Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 000 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Istanbul Üniversitesi Iletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Suat Gezgin, medyayı değerlendrdi
'Holdinggazetelerbasınetiğineters'
Fakülte
medya ilîşkisi
yetersiz'
- İletişimfakülteleri ile Türkiye'de mevcıtt
gazetelerin, radyolann veya televizyonlarut
iiişkileri nelerdir? Öğrencilerin örneğin
staj yapması veya çalışması konusundaki
zorluklannız nelerdir ve nastl
düşünüyorsunuz?
- fletışim fakülteleri ile Türidye'de mevcut
medya kuruluşlannın iiişkileri yetersizdir.
Bu yetersizlik, fakültelerın kendi gazete ve
dergilerini, radyo ve televizyonlannı
kurmalan ile giderilmeye çalışılmaktadır.
Staj yapıltnası konusu önemlidir; çûnkü bu
konu dğrencinin okul hayatı ile çaİışma
hayatı arasındaki uyumluluğunu sağlayıcı
önemli bir etkendir. Stajın önemi ve
gerekliliği, medya kuruluşlannca
anlaşılmışhr. Konuya bilimseJ ve akademik
düşünce ile bakılabilmesi, bilimsel olarak
tüm sorunlann cle alınabilmesi için, siajlar;
iletişim fakültelerinin denetimine
verilmelıdir. Eğitim ve iş hayatı birbirine
yaklaştınlmalı, uyumlulaştınlmalıdır. Fakat
bu, iş hayatma uyum gösterebilme amacıyla
ödünler verilmesi, basit populist
yaklaşımlarda bulunulması anlamma
gelmemelidir. Medya kuruluşlannda staj
yapma olanağmın daha kolay elde edilebilir
olması sağlanmahdır. Bu konuda
ünivcrsitelere yetki tanınmalı, sektör-
üniversîte/fakülte işbirliği üst düzeyde
gerçekleştirilmelidir. Böylelikle, medya
olumlu ve yapıcı bir yönde gelişim
sürecinden etkilenebüir. Son tahülde
denilebilir ki, iletişim fakültelerinin yetki
bakımından gelişmesı ve güçlenmesi,
ölkedeki demokrasinin gelişimi ve
toplumun düşünsel açılımının sağlanmasına
olumlu ve önemJi katkı sağlayacaktır. Bu
konuda, devletin etkin ve düzenleyici bir rol
oynaması gerekmektedir.
Teknolojinin
ıçını
doldurmak
gerek'
- Son olarak Türkiye, basınyayın dünyasi,
gazetecilik mesleği veya geleceği
bakımından söylemek istedikleriniz
nelerdir?
- Türkiye'de basın. teknolojik açıdan pek
çok ülkeyi geride bırakacak kadar ileri
durumda. Ancak bu teknolojik yapının
içinin de doldurulması gerekmekte. Bunun
da en önemli koşulu insana yatınm
yapılmasıdır. Ne var ki, ülkemizde basın
çalışanlan arasmda ücretler dikkate
aiındığında önemli farklann olduğu
görülmektedir. örneğin; "star"
diyebileceğimiz bir gazeteci ile bir muhabir
arasında ücret farklıhğının yanı sıra özlük
haklan bakımından da adeta bir ucurum
bulunmaktadır. Bu ise, basın mesleğinin ve
gazeteciliğin gelişmesine engel
oluşturmaktadır. Gazetelerin tekelleşme
olgusundan mutlaka kurtanlması, asıl
görevleri olan kamuoyu yaratma, bunu
siyasi iktidara yansıtma ve haber venne
işlevine bir an önce dönmesi gerekmektedir.
Türkiye'de genel anlamda basın arbk bir
yan uğraş olma niteliğindedir. Bunun için
gazetede çalışan fıkir emekçilerinin mutlak
surette gazetelerin yayın politikalan
hakkında söz sahibi olması gerekir. Böylesi
bir durumun sağianması için de
sendikalaşma ve 212 sayılı yasanın
çalışanlara uygulanması önem taşunaktadır.
Basın en eski ve hâlâ en önemli kitle
iletişim aracı olarak özelliğini korumakta.
