24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EKİM 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] 15 Ferit Öngören 'in Haliç 'iSarayburnu'ndan başlıyor, Sahpazan 'nda bitiyor îstanbul'un hoş boşlıManİZELROZENTAL Emınönü Meydanı'nda. Yeni Cami'nin hemen solunda sıralanmış ayakkabı boya- cılan vardır. Uzaktan baktığınızda görkem- liboya sandıklannın görünümü öylesine çe- kicidir ki dayanamaz, kendinizi taburele- rin birinde ayakkabılannızı boyatırken bu- lursunuz. Zaten Îstanbul sokaklannda ge- ziniyor, hele de Eminönü Meydanı'ndan ge- çiyorsanız, pabuçlannızın çamursuz ya da hâlâ tozsuz kalmış olması mucıze kabilin- dendir. Görkemli boya sandığının arkasındaki kişinin sevgili pabuçlannıza iyi davrana- cağının belirtilerini daha ilk hareketlerin- den algılarsmız. Fakat heyhat! O da ne? Ayakkabılannıza şifa verecek olan dokto- runuz (!) sandıkta sergilenen irili ufaklı onlarca şatafatlı boya şişesinden birini aça- cağına, hemen yanı başındaki derme çat- ma sehpanın üzerinde duran alelade boya kutulanndan binne hamle edıveriyor!.. Hayal kınkJığını atlattıktan sonra ger- çeği öğreniyorsunuz. Sizi kendısine çeken boya sandığının içindekı süslü şışelerin hepsi boş. Yani dekor. Zira pınl pınl panl- dayan pirinç kapaklar cam şışelere bol ge- liyor ve boyalann hızla kurumasına neden oluyor. Görkemli fakat içi boş boya sandı- ğının tek işlevi, ayakkabısı boyanan aya- ğınıza destek olmaktan ibaret!.. Ferit Ongören otuz yıldır Istanbul'u çi- ziyor. Daha dogrusu, çızdı bıtirdi bile. Adım adım, kıyı kıyı yûzlerce çizim gerçekleş- tirdi. Her biri 35x50 cm. ebadında, üç yü- zü aşkın sayfa doldurdu. Sonunda bunla- nn yirmi altısını "Corne d'or-ÇizgUerie Hatiçte Gezinti" adı altında bır araya ge- tirdı. Diğerlen yenı sergıler ve yenı kitap- lar içın sıralannı bekliyor. Ferit öngören'in Haliç'i Saraybumu'ndan başlıyor; Eminönü, Ayvansaray, Sütlüce derken Haliç'in kuzey kıyısına kıvnhyor, Sahpazan'nda nihayetleniyor. Neler yok ki bu çizimlerde... Aşina ol- duğumuz yapılar. seksenli yıllarda yıkılıp | M.JLeT çızım onlarca oykü ! barındınyor içinde. < Notlar tutmuş, sonra da j sabırla kâğıda dökmüş | gözlemlerini Öngören. Hiç acele etmemiş. Sonunda çizimler bir "belge" i niteliğine bile bürünmüş. j I w ^___ t gitmiş binalar, dolmuşlar, otobüsler, ge- miler, sandallar.. ve insanlar! Bır dolu çi- zim yumağı bu, iddiası doğru; çizgiyle mi- zah yapmıyor Öngören, mizah onun çiz- gisinin içinde, ta derinlerde. Karaköy Meydanı'nda dolmuş kovalayan yolcunun duruşu, Perşembe Pazan'nda çay molası veren emekçınm yorgunluğu, Süt- lüce'de bir tarafta celepler-kasaplar. he- men altiannda çilıngir sofrasının başında demlenenler, Balat'ın rengârenk ahalisi, Eyüp'te dualannın kabulünü dileyen yet- mişlerin tipik başörtülü kadını... Seyyar satıcılar, semtin balıkçısı, yoğurtçusu, si- mitçisı, karpuzcusu, fotoğrafçısı... Her çi- zim onlarca öykü banndınyor içinde. Kı- yı kıyı izlemiş, notlar tutmuş, sonra da sa- bırla kâğıda dökmüş gözlemlerini Öngö- ren. Hiç acele etmemiş. O kadar ki sonun- da çizirnler bir "beJge" niteliğine bile bü- rünmüş. Neredeyse yakın bir geçmişte var olduklannı unuttuğumuz hal binası, yağ is- kelesi, eski Galata Köprüsü'yle, çeşiüi ima- lathaneleri ve daha henüz tarihe kanşmayan tersanesiyle dolu bir Haliç onunkisi... "Dolu obnasma dolu, ama buzur veri- yor" diye tanırrdıyor sanatçı çizimlerini; ger- çekten de ince, sıradışı bir çizgisi var Fe- rit öngören'in; süssüz, taramasız, net ve ka- rarh bir çizgi. tnceli-kalınlı lekeler yok, gölge oyunlan yok...Gözüne ilişen, ken- disine ilginç gelen her görüntüyü kaydet- miş. Hepsi gerçek. Eminönü Meydanı'nda- ki boyacı sandıklannın aksine... Ama bo- yacuıın boş sandığı, benzer bir yığın hoş- lukla birlikte yerini buluyor çizimlerde. îs- tanbul'u doldüran, biraz da bu tür hoş boş- luklar değil mi sanki... Sergınin sanat danışmanlığını karikatür- cü Tan Oral yapü. Sergi salonu Kuzey ve Güney Haliç olmak üzere iki bölüme ay- nhnış. Sadelik ön planda. Sanatçının arzu- su insanlann sergiyi zorlanmadan izleye- bilmesi. Açık Radyo'nun kendisiyle yap- tığı bir söyleşide, çizgilerinin kendisine ol- duğu kadareşine de huzurverdiğmi, bu duy- guyu ise her kesimden insanla paylasmak istediğini vurguluyor. Ferit öngören'in ar- zuladığı huzur ortamı sergi mekânında ken- dini ıyıce gösteriyor. Tıpkı sergi kitabında oldugu gibi... Sergi kitabını Çağla Turgul tasarladı. Turgul, hepsi kendi içinde onlarca öykü banndıran, Haliç yolculuğuna çıkmış oku- yucuya soluklanma firsatı vermek için her semtin arasına Ferit öngören'in kuşlannı taşımış. Böylelikle sanatçının arzuladığı huzur ve sükûnet ortamı kitaba uyarlanmış. Her biri ayn hareket içeren yoğun bir göz- lemciliğin eseri olan bu kuşlann bizlere anlatacak ne öyküleri vardır kim bilir? Sergi, Karaköy'deki Schneidertempel Sanat Merkezi'nde, 30 Ekim'e dek izlene- bilir. Daha henûz tarihe kanşmayan tersanesiyle dolu bir Haliç. eylanhn MayvsSıkıntısı Montpellier-deyarışacak GÖNÜL DÖNMEZ - COIİN 27 Ekim ile 5 Kasım arasında 22. yıbnı kutlaya- cak olan Montpellier Akdeniz Sineması Festiva- li'nde bu yıl uzun konulu fılmler bölümünde Nuri BflgeCeylan'jn »MsçisSıkmnsı" ile kısa fiîmlerbö- lümünde Kazım Öz'ün "Toprak" yapıü yanşıyor. Yanşan dığer filmler arasında. Yunanistan'dan geçen ilkbahar Îstanbul Uluslararası Film Festiva- li'nde izlediğimiz, Costas Kapakas'ın ilk filmi "Na- neL&örü" ile DmıosAvdeBos'un "KnrataıDörtMev- ami", Yugoslavya'dan Bozidar Nıkoüc'in "Baba ve Oğul Adına" ve Ljubisa Samardzk'in "Gök Çen- geü" yapıtlan. Gürcü Nana Djord- jadze'nin, daha önce Cannes Film Festivali'nde göstenlen "Kaçmian 27 Öpücûk" filmi var. "Kaçınlan 27 Öpücûk'', ilk an- da yönetmenin adıyla dikkati çe- ken bir film. Djordjadze. ilk filmi "RobmsonadeyadalngifizDedear yapıtı ile 1986 ydında Cannes'da Camera d'Or alînış, on yıl sonra, ikİBci fıhni "Âşk AhçT Oscar'a adaygösterilmişti. Eşi, yönetmen ve senaryo yazan iraklı Kvirikadze'nin kaieme aldığı bu filmde Djordjad- ze, bûyülü gerçekçiliği, ufak bir Rns kasabasının ağıraksak yaşarm- na uygulamak için epeyce zorlanmış ve sonuç ola- rak sanat yönünden çok kösnül öğeleriyle ilgi çe- kebilecek bir film kotarmış. Sovyetler Birliği'nde belirsiz bir zaman ve mekânda, yaramaz ve biraz da çapkın, yeni yetişme Sybill, yaz tatili için teyze- sine gelir. Ordular ve rejünler gelip gitse de günlük yaşamı pek değişmeyen ufak bir kasabadır burası. Bizim küçük Lolita, can sıkıntısından kurtulmak için önce orta yaşlı Alexander'a âşık olmaya karar ve- rir, ama elini sallasa ellı kadııun kolayca kucağına düşeceği dul Alexander yerine, oğlu Mickey'nin il- gisini çeker. Denizi arayan Fransız kaptanın gelişi ve kösnül filmler klasiğia Emmanuele''in gizli gös- terimi üeişlerkızışırbirdenkasabada. Trajik sonuç ise daha baştan bellidir. Ama ızleyıcı olayı sindir- Â oprak adlı kısa fîlmle Kazım Öz'ün de yanşacağı festival 27 Ekim gecesi Bertolucci ve Verdi'yi bir araya getiren görkemli bir programla açılacak. meden yönetmen ilgiyi bir başka yöne çevirir he- men. Mickey, SybüTin söz verdiği yüz öpücükten ancak yetmiş üçünü alabilmistır yaz sonunda. Işte başhktakifirsaükaçınlan 27 öpücûk. Dikizci bir ka- merafilmboyu Sybill'in çıplak bedenini bol bol ser- gilerken gelişıgüzel serpümiş olaylan toparlamak yerine filmi tekdüze yüzeyde gezindirir yönetmen. Ufak bir kasabada geçen bir fılmin neden Alman- ya, Gürcistan, Yunanistan ve Los Angeles gibi de- ğişik mekânlarda çekildiği de ayn bir merak konu- su. 27 Ekim gecesi festival, Bertoluccive Verdi'yi bir araya getiren görkemli birprogramla açılacak. Mont- pellier Milli Orkestrası 'nın eşliğin- de filmlerinden bölümler sergile- yecek olan Bertolucci. opera ile film arasmdaki güçlü bağlantı üzenne konuşacak. îkincı gece, geçen ay San Sebastian Film Festıvali'nde baş ödül alan Arturo Ripstein'a adanmış. Meksikalı Ripstein, se- naryo yazan Paz ABciaGarciadiego ile birlikte yapıtlanndan önıekler sunacak. 30 Ekim gecesi BıiDueTın "tmgeleınsiz gerçek v«n gercektir" sözcüğünü dihnden dûşürmeyen Luis Bunuel'in hemen hemen tüm 'Meksikafilmfcri'gösterilecekfes- tivalde. 31 Ekim ise Halloween ge- cesi ve Dario Argento'nun filmleri ve kışiliğiyle ge- ceye 'korku' katması bekleniyor. Gecelerden söz ederken 3 Kasım Giuseppe Tor- natore gecesi gözden kaçmıyor. Sicilyalı sinema delisi Tornatore'nin altı filmini göstermeyi amaç- layan festival, o gece "Düşler Tüccan'*nı getirecek ekranlara. 'SlovakSineması-Önceve Sonra', tsrail- li oyuncu 'Moshe Ivgi'ye Saygj', 'Afrika sinemasm- dan örnekkr' diger bazı bölümler. Her yıl oldugu gıbıbu yıl da bır düzıne kadar uzun film tasanmı, 50.000 Fransız Frangı içeren parasal yardım için başvurmuş durumda. Daha önce "Gü- neşeYofcnhık" filminin de faydalandığı bu fon için yanşanlar arasuıda Türkiye'den de "Fatma" filmi ıleSibdYtekay. CENGİZ AYTMATOV ^OĞAZtÇİ KÎTAP GÜNLERİ'NDEYDİ 'Gorbaçov döneminde kendimi ifade edebildim' Kültür Servısi - Akademi Fuarcılık tara- fından k Boğaziçi KhapGünleri'nin onur ko- nugu Kırgız romancı CengizAytmatov, fark- h Türk edebiyatlannın bir araya gelmesi ge- rektiğıni, bunun Türk dünyası içın önem ka- zandığıru vurgulayarak "Ozbek, Kazak. Kır- gız edebiyat vaprtİan bir araya gelmeti. Böy- lece Türk dünyasına hizmeti- mizi sözle değil, işle yapmış olacağız. Nerede ne yapüıyor, ortayaçıkmahdır'' dedı. Yazar 'Kitabını göster, kim olduğu- nusöyfcyeyim'mantığıyla kü- reselleşen dünya içinde Türk edebryaünmda kendiyerini al- ması gerektiğini söyleyen ya- zar, bu anlamda kitap fuarla- nna büyük görev düştüğünü söyledi. "İnsanlık değerieri bize gökten inmiyor. Her ulu- sunortakdeğerieri birlikte in- sanlık değerierini oluşturur. Fuaıiar her ulusun edebiyatının ne yöne git- tiğmi, hangi değeriere sahip olduğunu gös- termetidir." Sovyetler Birliği'nin dağılması öncesi ve sonrasında Rusya'da yaşayan Aytmatov, ken- dini iki zamanın yazan olarak görüyor: "Ya- şamımın bûyük bir bölümü Sovyeder Birfi- ği'nde geçti. Özellikte 20. yüzyıhn içinde ka- lan zaman dilirni, yazarhğunnıen ÖDemByıl- lanydLBenien çoketküeyendeSovyeüer Bir- liği'nin son dönemlerine rastlayan Gorba- çov dönemhdi Zaten o dönemde ben ken- dimi ifade edebildim. Ama o zamanda bile totalitarizmin yansıması olan ktgüamavanh. En çoksansür- le karşı karşryaydık. Birtaraf- tan yolaçıhyor, birtaraftan da kapaonyordu, çünkü komü- nizm adeta bir din hatine gel- miştL Bugûn arük o dinin et- kisindenkurtukhık.Odönem- den sonra, başka veyenibir ro- man yazmaya başladım." Aytmatov'un komünizm sonrası yazdığı ilk roman, 'Kassandra Damgası'. Dün- yada bu-çok dile çevrilen ki- tap, yazara göre farklı kurgu- suyla dünya edebiyatında bir 'ilk' olma özel- liğ^ taşıyor. Dünyaya yeni bir bakış açısı ge- tirmeyi amaçladığı kitapta yazar, farklı bir yöntemle StaKndönemini yaşamış ve uzay- da çalışmalar yapan biyolog-felsefeci bir kahramanın hikâyesini anlatıyor. VAS1F KORTUN'UN K C R A T Ö R L Ü 6 Ü N D E GERCEKLESTt Ankara'da Genç Sanat 3 KüMr Servisi-Ankara'da Genç Sanat 3 etkinliği 20 Ekim-19 Kasım 2000 tarihle- ri arasmda, Plastik Sanatlar Derneği An- kara Şubesi tarafından Ankara Çağdaş Sa- natlar Merkezi Kennedy Cad. No: 4 Ka- vaklıdere/Ankara adresinde gerçekleşOn- liyor. Sergi genelde Ankara temelli olmak üze- re Türkiye'ye açık olarak düzenleniyor. Bu sergi, temalı bir sergi olarak düşünül- medi. Vasıf Kortun küratörlüğünde ger- çekleştirilen, özellikle gençlere yer ver- mekle beraber genç kavramını biyolojik bir yaş olarak değil, yapıtlann güncellıği ve günümüz sanat sorunlanna yaklasımın- da görmekte olan bu sergide sanatçılar ta- Sergide Esra Ersen'in çahşması da yer ahyor. rafindan enstalasyon, performans, video, fotoğraf, desen gibi çok değişık alan ve malzeme kullanılmakta. Sergi enformal ve rahat gezilebıleceği gibi, gezenlerin uzun süre vakit geçirebileceklerini öngören bir yapı kurmakta. Dün açılan sergide sanatçılardan Eöf Kalpak ve Esra Erseo performans, Zafer Aracagök ise bir müzik performansı ger- çekleştırdi. Küratörlüğünü Vasıf Kortun'un yaptığı sergıye katılan sanatçılar: Ozan Adam,Fat- ma Binnaz Akman, Gülçin Aksoy, Can Al- tay, Halfl Alündere, Zafer Aracagök, Cem Ank, Nancy Atakan, Yasemin Ataş, Nezi- he Ateş, BülentBaş, UlaşBedük, Osman Do- ğuBingöl,ElifÇelebi,MuratÇe- tik, Serkan Demir, Esra Ersen, Extramücadele, Cem Gencer, Murat Gök, ŞinasıGûneş,imam @ xurban.net, EfifKalpak,Önıer Ali Kazma, Sıtkı Kösemen, Ay- şe Sertaç Kuşdoğan, Aydan Mur- tezaoğju, oda-bır sergi mekânı. Lütfi Ozden, Birol Özer, Serkan Özkaya, Beril Özkoçak, Şener Özmen, Şükriye San, Güneş Sa- vaş, Eser Selen, Canan Şenol, Koray Tarhan, \ahit Tuna, AI- per Ulaş, SencerVardarman, Se- çil YerseL, Lak Yılmaz, Erdem Yücel, Kutluğ GüreUL (0312 425 45 93) Xingjian, Vıyana'da bir oyun yönetmiş KültnrServisi-Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Çinli yazar Gao Xingji- an, 1992'de Avustur- ya'daki deneysel tiyatro- nun önemli merkezlerin- den biri olan ve 1990'dan beri Viyana'da Giil Gür- ses'in yönetiminde faali- yet gösteren TüYk tıyat- rosu 'Theater des Au- genbikk'te 'Evet veA'e- ya Hayır' adlı oyunu sah- neye koydu. O dönemde de Çin'in önde gelen ya- zarlan arasmda yer alan, ancak dünya kamuoyu taranndan pek tanınma- yan Xingjian'ın yönetti- ği oyunda iki Avusturya- lı oyuncu ile bir Çinli dansçı rol aldı. Avusturya'daki tiyat- ro eleştirmenlerini ikiye bölen oyunun çevre dü- zeni ve dekorunu da, Vi- yanaUakı önemli ressam- lararasında bulunan Ke- mal Se> han adlı bir Türk sanatçı gerçekleştirdi. Gül Gürses, Nobel Edebiyat ödülü Sahibi sanatçıyı şöyle niteliyor: "Gao Xingjian, şımank ve iddialı sanatçı tavuia- nndan uzak, son derece sade,ama kararh bir tar- za sahip. Kıhkırkyanvor,. ayrmbîarıönemsiyoı; pro- fesyonelce çahşıj'or.'" Metth öizel nesrtali • Kültür Servisi - Klasik gıtar virtüözü, besteci ve eğitmen Melih Güzel'in yeni çahşması 'Sounds of Anatolia' önümüzdeki hafta pıyasaya çıkıyor. Halk türküleri ve zeybekleri gitar tekniğiyle yorumladığı albümün ilk konserini bugün saat 15.00'te Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda verecek. Güzel, albümünde yer alan beş halk türküsü, üç zeybek ve daha avatngarde stilde yapmış oyduğu yedi özgün bestesini seslendirecek. Konserin bıletlen CRR'den ve Biletix'ten ahnabilir. (232 98 30) TOBAV Uruguay'da • Kültür Servisi - Devlet Tiyatrolan Opera ve Balesı Çalışanlan Yardımlaşma Vakfı (TOBAV) Genel Başkanı Tamer Levent, Dünya Aktörler Federasyonu'nun (FIA) Uruguay'ın başkenti Montevıdeo'da yapılan 17. Dünya Genel kuruluna katıldı. TOBAY FIA'nın 18. Dünya Genel Kurulu'nun Türkıye'de yapılması için genel kurula öneride bulundu. 18. Genel Kurul'un nerede yapılacağına yann karar verilecek. 'Napgile' temalı saydam gürteri H KüHür Servisi - Îstanbul Saydam Günleri devam edıyor. Bu yılki 'temalı öyküler' bölümünün konusu olan 'Nargile'yle ilgili göstenler bugün saat 17.00-18.30 arasında Turkcell Plaza Oditoryumu'nda izleyicilere sunulacak. Nargile temalı çalışmalanyla katılan fotoğraf sanatçılan Arto Muhtaryan, Izzet Keribar, M.Emın Altan, Resul Baştuğ ve gazetemız foto muhabiri Hatice Tuncer. Fotoğraf sanatında profesyonellerle, amatörleri aym çatı altında buluşturmayı amaçlayan Îstanbul Saydam Günleri'nde Ara Güler, Gültekin Çizgen, Neyzat Çakır, Ergun Çağatay gibi usta sanatçılarm yam sıra 70 fotoğrafçı ve grubun gösterileri yer ahyor. Isabella A4ani 17 yıl sonra tekrar sahnede • PARlS (AA) -Fransız oyuncu Isabelle Adjani, 17 yıl aradan sonra Paris'te sahneye çıkıyor. Yıllardır tiyatro yapmayan sanatçı, Aleksandre Dumas'mn 'Kamelyalı Kadın' romamndan sahneye uyarlanan oyunda rol alacak. Le Parisien gazetesi. son olarak 7 yıl önce 'Kraliçe Margot' filmini çeviren sanatçının Marigny Tiyatro saloiiunda sahneye çıkacağmı belirtti. Sanatçuun rol alacağı oyunu, Arjantinli yönetmen Alfredo Anas sahneye koyacak. " .. - - Greta Garbo ve Marlene Metrictı'in gizli aşkı • Kültür Servisi - Dünyaca ünlü iki oyuncu Greta Garbo ve Marlene Dietrich'in arasında gizli bir aşk yaşandığı iddia ediliyor. Diana McLellan, filmlerin sahne arkasındaki olaylan anlattığı "The Girls: Sappho goes to Hollyvvood' adlı kitapta, 1925 yılında Pabst'in yönettiği 'Neşesi Olmayan Yol' füminin çekimleri sırasmda iki yıldız arasında bir aşk yaşandığını söylüyor. McLellan, o zamanlar 23 yaşında genç bir anne olan Dietrich'in hayata atılmaya hazırlandığı ve çevresindeki her şeyı yönetmeye meraklı oldugu dönemlennde homoseksüel ve lezbıyen kulüplerinden çdcmayan ve cinsel açıdan her şeye açık Garbo'yla karşılaşınca onun çekimine karşı koyamadığım yazıyor. Bu yakınlığın 'sade bir arkadaşlık' olarak görülmesini sağladıklannı ama daha samimi ve sıcak bir ilişkinin başladığım iddia ediyor. McLellan kitapta, "Dietrich, Garbo'nun dar görüşlü, cahil ve köylü bir kadın olduğunu görüyordu ama bu onun cazıbesirü daha da arttırjordu" diye yaz'.yor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle