24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 1999 ÇARŞAMBA 14 iJ. LJJtl. [email protected] Felice Laudadio'nun yöneticiliğini üstlendiği Taormina Film Festivali, 45. yılını kutluyor On ildfilmdenfldsiTürldye'den GÖNÜL DÖNMEZrCOLIN Italya'nın en eski kültürel olay- lanndan sayılan Taormina Film Festivali temmuz sonunda 45. yıiım kutluyor. Gerek îtalya'dan, gerekse dünyanrn diğer ülkelerin- den yenı yetenekler bulma ıddı- asına karşın lüks bir turizm mer- kezı olarak yaz eğlencelerine çeş- ni arayanlann kısa soluklu dik- kat sürelerini de göz ardı etme- yerek "her nabza şerbet veren" bir program hazırlamaya çahşmış bu yıl Taormina. Bunda geçen yıl Venedik' i son bir kez yöneten ve adı ve görüş açısı uzun süre tar- tışılan Felice Laudadio'nun başa getirilmesının bir rolü olabilır. Gerçı Taormina ve Venedik, ge- leneksel olarak bir yönetıcı de- ğış tokuşunda. Örneğin Istanbul Film Festıvah'nin yıllardır "mü- daviırriennden olan GugUelmo Biraghi uzun yıllar Taormina 'yı yönetmiştı. Venedik ıle yanşacak kadar iddıalı olmasa da Venedik festivali ardından Italya'nın en önemlı festivali olmakla övünü- yor Taormina. Ve son yıllarda turizm festivali imajını değiştir- mek amacı ile yeni film diline ağırlık vermeye ve daha çok iz- leyicı toplayan kocaman perde filmien ıle sanat filmleri ve de- neysel filmler arasında bir den- ge kurmaya çalışılıyor. Avrupa ağırlıklı on ikı film. yedi kişıden oluşan uluslararası jüri tarafından en iyi film, en iyi yapımcı, en iyi oyuncu (kadın-er- Lvrupa ağırlıklı on iki film, yedi kişiden oluşan uluslararası jüri tarafindan en iyi film, en iyi yapımcı, en iyi oyuncu ve jüri özel ödülü için yanşacak bu yıl. Canan Gerede'nin 'Split' (Parçalanma) filmi ile Sinan Çetin'in 'Propaganda' filmi yanşma filmleri arasında. Özellikle ABD filmlerini içeren Taormina 99 görkemli sinema yanşmasız bölümü Yunan Roma Tiyatrosu'nda izlenebilecek. Yanşmalı 'Laboratuvar' bölümü de on yönetmenin deneysel yapıtlannı içeriyor. kek) ve jün özel ödülü için ya- nşacak bu yıl. Tony Kaye'in Ed- ward Norton'un başrolünü oy- nadığı Birleşık Devletler'in kir- li çamaşırlannın dökümünü ya- pan "American History X" filmi, Finlandıvalı Mika Karusma- ki'nın özgürlük ve aşk arayışın- da çelışen değerlen ırdeleyen "Higv\ay Society" yapıtı. Fransız Jacques Doillon'un genç, suç eğı- limli ve genellikle Arap olarak toplumun uçlannda yaşayanlan, yine gerçekçi biraçıdan sergile- diği "PetitsFreres" filmi, Iran'ın önemli kadın yönetmenlerinden Tahmineh MHani'nın son zaman- larda bıraz gevşeyen sansür kıs- kacından yararlanarak gerçek- leştirdiğı "DoZon" (İkı Kadın) filminin yanı sıra Canan Gere- de'nin "SpBt" (Parçalanma) fil- mi ile Sinan Çetin'in "Propa- ganda" frlmi bunlann bazılan. Özellikle ABD'den tantanalı filmleri içeren Taormina 99 gör- kemli sinemayanşmasız bölümü, Yunan Roman Tiyatrosu'nda iz- lenecek. Bu bölüm. festivalın da- ha sonra Venedik'e geçen Birag- hi tarafından yönetıldığı 70-80 yıllannı anımsatacak biçimde hazırlanmış bu yıl. John Turtel- taub'un Antnony Hopkinsve Cu- ba Gooding Jr. ıle anımsanacak "tçgudü" filmi, John Rusmak'ın (Mncent D'Onofrio başrolde) "Blade Runner"la yansan bılım- kurgu filmi "13. Kat", Stephen Sommers'ın "Mumya" filmi ve dünyanın birçok ulkesınde gişe rekoru kıran u Dört Nikâh ve Bir Cenaze" filmi yapımcılan ıle yö- netmen Roger MicheU'in Julia Roberts ile Hugh Grant gıbı gi- şe başansı yüksek iki oyuncuyu bir araya getirdiği, kansından boşanmış Londralı sakin sessız bir kıtapçı ıle bir gün dükkânına gelip onu öperek tüm yaşammı altüst eden ünlü yıldız arasında gelişen peri masalı türünden en az Julia Roberts'i belleklere yer- leştiren "PredyVVoman" fılmı ka- dar yapay ve inanılması güç bey- hk bir aşk öyküsü "NottingHffl", bu bölümün filmleri. Retrospektif bölümü Yanşmalı 'Laboratuvar' bö- lümü (sanan laboratuvara koymak ne denli garip gelse de) yeni bir dil arayışı peşinde on genç yönet- menin artistik ohnası beklenen en azından deneysel yapıtlannı içe- riyor. Alain Belgei'ın Paris sine- malannda ilgi toplayan "Mille Bornes" filmi umut verici. Gece yansına yerleştirilmiş •Retrospektif bölümü, yakmlar- da onanlan sekiz filmi Yunan ti- yatrosunda gösterecek. Bunla- nn arasında Mario Monketti'nin "L'armata Brancaleone". Fran- cesco Rosi'nin "Salvatore GiuB- ano", Mkhaei Ciraino'nun "D Cacciatore".EttoreScola'nın "II Commissario Pepe" yapıtlan ile Sergio Leone'nin onuncu ölüm yıldönümünüdeanarak "Perun pugno di doiiari" filmi izleyıci ile buluşuyor. Bırdizi onanlmış film Messına'da da gösterilecek. Bun- lann içindeJohn Landis'in "Bhı- es Brothers" filmi ile Vlartin Scorcese'nm u Taxi Driver" fıl- mı göze çarpıyor. Tecimselden sanata açıkça bir eğilim sergilemeyi amaçlayan Taormina bu yıl ilk kez, ama de- neme olarak 'Uluslararası Eleş- tirmenler Jürisi'ni de konuk ede- cek • 6. Uluslararası Caz Festivali'ne neler sığdı? Bazen bir festivalin yan dakikalan, ana saatlerinin çok önüne geçebilir. Caz sadece sahne üzerinde icra edilmiyor. Detonehayaûar... SADETTtS DAVRA.N Caz şenlığı bitti. Ama caz sürüyor. Kon- serlere gidenler gitti, gıdemeyenler gide- medi. Festival bir kez daha gösterdi ki caz afıyette. Oysa şenlik başlamadan önce ca- zın bittiğini ilan etmıştim, ama bitmemiş, yanılmışım. Buna ne zaman, festivalin ka- çıncı kılometresinde karar verdim? Bunu fes- tivalin ortalannda, "Arifiye''yı geçmiştik ki fark ettim. Sanki gecenin koyu sessizliğin- de ıssız bir istasyonda durmuştreninçıtçıkma- B<PfflS yan bir kompartımanın- VjvfffS İSTAÎYBIII da uyanmıstım. Oysa de- mıryolundan çok uzakta. "İstanbul'un orta- sTndaydım. lstanbul'un ortası neresi 0 Bizanslı- lara göre Saraçhane taraf- lannda birnoktadır. Ama bana soracak olursanız, lstanbul'un ortası biz nereye gıdersek oraya gelir. 6. Uluslararası Caz Festivali 'ne neler sığ- dı? Bazen bir festivalin yan dakikalan. ana saatlerinin çok önüne geçebilir. Caz Festi- valı'ne bu dünyanın başlıca kişilikleri ka- tıldı. Baş döndürücü sololar atıldı, ama gün- düzler de vardı. Sabahlar, öğle sonlan... "Dağ dağa kavuşmaz" cinsinden karşılaş- malar. kucaklaşmalar. Caz sadece sahne üzennde ıcra edilmiyor. Konserlere gide- memış olabilırsiniz. Ama caz sizi bırak- maz. Gece vakti Taksim'in ortasında ıçinız boşalabilir. Roxy'nin sahnesinde. kulübün FESTİ¥AIİ bulunduğu bınayı temelinden sallayan bır- birine senkronize iki büyük davulcunun (Gregorv Hutchinson-Eric Hardlander) önünde. elindeki çalgıdan istedigi bütün sonuçlan alabilen genç trompetçi Can Ça- ğatay, bana çok iyi geldı. En az Dave Hol- land'ın solosu kadar. BranfordMarsalis in genç sayılacak yaşta ulaştığı dinginlik ka- dar. En sev dığim birkaç davulcudan biri olan Jeff VVatts'un denetim altında tutulan bü- yük güçlere özgü sükû- neti kadar. Başka bır gece baktığımda, bu defa "Yasemin" söylü- yordu Roxy'de. Yase- min Bozbeyoğlu Nevv York'ta ışletme oku- muş. Ortagı Mehmet Can ise Philadelphıa'da müzik... Yasemin Boz- beyoglu, Cold House'un solisti. Mehmet Can'a göre Bozbeyoğlu ilk kayıtlan "Swim With Me"de "çok hafifçe detoneymiş. ama yeniden kaydetmeyi veya sesini makineden geçirip düzeltmeyi'" hıç düşünmemişler. "BöyielikJeCoİd House'un derinliğini çok daha iyi vansıtnklan" kanısındalar. Aktü- el dergısinde Ersin Akman'a anlatmışlar, orada okudum. Henüz Yasemin Bozbeyoğ- lu ile tanışamadım. Ama Mehmet Can'a "Bügge" akşamı Roxy'de rastladım. Ayak üstü orijinal kayda dokunmamakla, "ben- cedecokiyiettiklerinr söyledım. Hayat pe- kâlâ "hafiften detone" de yaşanabiliyor. Yeter kı dışandan çok belli olmasın. 'İnanılmaz alışveriş var' Eric Truffaz, Avrupa cazının Amerikan cazıyla aynı düzeyde olduğunu düşünüyor AHSEN ERDOGAN Eric Truffaz Dörtlüsü. lstanbul Caz Festivali'nın son gününde Dul- cinea'da sahneye çıktı. Dulcınea'run bu yıl başlattıgı nevvjazz-line prog- ramı içerisinde iki gece üst üste sahne alan Fransız grup, "caz ne- reye gkli>ıor''un yanıtını öğrenmek isteyenlenn dinlemeyi yeğledıgi bir gruptu. Trompet ve kornet sanatçı- sı Eric Truffaz'ın dışında Patrick MuUer (piyano ve elektrikli pıya- no), FenderRhoders (piyano), Mar- ceüo Giuüani (elektro akustik bas, kontrabas) ve Marc Errbetta'dan (davul, vurmalı çalgılar) oluşan top- luluk, programlanrun önce caz stan- dartlannı, daha sonra kendi beste- len arasından klasik caza daha ya- kın olanlan, son olarak da drum'n bass'a kadar kadar uzanan bir çiz- gide yeni cazın ömeklenni sundu. Avrupa cazının en önemli temsil- cılerinden bin olarak kabul edilen Truffaz. bugün Avrupa cazının Amenka cazıyla rahatlıkla boy öl- çüşebılecek konumda olduğunu dü- şünüyor: "Avrupa'da bugün caz mü- zigiv le UgUenmek istevenkr için en az Amerika'daid kadar çok olanak var. Dünyanın en önemli caz festi- vttfleriAvnıpa'da.vapı)ı\or«bure- larda inamlmaz büyük çapta müzik aiışverişi sağlanıvor. Tamam, caz ABD'de doğdu ama cazı bugün yai- nızcaoraya maletmekçokyanhşohıc Caz Avrupa'ya yıliar önce gekfi ve Avrupa cazı diye yadsınamayacak kadar önemli bir oigu var arbk." Kendine özgü ses yaratmak "Avrupa cazı ABD'de nasıl kar- şılani)t)r" sorusuna ise topluluğun bütün üyeleri hep bır ağızdan "Bu- nu Branford Marsalis'e sormalısı- nız" yanıtını veriyor Söyledikleri- ne göre Marsalis, Avrupa cazından pek hazzetmiyormuş. Truffaz, "Bu- nun nedeninipek anhmıyonım doğ- rusu. Bugün Avrupa cazı ve Ame- rikan cazı arasında çok kesin suur- lar yok kL. Üstelik ABD'Ii pek çok caz sanatçısı Avrupa'da yaşıyor, bu- rada müzik yapryor. Kendi ülkeie- rinden çokAvrupa 'da,Japonya'da, Türkiye'de konserler veriyorlar'' dıyor. Cazın ABD'de doğmuş olmasm- dan dolayı caz standardı denılen parçalann da ABD'li sanatçılara aıt olduğunu söyleyen Truffaz. caz standartlannı çalarken bır anlamda ABD ekolünü de yansıtmış olduk- lannı belırtiyor. Ancak bugün Av- rupa'nm da kendi müzik köklerine inerek kendme özgü bir ses yarat- ma çabasında olduğunu belirten Truffaz, "A>rupa caa Doğu ülkele- rinin müziklerh le ABD'y egöre da- ha çok etkileşim içinde. Bu neden- le Hint, Afrika. Japon. Çin vb. ül- kelerin geleneksel müziği Avrupa cazında daha fazla hissediliyor" di- yor. Türkıye'ye ilk kez gelen Truf- faz, toplulugunu dinlemeye gelen dinleyicınin niteliginden ve sayı- smdan çok memnun. Yeniliğe me- raklı ve yapılan işe önyargısız yak- laşan bır dinleyıcıyle karşılaştığını belirtıyor: "Ancak her zaman bu kadar şansb olmuyoruz tabii.Örne- • "Dünyanın en önemli caz festivalleri Avrupa'da yapılıyor ve inamlmaz büyük çapta müzik alışverişi sağlanıyor. Caz ABD'de doğdu ama yalnızca oraya mal etmek çok yanhş. Avrupa cazı yadsınamaz." ğn ksa birsüreönceTayiandya kon- ser verdik. tnanır mısınız, insanlar progranumızın tekbir dakikasmdan ze\ k almadılar, bunun ötesinde zevk abnaya da çalısmadüar. Ama bunu oranın bir Asya ülkesi olmasıyla açıklayamayiz. Çünkü, örneğin İs- rail ve Japonya'da muhteşem bir dinleyiciyie karşılasük." Çağdaş caza bugünün elektronik müzik egılımlerinden de esinuler ka- tarak yeni bir yorum getiren Truf- faz, bugüne kadar 'Out of A Dre- am', 'TheDown' ve 'SweetMercy' adlannda üç albüm yaptı. İlk albü- mün dışında digerlenni şimdiki dörtlüsüyle yapan sanatçının son albümü 'SweetMercy' piyasaya sü- rülmedi henüz. Topluluguyla bir jaz-band gibi degil de bir rock gru- bu gibı müzik yaptıklannı belir- tiyor Truffaz: "Herşe>ibirlikteya- pıyoruz. Benim yönetimim. benim fistünlüğüm, benim bestelerimin önceükiioiarak çahnmasıgibibir du- runı yok. Parçalanmızı bile hep bir- Bkteortayacıkany'onız.FıkirJerimi- zi birbirimizle paylaşıyoruz." Rumeli Hisan'nda ihale, 'bağış'la desteklendi Mazhar - Fuat - Ozkan, 10 ve 11 Ağustos'ta konser verecek. Kühür Senisi-Dokuz yıldır Most Production'ın düzenlediğı Rumeli Hisan Konserleri bu yıl, Jstanbul Production tarafından yapılıyor. 29 Agustos'a dek sürecek olan konserlerin sponsorluğunu ise Motorola üstleniyor. ilk kez bu yıl Kültür Bakanlıgı tarafından ihaleye açılan Rumeli Hisan konserleri için, lstanbul Production, Tarabya İşletmecilik ve IDOBAY Müzik Yapım ve Kasetçilik Ltd. Ştı. başvurdu. lstanbul Production 15 Haziran-15Eylül 1999 dönemi için kira karşılığı 20 milyar TL'nin yam sıra, Gar Atölyelerinin restorasyonda kullanmak koşuluyla Kültür Bakanhgf na 4 eşit taksitle 1 milyon dolar bagış yapmayı. aynca Ankara'da Güzel Sanatlar Müzesi yapılması için açılacak kampanyaya Star ve Kral televizyonlan ile Star Gazetesi'nin destek verecegini taahhüt ederek ihaleyi kazandı. Rumeli Hisan'nda yıllardır konser düzenleyen Most Production ise mekânın ihaleye açılmasını protesto ederek katılmadı. Rumeli Hisan konserleri çerçevesınde; 21 Temmuz'da Kayahan. 22 Temmuz'da Nüket Duru, 23- 24 Temmuz'da Yaşar. 25 Temmuz'da Hülya Avşar. 26- 27 Temmuz'da Âjda Pekkan. 28-29-30 Temmuz'da Cem Yılmaz. 31 Temmuz'da ise Ege'nin konserleri olacak. Agustos ayı içinde ise; 1 Ağustos'ta Atilla Taş, 2 Ağustos'ta Edip AkbayTam. 3 Ağustos'ta Arif Sağ/ Belkıs Akkale, 4 Ağustos'ta Teoman. 5 Ağustos'ta Musa Eroğlu, 6 Ağustos'ta Athena, 7 Ağustos'ta tzmir Senfoni Orkestrası ve Okay Temiz, 8-9 Ağustos'ta Beyaz, 10-11 Ağustos'ta MFÖ, 12 Ağustos'ta Şebnem Ferah, 13 Ağustos'ta Zerrin Özer, 14 Ağustos'ta Yeni Türkü. 15 Ağustos'ta tzd, 16 Ağustos'ta EmreAltuğ, 17 Ağustos'ta Erkan Oğur/ Ismail Hakkı Demircioğlu, 18 Ağustos'ta Kubat, 19 Ağustos'ta Rafet El Roman, 20-21 Ağustos'ta Mustafa Sandal, 22-23-24-25-26 Ağustos'ta Sen Hiç Ateşböceği Gördûn mü?, 27- 28 Agustos'ta Brooklyn Funk Essentials & Laço Tayfa ve 29 Ağustos'ta Yeşim Sallam sahneye çıkacak. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Ülkesini Tanıyan • Edebiyat Bir ülke ne zaman bizim olur? Toprağını bugünüyle geçmişiyle tanıyıp işleye- bildiğimiz zaman. D. H. Lavvrence, daha 1922'de gittiği Italya'da insan eli değmemiş tek kanş toprağın bulunma- dığını yazmıştı. Bizim böyle bir noktaya ulaşmamıza daha çok var. Kilometreler boyu Anadolu toprağı kimsesiz hâlâ. Anadolu toprağını çağdaş anlamda bir edebi- yat konusu yaparak yazmanın ilk örneklerinden birinin Falih Rıfkı Atay'ın Bizim Akdeniz'\ oldu- ğunu söyleyebiliriz. Toprak ve doğa bir sevgili varlık olarak görülür bu kitapta. Sonraları Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat, Ege kıyılarının destansı anlatımlannı sundular. Doğu Anadolu ıse daha çok Yaşar Kemal ile Fikret Otyam'ın röportajlannda yer buldu ken- dine. Çukurova ise Yaşar Kemal'in romanlannda baş- lı başına bir kişilik olarak çıktı karşımıza. Uğur Kökden'in yeni kitabı Düşlerin Günbatı- mt'nı (Yapı Kredi Yayınlan) bu türde yeni bir hal- ka olarak nitelendirebıliriz. Düşlerin Günbatımı, anlattığı yerierin hem ta- rihi, hem de coğrafyasıyla ılgilı. Bu tarih ve coğ- rafya anlatımı, insanın öyküsüyle de bir1eşen9k kutsal bir bütünlüğe ulaşıyor. Kitabın ilk yazısı "Yaşamı Kemiren Keçiler" ka- zıbilimsel biryolculuk boyunca, günümüzden üç bin yıldan daha eski Anadolu devleti Hitıtler'in, Çu- kurova'daki sınır kenti Karatepe'yı anlatıyor. Buradaki yazıtta, "Ben banşı kurdum" demiş Kral, "Ülkedeyoksulbırakmadım. Buğdaydepo- lannı doldurdum. Herkes bol bolyedi, içti, huzur içinde yaşadı." Günümüzde hangi yönetici söyleyebilirbu söz- leri? Mayakovski'nin "Gezmek, benim için bir ge- reksinim. Canlı nesnelerie ilişki kurmak, benim açımdan hemen hemen kitap okumaya eşdeğer. Insanı bıktıran uydurma ilginç konular, imgelerve eğretilemeler okumak yerine, gezerek kendili- ğinden ilginç şeylehe karşılaşıyorsunuz" sözle- riyle açılan "Utopyaiı Haritalar", Odysseustan Se- zar*a, Kâtip Çelebi'den Piri Rers'e, insanlığın ara- yış biçimlennden biri olarak yolculuğa, çeşitli ta- rihsel dönemlerden yaklaşıyor. "Erythrai'de Dolunay", bugünkü Urfa yakınla- nndaki antik liman kenti Erythrai üstüne. "İnsan, dünyadaki her şeyin ölçüsü" demiş buralı düşü- nür Protagoras. "Tarih Üreten Kent", Istanbul'u anlamak ve an- latmak amacıyla yola çıkan bir yazı. Bunun için kuruluşundan gelişim yıllanna, Bursa, Iznik gibi çevre merkezlerle de kıyaslanarak nasıl bir yer- yüzü merkezi durumuna gelişi irdeleniyor. lstanbul üzerine başka yazılar da var kitapta: "GüzelcehisarMartıian", Boğaz'daki Anadoluhi- san'nın doğa ve tarih öyküsünü anlatıyor. "Pen- ceredekiDefne" iseyıne Boğaz'ın incelikleri için- de dolaşan bir yazı. Kitabın ağıriıklı bölümleri ise, sanki Atay'ın Bi- zim Akdeniz'\ne karşılık olsun diye yazılmış bö- lümler. Antalya'dan başlayıp Alanya ve Ana- mur*dan Silifke'ye uzanan kıyı boyunca Akdeniz bölgesinin anlatıldığı sayfalar. Bu bölümler benceson dönem edebiyatmız için birtekniğin de göstergesi. Üzerinde yaşadığımız toprak, nedense edebıyatın dışına düştü nicedir. Edebiyat elbette öncelikle insanı anlatır, ama ya- şadığı çevrenin, bastığı toprağın dışında insan olabilir mi? Uğur Kökden'in Akdeniz'i anlattığı elli sayfada (ss. 100-149) doğanın, tarihin ve insanın soluğu duyuluyor. Ağacı, kuşu, meyvesiyle ırmaklan, yol- lan, dağlanyla, hayvanlan, çiçekleri, yemekleriy- le, tarihiyle, güneşiyle, yapılanyla... Kitapta yer alan "Italya Albenisi" ve "Üç Ant" başlıklı yazılar ise uzak coğrafyalann kültür rüz- gârlannı taşıyor okurlara. "Bir bahçesiyle bir kitaplığı olan insanın başka bir şeye gereksinimi olmaz" demiş Konfıçyüs. Şu güzel yaz günleri içinde ne tatlı bir düş de- ğil mi? Oysa günümüz dünyasında, insanlar sokaklar- da geleceklerini onun bunun elinden kurtarma savaşımı verirlerken böylesi düşlere dalmak ko- lay mı? • - , - '*, - -; - K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle