18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 000 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Istanbul Üniversitesi Iletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Suat Gezgin, medyayı değerlendrdi 'Holdinggazetelerbasınetiğineters' Fakülte medya ilîşkisi yetersiz' - İletişimfakülteleri ile Türkiye'de mevcıtt gazetelerin, radyolann veya televizyonlarut iiişkileri nelerdir? Öğrencilerin örneğin staj yapması veya çalışması konusundaki zorluklannız nelerdir ve nastl düşünüyorsunuz? - fletışim fakülteleri ile Türidye'de mevcut medya kuruluşlannın iiişkileri yetersizdir. Bu yetersizlik, fakültelerın kendi gazete ve dergilerini, radyo ve televizyonlannı kurmalan ile giderilmeye çalışılmaktadır. Staj yapıltnası konusu önemlidir; çûnkü bu konu dğrencinin okul hayatı ile çaİışma hayatı arasındaki uyumluluğunu sağlayıcı önemli bir etkendir. Stajın önemi ve gerekliliği, medya kuruluşlannca anlaşılmışhr. Konuya bilimseJ ve akademik düşünce ile bakılabilmesi, bilimsel olarak tüm sorunlann cle alınabilmesi için, siajlar; iletişim fakültelerinin denetimine verilmelıdir. Eğitim ve iş hayatı birbirine yaklaştınlmalı, uyumlulaştınlmalıdır. Fakat bu, iş hayatma uyum gösterebilme amacıyla ödünler verilmesi, basit populist yaklaşımlarda bulunulması anlamma gelmemelidir. Medya kuruluşlannda staj yapma olanağmın daha kolay elde edilebilir olması sağlanmahdır. Bu konuda ünivcrsitelere yetki tanınmalı, sektör- üniversîte/fakülte işbirliği üst düzeyde gerçekleştirilmelidir. Böylelikle, medya olumlu ve yapıcı bir yönde gelişim sürecinden etkilenebüir. Son tahülde denilebilir ki, iletişim fakültelerinin yetki bakımından gelişmesı ve güçlenmesi, ölkedeki demokrasinin gelişimi ve toplumun düşünsel açılımının sağlanmasına olumlu ve önemJi katkı sağlayacaktır. Bu konuda, devletin etkin ve düzenleyici bir rol oynaması gerekmektedir. Teknolojinin ıçını doldurmak gerek' - Son olarak Türkiye, basınyayın dünyasi, gazetecilik mesleği veya geleceği bakımından söylemek istedikleriniz nelerdir? - Türkiye'de basın. teknolojik açıdan pek çok ülkeyi geride bırakacak kadar ileri durumda. Ancak bu teknolojik yapının içinin de doldurulması gerekmekte. Bunun da en önemli koşulu insana yatınm yapılmasıdır. Ne var ki, ülkemizde basın çalışanlan arasmda ücretler dikkate aiındığında önemli farklann olduğu görülmektedir. örneğin; "star" diyebileceğimiz bir gazeteci ile bir muhabir arasında ücret farklıhğının yanı sıra özlük haklan bakımından da adeta bir ucurum bulunmaktadır. Bu ise, basın mesleğinin ve gazeteciliğin gelişmesine engel oluşturmaktadır. Gazetelerin tekelleşme olgusundan mutlaka kurtanlması, asıl görevleri olan kamuoyu yaratma, bunu siyasi iktidara yansıtma ve haber venne işlevine bir an önce dönmesi gerekmektedir. Türkiye'de genel anlamda basın arbk bir yan uğraş olma niteliğindedir. Bunun için gazetede çalışan fıkir emekçilerinin mutlak surette gazetelerin yayın politikalan hakkında söz sahibi olması gerekir. Böylesi bir durumun sağianması için de sendikalaşma ve 212 sayılı yasanın çalışanlara uygulanması önem taşunaktadır. Basın en eski ve hâlâ en önemli kitle iletişim aracı olarak özelliğini korumakta. Bugün radyolann, televizyonlann yayınlan o an için dikkat çekse de yazılı basın kahcı olması arşivlenebilmesi gibi özelliklerinden dolayı hâlâ diğer iki kitle iletişim racma oranla üstün taraflar içennektedir. Söz ve görüntü ne ölçüde kalıcılık özelliğinden uzaksa yazılı basın da o ölçüde kalıcıdır. Bu nedenle internetin ve diğer kitle iletişim araçlannın meydan okumasına karşı gazete toplumsal yapıda her zaman kendine kahcı bir yer bulacaktır. Ülkemiz açısından ele aiındığında denilebilir ki, Türk basınının gelişimi ülkedeki demokratik yaşamın gelişmesi ile paralel biçhnde olacaktır. Karşıhklı olarak bu ikisi birbirierini etkileyecektir. Bunun için de toplumsal yapının da değişmesi, gelişmesi ve dönüşmesi önem taşımaktadır. Bu sonucun elde edilmesinde ise en önemli öğe iyi eğitim almış, demokratik refleksleri gelişmiş bir toplumsal yapıdır. Geleceğin dünyasi bu tür toplumlann dünyasi olacaktır. Sonunda olacaklar oldu... Başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere bütün gazetecilik meslek örgütlerinin meslek ahlakı, tekelleşme, yanlı habercilik eğilimlerine karşı yaptıkları uyarılar uzun yıllar duymazdan gelindi. Gazeteciler sendikal haklarında bile yoksun bırakıldüar. Kimse ilgüenmedi. Hele hükümetler... Oluşan düzenden memnun bile oldular ki hiçbiryasal düzenlemeye giUediler. Ama artık deniz bitti, gibi görünüyor. Birya da birkaç gazetecinin Murat DemireVden milyonlarca dolarpara aldığı anlaşıldı. Ndkadar inkâr da etseler sonuçta kimlerin, heıgi ilişkiler içinde oldukları su yüzüne çkıyor. Bir zamanlar Türkiye Gazetecileri fak ve Sorumluluk Bildirgesi 'nin yüzüne bıe bakmak istemeyenler şimdi meslek ahlakının neredeyse şampiyonu kesmişler. Girdikleri iiişkileri yadsıdıklan gibsütten çıkmış ak kaşık rolünü oynuyorlar. Ülkemizde basın ve medyanın, \ gazetecilerin getirildikleri durumu, neslek ahlakını veyasal düzenlemeleri ÎÜletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkar. Prof. Dr. Suat Gezgin 'le konuştuk. PORTRE/Prof. Dr. SUAT GEZGİN Orta öğrenimini Muğla Turgut Reis Lisesi'nde tamamladu Frattsa 'da Aix Marsifya ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi Sosyoloji ve Etnoloji Bölümü 'nde öğrenim gördû. Master ve doktora çalışmalannı Paris VI Üniversitesi'ndegerçekleştirdi. Lisansüstü öğrenim sürecinde aynı zamanda AixMarsifya Üniversitesi'nde asistan, başasistan görevlerinde bulundu. Lisansüstü Öğrenimini tamamladıktan sonra Fransa'da Aix Marsifya Üniversitesi'nde doçentlik kadrosundagörev aldu Yaklaşık 20yûhk Fransa deneyiminden sonra Türkiye'ye döndü. Gerek Türkiye'de, gerek Fransa 'da Hürriyet Gazetesi Dış Haberler TemsilcUiğigöreviniyürüttü. Şu anda tstanbul Üniversitesi (1Ü) tletişim Fakültesi'nde Gazetecilik Bölüm Başkanı ve Dekan Yardımcısı, tÜSenato ÜyesL - Dünyanın heryerinde tartişûan "basın " ve "etik" konu- sundakigörüşlerinizi alabilir miyim? - Türk basını, özellıkle 1990'h yıllarda, önemli ve toplumu derinden etkileyen skandallann ortaya çıkmasında ya da bun- lann örtbas ediİmemesinde etkin bir rol oynamıştır. "Susurhık" bu olaylann en belirgini ve başta gelerudir. Işte böylesıne etkin ve önemli bir kurumsal yapının-mutlak surette "etik" bir kim- liğinin olması kaçınılmaz bir zorunluluktur. örneğin, ABD'de 1920'li yülardan başlayarak basın alanında mesleki etık kural- lan saptanmış ve uygulamaya konulmuştur. Bazı gelişmiş Av- rupa ülkelerinde bizden çok önceleri bu konudaki ilkesel doğ- rular ortaya konmuştur. Bizim ülkemizde ise bihndıği gibi bu konudaki ilk ciddi girişim, 27 Mayıs 1960 îhtilali sonrasuıda oluşturulan "Basın ŞerefDrvanT ve bukuruluşun saptadığı "Ba- sn Ahlak Yasas" ile gerçekleşmiş ve daha sonralan medyada çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafindan bu ilkeler geliştirilerek bunlar birer ilkeler manzumesi şekline getirilmiştir. Bu konuda günümüzde, ortaya konulmuş iki önemli referans çalışmayı burada belırtmeden geçemeyeceğim. Bunlardan bi- rincisi "Türkiye Gazetecüer Cemryeti" tarafindan yayımlanan ve toplumun tüm kesimlerine açık olarak çeşitli görüşme ve tar- üşmalar sonucunda 18 Kasun 1998'de son şeklini alarak ilan edi- len "Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluklan BikHrgesTdır. Diğeri ise 1986'da "Basın Konsey"nin ortaya koymuş olduğu "Basm Ahlak ÜkeJeri"dır Ancak bu ilkeleri saptayıp ilan etmek yeterli olmamaktadır, asıl mesele bunlann nasıl ve hangı yaptınmlar kullanılarak uy- gulanacağıdır. Basında, meslek ahlak ilkeleri açısından belirtil- mesi gereken önemli bir nokta, böylesi ilkelerin isteğe bağlı ola- rak uygulandığı ve yaptınmlan- nın da insan ve toplum vicdanı olduğudur. Nitekim, 196O'lı yıl- lann hemen başında kurulan "Baan Şeref Divam"nın işlev- selliğini yitirmesindeki en önemli etken, yaptınm gücünün olmamasından ve daha sonrakı aşamalarda da bu yaptınmın çok güçlü hale getirilmeye çahşılma- sından kaynaklanmıştır. Diğer yandan, basında etik ilkelerin cezai yaptınmlara bağlanarak uygulanmaya çalışılması ise söz ve basın özgürlüğu açısından son derece sakıncalı bir duruma yol açacaktır. Ofcur temsllclsl Kısacası bir tür "otokontrol" mekanizması geliştirmek, bası- nın doğasına en uygun yöntem olacaktır. Ancak bu otokontrol mekanizmasının zamanla kendi içinde "otosansüre" dönüşmesi- ne de asla ızin verihnemelidir. Tabii bu arada bilinçli okur kit- lelerinin olduğu, özellikle Batı- lı ülkeler ve Japonya'da basının denetiminin en önemli öğelerinden biri de okuyucu kitlesidir. Son olarak bu bağlamda hatırlatılması gereken dikkate değer bir uygulama, gazetelerdeki "okurtemsfldsi" ya da "ombudsman" uygulamasıdır ki bu, basının işlevsel ve yapısal özelliklerine önemli ölçüde uyum ve katkı sağlayan bir uygulama görüntü- sü vermektedir. - Türkiye'degazetecilik mesleğinin, halkıngerçekleriöğren- mesi veya halkın bilgi edinme hakkı bakımından nasılyapıi- dığı konusundagörüşleriniz ve bir akademisyen olarak öğren- cüeregazetecilik mesleğinin öğretilmesindekiUkeleriniz neler- dir? -1990'h yıllarda ulusal basınımızın Babıâli'den Ücitelli'ye ta- şınma eylemı yalruzca bir mekân değişimi olarak algılanmama- lı, diğer yandan bu gelişme bir nitelik değişiminin de en önem- li göstergesi olarak değerlendirilmelidir. Basınımız artık kendi sırça köşkünde günlûk yaşamın koşuşturmasından uzakta ya- pay gündemlerle kendini avutmaktadır. Halkın içinde gezme- yen, olaylan masa başında öğrenen bir gazeteci, halkın sorun- lanna ne ölçüde eğilebUir ya da onlara