar işten atümayacak' diyebirşeyohır mu? Tam tersme, bu yasa bu tip şeyieri çerceve ahma ab- yor." Konuşmasının ardından bazı ticaret odası üye- lerinin sorulannı yanıtlayan Okuyan, tasannın erte- lenmesinınya da rafa kaldınlmasının mümkün olma- dığını belırterek ticaret odası ve üyelerinden, görüş- lerini yazılı olarak aktarmalannı istedi. Aygün, işverenlerin ve tüccarlann tasanya karşı ol- duklannı belirterek "Bizfan tasanya karşı olmamızın nedeni canınuzm yanmasıdır" dedı. Tasannm "el bombasır> na benzediğini kaydeden Aygün, yasalaş- ması durumunda rekabet gücünün kalmayacağını söyleyerek iş banşının bozulacağı iddiasında bulun- du. Işçinin işten çıkanlırken "kıdenı tazminannınn ödenmesinden yana olduldannı vurgulayan Aygün, Okuyan'a seslenerek "Ne ohır, işçünizle bizün ara- mıza ginneyin" diye konuştu. BIRBAKIMA SERVER TANtLLt Yazarımızın yazısı teknik nedenlerden dolayı eJimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz. BaşvuranlarBOTAŞ 'ayollanıyor Doğalgaz sıkınîısı başladı Ekonomi Servisi - BOTAŞ Genel Müdürlüğü, Elektrik, Gaz ve Otobüs (EGO) Genel Müdürlü- ğü'ne, 4 bin 500'ü geçmemesı koşuluyla doğalgaz abonelik iznı verirken Ankara Büyükşehir Beledi- yesi, bu sayıyı aşmak için kendisıne müracaat eden yurttaşlan BOTAŞ'a göndermeye başladı. Bunun dur- duruhnası için noteraracılığıyla beledıyeye ihtarna- me çektiklerinı belırten BOTAŞ Genel Müdürü Gök- nan Yardım. bu oranın üzerinde yeni abonelığe izin vermelerinin mümkün obnadığım, sadece hastane, kışla ve camilere doğalgaz verebileceklenni söyle- di. Bu arada doğalgaz basıncının hızla düşmesi so- nucu dün gece Ankaralılann yüzde 40'ının gaz kul- lanamadığı, soğuk kış aylannda bunun sık sık ya- şanabıleceğı bildınldi. Birincil enerji tüketimi içinde payı hızla artan, ancak yeterli miktar- da ithal edılemeyen doğalgaz dağıöm yet- kısıııi elinde bulundu- ran belediyeler uyan- lara karşın abonelık- leri durdurmuyor. BOTAŞ yeni arz kay- naklan sağlamak ıçın çalışmalannı sürdü- rürken, kış aylannın başlaması nedenıyle başta ısınma amaçlı kullanıian doğalgazın yetersizliği nedenıy- le belediyelerin abo- nelikleri durdurması- nı istedi. BOTAŞ Ge- nel Müdürü Yardım, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin uyan- lara karşın abonelik- leri durdurmadığıni belirterek "Dağıtun yetkisinin iptali için başvurduk. Toplam 3 bm500Ankaranmağ- dur diye izin verdik. EGO ya 4 bin 500 abonefik için izin ver- dik. EGO da vatan- daşlan bize gönder- meye başladı. Biz de noterden yaa çektik. Hastane, kışla ve cami için doğalgaz verebili- riz. Ama yeni abone- Bğeizin vermemiz söz konusudeğB" diye ko- nuştu. Belediye, izin verilen sayıdaki abo- nelikten mevcut ısın- ma sisteminde tadilat yaparak doğalgaza geçmiş ve alternatif ısınma sistemi kulla- namayacak vatandaş- lann yararlanabilece- ğini daha önce açıkla- mıştı. Yeni şebeke dö- şenen Etimesgut, Sin- can ve Gölbaşı ilçe- leri verilen izinden ya- rarlanamayacak. Uîuslararası ilk doğalgaz flıan ANKARA (ANKA) - Türkiye'nın ılk uîuslara- rası petrol ve doğalgaz fuan ile kongresi olan "TURKIOG 2000", 16 Kasını'da başlayacak. Jeofizik Mühendisleri Odası, Türkiye Petrol Je- ologlan Derneği ile ITE- AFEKSUluslararası Ti- caret Fuarlan AŞ tara- findan düzenlenen 1. UîuslararasıPetrol ve Do- ğalgaz Fuan ve Kongre- si Enerji Bakanlığı, TPAOve BOTAŞ'ın des- teğiyle tstanbul Lütfü Kırdar Uîuslararası Kongre ve Sergi Sara- yı'nda gerçekleştirilecek. 18 Kasım'a kadar süre- cek olan fuann açılış ko- nuşmalannı Jeofizik Mü- hendisleri Odası Başka- nı AhmetErcan ile Tûrk Petrol Jeologlan Birliği Başkam MehmetÖzkan- fcyapacaklar. Kongreye, Eneni Bakanı Cumhur Ersûmer, ve Dünya Ban- kası Türkiye Sonımlusu AJa> r CMıibberde konuş- macı olarak kaolacaklar. Kongrenin ana hedefle- ri arasında, Türkiye'de yeruaraştırmasahalannı ortaya çıkarmak, gelece- ğin petrol araştırma ve ürün teknolojilerine yö- nelikbilgi birikiminipay- laşmakiçinpetrol endüst- risindekı yerbilımcileri bir araya getirmek bulu- nuyor. Fuara, aralannda Akfel. BP Amoco, Boru- san Makina, Eka, Emek Boru, Gaz deFrance, SO- CAR üe Shell'in de bu- lunduğu 130'un üzerin- de firma katılacak. Protokol jmzalandı 44 bin geçici işçiye kadro veriliyor ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Başbakan Bülent Ecevh, Köy Hiz- metleri Genel Müdürlü- ğü, Devlet Su Işleri (DSİ) Genel Müdürlüğü ile Ta- nm ve Köyışlen Bakan- lığı'nda geçici işçı statü- sünde çalışan yaklaşık 44 bin işçiye 2 Şubat2001 tanhınden itibaren sürek- h kadro verileceğini bil- dirdi. Türk-tş Başkam Bayram Meral Ecevit'e teşekkür ederek "İnanı- yorum ki bu arkadaşlan- nuzsaym başbakanımızm gösterdiği bu babacan ha- reketin karşüıgını vere- ceknr.Hiçbirzamanunut- mayacakur" dedi. Ecevit, Türk-Iş Başka- nı Bayram Meral ile bir- likte Başbakanlık'ta ko- nuya ilişkin açıklama yaptı. Ecevit, ilgili bakan- larve Türk-lş Genel Baş- kam Meral arasında bir protokol imzalandığını söyledi. Protokol gere- ğince halen geçici işçi statüsünde çalıştınlanla- nn sürekli işçi kadrolan- na aktanlacağını belirten Ecevit, "Ancak, 2000 yı- ünda 10 a\. 2001 yınnda 11 ay çahşnnlacaklar, 2002 vılından itibaren ise çalışmalan sürekli ola- cakör" dedı. Ecevit, ilgili kamu ku- rumlan ve yetkıli sendi- kalann hizmetin aksama- ması için gereklı önlem- leri alacaklannı dile ge- tirerek böylece geçici iş- çilerin yaklaşık 30 yıl- dan bu yana süregelen is- temlerinin karşılanacağı- nı kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle