Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4TEMMUZ1999PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Paul Auster'ın selamı varBır edebıyat yazannın başına gelebilecek
bırçok hazin durum vardır ve bunlar
arasında o yazann kendi ülkesi dışında
okunup. tanınması ve sevilmesı vardır. Ne
zaman Amerika'ya gelsem Paul Auster'ın
kendı ülkesinde hatta yazarlar tarafından
bile tanınmadığına şaşkınlık ve üzüntüyle
yenıden tanık olurum. Bu kez de öyle oldu.
New York şehrinde konuştugum üniversite
öğrencileri. (burada 'college') felsefe
okulundaki sınif arkadaşlanm, tamştığım
ünlü ve ünsüz Amerikalı yazarlar, Barnes
and NoMe adlı büyük kitapçı dükkânlar
zincınnde çahşan görevliler. entelektüel
avukatlar, yerel kütüphane idarecileri...
Hiçbiri Paul Auster adını duymamıştı ve
bana burada anlaşılmayan bir sözcük içın
hep adet olduğu üzere o sözcüğü tek tek
harfletmeye çahştılar: P-A-U-L-A-U-S-T-
E-R! Bu harfleme işlemine bir tûrlü
alışamamak bir yana (bizde hecelemek bile
emeklemek anlamına gelir de ondan mı
acaba?) bundan sonra gelen son soruyla
artık havlu atıyorum. "Auster'uı sonundaki
R, Rocky'nin R'si mi?" Nasıl olur canım,
şurada şu hemen önümüzdeki gûzelim
Brooklyn Köprüsü'nün öbür ayağının
altında yaşıyor bu adam \ e kendi kentinde
bile onu tanımıyorsunuz?
Son kitabı Timbuktu geçen ay Amerika'da
yayımlanan Paul Auster yalnızca Türk
edebiyat okurunun değil. Avrupa'nın
bırçok ülkesinde yakından ızlenen bir
modern edebiyat yazan. Kendisine
'Amerikab Kafka' diyenler olduğu kadar.
hakkında "50 yaşının altındaki en büyük
Amerikalı yazar" (Tatler). "Edebiyatuı
yaşamın içinde de soluk aldığuıı
gösterebilen o ender entelektüel uyancı
kurgu yazarianndan." (Chicago Tribune)
olduğu da yazılıyor. Paul Auster geçen yıl
otobiyografik anı kitabı 'Hand to Mouth'
ile romanlannın satır aralanndan kimi
zaman açıkça el sallayan kimliğinin,
çocukluk yıllannı okurlanyla paylaştı.
Henüz bir ay önce yayımlanan son romanı
Timbuktu'daysa salaş bir köpeğin
agzından. köpeğin en yakın
dostu. hayat eşlikçisi olan
ölmüş sahibi anlatılıyor. Her
zamankı smsice yükselen
Auster marka kara mizah ve
acımasız görünen kahkahanın
ardındaki şefkatlı hüzün...
Birlik Meydanf ndaki (Union
Square) 4 katlı. ıçı kahve kıtap
kokan nefıs tuğla bınada
Barnes ve Noble kitapçısı her ay olduğu
gibi onlarca imza ve okuma günü
düzenlemiş. Fakat bu kez aralannda Paul
Auster da var. ABD'nin Barnes ve Noble
ile Borders adlı iki büyük kitabevi
zincirinde. kıtapçılann bir katında mutlaka
bir kafe bulunuyor. Okur ıstediği dergi ve
kitaplarla saatlerce bu kafelerde okuma ve
kah\e çay içme keyfini yaşayabiliyor.
Kimse de dokunduğu. hatta okuyup
bitirdığı kitabı satın almak zorunda
kalmıyor. Burada ders çalışan öğrencilerle,
dizüstü ve avuçiçi bilgisayarlanyla yazan
ınsanlara sık sık rastlamak olası. Bu büyük
kıtapçılann geleneksel 'küçük kitabevi
NEWYORK
BUKET
UZUNER
kültürü'nü öldürdüğu söyleniyor ki, bu
doğru. Tıpkı 'bakkal'dan 'süpermarket'e
geçmek gibi kapitalizmin nimet ve
zilletlerinden biri yani! Ferhan (Şensoy)
burada olsa 'Arslan kitapçı Barnes ve
Noble'a karşı' diye bir oyun yazardı. Fakat
çocuklannız sere serpe çocuk kitaplan
katında kitaplan kanştınr ve oyuncaklarla
oynarken, siz de sakince kahvenizi
yudumlayarak yeni kitaplan aynı binada
okuyabiliyorsunuz. Işte bu ve buna benzer
bulabileceğim yüzlerce
nedenle ben zaten hemen
hergün bu kitapevlerinden
birinde kahve içerek
okuyor ya da çalışıyorum.
Paul Auster'ın okuma
gününde özellikle Union
Square adresinde tabii.
^mm
Okuma yapılacak salonun
bir saat önceden tıka basa
dolmasına neredeyse Auster kadar
seviniyorum. Derİten, alkışlar arasında
utana sıkıla yûrüyen onu görüyoruz.
Yeni kitabından ilk 25 sayfayı okuduktan
sonra aldığı coşkun alkışlardan yine
utanmış, fotoğraflanndakinden çok daha
yakışıkJı ve genç bir Paul Auster sade
giysileri içinde oturup, imzaya başlıyor.
Bir Türk yazan olduğumu söyleyince
hemen ilgileniyor ve imza kuyrugu
görevlisi hammın homurtulanna karşı
orada suç sayılacak kadar (!) bir süre
sohbet ediyoruz. "Bir başka Türk yazan
daha tanıyorum diyor. adı Oran." Bir de
Türkçe çevirmeni YusuTtan söz ediyor.
"Tanımaz mıyım?, ikisi de arkadaşım"
dıyorum Orhan'a (Pamuk) ve Yusuf
(Eradam)'a selam söylüyor. Ama asıl
selam Türk okuruna geliyor. "Türldye'de
çok sevilen bir yazarsınız Mr. Auster, sizin
Idtaplannızı okumak neredeyse edebi bir
prestij sayüıvor ülkemizde." O zaman
gözlerinde parlayan ışığın ancak bir
yazann renk skalasında
adlandınlabileceğini itiraf etmeliyim.
"Gerçekten mi?" Hem de nasıl! Bu arada
kuyrukta bekleyen okurlar iyice
bozuluyorlar, çünkü Amerika'da yazann
kitap imzalaması, yalnızca kendi imzasını
atıp, geçmesi demek. Biz utanmadan (!)
sohbet ediyoruz. Benim Amerika'daki
yaymcı-edebiyat ajansı serüvenlerimden,
kansı yazar Sfri Hudvest ile Iowa'da
söyleşi yaptığıma kadar uzanan bu
sohbetin biteceği yok. "Şimdi uzun bir
okuma turuna çıkıyorum. Dönüşte sizi
arayacağun" diyor Paul Auster.
Telefon numaralan alışverişi yapılıyor.
Adımı yanlış yazmamak için harfiettiriyor
bana. (yine harfleitirme işlemi!) Masanın
başında bekleyen kitabevi görevlisi
kızıyor: "Adlara özel kitap
imzalamıyoruz!" diyor. Paul Auster onu
dinlemiyor ve Timbuktu'yu imzalarken
adımı da yazıyor. "Görüşmek üzere" diyor
elimi sıkarken. "Türk okuruna selam
söyleyin!" Paul Auster'ı Amerikalı
okurlanna bırakıp çıkıyorum. Dışarda çok
sıcak ve nemli bir New York gecesi. Bir
salon dolusu olsa da kendi şehrinde yazan
tanıyan ve okuyan okurlan var!
