25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EKİM 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFAf 17 Su Geziden dönene yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat, denir ama bu gezinin içileni de anlatılası... Sonbaharda zirveleri kar tutmuş Munzur Dağı'nın eteğinde Ovacık'a bağlı Ziyaret köyünden bir su çıkıyor... Efsaneye göre köyün Gözeler derten yerinde Munzur Baba'nın elindeki süt yere dökülmüş, döküldüğü yerde gözeler açılıp süt gibi beyaz sularfışkırmaya b a ş | a m ı s - Bugün bile su, yeryüzüne çıkarken süt gibi beyaz çünkü, maden sodası gibi kıpır kıpır fışkınyor taşlann arasından, bembeyaz ve inanılmaz bir lezzette... Içtikçe içesi geliyor insanın... Kışlan çevreyi saran buza inat ılık, yazlan çevreyi kavuran güneşe inat çivi gibi soğuk... Munzur Baba'nın suyu tadını damakta bırakıp başına buyruk Munzur Çayı'na doğru akıyor... Bu su, hiç kuşkunuz olmasın dünyanın en güzel sulanndan biri ve içine gireceği şişeyi bekliyor... Yöre halkına ekmek kapısı olmak ve şişeleyeni zengin etmek için! Bektronik posta: som«posta.cıanhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - 1 mifyon dolaıiık gazeteciden sonra 7 mifyon dolaıiık gazeteci çıkmış... "Var mı arttıran!" enelkurmay Başkanlığı'nın basın turunday- dık... 100'e yakın gazeteci, tetevizyoncu Ankara'dan yola çıktık, 3. Ordu'ya bağlı Elazığ'daki 8. Kolordu'nun görev alanı için- deki Tunceli, Bingöl, Muş, Bitlis'in pek içine girme- den iki gün dağlarda gezdik... Gördüklerimizden... Yöre insanı artık can derdinde değil... Münferit olaylar dışında bölgede terör durmuş (donmuş), dağ- larda 60-70 kadar terörist kalmış... Yöre insanı ya- şam derdine düşmüş; köyünü arıyor, iş arıyor... Gü- venliğin tümüyle sağlandığı bölgelerde bile köye dön- mek kolay değil... Çünkü yol yok, su yok, elektrik yok, içine girilebilecek ev yok, ev yapacak para yok... Bo- şalmamış, boşaltılmamış köylerde ise okulun binası var, öğretmeni yok; sağlık ocağının binası var, ebesi yok. Çeşmenin musluğu var, suyu yok... Tunceli il mer- kezine bile içme suyu bu yıl gelmiş. Askerier getir- miş suyu, karşılığında şehit vererek... Yolları da as- kerier yapıyor yine karşılığında şehit vererek. Dogu'da Güvenliğin tümüyle sağlandığı yaylalar açılmaya başlanmış; dağlarda koyun, keçi sürüleri dolaşıyor; yamaçlarda kovanlar sıralanıyor. Ama yeterli değil... Yaşayabilmek için daha çok köy, daha çok yayla is- tiyor insanlar... Halkın fabrika kurulmasını beklediği yok; bildiği işi yapmak istiyor Tarım ve hayvancılık. Asker beklentilerin farkında, biryandan hiç aksat- madan asli görevini sürdürüyor bir yandan da sivil oto- ritenin yapmadığını yapmaya çaiışıyor. Okulun bina- sını onanyor, bahçedeki büstünü yapıyor, çocuklann kitabını defterini alıyor, çocuklan sünnet ediyor, imam nikahlı çiftlere resmi nikah kıyıyor, çocuk bahçesine salıncak yapıyor, halı saha açıyor, profesyonel futbol takımı kuruyor, çürük dişi dolduruyor, yanında diş macunu veriyor, röntgen film çekiyor, ilaç veriyor, gençlere yaz kampı düzenliyor, üniversiteyle hazırlık kursu açıyor, çocuk felci aşısı yapıyor, ağaç dikiyor, asfatt döküyor, radyodan dinleyici istekleri çalıyor, halk konserleri düzenliyor, şiir yarışması yapıyor, resim sergisi açıyor, erzak dağıtıyor ve bütün bunlar hükü- metten tek kuruş alınmadan yapılıyor. Her askeri birlik, kendi bütçesinı asgaride tutup biriktirdiği parayla, belli bir plan ve program içinde "köye destek faaliyetlerTni yürütüyor. Evet, bölgede özellikle kırsal alanda hareket ka- biliyeti bir tek askerterde var... Ama sivillerin de bu kadar kabiliyetsiz olmaması gerek! Genelkurmay'ın üç yıl önceki gezilerinde terörün durdurulmakta ol- duğu söyleniyor ve fakat terörle savaşımm tek yön- lü olmadığı anlatılıyor; sosyal, ekonomik, kültürel destek ve yatırım bekleniyordu. Hâlâ bekleniyor... Bölgede duran (donan) terör yeniden hortlarsa sorumlusunu uzakta aramayın... Gitmediğiniz, gör- mediğiniz köy ancak şiirde sizin olur! SESSÎZSEDASIZ(Î) NURÎKURTCEBE Bahçedeki dikenlerin yeşermemesi 3. Ordu Komutanı Orgeneral Tun-, cer Kılınç'ın Tunceli'deki yemek sı-f rasında yaptığı konuşmadan: Türkiye, yıllardır ne maksatla ya-1 ratıldığı tarafımızdan çok iyi bilinen bir suni problemle uğraşmaktadır. Asırlar-' ca birlikte, aynı kültür potasında tasa- yı veya mutluluğu birlikte paylaşmış ol- duğumuz halde kaynağı bellı şergüç- ler bölgede ayrılık yaratarak ülkeyi bölmeye çalışmıştır. Bölge insanımız birlikte yaşamaktan hiçbir sıkıntı duy- madığı gibi, hepimiz kadar vatanse- ver ve özellikle bölgenin coğrafi koşul- ları nedeniyle daha da fedakâr ve ve- fakârdır. Zaman için bir kısım insan- lanmız maalesef etki altında kalmış- tır. Bu etkiler bir sempatiden ziyade si- lah ve tehditlerin sonucudur. Silahlı Kuvvetler'in duruma tamamen hâkim olması sonucu bu etkiler de zamanla azaJmış ve hemen hemen sıfıra inmek üzeredir. Yıllar içerisinde, bölgeden dikenleri ayıklarken bahçenin esasına zarar vermemeye özen gösterdik. Di- kenler büyük ölçüde ayıklandı. Geri ka- lanları da bölge halkının desteğiyle mutlaka ayıklayacağız. Ancak ayıkla- nan dikenlerin yeniden yeşermemesi ve zarar görmesini istemediğimiz bah- çenin gerçek ürününü güçlenebilme- si için, bu bahçeye yeteri kadar bes- leyici toprak, su ve diğer şartların sağ- lanması gerekiyor. Silahlı Kuvvetler imkanlan ölçüsünde bunun için çaiı- şıyor. Her problemin çözümünde te- mel husus, sebebi ortadan kaldırmak- tır. Hainlerin bölücü emellerini bu böl- gede gerçekleştirmeye çalışmaJannın sebebi, bölgenin ekonomik ve sosyal koşullanndan yararlanmaktır. Işte bi- zim de hedefimiz, bu koşullan yara- tan sebepleri ortadan kaldırmaktır. Ulusça el ele verdiğimiz takdirde bu sebepleri çok daha kısa bir sürede ortadan kaldıracağımız bir gerçektir." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Yalvaç'a 'Geçmiş Olsun'... Tanhsel kentlerımız arasında biraz "gözden ırak" kaldığından, kültürel mirasa duyarlı çevreler- de de sankı "gönülden ırak"mış gibıdir Yalvaç... Oysa Isparta'nın bu "alçak- gönüllü" ilçesinde, belediye baş- kanlığı seçimlefîni ûst üste "üç" dönemdır kazanan Tekin Bay- ram, halkın karşısına hep şu slo- ganla çıkıyor: "Tarihimizi ve kültûrümûzü koruyacağız..." Yani, Yalvaçlılar, oylannı sa- dece çok sevdikleri bir "ziraat mühendisine" değil, aynı za- manda kentın kültür kimliğinın yaşatılmasını temel alan bir "be- lediyecilik anlayışına" da veri- yorlar... • • • Tekın Bayram yönetimindeki Yalvaç Belediyesı, antik "Anti- ocheia" kentini ortaya çıkartan "arkeolojik kazılara" 10 yıl- dan bu yana "para, ekipman ve işçi" sağlıyor... tÖ 3. yüzyılda ay- nı adlı Seleukos Kralı tarafin- dan kurulan ve uzun yıllar bir "Roma" kenti olarak yaşayan Antiocheıa, ilk Hıristiyanlık dö- nemine ait St Paul Kilisesi'ni de banndırdığı için, yine belediye ta- rafından "inanç turizmine" ka- Aynca kavşaklar, refiijler, tra- fık çızgilen vb. yol düzenleme- lenndekı dikkat çekici "özen", çok sayıda park, çocuk bahçesi, sağlık ve spor tesisleri ile konut- larda kullanılan suyun ilk 20 to- nunun "bedava" olması gibi hiz- metler deTfeldn Bayram'ın neden ardı ardına üç dönem seçildığı- nın diğer göstergelen... • • • tşte, kentine ve halkına böyle- sine bağlı bir belediye başkanı, geçen pazar günü "kurşunlan- dı"... Zamanında müdahaleyle ölümden dönen Tekin Bayram'a 1994 seçimlerinden önce de sal- dınlmıştı. Ardından "tehdit- ler"se yakın aylara dek sürmüş- tü... Buna rağmen yıllardır "silah taşımadan" ve hatta koruma gö- revlisi bile olmadan başkanlığı- nı sürdüren Tekin Bayram, ma- kam otomobilini de kendisi sü- rüp "şoför kullanmayan" ender yerel yöneticiler arasında... O kadar ki belediyenin diğer mü- dürlerine de şofor kadrosu ver- miyor ve araçlan bizzat "amir- ler" kullanıyorlar... Peki, bu başkan neden kurşun- landı? "Düşmanı" kimdi?.. Tekin Bayram, konuklarına antik kenti gezdiriyor... zandınlıyor... Kentin bitişiğindeki bu arke- olojik mirası "sahiplenmekle" yetinmeyen Yalvaç Belediyesi, kerpıç mimarinin özgün örnek- lerini oluşturan eski "Yalvaç ev- lerini" de apartmanlara "ezdir- meyen" ve onlan "gözeten" bır imar politikası izliyor... Tarihi semtlerde çok katlı imar izni ver- meyerek. geleneksel evlerin "yı- kdmadan kullanımlannı" özen- dıren belediye. bu evlerden "Tı- raşzade Konağı"nı da satın al- nuş ve "Yalvaç Kültür Evi" yapmaya hazırlanıyor... Belediye'nin bu gibi çabalan- na paralel olarak, örneğin "tari- hi deri fabrikası" bınasının otel işlevıyle korunması; saraçhk, el arabacılığı. dokumacılık gibi es- kı "el sanatlannın" teşvik edil- rnesı; sadece "hayvancüık" için özel bir organize sanayi bölgesi kurulması; kent kültüründe ayn bır yen olan ve semt halkının ge- tırdiğı ekmek hamurlannı pişiren eskı "mahalle finnlannın" ya- şatılması.. gibi yine "kent kim- liğini korumaya" dönük uygu- lımalan var... Bu sorunun yanıtmda da bele- diyelerde "ender uygulanan" bir yasa maddesi var... Saldır- gan, İmar Yasasf ndakı "18. mad- deye" göre yapılan ışlemlerde "mağdur" olduğu için taban- casını ateşlemiş... 18. maddeye, "hamur kura- b" da denir. Buna göre, plansız oluşmuş eski arazi ve araziler "hamur" edilerek, bir imarpla- nına göre yeniden düzenlenir. Her birinden en az yüzde 35 ora- nında da "kentsel kamu kulla- nımına" (yol, yeşil alan vb.) pay aynldıktan sonra geriye kalan "düzgün" ve "imara uygun" parseller eski sahipler arasında üleştırüir... Bu uygulamanın "ender" ya- pılması ise arsa sahiplerinin "kente pay vermeye" karşı çık- malanndan ötürüdür. Eğer bele- diye onlan değil de kenti önem- serse, 18. madde de uygulanma şansım bulabilmektedir... Rant politikası yerine "kent politikasını" benimseyen ve bu nedenle kurşunlanan Tekin Bay- ram'a geçmiş olsun... Tabıi, Yal- vaç'a ve Yalvaçlılara da... KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net \ ÇİZGİLlK KÂMIL MASARACI H A R B Î SEMİH POROY semihporoyCayahoo.com TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAM ISEkim PIERRE LAVAL 'IN SONU! 13K'T£ 6U6ÛM, FGAMS/Z Sf/S SoSyAL/çr OlAKAK ATTLAM LAVAL ,MHA £0A/- RA >*Mf YAVAÇ SAĞA KAYMffTf. 192S'T£ HÜÂUJ- MS7E Gie&setc ÜÇ Kez 8AÇgA&WLIK fHPAfJ LAVAL, 8U ASAPA AvUKA7T.I/C7XtJ VB f'Ş DÜNYA- S/YLA ILfÇtLtte&UbEU BÜrÛIC BİB. SERVET t£A- ZAAJCH. JKtA/Cf £>ÜA/YA £4ISAf/ StEASfNPA, F/&4N- SA'y/ I$GAL ep£/v HAz/c&s'Le ıçg/£u&/ y»p- UAtCmM Ç£&NME0f. SU YOLLA SAçeAKAAJLfSA GETTBİLPf, kZ/Kt/t yÖA/er/Cİ OUHJ. SAIfAÇtN SCMtJMPA İSPANYA'yA KAÇAH LAVAL, g/e cü/ee SOUSA pe/MSA'yA eee/ ve&/i£>i ve y»*G/LAA/A/eAK /OAAA cezos/A/A çterrr- RjLOf. ÜSKÜDAR 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN DosyaNo: 1999/H73 Davacı Fatma Figen İçin vekili Av. M. Ali Çatıkkaş taıafından Orhan İçin aleyhıne açılan boşanma davası sonunda, Ataköy 9 Kısım B-12 D' 49 Bakırköy adresınde mukım davalı Orhan Için'e dava dilekçesını muhtevi duruşma günü bıldırir teblıgat yapılamamış, yaptınlan zabıta tahkıkatın- da da adresı meçhul olduğundan ılanen tebliğine karar venlmış olup bu kerre mahkememızce E. 1999/1173, K: 2000/776, 3.10.2000 tanhlı kararla Istanbul ili, Bakırköy ılçesı, Ataköy 7.8.9.10. kısım, Cilt No: 0076, Kütük Sıra No: OO35'te nüfusa kayıtlı Feridun kızı Sevim'den olma 1966 d lu Fatma Fıgen İçin ıle aynı hanede nüfusa kayıtlı Mehmet oğlu Zühre'den olma 1957 d.lu Orhan lçin'ın boşanmalanna, talq) edılmedığınden davacı eş ıçın nafaka ve tazmınat ıle davacı vekili için ücretı vekalet tayın ve takdınne gerek görülmedığıne daır karann da ılanen tebliğine karar venldı- ginden ışbu ılanın gazetede neşır tanhınden ıtibaren davalı Orhan İçin tarafından temyız süresınde temyız edılmedığı takdirde hukmün kesınleştın- leceğı mahkeme karan yenne kaim olmak üzere ılan olunur. 9.10.2000 Basın. 57728 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Hay Allah!.. Sizlerin içi gibi benim de içimi ferahlatan o ha-'1 beri cumayı cumartesiye bağlayan gecenin yan-^ sında, aynı konu üzerine, ama "bambaşka" birya-^ zı yazarken televizyondan öğrenmiştim, sevgil? okurlarım... Haber beni, bundan sonrakı hayatım- da belki hiçbir zaman altından kalkamayacağım bir günahın eşiğinden döndürmüştü. Izin verirseniz,) o haberi almadan önce bilgisayanmda harf harf, sözcük sözcük cümleleştirdiğim ilk yazımdan kı-11 sa bir alıntı yapmak istiyorum buraya... Yoksa he^ yecanımı, duygularımı size nasıl aktarabilirim; he^ yecanımı, duygulânmı sizinle nasıl paylaşabilirimj ki?.. "... Olayda beni asıl ilgilendiren, o iş bitirici ga^) zetecinin 'kim' olduğu değildi. Birçok isim dolaşı- yordu ortada. Bence asıl vahim olan da buydu!.? Medyamızda 'bir milyon dolar' karşılığında komis-^ yonculuğa, para pezevenkliğine, kuryeliğe soyun-\ maya hazırbirden fazla 'gazeteci'n/n varolduğu- nagözü kapalı inanıyordukbiz!.. 'Erdem', 'namus'i) 'vatan', 'millet' kavramlannıyerigeldiğinde metaa dönüştürebilecek meslektaşlanmız olduğunu dü: ' şünebiliyorduk... Onlann, bu kavramlan böylesin& sık, böylesine yehi yersiz, böylesine uluorta kullan^1 malannın geride yatan nedeni de bu zaten, diye koJ nuşuyorduk aramızda..." ö Ânlatabiliyor muyum? ı Ama işadamı Mete Has'jn ortaya çıkmasıyla. birden değişivermişti her şey... "Para bana geldi! diyordu işadamı. Gerçekten de çok inandırıcı bir) açıklamaydı... Bır akşam, olayda adı geçen gaze- tecinin evinde yemek yerken kapı çalınmış, Mu- ral Demirel'in şoförü kendisine bir paket içind^ 650 bin dolar getirmişti... Gazetecinin uşağı da tanıktı olaya... Paranın, saygıdeğer işadamı ile Mu-j rat Demirel arasında geçen 12 milyon dolarlık bir ada alışverişinin kaparosu olması yalnızca bir ay-^j rıntıydı bu olayda. Işadamlarının günlük yaşamla- nnda, bu türden, işadamı olmadığımız için belki biz-J lere tuhaf gelebilecek para dolaşımlan çok doğala dı. î Bir keresınde benzer bir olaya ben de tanık oh muştum... Boğaz'da bir akşam, bir balık lokanta-, sının tuvaletinde su dökerken, yanımda dikilen^ su dökmekte zorlanmasından prostat rahatsızlığj olduğunu anlayıp acıdığım iyi gıyimli, yaşhca big beyin arkasına birisi yaklaşmış, koltuğunun altın^ bir paket sıkıştınp, kulağına bir şeyler fısıldadık^ tan sonra gitmişti. Ben lavaboda ellerimi yıkarken^ işini hâlâ bitirememiş adamcağız bana seslenmişj "Beyefendi, ne olur şunu alır mısınız kolumun al- tından?" diye rica etmişti. İşini bitirdikten sonra partf tolonunun fermuannı çekmiş, ellerini yıkayıp ku^ ruladıktan sonra paketi alıp, açmıştı. Paketin için^ de deste deste dolarlar vardı! Paraları iki kez say- mış, ikisinde de 110 bin dolar çıkmıştı. Merakla bak- ttğımı görünce, "Biremlak /$/... "demişti, "ama4Ö kâğıdı iç etmiş pezevenk!.." Demek istediğim, böy 1 - le şeyler olabiliyordu hayatta... Kimin, kime, ne zaman, nerede parateslim edeceği hiç belli olmu L yordu bizim memleketimizde. Işadamlanmız gün 1 - düz gece demeden, hiç durmakstzın çalıştıklaç için bizler, onlar için son derece normal olan "tes- limat saatleri"ni de yadırgıyor, kendı mesai saat^ lerimiz dışında bu tür görüntülere tanık olduğumuz- da, hep altında "bir şeyler" arıyorduk. "Gündüzler, torbaya mı girdi?" diye düşünüyorduk. ' Bizlerin, büyük işadamlarıyla ancak mezariıkj tuvalet gibi kaçınılmaz ortak mekânlarda bir araö ya geliyor olmamız aslında büyük bir eksiklikti bit zim açımızdan. Ufkumuz birtüriü genişleyemiyon du. Oysa medyamızda büyük işadamlarıyla, bû* yük bankerlerle "enseye tokat... "o kadar çok mes- lektaşımız vardı ki... Onlar da erdemli, namuslu, va> tansever ve milliyetperver insanlardı. Bizlerden farkları, onlann da Boğaz kıyılarında yalılarda, çev-* releri yüksek duvarlı, özel ordularla korunan gör-ı kemli sitelerde büyük işadamlan, büyük bankeri ler, döviz bürosu sahipleri, kebap sarayı patronla^ n, yap-satçı müteahhitler, sosyete berberleri ve ün : lü türküculerle komşu komşuya yaşıyor olmalarıy*, dı... Onlann da evlerinde uşakları vardı, komşula* rı gibi... Çalışmış, kazanmışlardı. Çalışan kazan-; mıyormuydu? Yoksa... ( Neyse, Mete Has'ın ortaya çıkışıyla her şey ye* niden oturmuştu yerli yerine... Şimdi aklıma gelH yor da tüylerim diken diken oluyor... Ya o gün bi3 zi de bir gören olsaydı o tuvalette? Hay Allah!.. ^ Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(« tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 1 2 3 SOLDANSAĞA: 1/ insanın bir .. şeyi yapabilme gücü... Gü- 2 müşbahğının 3 küçüğü. 2/Ya- * pılan iş, ey- lem... Iskam- 5 bildebirkâğıt. 6 3/ Adlan sıfat 7 yapan bir ya- pım eki... Ka- 8 lay oksit katüa- g rak donuklaş- tınlmış ya da kemik tozukatılarakyando- 1 nukhalegetirilmişca- 2 maverilen ad. 4/Soy... 3 Iri taneli bezelye. 5/ 4 Yün atkı. 6/ Bırkaç 5 renkli iplikten yapıl- g mışdokuma...Motor- 7 lu taşıtlann elektriği- g ni sağlayan aygıt. 7/ _ "Cevat —": Ressamı- mız... Çıt, perde. 8/Eskı Mısır'da güneş tannsı... Bit bölgenin belli bir yer ve çevresinı kapsayan sınırl^ bölümü. 9/ Cam. çini ya da topraktan yapılmış de/ rince çanak... Acı,-üzüntü. ^ YUKARIDAN AŞAĞIYA: " j 1/ Düz ve açık su kıyısı... Kutsal bir güce bir dile1 - ği yerine getirmesi için yapılan vaat. 2/"— KustiF- rica": Bosnalı sinema yönetmeni... Panltı. 3/ TeV- lür elementinin simgesi... Izmir'in Menderes ilçe- sinde ünlü bir antik kent. 4/ Uluslararası Çahşmk Örgütü'nün simgesi... Marangozlann dört köşe de- lik açmakta kullandıklan araç. 5/ Ekmek yapmalc için çeşitli tahıllann yasaca gerekli kanşım oranr. 6/ Işsiz, aylak... Malik, sahip. 7/ Ayak tabanlann'a vurmakta kullanılan işkence aracı... Toprağın na- mi. 8/ Kemiklerin içindeki yağlı madde... Kannca yuvası. 9/ Övme... Faiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle