Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 TEMMUZ 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Polise
göre şehit
cenazesi
Geçenhafta '"""
Kadıköy'deki Sahrayı
Cedit Camisi'nden,
Nakşibendi tarikatının
Erenköy cemaatinin
tekke başı olarak
adlandırılan Musa
Topbaş'ın cenazesi
kaldınlıyor.
83 yaşında ölen
Topbaş'ın cenazesine
gelen takkeli, cüppeli,
sanklı, karaçarşaflı
kalabalık, sabahın
köründe cami
çevresinde
toplanmaya başlıyor.
Polis, "geniş güvenlik
önlemi" adı altında
tarikatçiların yollan
kapatıp trafiği
saatlerce tıkamasına
olanak sağlıyor.
Çevreden geçen
yurttaşlar özellikle
başı açık kadın
yurttaşlar
tarikatçılann sözlü
hakaretlerine uğruyor.
Polis, umursamıyor.
Kalabalığın
v
arasından
sıynlan bir
yurttaş, trafiği
tıkayan cami
önündeki kalabalığın
nedenini "geniş
güvenlik önlemi"
almakta olan
polislerden birine
sonıyor.
Polisin yanrtı aynen
şöyle oluyor: "Şehit
cenazesi var!"
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronik posta: someposta.cumhuriyetcom.tr
- Türkiye, ILO sözleşmesine
uymuyormuş...
"IMFile sözleşmektendir..."
I
stanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Alpay Pa-
sinli'nin Ankara'ya Anıtlar ve Müzeler Genel
Müdürü yapılması üzerine Hürriyet'ten Murat
Bardakçı, yazdığı kutlama yazısında, "So-
rumsuz bir gazeteci onun ateyhine bir kampanya baş-
latıp hakkında söylemedik söz bırakmadı ve Alpay
Bey aylar süren bir teftişe uğradı. Teftiş aslında iyi
de oldu, zira baştan aşağı aklandı ve çok daha iş-
ler yapabileceği bir yere yükseldi" diyordu...
Evet, koltuğunun altına aldığı koleksiyoner defter-
lerini denetimden geçirmek için müze müdürlerinin
kapısını aşındırmayan o sorumsuz gazetecinin yaz-
dıklarını anımsıyor gibiyim...
Ama soruşturmadan önce, Alpay Bey o sorum-
suz gazetecinin gazetesini ziyaret etmiş ve kahve
içme bahanesiyle gazetenin yöneticilerine sorum-
suz gazeteciyi şikâyet etmişti galiba... Yetmemiş, bir
de şikâyet mektubu yazmış, o sorumsuz gazeteci-
nin işten atılmasını mı istemişti ne...
:
\ ;-
Alpay Bey
Sonra o sorumsuz gazeteci, Alpay Bey'in mek-
tubunu alıp Küttür Bakanı Istemihan Talay'a pos-
talamış, zarfn içine de Alpay Bey hakkındaki iddi-
alardan oluşan 100 küsursoru eklemişti.
Istemihan Bey de ne yapsın, Alpay Bey hakkın-
da soruşturma açtırmak zorunda kalmıştı.
Aradan neredeyse yıllar geçmiş, soruşturma en
sonunda bitmişti.
Müfettiş Asım Keser'in ifade alarak, belge top-
layarak yaptığı soruşturmadan Alpay Bey'in görev-
de kalmasının pek de hayırlı olmadığı gibisinden bir
sonuç çıkmıştı. Ama rapor ortaya çıkmamıştı. Or-
taya, Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı'na mahkeme ka-
rarıyla dönen Osman Tekin Aybaş çıkmış ve mü-
fettişin, Alpay Bey'i akladığını açıklamıştı aynen
SŞŞSlZSEDASIZ(t) NURÎKURTCEBE
• -n
Yüksek Yerilim Hatt
Erdinç UTKU
Murat'ın baştan aşağıya yazdığı gibi.
Rapor işi "raporlu" hale gelmişti sanki...
Sanki, müfettiş Asım Keser'in ifadelere ve belge-
lere dayalı raporu uçup gitmiş, yerine Teftiş Kurulu
Başkanı Şahin Kırca'nın makama sunduğu "terte-
miz" bir rapor gelmişti.
Peki ne olmuştu, o kadar kişinin Alpay Bey aley-
hine verdiği ifadelere, toplanan belgelere?
Kırca'nın 6 konuya indirdiği 100 küsur sorunun ya-
nıtı nereye gitmişti!
Neyse ki Hukuk Müşaviriiği'nin belgeleri ortada du-
ruyordu. Kültür Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri avukat
Abdurrahman Aytekin, hoşlanmadığı devlet me-
murlannın sicilleriyle oynayan müze müdürü Alpay
Bey'in sicil amiri olarak doğru ve tarafsız davran-
madığını saptıyordu.
Kültür Bakanhğı'nda rapor, bizim Murat'ta bilim-
sel makale tükenmiyor...
Yann, Amerika'nın keşfi var!
Güvendiğimiz dağlara
sosyal güvenlik reformu yağdı!
Ondokuz Mayıs'ta en bilimsel eğitjm!
Prof. Dr. Osman Çakır'a sorarsa-
nız Türkiye'nin en Atatürkçü, en laik,
en demokrat, en bilimsel ve en güzel
eğitim veren üniversitesi Samsun'da-
ki Ondokuz Mayıs Üniversitesi'dir.
Çünkü Osman Çakır, Ondokuz Ma-
yıs Üniversitesi'nin rektörüdür.
. Ama burada...
Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde
bazı öğretim üyeleri -ki doçentlikte
bekleme sürelerini yeni bitirmişlerdir-
diğerlerinden bir anda öne çıkıp pro-
fesörlük kadrosunu alıriar...
örneğin Tıp Fakültesi'nde...
Davut Albayrak...
Süleyman Kaplan...
Hüseyin Akan...
Kansı karaçarşaf ve hatta peçeliy-
miş ve dahi evinde haremlik-selam-
lık oturuluımuş, önemli değildir...
Tarikatçıymış, hiç önemli değildir...
18 yayını olan doktoralı asistan öğ-
retim görevlisi bileyapılmazken, ulus-
lararası yayını olmayan Musa Sanca
rektör yardımcılığına atanır...
Çakır'a sorarsanız, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi'nde her şey bilimin gerek-
tirdiği gibi en demokrat, en laik, en Ata-
türkçü ve en güzel şekilde yapılır!
Hem öyle güzel yapılır ki, Fen-Ede-
biyat Fakültesi'nde kadınlar ve erkek-
ler için hazırlanan mescitler fotokopi
gelirlerinden elde edilen parayla bir gü-
zel döşenir, Prof. Çakır tarafından da
cuma namazında açılır. Mescidin
imamlığını üstlenen fakülte sekreteri
Hasan Anayol da üniversitenin genel
sekreteriiğine atanır.
TRAFIK
EMtNE KALKAN n
Sorunlara Geniş Bir Bakış
Trafik kazalarını ekonomik,
sosyolojik, psikolojikveteknik
boyutlarıyla geniş bir şekilde
değerlendirmek gerekir. Kaza-
lann çok olduğu ülkelere bakıl-
dığında, Üçüncü Dünya ülke-
leri ve gelişmekte olan ülkele-
rin önde geldiği görülür. Bu ül-
keter ki, pazarı doymuş geltş-
miş ülkelerce, potansiyel bir
otomotiv pazarı olarak görü-
lür. Ulaşım biçimlerinin çeşitli-
liği ve modernizesi, o ülkenin
gelirdüzeyindeki dalgalanma-
ları ve kültürel farklılıklarını da
engeller. Ulaşım ağı gelişmeyen
bir ülkede dinamizmden söz
edilemez. Bu yoksunluk ülke-
yi kalkınmadan daha da uzak-
laştınr. ülkenin dışa bağlı konu-
munu korur. Ekonomik kalkın-
mayı sağlayamayan ülkelerde
kazaların daha fazla olduğu bi-
linmektedır. Aynı neden sos-
yolojik yapıda da etkisini gös-
terir. Belli bir refah seviyesini ya-
kalayamayan ülke insanlarının
trafik kurallarına uymadıkları
istatistiki bilgilerden edinilmek-
tedir.
Ekonomik yapının trafıkteki
birdiğeretkisine bakalım; top-
lumda kolay edinilen bir mes-
lek olarak kabul gören şoförlük,
ekonomik sorunlanna karşı yan
gelir arayışındaki vasıfsız kişi-
lerce rağbet görmektedir.
Önemli yeterlilikleri gerektiren
şoförlük; son çare -gelir kapı-
sı- olarak seçilmektedir. Yolla-
rı arşınlamayı meslek edinen-
lerde, direksiyon deneyimi ya-
nında aranması gereken kişisel
özellikler; algıda seçicilik, güç-
lü refleksler, iyi bir görme ve
işitme duyusu, azami dikkat,
sabırlı ve sakin bir yapıdır. Bu
özellikler, belki konforla bera-
ber güvenli hizmet anlayışına
sahip birkaç firmada karşılan-
makta, yadiğerierinde?.. Sev-
diklere giden yollarda götü-
renlerin psiko-teknik analizle-
ri, ruh vezihin sağlıkları bu bir-
kaç firma dışında ne kadar de-
ğerlendirilmekte. Bunların ya-
nı sıra bir de yapılan işe duyu-
lan saygı, meslek disiplini ne ka-
dar yaşanmakta, ne oranda so-
rumluluk taşınmakta. Şehirle-
rarası yollarda, kaç şoför taşı-
dığı canların. direksiyon kav-
rayan bileklerinde olduğunun
farkında. Kazalara baktığımız-
da farkında olmadıklarını söy-
leyebiliriz. Istatistiklereyansıma-
yan kendiyaşadıklanmızı, atlat-
tığımız kaza risklerini de hatır-
layabiliriz. Hep yollara bakan
yorgun gözlerle, dağılmış dik-
katle, yakılan sigarayla, ses-
sizce düşünülen, karşılanama-
yan giderlerdir. Sanılanın aksi-
ne yollardan gelen kazanç, on-
ca yorgunluğa ve girilen so-
rumluluğa karşın tatmin edici
değildir. Kısaca karayollannın
pahalı faturasını insanlarımız
çeşitli şekillerde ödemeyede-
vam etmekte. Birçok olumsuz-
luğun bir arada olduğu ülke-
mizde insan hatası kaçınılmaz
olarak kazalarla yaşanmakta.
Ehliyetlilere önerilen psiko-tek-
nik analizlerin yapılmaması bi-
linen bazı gerçekleri gizlemi-
yor. Yetersizlikleri ortaya çıkar-
mak için test gerekli değil. Top-
lumsal sorunlara yönelik ge-
rekli iyileştirmeler sadece ma-
li nedenlere bağlı olarak yok
sayılmaktadır.
Ekonomik sorunlannı çöze-
meyen toplumda, psikotojik tat-
min, yollarda sağlanmaktadır.
Direksiyonda liderlik duygusu-
nu, gaz pedalında heyecanı ya-
şayanlar belki de elde edeme-
dikleri başarıyı ya da sorunlar-
dan kaçma mutluluğunu yaka-
lamaktadırlar.
Ekonomik kökenli şiddetli ge-
çimsizlikler aile içinde sevgi-
sizlik duygusunu geliştirirken,
beraberliklerte mutluluğu ya-
kalayamayan fertler, özledikle-
ri tatmin duygusunu direksi-
yonda aramaktadırlar. Trafikte
erkek sürücüler tarafından ra-
hatsız edilen kadın sürücülerin
yaşadıkları örnek olarak göste-
rilebilir. Aile içinde kaynağına
yansıtılamayan kızgınlıklar, tra-
fikte küçük aracı ya da üst mo-
del bir aracı geçmek suretiyle
ya da kadın soförü sıkıştırmay-
la yansıtılmaktadır. Iş ve aile
çevresine karşı elde edileme-
yen otoriter kimlik, otomobille
giderılmeye çalışılmakta. Bu
yüzdendir ki sorunlu erkekler
için otomobiller bir güç unsu-
ru olmaktadır. Erkek kendini
otomobiliyle daha anlamlı his-
setmekte, yaşantısı otomobiliy-
le anlam kazanmaktadır. Diğer
bir taraftan daha çocukluktan
itibaren erkek çocuğunun her
şeyi başaracağı, "erkek" kav-
ramıyla sıkıca pekiştirilir. Belir-
li birseviyeyi yakalayarak kim-
lik kazanan kadın ise "elinin
hamuruyla" geçtiği direksiyon
başında bir önyargıyı kırma
amacındadır. Kendini ıspatla-
maya çalışan kadın daha faz-
la çaba sarf eder. Bu sebeple-
dir ki, erkek sürücülere göre
daha az kazaya karışmaktalar.
Trafik kurallanna uymayarak
sorumsuzca araç kullanan ve
yine toplumdaki öfke, nefret,
kızgınlık gibi duygularla ailesi-
ne, çevresine zarar veren, ço-
cuğuna işkence yapan kişilik-
lere son vermek; aile planla-
masıyla mümkün olacaktır. Da-
ha 3-4 yaşlarında kişiliği belir-
lenen çocuklanmızın sayılan-
nın azlığı, çocukların ihtiyaç
duyduğu yeterli ilgiyi getirir.
Alacağı yeterli ilgiyle, sevgi ve
şefkat ihtiyacı karşılanarak, da-
ha iyi eğitim imkânıylatopluma
sağlıklı kişiler yetiştirilecektir.
Bu sağlıklı kişilikler, toplumsal
sorunlan çözmeye yönelik fa-
aliyetlerde bulanacaklardır. Bu
da ülkede, çok yönlü olarak ya-
şanan olumsuzlukların, trafik
sorunlan olarak yansımasını
önemli oranda azaltacaktır.
Kazasız, mutlu yarınlar...
C) Kırmızı Işık Kazaları
Araştırma ve önleme
Derneği Başkanı
Tel.: 0.212 292 55 69
292 54 86
Faks: 0.212 292 55 86
KİM KİME DLM DUMA BEMÇAK behicak@turk.net
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARAC1
H A R B İ SEMtH POROY
i
9 ;•:;
.. • :-_
4*f
•
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 21 Temmuz
SEHIT KARAOGLANOĞLU..
'r* BuSÜN,
İM,
f/Ü-
r oeı/'eeeete s/ie ocoo er'm'rce
SİS'f Ç
6 süıy öfi/ce
, 2O r£
rr aüri
ç Ç
ıu;sece si
i
AYDIN ASLtYE 2. HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN
DosyaNo 1998 333
Davacı S.S. Güllükent Konut Yapı Kjap. vekili tarafından davaltlar Mas Elekt-
nk Sanayii Tıcaret Ltd. Şti. vs. aleyhine açılan alacak- tazmınat davasında: Da-
vacılar vekili dilekçesınde fazlaya ilişkın haklan saklı kalmak kaydıyla alacak.
tazminat. gecıkme faızi imalatlann yenkkn bir üçüncü kışiye yaptınlacak olması
nedenı ıle oluşacaklar brşılığı olmak ûıere 2.000.000.000.- TL'nin ticari faizı ile
bıriıkte tahsıline karar verilmesıni istetnış olup davalılardan Mas Elektrik Tic.
Saa Ltd. Ştı 'nin adresıne çıkartılan tebjgatın bila ıkmal iade edüdiğı, yapılan sav-
cılık araşürmasına rağmen de tebhgata. sanh açık adresı tespit edılemedığinden
dava dılekçesı ve dunı^ma gününü bilcrr tebligatın ılanen teblığıne karar venl-
miş olup, davalı Mas Elektrik Sanayii \e Tıcaret Ltd Şti'nın duruştnanm bırakıl-
dığı 17.9.1999 günü saat 9.00'da mahketnede bızzat hazır bulunması ya da kendi-
sini bir vekille temsil ettirroesi, aynca hazır bulunmadığı ve kendisinı de bir ve-
kılle temsil ettirmedifi takdırde yargıla.Tianın yokluğunda yapılacagı ve hüküm
verilecegi tebligat yerine kaım olmak üare ilanen tebliğ olunur. Basın: 33958
İZMİR 7. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN
Esas: 1998/437 / Karar: 1999/82
Davacı Güler Kıtlık vekili tarafından davalı Yalçın Kıtlık aleyhi-
ne açılan boşanma davasının mahkememizde yapılan açık yargıla-
ması sonunda: Mahkememizin 9/2 İ 999 tarihli ilamınm davalı Yal-
çın Kıthk'a ilanen tebligıne karar verildiğinden: Davanm kabulü ile
Malatya ili, Battalgazi ilçesi, Hasırcılar köyü. cilt: 012/01, sahife No:
62, kûtük sıra No: 35'te nüfiısa kayıtlı davacı Üzeyir kızı 1946 D.lu
Güler Kıthk ile davalı Yahya oğlu 1942 doğumlü Yalçın Kıtlık'm
M.K.nin 134. maddesi gereğince boşanmalanna, davacının yaptığı
15.500.000,- TL mahkeme masrafı ile davacı vekiline takdir olunan
20250.000.- TL vekalet ücretınm davalıdan alınıp davacıya verilme-
sine. Peşin harcın mahsubu ile bakiye 596.000.- TL harcın davalıdan
tahsiline dair 9/2/1999 tarihinde verilen karar temyİ2 yolu açık ol-
mak üzere davalı Yalçın Kıtlık'a ilanen tebliğ olunur. Basın: 33962
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
'Milliyetçi Ekonomi'
Evimdeki kaloriferin bakımını yapan tesisatçı-
nın "ü//fücü"olduğunu bıyıklannı görürgörmezan-
lamıştım. Belki yaşamımda bir "ülkücü" ile böyle
burun buruna olmanın yarattığı tedirginlikten, bel-
ki deters biryanıt alabilirim endişesinden, birtür-
lü sözü siyasete getirip, ona, "memleket ahvali"
üzerine neler düşündüğünü soramıyordum. Işinin
ehli bir adamdı. Kendisini bana öneren beyazeş-
ya bayii akrabam, çahşkanlığını, titizliğini öve öve
bitirememişti. Bir "ülkücü"nün neler söyleyeceği-
ni kestirmek benim için zor bir şey olmasa da an-
latacaklan, 18 Nisan seçimleri öncesi havayı kok-
lamak açısından ilginç olabilirdi. Mutfak, banyo der-
ken gelip çalışma odamın kapısını tıklattığında, ben
bilgisayarımın başında çalışıyordum.
Odaya girince, duvarda asılı Kari Marx fotoğ-
rafına bakıp, "Yan odada kitaplannı gördüm...
Düşmanın bile olsa düşünen insandan korkmaya-
caksın!.." Marx'ı tanıması ilginçti. Konuşmaya
başlamıştık. Tahmin ettiğim gibi "ülkücü"yüü. Ül-
kü Ocaklan'ndan birinde çalışıyordu. Marx'ı yıllar
önce meslek lisesine gittiği yıllarda, kendisiyle
sonradan yollarının ayrıldığı "solcu" birarkadaşı-
nın evindeki kitaplardan tanımıştı. Adamın işine bağ-
lılığından mı yoksa içtenlikli davranışlarından mı,
bilmiyorum, üzerimdeki tedirginlik gitmiş, rahat-'
lamıştım. Bu yetenekli kol emekçisinin niçin "ü/-
kücü" olduğunu merak ediyordum. Sorulanma, eği-"
timle kazanıldığı belli olan bir retorikle, sorularla,
yanıt veriyordu.
"Niçin bu yolu seçtin?"
"Abi, siz de benim gibi Türkiye 'yi seviyorsunuz,,
değil mi?" .;
"Evet seviyonım!"
"Kalkınmasını istiyorsunuz değil mi?" f
"Tabii..."
"Bu düzenle kalkınabilir mi?" J
"Hayır..."
"Bence de hayırf.. Onun için milliyetçi ekono-)
mi..." ,
"Ama..."
Genç adam, Türkiye'nin emperyalizmin sarma- [
lına girdiğini, sömürünün boyutlannın derinleşti- -,
ğini, uluslararası platformlarda ülkemizin toprak,
bütünlüğünün tartışma konusu yapıldığını, varsıl-
l
larta yoksullar arasındaki uçurumun açıldığını,;
toplumsal ilişkilerin yozlaştığını; yukarıdan aşağı-'
ya doğru yaygınlaşarak hızlanan ahlaksal çökün-
tünün bireyleri kemirdiğini, bu ülkede yaşayan her
aklı başında insan gibi görüyor, ne var ki çözümü
!
"milliyetçilik"Xe buluyordu. Tartışmamız bir sonuç
vermeyecekti. Dönüp dönüp aynı noktayageliyor-
duk... Sıksıkbaşvurduğu "milliyetçi ekonomi" ta-
nımı dikkatimi çekmişti. Nereden bellemişse, eko-
nomi biliminde yeri olmayan bir kavrama "özel"
bir anlam yüklüyordu. Oysa doğrudan doğruya ka-
pitalizmin bir ürünü olan milliyetçiliğin, tarihte,
aristokrasiye karşı ayaklanan genç bunuvazinin ön-
cülükettiği "ulus devlet" sürecinin "ideolojik rüz-
gâr motonj" olmaktan başka olumlu hiçbir yanı
yoktu.
"Milliyetçilik" ve "kapitalizm" birbirlerinden ay-
rı düşünülemiyordu. Öyleyse "daha fazla milliyet-
çilik", "daha fazla kapitalizm", dolayısıyla da "da-
ha fazla sömürü" demekti. Ülkücü delikanlı, "Da-
ha milliyetçi bir ekonomi" derken, sonuçta daha
fazla sömürü, daha fazla yozlaşma, daha fazla ah-
laksal çöküntü istediğinin farkında değildi... Ona
günümüzde, gelişmekte olan ülkelerde milliyetçi-
liğin, kapitalist üretim ilişkilerine bağlı olarak özün-
de, emperyalizmin işbirlikçiliğinden başka biran-
lama gelmediğini, milliyetçilikle milliciliğin başka
başka şeyler olduğunu, birinin emperyalizme tes-
limiyeti, diğerinin ise emperyalizme direnişi sim-
gelediğini ne kadar anlatmak istesem de anlama-
yacaktı. Buna henüz hazır değildi.
Onunla bu hafta bir kahvede buluşup, "Bah-
çeli-Ecevit-Yılmaz triumvirası"nın milliyetçi IMF,
tahkim ve sosyal güvenlik politikalannı tartışaca-
ğız. Sanırım, beni bu kez anlayacak. Telefondaki
sesi öylesine ezik ve her şey o kadar açıktı ki...
Faks: 0216 418 84 10
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2SOLDAN SAĞA:
1/ÇinveJapon-
ya'da yetişen,
portakala ben-
zer meyvesi
olan bir ağaç- 3
çık. 2/ Karak-
ter... Ege Eteni-
zi'ndeYunanis-
tan'aaitbirada.
3/Herkese,her
canlıya merha-
met eden Tan-
n...Birnota. 4/ 8
Bir ilimiz. 5/ g
Dilbilgisindeki
sözcük tûrlerinden bi-
ri... Doğu ve Güneydo-
ğu Anadolu'da konar-
göçerlerin kıl çadırla-
nndan oluşan yayla yer- 3
leşmesi.fi/Çıplakvücut 4
resmi...Birçalgı... "Sa-
na bir — kesip uzatıyor
ya doğa / Tutsam tane- 6
lerini / Sevincin gözyaş-
lan derdim buna" (Edip
Cansever). II Seyrüse-
fer... Olumsuzluk belir-
ten bir önek. 8/ "Memduh —": Sinema yönetmenimiz...
Metal saplama. 9/ Şerif Gören'in yönettiği, başrolûnü
Şcner Şen'in oynadığı fılm.
YL'KARIDAN AŞAGIYA: 1/ tşlemeli ya da işlemesiz
olarak yatak üzerine konulan yastık. 2/ Sınır nışanı...
Yufka ekmeğinin, içine türlü katıklar konularak sanlmış
biçimi. 3/ Ramazan gecelerinde, iki minare arasına ge-
rilen ipler üzerine ampullerle yazılan yazı... Yapısma
girdiği sözcüğe "yakışır şekilde" anlamı katan sonek.
4/ Bir yöne eğilmiş. 5/ Asya ile Avrupa'yı ayıran dağ sı-
rası... Karfirtınası.6/Uskumru, kolyos, sardalye gibi ba-
lıklann ufağı... Dar, uzun ve hafıfbir yanş kayığı. 7/lsim...
Her iki Kore'nin de para birimi... Eski dilde su. 8/ Tom-
bul, iri yapılı. 9/ Tavlada üç sayısı... Uzlaştıran, anlaşma
sağlayan kimse.
Başka Türkiye Yok
Haydi Fidan Dikelim
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLAISDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