Bugün radyolann, televizyonlann yayınlan
o an için dikkat çekse de yazılı basın kahcı
olması arşivlenebilmesi gibi özelliklerinden
dolayı hâlâ diğer iki kitle iletişim racma
oranla üstün taraflar içennektedir. Söz ve
görüntü ne ölçüde kalıcılık özelliğinden
uzaksa yazılı basın da o ölçüde kalıcıdır. Bu
nedenle internetin ve diğer kitle iletişim
araçlannın meydan okumasına karşı gazete
toplumsal yapıda her zaman kendine kahcı
bir yer bulacaktır. Ülkemiz açısından ele
aiındığında denilebilir ki, Türk basınının
gelişimi ülkedeki demokratik yaşamın
gelişmesi ile paralel biçhnde olacaktır.
Karşıhklı olarak bu ikisi birbirierini
etkileyecektir. Bunun için de toplumsal
yapının da değişmesi, gelişmesi ve
dönüşmesi önem taşımaktadır. Bu sonucun
elde edilmesinde ise en önemli öğe iyi
eğitim almış, demokratik refleksleri
gelişmiş bir toplumsal yapıdır. Geleceğin
dünyasi bu tür toplumlann dünyasi
olacaktır.
Sonunda olacaklar oldu... Başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere bütün gazetecilik meslek örgütlerinin meslek ahlakı,
tekelleşme, yanlı habercilik eğilimlerine karşı yaptıkları uyarılar uzun yıllar duymazdan gelindi. Gazeteciler sendikal haklarında bile
yoksun bırakıldüar. Kimse ilgüenmedi. Hele hükümetler... Oluşan düzenden memnun bile oldular ki hiçbiryasal düzenlemeye giUediler.
Ama artık deniz bitti, gibi görünüyor. Birya da birkaç gazetecinin Murat DemireVden milyonlarca dolarpara aldığı anlaşıldı. Ndkadar
inkâr da etseler sonuçta kimlerin, heıgi
ilişkiler içinde oldukları su yüzüne çkıyor.
Bir zamanlar Türkiye Gazetecileri fak ve
Sorumluluk Bildirgesi 'nin yüzüne bıe
bakmak istemeyenler şimdi meslek
ahlakının neredeyse şampiyonu kesmişler.
Girdikleri iiişkileri yadsıdıklan gibsütten
çıkmış ak kaşık rolünü oynuyorlar.
Ülkemizde basın ve medyanın, \
gazetecilerin getirildikleri durumu, neslek
ahlakını veyasal düzenlemeleri ÎÜletişim
Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkar. Prof.
Dr. Suat Gezgin 'le konuştuk.
PORTRE/Prof. Dr. SUAT GEZGİN
Orta öğrenimini Muğla Turgut Reis Lisesi'nde tamamladu Frattsa 'da
Aix Marsifya ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi Sosyoloji ve Etnoloji
Bölümü 'nde öğrenim gördû. Master ve doktora çalışmalannı Paris VI
Üniversitesi'ndegerçekleştirdi. Lisansüstü öğrenim sürecinde aynı
zamanda AixMarsifya Üniversitesi'nde asistan, başasistan
görevlerinde bulundu. Lisansüstü Öğrenimini tamamladıktan sonra
Fransa'da Aix Marsifya Üniversitesi'nde doçentlik kadrosundagörev
aldu Yaklaşık 20yûhk Fransa deneyiminden sonra Türkiye'ye döndü.
Gerek Türkiye'de, gerek Fransa 'da Hürriyet Gazetesi Dış Haberler
TemsilcUiğigöreviniyürüttü. Şu anda tstanbul Üniversitesi (1Ü)
tletişim Fakültesi'nde Gazetecilik Bölüm Başkanı ve Dekan
Yardımcısı, tÜSenato ÜyesL
- Dünyanın heryerinde tartişûan "basın " ve "etik" konu-
sundakigörüşlerinizi alabilir miyim?
- Türk basını, özellıkle 1990'h yıllarda, önemli ve toplumu
derinden etkileyen skandallann ortaya çıkmasında ya da bun-
lann örtbas ediİmemesinde etkin bir rol oynamıştır. "Susurhık"
bu olaylann en belirgini ve başta gelerudir. Işte böylesıne etkin
ve önemli bir kurumsal yapının-mutlak surette "etik" bir kim-
liğinin olması kaçınılmaz bir zorunluluktur. örneğin, ABD'de
1920'li yülardan başlayarak basın alanında mesleki etık kural-
lan saptanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bazı gelişmiş Av-
rupa ülkelerinde bizden çok önceleri bu konudaki ilkesel doğ-
rular ortaya konmuştur. Bizim ülkemizde ise bihndıği gibi bu
konudaki ilk ciddi girişim, 27 Mayıs 1960 îhtilali sonrasuıda
oluşturulan "Basın ŞerefDrvanT ve bukuruluşun saptadığı "Ba-
sn Ahlak Yasas" ile gerçekleşmiş ve daha sonralan medyada
çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafindan bu ilkeler geliştirilerek
bunlar birer ilkeler manzumesi şekline getirilmiştir.
Bu konuda günümüzde, ortaya konulmuş iki önemli referans
çalışmayı burada belırtmeden geçemeyeceğim. Bunlardan bi-
rincisi "Türkiye Gazetecüer Cemryeti" tarafindan yayımlanan
ve toplumun tüm kesimlerine açık olarak çeşitli görüşme ve tar-
üşmalar sonucunda 18 Kasun 1998'de son şeklini alarak ilan edi-
len "Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluklan BikHrgesTdır.
Diğeri ise 1986'da "Basın Konsey"nin ortaya koymuş olduğu
"Basm Ahlak ÜkeJeri"dır
Ancak bu ilkeleri saptayıp ilan etmek yeterli olmamaktadır,
asıl mesele bunlann nasıl ve hangı yaptınmlar kullanılarak uy-
gulanacağıdır. Basında, meslek ahlak ilkeleri açısından belirtil-
mesi gereken önemli bir nokta, böylesi ilkelerin isteğe bağlı ola-
rak uygulandığı ve yaptınmlan-
nın da insan ve toplum vicdanı
olduğudur. Nitekim, 196O'lı yıl-
lann hemen başında kurulan
"Baan Şeref Divam"nın işlev-
selliğini yitirmesindeki en
önemli etken, yaptınm gücünün
olmamasından ve daha sonrakı
aşamalarda da bu yaptınmın çok
güçlü hale getirilmeye çahşılma-
sından kaynaklanmıştır. Diğer
yandan, basında etik ilkelerin
cezai yaptınmlara bağlanarak
uygulanmaya çalışılması ise söz
ve basın özgürlüğu açısından
son derece sakıncalı bir duruma
yol açacaktır.
Ofcur temsllclsl
Kısacası bir tür "otokontrol"
mekanizması geliştirmek, bası-
nın doğasına en uygun yöntem
olacaktır. Ancak bu otokontrol
mekanizmasının zamanla kendi
içinde "otosansüre" dönüşmesi-
ne de asla ızin verihnemelidir.
Tabii bu arada bilinçli okur kit-
lelerinin olduğu, özellikle Batı-
lı ülkeler ve Japonya'da basının
denetiminin en önemli öğelerinden biri de okuyucu kitlesidir.
Son olarak bu bağlamda hatırlatılması gereken dikkate değer bir
uygulama, gazetelerdeki "okurtemsfldsi" ya da "ombudsman"
uygulamasıdır ki bu, basının işlevsel ve yapısal özelliklerine
önemli ölçüde uyum ve katkı sağlayan bir uygulama görüntü-
sü vermektedir.
- Türkiye'degazetecilik mesleğinin, halkıngerçekleriöğren-
mesi veya halkın bilgi edinme hakkı bakımından nasılyapıi-
dığı konusundagörüşleriniz ve bir akademisyen olarak öğren-
cüeregazetecilik mesleğinin öğretilmesindekiUkeleriniz neler-
dir?
-1990'h yıllarda ulusal basınımızın Babıâli'den Ücitelli'ye ta-
şınma eylemı yalruzca bir mekân değişimi olarak algılanmama-
lı, diğer yandan bu gelişme bir nitelik değişiminin de en önem-
li göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Basınımız artık kendi
sırça köşkünde günlûk yaşamın koşuşturmasından uzakta ya-
pay gündemlerle kendini avutmaktadır. Halkın içinde gezme-
yen, olaylan masa başında öğrenen bir gazeteci, halkın sorun-
lanna ne ölçüde eğilebUir ya da onlara hangi gerçekçi çözüm-
leri üretebilir. Eskiden sadece gazetecilik yapılıp çay simitle ka-
nn doyurulurken bugün dolgun maaşlarla üst düzey bürokrat-
lardan veya siyasetçilerden, birlikte yenilen akşam yemeklerin-
de ya da sabah kahvaltılannda gazete için beyanat alınmakta-
dır. Sonra da, "ben falancayla akşam yemeğinde şu meseteyi ko-
nuştum" biçiminde gazete köşelennde yazılar çıkmaktadır. Ya-
nn bu "firianca şahsm" çok önemli bir suiistimali görüldüğün-
de ise bunun topluma yansıtılmasında o gazetecinin sıkıntı ile
karşılaşacağı hiç düşünülmemektedir. Yöntem değişınce doğal
olarak nitelik de değişmiştir. Bir akademisyen olarak eğitim
verdiğimiz öğrencilerimıze, günümüz koşullannda yapılan tüm
yanlış uygulamaları göstermeye, bu konuda onlann dikkatini
çekmeye ve doğrulan ögretmeye çalışıyoruz. Ne yazık ki, pi-
yasa koşullanna çıkan öğrenciler o koşullann gereğine uygun
olarak davranmak zorunda kahyorlar. Kısacası, teori ile pratik
birbirini tutmuyor.
- Medyada tekelleşme olgusununyarattığı sorunlarsizce na-
sıl çözülmelidir? Bunun ötesinde medya kuruluşlannın çıkar-
lannı önplanda tuttuğu ilerisürülerekhaberyazan, yorumya-
pan veya köşeyazısı yazan gazetecileri nasıl değeriendiriyor-
sunuz?
- Bugün dünyanın en önemli kapitalist gücü olan ABD'de bu
konu üzerinde çok durulmaktadır. Microsoft firması hakkında
Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin tekelleşmeyi önleme yönün-
de aldığı karar, bu konuya o ülkede ne ölçüde önem verildiği-
nin en büyük göstergesidir.
Kdse yazarlıflı
tlk anti tekel yasası olan Sherman Act 1890 tarihinde ABD'de
yürürlüğe girmiştir. Bizde ise 199O'lı yıllarda oluşturulan Re-
kabet Kurulu, bilindiği gibi dış ülkelerin özellikle Avrupa Bir-
liği'ne üye olma sürecinde yapılmış zorlama bir oluşum olarak
karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu örneklerden yola çıkarak diye-
bılınz ki, makro düzeyde sistem sorgulanmadıkça ve önlemler
alınmadıkça tekelleşme olgusunun önüne geçmek oldukça zor
görünmektedir. Tekelleşme olgusunun medya alanma getırdiği
en büyük sakmca da bu tip medya kuruluşlannın holdıngleşme-
sidir. Sonuçta medya çalışanlan da, holdingin birer üyesi ve o-
nun kâr maksimızasyonuna katkıda bulunma yönünde çaba gös-
teren birer elemanı durumuna geleceklerdir. Böylesı bir durum-
da, rotatif işçisinden köşe yazanna kadar gazetenin her çalışa-
nı holdingin çıkarlannı gözeten bir tutumu gerek açık gerekse
kapalı biçimde benimser durumda olacaktır. Dogal olarak bu du-
rum basuıın toplumsal işlevine ters düşecektir. Ulkemizdekı kö-
şe yazarlığı konusunda bir hatırlatma yapmak ısterim. Bizim ba-
sımmızda görülen türden, her gün her konuda yazı yazan köşe
yazan tıpı artık dünyada az görülen bir örnektir. Batı'da hangi
konu ele alıntp işleniyorsa o konunun uzmanına köşe yazısı
yazdınlır. Son tahlilde diyebiliriz ki, bizim ülkemizde olduğu
gibi köşe yazarlığı bir uğraş alanı durumuna gelirse ve medya-
daki ekonomik yapılanma da böyle olursa sonuçta kendi hol-
düıginin ya da kuruluşunun zaranna yazı yazmayan, etliye süt-
lüye dokunmayan köşe yazan tipi kendiliğınden ortaya çıkacak-
tır. Eskiden sisteme muhalif olan gazeteler daha çok alınıp oku-
nur ve böylece de tirajdan para kazanırlardı, günümüzde ise ga-
zete veya medya kuruluşlannın gelir kaynaklan değişık taraf-
lara yönelmiş durumda, bütün mesele aslında bundan ibaret.
Stajyerlere ağır koşullar
-tletişimfakültelerinin Türkiye'dekidurumu nedir? öğren-
ci sayısı, öğretim ve eğitimin kalitesi veya mezun olan öğren-
cilerin medyada iş bulabilme veya işegirme konusundaki zor-
lukları nelerdir?
- Mezun öğrenciler, medyada ilk önce stajyer olarak işe baş-
lamakta, çok az ücretlerle ve ağır koşullarda çalıştınhnaktadır,
bunlann bir kısmı, medya kuruluşlannda kahcı olarak görev-
lendirilmektedir. Işe girme konusunda, genel olarak iletişim fa-
kültesi mezuniyeri yeterli olmamakta, diplomannı yanı sıra gi-
rişkerdik, referanslar, yabancı dil, deneyim, sosyal ilişkilerin
güçlü olması gibi ek özellikler aranmaktadır. Bütün bunlara
karşın iletişim eğitünliler, geleceğe yöneük iyimser umutlanm
korumaktadırlar.
Bu konuda yapılması gerekenler, devletin iletişim eğitimi ya-
pan kurumlara yeterli parasal kaynak ayırmasıdır ki, bu da
RTÜK geürlerinin belli bir lasmının bu fakültelere aktanlması
ile çözüme kavuşturulabilecek bir konudur, aynca medyaya be-
ürli oranda da olsa iletişim fakültesi mezunlannı çalıştırma zo-
runluluğunun getirihnesi ve telif haklannı düzenleyen yasa ile
medyada anti-tekel yasalannın vakit geçirihneden Meclis'ten
geçirilerek yürürlüğe konuhnası biçiminde sıralanabilir.
- Hükümet, Kopenhag kriterleri çerçevesinde kendine bir
takvim beü'rledi. Bu takvim çerçevesinde de bazıyasalarda de-
ğişiklikyapılacak. örneğin düşünce ve ifade özgürlüğünün sı-
nırlan genişletilecek. Acaba mevcut yasalar bakımından ya-
pılması düşünülen değişiklikler gazetecilik mesleğini bu çer-
çevede olumlu etkilermi veyasizceyaoyazmak, haeryapmak
konusundaki ifade özgürlüğünün "sınırlan" vartıdır ve ne
olmalıdır?
- Tanzimat'tan günümüze kadar geçen süreçte siv toplum ve
devlet karşısında birey haklannın korunmasına ılişln hangi ya-
sal düzenleme varsa. tümü Batı'dan gelen etkiler alttda kaiına-
rak yapılmış. Tanzimat Fermam ile başlayan Batılıfema mace-
ramız bugün de devam ediyor. Burada dikkat çekrnesi gere-
ken en önemli olgu devletin vatandaşı için gereke rahatlatıcı
yasal düzenlemeleri ancak zorunlu kalmdığında hrata geçiri-
yor olması. Oysa Batı toplumlannda elde edilen Hdar belirli
bir mücadele sürecinden geçilerek kazamhnaktad Örneğin;
gerek sosyo-ekonomik gerekse sosyo-kültürel açıtdan toplu-
mumuzdan çok daha ileri düzeydeki bazı Batı topluılannda ka-
dmlann seçme ve seçilme hakkı bizim ülkemize orıla yenidir.
Ancak o ülkelerde bu tür kazanılmış haklann msannn ellenn-
den alınması da o oranda güç olmaktadır. Yanı koy elde edi-
len bir şeyin kaybedilmesi de kolay olmaktadır. Ülfcniz açısın-
dan durum değerlendirildiğinde yine bir tür devletüzenleme-
siyle karşı karşıyayız demek, olasıdır. Ancak yine t belirtmek
gerekir ki, kuşkusuz Kopenhag kriterleri çerçeveade "söz ve
fildr özgûrlûğû'' bağlamında yapılacak düzenlemer ülkemiz
açısından önemli açılımlar sağlayacaktır. Bu bağLnda değer-
lendirecek olursak, fıkir açıklamarun sının suça t<vik etmey-
le sınırh olmahdır. Yani bir yaym eğer insanlan su^ ve bu yön-
deki eylemlere teşvik eder bir nitelik tasıyorsa bu arumda za-
rarlıdu- ve yasaklanabilir. Ancak fıkir düzeyınde Uan ideolo-
jik ve siyasal yaklaşımlann yasaklanması bir ülkedfıkir ve gö-
rüş zenginliğinin elde edilmesi açısından zafıyet uatacak ni-
teliktedir.
212 sayılı yasa l
- Aynı ilkeler çerpesinde ya-
rım yüzyıldır var okt ve uygu-
lanmayan vegiderekaldırüaca-
ğı ileri sürülen 212 syılıyasa ile
değişik 5953 sayılı Bsın tş Yasa-
sı olarak adlandırun yasanın
uygulaması hakkına ne düşü-
nüyorsunuz? Ve b çerçevede
medyada sendikalötüûenmenin
içinde bulunduğu kşullar sizce
nedir?
- öncelikle belirtrrk gerekir ki,
212 sayılı yasa Türkie'dekı basın
emekçileri açısında önem taşı-
yan bir düzenlemeir. Aslında
212 sayılı yasanın uhunda, 27
Mayıs 1960'tan sonı ülkemizde
görülen görece özgüükçü ve de-
mokrat bir açıhmın ileri mevcut-
tur. 1960 Îhtilali sorusında sosyal
alanda yapılan en öEmli düzen-
lemelerin başında, b yasal deği-
şıklik gehnekteydi. hcak bugün,
Türkiye basın faaliydennın ıçer-
diği anlam, ıçerik vacapsam açı-
sından çok daha galere gitmiş
durumda. Kısaca belirtmek gerekirse, günümüzo teknolojik
olanaklar en üst düzeydeyken insan malzemesine apılan yatı-
nm çok sınırlı kalmıştır. tşte, 212 sayılı yasanın ksında fikir
emekçilerine uygulanmamasmdaki en önemli nitek bozuhna-
sı buraya odaklanmaktadır. 212 sayılı yasanm uygianması ûl-
ke açısından ve basın çalışanlan açısından önerri açılımlan
hatta demokrarikleşmeyi berabennde getirecektir; önkü bu ya-
sa basmda çalışan fikir emekçilerinin işverenden tğımsız ha-
reket etmesine olanak sağlarken onlann özlük hdannda da
önemli iyileştirmeler yapmaktadır.
Bugün 212 'yi hak ettiği halde bu yasa çerçevesine çalıştınl-
mayanlar 1475 sayılı yasaya dahil olarak sigortalı acak basın-
daki fikir emekçilerinin sahip obnası gereken ba2 haklardan
mahrum olarak görevlerine devam etmektedirler. Bölesi bir du-
rum doğal olarak diğer taraflan da olumsuz etkilerekte ve ba-
sm emekçilerinin yülardır sürdürdükleri sendikalaaıa hareke-
tini de baltalamaktadır.
Türkıye'de, medyada holdingleşme ve tekelleşmaürdüğü ve
,212 sayılı yasa her hak edene uygulanmadığı takdiro, basm ça-
lışanlannın sendikalaşması da bir ütopik düşünce olrak kalma-
ya mahkûmdur.
-
u
Etik"veya "meslek ilkeleri" Türkiye gazetecüri için ye-
terli mi? Nasıl olmalı?
- Basında uygulanan etik ilkeler sonuç itibanyla vıdani mü-
eyyideye sahip obnası gereken, mesleki olarak doğn davramş
kurallandır. Ancak bizim gibi ülkelerde daha mahkeıeden çık-
mış ve sonuca bağlanmış kararlar uygulanamazken u tür mû-
eyyidesi oldukça hafif kalan ilkelerin uygulanmasuia önemli
sorunlar çıkacağı aşikârdır. Meselenin asıl can alıcı nktası, bu
tür ilkelerin yeterli ya da yetersiz oluşu değil bunlan uygula-
nacağı toplumsal yapının sahip olduğu parametrelerir. Örne-
ğin; bugün Ingiltere'de yazılı bir anayasa ohnamasmacarşın te-
amüller ve sağduyu, yazılı yasanın yapabileceğınden;ok daha
etkin ve kahcı kararlar alınması olanağını bu ülke yöeticıleri-
ne vermektedır.
Kısaca belirtmek gerekirse, önemli olan ilkelem ya da
yasalann iyıliği-kötülüğü değil, bunu uygulayacak kdrolann
ve kamu vicdanının bu uygulamaya yetkin ve kendini lazır his-
setmesidir.