hangi gerçekçi çözüm- leri üretebilir. Eskiden sadece gazetecilik yapılıp çay simitle ka- nn doyurulurken bugün dolgun maaşlarla üst düzey bürokrat- lardan veya siyasetçilerden, birlikte yenilen akşam yemeklerin- de ya da sabah kahvaltılannda gazete için beyanat alınmakta- dır. Sonra da, "ben falancayla akşam yemeğinde şu meseteyi ko- nuştum" biçiminde gazete köşelennde yazılar çıkmaktadır. Ya- nn bu "firianca şahsm" çok önemli bir suiistimali görüldüğün- de ise bunun topluma yansıtılmasında o gazetecinin sıkıntı ile karşılaşacağı hiç düşünülmemektedir. Yöntem değişınce doğal olarak nitelik de değişmiştir. Bir akademisyen olarak eğitim verdiğimiz öğrencilerimıze, günümüz koşullannda yapılan tüm yanlış uygulamaları göstermeye, bu konuda onlann dikkatini çekmeye ve doğrulan ögretmeye çalışıyoruz. Ne yazık ki, pi- yasa koşullanna çıkan öğrenciler o koşullann gereğine uygun olarak davranmak zorunda kahyorlar. Kısacası, teori ile pratik birbirini tutmuyor. - Medyada tekelleşme olgusununyarattığı sorunlarsizce na- sıl çözülmelidir? Bunun ötesinde medya kuruluşlannın çıkar- lannı önplanda tuttuğu ilerisürülerekhaberyazan, yorumya- pan veya köşeyazısı yazan gazetecileri nasıl değeriendiriyor- sunuz? - Bugün dünyanın en önemli kapitalist gücü olan ABD'de bu konu üzerinde çok durulmaktadır. Microsoft firması hakkında Amerikan Yüksek Mahkemesi'nin tekelleşmeyi önleme yönün- de aldığı karar, bu konuya o ülkede ne ölçüde önem verildiği- nin en büyük göstergesidir. Kdse yazarlıflı tlk anti tekel yasası olan Sherman Act 1890 tarihinde ABD'de yürürlüğe girmiştir. Bizde ise 199O'lı yıllarda oluşturulan Re- kabet Kurulu, bilindiği gibi dış ülkelerin özellikle Avrupa Bir- liği'ne üye olma sürecinde yapılmış zorlama bir oluşum olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu örneklerden yola çıkarak diye- bılınz ki, makro düzeyde sistem sorgulanmadıkça ve önlemler alınmadıkça tekelleşme olgusunun önüne geçmek oldukça zor görünmektedir. Tekelleşme olgusunun medya alanma getırdiği en büyük sakmca da bu tip medya kuruluşlannın holdıngleşme- sidir. Sonuçta medya çalışanlan da, holdingin birer üyesi ve o- nun kâr maksimızasyonuna katkıda bulunma yönünde çaba gös- teren birer elemanı durumuna geleceklerdir. Böylesı bir durum- da, rotatif işçisinden köşe yazanna kadar gazetenin her çalışa- nı holdingin çıkarlannı gözeten bir tutumu gerek açık gerekse kapalı biçimde benimser durumda olacaktır. Dogal olarak bu du- rum basuıın toplumsal işlevine ters düşecektir. Ulkemizdekı kö- şe yazarlığı konusunda bir hatırlatma yapmak ısterim. Bizim ba- sımmızda görülen türden, her gün her konuda yazı yazan köşe yazan tıpı artık dünyada az görülen bir örnektir. Batı'da hangi konu ele alıntp işleniyorsa o konunun uzmanına köşe yazısı yazdınlır. Son tahlilde diyebiliriz ki, bizim ülkemizde olduğu gibi köşe yazarlığı bir uğraş alanı durumuna gelirse ve medya- daki ekonomik yapılanma da böyle olursa sonuçta kendi hol- düıginin ya da kuruluşunun zaranna yazı yazmayan, etliye süt- lüye dokunmayan köşe yazan tipi kendiliğınden ortaya çıkacak- tır. Eskiden sisteme muhalif olan gazeteler daha çok alınıp oku- nur ve böylece de tirajdan para kazanırlardı, günümüzde ise ga- zete veya medya kuruluşlannın gelir kaynaklan değişık taraf- lara yönelmiş durumda, bütün mesele aslında bundan ibaret. Stajyerlere ağır koşullar -tletişimfakültelerinin Türkiye'dekidurumu nedir? öğren- ci sayısı, öğretim ve eğitimin kalitesi veya mezun olan öğren- cilerin medyada iş bulabilme veya işegirme konusundaki zor- lukları nelerdir? - Mezun öğrenciler, medyada ilk önce stajyer olarak işe baş- lamakta, çok az ücretlerle ve ağır koşullarda çalıştınhnaktadır, bunlann bir kısmı, medya kuruluşlannda kahcı olarak görev- lendirilmektedir. Işe girme konusunda, genel olarak iletişim fa- kültesi mezuniyeri yeterli olmamakta, diplomannı yanı sıra gi- rişkerdik, referanslar, yabancı dil, deneyim, sosyal ilişkilerin güçlü olması gibi ek özellikler aranmaktadır. Bütün bunlara karşın iletişim eğitünliler, geleceğe yöneük iyimser umutlanm korumaktadırlar. Bu konuda yapılması gerekenler, devletin iletişim eğitimi ya- pan kurumlara yeterli parasal kaynak ayırmasıdır ki, bu da RTÜK geürlerinin belli bir lasmının bu fakültelere aktanlması ile çözüme kavuşturulabilecek bir konudur, aynca medyaya be- ürli oranda da olsa iletişim fakültesi mezunlannı çalıştırma zo- runluluğunun getirihnesi ve telif haklannı düzenleyen yasa ile medyada anti-tekel yasalannın vakit geçirihneden Meclis'ten geçirilerek yürürlüğe konuhnası biçiminde sıralanabilir. - Hükümet, Kopenhag kriterleri çerçevesinde kendine bir takvim beü'rledi. Bu takvim çerçevesinde de bazıyasalarda de- ğişiklikyapılacak. örneğin düşünce ve ifade özgürlüğünün sı- nırlan genişletilecek. Acaba mevcut yasalar bakımından ya- pılması düşünülen değişiklikler gazetecilik mesleğini bu çer- çevede olumlu etkilermi veyasizceyaoyazmak, haeryapmak konusundaki ifade özgürlüğünün "sınırlan" vartıdır ve ne olmalıdır? - Tanzimat'tan günümüze kadar geçen süreçte siv toplum ve devlet karşısında birey haklannın korunmasına ılişln hangi ya- sal düzenleme varsa. tümü Batı'dan gelen etkiler alttda kaiına- rak yapılmış. Tanzimat Fermam ile başlayan Batılıfema mace- ramız bugün de devam ediyor. Burada dikkat çekrnesi gere- ken en önemli olgu devletin vatandaşı için gereke rahatlatıcı yasal düzenlemeleri ancak zorunlu kalmdığında hrata geçiri- yor olması. Oysa Batı toplumlannda elde edilen Hdar belirli bir mücadele sürecinden geçilerek kazamhnaktad Örneğin; gerek sosyo-ekonomik gerekse sosyo-kültürel açıtdan toplu- mumuzdan çok daha ileri düzeydeki bazı Batı topluılannda ka- dmlann seçme ve seçilme hakkı bizim ülkemize orıla yenidir. Ancak o ülkelerde bu tür kazanılmış haklann msannn ellenn- den alınması da o oranda güç olmaktadır. Yanı koy elde edi- len bir şeyin kaybedilmesi de kolay olmaktadır. Ülfcniz açısın- dan durum değerlendirildiğinde yine bir tür devletüzenleme- siyle karşı karşıyayız demek, olasıdır. Ancak yine t belirtmek gerekir ki, kuşkusuz Kopenhag kriterleri çerçeveade "söz ve fildr özgûrlûğû'' bağlamında yapılacak düzenlemer ülkemiz açısından önemli açılımlar sağlayacaktır. Bu bağLnda değer- lendirecek olursak, fıkir açıklamarun sının suça t<vik etmey- le sınırh olmahdır. Yani bir yaym eğer insanlan su^ ve bu yön- deki eylemlere teşvik eder bir nitelik tasıyorsa bu arumda za- rarlıdu- ve yasaklanabilir. Ancak fıkir düzeyınde Uan ideolo- jik ve siyasal yaklaşımlann yasaklanması bir ülkedfıkir ve gö- rüş zenginliğinin elde edilmesi açısından zafıyet uatacak ni- teliktedir. 212 sayılı yasa l - Aynı ilkeler çerpesinde ya- rım yüzyıldır var okt ve uygu- lanmayan vegiderekaldırüaca- ğı ileri sürülen 212 syılıyasa ile değişik 5953 sayılı Bsın tş Yasa- sı olarak adlandırun yasanın uygulaması hakkına ne düşü- nüyorsunuz? Ve b çerçevede medyada sendikalötüûenmenin içinde bulunduğu kşullar sizce nedir? - öncelikle belirtrrk gerekir ki, 212 sayılı yasa Türkie'dekı basın emekçileri açısında önem taşı- yan bir düzenlemeir. Aslında 212 sayılı yasanın uhunda, 27 Mayıs 1960'tan sonı ülkemizde görülen görece özgüükçü ve de- mokrat bir açıhmın ileri mevcut- tur. 1960 Îhtilali sorusında sosyal alanda yapılan en öEmli düzen- lemelerin başında, b yasal deği- şıklik gehnekteydi. hcak bugün, Türkiye basın faaliydennın ıçer- diği anlam, ıçerik vacapsam açı- sından çok daha galere gitmiş durumda. Kısaca belirtmek gerekirse, günümüzo teknolojik olanaklar en üst düzeydeyken insan malzemesine apılan yatı- nm çok sınırlı kalmıştır. tşte, 212 sayılı yasanın ksında fikir emekçilerine uygulanmamasmdaki en önemli nitek bozuhna- sı buraya odaklanmaktadır. 212 sayılı yasanm uygianması ûl- ke açısından ve basın çalışanlan açısından önerri açılımlan hatta demokrarikleşmeyi berabennde getirecektir; önkü bu ya- sa basmda çalışan fikir emekçilerinin işverenden tğımsız ha- reket etmesine olanak sağlarken onlann özlük hdannda da önemli iyileştirmeler yapmaktadır. Bugün 212 'yi hak ettiği halde bu yasa çerçevesine çalıştınl- mayanlar 1475 sayılı yasaya dahil olarak sigortalı acak basın- daki fikir emekçilerinin sahip obnası gereken ba2 haklardan mahrum olarak görevlerine devam etmektedirler. Bölesi bir du- rum doğal olarak diğer taraflan da olumsuz etkilerekte ve ba- sm emekçilerinin yülardır sürdürdükleri sendikalaaıa hareke- tini de baltalamaktadır. Türkıye'de, medyada holdingleşme ve tekelleşmaürdüğü ve ,212 sayılı yasa her hak edene uygulanmadığı takdiro, basm ça- lışanlannın sendikalaşması da bir ütopik düşünce olrak kalma- ya mahkûmdur. - u Etik"veya "meslek ilkeleri" Türkiye gazetecüri için ye- terli mi? Nasıl olmalı? - Basında uygulanan etik ilkeler sonuç itibanyla vıdani mü- eyyideye sahip obnası gereken, mesleki olarak doğn davramş kurallandır. Ancak bizim gibi ülkelerde daha mahkeıeden çık- mış ve sonuca bağlanmış kararlar uygulanamazken u tür mû- eyyidesi oldukça hafif kalan ilkelerin uygulanmasuia önemli sorunlar çıkacağı aşikârdır. Meselenin asıl can alıcı nktası, bu tür ilkelerin yeterli ya da yetersiz oluşu değil bunlan uygula- nacağı toplumsal yapının sahip olduğu parametrelerir. Örne- ğin; bugün Ingiltere'de yazılı bir anayasa ohnamasmacarşın te- amüller ve sağduyu, yazılı yasanın yapabileceğınden;ok daha etkin ve kahcı kararlar alınması olanağını bu ülke yöeticıleri- ne vermektedır. Kısaca belirtmek gerekirse, önemli olan ilkelem ya da yasalann iyıliği-kötülüğü değil, bunu uygulayacak kdrolann ve kamu vicdanının bu uygulamaya yetkin ve kendini lazır his- setmesidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle