18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 1999 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Polise göre şehit cenazesi Geçenhafta '""" Kadıköy'deki Sahrayı Cedit Camisi'nden, Nakşibendi tarikatının Erenköy cemaatinin tekke başı olarak adlandırılan Musa Topbaş'ın cenazesi kaldınlıyor. 83 yaşında ölen Topbaş'ın cenazesine gelen takkeli, cüppeli, sanklı, karaçarşaflı kalabalık, sabahın köründe cami çevresinde toplanmaya başlıyor. Polis, "geniş güvenlik önlemi" adı altında tarikatçiların yollan kapatıp trafiği saatlerce tıkamasına olanak sağlıyor. Çevreden geçen yurttaşlar özellikle başı açık kadın yurttaşlar tarikatçılann sözlü hakaretlerine uğruyor. Polis, umursamıyor. Kalabalığın v arasından sıynlan bir yurttaş, trafiği tıkayan cami önündeki kalabalığın nedenini "geniş güvenlik önlemi" almakta olan polislerden birine sonıyor. Polisin yanrtı aynen şöyle oluyor: "Şehit cenazesi var!" Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Elektronik posta: someposta.cumhuriyetcom.tr - Türkiye, ILO sözleşmesine uymuyormuş... "IMFile sözleşmektendir..." I stanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Alpay Pa- sinli'nin Ankara'ya Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü yapılması üzerine Hürriyet'ten Murat Bardakçı, yazdığı kutlama yazısında, "So- rumsuz bir gazeteci onun ateyhine bir kampanya baş- latıp hakkında söylemedik söz bırakmadı ve Alpay Bey aylar süren bir teftişe uğradı. Teftiş aslında iyi de oldu, zira baştan aşağı aklandı ve çok daha iş- ler yapabileceği bir yere yükseldi" diyordu... Evet, koltuğunun altına aldığı koleksiyoner defter- lerini denetimden geçirmek için müze müdürlerinin kapısını aşındırmayan o sorumsuz gazetecinin yaz- dıklarını anımsıyor gibiyim... Ama soruşturmadan önce, Alpay Bey o sorum- suz gazetecinin gazetesini ziyaret etmiş ve kahve içme bahanesiyle gazetenin yöneticilerine sorum- suz gazeteciyi şikâyet etmişti galiba... Yetmemiş, bir de şikâyet mektubu yazmış, o sorumsuz gazeteci- nin işten atılmasını mı istemişti ne... : \ ;- Alpay Bey Sonra o sorumsuz gazeteci, Alpay Bey'in mek- tubunu alıp Küttür Bakanı Istemihan Talay'a pos- talamış, zarfn içine de Alpay Bey hakkındaki iddi- alardan oluşan 100 küsursoru eklemişti. Istemihan Bey de ne yapsın, Alpay Bey hakkın- da soruşturma açtırmak zorunda kalmıştı. Aradan neredeyse yıllar geçmiş, soruşturma en sonunda bitmişti. Müfettiş Asım Keser'in ifade alarak, belge top- layarak yaptığı soruşturmadan Alpay Bey'in görev- de kalmasının pek de hayırlı olmadığı gibisinden bir sonuç çıkmıştı. Ama rapor ortaya çıkmamıştı. Or- taya, Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı'na mahkeme ka- rarıyla dönen Osman Tekin Aybaş çıkmış ve mü- fettişin, Alpay Bey'i akladığını açıklamıştı aynen SŞŞSlZSEDASIZ(t) NURÎKURTCEBE • -n Yüksek Yerilim Hatt Erdinç UTKU Murat'ın baştan aşağıya yazdığı gibi. Rapor işi "raporlu" hale gelmişti sanki... Sanki, müfettiş Asım Keser'in ifadelere ve belge- lere dayalı raporu uçup gitmiş, yerine Teftiş Kurulu Başkanı Şahin Kırca'nın makama sunduğu "terte- miz" bir rapor gelmişti. Peki ne olmuştu, o kadar kişinin Alpay Bey aley- hine verdiği ifadelere, toplanan belgelere? Kırca'nın 6 konuya indirdiği 100 küsur sorunun ya- nıtı nereye gitmişti! Neyse ki Hukuk Müşaviriiği'nin belgeleri ortada du- ruyordu. Kültür Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri avukat Abdurrahman Aytekin, hoşlanmadığı devlet me- murlannın sicilleriyle oynayan müze müdürü Alpay Bey'in sicil amiri olarak doğru ve tarafsız davran- madığını saptıyordu. Kültür Bakanhğı'nda rapor, bizim Murat'ta bilim- sel makale tükenmiyor... Yann, Amerika'nın keşfi var! Güvendiğimiz dağlara sosyal güvenlik reformu yağdı! Ondokuz Mayıs'ta en bilimsel eğitjm! Prof. Dr. Osman Çakır'a sorarsa- nız Türkiye'nin en Atatürkçü, en laik, en demokrat, en bilimsel ve en güzel eğitim veren üniversitesi Samsun'da- ki Ondokuz Mayıs Üniversitesi'dir. Çünkü Osman Çakır, Ondokuz Ma- yıs Üniversitesi'nin rektörüdür. . Ama burada... Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde bazı öğretim üyeleri -ki doçentlikte bekleme sürelerini yeni bitirmişlerdir- diğerlerinden bir anda öne çıkıp pro- fesörlük kadrosunu alıriar... örneğin Tıp Fakültesi'nde... Davut Albayrak... Süleyman Kaplan... Hüseyin Akan... Kansı karaçarşaf ve hatta peçeliy- miş ve dahi evinde haremlik-selam- lık oturuluımuş, önemli değildir... Tarikatçıymış, hiç önemli değildir... 18 yayını olan doktoralı asistan öğ- retim görevlisi bileyapılmazken, ulus- lararası yayını olmayan Musa Sanca rektör yardımcılığına atanır... Çakır'a sorarsanız, Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde her şey bilimin gerek- tirdiği gibi en demokrat, en laik, en Ata- türkçü ve en güzel şekilde yapılır! Hem öyle güzel yapılır ki, Fen-Ede- biyat Fakültesi'nde kadınlar ve erkek- ler için hazırlanan mescitler fotokopi gelirlerinden elde edilen parayla bir gü- zel döşenir, Prof. Çakır tarafından da cuma namazında açılır. Mescidin imamlığını üstlenen fakülte sekreteri Hasan Anayol da üniversitenin genel sekreteriiğine atanır. TRAFIK EMtNE KALKAN n Sorunlara Geniş Bir Bakış Trafik kazalarını ekonomik, sosyolojik, psikolojikveteknik boyutlarıyla geniş bir şekilde değerlendirmek gerekir. Kaza- lann çok olduğu ülkelere bakıl- dığında, Üçüncü Dünya ülke- leri ve gelişmekte olan ülkele- rin önde geldiği görülür. Bu ül- keter ki, pazarı doymuş geltş- miş ülkelerce, potansiyel bir otomotiv pazarı olarak görü- lür. Ulaşım biçimlerinin çeşitli- liği ve modernizesi, o ülkenin gelirdüzeyindeki dalgalanma- ları ve kültürel farklılıklarını da engeller. Ulaşım ağı gelişmeyen bir ülkede dinamizmden söz edilemez. Bu yoksunluk ülke- yi kalkınmadan daha da uzak- laştınr. ülkenin dışa bağlı konu- munu korur. Ekonomik kalkın- mayı sağlayamayan ülkelerde kazaların daha fazla olduğu bi- linmektedır. Aynı neden sos- yolojik yapıda da etkisini gös- terir. Belli bir refah seviyesini ya- kalayamayan ülke insanlarının trafik kurallarına uymadıkları istatistiki bilgilerden edinilmek- tedir. Ekonomik yapının trafıkteki birdiğeretkisine bakalım; top- lumda kolay edinilen bir mes- lek olarak kabul gören şoförlük, ekonomik sorunlanna karşı yan gelir arayışındaki vasıfsız kişi- lerce rağbet görmektedir. Önemli yeterlilikleri gerektiren şoförlük; son çare -gelir kapı- sı- olarak seçilmektedir. Yolla- rı arşınlamayı meslek edinen- lerde, direksiyon deneyimi ya- nında aranması gereken kişisel özellikler; algıda seçicilik, güç- lü refleksler, iyi bir görme ve işitme duyusu, azami dikkat, sabırlı ve sakin bir yapıdır. Bu özellikler, belki konforla bera- ber güvenli hizmet anlayışına sahip birkaç firmada karşılan- makta, yadiğerierinde?.. Sev- diklere giden yollarda götü- renlerin psiko-teknik analizle- ri, ruh vezihin sağlıkları bu bir- kaç firma dışında ne kadar de- ğerlendirilmekte. Bunların ya- nı sıra bir de yapılan işe duyu- lan saygı, meslek disiplini ne ka- dar yaşanmakta, ne oranda so- rumluluk taşınmakta. Şehirle- rarası yollarda, kaç şoför taşı- dığı canların. direksiyon kav- rayan bileklerinde olduğunun farkında. Kazalara baktığımız- da farkında olmadıklarını söy- leyebiliriz. Istatistiklereyansıma- yan kendiyaşadıklanmızı, atlat- tığımız kaza risklerini de hatır- layabiliriz. Hep yollara bakan yorgun gözlerle, dağılmış dik- katle, yakılan sigarayla, ses- sizce düşünülen, karşılanama- yan giderlerdir. Sanılanın aksi- ne yollardan gelen kazanç, on- ca yorgunluğa ve girilen so- rumluluğa karşın tatmin edici değildir. Kısaca karayollannın pahalı faturasını insanlarımız çeşitli şekillerde ödemeyede- vam etmekte. Birçok olumsuz- luğun bir arada olduğu ülke- mizde insan hatası kaçınılmaz olarak kazalarla yaşanmakta. Ehliyetlilere önerilen psiko-tek- nik analizlerin yapılmaması bi- linen bazı gerçekleri gizlemi- yor. Yetersizlikleri ortaya çıkar- mak için test gerekli değil. Top- lumsal sorunlara yönelik ge- rekli iyileştirmeler sadece ma- li nedenlere bağlı olarak yok sayılmaktadır. Ekonomik sorunlannı çöze- meyen toplumda, psikotojik tat- min, yollarda sağlanmaktadır. Direksiyonda liderlik duygusu- nu, gaz pedalında heyecanı ya- şayanlar belki de elde edeme- dikleri başarıyı ya da sorunlar- dan kaçma mutluluğunu yaka- lamaktadırlar. Ekonomik kökenli şiddetli ge- çimsizlikler aile içinde sevgi- sizlik duygusunu geliştirirken, beraberliklerte mutluluğu ya- kalayamayan fertler, özledikle- ri tatmin duygusunu direksi- yonda aramaktadırlar. Trafikte erkek sürücüler tarafından ra- hatsız edilen kadın sürücülerin yaşadıkları örnek olarak göste- rilebilir. Aile içinde kaynağına yansıtılamayan kızgınlıklar, tra- fikte küçük aracı ya da üst mo- del bir aracı geçmek suretiyle ya da kadın soförü sıkıştırmay- la yansıtılmaktadır. Iş ve aile çevresine karşı elde edileme- yen otoriter kimlik, otomobille giderılmeye çalışılmakta. Bu yüzdendir ki sorunlu erkekler için otomobiller bir güç unsu- ru olmaktadır. Erkek kendini otomobiliyle daha anlamlı his- setmekte, yaşantısı otomobiliy- le anlam kazanmaktadır. Diğer bir taraftan daha çocukluktan itibaren erkek çocuğunun her şeyi başaracağı, "erkek" kav- ramıyla sıkıca pekiştirilir. Belir- li birseviyeyi yakalayarak kim- lik kazanan kadın ise "elinin hamuruyla" geçtiği direksiyon başında bir önyargıyı kırma amacındadır. Kendini ıspatla- maya çalışan kadın daha faz- la çaba sarf eder. Bu sebeple- dir ki, erkek sürücülere göre daha az kazaya karışmaktalar. Trafik kurallanna uymayarak sorumsuzca araç kullanan ve yine toplumdaki öfke, nefret, kızgınlık gibi duygularla ailesi- ne, çevresine zarar veren, ço- cuğuna işkence yapan kişilik- lere son vermek; aile planla- masıyla mümkün olacaktır. Da- ha 3-4 yaşlarında kişiliği belir- lenen çocuklanmızın sayılan- nın azlığı, çocukların ihtiyaç duyduğu yeterli ilgiyi getirir. Alacağı yeterli ilgiyle, sevgi ve şefkat ihtiyacı karşılanarak, da- ha iyi eğitim imkânıylatopluma sağlıklı kişiler yetiştirilecektir. Bu sağlıklı kişilikler, toplumsal sorunlan çözmeye yönelik fa- aliyetlerde bulanacaklardır. Bu da ülkede, çok yönlü olarak ya- şanan olumsuzlukların, trafik sorunlan olarak yansımasını önemli oranda azaltacaktır. Kazasız, mutlu yarınlar... C) Kırmızı Işık Kazaları Araştırma ve önleme Derneği Başkanı Tel.: 0.212 292 55 69 292 54 86 Faks: 0.212 292 55 86 KİM KİME DLM DUMA BEMÇAK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMtL MASARAC1 H A R B İ SEMtH POROY i 9 ;•:; .. • :-_ 4*f • TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 21 Temmuz SEHIT KARAOGLANOĞLU.. 'r* BuSÜN, İM, f/Ü- r oeı/'eeeete s/ie ocoo er'm'rce SİS'f Ç 6 süıy öfi/ce , 2O r£ rr aüri ç Ç ıu;sece si i AYDIN ASLtYE 2. HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN DosyaNo 1998 333 Davacı S.S. Güllükent Konut Yapı Kjap. vekili tarafından davaltlar Mas Elekt- nk Sanayii Tıcaret Ltd. Şti. vs. aleyhine açılan alacak- tazmınat davasında: Da- vacılar vekili dilekçesınde fazlaya ilişkın haklan saklı kalmak kaydıyla alacak. tazminat. gecıkme faızi imalatlann yenkkn bir üçüncü kışiye yaptınlacak olması nedenı ıle oluşacaklar brşılığı olmak ûıere 2.000.000.000.- TL'nin ticari faizı ile bıriıkte tahsıline karar verilmesıni istetnış olup davalılardan Mas Elektrik Tic. Saa Ltd. Ştı 'nin adresıne çıkartılan tebjgatın bila ıkmal iade edüdiğı, yapılan sav- cılık araşürmasına rağmen de tebhgata. sanh açık adresı tespit edılemedığinden dava dılekçesı ve dunı^ma gününü bilcrr tebligatın ılanen teblığıne karar venl- miş olup, davalı Mas Elektrik Sanayii \e Tıcaret Ltd Şti'nın duruştnanm bırakıl- dığı 17.9.1999 günü saat 9.00'da mahketnede bızzat hazır bulunması ya da kendi- sini bir vekille temsil ettirroesi, aynca hazır bulunmadığı ve kendisinı de bir ve- kılle temsil ettirmedifi takdırde yargıla.Tianın yokluğunda yapılacagı ve hüküm verilecegi tebligat yerine kaım olmak üare ilanen tebliğ olunur. Basın: 33958 İZMİR 7. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN Esas: 1998/437 / Karar: 1999/82 Davacı Güler Kıtlık vekili tarafından davalı Yalçın Kıtlık aleyhi- ne açılan boşanma davasının mahkememizde yapılan açık yargıla- ması sonunda: Mahkememizin 9/2 İ 999 tarihli ilamınm davalı Yal- çın Kıthk'a ilanen tebligıne karar verildiğinden: Davanm kabulü ile Malatya ili, Battalgazi ilçesi, Hasırcılar köyü. cilt: 012/01, sahife No: 62, kûtük sıra No: 35'te nüfiısa kayıtlı davacı Üzeyir kızı 1946 D.lu Güler Kıthk ile davalı Yahya oğlu 1942 doğumlü Yalçın Kıtlık'm M.K.nin 134. maddesi gereğince boşanmalanna, davacının yaptığı 15.500.000,- TL mahkeme masrafı ile davacı vekiline takdir olunan 20250.000.- TL vekalet ücretınm davalıdan alınıp davacıya verilme- sine. Peşin harcın mahsubu ile bakiye 596.000.- TL harcın davalıdan tahsiline dair 9/2/1999 tarihinde verilen karar temyİ2 yolu açık ol- mak üzere davalı Yalçın Kıtlık'a ilanen tebliğ olunur. Basın: 33962 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 'Milliyetçi Ekonomi' Evimdeki kaloriferin bakımını yapan tesisatçı- nın "ü//fücü"olduğunu bıyıklannı görürgörmezan- lamıştım. Belki yaşamımda bir "ülkücü" ile böyle burun buruna olmanın yarattığı tedirginlikten, bel- ki deters biryanıt alabilirim endişesinden, birtür- lü sözü siyasete getirip, ona, "memleket ahvali" üzerine neler düşündüğünü soramıyordum. Işinin ehli bir adamdı. Kendisini bana öneren beyazeş- ya bayii akrabam, çahşkanlığını, titizliğini öve öve bitirememişti. Bir "ülkücü"nün neler söyleyeceği- ni kestirmek benim için zor bir şey olmasa da an- latacaklan, 18 Nisan seçimleri öncesi havayı kok- lamak açısından ilginç olabilirdi. Mutfak, banyo der- ken gelip çalışma odamın kapısını tıklattığında, ben bilgisayarımın başında çalışıyordum. Odaya girince, duvarda asılı Kari Marx fotoğ- rafına bakıp, "Yan odada kitaplannı gördüm... Düşmanın bile olsa düşünen insandan korkmaya- caksın!.." Marx'ı tanıması ilginçti. Konuşmaya başlamıştık. Tahmin ettiğim gibi "ülkücü"yüü. Ül- kü Ocaklan'ndan birinde çalışıyordu. Marx'ı yıllar önce meslek lisesine gittiği yıllarda, kendisiyle sonradan yollarının ayrıldığı "solcu" birarkadaşı- nın evindeki kitaplardan tanımıştı. Adamın işine bağ- lılığından mı yoksa içtenlikli davranışlarından mı, bilmiyorum, üzerimdeki tedirginlik gitmiş, rahat-' lamıştım. Bu yetenekli kol emekçisinin niçin "ü/- kücü" olduğunu merak ediyordum. Sorulanma, eği-" timle kazanıldığı belli olan bir retorikle, sorularla, yanıt veriyordu. "Niçin bu yolu seçtin?" "Abi, siz de benim gibi Türkiye 'yi seviyorsunuz,, değil mi?" .; "Evet seviyonım!" "Kalkınmasını istiyorsunuz değil mi?" f "Tabii..." "Bu düzenle kalkınabilir mi?" J "Hayır..." "Bence de hayırf.. Onun için milliyetçi ekono-) mi..." , "Ama..." Genç adam, Türkiye'nin emperyalizmin sarma- [ lına girdiğini, sömürünün boyutlannın derinleşti- -, ğini, uluslararası platformlarda ülkemizin toprak, bütünlüğünün tartışma konusu yapıldığını, varsıl- l larta yoksullar arasındaki uçurumun açıldığını,; toplumsal ilişkilerin yozlaştığını; yukarıdan aşağı-' ya doğru yaygınlaşarak hızlanan ahlaksal çökün- tünün bireyleri kemirdiğini, bu ülkede yaşayan her aklı başında insan gibi görüyor, ne var ki çözümü ! "milliyetçilik"Xe buluyordu. Tartışmamız bir sonuç vermeyecekti. Dönüp dönüp aynı noktayageliyor- duk... Sıksıkbaşvurduğu "milliyetçi ekonomi" ta- nımı dikkatimi çekmişti. Nereden bellemişse, eko- nomi biliminde yeri olmayan bir kavrama "özel" bir anlam yüklüyordu. Oysa doğrudan doğruya ka- pitalizmin bir ürünü olan milliyetçiliğin, tarihte, aristokrasiye karşı ayaklanan genç bunuvazinin ön- cülükettiği "ulus devlet" sürecinin "ideolojik rüz- gâr motonj" olmaktan başka olumlu hiçbir yanı yoktu. "Milliyetçilik" ve "kapitalizm" birbirlerinden ay- rı düşünülemiyordu. Öyleyse "daha fazla milliyet- çilik", "daha fazla kapitalizm", dolayısıyla da "da- ha fazla sömürü" demekti. Ülkücü delikanlı, "Da- ha milliyetçi bir ekonomi" derken, sonuçta daha fazla sömürü, daha fazla yozlaşma, daha fazla ah- laksal çöküntü istediğinin farkında değildi... Ona günümüzde, gelişmekte olan ülkelerde milliyetçi- liğin, kapitalist üretim ilişkilerine bağlı olarak özün- de, emperyalizmin işbirlikçiliğinden başka biran- lama gelmediğini, milliyetçilikle milliciliğin başka başka şeyler olduğunu, birinin emperyalizme tes- limiyeti, diğerinin ise emperyalizme direnişi sim- gelediğini ne kadar anlatmak istesem de anlama- yacaktı. Buna henüz hazır değildi. Onunla bu hafta bir kahvede buluşup, "Bah- çeli-Ecevit-Yılmaz triumvirası"nın milliyetçi IMF, tahkim ve sosyal güvenlik politikalannı tartışaca- ğız. Sanırım, beni bu kez anlayacak. Telefondaki sesi öylesine ezik ve her şey o kadar açıktı ki... Faks: 0216 418 84 10 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2SOLDAN SAĞA: 1/ÇinveJapon- ya'da yetişen, portakala ben- zer meyvesi olan bir ağaç- 3 çık. 2/ Karak- ter... Ege Eteni- zi'ndeYunanis- tan'aaitbirada. 3/Herkese,her canlıya merha- met eden Tan- n...Birnota. 4/ 8 Bir ilimiz. 5/ g Dilbilgisindeki sözcük tûrlerinden bi- ri... Doğu ve Güneydo- ğu Anadolu'da konar- göçerlerin kıl çadırla- nndan oluşan yayla yer- 3 leşmesi.fi/Çıplakvücut 4 resmi...Birçalgı... "Sa- na bir — kesip uzatıyor ya doğa / Tutsam tane- 6 lerini / Sevincin gözyaş- lan derdim buna" (Edip Cansever). II Seyrüse- fer... Olumsuzluk belir- ten bir önek. 8/ "Memduh —": Sinema yönetmenimiz... Metal saplama. 9/ Şerif Gören'in yönettiği, başrolûnü Şcner Şen'in oynadığı fılm. YL'KARIDAN AŞAGIYA: 1/ tşlemeli ya da işlemesiz olarak yatak üzerine konulan yastık. 2/ Sınır nışanı... Yufka ekmeğinin, içine türlü katıklar konularak sanlmış biçimi. 3/ Ramazan gecelerinde, iki minare arasına ge- rilen ipler üzerine ampullerle yazılan yazı... Yapısma girdiği sözcüğe "yakışır şekilde" anlamı katan sonek. 4/ Bir yöne eğilmiş. 5/ Asya ile Avrupa'yı ayıran dağ sı- rası... Karfirtınası.6/Uskumru, kolyos, sardalye gibi ba- lıklann ufağı... Dar, uzun ve hafıfbir yanş kayığı. 7/lsim... Her iki Kore'nin de para birimi... Eski dilde su. 8/ Tom- bul, iri yapılı. 9/ Tavlada üç sayısı... Uzlaştıran, anlaşma sağlayan kimse. Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLAISDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle