Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURlYET 21 EKİM 2000 CUMARTESİ
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ StRMEN
'Ahlak Hamlesi' Olamaz
Oktay Ekşj, artık bizim mesleğin duayenlerin-
den biri olmuş, deneyimli, usta bir gazeteci ya-
zar. Meslek etiği konusundaki titizliği, onun "öa-
sın Konseyi"fikrini ortaya atıp, kuruculan arasın-
da yer almasına neden olmuştur.
Kendisini ve eşini tanıyanlar, ailenin de bu ko-
rıularda çok duyarlı olduğunu bilirter.
Kısacası, etik konusunu sıkça gündeme getir-
mesi yadırganacak bir kişi değil Sayın Ekşi.
Nitekim 13 Ekim tarihli yazısında da "Bir Ah-
lak Hamlesi Gerekli" diyor ve Algan Hacaloğ-
lu'nun TBMM'ye sunduğu, ama sonra unutul-
muş görünen "Siyasi Ahlak Yasası"na atıfta bu-
lunuyordu.
Böyle bir öneriye karşı çıkmak mümkün değil.
Zaten toplumun geniş kesimleri de ahlakın çö-
küşünden yakındığına göre...
Bu yakınmaların yeni olmadığını, bizim toplu-
mumuzda da başkalarında da yüz, hatta binyıl-
lardır ahlaki çöküşten yakınıldığını belirtmeye ge-
rek yok.
Kanuni döneminde Fuzufi de ahlakî çöküşten
yakınıyordu, Murat IV'e devletin nasıl kurtanla-
cağı konusundarisalesunmuş olan Koçi Bey de.
•••
Yüzyıllardır ahlak yakınma konusu ediliyorsa
eğer, o zaman onun arkasında olan ve o değer-
leri etkileyen öğelere bakmak gerek. Yoksa ger-
çekleri görmemiz olanaksızlaşır.
Hemen belirtelim, herşeyin "özallaştınldığı"bir
toplumda, en yüce değer para olmuşsa, devle-
tin bir numaraları bile "Müslümanın zenginini
sevdiğini" söylüyor, "Benim memurum işini bi-
lir" diyerek devletin elemanlanna rüşvet kapısını
işaret ediyorsa, birbiri ardına Çankaya'ya otu-
ranlann soyadını taşıyacak kadar yakınlan, do-
lap, dalavere ve suçlarıyla ün salıyorlarsa, yasa-
laria ahlaki değerleri egemen kılmak olanaksız-
dır.
Kazancın, üretimin, yaratmanın karşılığı olma-
dığı, emeğin yüce değer sayılmadığı, "işbitirici",
"köşe dönücü" düzende ahlaki değerier hep ye-
nilmeye mahkûmdur.
Salt Türkiye'ye özgü değil bozukluk, paranın en
yüce değer olduğu, sermayenin önündeki tüm
engelleri kaldırmanın baş hedef haline geldiği kü-
reselleşme ortamında ahlak, bütün dünyada bir
yakınma konusu haline gelmiştir. Yolsuzluklar her
yerde artmakta, siyasilerin kokuşmuşlukları ve
sermaye ile içli dışlılıkları, her yerde şikâyet ko-
nusu olmaktadır.
Ancak kabul etmemiz gerekir ki bizim durumu-
muz gelişmiş demokrasilerden biraz daha fark-
lı.
Oralarda daakıl almaz çirkinlikler ve yolsuzluk-
lar oluyor, ama bunlar ortaya çıktıklannda yaptı-
rım uygulanıyor, kanunlar bunu gerektiriyor.
işte tam bu noktada "Ekşi haklı, bizde de bu
kurumlan oluşturup, pekiştirerekyaşama geçir-
mek için kollan sıvamalıyız; 'Siyasi Ahlak Yasa-
sı' da bu konuda iyi bir girişimdir" denebilir.
Ne var ki, sorun o kadar basit değil. Demokra-
tik kurumlar o toplumun demokratik kültürü ile
beslenip, desteklenebiliyorlarsa ayakta kalabi-
lirler.
Siyasi ahlak yasası gibi kurum ve yaptınmlann
bir anlam ifade etmeleri de, ancak halkın duyar-
lılığı ile buluşup, birieşmelerine bağlıdır.
Bakmayın siz insanlann hep ahlaktan yakınma-
lanna ve "Sallandıracaksın 3-5 kişiyi, bakgör..."
yollu konuşmalarına.
Aslında, toplumun ahlak konusunda, kadının
donu dışında fazla bir duyarlılığı yok.
Arada bir göstermelik günah keçilerine söve-
rek adam olmuyor toplum.
Bu davranışın nedeni toplumun ahlaksız olma-
«sı değil kuşkusuz.
Eğer bir topluma ahlaka uyarak, yani çalma-
dan, çaltşarak doyma imkânı sağlarsanız, onun
bireylerinin ahlaklı olması, toplumsal ahlaki ko-
ruyan mekanizmalann daha iyi çalışması müm-
kün olur.
Ama eğer ahlaki olan, yani üreten, çalışan aç
kalıyor, hırsız doyuyorsa o zaman ne vaaz para
eder ne kanun...
Söyler misiniz Türkiye'de kim aç kalıyor, kim
lüks içinde yaşıyor.
Böyle bir toplum bu durumda ahlak hamlesi
yapabilir mi?
Nedersiniz?..
Uygulama tarikatlara yarayacak
Hac kararnanıesi
tarbşma yarattı
BAHAR
TANRISEVER
ANKARA-Pazarbü-
yüklüğu 126 milyon do-
lara ulaşan hac organi-
zasyonunun "serbestre-
kabet ortamında yapü-
jnası" gerekçesiyle geti-
rilen yeni düzenJemenin
tarikatlann işine yaraya-
cağı belirtiliyor. Tarikat-
lann. uygulama nede-
niyle yeterli sayıda hacı
adayı bulmakta zorluk
çeken seyahat acentele-
rine "betirli bir pay al-
ma" koşuluyla yolcu
bulma önerisi götürdük-
leri bildirildi. Bazı tari-
katlann ise kendi seya-
hat acenteleri olduğu
anımsatılırken, turizm-
cilerin büyük tepki gös-
terdikleri, düzenleme
aleyhine yargı yoluna
başvuracakları belirtildi.
Yeni mevzuatdeğişik-
liğiyle hacı adaylannın
yolculuklannj yapacak-
lan kunımu seçmeleri
serbest bırakıldı. Diya-
net Işleri Başkanlığı ge-
çen yıllarda 60 büı kişi-
lik kontenjanın 40 bini-
ni kendisi taşıyor, kalan
20 bininin de gerekli ko-
şullan taşıyan seyahat
acenteleriyle gönderil-
mesine izin veriyordu.
2000 yılında hacı olmak
için toplam 120 bin kişi
başvunıda bulundu. Uy-
gulamaya göre gelecek
yıl 70 bin kişi kurayla
belirlenerek hacca gide-
cek. Hacı adaylan Diya-
net aracılığıyla gitmek
isterlerse 1800dolar, tu-
rizm acentelerini seçer-
lerse 1950 dolar ödeye-
cekler.
Verheugen, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik görüşmeleri için gereken kriterleri henüz yerine getirmediğini söyledi
'2001 gerçekçî değU'BRUKSEL (AA) - AB Komisyo-
nu'nun genişlemeden sorumlu üye-
si Günter Verheugen, Türkiye'nin
AB'ye tam üyelik müzakerelerinin
200 L yılı sonunda başlaması bek-
lentısinın gerçekçi olmadığını belir-
terek Türkiye'nin henüz Kopenhag
kriterlerini tatmin etmediğinin taraf-
larca bilindiğini söyledi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yar-
dımcısı Mesut Yılmaz. Brüksel te-
maslan çerçevesinde dün Verhe-
ugen ile bir araya geldi. Verheugen,
toplantıda Türkiye-AB ilişkilerinde-
ki son durumu değerlendirdiklerini,
AB Komisyonu tarafından 8 Ka-
sım'da açıklanacak Katılım Ortaklı-
ğı Belgesi'nin iki tarafiçin de büyük
önem taşıdığını belirterek Türkiye-
Yunanistan ilişkilerindeki yapıcı ge-
lişmelerden duyduğu memnuniyeti
ifade etti.
Yılmaz da görüşmede mali işbir-
• AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Verheugen, ölüm
cezası konusunun bir önkoşul olmamakla birlikte önem
taşıdığına dikkati çekti ve Ankara hükümetinin programının
hayata geçirilmesinin Türkiye-AB ilişkilerinde önemli etken
olacağını söyledi.
liği konusuna dikkat çektiğini ve
Türkiye'ye diğer adaylarla aynı dü-
zeyde, ayınmcıhk yapıknadan mali
yardımda bulunulması, AB'nin bu
alanda yükümlülüklerini yerine ge-
tirmesi talebinde bulunduğunu bil-
dirdi.
Verheugen, bir gazetecinin soru-
su üzerine, Türkiye'nin AB'ye tam
üyelik müzakerelerinin 2001 yılı so-
nunda başlaması beldentisinin ger-
çekçi olmadığını, bu tarihte AB'nin
hazır olamayacağını söyledi ve Tür-
kiye'nin henüz Kopenhag kriterleri-
ni tatmin etmediginin taraflarca bi-
lindiğini ve kabul edildiğini anlattı.
Verheugen, ölüm cezası konusunun
da bir önkoşul olmamakla birlikte
önem taşıdığına dikkati çekti ve An-
kara hükümetinin programının ha-
yata geçirilmesinin Tüıkiye-AB iliş-
kilerinde önemli etken olacağını
söyledi.
Yılmaz, yaptığı basın toplantısın-
da, tam üyelik müzakerelerinin baş-
langıcı konusunda bir tarih zikret-
menin spekülasyon olacağını belirt-
ti. Yılmaz, "Biz hedefkri ne kadar
çabukgerçekleştirirsek süreo kadar
kısalır. Bu bizim performansunıza
bağlı olacakür" dedi. Yunanistan'ın
öteden beri bilinen bazı talepleri ol-
duğunu belirten Yılmaz, "tnanıyo-
rum ki Türldye ile Yunanistan ara-
smda şu andaki karşıhkh anlayış ve
iyi niyet ortamı devatn ettiği takdir-
de bu sonınlar aşüır" diye konuştu.
Verheugen ile görüşmesinde Türki-
ye-AB ilişkilerinin mali boyutu üze-
rinde ısrarla durduğunu belirten Yd-
maz, şöyle konuştu:
"Biz AB'den bugüne kadar hiçbir
ciddi mali destek görmedik. Gfim-
rük büüği çerçevesinde vaat edilen
destekdesağlanmamışnr. Buna rağ-
men 5 yüdır gûmrük birliğini ırygu-
luyoruzvebuTûrkekonomisineağır
yüWergetirdi.AB ileticaretaçıgımız
rekor dûzeye çdctL"
Yılmaz, dün AB Komisyonu'nun
çahşma ve sosyal ışlerden sorumlu
üyesı Anna Diamantopoulou ile de
görüştü. Yılmaz, temaslannı ta-
mamladıktan sonra dün akşam
Brüksel 'denaynldı.
Cünter Verheugen
Türkiye
yeterince
ilerlemedi'
FRANKFURT (Cumhuriyet
Bûrosu) -AB Komisyonu
Genişlemeden Sorumlu
Komiseri Günter Verheugen,
Avrupa Birliği'nin genişleme
çerçevesinde aday ülkelerden
10'unun 2005 yüına kadar üye
olabileceğini açıkladı.
Frankfurter Allgemenie
Zeitung'da yer alan habere göre,
Türkiye'de üyelik için siyasi ve
toplumsal gelişmelerin yeterince
ilerlemediğinı belirten
Verheugen, Türkiye'nin üyelik
için işbirliği programını da
henüz onaylamadığına dikkat
çekti. Türkiye'nin ne zaman
üyelik görüşmelerine hazır
olacağjnı kendisinin de
bilmediğini açıklayan AB
Komiseri, "Ben 2005 yüına
kadar görevde olursam. Türkiye
ile görüşmelerin eğer başka bir
Türkiye üe karşı karşrya isek
yapdmastnı önereceğjhn" diye
konuştu. Kıbns'm AB adayhğına
iyünser baktığına dikkat çeken
Verheugen, Birleşmiş
Milletler'in, adaylık
görüşmelerinin Kıbrıs
sorunundaki gelişmelere
bağlarunasi önerısinin başanlı
sonuç vereceği yolundaki
beklentilere temkinli yaklaştığını
belirtti.
Park Holding, Sabah Yayıncılık A.Ş.'nin yüzde 32'lik hissesini satın aldı
Ciner, Sabah'a ortak olduEkonomi Servisi - Park
Holding, Medya Holding
bünyesinde faaliyet gösteren
Sabah Yayıncılık'ın yüzde 32
hissesini satın aldı. Medya
Holding'in sahibi Dinç Bflgin,
holding bünyesinde faaliyet
gösteren Sabah Yayıncılık
A.Ş.'ye ait A grubu 10 trilyon
511 milyar 843 milyon 760 bin
hissenin yüzde 32'sini Turgay
Ciner'in sahibi olduğu Park
Holding'e devretti.
Park Holding, Sabah
Yayıncılık'a ait hisselerden 3
milyar 300 milyon adedini
Penye Lux Tekstil Sanayi ve
Ticaret A.Ş., Park Marina
tşletmeciliği Turizm Denizcilik
A.Ş. ve Park Savunma Sanayii
Otomotiv, Tekstil, Gıda, tnşaat,
Ziraat, Tıbbi ve Kimyevi
Malzeme ve Ekipmanlan
Ticaret AıŞ.'ye eşit olarak
dağıtarak; her bir 1 mih/ar 100
milyon hisseyi 3 trilyon 575
milyar lira bedelle satm aldı.
Holding'in patronu Turgay
Ciner, 1 milyar 650 bin adet
hisseyi de 5 trilyon 362 milyar
500 milyon bedelle namına
aldı. Sabah Yaymcüık'ın 1
milyar 320 milyon adet hissesi
Park Holding'in patronu
Turgay Ciner'in
hızhyükseUşi
Park Holding'in sahibi Turgay Ciner,
otomobil alım-satımıyla başladığı iş
hayatında hızla yükseldi. Adı Susuriuk
dosyasında geçen Ciner, özelleştirme •
kapsanundaki şirketlere özel ilgi gösterdi.
Türkiye'nin en kârlı KlT'lerinden
HAVAŞ'ı 1995 yılında satın aldı. Bunun
dışında Sajnsun-Ordu-Sinop elektrik
dağıtım şebekesi, Çayırhan Kömür
Madeni, Kemer Marina, Hopa Limanı,
Ceylan Tekstil ve Penyelûks'ün sahibi
oldu. ParkHolding'insahibiTurgay Ciner, özeflestir-
me kapsamındaki şirketlere özel ilgi gösterdi
de 4 trilyon 290 milyar lira
bedelle Erhan Aygün'e satıldı.
Sabah Yayıncılık'ın ödenmiş
sermayesi 33 trilyon lira olarak
biliniyor. Ciner, Sabah
Pazarlama A.Ş.'nin tamamı
ödenmiş 1 milyar 100 milyon
hisesinin de yüzde 77. 3'ünü
satm aldı. Sabah Pazarlama
A.Ş.'nin kalan hisselerini de
Aygün satın aldı.
MEDYA HOLDİNG
Grubun
diğer
şirketleri
- Yeni Binyıl gazetesi
- Sabah gazetesi
- Aktüel dergisi
- Takvün gazetesi
- Bugün gazetesi
- Dergi grubu
-atv
-Kanalö
- Kiss FM-Radyo Sport
-Bravo
- Etibank (Ana ortak. Ban-
kannı Koçbank'a satışı gûn-
demde)
- Demirbank (Ortaklık)
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
'Söylev zorunlu
ders olarak
okutuisun'
tstanbul Haber Servisi -
Atatürkçü Düşünce Der-
neği (ADD) Kadıköy Şu-
besi üyeleri, Cunihuri-
yet'in kuruluşunun 77. yıl-
dönümünde Mustafa Ke-
mal Atatürk ün "Söy-
lev''inin, okullarda zorun-
lu ders olarak okutulması
için, 28 Ekim Cumartesi
günü saat 08.00'den 29
Ekim Pazar günü 08.00'e
kadar aralıksız Söylev'i
okuyacaklar.
ADD üyeleri, Kadıköy
Anadolu Lisesi Konferans
Salonu'nda Söylev'in ta-
mamihı okuduktan sonra
Kadıköy Meydanı'ndaki
Cumhuriyet kutlamalanna
katılacaklar. ADD yetkili-
leri, eylemlerine üniversi-
te öğrencilerinin, çeşitli
sendikalann ve bazı sivil
toplum örgütlerinin de
destek verdiğini belirttiler.
Ulusumuzun, Kurtuluş
Savaşı ve Mustafa Ke-
mal' in devrimleriyle maz-
lum uluslara önder olması
gerektiğini ifade eden
ADD Kadıköy Şubesi
Gençlik Komisyonu Baş-
kanı Cemal Korkmaz,
ADD gençleri olarak
Cumhuriyet devrimine sa-
hip çıktıklannı vurguladı.
Korkmaz, "Gençterimizin
çoğu milli mücadele tari-
himiz hakkında yeterli bil-
giyesahipdeğiL Neyazık ki
büyük önder Mustafa Ke-
mal'in kaleminden çıkan,
o günleri en iyi anlatan ki-
taba ilgi göstermiyorlar.
Mustafa Kemal devrimle-
rine yoğun saldınlann sür-
duğü bu dönemde, 8 yılhk
eğitimden sonra da Söy-
lev'in zorunlu ders olarak
okutulmasını istiyonız"
diye konuştu.
CHP'lı gençlerin geçen
yıl aynı eylemi yapmak is-
tediİderini, ancak polis ta-
rafından engellendiklerini
anımsatan Gençlik Ko-
misyonu Başkan Yardım-
cısı lnan Kahraman ise
"Bu oiayı büyük bir talih-
sizuk olarak anımsıyoruz.
Ancak bu yıl gençlerin
Mustafa Kemal'in Söy-
lev'ini okumasuu hiçbir
güç engelleyemez" diye
konuştu.
oralcalislar@yahoo.com
Her "Ermeni soykınmı" sözcükleri-
nin önüne "sözde" denmesi ne anla-
ma geliyor? Bütün TV'ler, gazeteler
"sözde" diyerek başlıyorlar. Aslında
böylesine netameii bütün konularda
benzer bir ortak tutum içine giriliyor.
Eğer birisi bu havadan farklı bir tutum
gösterirse hemen "vatan haini" dam-
gası yiyor. Türkiye'ye yön veren temel
mantık, tam tek tip bir mantık. Ben ne
dersem onu tekrar edeceksin mantı-
ğ'.
Türk medyası bu konuda oldukça
iyi eğitilmiş izlenimi veriyor. Şimdiki
moda '"sözde." Daha önce Kardak
kayalıklan krizi sırasında, Kürt soru-
nunda, Öcalan'ın yakalanmasında
hep benzer tek tip habercilik esas ol-
du. Birisi "Bölücübaşı" mı diyor, he-
men herkes onun arkasında hizaya
giriyor. Hep birlikte ortak bir koro ha-
linde konuşmaya, yazmaya başlıyo-
ruz.
ABD Kongresi'nde Kongre Başka-
nı tasanyı geri çekti ya, şimdi zafer ka-
zanmış havasına girildi. Tarihteki Er-
meni sorunu, ABD Kongresi tasanyı
Ermeni Konusundaki Devekuşu
gündeme alıp oylasaydı da, oylama-
saydı da vardı ve bundan sonrada ol-
maya devam edecek. Birileri sözde
de, gözde de dese Ermeni soykınmı
iddialan, belge ve bilgileriyle bir şekil-
de zaman zaman dünyanın gündemi-
ne gelecek.
Zaten bu konudaki bağnazlık için
tarihe dönmeye gerek yok. Bu ülke-
de Başbakanlık yapmış bir parti Ge-
nel Başkanı Tansu Çiller, '"30 bin Er-
meni'yi hemen sürelim" demedi mi?
Buna kaç kişi tepki gösterdi. ABD
Kongresi'nin tasansıyla yeri göğü in-
letenler, Çiller'in sözlerinden rahatsız-
lık duydularmı? İşte bu devekuşu mil-
lıyetçiliği, bu ülkenin başına çok işler
açtı. Kendi kötülüğünü görmeyerek
bir kavanozun içinde yaşıyorsun ve
kendi kendinin mutlu ve haklı olduğu-
nu sanıyorsun.
Profesör Halil Berktay, iki hafta ön-
ce Radikal'de Neşe Düzel'le konuş-
masında, bu devekuşu mantığını eleş-
tirmiş ve bazı tarihsel gerçeklere işa-
ret etmişti. Birçok insanın kafasında-
ki tereddütleri gideren, konuya bilim-
sel bir derinlik kazandıran bu söyleşi,
beklendiği gibi bazı çevrelerin de tep-
kisini gördü. Halil Berktay'ı cadı kaza-
nına atıp kaynatmak gerektiğini söy-
leyenler bile çıktı. Onun üniversitesin-
den atılmasını isteyen McChartyciler
hemen devreye girdiler.
Halil Berktay, dünkü Milliyet gaze-
tesinde Şahin Alpay'ın sorulanna ce-
vap vererek tezlerini biraz daha aç-
mak olanağını buldu. Berktay, kendi-
sine vatan haini diyenlere şu karşılığı
verdi: "Bana 'vatan haini
1
diyenlerin,
'içimizdeki düşman' diye nedefgös-
terenlerin, ne fıkir, ne bilim özgüriüğü,
ne üniversite özerkliği diye birmese-
lesi olmadığı apaçık görülüyor. Bir bi-
lim adamının sadece ve sadece ger-
çeğe saygı duygusuyla hareketetme-
si, herhalde onlara çok yabancı. De-
mokrasi sadece bir kanuni garantiler
meselesi değil, aynı zamanda bir üs-
lup meselesi... Aykın bir fıkir söylen-
diğinde ilk ve otomatik reaksiyon, 'va-
tan haini' olursa, bu hoyratlıkkarşısın-
da iç ortam o kadargerilirki, orada ne
demokrasi bannabilir ne de bilimin
serinkanlı sesi. Belki de bunu istiyor-
lar."
Berktay'ın "Belkide bunu istiyorlar"
vurgusu önemli. Bu ülkede iç gerilimin
artmasından prim yapan, şiddete da-
yalı iç ortamda sırtını şiddete ve kor-
kutmaya dayayarak etrafa korku sa-
çan bir saldırganlar grubu oluştu. Her-
kesi susturmak istiyorlar, herkesi ken-
dileri gibi düşünmeye zorluyorlar.
Farklılıklan ise sindirmeye çalışıyorlar.
Bu ortamda prim yapıyorfar, güçleri
kuvvetleri artıyor.
Prof. Berktay'ın dikkat çektiği bir
başka nokta ise çok önemli tartışma-
lara ışık tutuyor. Zamanın ittihat Terak-
ki iktidannın Dahiliye Nazın Talat Pa-
şa'nın telgrafı, toplu katliamlardaki
devlet rolünü gün ışığına çıkanyor. Ta-
lat Paşa Diyarbakır Valisi'ne çektiği
telgrafta Ermenilerin toplu halde öl-
dürüldüklerini doğruluyor, ancak Er-
meni olmayan başka Hıristiyanlann
öldürülmesine izin veımiyoruz diyor.
Ermenilere uygulanan sürgün ve kat-
liamın ise "inzibati ve siyasi" bir ön-
lem olduğunu vurgulamayı da ihmal
etmiyor. Berktay, bu belgenin tarihini,
nerede yayımlandığını da gözler önü-
ne seriyor.
O, bir bilim adamı namusuyla var
olanın ne olduğunu ortaya koymaya
çalışıyor. Ne yapsaydı? Bildiğini bir
yana bırakıp bugünün etkili ve yetkili
güçlerine yaranmak için "sözde" di-
yenlerin korosuna mı katılsaydı?
Ermeni tasansının ABD Kongre-
si'nde gündemden çıkanlması iyi ol-
du. Şimdi, bırakalım Amerikalılan da
biz kendi gerçekliğimiz içinde kendi
tarihimizi, milliyetçi ön yargılardan
uzak, bilimsel bir mantıkla inceleye-
lim. Emrıeni tarihçileriyle Türk tarihçi-
leri bir araya gelip gerçeğin ortaya çı-
kanlması için birlikte çalışsınlar.