18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
fSAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2000 CUMARTESİ O.LLA.YLAlt V t d \j\jR\jİ}lAltM\ [email protected] Irkçılık, Sömürgecilik Prof. Dr. Nuri KARACAN S on birkaç yıldır ırkçılık giderek yaygmlaşıyor. Türkiye'de ve Avustur- ya'da ırkçı bir parti, ikti- dan paylaşıyor. Fransa ve Norveç'te ırkçı partiler güç kazandı. Almanya'da, Ingıltere'de, Isveç'te yeni-Nazilerin sayısı arttı. Irk- çılık, gen bölgelerde de kendini gös- teriyor. Nitekim, Endonezya'da halk Çinlilere ait dükkânlan yağmaladı (Cumhuriyet, 14.08.1998). Irkçıhkba- zen uygar bir ülkeye yakışmayacak boyutlaralabiliyor. Buna örnek olarak, Fransa'da göçmenlere karşı alınan ön- lemler gösterilebilir. Ikçılık bazen de gülünç boyutlar alıyor: "Sayüan gi- derekartan Amerikan Nazüeri, renk- li ırklan ruhsuz ve çamurdan yarabJ- nuş olarak niteliniyor, Yahudi, Zenci ve Çingenelerin şeytanın soyundan geldiğine inanıyoriar." (Cumhuriyet, (R06.1999) Eski Yunandan 2. Dûnya Savaşı'na kadar düşünürler, genel olarak ırkçı- hktan yana olmuşlardır. Bu düşünür- ler arasında V'ohaire, Karl Marks, Da- vid Hunıe da sayılabilir. Voltaire, Ya- hudılerle alay etmiş ve zencilerin uy- garlaş amayacaklannı öne sürmüştür. Marks, Yahudi kökenli olmasına kar- Sin, Yahudı karşıtı bir tutum sergile- mış ve sömûrgecı ülkelerin, sömürge- lenne uygarlık götüreceğine inanmış- tır. Şunu da ekleyelim ki günümüzde hiçbir Marksçı ya da solcu, ırkçı de- ğildir. Hume, uygarlığın, beyazlann işi olduğunu öne sürmüş ve düşünceleri Ingilız yayılmacılığı için temel oluş- turmuştur. Çoğu kez, ırkçılığa yol açan şey, aşın genellemelerdir. Buna örnek olarak, Fransız yazan Jules Romains gösterilebilir. Romains, zencilerin geç- mişte hangi koşullar altında yaşam sürdûrdûkJerine bakmaksızın şöyle diyor: "Siyah ırk, şimdrve kadar bir Aynştayn, bir Stravınskı yetiştirmedi, yetiştiremeyecek de." Irkçılık, bölücü ve eşitliğe karşı bir ideoloji olduğu gibi, bu ideolojiye da- yanan uygulamalar da insancıl değil- dir. Bu uygulamalann ilki olarak sö- mürgeciljk gösterilebilir. Sömürgeci ül- kelerde hükümete yakın çevrelerin öne sürdüğu tutucu görüş şöyle özet- lenebılır: "Beyaz ırk, öbür ırklardan üstünoMuğuna göre, sömûrgeûlkeJer- de daha iyi bir yönetim kuracak, sö- mûrge halkj da bu iyi yönetimden ya- rarianacakür." Bu düşûnûş, iki yan- lışla sakattır: 1) Bir ırkın öbûr ırklar- dan üstün olduğunu gösteren hiçbir kanıt yoktur. Beyaz ırkın öbür ırklar- dan üstün olduğunu göstermek için 19. yüzyıhn ikinci yansında yapılan çalışmalar, ciltlerce kitabın basılma- sına yol açmış, fakat bunlardan geri- ye güvenilir hiçbir sonuç kalmamış- tır. 2) O düşünüşte sömürgecilik, sö- mürge ülkelenne verilmiş bir lütuf gi- bi sunulmaktadır. Oysa sömürgeleştir- me sırasında sömürgeci ülke ile sal- dınlan ülke arasında kanlı savaşlar ol- muştur. Bu savaşlar, bir lütuf, iyilik dü- şüncesiyle çelişmektedir. Bu savaşla- ra örnek olarak Yeni Ispanya (Meksi- ka ve Orta Amerika'nın bazı kısımla- n) gösterilebilir. 16. yüzyılın başlann- da (1519-25) Ispanyollar Meksika'da- ki Aztek tmparatorluğu'na ateşli silah- larla saldırmış ve bir soykınma giriş- miştir. Bunun sonucu olarak 20-28 milyon kişi olduğu kestirilen yerli hal- kın nüfusu, 16O5'te 1 milyona düş- müştür. Sömürgecilik evrenseldi. 1900 ydına doğru, Afrika'nın 10'da 9'u sö- mûrge ülkelerden oluşuyordu. Sömür- geci ülkeler, sömürgelerinde kendi mallan için bir pazar bulduğu gibi, sömürgedeki doğal kaynaklardan ve ucuz emek gücünden yararlanıyorlar- dı. Sömürgecilik, büyük ölçüde, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra fiilen sona erdi. Sömürge ülkelere örnekolarak Hin- distan'ı gösterebüiriz. Ingiliz yöneti- mialtında(1763-1947)Hindistan, 18. yüzyıl sonlannda hâlâ sanayi ürünle- ri dışsatımcısı (ihracatçısı) olmasına karşın, net dışalımcı (ithalatçı) ülke du- rumuna geldı; pamuklu ürünler satan bir ülke durumundan (1850'de) îngil- tere'nin pamuklu dışsatımının dörtte birini satın alan bir ülke durumuna düştü. Buna yol açan şey, Ingiltefe'nin ti- caret politikasıydı. fngiltere'de dışan- dan gelen mallara çok yüksek gürnrük vergileri uygulanırken îngiliz malla- n Hindistan'a gümrük vergisiz ya da çok düşük vergiyle giriyordu. lngilte- re'nin Hindistan'dan net aktanmlan, Hındistan'ın ulusal gelirinin yüzde onuna vanyordu. Bunun sonucu olarak, Ingiliz yöne- timi altında Hindistan'da nüfus ve ki- şi başına gelir hemen hiç artmadı. Bu- na karşılık tngiltere Hindistan'a çağ- daş bir öğretim sistemi getirdi ve ül- ke çapında bir yol şebekesi kurdu. Ne var ki, bazı Hintli yazarlara göre, In- gilizlerin daha iyi bir eğıtim sistemi gerinnesinin nedeni, bürokrasi ve or- dunun orta ve düşük aşamalan için eleman yetiştirmek, ulaşınu iyileştir- melerinin nedeni, ayaklanmalan çabuk bastırmak idi. Irkçılığın başka bir uygulama alanı tutsak (esir) ticaretı oldu. Amerika kı- tasının keşfınden sonra Amerika'da ücretler yûkseldi. Buna yol açan şey, yeni plantasyonlar yeni emek gücünü gerektirirken, keşif ve ülke kapma sı- rasındaki soykınmlann emek sunu- munu (arzını) azaltmış olmasıydı. Af- rika'da, özellikle Batı Afrika'da zen- ciler bir hayvan gibi avlanıyor, kadır- galara bindiriliyor, Amerika'da bir hayvan gibi dişlerine bakılarak satın alınıyorlardı. Saülan zencilerin 23 mil- yon kadar olduğu, bir o kadannın da zenci avı ve ulaşım sırasında öldüğü kestirilmektedir. 1800 yıhna doğru, Brezilya ve Venezüella halkının hemen hemen yansı Afrika kökenliydi. Insan ticareti üç yüzyıldan fazla uygulandık- tan sonra 19. yüzyıl ortalannda ya- saklandı. Irkçılığın başka biruygulaması ola- rak toplama kamplan gösterilebilir. Toplama kampından söz açmak için, bir ülke sınırlan içinde, düşük nitelik- li olduğu düşünülen ve azınlıktaki bir etnik gruba bağlı kimselenn zorla kamplara kapatılması gerekir. Amaç, üstün olduğu düşünülen çoğunluğu, dü- şük nitelikli olduğu düşünülen ırktan korumak, ıki ırkın kanşmasını önle- mektir. Toplama kamplan uygulamastnın en fazla bilinen örneği, 2. Dünya Sa- vaşı sırasında kurulan Alman toplama kamplandır. Burada düşük nitelikli ırk Yahudiler, üstün ırk Almanlardır. Bu kamplarda Yahudilere çok ağır iş- ler ve çok az besin (gıda) verilmiş, Yahudilerin giderek ölmesine çalışıl- mıştır. Bu kamplardan yaklaşık 6 mil- •»*:. yon Yahudi geçmiştir. ABD de, 1941 'de Japonlann Pearl Harbor'da demirli ABD donanmasını bombalaması üze- rine, kendi sınırlan içindeki Japon kö- kenh' kimseleri toplama kamplanna kapatmıştır. Toplama kamplannın son örneği Kosova yöresinde kurulan kamplardır. Burada düşük nitelikli ırk Arnavutlar, üstün ırk Sırplardır. • Bütün ideolojilerde, olduğu gibi ırk- çılığın yayılması da bu ideolojinin kendine uygun bir ortam bulmasına bağlıdır. Buna örnek olarak, Fransız Halk Partisi (PPF) gösterilebilir. Kurucula- n firsatçı kişiler olan PPF, 1936'da ku- ruldu. Partinin ideolojisi faşizmdi. Parti, giderek Italyan örneğine benze- mesine karşın faşist niteliğini yadsı- yorda 1938 yüı başındaüye sayısı, par- ti sözcüsüne göre 295 bin, kestirim- lere (tahrninlere) göre 50-60 bin idi. Parti, Alman işgalinden sonra Alman- larla işbirüği yaptı ve partinin yapısı Italyanlannkinden çok, Alman nas- yonal sosyalizmine benzedi. Parti ıleri gelenleri, arük faşist ol- duklannı açıkça söylüyorlardı. Parti- nin üye sayısı, özellikle kuzeyde, ar- tış gösterdi. Günümüzde ırkçılığın yayılmasın- da, Avrupa'da işsizliğin artmasuun ve dünya çapında gelir dağılımının yük- sek gelirlilerden yana yeniden şekil- lenmesinin büyük payı vardır. Irkçılı- ğuı gençler arasında daha yaygın ol- ması da kolaylıkla anlaşılabilir; çün- kü işsızlik, her ülkede genç yaşlarda daha yaygındır. Türkiye'de işsizlik oranıda çok yük- sektir, gelir dağıumı çok bozuktur. Bir başka deyişle, ortam, ırkçılığm yayıl- ması için elverişlidir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Kışlairiar Tükenmez! Geçen yıl bugün Ankara'da Prof. Dr. Ahmet Ta- ner Kışlalı öldürülmüştü. Zaman durmaz akari Bizlerse bakanz gidenlerin ardından! Yazılar yaza- nz, konuşmalaryapan2,sokaklardayürürüz... "Sen ölmedin"diye bağınnz. Heykelini bite dikeriz bir gün... Arna gerçek nedenler hep gizli kalır... Bazı ya- kalananiar da olmaz degil! Biri çıkar "Biz yaptık" der. Başka biri "Hayırbombayı ben koydum..." Onu yakate, bunu adatete ver, sonuç çoğu kez boştur. Giden gıttiğiyle kalmıştır... Bize, size düşen de ölüm yıldönümlerinde hüzünlü yazılar yazmak, üzülmek, kimi zaman haksızlıklara başkaldırmak... Dostum Emre Kongar perşembe günkü yazı- 1 sında "Gırtlağımıza kadar ahlaksızlığa batmışız" di- yor. Ahlak, nerde o, bir rıayal, bir düş, kendi ken- dimize uydurduğumuz bir kavram? Kime göre ah- lak? Niçin ahlak? Yirmi birinci yüzyılda ahlak der- ken neyi anlayacağız? Işte size sorular... Bir unlü polrtikacının iki yeğeni beşeronaryıl aray- la korkunç zenginliklere ulaştılar. Gazetelerde ya- yimlandı, kitaplara geçti başanlan... Nediro? Hak- sız kazanç sağlamak, kamuyu aldatmak!.. Bir sü- re adalet önünde, basın önünde ayıplı olurtar, son- ra zaman geçe., her şey unutulur yiyen yediğiyle • kalır, yeğen yeğen olduğuyla!.. En dürüst parti liderinin tek tek eliyle seçip lis- teye koyduğu milletvekillerinden birisi şu günler- de medyanın hedef tahtası... Biryakının eliyle rüş- ' vet almış! Dürüstlüğüyle tanınmış lider "hemen partimden" aynl" dedi, o da aynldı... Bir soru, bu ' parti adam seçerken nasıl böyle dikkatsiz davran- 1 mış! Eski yıllarda aynı liderin kabinesinden iki ba- ' kanın da Yüce Divan'da hapse mahkûm oldukla- 1 nnı anımsıyorolmalısınız. Bu nasıl dürustlük, bu na- 1 sıl dürüst liderlik? Ülkenin gerçek dürüstleri birer, ikişer yok edili- ' yor. Mumcu'dan Aksoy'a, Üçok'tan Kışlalı'ya, daha kimler kimleıi.. Meydan böylece hırsızlara, na- mussuzlara, çıkarcılara kalryor! Sanki bir garip tu- tum, birgarip anlayış, iyileri ortadan kaldınp kötü- : leri el üstünde taşımayı yararlı görüyor! "Benim me- ' murumişınibilir", "Benzenginleriseverim", "Ana- • yasayı bir kez bozsak ne çıkar" felsefesinin kaçı- nılmaz sonuçlan... Bu pislik bu kokuşmuşluk, bu çürüme!.. İki aday vardı iki partiden Meclis Başkanlığı'na... Ayn partiden dediğime bakmayın, ikisi de eski Mil- li Hareketçi! Politika sahnesinde etkin olanlar hep eski ülkücüler! Şu dünyanın işine bakın, bir za- | manlann ülkücü kadrosu işbaşında... Biraz geç- ı mişlerini kanştınrsanız o partiden ötekine geçse- ler de hepsinin kaynağı bir, MHP!.. Bugünkü ka- binede eski MHP'lileri eski Selametçileri tanımıyor musunuz? Hangi birini sayayım? Son elli yıldır ülkemiz, çirkin polrtikacı kadrosu- nun eliyle çıkmazlardan çıkmaziara girdi, giriyori.. Gerçek yurtseverler tehlikeli sayılıyor. Kışlalı bun- lardan biriydi, son yıllarda aydınlık savaşı veren, yı- ğınlan bu yolda savaşıma çağıran bir öncüydü... Böylelerini yok ederek aydınlıklan söndürecekle- rini sananlar vardır. Ama aldanıriar... Ahmet Taner Kışlalı, bugün sağlığından daha güçlüyse, yobaz kafalılann gözünde hâlâ en büyük tehlike sayılryor- sa bunun önemli bir anlamı var. O da, Atatürkçü- lük savaşının hiçbir zaman yenik düşmeyeceğidir. Sevgili arkadaşımın anısına saygıyla... Ahmet Taner Kışlalı'nın Ardmdan Kemal OCAK Emekli MEB Mü/ettişi P rof. Dr. Ahmet TanerKıştata*yı ha- in bir tuzak sonucu yitireli bir yıl oluyor. 21 Ekim 1999 günü ara- mızdan aynlmasıyla üniversite dün- yamız çok değerli bır üyesini, ay- dınlar çok değerli bir ömeğini, yazın yaşamı ünlü bir kalemini, ulus devlet ve Kemalizm, yürekli, inançlı ve inatçı savunucusunu, ben de dostlanmdan birini yitirmiştim. Doğrusu özel söyleşilerimizin dışında, yıl- ' Iafta yazila^ihı okumuş, Cumhuriyet'6l1cö|e- sinde öğrencısı olmuştum. Bu onHrdanda ote 2^'Eylül 1999 günü ADD'nin davetlisi ola- rak Prof. Ünsal Yavuz, Prof. Şahin Yeni?ebir- Boğlu ve Prof. Ahmet Taner Kışlalı'yla birlik- te "Kemafizm,Atatürkçâlük, YeniDünya Dü- zeni" üzerine konferans vermek için Artvın'e gitmiştik. Bu küçük kentin büyûk salonu iz- leyicilerle dolup taşmıştı. Kışlalı sözün bir yerinde; güzel insanlann ve Kemalistler'in kenü demişti. Nasıl da yoğun alkış almısü. Şim- di bu olayı dün gibi anımsıyorum. Bu yolcu- luk sonucu tatlı anılar yaşarruş, ondan büyük dersler edinmiştim. O nedenle bu yazıyı, onun ardından yazmayı bir kamu görevi olarak gör- müştüm. Kışlalı 'nın, orta boylu bir fizik yapısına sa- hip olduğu halde kendisini tanıyanlarda gör- kemli bir ınsanla karşılaşmış olmanm etkisi- ni yaratması, çok az insanda görülen yüce ki- şihğinden ileri geliyordu. O, bütün yaşamı boyunca insanlarî"y£tİştt-~ rirken öğütten çok kendi kişiliğini ortçva koy- mayı yeğlemişti. Olduğu gibi bınydı. Göste- rişten, süsten uzak. Düpedüz halktan yana, halktan biriydi. Olkesine ve ulusuna karşı ileri ve geniş bir sorumluluk duygusu vardı. Bu duygu onu Anadolu'nun aydınlanması için en uzak kö- şelerine götürmüştü. Eğitim ve öğretimyaşa- mında bu duyguya en üst düzeyde bağlı kal- dığını öğrencileri hep yinelerdi. Köşe yazılanyla, kitaplanyla, söyleşileriy- le halkına ve ulusuna Kemaüzm'i, ulus dev- leti, ulusal birliği, çağdaş düşünceyi öğretme- ye çalışüğı büyük bir gerçekti. Sevgi, sayğı, alçak gönüllülük, iyilikbilir- lik, borçluluk duygusu (vefa), yardımseverlik ve çıkar duygusundan uzak olma, kişüiguu süs- leyen takılar olarak ulusumuzun gönlünde sonsuza dek yaşayacaktır. Hep ülkede sağlık, eğitim, sosyal güvenlik gibi temel sorunlann çözülmesini ve Türk in- samnın insanca yaşamasuu istemişti. Ahmet Taner Kışlalı, ulus devleti, küresel- leşen dünyanın gereklerine uygun bir yapıya kavuşturmak isteyenlere karşı çıkmıştı. Bu arada Sevr'in karşısuıda Lozan'ı savunmuş- tu. Yeni mandacılann, bölücülerin, şeriat dev- leti özlemcilerinin, ikinci Cumhuriyetçilerin karşısına yüksek bır kaya gibi dikilrnişti. Sonuçta da, savunduğu bütün bu yüce de- ğerlerin ve ülkülerin karşılığını yaşamıyla ödemışti. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum. PENCERE Bozkurt!.. Yeni Meclis Başkanımız Ömer Izgi medyaya hoş gefdi, sefa geldi. MHP'IL Ama güleryüzlü.. Daha doğrusu gülümsemesini biliyor; ısıracak gi- bi gülmüyor. Babacan bir hali var.. Medyaya açıklamalan da çarpıcı mı çarpıa; il- giyie okudum: "- Büyûk Atatürk, Allah'ın Tün\ milletine blrlöt- fudur, mekânı cennetolsun!.. Onun koltuğunda otur- mak büyük bir sorumluluk. En büyük bozkurt Ata- türk!.. Atatûn\'ten büyük bozkurt olur mu?.. Ata- türk'ü anlatan ünlü kitabın adı da Bozkurt. Atatürk birkişinin araştırmasıyla anlaşılacak kişi değil. Ata- türk'ün askeri yönünü hen\es bilir ve kabul eder, ancak siyasal yönü çok önemli. O dönemi bir dü- şünelim: Çağdaş Türk devleti ve milletini yarata- bilmek çok güçtü. Şevket Süreyya Aydemir çok güzel demiş Tek Adam' diye. Ismet Paşada 'İkin- ci Adam'..." Başkan ömer Izgi'yi tanıdık mı?.. O bir bozkurt!.. Ya ailesi?.. Eşi Aysel Hanım eski Ülkücü Hanımlar Deme- ği Genel Başkanı... ^ : Sayın Izgi diyor ki: . " <•' "- O ülkücülerin anasıdır." Aysel Hanım 1980'li yıllarda açılan "MHP ve Ül- kücüler Davası"r\\ haftada üç gün izlemiş... Rekor kırmış. • Türkiye Cumhuriyeti'nde yansız olması gereken iki kişi var: Birincisi Cumhurbaşkanı.. ; s Ikincrsi Meclis Başkanı.. * --** '*"' Parlamenter rejimin sağlıklı işleyebilmesi için bu iki makamda oturan kişilerin anayasaya tam ba- ğımlı, ama partilere karşı tam bağımsız ofmalan, ka- çınılmaz bir zorunluluk ve temel yasa geregi. Değil mi?.. • İyi de bu iki göreve birileri seçilirken Meclis'teki siyasal partiler neden kıran kırana bir pazarlığın çekişmesine girişiyorlar - Senden mi olsun?.. - Benden mi?.. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kıyamet koptu; ne- redeyse bu yüzden anayasa değiştirilecekti; "dev- let krizi" çıktı çıkmadı... Aylarca sürdü çekişme... Meclis Başkanı seçimi için de pazariıklann bini birparaydı. , Neden?.. Partilerin ve polftikanın yozlaşmasından... Bereket versin bu çekişmeterin sonucunda Ah- met Necdet Sezer gibi bir hukukçu -raslantısal da olsa- Çankaya'ya çıkabildi; tarafsız bir cumhur- başkanıdın anayasal kimliğini savunması da do- ğal mı doğal... • Ya Izgi?.. Meclis'in başkanlık kürsüsünde artık kimin otur- duğunu ögrendik: O bir bozkurt!.. Yine de benim içimde Izgi'nin görevini tarafsız- lıkla yürüteceğine ilişkin bir önsezi var. Çünkü Izgi içten pazariıklı bir kişi değil.. Içtenlikli. Dilerim ki yanılmam. ot. 04 Savaria Senfoni Orkestrası 4 Kasım Cumartesi 19.30 KARŞIYAKA 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1998/1617 Davacı Sedat Gültekin vekili tarafından davalılar Cemıle Türkfedaı vs. aleyhine mahkememızin 1998/1617 esas sayılı dosyası ile açılan Karşıyaka il- çesı, Bostanlı Mahallesi, 272/63 pafta, 9457 ada, 4 par- sel sayılı taşınmazm taksimen veya satılarak ortaklıgı- nın giderilmesi ile ilgili davada davalı Hayri Pezek mi- rasçılanndan dahılı davalı Mehmet Pezek'in adrestnde bulunamamış olmakla, duruşma günü olan 20.12.2000 günü saat 9'da duruşmada hazır bulunması, aksi halde yokluğunda davanın sonuçlandınlacağı ilanen tebliğ olunur 12 10.2000 Basın: 59178 Aydın Esen - Martial Solai 14 Kasım Salı 19:30 The New York Voices & Trio 22 Kasım Çarşamba 19 30 Sing, Sing, Sing Tania Maria 27 Kasım Pazartesi-19:30 07 Iş Sanat'ta Kasım randevulan Diane Schuur 07 Kasım Salı 19:30 Piotr Anderszewski 11 Kasım Cumartesi 19:30 Şef: Alpaslan Ertûngealp Solist Gülsln Onay Bartok, Saygun, Dvorak Ivo Papazov & Bulgar Düğün Orkestrası, Balık Ayhan ve Grubu İstanbul Doğaçlamaları 18 Piyano Resitali Bach, Syzmanowski Bratsch - Laço Tayfa 18 Kas m Cumartesi 19.30 Çingeneler Zamanı I 24 Tango Turco 24 Kasım Cuma 19:30 25 Çingeneler Zamanı I I Viktoria Mullova "Through The Looking Glass" with special guest Julian Joseph 25 Kasım Cumanes, 19 30 Viva Brazil Mischa Maisky 30 Kasım Perşembe - 1 Aralık Cuma 19.30 J.S. Bach Viyolonsel Süitleri No: 1,2,3,4,5,6 Bıletler 10 Ekım'den itibaren • İ l E T 1 satış noktalannda Call Center. (216) 454 15 55 >Migns - Soyak (Göztepe), Cadöebostan, GaUeriî (Bakırta»), Maslak, Mtrter > Vakkorama - Akmerkez, Suadiye, Taksım > Raksotek OrUköy, Beyoğlu, Maslak Mıgros Biletlx'ln tüm bılrt satıj hiımet bcdellerı Türkiye I| Bankası Uraflndan kar;ılanmal(Udır I; Sanat Kûltûr Mfrktzi İŞ Kuleleri 4 Ltvtnt 80620 Isunbul Tel (212) 316 00 00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle