Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
fSAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2000 CUMARTESİ
O.LLA.YLAlt V t d \j\jR\jİ}lAltM\ olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Irkçılık, Sömürgecilik
Prof. Dr. Nuri KARACAN
S
on birkaç yıldır ırkçılık
giderek yaygmlaşıyor.
Türkiye'de ve Avustur-
ya'da ırkçı bir parti, ikti-
dan paylaşıyor. Fransa ve
Norveç'te ırkçı partiler
güç kazandı. Almanya'da, Ingıltere'de,
Isveç'te yeni-Nazilerin sayısı arttı. Irk-
çılık, gen bölgelerde de kendini gös-
teriyor. Nitekim, Endonezya'da halk
Çinlilere ait dükkânlan yağmaladı
(Cumhuriyet, 14.08.1998). Irkçıhkba-
zen uygar bir ülkeye yakışmayacak
boyutlaralabiliyor. Buna örnek olarak,
Fransa'da göçmenlere karşı alınan ön-
lemler gösterilebilir. Ikçılık bazen de
gülünç boyutlar alıyor: "Sayüan gi-
derekartan Amerikan Nazüeri, renk-
li ırklan ruhsuz ve çamurdan yarabJ-
nuş olarak niteliniyor, Yahudi, Zenci
ve Çingenelerin şeytanın soyundan
geldiğine inanıyoriar." (Cumhuriyet,
(R06.1999)
Eski Yunandan 2. Dûnya Savaşı'na
kadar düşünürler, genel olarak ırkçı-
hktan yana olmuşlardır. Bu düşünür-
ler arasında V'ohaire, Karl Marks, Da-
vid Hunıe da sayılabilir. Voltaire, Ya-
hudılerle alay etmiş ve zencilerin uy-
garlaş amayacaklannı öne sürmüştür.
Marks, Yahudi kökenli olmasına kar-
Sin, Yahudı karşıtı bir tutum sergile-
mış ve sömûrgecı ülkelerin, sömürge-
lenne uygarlık götüreceğine inanmış-
tır. Şunu da ekleyelim ki günümüzde
hiçbir Marksçı ya da solcu, ırkçı de-
ğildir. Hume, uygarlığın, beyazlann işi
olduğunu öne sürmüş ve düşünceleri
Ingilız yayılmacılığı için temel oluş-
turmuştur. Çoğu kez, ırkçılığa yol açan
şey, aşın genellemelerdir. Buna örnek
olarak, Fransız yazan Jules Romains
gösterilebilir. Romains, zencilerin geç-
mişte hangi koşullar altında yaşam
sürdûrdûkJerine bakmaksızın şöyle
diyor: "Siyah ırk, şimdrve kadar bir
Aynştayn, bir Stravınskı yetiştirmedi,
yetiştiremeyecek de."
Irkçılık, bölücü ve eşitliğe karşı bir
ideoloji olduğu gibi, bu ideolojiye da-
yanan uygulamalar da insancıl değil-
dir. Bu uygulamalann ilki olarak sö-
mürgeciljk gösterilebilir. Sömürgeci ül-
kelerde hükümete yakın çevrelerin
öne sürdüğu tutucu görüş şöyle özet-
lenebılır: "Beyaz ırk, öbür ırklardan
üstünoMuğuna göre, sömûrgeûlkeJer-
de daha iyi bir yönetim kuracak, sö-
mûrge halkj da bu iyi yönetimden ya-
rarianacakür." Bu düşûnûş, iki yan-
lışla sakattır: 1) Bir ırkın öbûr ırklar-
dan üstün olduğunu gösteren hiçbir
kanıt yoktur. Beyaz ırkın öbür ırklar-
dan üstün olduğunu göstermek için
19. yüzyıhn ikinci yansında yapılan
çalışmalar, ciltlerce kitabın basılma-
sına yol açmış, fakat bunlardan geri-
ye güvenilir hiçbir sonuç kalmamış-
tır. 2) O düşünüşte sömürgecilik, sö-
mürge ülkelenne verilmiş bir lütuf gi-
bi sunulmaktadır. Oysa sömürgeleştir-
me sırasında sömürgeci ülke ile sal-
dınlan ülke arasında kanlı savaşlar ol-
muştur. Bu savaşlar, bir lütuf, iyilik dü-
şüncesiyle çelişmektedir. Bu savaşla-
ra örnek olarak Yeni Ispanya (Meksi-
ka ve Orta Amerika'nın bazı kısımla-
n) gösterilebilir. 16. yüzyılın başlann-
da (1519-25) Ispanyollar Meksika'da-
ki Aztek tmparatorluğu'na ateşli silah-
larla saldırmış ve bir soykınma giriş-
miştir. Bunun sonucu olarak 20-28
milyon kişi olduğu kestirilen yerli hal-
kın nüfusu, 16O5'te 1 milyona düş-
müştür. Sömürgecilik evrenseldi. 1900
ydına doğru, Afrika'nın 10'da 9'u sö-
mûrge ülkelerden oluşuyordu. Sömür-
geci ülkeler, sömürgelerinde kendi
mallan için bir pazar bulduğu gibi,
sömürgedeki doğal kaynaklardan ve
ucuz emek gücünden yararlanıyorlar-
dı. Sömürgecilik, büyük ölçüde, 2.
Dünya Savaşı'ndan sonra fiilen sona
erdi.
Sömürge ülkelere örnekolarak Hin-
distan'ı gösterebüiriz. Ingiliz yöneti-
mialtında(1763-1947)Hindistan, 18.
yüzyıl sonlannda hâlâ sanayi ürünle-
ri dışsatımcısı (ihracatçısı) olmasına
karşın, net dışalımcı (ithalatçı) ülke du-
rumuna geldı; pamuklu ürünler satan
bir ülke durumundan (1850'de) îngil-
tere'nin pamuklu dışsatımının dörtte
birini satın alan bir ülke durumuna
düştü.
Buna yol açan şey, Ingiltefe'nin ti-
caret politikasıydı. fngiltere'de dışan-
dan gelen mallara çok yüksek gürnrük
vergileri uygulanırken îngiliz malla-
n Hindistan'a gümrük vergisiz ya da
çok düşük vergiyle giriyordu. lngilte-
re'nin Hindistan'dan net aktanmlan,
Hındistan'ın ulusal gelirinin yüzde
onuna vanyordu.
Bunun sonucu olarak, Ingiliz yöne-
timi altında Hindistan'da nüfus ve ki-
şi başına gelir hemen hiç artmadı. Bu-
na karşılık tngiltere Hindistan'a çağ-
daş bir öğretim sistemi getirdi ve ül-
ke çapında bir yol şebekesi kurdu. Ne
var ki, bazı Hintli yazarlara göre, In-
gilizlerin daha iyi bir eğıtim sistemi
gerinnesinin nedeni, bürokrasi ve or-
dunun orta ve düşük aşamalan için
eleman yetiştirmek, ulaşınu iyileştir-
melerinin nedeni, ayaklanmalan çabuk
bastırmak idi.
Irkçılığın başka bir uygulama alanı
tutsak (esir) ticaretı oldu. Amerika kı-
tasının keşfınden sonra Amerika'da
ücretler yûkseldi. Buna yol açan şey,
yeni plantasyonlar yeni emek gücünü
gerektirirken, keşif ve ülke kapma sı-
rasındaki soykınmlann emek sunu-
munu (arzını) azaltmış olmasıydı. Af-
rika'da, özellikle Batı Afrika'da zen-
ciler bir hayvan gibi avlanıyor, kadır-
galara bindiriliyor, Amerika'da bir
hayvan gibi dişlerine bakılarak satın
alınıyorlardı. Saülan zencilerin 23 mil-
yon kadar olduğu, bir o kadannın da
zenci avı ve ulaşım sırasında öldüğü
kestirilmektedir. 1800 yıhna doğru,
Brezilya ve Venezüella halkının hemen
hemen yansı Afrika kökenliydi. Insan
ticareti üç yüzyıldan fazla uygulandık-
tan sonra 19. yüzyıl ortalannda ya-
saklandı.
Irkçılığın başka biruygulaması ola-
rak toplama kamplan gösterilebilir.
Toplama kampından söz açmak için,
bir ülke sınırlan içinde, düşük nitelik-
li olduğu düşünülen ve azınlıktaki bir
etnik gruba bağlı kimselenn zorla
kamplara kapatılması gerekir. Amaç,
üstün olduğu düşünülen çoğunluğu, dü-
şük nitelikli olduğu düşünülen ırktan
korumak, ıki ırkın kanşmasını önle-
mektir.
Toplama kamplan uygulamastnın
en fazla bilinen örneği, 2. Dünya Sa-
vaşı sırasında kurulan Alman toplama
kamplandır. Burada düşük nitelikli
ırk Yahudiler, üstün ırk Almanlardır.
Bu kamplarda Yahudilere çok ağır iş-
ler ve çok az besin (gıda) verilmiş,
Yahudilerin giderek ölmesine çalışıl-
mıştır. Bu kamplardan yaklaşık 6 mil-
•»*:.
yon Yahudi geçmiştir. ABD de, 1941 'de
Japonlann Pearl Harbor'da demirli
ABD donanmasını bombalaması üze-
rine, kendi sınırlan içindeki Japon kö-
kenh' kimseleri toplama kamplanna
kapatmıştır. Toplama kamplannın son
örneği Kosova yöresinde kurulan
kamplardır. Burada düşük nitelikli ırk
Arnavutlar, üstün ırk Sırplardır. •
Bütün ideolojilerde, olduğu gibi ırk-
çılığın yayılması da bu ideolojinin
kendine uygun bir ortam bulmasına
bağlıdır.
Buna örnek olarak, Fransız Halk
Partisi (PPF) gösterilebilir. Kurucula-
n firsatçı kişiler olan PPF, 1936'da ku-
ruldu. Partinin ideolojisi faşizmdi.
Parti, giderek Italyan örneğine benze-
mesine karşın faşist niteliğini yadsı-
yorda 1938 yüı başındaüye sayısı, par-
ti sözcüsüne göre 295 bin, kestirim-
lere (tahrninlere) göre 50-60 bin idi.
Parti, Alman işgalinden sonra Alman-
larla işbirüği yaptı ve partinin yapısı
Italyanlannkinden çok, Alman nas-
yonal sosyalizmine benzedi.
Parti ıleri gelenleri, arük faşist ol-
duklannı açıkça söylüyorlardı. Parti-
nin üye sayısı, özellikle kuzeyde, ar-
tış gösterdi.
Günümüzde ırkçılığın yayılmasın-
da, Avrupa'da işsizliğin artmasuun ve
dünya çapında gelir dağılımının yük-
sek gelirlilerden yana yeniden şekil-
lenmesinin büyük payı vardır. Irkçılı-
ğuı gençler arasında daha yaygın ol-
ması da kolaylıkla anlaşılabilir; çün-
kü işsızlik, her ülkede genç yaşlarda
daha yaygındır.
Türkiye'de işsizlik oranıda çok yük-
sektir, gelir dağıumı çok bozuktur. Bir
başka deyişle, ortam, ırkçılığm yayıl-
ması için elverişlidir.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Kışlairiar Tükenmez!
Geçen yıl bugün Ankara'da Prof. Dr. Ahmet Ta-
ner Kışlalı öldürülmüştü. Zaman durmaz akari
Bizlerse bakanz gidenlerin ardından! Yazılar yaza-
nz, konuşmalaryapan2,sokaklardayürürüz... "Sen
ölmedin"diye bağınnz. Heykelini bite dikeriz bir gün...
Arna gerçek nedenler hep gizli kalır... Bazı ya-
kalananiar da olmaz degil! Biri çıkar "Biz yaptık"
der. Başka biri "Hayırbombayı ben koydum..." Onu
yakate, bunu adatete ver, sonuç çoğu kez boştur.
Giden gıttiğiyle kalmıştır... Bize, size düşen de
ölüm yıldönümlerinde hüzünlü yazılar yazmak,
üzülmek, kimi zaman haksızlıklara başkaldırmak...
Dostum Emre Kongar perşembe günkü yazı-
1
sında "Gırtlağımıza kadar ahlaksızlığa batmışız" di-
yor. Ahlak, nerde o, bir rıayal, bir düş, kendi ken-
dimize uydurduğumuz bir kavram? Kime göre ah-
lak? Niçin ahlak? Yirmi birinci yüzyılda ahlak der-
ken neyi anlayacağız? Işte size sorular...
Bir unlü polrtikacının iki yeğeni beşeronaryıl aray-
la korkunç zenginliklere ulaştılar. Gazetelerde ya-
yimlandı, kitaplara geçti başanlan... Nediro? Hak-
sız kazanç sağlamak, kamuyu aldatmak!.. Bir sü-
re adalet önünde, basın önünde ayıplı olurtar, son-
ra zaman geçe., her şey unutulur yiyen yediğiyle
• kalır, yeğen yeğen olduğuyla!..
En dürüst parti liderinin tek tek eliyle seçip lis-
teye koyduğu milletvekillerinden birisi şu günler-
de medyanın hedef tahtası... Biryakının eliyle rüş-
' vet almış! Dürüstlüğüyle tanınmış lider "hemen
partimden" aynl" dedi, o da aynldı... Bir soru, bu
' parti adam seçerken nasıl böyle dikkatsiz davran-
1
mış! Eski yıllarda aynı liderin kabinesinden iki ba-
' kanın da Yüce Divan'da hapse mahkûm oldukla-
1
nnı anımsıyorolmalısınız. Bu nasıl dürustlük, bu na-
1
sıl dürüst liderlik?
Ülkenin gerçek dürüstleri birer, ikişer yok edili-
' yor. Mumcu'dan Aksoy'a, Üçok'tan Kışlalı'ya,
daha kimler kimleıi.. Meydan böylece hırsızlara, na-
mussuzlara, çıkarcılara kalryor! Sanki bir garip tu-
tum, birgarip anlayış, iyileri ortadan kaldınp kötü-
:
leri el üstünde taşımayı yararlı görüyor! "Benim me-
' murumişınibilir", "Benzenginleriseverim", "Ana-
• yasayı bir kez bozsak ne çıkar" felsefesinin kaçı-
nılmaz sonuçlan... Bu pislik bu kokuşmuşluk, bu
çürüme!..
İki aday vardı iki partiden Meclis Başkanlığı'na...
Ayn partiden dediğime bakmayın, ikisi de eski Mil-
li Hareketçi! Politika sahnesinde etkin olanlar hep
eski ülkücüler! Şu dünyanın işine bakın, bir za-
| manlann ülkücü kadrosu işbaşında... Biraz geç-
ı mişlerini kanştınrsanız o partiden ötekine geçse-
ler de hepsinin kaynağı bir, MHP!.. Bugünkü ka-
binede eski MHP'lileri eski Selametçileri tanımıyor
musunuz? Hangi birini sayayım?
Son elli yıldır ülkemiz, çirkin polrtikacı kadrosu-
nun eliyle çıkmazlardan çıkmaziara girdi, giriyori..
Gerçek yurtseverler tehlikeli sayılıyor. Kışlalı bun-
lardan biriydi, son yıllarda aydınlık savaşı veren, yı-
ğınlan bu yolda savaşıma çağıran bir öncüydü...
Böylelerini yok ederek aydınlıklan söndürecekle-
rini sananlar vardır. Ama aldanıriar... Ahmet Taner
Kışlalı, bugün sağlığından daha güçlüyse, yobaz
kafalılann gözünde hâlâ en büyük tehlike sayılryor-
sa bunun önemli bir anlamı var. O da, Atatürkçü-
lük savaşının hiçbir zaman yenik düşmeyeceğidir.
Sevgili arkadaşımın anısına saygıyla...
Ahmet Taner Kışlalı'nın Ardmdan
Kemal OCAK Emekli MEB Mü/ettişi
P
rof. Dr. Ahmet TanerKıştata*yı ha-
in bir tuzak sonucu yitireli bir yıl
oluyor. 21 Ekim 1999 günü ara-
mızdan aynlmasıyla üniversite dün-
yamız çok değerli bır üyesini, ay-
dınlar çok değerli bir ömeğini, yazın yaşamı
ünlü bir kalemini, ulus devlet ve Kemalizm,
yürekli, inançlı ve inatçı savunucusunu, ben
de dostlanmdan birini yitirmiştim.
Doğrusu özel söyleşilerimizin dışında, yıl-
' Iafta yazila^ihı okumuş, Cumhuriyet'6l1cö|e-
sinde öğrencısı olmuştum. Bu onHrdanda ote
2^'Eylül 1999 günü ADD'nin davetlisi ola-
rak Prof. Ünsal Yavuz, Prof. Şahin Yeni?ebir-
Boğlu ve Prof. Ahmet Taner Kışlalı'yla birlik-
te "Kemafizm,Atatürkçâlük, YeniDünya Dü-
zeni" üzerine konferans vermek için Artvın'e
gitmiştik. Bu küçük kentin büyûk salonu iz-
leyicilerle dolup taşmıştı. Kışlalı sözün bir
yerinde; güzel insanlann ve Kemalistler'in
kenü demişti. Nasıl da yoğun alkış almısü. Şim-
di bu olayı dün gibi anımsıyorum. Bu yolcu-
luk sonucu tatlı anılar yaşarruş, ondan büyük
dersler edinmiştim. O nedenle bu yazıyı, onun
ardından yazmayı bir kamu görevi olarak gör-
müştüm.
Kışlalı 'nın, orta boylu bir fizik yapısına sa-
hip olduğu halde kendisini tanıyanlarda gör-
kemli bir ınsanla karşılaşmış olmanm etkisi-
ni yaratması, çok az insanda görülen yüce ki-
şihğinden ileri geliyordu.
O, bütün yaşamı boyunca insanlarî"y£tİştt-~
rirken öğütten çok kendi kişiliğini ortçva koy-
mayı yeğlemişti. Olduğu gibi bınydı. Göste-
rişten, süsten uzak. Düpedüz halktan yana,
halktan biriydi.
Olkesine ve ulusuna karşı ileri ve geniş bir
sorumluluk duygusu vardı. Bu duygu onu
Anadolu'nun aydınlanması için en uzak kö-
şelerine götürmüştü. Eğitim ve öğretimyaşa-
mında bu duyguya en üst düzeyde bağlı kal-
dığını öğrencileri hep yinelerdi.
Köşe yazılanyla, kitaplanyla, söyleşileriy-
le halkına ve ulusuna Kemaüzm'i, ulus dev-
leti, ulusal birliği, çağdaş düşünceyi öğretme-
ye çalışüğı büyük bir gerçekti.
Sevgi, sayğı, alçak gönüllülük, iyilikbilir-
lik, borçluluk duygusu (vefa), yardımseverlik
ve çıkar duygusundan uzak olma, kişüiguu süs-
leyen takılar olarak ulusumuzun gönlünde
sonsuza dek yaşayacaktır.
Hep ülkede sağlık, eğitim, sosyal güvenlik
gibi temel sorunlann çözülmesini ve Türk in-
samnın insanca yaşamasuu istemişti.
Ahmet Taner Kışlalı, ulus devleti, küresel-
leşen dünyanın gereklerine uygun bir yapıya
kavuşturmak isteyenlere karşı çıkmıştı. Bu
arada Sevr'in karşısuıda Lozan'ı savunmuş-
tu. Yeni mandacılann, bölücülerin, şeriat dev-
leti özlemcilerinin, ikinci Cumhuriyetçilerin
karşısına yüksek bır kaya gibi dikilrnişti.
Sonuçta da, savunduğu bütün bu yüce de-
ğerlerin ve ülkülerin karşılığını yaşamıyla
ödemışti.
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
PENCERE
Bozkurt!..
Yeni Meclis Başkanımız Ömer Izgi medyaya
hoş gefdi, sefa geldi.
MHP'IL
Ama güleryüzlü..
Daha doğrusu gülümsemesini biliyor; ısıracak gi-
bi gülmüyor.
Babacan bir hali var..
Medyaya açıklamalan da çarpıcı mı çarpıa; il-
giyie okudum:
"- Büyûk Atatürk, Allah'ın Tün\ milletine blrlöt-
fudur, mekânı cennetolsun!.. Onun koltuğunda otur-
mak büyük bir sorumluluk. En büyük bozkurt Ata-
türk!.. Atatûn\'ten büyük bozkurt olur mu?.. Ata-
türk'ü anlatan ünlü kitabın adı da Bozkurt. Atatürk
birkişinin araştırmasıyla anlaşılacak kişi değil. Ata-
türk'ün askeri yönünü hen\es bilir ve kabul eder,
ancak siyasal yönü çok önemli. O dönemi bir dü-
şünelim: Çağdaş Türk devleti ve milletini yarata-
bilmek çok güçtü. Şevket Süreyya Aydemir çok
güzel demiş Tek Adam' diye. Ismet Paşada 'İkin-
ci Adam'..."
Başkan ömer Izgi'yi tanıdık mı?..
O bir bozkurt!..
Ya ailesi?..
Eşi Aysel Hanım eski Ülkücü Hanımlar Deme-
ği Genel Başkanı... ^ :
Sayın Izgi diyor ki: . " <•'
"- O ülkücülerin anasıdır."
Aysel Hanım 1980'li yıllarda açılan "MHP ve Ül-
kücüler Davası"r\\ haftada üç gün izlemiş...
Rekor kırmış.
•
Türkiye Cumhuriyeti'nde yansız olması gereken
iki kişi var:
Birincisi Cumhurbaşkanı.. ; s
Ikincrsi Meclis Başkanı.. * --** '*"'
Parlamenter rejimin sağlıklı işleyebilmesi için bu
iki makamda oturan kişilerin anayasaya tam ba-
ğımlı, ama partilere karşı tam bağımsız ofmalan, ka-
çınılmaz bir zorunluluk ve temel yasa geregi.
Değil mi?..
•
İyi de bu iki göreve birileri seçilirken Meclis'teki
siyasal partiler neden kıran kırana bir pazarlığın
çekişmesine girişiyorlar
- Senden mi olsun?..
- Benden mi?..
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kıyamet koptu; ne-
redeyse bu yüzden anayasa değiştirilecekti; "dev-
let krizi" çıktı çıkmadı...
Aylarca sürdü çekişme...
Meclis Başkanı seçimi için de pazariıklann bini
birparaydı. ,
Neden?..
Partilerin ve polftikanın yozlaşmasından...
Bereket versin bu çekişmeterin sonucunda Ah-
met Necdet Sezer gibi bir hukukçu -raslantısal da
olsa- Çankaya'ya çıkabildi; tarafsız bir cumhur-
başkanıdın anayasal kimliğini savunması da do-
ğal mı doğal...
•
Ya Izgi?..
Meclis'in başkanlık kürsüsünde artık kimin otur-
duğunu ögrendik:
O bir bozkurt!..
Yine de benim içimde Izgi'nin görevini tarafsız-
lıkla yürüteceğine ilişkin bir önsezi var.
Çünkü Izgi içten pazariıklı bir kişi değil..
Içtenlikli.
Dilerim ki yanılmam.
ot.
04 Savaria Senfoni Orkestrası
4 Kasım Cumartesi 19.30
KARŞIYAKA 3. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1998/1617
Davacı Sedat Gültekin vekili tarafından davalılar
Cemıle Türkfedaı vs. aleyhine mahkememızin
1998/1617 esas sayılı dosyası ile açılan Karşıyaka il-
çesı, Bostanlı Mahallesi, 272/63 pafta, 9457 ada, 4 par-
sel sayılı taşınmazm taksimen veya satılarak ortaklıgı-
nın giderilmesi ile ilgili davada davalı Hayri Pezek mi-
rasçılanndan dahılı davalı Mehmet Pezek'in adrestnde
bulunamamış olmakla, duruşma günü olan 20.12.2000
günü saat 9'da duruşmada hazır bulunması, aksi halde
yokluğunda davanın sonuçlandınlacağı ilanen tebliğ
olunur 12 10.2000
Basın: 59178
Aydın Esen - Martial Solai
14 Kasım Salı 19:30
The New York Voices & Trio
22 Kasım Çarşamba 19 30
Sing, Sing, Sing
Tania Maria
27 Kasım Pazartesi-19:30
07
Iş Sanat'ta Kasım randevulan
Diane Schuur
07 Kasım Salı 19:30
Piotr Anderszewski
11 Kasım Cumartesi 19:30
Şef: Alpaslan Ertûngealp
Solist Gülsln Onay
Bartok, Saygun, Dvorak
Ivo Papazov & Bulgar Düğün Orkestrası,
Balık Ayhan ve Grubu
İstanbul Doğaçlamaları
18
Piyano Resitali
Bach, Syzmanowski
Bratsch - Laço Tayfa
18 Kas m Cumartesi 19.30
Çingeneler Zamanı I
24 Tango Turco
24 Kasım Cuma 19:30 25
Çingeneler Zamanı I I
Viktoria Mullova "Through The Looking Glass"
with special guest Julian Joseph
25 Kasım Cumanes, 19 30
Viva Brazil
Mischa Maisky
30 Kasım Perşembe - 1 Aralık Cuma 19.30
J.S. Bach
Viyolonsel Süitleri
No: 1,2,3,4,5,6
Bıletler 10 Ekım'den itibaren • İ l E T 1 satış noktalannda Call Center. (216) 454 15 55
>Migns - Soyak (Göztepe), Cadöebostan, GaUeriî (Bakırta»), Maslak, Mtrter > Vakkorama - Akmerkez, Suadiye, Taksım > Raksotek OrUköy, Beyoğlu, Maslak Mıgros
Biletlx'ln tüm bılrt satıj hiımet bcdellerı Türkiye I| Bankası Uraflndan kar;ılanmal(Udır I; Sanat Kûltûr Mfrktzi İŞ Kuleleri 4 Ltvtnt 80620 Isunbul Tel (212) 316 00 00