Boş sahilin sıkıntilı insanları
BODRUM
GÜRAYÖZ
Sahildeki derme çatma iskelelere
yanaşan tekne sayısı da,
teknelerden inenlerin sayısı da
az. Bu akşamın son teknesinden,
birkaç lngiliz aile indi, çocuklar
kıyıda geviş getiren develere
binip fotoğraf çektirdiler.
Bodrum kıyılan şehrin
içi gibi değildîr.
Güneş yakar. ama serin bir
rüzgâr da hep eser. Kıyıdaki
kahvede ıncik boncuk
satan delikanlı
bugün hiç satış yapamadı.
Bu nedenle de homurdanıp
duruyor. Arkadaşlannın "gel bir
bira içeüm" teklifini de canı
sıkılarak reddetti bu yüzden.
Yerli turistler de bu civardaki
sitelerin yazlıkçılan Yedikleri
içtikleri bir şey değil. Dört yaşına
yeni girmiş, çat pat konuşan Ayşe
bu duruma hiç aldırmıyor.
Yalınayak kızgın kumlarda
koştururken. belindeki can
yeleğini de hiç çıkarmıyor.
Sahilde sıkıntıyla oturan. kimi
bezginlerin ıse tatil yapan
insanlara benzer halleri yok. Ben
de onlardan biriyim ışte. Her
yılki cıvıltısını yitirmiş burası.
Kalabalık, farklı sesler, farklı
eğlenceler, farklı gürültüler, daha
doğrusu insan sesi anyoruz. iki
masa ötede üç tatılci kendilerini
kandıran bir müteahhıt hakkında
derin ve oldukça heyecanlı, ağır.
okkalı kelımelerle zaman zaman
koyulaşan bir sohbet içindeler.
Müteahhitın sağlam yeri kalmadı
Amerikankartahkıırtuldu
kanı BiD Clinton, Beyaz Saray'da duzenlenen törenk Amerikan Kartah'nm soyunun tükenme
tehMkesinin ortadan kalköğını açıklarken kartal "ChaJlenger1
" ona eşBkediyordu. Amerikan Kar-
tata 1967 yıhndan beri tehükede olan türfcr Kstesinde yer abyordu. (Fotoğraf. REUTERS)
gibi. Birbirlerini onaylayarak
sürdürürlerken sohbetlerinı. cep
telefonuyla konuşarak yanlanna
yaklaşan. göbeği mayosundan
sarkan kalantorun yaklaşmasıyla
sohbet kesilivenyor. "Ne içersin
abi?" diye soruyorlar hep bir
ağızdan. Kalantor. "neskafe"
deyıp de%am ediyor telefon
konuşmasına. Herhalde
müteahhit bu olsa gerek diyorum
içimden. Ama değil, belki de
arkadaşıdır. Hemen herkesin cep
telefonu var burda. Benim de var.
Ben telefonumu masanm üzerine
koyduğum şapkamın altına
hafıfçe sakhyorum. Sesini de
iptal ettim. Yeni telefonlardaki,
toplantılarda ses çıkmasm diye
icad edilmiş, hayranhk
duyduğum bir yenilikle,
arandığınızı yanıp sönen
ekrandan öğrcniyorsunuz.
Özellikle kadınlar, cep
telefonunu çok seviyorlar. plajda
bile yanlanndan ayırmıyorlar. Bu
konuşmalann faturalannı nasıl
ödüyor bu insanlar?
Ben Cabir Bey'in oğlu Fatih'e
tavla öğretiyonım. Fatih
ortaokulu bitiriyor bu yıl.
Ağırbaşh, çok az gülen, daha çok
gülümseyen, müstehzi bir
delikanlı. Benim yazı çizd
işleriyle uğraştığımı öğrenince,
üç kitap yazacağını söylüyor.
"Başladın mı yazmaya?"
diyorum. "Hayır, ama hepsi
kafamda" diyor. *Ne yazacaksın
peki?" diye soruyorum merakla.
"Yaşadıkİanmı!" diyor Fatih.
tkinci oyunda Fatih beni yeniyor.
Cabir Bey ise zaten bir tavla
ustası. Eski bir lstanbul efendisi
Cabir Bey. lstanbul'un girdisini
çıktısını iyice yaşamış olan. orayı
tıpkı benim gibi kimi zaman
derin bir aşkla, kimi zaman derin
bir öfkeyle seven Cabir Bey'le
lstanbul'un sokaklamı bir bir
elden geçiriyoruz. Fatih,
Fındıkzade, Samatya, Yenikapı.
Sonra çıkıyoruz yukanya;
Dolapdere, Tarlabaşı,
Kalyoncukulluk. Vur ordan
Taksim'e. En son Çiçek
Pasajfnda konaklıyoruz. Içki
içmeyi çok seven Cabir Bey, bir
karaciğer komasından sonra
aynlmak zorunda kalmış bu
belalı sevgilisinden. Yine de
arada bir ortadan kaybolup iki
bira ile aşkını tazelediğinden
eminim. Cok az konuştuğumuz
günün politik gelişmeleri
konusunda Cabir Bey'i en çok
hayal kırıklığına uğratan
gelişme, Fethullah Hoca konusu.
"Biz onu iyi bir Müslüman
sanırdık" diyor.
Tatil, geçip gidiyor. Bu yıl oteller,
moteller, liuyı kahveleri zaranna
çalışacak. Yazlıkçılar bile
gelmediler. Benim kaldığım
yazlığın sağındaki solundaki
yazlıklar hâlâ boş. Bu yazlıklann
bahçelerini sulayan, kınk
döküklerine bakan Süleyman,
kekeleyerek, "bu yaz böyle abi!"
diyor.
Bu yaz böyle Süleyman!
İstinye'den
En Taze
Haberler
Borsacı'da
B
HAÇTAUM t«0HOMl OEiSISI
orsacı
B
HAFTMJK EKOMOMt DBIGİSİ
orsacı
YATIRIM YAPMAK İÇÎN
YABANCUR
NE ZAMAN
GELECEKLER
NEYEYOT1RM
YAPACAKLAR?SÖYLEŞİ: EMEK SİGORTA GENEL
MÜDÜRÜ HAÇİK COPİKOĞLU
ALTINYILDIZ. ŞEKERBANK MIGROS
BEKO ELEKTRIK ÇELİK HALAT, SONMEZ
RLAMENT. DARDANEL, FRIGO PAK, GORBON IŞIL.
FİNANS LEASING. EGE BIRACIUK, AROEM. TSKB,
SABANCI HOLDİNG, OKAN TEKSTIL
"BORSADAKİ REHBERİNİZ"
GROUP HOTELS
JMaıi bayrakh plajlar. ThmSataş JTHa^arast, rafüny
heyecam, *Dim Çayı'rula oüotfe kagi, Aega sporion, hmgee
jampinç, ioriK ve doğa tjezâeri ile Turfeiye'mn iaid cenneti
burası
r
Banana
Tait su ve deniz su. havuza, yece gândih.
animasycrdar, mini çocuk ktılSİA. tenis
korÛarı, oyun ve spoc salotûan, restorardar,
akşveriş merkaiai, su kaydıra^ı
r
Söz veriyornz. Öteyifli hir iatil olacak
IHanana Okk lüiâ sâresince CumAuriyri ekaıhnna her sabah fpzeksini armağan eÂkfor.
Diold Hanana O74OO J^W)a-J^ni(%» -'
itL O 242 SI4 IIII JBJU: O 242 514 II 7O
Yaz aşkları ve
bisiklet sevdasıllkyazı bu sene doğru dürüst
yaşayamayan Almanlar, yağmurlu
bir yaz başlangıcıyla birlikte
kırlara, parklara ve göl
kenarlanna kendilerini atıyorlar
pazarlan... Özellikle Bavyera
yöresi halkı, haftalardır dinmeyen
yağmurlardan yaka
silkip, sonunda yanm
yamalak da olsa -sözüm ona- hazi
ran sıcaklannı ayın son günlerinde
görüp sevinmeye çalıştılar.
Türkiye. "Fethullah Gülen olayı"
ile çalkalanırken, Avrupa ıse "Apo
otayı" ile gergin günler yaşadı ve
önlemler alındı!.. Ve yine
haftalardır peş peşe patlayan
yiyecek skandallan ve kolalı
içecek şokuna rağmen, Alman
milleti yaz günlerinin tadını
ucundan kenanndan çıkanyor.
Pazar sabahlan erkenden
kahvaltılannı yapıp bisikletleriyle
sokağa fırlayan binlerce
Münihlı, Isar nehri boylannda
pedal basıp, sözüm ona yaz
güneşinin keyfini çıkarmaya
çahşıyor. Sayılan giderek artan
bisikletçiler için yol kenarlanna
özel bisiklet yolları yapılıp, yeni
güzergâhlar çiziliyor artık... Evet,
Münih ve civannda toplam 687
km olan bisiklet yolu ağı, 890
km'ye çıkanhyormuş. Bu habere
en çok bisikletleriyle parklarda
pedal basan romantik gençlik
sevinmiş olmalı. Evet,
çocukluğundan
beri bisiklet
özlemleriyle
yaşayan ve
büyüyen bir
kuşağın temsilcısi
olmak kolay değil.
Bisiklete binmenin
yaz sabahlan
insanlara mutluluk taşıdığı kesin.
Bir taraftan akasya ağaçlannın
gölgelediği bisiklet yollannda
pedal çevirip vvalkmeninizden
"Vıvaldi" dinlemek ya da "Sezen
Aksu" şarkılanyla tatil düşleri
kurmak hiç de fena değildir yaz
sabahlan. Ve aşklar filizlenir bu
mevsimlerde. Yazlık aşklar...
Kuytu köşelerde birbirlenne
sanlıp aşk sözcükleri fısıldayan
v toy âşıklar, çiçeği bumunda
sevgıliler parklann gedikli
müşterisi ya da süsleri
şimdilerde...
Münih'in ünlü îngiliz parklan bu
tür görüntülerle dopdolu.
Çimenler üzerine serilip biralannı
yudumlayanlann biraz ötesinde
anadan doğma güneşlenenlere
kimsenin aldırdığı yok! Yaz
sıcaklannın rehavetiyle el ele, kol
kola sarmaş dolaş sevişen çiftlere
göz ucuyla bakıp bakıp, "Ah
gençlik ah!_" diyen ve eski
günlerini anımsayan yaşlı
Helga'lar. köpek gezdiren tıknaz
Evelyn'ler, iki büklüm Monika ve
Margot teyzeler kendi aralannda
alışılagelen pazar gevezeliklerini
sürdüredursunlar, yaşam akıp
gidiyor... Evet, 2000 yılının
eşiğinde ve küreselleşme çağında
aşk anlayışında bir değişkenlik
var mı, yok mu? Şimdi sorun bu!..
Öyle ya Internetlerden kendilerine
sevgili arayan ya da yüzünü bile
görmediği kişiye telefonlarda aşk
ilan edenlerin sayısı bir haylı çok
imiş günümüzde... Şaka değil,
sadece Almanya'da Internet
bağımlısı 8.4 milyon genç
arasında duygusal bağlar
kuruluyor kolayca.
MUNIH
EROL
ÖZKAN
Öyle ya da böyle, istesek de
istemesek de, "sanal" bir dünya
giderek büyüyor... Işte aşklann da
"sanallaşıp" sulandınldığı bu
günümüz gerçeklerine ayak
uyduramayan orta yaşlı kuşak ise
romantizmin eskiden daha etkili
olduğunu (!) geveleyip
duruyorlar Münih'teki Türk
barlannda...
Sakallanna ak düşmüş 68
gençliğinin Münih'teki bu
;
kalıntılan yaz sabahlan taze
kesilmiş çimen kokan kırlarda
pedal basıp hâlâ daha Simon and
Garfunkd tırulanyla. Bob
Dylan'larla, Moustaki şarkılanyla
avunadursunlar, daha eski
kuşaklar mum ışıklı pahalı
lokantalarda eski aşklannı
anımsıyorlar. Gençler ise Hard
rock, Heavy metal ve Tekno
takılıp diskolarda kurtlannı
döküyorlar. Kent son birkaç
haftadır sanat ve kültür
olaylanyla da içli dışlı yaşıyor
Uluslararası Münih Sinema
Festivali'nin yanı sıra, Mkhael
Jackson'ın verdiği muhteşem
"Kosm«'ya y^rdım" konseri
binlerce insaru Münih'e çekti.
Önümüzdeki haftalarda yapılacak
"Ege geceleri" adlı dizi konser
projesınde ise Türjç ve Yunanlı
müzisyenleri, Münihliler birlikte
alkışlayacaklar.
Edip Cansever şiirinden Adnan
Saygun'a,
Hacıdakis ve
Theodorakis
müzığinden
Kavufîs, Seferis ve
Eliris şiirine kadar
pek çok etkinliğin
___^__^^_ yapılacağı dört
bölümlük projenin
"Ege tınılan" (Pesüs) bölümünü
Almanya'daki genç kuşak
sanatçılanmızdan Recai Hallaç ile
piyanist Aylin Aykan
gerçekleştirecekler.
Ust üste verilecek bu konserlerde
buzuki ustası Gregoris Tzistoudis
ile yan yana bağlama çahp Ege
türküleri söyleyecek etnik caz
denemeleri grubu Misery loves
Company üyesi genç
yeteneklerimizden Nesrüı ,'!)
Kalyoncu da bu konser projesine
emek verenlerden.
Bu etkinliklere burun kıvınp
çoluk çocuk hafta sonlannda göl
kenarlannda mangal yakarak
yaşayanlar da az değil. Hele hele
bısikletleri yüklenip tuTİara
katılan katılana.
Ben de rengi uçmuş,
çamurluklan çarpılmış, zinciri
ikide birde atan eski bir bisikletle
Isar boylannda pazar sabahlan tur
atmaktan keyif duymuyor değilim
hani. Yanımdan rüzgâr gibi
geçen, göbeği açık. kollan
dövmeli, patenli genç hatunlann
büyüsüne kapılıp yaz sabahı
mutluluğunu yaşamaya
çalışıyorum. içimdeki düşleri taze
tutarak.
En çok uzaklarda kalan aşklar,
eski sevdalar belki özlediğim.
Döküntü bir balıkçı teknesiyle
Assos'ta bahğa çıkmanın
büyüsünü, Cunda'dakı taş
kahvede esrikleşmeyi, belki de
Ida Dağı'nın kokusuyla
uyanmanm sevincini uzaklarda.
Her şeyin sahteleşip
"sanallasüğı'' günümüzde, bereket
düşlerimiz saflığını koruyor.
Öyle değil mi?
HEDEF AYNI, EYLEM AYRI
MEMUR SENDİKALARI
NEYİ PAYLAŞAMIYORLAR?
CİLLERİN MUHALİFLERİ KONGRE HAZ1RLIĞINDA
KUZEY IRAK'TA COZULEMEYEN KURT DENKLEMİ
PİSMANLIK YASASIMECÜSTEN GECEBİLECEK Mİ?I I
DR. BABÜNA KAMPANYASINDA SON NOKTA
PROF. DR. NUR SERTER'İN YANITLARIYIA
İSTANBUl ÜNİVERSİTESİ TARTISMASI
CİZGİLERİYLE MUSA KART
Nokta dergisi Internet Vveb Adresi: http:' www medyatext com noKta
Nokta dergisi. E-Mail Adresi: rokta@ rredyatex:.co-r