28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4TEMMUZ 1999 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 Yapımcı Noel Pearson, Samuel Beckett'ın yaşamım beyazperdeye aktarmayı planlıyor 'Modern komedinm babası' B. Kültür Servisi - Ingiltere'de yayımlanan The Culture dergisınin yazarlanndan Bryan Appleyard. "Samuel Beckett bugûnedekhep vanlış nedenkrle anımsandL Çünkü ağırbaş- lı bir karamsar olmak bir yana iinlü oyun ya- zan aslında modern komedinin babasıydr dıyor. Beckett'ınölümünün 10 yılında bütün dünyada anıldığı bugünlerde Âppleyard'ın, Beckett'ın bılinmeyen bır yüzünü değerlen- dırdıgi yazısından kesıtler aktanyoruz: Riverside Stüdyolan'nyı yakınında bir bar- da konuştuk Beckett'la. Depresyondaydı; kı- sa bir süre ıçınde yakın arkadaşlannı yıtirmış- ti. Onlann ölümünün üzüntüsü içındeyken benim yapıtlan üzerine sorular sormam da üzü- yordu onu. "Umanm benimle röportaj yap- maya çalışmıyorsundur, yoksa >apı>t>rmusun" dıye sorarak moralımı bozu>ordu Arkadaşı ve yapıtlannın usta yorumcusu Billie VVhite- law: "Benden yardım bekleme; ba- şını eğdi ve mutsuz görünüvor. Bu- nu hep, konuşmakistemediğindeya- par" diyordu Beckett, benim ısrar- lanmdan bır anda bara giren sar- hoş bır Irlandahnın yardımıyla kur- tuldu "He> Beckett" dedı adam. "hayatun boyunca seni okudum". "O zaman çok \orgun olmalı- sın" dıye yanıtladı Beckett ve ba- na dönerek kahkahaya boğuldu. Beckett, özel hayatında zeki, nükteli, dost canlısı, insansever, kibar bır adamdı. Kendısıni dostlanna adar- dı; o kadınlara, kadınlar da ona âşıktı. Yapıt- lanndaOscarWüde'dandahazekıydı. Buster Keaton'dan daha komik bir fars komedı sa- natçısıydı ve yaşadığı zamanın ve bütün za- manlann Ingılızceyi en ıyi kullanan yazarla- nndan biriydi. Son düzyazılan ınsan ruhunun derinliklerini yansıtan en yüksek sanat eser- len olarak Schubert ve Beethoven" ın yapıtla- nyla yanşıyordu. Kendisıyle ilgılı, yaygın olan görüş ise bü- tün bunlann aksine soğuk, uzak ve zor bır kı- şı olduğuyönündeydi. Yapıtlannı okumayan- lann bile çok saygı duyduğu bır kışiydı Ya- şayan bır sanatın üreticısı degıl de akademık tartışmalann kurutulmuş kaynağıydı sankı. An- cak bu yanlış anlamaya nıhayet bir son ven- liyor. Barlann bu gülen adamı. 'gerçek' Beckett, sonunda hak ettiği itibara kavuşuyor. Geçen hafta Londra'da. Queen Elizabeth Hall'da So- uth Bank Meltdovvn Müzık Festivalı kapsa- mmda Beckett ıçin bir okuma günü düzenlen- di. Festıvalın bu yılkı müzisyeni NkkCavede bir Beckett hayranı olduğiınu ve Beckett'ı sevdığıni vurguladı kendisiyle yapılan söyle- şilerde. Eylül ayında da Barbican Tiyatro- su'nda Beckett'ın bütün oyunlannın (19 oyun) aynı anda sahnelenecegı 18 günlük bir Bec- kett festivali düzenlenecek Daniel Day Lewis canlandıracak Ve en önemlisı yapımcı Noel Pearson, ün- lü yazann yaşamını beyazperdeye aktarma- yı planlıyor. Fılmde Beckett'ı büyük olastlık- la Daniel Da\-Lewis canlandıracak. Her şey- den öte artık ınsanlar. Beckett'ın yüksek sa- nat olduğu kadar popüler kültür üzerindekı et- kısıni de anlamaya başlıyorlar. eckett, özel hayatında zeki, nükteli, dost canlısı, insansever, kibar bir adamdı. Kendisini dostlanna adardı; o kadınlara, kadınlar da ona âşıktı. Yapıtlannda Oscar Wilde'dan daha zekiydi, Buster Keaton'dan daha komik bir fars komedi sanatçısıydı. Kapsamlı bir Beckett biyografisi hazırla- mış olan Prof. James Knowlson. "Modern ko- medi Beckett'tan doğdu" dıyor: "RıkMayall ve Ade Edmondson, Beckett'tan doğrudan etkilenmiş sanatçılar. Canlandırdıklan haya- tın artık daha kötü bir hal alamayacağma ina- nan, pasaklı, darmadağınık karakterler Bec- kett berduşlannı anımsaüyor.'" Beckett her şeyden önce bir komedi deha- sına sahıpti. Ancak ganp şekilde günümüz ya- zarlan bile bunu algılamakta güçlük çekiyor- lar. Örneğın Martin Amis bana Beckett"ı an- layamadığını itıraf etmişti. Aynı şekılde şair CraigRaine, Beckett'ın 'züppe mutsuzluğu' üzenne kötüleyicı bır yazı yazmıştı. Dığer- lennın çoğu da onu 'kasvetii bir karamsar' olarak görüyor. Sorun büyük olasıhkla aşın derecede tep- kılerden doğuyor Gerçekte sıradan ölümlü- lenn bu türden sorunlan yok. Godot'yu Bek- lerken bır keresınde Amerika'nın en sıkı ha- pishanelennden bın olan 4 San Quentin Ha- pishanesi'nde oynanmıştı. Beckett'tan aşın derecede etkilenen mahkûmlar bir Beckett Oyun Topluluğu oluşturarak oyunlanyla dün- ya turuna bile çıktılar. Beckett'ın bıyografi yazan Knowlson, babasının bu oyunu gördü- ğünü hatırlıyor: "Babam çok zeki bir inşaat- çıydı ve oyun boyunca güldü. Ona oyunun ne hakkında olduğunu sordum 'Yaşam' dedi." "Beckett's Dving VV'ords" (Beckettın öl- mekte olan sözleri) adlı kitabın yazan eleş- tirmen Christopher Ricks, entelektüellerin anlayişında bir sorun olduğunu vurguluyor: "Eleştirmenkr >e akademisyenlcr her kome- diyi kara mizaha dönüştürme eğilimi içinde- ler. Komedi üzerine konuşmak çok güç, ko- nuşacak bir şe> yokmuş gibi görünüyor. Ama kara mizah insanın çılgjnlığına karşı verilen bir savaş. Düroayı daha iyiye gö- türmek için verilen bir savaş-. Bec- kett'taki komedi ise dümanın da- ha iyileştirilemeyeceği, insanlann çaresiz olduğu görüşü üzerine ku- rulu." Murphy'nın ilk satın da bunu doğruluyor: "Sonuçta günes hiç- bir alternatifi olmadığı için hiçbir yer üzerine doğdu." Ricks, Dıckens'ın da aynı sorun- ~k. '„* la yüzleştığmı söylüyor. "tnsan- lar onun romanlannı Victoria dö- nemine yönelik taşlamalar olarak okumaya o kadar çok alışmışlar ki bu romanlardaki ko- mik yanlan göremivorlar. Büyük L mutlar'ın bütün sinema versiyonlan karanlık, gotik bir gerilim olarak çekildL Oysa bütününe bakıl- dığında bir komedi yaprâdır 'Büyük Umut- lar*. Beckett da 'Godot'jTi Beklerken'in ar- duidan gelen şöhretin vanlış anlamadan ya da çeşitli yanlış anlamalardan kav nakiandığının farkındaydı." Bütün bu yanlış anlamalann bir nedeni de Beckett'taki şakalann görülemeyecek kadar büyük olması. Kelimenin tam anlamıyla 'koz- mik' sıfatı niteleyebilir bu şakalan. 83 yaşın- da dünyadan a>Tilan Beckett'ın 10. ölüm yıl- dönümünde Beckett'ın dehası artık herkes tarafından anlaşılıyor. Yaşamış en entelektü- el insanlardan biriydi. Kötü bircümle konu- sunda özürlüydü. Bu dehayla bır içki daha iç- me şansımın olmasını çok isterdim. Samuel Beckett,ölümünün lO.yüında bütün dünyadaanıhyor. 78 VBşjnda ölen Mario Puzo (üstte), 'Baba' filmlerine yazdığı senaryoiarla iki Oscar ödülüalmışö. 'Baba'nın öyküsü yarım kaldıKöhür Servisi - Baba (The God- father) kıtabıyla tanınan Amenkalı yazar ve senanst Mario Puzo cuma günü Long Island'dakı evinde yaşa- ma veda etti. 1991 yılında bir kalp krizi geçirmiş olan Puzo'nun ölüm nedeni yine kalp rahatsızlığı olarak açıklandı. Yazar 78 yaşındaydı. 15 Kasım 1920'de \'ew York City'nin batı yakasında yeralan Hell^s Kitchen bölgesinde dünyaya gelen Puzo, okuma yazma bilmeyen Ital- yan kökenli göçmen bir ailenin ço- cuğuydu. Puzzo'nun Baba dışında- ki en önenıli romanlan 'The Dark Arena' ve 'The Forrune Piferim' dı. Sanatçının Baba fılmlerinin üçü için yazdığı, kendisine iki Oscar getiren senaryolannın yanı sırabirkaç senar- yo çahşması daha vardı. Mafya tasvirleriyle tanınan yazar ölümünden kısa bir süre önce son mafya konulu kitabı Omerta'yı bı- tirmıştı. Kitabın önümüzdeki yıl ya- yımlanması bekleniyordu. Sanatcı kendisiyle yapılanbir söyleşide İtal- yanlann aile bağlan üzerine şunla- n söylüyordu: "ltalyanlann aile de- ğerleri berkesten daha güçlüdür. Dün>a üzerinde aile bağlan İtalyan- lardan daha güçlü olan bir nıillet da- ha yok. Bu nedenle de çok iyi mafŞ-a oluyorlar. Baba da aslında büyük sağJam değerleri otan bir ailenin sı- cak öj'küsû." Inside Las Vegas, Fools Dıe, The Scılian, The Fourth K ve The Last Don adlı kitaplann da yazan olan Pu- zo, asıl ün ve servetini Baba kitap- lan ve daha sonra FrancisFordCop- pola ile işbirliği ıçinde filrn için hâ- zırladığı senaryolarla elde etti. Se- naryo yazarlıgının romanla karşı- laştınldığında çok daha az emek ge- rektirdığinı belirtiyordu Puzo: "Se- naryolan iki fiç ay içinde tamamb- yorum. Ama bir kitap>uzmak be§yı- hmı alrjt)r. Eğeröncesenaryoyazar- hğıyla tanışsav dım ve bu alanda ba- şariholsaydım kesintikk roman yaz- mazdım." Beş çocuğu vardı Puzo'nun. Ka- nsı Erica Puzo 1978 yılında 58 ya- şındayken göğüs kansennden öl- müştü. Yazar daha sonra kansına bakmakta olan uzman hemşire Ca- rolGinaile duygusal bir ilişkiye gir- di, ancak uzun süre birlikte olan çift evlerini birleştirmeyi >-a da evlenme- yi hiç düşünmedi. Puzo 19% yılın- da kendisiyle yapılan bir söyleşide "Gina ile biıükte yaşamama karan akük. çünkü avnı eve tasındıgınuz anda birbirimizi ötdüreceğmizm fer- kındavız" Puzo son dönemlerde, yine Cop- pola'nın çekecegı 'Baba4'ün senar- yosunun hazırhklanna başlamıştı. Kasoboda 'MayısSıkıntısı' Nuri Bilge Ceylan, ikinci uzunnietrajlı filmini çocukluğunun geçtiği yerde bu kez 'renkli' çekiyor CUMHUR CANBAZOĞLU ÇANAKK4LE/ YENtCE - Kasaba aynı kasaba, Çanakkale'ye bagh Yeni- ce. Dış mekânlar da asağı yukan aynı. Nuri Bilge Ceylan çocukluğunun geçti- ği yerde ikinci uzunmetrajlı fılmı Ma- yıs Sıkmüsı'nı çekiyor. Seti altı hafta ön- ce kurmuş, bir haftalan daha var. Filmin hazırlıklannı izlemek için tstanbul'dan gelen gazeteci- televizyoncu sayısı oyun- cu ve teknik ekıpten fazla. Bu kez de yönetmenlığı. görüntü yö- netmenlığini, senaryoyu üstlenen Cey- lan, dublaj sırasındaki çileyi bir daha yaşamamak için sesli çekimi tercih edin- ce ekıbe Ismail Karadaş eklenmiş. Ka- mera asıstanı İlker Berkeve yapımcı Sa- dık İncesu'yla beraber topu topu dört kışiyle bitiyor fılm. Geçmişı anlathğı için kasabayı siyah- beyaz çeken yönetmen bu kez "renklTyi deniyor. Kafasındaki bütçe seksen bın do- lar. Geçen yıl 17. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde Onat Kutlar Ödü- lü'nü kazandığı için Efes Piben tarafın- dan 30 bin dolarla desteklenıyor. Japon- ya'dan gelen 75 bin dolarlık ödüle cebm- den de katarak Mayıs Sıkıntısı'nı ta- mamlayacak. Filmin tanıhmını da Efes Pilsen'in üstlenmesinı en önemli yar- dım diye nıteliyor bu arada Oymcular 'bildik >Ü2İer' Mayıs Sıkıntısı'nı yapma fikri Kasa- ba'yı bıtirdikten sonra aklına gelmiş. Gözlemlennden, arkadaşlannın aktar- dıklanndan ve Yenice'de yaşadıklanndan bir öykü yaratmış; bıraz da "kendine öz- gü" bır adam olan babasını anlatmak amacıyla kameranın ardına geçmiş. Öykü kısaca şöylc 38 yaşındaki Ah- met, bir mayıs günü çocuklugunu geçir- diği kasabaya çekmeyi plan- ladığı filmin ön hazırlıklannı yapmaya geliyor ve ailesınin yanınayerleşivor Seksenine merdiven daya- mış babası arazilerinin sınırla- nnı belirlemek amacıyla ya- salan ve işin görülmeyen İcu- rallannı en ınce aynntısına ka- dar öğrenme, uygulama çaba- sında. Ahmet'ın genç akrabası Saf- fet, filmde alacağı bır rolün kasabadan kurtulmanın yolu- nu açacağına inanmakta. Mi- nik yeğen Ali ise müzikli bır saate sahıp olmanın peşinde. Sıradan ınsanlann öyküle- ri, mayısta da yaşanabilir, tem- muzda ya da ekimde. Filmin oyuncuları "bildik yüzler,'" Ilk fılmde kasabanın delisıni canlandıran Muzaffer Özdemirbu kez yönetmen Ah- met rolünde. Jeoloji eğıtimi al- mış, Özdemir hep film yönet- mek ıstemiş, ama olanak bu- Ceylan, filmin yönetmenliğini. görüntü vönetmenJifini ve senaryosunu üsrJenhor. • 'Kasaba'dan sonra gözlemlerinden, Yenice'de yaşadıklanndan bir öykü ve biraz da 'kendine özgü' bir adam olan babasını anlatmak amacıyla 'Mayıs Sıkıntısı'nı çekiyor yönetmen Ceylan. lamamış. Şimdi rol de olsa düşünün ger- çekleşmesinden mutlu. MehmetEminToprakısebirincı fılm- deki gibi kasabanın dışına taşmayı arzu- layan. farklıyı merak eden genci çizı- yor. Yenıceli Mehmet Emın, ikinci fil- mınde oralara kadar ulaşamayacağını bıldiğinden ısrarla afişte fotoğrafının yer almasına çalışıyor. çünkü tanıtım için afış gazetelere basılacak ve bu ılan- lar yardımıyla ünü bölgeye yayılacak. Şöhret ıçin şımdilik başka çaresı yok. Küçük oyuncuyu bulmak amacıyla okullan dolaşmış Ceylan. Adaylardan mınik testlen geçen Muhammed Zun- baoğJuteklifı hemen kabul etmemış. ak- şam annesinden izin aldıktan sonra evet dıyebilmış. Anne ve babasını bır kez daha oyun- cu olarak değerlendiren Ceylan, yeni fil- min Kasaba'nın yaşadığı engellen aşa- mayacağı görüşünde Seyircırun ılgisi- nı çekecek kadın karakten, vitrinlik mal- zemesı olmayan filmin büyük kentlerin dışına. kasabalılara televizyon aracılı- ğıyla bile ulaşamayacağını düşünüyor. Kasaba sıyah-beyaz dıye Cine 5'e satı- lamamış Mayıs Sıkıntısı ne gibi sıkın- tılar yaşar. meçhul. Sonraki fılmi tstanbul'da ~ Ilk iki yapıtında kasaba yaşamını an- latmasını, buralan daha iyi tanımasına bağlıyor: köy ile "mega köyter"e dö- nüşmüş kentlenn arasında kalmış kasa- balann daha çok bilgı banndırdığına ina- nıyorveeklıyor: "Bundan sonraki fihnim İstanbul'da geçecek." Sonbaharda gösterime gırmesı plan- lanan Mayıs Sıkıntısı'nın Antah/a Alün Portakal'a yetışmesi zor, ama diğer fes- tivallerle olabıldigınce geniş kitleye ulaş- mayı deneyeceğini belirtiyor yönetmen. Kasaba'da kullandığı dil, sinema anla- yışı festıvaljürilenni zorlamıştı. Alışkan- lıklann ve piyasa kurallannın dışında bır seyir izleyen fılmi nasıl değerlendi- receklenni kestiremeyen seçiciler, özel ödüllerle işi adeta idare ettiler; Kasa- ba'nın kariyeri jüri özel ödülleriyle be- zeli. Ilk uzunmetrajlı deneme olduğu ıçin bunlar teşvik diye nıtelenebilir bel- kı. Ancak bundan sonra ne olacak, Cey- lan, Mayıs Sıkıntısı'nda aynı çizgiyi ko- ruyabılirse, minimau'st sinema festival- lerinde, gişede bol satış yapmış filmler arasında nasıl değerlendırilecek? Ceylan nereye kadar "özel yönetmen" kartvızi- ti taşıyacak? Beklevip göreceğız. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Bence Dekor ve Kostüm 1991 yılında yayımlanan Yangın Yerinde Orkide- ler adında bir oyunumun ilk sayfasına şu notu düş- müştüm: "önemli not: Müzik, ışık, dekor ve kos- tüm. Bunlar, bu oyunun en önemli öğeleridir. On- larçok, çok iyi olmayacaksa, oyun oynanmasa da olur." Kimi tiyatrocu arkadaşlar bozuluyorlardı bu öneriye. Ben tiyatroda oyuncuyu çok önemsfyo- rum oldum brttim. Öte yandan yukanda saydığım öğelerin de önemini göz ardı etmemek gerekir. Ti- yatronun, operanın büyüsünü sağlayan temel iş- lerdir dekor, kostüm, ışık. Kötü bir oyunu bile bi- raz olsun kurtarabilirsiniz bu üç iş çok iyi kotanlır- saGerçi son yıllardamodaolan kimi'çağdaş'oyun- ların dekora ve kostüme ihtiyacı olmadığını gorü- yoruz, ama o başka bir yazının konusu. Bu Kuş Bakışı'nı dekor/kostüm meselesiyle aç- mamın nedeni, elime mutlu bir rastlantı sonucu ge- çen güzel bir kitap. Osman Şengezer'ın Bence Dekor ve Kostüm adlı yapıtı. Kırk yıla yaklaşan bir tiyatro serüveninin dökümünü görüyorsunuz bu ki- tapta. Son kırk yılda birbirinden önemli, değerii, bü- yük, küçük ama hepsi saygıdeğer bir estetik ça- banın kitaptan izlenmesi mümkün. Gerçek bir us- ta Osman Şengezer. Genco'nun oynadığı ilk Bir Delinin Hatıra Defteri'nı anımsayanlar olacaktır içi- mızde. Ya da Durdurun Dünyayı Inecek Var. Arı- kara Sanat Tiyatrosu'nun altın yıllan. Pazar Gezin- tısi. Durand Bulvarı. Sanpınar 1914. Yetmişikinci Koğuş. (Ayfoerk Çölok geliyor aklıma.) Viktor ya da Çocuklann Iktidan. Güner Sümer yönetmişti. Eskici Dükkânı. Sınirdaki Ev. (O da enfes bir oyun- du ve politik açıdan da haklıydı söylediği söz, son- radan anlaşıldığı gibi!) Müşfik Kenter'in oynadı- ğı Cyrano de Bergerac, Arzu Tramvayı, Savunma, Yarın Cumartesi; San Sabır Çiçekleri, bitmez tü- kenmez bir liste. Kırk yıldır gördüğünüz ve sevdi- ğinız oyunlan bir düşünün, birçoğunun dekoru/kos- tümü Osman Şengezer'in elinden çıkmıştır. Bu ya- zıya onlarca operayı, baJeyi, birbirinden güzel iş- leri katmıyorum şimdilik. Kitabı edinin ve tadını çı- kann diye. fience Dekor ve Kostüm 'de anlatılan işin güzel- liğini gözler <jpüne seren enfes fotoğraflann yanı sıra Sayın Şengezer'in konusu üstüne son dere- ce aydınlatıcı bir yazısı da var. Konservatuvarlan- mızda ders olarak okutulması gereken bir açıkla- yıcı metin bu. Osman Şengezer şöyle yazmış bu güzel yazının bir yerinde: "Ben, salondayönetme- nin hatta bazen yazann yanına oturup çalışmasın- da işbihiği yapan, düşünceleh ile gerekli öneri ve görüşlerde bulunan kişilerdenim. Bir insan dü- şüncesinin soyut dışavurumunun somuta dönüş- türülmesinde bu işbiriiğinin yaran büyüktür." Bu görüşüne de tümüyte katıldığım Sayın Osman Şen- gezer olağanüstü ve saygıdeğer emeğınden ötü- rü kutlanmalıdır. Nice dekorlara, kostümlere... ••• Geçen günlerde Ingiltere'de bir özyaşam öykü- sü yayımlandı. Yazan Sir Edmund Hillary. Nepal- li şerpa Tensing Norgay ile dünyanın en yüksek dağtoian Everest'e ilk çıkan adam. Kitap beni ya- kından ilgitendiriyor, çünkü Tensing adında bir oyun yazmıştım ben, Everest'in eteklerınde geçen. Gu- ardian gazetesinin yazarlanndan Ed Douglas'ın ki- tapla ilgili yazısını okurken aklım o oyuna gitti. 1985 yılında Kuzey Kutbu yakmlannda küçük bir kulübedeyiz. (Bu satırlar benim oyundan değil, Hillary'nin yeni kitabından!) Son derece lüks, pa- halı bir turizm şirketi son derece zengin ve yapa- cak başka işi olmayan bazı turistleri uçakla, bin- lerce dolar karşılığı Kuzey Kutbu'na götürüyor, in- diriyor, fotoğraflar/filmler çekıliyor, yine uçakla lüks otellere avdet ediliyor. Bu gezilerin süsü olarak yi- ne büyük paralar karşılığı bir iki ünlü isim de bulu- nuyor hatırafotoğraflanna anlam katmak için. 1985 yılındaki o Kuzey Kutbu gezisinin şöhretleri de Sir Edmund Hillary ve (sıkı durun) aya ilk ayak basan Amerikalı astronot Neil Armstrong! Kuzey Kutbu civanndaki o kulübede kendilerini kutba götüre- cek uçağı beklerken Hillary, Neil Armstrong'a so- ruyor: Nasıl oldu da sen seçildın aya ilk ayak ba- sacak insan olarak? Şans diyor astronot, yalnız- ca şans... Oysa Everest'in tepesıne çıkmak şans işi değil, büyük bir disiplin ve dayanıklıhk isteyen bir uğraşın sonucu. Hillary, hamal olarak nitelen- dirdiği Tensing Norgay ile birlikte ulaşmış dağın do- ruğuna. Şimdi bu yeni kitaptan öğrendiğimize gö- re doruğa ulaştığı zaman yanında oralı bir köylü olan Tensing'i değil, dağcı arkadaşı olan George Lovve'u gönmek istermiş. Hillary'e göre Tensing "za- manın politik hesaplanndan ötürü" onunla birlik- te doruğa çıkmış! Ne demeli? Geçenlerde gece- nin bir saatinde televizyonda duyduğum bir cüm- le geliyor aklıma. Sakarya Üniversitesi öğretim gö- revlilerinden Dr. Emin Gürses şöyle diyordu: "Em- peryalizmtgörmeden dünyayı anlamakzordur." Eve- rest'in tepesinden bile dünyayı görmek zor, em- peryalizmi anlamadan. Türkiye Yayıncılap Krliğrnden kitap toplamaya tepki • İSTAIVBUL (AA) - Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB), Nadire Mater'in röportajlannın yer aldığı "Mehmed'in Kıtabı"nın dördüncü baskısına toplatma karan verilmesıni eleştirdi.TYB Başkanı Çetin Tüzüner yaptığı yazılı açıklamada, Nadire Mater'in "Mehmed'in Kitabı" adlı yapıtının savcılık karanyla toplatılmasınm düşünce ve ifade özgürlüğüne bir darbe daha vurduğunu kaydetti.Gerçeklerin ve yaşanmış olaylann kitap toplatmalarla ya da yasaklamalarla kamuoyundan gizlenemeyecegini anlatan Tüzüner, yeni hükümetin ve Meclis'in önündeki en acil görevlerden birinin de düşünce ve ifade özgürlüğünün önünü açmak için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak olduğunu belirtti. Tüzüner, "'ZOOO yılırun Türkiyesi'nin, artık düşüncelerinden dolayı insanlann yargılanmadığı, yazann ve yayıncının hapse atılmadığ), kitap toplatmalann olmadığı bir ülke olması gerektiğini bir kez daha yineliyor ve ilgili herkesi göreve davet ediyoruz" dedı. Lola ve BiBdikid'e bir ödül daha • Küttür Servisi - Yönetmenliğini Kutlug Ataman'ın yaptığı, yapımcılığını Türkiye'den CO Prodüksıyon'un üstlendiğı Lola ve Bilidikid son olarak 'Oslo Gay & Lesbian Film Festiyal'de lzleyici Büyük Ödülü'nün sahibi oldu. Özen filmin dağıtımcıhğını üstlendiği filmin gösterimi İstanbul, Bodrum, Bursa. Balıkesır sinemalannda sürüyor, tzleyiciler film hakkındaki görüşlerini "www.lola.burada.com" adresine bırakabiliyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle