25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURlYET 21 EKİM 2000 CUMARTESİ HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ StRMEN 'Ahlak Hamlesi' Olamaz Oktay Ekşj, artık bizim mesleğin duayenlerin- den biri olmuş, deneyimli, usta bir gazeteci ya- zar. Meslek etiği konusundaki titizliği, onun "öa- sın Konseyi"fikrini ortaya atıp, kuruculan arasın- da yer almasına neden olmuştur. Kendisini ve eşini tanıyanlar, ailenin de bu ko- rıularda çok duyarlı olduğunu bilirter. Kısacası, etik konusunu sıkça gündeme getir- mesi yadırganacak bir kişi değil Sayın Ekşi. Nitekim 13 Ekim tarihli yazısında da "Bir Ah- lak Hamlesi Gerekli" diyor ve Algan Hacaloğ- lu'nun TBMM'ye sunduğu, ama sonra unutul- muş görünen "Siyasi Ahlak Yasası"na atıfta bu- lunuyordu. Böyle bir öneriye karşı çıkmak mümkün değil. Zaten toplumun geniş kesimleri de ahlakın çö- küşünden yakındığına göre... Bu yakınmaların yeni olmadığını, bizim toplu- mumuzda da başkalarında da yüz, hatta binyıl- lardır ahlaki çöküşten yakınıldığını belirtmeye ge- rek yok. Kanuni döneminde Fuzufi de ahlakî çöküşten yakınıyordu, Murat IV'e devletin nasıl kurtanla- cağı konusundarisalesunmuş olan Koçi Bey de. ••• Yüzyıllardır ahlak yakınma konusu ediliyorsa eğer, o zaman onun arkasında olan ve o değer- leri etkileyen öğelere bakmak gerek. Yoksa ger- çekleri görmemiz olanaksızlaşır. Hemen belirtelim, herşeyin "özallaştınldığı"bir toplumda, en yüce değer para olmuşsa, devle- tin bir numaraları bile "Müslümanın zenginini sevdiğini" söylüyor, "Benim memurum işini bi- lir" diyerek devletin elemanlanna rüşvet kapısını işaret ediyorsa, birbiri ardına Çankaya'ya otu- ranlann soyadını taşıyacak kadar yakınlan, do- lap, dalavere ve suçlarıyla ün salıyorlarsa, yasa- laria ahlaki değerleri egemen kılmak olanaksız- dır. Kazancın, üretimin, yaratmanın karşılığı olma- dığı, emeğin yüce değer sayılmadığı, "işbitirici", "köşe dönücü" düzende ahlaki değerier hep ye- nilmeye mahkûmdur. Salt Türkiye'ye özgü değil bozukluk, paranın en yüce değer olduğu, sermayenin önündeki tüm engelleri kaldırmanın baş hedef haline geldiği kü- reselleşme ortamında ahlak, bütün dünyada bir yakınma konusu haline gelmiştir. Yolsuzluklar her yerde artmakta, siyasilerin kokuşmuşlukları ve sermaye ile içli dışlılıkları, her yerde şikâyet ko- nusu olmaktadır. Ancak kabul etmemiz gerekir ki bizim durumu- muz gelişmiş demokrasilerden biraz daha fark- lı. Oralarda daakıl almaz çirkinlikler ve yolsuzluk- lar oluyor, ama bunlar ortaya çıktıklannda yaptı- rım uygulanıyor, kanunlar bunu gerektiriyor. işte tam bu noktada "Ekşi haklı, bizde de bu kurumlan oluşturup, pekiştirerekyaşama geçir- mek için kollan sıvamalıyız; 'Siyasi Ahlak Yasa- sı' da bu konuda iyi bir girişimdir" denebilir. Ne var ki, sorun o kadar basit değil. Demokra- tik kurumlar o toplumun demokratik kültürü ile beslenip, desteklenebiliyorlarsa ayakta kalabi- lirler. Siyasi ahlak yasası gibi kurum ve yaptınmlann bir anlam ifade etmeleri de, ancak halkın duyar- lılığı ile buluşup, birieşmelerine bağlıdır. Bakmayın siz insanlann hep ahlaktan yakınma- lanna ve "Sallandıracaksın 3-5 kişiyi, bakgör..." yollu konuşmalarına. Aslında, toplumun ahlak konusunda, kadının donu dışında fazla bir duyarlılığı yok. Arada bir göstermelik günah keçilerine söve- rek adam olmuyor toplum. Bu davranışın nedeni toplumun ahlaksız olma- «sı değil kuşkusuz. Eğer bir topluma ahlaka uyarak, yani çalma- dan, çaltşarak doyma imkânı sağlarsanız, onun bireylerinin ahlaklı olması, toplumsal ahlaki ko- ruyan mekanizmalann daha iyi çalışması müm- kün olur. Ama eğer ahlaki olan, yani üreten, çalışan aç kalıyor, hırsız doyuyorsa o zaman ne vaaz para eder ne kanun... Söyler misiniz Türkiye'de kim aç kalıyor, kim lüks içinde yaşıyor. Böyle bir toplum bu durumda ahlak hamlesi yapabilir mi? Nedersiniz?.. Uygulama tarikatlara yarayacak Hac kararnanıesi tarbşma yarattı BAHAR TANRISEVER ANKARA-Pazarbü- yüklüğu 126 milyon do- lara ulaşan hac organi- zasyonunun "serbestre- kabet ortamında yapü- jnası" gerekçesiyle geti- rilen yeni düzenJemenin tarikatlann işine yaraya- cağı belirtiliyor. Tarikat- lann. uygulama nede- niyle yeterli sayıda hacı adayı bulmakta zorluk çeken seyahat acentele- rine "betirli bir pay al- ma" koşuluyla yolcu bulma önerisi götürdük- leri bildirildi. Bazı tari- katlann ise kendi seya- hat acenteleri olduğu anımsatılırken, turizm- cilerin büyük tepki gös- terdikleri, düzenleme aleyhine yargı yoluna başvuracakları belirtildi. Yeni mevzuatdeğişik- liğiyle hacı adaylannın yolculuklannj yapacak- lan kunımu seçmeleri serbest bırakıldı. Diya- net Işleri Başkanlığı ge- çen yıllarda 60 büı kişi- lik kontenjanın 40 bini- ni kendisi taşıyor, kalan 20 bininin de gerekli ko- şullan taşıyan seyahat acenteleriyle gönderil- mesine izin veriyordu. 2000 yılında hacı olmak için toplam 120 bin kişi başvunıda bulundu. Uy- gulamaya göre gelecek yıl 70 bin kişi kurayla belirlenerek hacca gide- cek. Hacı adaylan Diya- net aracılığıyla gitmek isterlerse 1800dolar, tu- rizm acentelerini seçer- lerse 1950 dolar ödeye- cekler. Verheugen, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik görüşmeleri için gereken kriterleri henüz yerine getirmediğini söyledi '2001 gerçekçî değU'BRUKSEL (AA) - AB Komisyo- nu'nun genişlemeden sorumlu üye- si Günter Verheugen, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik müzakerelerinin 200 L yılı sonunda başlaması bek- lentısinın gerçekçi olmadığını belir- terek Türkiye'nin henüz Kopenhag kriterlerini tatmin etmediğinin taraf- larca bilindiğini söyledi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yar- dımcısı Mesut Yılmaz. Brüksel te- maslan çerçevesinde dün Verhe- ugen ile bir araya geldi. Verheugen, toplantıda Türkiye-AB ilişkilerinde- ki son durumu değerlendirdiklerini, AB Komisyonu tarafından 8 Ka- sım'da açıklanacak Katılım Ortaklı- ğı Belgesi'nin iki tarafiçin de büyük önem taşıdığını belirterek Türkiye- Yunanistan ilişkilerindeki yapıcı ge- lişmelerden duyduğu memnuniyeti ifade etti. Yılmaz da görüşmede mali işbir- • AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Verheugen, ölüm cezası konusunun bir önkoşul olmamakla birlikte önem taşıdığına dikkati çekti ve Ankara hükümetinin programının hayata geçirilmesinin Türkiye-AB ilişkilerinde önemli etken olacağını söyledi. liği konusuna dikkat çektiğini ve Türkiye'ye diğer adaylarla aynı dü- zeyde, ayınmcıhk yapıknadan mali yardımda bulunulması, AB'nin bu alanda yükümlülüklerini yerine ge- tirmesi talebinde bulunduğunu bil- dirdi. Verheugen, bir gazetecinin soru- su üzerine, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik müzakerelerinin 2001 yılı so- nunda başlaması beldentisinin ger- çekçi olmadığını, bu tarihte AB'nin hazır olamayacağını söyledi ve Tür- kiye'nin henüz Kopenhag kriterleri- ni tatmin etmediginin taraflarca bi- lindiğini ve kabul edildiğini anlattı. Verheugen, ölüm cezası konusunun da bir önkoşul olmamakla birlikte önem taşıdığına dikkati çekti ve An- kara hükümetinin programının ha- yata geçirilmesinin Tüıkiye-AB iliş- kilerinde önemli etken olacağını söyledi. Yılmaz, yaptığı basın toplantısın- da, tam üyelik müzakerelerinin baş- langıcı konusunda bir tarih zikret- menin spekülasyon olacağını belirt- ti. Yılmaz, "Biz hedefkri ne kadar çabukgerçekleştirirsek süreo kadar kısalır. Bu bizim performansunıza bağlı olacakür" dedi. Yunanistan'ın öteden beri bilinen bazı talepleri ol- duğunu belirten Yılmaz, "tnanıyo- rum ki Türldye ile Yunanistan ara- smda şu andaki karşıhkh anlayış ve iyi niyet ortamı devatn ettiği takdir- de bu sonınlar aşüır" diye konuştu. Verheugen ile görüşmesinde Türki- ye-AB ilişkilerinin mali boyutu üze- rinde ısrarla durduğunu belirten Yd- maz, şöyle konuştu: "Biz AB'den bugüne kadar hiçbir ciddi mali destek görmedik. Gfim- rük büüği çerçevesinde vaat edilen destekdesağlanmamışnr. Buna rağ- men 5 yüdır gûmrük birliğini ırygu- luyoruzvebuTûrkekonomisineağır yüWergetirdi.AB ileticaretaçıgımız rekor dûzeye çdctL" Yılmaz, dün AB Komisyonu'nun çahşma ve sosyal ışlerden sorumlu üyesı Anna Diamantopoulou ile de görüştü. Yılmaz, temaslannı ta- mamladıktan sonra dün akşam Brüksel 'denaynldı. Cünter Verheugen Türkiye yeterince ilerlemedi' FRANKFURT (Cumhuriyet Bûrosu) -AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen, Avrupa Birliği'nin genişleme çerçevesinde aday ülkelerden 10'unun 2005 yüına kadar üye olabileceğini açıkladı. Frankfurter Allgemenie Zeitung'da yer alan habere göre, Türkiye'de üyelik için siyasi ve toplumsal gelişmelerin yeterince ilerlemediğinı belirten Verheugen, Türkiye'nin üyelik için işbirliği programını da henüz onaylamadığına dikkat çekti. Türkiye'nin ne zaman üyelik görüşmelerine hazır olacağjnı kendisinin de bilmediğini açıklayan AB Komiseri, "Ben 2005 yüına kadar görevde olursam. Türkiye ile görüşmelerin eğer başka bir Türkiye üe karşı karşrya isek yapdmastnı önereceğjhn" diye konuştu. Kıbns'm AB adayhğına iyünser baktığına dikkat çeken Verheugen, Birleşmiş Milletler'in, adaylık görüşmelerinin Kıbrıs sorunundaki gelişmelere bağlarunasi önerısinin başanlı sonuç vereceği yolundaki beklentilere temkinli yaklaştığını belirtti. Park Holding, Sabah Yayıncılık A.Ş.'nin yüzde 32'lik hissesini satın aldı Ciner, Sabah'a ortak olduEkonomi Servisi - Park Holding, Medya Holding bünyesinde faaliyet gösteren Sabah Yayıncılık'ın yüzde 32 hissesini satın aldı. Medya Holding'in sahibi Dinç Bflgin, holding bünyesinde faaliyet gösteren Sabah Yayıncılık A.Ş.'ye ait A grubu 10 trilyon 511 milyar 843 milyon 760 bin hissenin yüzde 32'sini Turgay Ciner'in sahibi olduğu Park Holding'e devretti. Park Holding, Sabah Yayıncılık'a ait hisselerden 3 milyar 300 milyon adedini Penye Lux Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş., Park Marina tşletmeciliği Turizm Denizcilik A.Ş. ve Park Savunma Sanayii Otomotiv, Tekstil, Gıda, tnşaat, Ziraat, Tıbbi ve Kimyevi Malzeme ve Ekipmanlan Ticaret AıŞ.'ye eşit olarak dağıtarak; her bir 1 mih/ar 100 milyon hisseyi 3 trilyon 575 milyar lira bedelle satm aldı. Holding'in patronu Turgay Ciner, 1 milyar 650 bin adet hisseyi de 5 trilyon 362 milyar 500 milyon bedelle namına aldı. Sabah Yaymcüık'ın 1 milyar 320 milyon adet hissesi Park Holding'in patronu Turgay Ciner'in hızhyükseUşi Park Holding'in sahibi Turgay Ciner, otomobil alım-satımıyla başladığı iş hayatında hızla yükseldi. Adı Susuriuk dosyasında geçen Ciner, özelleştirme • kapsanundaki şirketlere özel ilgi gösterdi. Türkiye'nin en kârlı KlT'lerinden HAVAŞ'ı 1995 yılında satın aldı. Bunun dışında Sajnsun-Ordu-Sinop elektrik dağıtım şebekesi, Çayırhan Kömür Madeni, Kemer Marina, Hopa Limanı, Ceylan Tekstil ve Penyelûks'ün sahibi oldu. ParkHolding'insahibiTurgay Ciner, özeflestir- me kapsamındaki şirketlere özel ilgi gösterdi de 4 trilyon 290 milyar lira bedelle Erhan Aygün'e satıldı. Sabah Yayıncılık'ın ödenmiş sermayesi 33 trilyon lira olarak biliniyor. Ciner, Sabah Pazarlama A.Ş.'nin tamamı ödenmiş 1 milyar 100 milyon hisesinin de yüzde 77. 3'ünü satm aldı. Sabah Pazarlama A.Ş.'nin kalan hisselerini de Aygün satın aldı. MEDYA HOLDİNG Grubun diğer şirketleri - Yeni Binyıl gazetesi - Sabah gazetesi - Aktüel dergisi - Takvün gazetesi - Bugün gazetesi - Dergi grubu -atv -Kanalö - Kiss FM-Radyo Sport -Bravo - Etibank (Ana ortak. Ban- kannı Koçbank'a satışı gûn- demde) - Demirbank (Ortaklık) SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 'Söylev zorunlu ders olarak okutuisun' tstanbul Haber Servisi - Atatürkçü Düşünce Der- neği (ADD) Kadıköy Şu- besi üyeleri, Cunihuri- yet'in kuruluşunun 77. yıl- dönümünde Mustafa Ke- mal Atatürk ün "Söy- lev''inin, okullarda zorun- lu ders olarak okutulması için, 28 Ekim Cumartesi günü saat 08.00'den 29 Ekim Pazar günü 08.00'e kadar aralıksız Söylev'i okuyacaklar. ADD üyeleri, Kadıköy Anadolu Lisesi Konferans Salonu'nda Söylev'in ta- mamihı okuduktan sonra Kadıköy Meydanı'ndaki Cumhuriyet kutlamalanna katılacaklar. ADD yetkili- leri, eylemlerine üniversi- te öğrencilerinin, çeşitli sendikalann ve bazı sivil toplum örgütlerinin de destek verdiğini belirttiler. Ulusumuzun, Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Ke- mal' in devrimleriyle maz- lum uluslara önder olması gerektiğini ifade eden ADD Kadıköy Şubesi Gençlik Komisyonu Baş- kanı Cemal Korkmaz, ADD gençleri olarak Cumhuriyet devrimine sa- hip çıktıklannı vurguladı. Korkmaz, "Gençterimizin çoğu milli mücadele tari- himiz hakkında yeterli bil- giyesahipdeğiL Neyazık ki büyük önder Mustafa Ke- mal'in kaleminden çıkan, o günleri en iyi anlatan ki- taba ilgi göstermiyorlar. Mustafa Kemal devrimle- rine yoğun saldınlann sür- duğü bu dönemde, 8 yılhk eğitimden sonra da Söy- lev'in zorunlu ders olarak okutulmasını istiyonız" diye konuştu. CHP'lı gençlerin geçen yıl aynı eylemi yapmak is- tediİderini, ancak polis ta- rafından engellendiklerini anımsatan Gençlik Ko- misyonu Başkan Yardım- cısı lnan Kahraman ise "Bu oiayı büyük bir talih- sizuk olarak anımsıyoruz. Ancak bu yıl gençlerin Mustafa Kemal'in Söy- lev'ini okumasuu hiçbir güç engelleyemez" diye konuştu. oralcalislar@yahoo.com Her "Ermeni soykınmı" sözcükleri- nin önüne "sözde" denmesi ne anla- ma geliyor? Bütün TV'ler, gazeteler "sözde" diyerek başlıyorlar. Aslında böylesine netameii bütün konularda benzer bir ortak tutum içine giriliyor. Eğer birisi bu havadan farklı bir tutum gösterirse hemen "vatan haini" dam- gası yiyor. Türkiye'ye yön veren temel mantık, tam tek tip bir mantık. Ben ne dersem onu tekrar edeceksin mantı- ğ'. Türk medyası bu konuda oldukça iyi eğitilmiş izlenimi veriyor. Şimdiki moda '"sözde." Daha önce Kardak kayalıklan krizi sırasında, Kürt soru- nunda, Öcalan'ın yakalanmasında hep benzer tek tip habercilik esas ol- du. Birisi "Bölücübaşı" mı diyor, he- men herkes onun arkasında hizaya giriyor. Hep birlikte ortak bir koro ha- linde konuşmaya, yazmaya başlıyo- ruz. ABD Kongresi'nde Kongre Başka- nı tasanyı geri çekti ya, şimdi zafer ka- zanmış havasına girildi. Tarihteki Er- meni sorunu, ABD Kongresi tasanyı Ermeni Konusundaki Devekuşu gündeme alıp oylasaydı da, oylama- saydı da vardı ve bundan sonrada ol- maya devam edecek. Birileri sözde de, gözde de dese Ermeni soykınmı iddialan, belge ve bilgileriyle bir şekil- de zaman zaman dünyanın gündemi- ne gelecek. Zaten bu konudaki bağnazlık için tarihe dönmeye gerek yok. Bu ülke- de Başbakanlık yapmış bir parti Ge- nel Başkanı Tansu Çiller, '"30 bin Er- meni'yi hemen sürelim" demedi mi? Buna kaç kişi tepki gösterdi. ABD Kongresi'nin tasansıyla yeri göğü in- letenler, Çiller'in sözlerinden rahatsız- lık duydularmı? İşte bu devekuşu mil- lıyetçiliği, bu ülkenin başına çok işler açtı. Kendi kötülüğünü görmeyerek bir kavanozun içinde yaşıyorsun ve kendi kendinin mutlu ve haklı olduğu- nu sanıyorsun. Profesör Halil Berktay, iki hafta ön- ce Radikal'de Neşe Düzel'le konuş- masında, bu devekuşu mantığını eleş- tirmiş ve bazı tarihsel gerçeklere işa- ret etmişti. Birçok insanın kafasında- ki tereddütleri gideren, konuya bilim- sel bir derinlik kazandıran bu söyleşi, beklendiği gibi bazı çevrelerin de tep- kisini gördü. Halil Berktay'ı cadı kaza- nına atıp kaynatmak gerektiğini söy- leyenler bile çıktı. Onun üniversitesin- den atılmasını isteyen McChartyciler hemen devreye girdiler. Halil Berktay, dünkü Milliyet gaze- tesinde Şahin Alpay'ın sorulanna ce- vap vererek tezlerini biraz daha aç- mak olanağını buldu. Berktay, kendi- sine vatan haini diyenlere şu karşılığı verdi: "Bana 'vatan haini 1 diyenlerin, 'içimizdeki düşman' diye nedefgös- terenlerin, ne fıkir, ne bilim özgüriüğü, ne üniversite özerkliği diye birmese- lesi olmadığı apaçık görülüyor. Bir bi- lim adamının sadece ve sadece ger- çeğe saygı duygusuyla hareketetme- si, herhalde onlara çok yabancı. De- mokrasi sadece bir kanuni garantiler meselesi değil, aynı zamanda bir üs- lup meselesi... Aykın bir fıkir söylen- diğinde ilk ve otomatik reaksiyon, 'va- tan haini' olursa, bu hoyratlıkkarşısın- da iç ortam o kadargerilirki, orada ne demokrasi bannabilir ne de bilimin serinkanlı sesi. Belki de bunu istiyor- lar." Berktay'ın "Belkide bunu istiyorlar" vurgusu önemli. Bu ülkede iç gerilimin artmasından prim yapan, şiddete da- yalı iç ortamda sırtını şiddete ve kor- kutmaya dayayarak etrafa korku sa- çan bir saldırganlar grubu oluştu. Her- kesi susturmak istiyorlar, herkesi ken- dileri gibi düşünmeye zorluyorlar. Farklılıklan ise sindirmeye çalışıyorlar. Bu ortamda prim yapıyorfar, güçleri kuvvetleri artıyor. Prof. Berktay'ın dikkat çektiği bir başka nokta ise çok önemli tartışma- lara ışık tutuyor. Zamanın ittihat Terak- ki iktidannın Dahiliye Nazın Talat Pa- şa'nın telgrafı, toplu katliamlardaki devlet rolünü gün ışığına çıkanyor. Ta- lat Paşa Diyarbakır Valisi'ne çektiği telgrafta Ermenilerin toplu halde öl- dürüldüklerini doğruluyor, ancak Er- meni olmayan başka Hıristiyanlann öldürülmesine izin veımiyoruz diyor. Ermenilere uygulanan sürgün ve kat- liamın ise "inzibati ve siyasi" bir ön- lem olduğunu vurgulamayı da ihmal etmiyor. Berktay, bu belgenin tarihini, nerede yayımlandığını da gözler önü- ne seriyor. O, bir bilim adamı namusuyla var olanın ne olduğunu ortaya koymaya çalışıyor. Ne yapsaydı? Bildiğini bir yana bırakıp bugünün etkili ve yetkili güçlerine yaranmak için "sözde" di- yenlerin korosuna mı katılsaydı? Ermeni tasansının ABD Kongre- si'nde gündemden çıkanlması iyi ol- du. Şimdi, bırakalım Amerikalılan da biz kendi gerçekliğimiz içinde kendi tarihimizi, milliyetçi ön yargılardan uzak, bilimsel bir mantıkla inceleye- lim. Emrıeni tarihçileriyle Türk tarihçi- leri bir araya gelip gerçeğin ortaya çı- kanlması için birlikte çalışsınlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle