Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2000 PAZAR
HABERLER
DUNYADA BUGUN
AIİSİRMEN
Gazeteci ve İki Anı
Sevgili,
Yahya Murat Demirel'in Egebank hortumu oJa-
yı sonunda medyaya da uzandı.
Demirel'in, sorunlanndan birinin çözümöne yar-
dımcı olan bir gazeteciye 1 milyon dolar gönder-
diği haberi büyük şok yaratmadı. Yalnızca paranın
kime gittiği sorusu üzerinde odaklandı soru işare-
ti
Çoğu kişinin aklına, ilk ağızda ona yakın isim gel-
di. Hani bunlardan hangisi çıksaydı, şaşırmaya-
caklardı medya dünyasını yakından tanıyanlar.
Sonunda ihale R.T.'nin üstüne kaldı.
Ortada henüz bir iddiavar, kanıt yok. Bu yüzden-
dir ki, gazetenin üst kurulunun karanyla yazılanna
ara vermiş bu köşe yazannın lehine veya aJeyhine
herhangi bir şey söylemek son derecede yanlış ve
haksız bir davranış olur.
Ama doğrusu aynı şey, birden ortaya atılan ve
"Parayı ben aldım" dıyen sürpriz tanık Mete Has'ın
söyledıklen ıçın geçerlı değıl.
Her şeyden önce, bir adanın yüzde 25'inin alımı
için verilmış olan 650 bin dolar kaparo neden işa-
damının bürosuna gönderilmemiş?
Bu tür ödemeler, çekle ya da banka hesaplann-
dan yapılmıyor da paralar çanta ile (miktar 650 bin
dolar olduğuna göre, söz konusu çanta değil de
bavul olsa gerek) mı yapılıyor?
Para neden bir gazetecinın evine gönderiliyor?
Gazeteciye akşam yemeğıne giden işadamı sa-
at 17.00'de oraya gitmiş, ev sahibi dana konutu-
na gelmemışmiş.
İşadamı parayı alıp bagaja koymuşmuş da falan
filan...
Sana da öyküde bir tuhaflık var gibi geJmiyor
mu? . . • . s
•••
Neyse, bırakalım bu tekil olayı bir yana. Asıl sis-
teme bakalım.
Gazeteci kamunun olan bitenden haberdar ol-
ma hakkının aracısı olan kişidir.
Her ne kadar ülkemizde fazla bilgi eğitim gerek-
tirmiyor görünse bile, önemli bir iştir ve gazeteci-
nın şeffaflığı en önde gelir.
Gazetecinin elınde bir silah vardır. Etkisi dolayı-
sıyla her yere girip çıkabıleceğı gibi, kamuoyunu
yanlış da yönlendirebilir.
Son yıllarda ülkemizde "gazetecileri'in üsttaba-
kası bir yandan iş çevreleri, para ve sermaye ile
öbür yandan devlet erkini ellerinöe tutanlaria pek
fazla sıkı fıkı ilişkiler içine girmişlerdir.
Genelde, köşe yazarı veya yönetici veya her iki-
sı de bırlıkte bir konumdadırlar.
Ve yaşam düzeylerı de Fransa, Ingiltere, Alman-
ya ve ABD'deki meslektaşlanyla kjyaslanmayacak
kadar yüksektir.
Gazetecilik mesleğiyle biriikte patronun ya da
"eşin dostun" ışıni takip ise umuru adiyedendir.
Bu durum artık hiç yadırganmaz, hatta bu ilişki-
lerin dışında kalmış olanlar, kapanmış bir çağın öz-
lemi içindeki çağdışı yaratıklar olarak algılanırlar.
•••
Her neyse, herkesin bildiği ve şu günlerde yaz-
dığı bu gerçeklerden sonra iki anıya geçelim.
Bomba ile havaya uçurulmasından az önceydi,
Uğur Mumcu bir gün,
- Bıliyor musun, bir de bahçe içinde bir evim ol-
sun isterdim, demişti.
- Işte babandan kalan, Ayvalık'ta Cunda yolun-
daki küçük yazlık ev var ya dedim, ve sürdürdüm.
- Boş ver Uğurcuğum, sen Uğur Mumcu olarak
kalmaya mahkûmsun ve öyle bir evin de olmaz.
Ikıncı anım, uzun yıllar Fransa'nın ve dünyanın en
saygın gazetelerinden Le Monde'u yönetmiş Jac-
ques Fauvet ile ilgili.
1977 yazında, Türkiye'ye gelmiş olan Fauvet, Is-
tanbul'da Nadir Nadi'yi ziyaret ediyordu.
Nadir Bey, daha önce Parıs'te tanışmış olduğum
Bay Fauvet ile görüşmesinde benim de bulunma-
mı istemiştı. Mavi yoiculuğa ara verdim. Bir koy-
dan tekne ile sahile çıkıp apar topar Istanbul'a dön-
düm.
O akşam yemekte, Nadir Bey,
- Arkadaşımız, tatilıni yanda kesip geldi, bu gö-
rüşmede hazır bulunmak için, dedi.
Bay Fauvet çok şaşırmıştı:
- Sızin gazetecilerın önceden saptanmış tatilferi
mi var? dedi. t , . .-;
Sonra da ekledi:
- Ben kımseye önceden tatil vermem. Onun bö-
lümünde durum sakinse, "Sen şu arada iki hafta
gidebilirsin" derim. Olay da çıkarsa tatilini yanda
keser ve döner. Gazetecinin de tatili mi olurmuş?
Biraz durdu. sonra da bir başka ilkesini dile ge-
tirdi:
"Biz çalışanlanmıza makul, rahat yaşayacaklan
parayı veririz. Ama ben zengin, servet sahibi insan-
lan gazeteci yapmam, onlarta çalışmam. Çünkü o
zaman onlar, kaçınılmaz olarak belirii birzümrenin
çıkarlannın sözcüsü olurtar. Oysa gazeteci kamu-
oyunun sözcüsüdür. Ondan çok fazla kopmama-
lıdır."
Bu iki dinozor anısının bilmem ki günümüz Tür-
kiyesi'nde bir önemi kaldı mı?..
Cezaevleri
Ftipieykminde
15Jdşigözoltında
İstanbul Haber Servi-
si- F tipı cezaevlerinı
protesto eden tutuklu ve
hükümlü yakınlanna
müdahale eden polis yi-
ne 15 kışıyı yerlerde sü-
rükleyerek gözaltına al-
dı. Galatasaray Lisesi
önünde dün saat 12.00
sıralannda toplanan tu-
tuklu ve hükümlü ya-
kınlan basm açıklaması
yapmak istedı.
Yoğun güvenlık ön-
lemlen alan polis, gru-
bu çember ıçine aldı.
Daha sonra gruba
müdahale eden Çevik
Kuvvet Şube Müdürlü-
ğü ökjplen. çoğunluğu-
nu kadınlann oluşturdu-
ğu tutuklu ve hükümlü
yakınlannı gözaltına al-
dı.
Yerlerde sûrüklene-
rekpolis otobüsüne bin-
dirilen tutuklu ve hü-
kümlü yakınlan "Höc-
relere girmeyeceğiz'',
"Devrimci Tutsaklar
Onurumuzdur" slogan-
lan atülar. Özgür Tutuk-
lu ve Hükümlü Aileleri
Yardımlaşma Derneği
(TAYAD)'dan yapılan
yazılı açıklamada, gö-
zaltına alınlann serbest
bırakılması ıstendi.
Açıklamada, "Her haf-
ta Galatasaray'daohna-
ya devam edeceğiz"
denildi.
Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görülecek davada 10 yıl hapis cezası isteniyor
yannANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Türkiye'nin laik devlet yapısını
değiştirerek yerine dini kurallara day-
alı "teokratik diktatörlük" kurmak
istediği gerekçesiyle hakkında dava
açılan Fethullah Gülen'in yargılan-
masına başlanacak. Ankara 2 No'lu
DGM'de yann başlayacak duruşma-
da Gülen hakkında 10 yıla kadar ağır
hapis cezası isteniyor.
Hakkındaki yargılama yann
başlayacak olan ve şu anda ABD'nin
New Jersey Eyaleti'nde bulunan
Gülen'in duruşmaya katılması bek-
lenmiyor. Ankara DGM Cumhuriyet
Savcısı Nuh Mete Yûksel tarafından
hazırlanan iddianamede, Gülen
grubunun amacı, "Devletin tüm sis-
temJerinde Islam faükümlerini ege-
men küarak teokratik bir tslam dik-
tatörlüğünü kurmak" şeklınde açık-
•ABD'de bulunan Fethullah Gülen'in 'laik cumhuriyeti' yıkarak yerine 'şeriatçı diktatörlük'
kurma amacına dönük çahşmalannın yargılanacağı dava Ankara 2 No'lu DGM'de yann
görülmeye başlanacak. Gülen hakkında 10 yıl ağır hapis cezası isteniyor.
landı. iddianamede, Gülen'in laik,
demokratik ve sosyal hukuk devleti
olan Türkiye Cumhunyeti'ni sona
erdirmeyi pianladığ; anlatılarak "Şeri
yasalann hâkim olduğu tslam devle-
tini kurmak için okullannda beyin-
lerini yıkadığı gençlik ile oluşturacağı
toplumu kullanmayı planladığı tespit
edilmiştir" denildi. Yüksel, Gülen'in
hedefine ulaşmak amacıyla kul-
landığı stratejiyi de şöyle dile getirdi:
"Gülen, tslamcı ideolojik bir yak-
laşımla bulunduğu legal yolu
muhafaza ederek sahibi olduğu etkin
maü gücü üe bünyesinde bulunan
vakıf,okul vedershaneleri kuOanarak
eğmlmiş gençlerden oluşan bir taban
oluşturmak, devletin bütûn kadro-
lannda, bütün bürokraside, Milli
Eğitim Bakanhğı ve emniyet teşki-
latında kadrolaşmak, yurtdışında ve
Türkiye"de kurulacak siyasal Islama
sempatiyle bakacak bir gençlik
oluşturmak istemektedir."
Gülen'in hoşgörü ve banş tablolan
ile devlet çevrelerini etkilediğine
dikkat çeken Yüksel, toplumun
gerçeği görmesinı engellemek a-
macıyla demokrasi şemsiyesi altma
sığındığuu vurguladı. Yüksel'in iddi-
anamesinde, "Cumhuriyet dûzenine
'kefere düzeni' dhen bu şahıs, bugûn
bu düzeni istergörünerek baa kesim-
leri bu davTamşuıa inandırabihnekte-
dir. Gülen, faaliyetlerinde gösterdiği
gizlüik, taraftarlannm kendisine
bağuhğı,etkili, kararhve merkezi>etçi
yönetimi ile Türkiye'nin en gûçhı irti-
cai yapılanmasuhr" denildi.
Gülen grubunun eğitim alanında
devletten daha ileri olanaklara sahip
olduğunun gözlendiğini belirten Yük-
sel, sinsi çalışmalann önündeki tek
engelin Türk Silahlı Kuvvetleri (T-
SK) olduğunu vurguladı. Yüksel,
Gülen'in TSK'yi ele geçirme ça-
balannı da şöyle anlattı:
"Kültür düzeyi yûksek, kendine
bağh, türban takmayan bayanlann
askeri öğrencüer ile tanışmalan ve
evlenmelerûıin sağlanabilmesi için
gerekli vasatı sağlayacak bir yapılan-
mava gitmiştir. Gülen bu yöntemle 10
yıliçindeTSK içindesözsahibi olacağı
bir konuma gelmeyi planlamaktadır."
Iddianamenın sonunda, Gülen'in
Terörle Mücadele Yasası (TMY)
gereğince 5 yıldan 10 yıla kadar ağır
hapisle cezalandınlması istendi. Türk
Ceza Yasası (TCY) uyannca Gülen 'in
emanette bulunan suç eşyalanna el
konulması da talep edildi.
ÇYDD müdahil olmak istiyor
CYDD Genel Başkanı TürkanSay-
lan, Gülen davasının ilk dunışmasına
müdahil olarak katılma isteminde bu-
lunduklannı söyledi. Saylan, Fethul-
lah Gülen gerçeğinin ortaya çıkması
için, bu konuda bilgisi olan herkesi,
adaletin gerçekleşmesine katkıya
çağırdı.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
TBMM Başkanlığı
ANAPveMHP'nin
boşkonhkhesaploşmosı
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - TBMM, ye-
ni başkanını bu hafta be-
lirleyecek. Meclis baş-
kanlığı için 3. tur oylama-
lar salı günü yapılacak.
Bu turda da meclis baş-
kanı seçilemezse, çar-
şamba günü yapılacak
son tur oylamada en yük-
sek oyu alan aday TBMM
Başkanı seçılecek.
ANAP'h aday Murat Ba-
Şesgioğlu ile MHP adayı
Ömer bgi arasında "kV
ran tarana" gecmesı bek-
lenen başkanlık yanşın-
da, iki adayın 4. tura kal-
ması bekleniyor. DYP oy-
lannm "kilit'' olduğu 3.
tur oylamalar öncesinde
ANAP'ın, bu partiye,
"Içtûzük değisikliğiyle
Meclis Başkanvekili sayı-
sını 5'e çıkarma" sözü
verdiği öğrenildi..
TBMM Başkanlığı için
8 adayla başlayan yanşta,
DYP'li Beldr Aksoy'un
ilk tur oylama öncesinde,
ANAP'h Ertuğrul Yalçın-
bayır ve Yılmaz Karako-
yunhı'nun da 1 ve 2. tur
oylamalann ardından çe-
kilmesiyle aday sayısı 5'e
düştü. FP'nin "gösterme-
Saylan: Siyasiler türbanı sömürüyortstanbul Haber Servisi - Çağ-
daş Yaşamı Destekleme Derne-
ği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof.
Dr. Türkan Saylan, son günler-
de, olası bir erken seçim beklen-
tisiyle siyasilerin, tarikat-cema-
at oylanru arkalanna almak için
türban konusunu ve Türk Silah-
lı Kuvvetleri'ni hedef alan ta-
lihsiz söylemlerde bulundukla-
nnı belirtti.
Saylan, Türkiye'de AB'ye
girme yolunda, evrensel hukuk
ve haklann egemen kılınmaya
çalışıldığı bir dönemde, genç
kızlan tutsak eden türban pole-
Türban eylemleri eğitimi aksattıtZMtR (Cumhuriyet Ege
Bûrosa) -Türban takmakta di-
renen öğrenciler. eğitim ve öğ-
retimi aksatmaya devam edi-
yor. Bazı imam-hatip liselerin-
de Istiklal Marşı'nm söylendi-
ği bayrak törenlerinde bile kız
öğrenciler türban takıyor.
Dokuz EylüJ Üniversitesi
(DEÜ) Bahiyat Fakültesi'ne
tûrbanla giremeyen öğrencile-
rin direnişi de sürüyor.
Ilahiyat Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Hakkı ÖnaL türban
konusunda rektörlüğün kara-
nnı uyguladıklanru beürterek
"Bu konuda YÖK'ün aldığı
birkararvar. Rektöriûkbu ka-
ran tüm faküJtelerde olduğu
gibi bizde de u\guluyor. Rek-
törlüğün kararmı fakültemiz-
de aynen uyguluyoruz, taviz
vennemiz söz konusu değil"
dedi.
YÖK'ün üniversite ve yük-
sekokullarda uygulamaya
koyduğu "türban'' yasağı
DEÜ ve Ege Üniversitesi'nde
(EÜ) uygulanıyor. Türban ko-
nusunda dıreniş yapan öğren-
cilerin çeşitli çevrelerden des-
tek alarak eylem yapmaya ça-
lışöklan bildirildi.
Fakültede olası provokas-
yonlara karşı polisin de önlem
aldığı ve çevrede inceleme
yaçöğı öğrenildi.
Ulke genelinde imam-hatip
liselerinde farklı uygulamalar
dikkat çekiyor.
Kimi illerde bu okullara tür-
banla girilmesi önlenirken Iz-
mir'de Konak Kız Imam-Hatip
Lisesi'nde 53, îzmir Anadolu
Imam-Hatip Lisesi'nde ise 30
öğrenci milli güvenlik dersle-
ri dışında diğer derslere tür-
banla giriyor.
miğinden medet umulduğunu
söyledi.
Saylan, bu dunımun, çağdaş-
lıktan söz eden politikacılann
halk gözünde inandıncılıklannı
ve değerlerini yitirmelerine yol
açtığünı öne sürdü.
Saylan, türban konusunun, si-
yasetçilerin 1950'li yıllardan
sonra proje üretememeleri ne-
deniyle oluştuğunu savundu.
Türbanm Türkiye'de hiçbir za-
man sorun ohnadığım vurgula-
yan Saylan, türbamn demokra-
siyle ügisi bulunmadığını kay-
detti. Halkın, Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer ile devlet
arasındaki tartışmadan bıktığı-
nı belirten Saylan, hukuk devle-
tinde, devlet organlannın görev
ve sorumluluklannm belirlen-
diği gerçeğinin bir an önce al-
gılanmasuıı istedi.
ük"çıkardığı adayı İsma-
il Alptekin'in 3. tur oyla-
maya da gireceği, ancak
bu partı oylarınm
ANAP'lı Başesgioğlu'na
gideceği ifade ediliyor.
Kulislerde, ANAP'la
MHP arasındaki başkan-
lık yanşının aynı zaman-
da bir "hesaplaşma" ola-
cağına da işaret ediliyor.
ANAP liden Mesut Yıl-
maz hakkındaki Meclis
soruşturmalannda
MHP'nin "Yüce Djvan"
yönünde oy kullanması
nedeniyle, iki parti ara-
sındaki gerginlığe dikkat
çekiliyor. ANAP lideri
Yılmaz'ın. "meclis baş-
kanhğı için hükümet or-
taklan arasında yapıla-
cakanlaşmaya uymama"
kararının altında da bu
olayın yattığuıa işaret edi-
liyor.
ANAP cephesinde,
MHP'nin. FP'nin yanı sı-
ra, DYP'den de oy alama-
yacağı hesabı yapılıyor.
Başesgioğlu, DYP oylan-
nın kilit olması nedeniy-
le, hafta sonu da Mec-
lis'te, kulis faaliyetlerini
sürdürdü. ANAP'lıIar,
DYP'nin hükümet kurul-
ma aşamasmda MHP Li-
den Devlet Bahçeu'nın
sözlen nedeniyle bu par-
tiye kırgın olduğunu ileri
sürerek "Şimdi DYP'nin
bu sözleri unutarak MHP
ada>ına oy vermesini bek-
lenuyoruz" görüşünü dile
getinyorlar. Bülent Ece-
vit'in, destek açıklaması-
nın ardından DSP millet-
vekillerinin tzgi'ye yö-
nelmesi üzerine ANAP,
umudunu "MHP'K baş-
kan istemeyen" DSP'lile-
rin "boş oy kullanması-
n?" bağladı.
MHP'li Ömer Izgi ise
"3. turda seçinne'' hesabı
yapıyor. DSP'nin yamsı-
ra bazı DYP oylannın
kendisine yöneleceğini
hesap eden Izgi'nin 3. tur-
da seçilmek için gerekli
olan 276 oya ulaşabılece-
ği hesabı yaptığı ifade
ediliyor.
r
-j-v •""- -
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Kendisi bir dönem ağır siyasi bas-
kılar gören Çek Cumhurbaşkanı Ha-
vel, Eşber Yağmurdereli'nin ser-
best bırakılmasını istedi. Aslında bu
ne büyük bir ayıp. Türkiye'nin başba-
kanı da yazar ve gazeteci. Bu ayıbı,
bir başka ülkenin yazar cumhurbaş-
kanı bize anımsatıyor.
Eşber, yaptığı bir konuşma yüzün-
den 12 ay ceza aldı, bu cezayı ise
çoktan yattı. İki yılı aşkın bir süredir
içeride. Sebebi ise bu ceza nedeniy-
le infazının yanması. Sırf bu konuş-
ma nedeniyle 20 yıldan fazla bir sü-
re daha içeride yatacak.
Aslında, bu ayıplı duruma son ve-
rebilmek için birçok yol var. Başba-
kan ve Adalet Bakanı bu yollardan
birisiyle, Eşber gibi olanlann kolayca
çıkmasını sağlayacak düzenlemeyi
yapabilirler. Anayasa Mahkeme-
si'nin, 'Basm Suçlannın Ertelenme-
sine llişkin Kanun'un iptali konusun-
da verdiği karar, Eşber'in konuşma-
sı nedeniyle aldığı cezanın da ertelen-
mesini gerekli kılıyor.
Necmettin Erbakan'ı ve konuş-
malan yüzünden mahkûm olanları da
erteleme içine katacak olan bu karar
en çok ve acilen Eşber'i ilgilendiriyor.
Çünkü bu karar hemen uyguiansa
Havel ve Eşber Yağmurdereli
Eşber dışan çıkacak. Bu durumdaki
tek tutuklu o, Anayasa Mahkeme-
si'nin karanna göre artık onun ceza-
sı da erteleme kapsamına girdi. Ter-
si birdüzenleme artık mümkün değil.
Bütün sorun, bu karann bir an önce
Meclis'te düzenlenip uygulamaya
konulması.
Başbakan ve Adalet Bakanı, ister-
se böyle bir düzenleme çok kısa sü-
rede gerçekleşebilir. Böylece Eşber
Yağmurdereli'nin mağduriyetine ne-
den olan eşitsizlik de ortadan kalkar.
Çek Cumhurbaşkanı Havel'in
adından söz ettiği Eşber Yağmurde-
reli, Fransa'nın Bordeaux Barosu ve
çeşitli hukukçu örgütlerinin ortak ka-
ranyla yılın insan haklan savunucusu
seçildi. Bu ödülü, 29 Eylül'de oğlu
Uğur Yağmurdereli ve kızkardeşi
Sumru Yağmurdereli, onun adına
Bordeaux kentine giderek aldılar. Eş-
ber, bu törene bir mesaj yollayarak
düşüncelerini dile getirdi ve teşek-
küıierini iletti. özetle şunlan söyledi:
"... Hep biliyonız ki ınsanlığm se-
rüveninde, düşünme eyleminin insa-
na özgü en değerti üretim sayıldığı,
düşûnce özgürlüğünün de temelhak
ve özgühükler içinde merkezi bir ko-
numa sahip olduğu bir altın çağ ol-
muştur. Bu, eleştirel aklın pratiğinin
sanatçıya, yazara ve aydına ahlaki ve
vicdani bir sorumluluk yüklediği bir
dönemdir. Bu, aydınlanmadır.
Elbette o zamanlarda benim ül-
kemde olduğu gibi şimdi de düşûn-
ce özgürlüğünün alan önyargılar, ya-
nılgılargibi nedenlerle ve özellikle de
egemen şiddet tarafından sayısız
kaynaktan ateş altında tutulmaktay-
dı ve bu durum halen sürmektedir. A-
ma bana göre şimdi ortak uygariığı-
mız ve insanlığın geleceği açısından
trajik olan durum, artık eleştirel aklın
pratiğinin evrensel bilincin oluşturul-
masındaki ve toplumsal yaşama mü-
dahale edebilmesınin öneminin ge-
çersiz ve yararsız hale getirilmiş ol-
masıdır. Açık gerçek şudur: Küresel-
leşme denen ve gezegenimizi gide-
rek artan bir hızla etkisi altma alan
sistematikeğilim, sanatçının, yazann
ve aydının düşünme eylemini ve te-
mellendiği ahlaki sorumluluğu bütün
insanlık bakımından bir ihtiyaç ol-
maktan çıkarmayı amaçlamaktadır.
Bütün bu insanlığın entelektüel ihti-
yacı kûresel boyutta devletler, şirket-
ler ve medya tarafmdan istihdam
edilmiş görevliler aracılığı ile karşı-
lanmak isteniyor. Artık insan için ta-
nınan özgürtük, tûketici olarak, paza-
nn parçası konumuna gelmiş olan bi-
reyin tûketici tercihinde bulunabifme
özgürlüğüdür. Çoğunluğu itibanyla
büyük insanlık, iktisadi olduğu kadar
entelektüel olarak da kendi gerçeği-
ne yabancılaşarak yoksullaşıyor. Iro-
nik olan ise şu, bu gerçeği kavramak
için de yine ihtiyaç duyulan tek şey
özgühük, çûnkü özgür olmadan ger-
çek fethedilemez.
Benim ülkemde de, benzerlerinde
olduğu gibi aydınlanmanın gerçek-
leşmediği, demokrasi kültürünün
tam anlamıyla oluşmadığı koşullarda
benim cezaevinde 17. yılımı sürdü-
rüyor olmam, benim konumumda
olan yüzlerce insanın katledilmiş ol-
ması, şiddetin tek çözümleyici güç
olarak görülmesi, egemen şiddetin
kendini ancak böyle var edebilmesi,
sonuçlan bakımından çok trajik olsa
da sadece bir tarihsel anakronizmdir.
Ama günümüz dünyasında bundan
çok daha fazla dehşet verici olan du-
rum, eleştirel aklın pratiğinin simge-
si olan insanlığın ortak bilincinin ve
vicdanının oluşmasında ahlaki so-
rumlulukları olan sanatçı, yazar ve
aydınlann hem kendilerinin hem de
üretimlerinin, pazan belirteyen ide-
olojik sistem tarafmdan yok sayılma-
landır. Bu eğilim egemen hale gelip
kalıcılaşırsa, bu, uygahığımız ve o-
nun yarattığı bütün değeher için so-
nun başlangıcı demektir. O zaman
bize yapabilecek tek şey kalıyor. Je-
anne d'Arc, Giordiano Bruno ve
benzeheri bağımsızlığm, özgür dü-
şüncenin ve toplumsal vicdanın sim-
geleri olduklarından egemen şiddet
tarafından ateşte yakılarak cezalan-
dınlmışlardır. Bizim bu şansımız da
yok, Üretimimiz yasakland/ğı, kendi-
mizi ifade etmemiz engellendiği ve
hatta variığımız yok sayıldığı için bi-
ze tek seçenek bırakılıyor: Kendimi-
zi yakmak. Yine de, insan soyu için,
hepimiz için bir umut var. Bu, de-
mokrasiyi fetişleştirmeden bütün
özellikleh ve özgüriükleriyle insanı
yeniden uygartığımızın merkezine
koymak."