Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 1999 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
1
Yunanistan 'ın yeni Ankara Büyükelçisi Ioannis Korantis Türkiye ile ticaret ve turizm ilişkilerinin artmasını istiyor
'Abdullah Ocalan'ı biz istertiedik'
Ceçmişe değil
bakalım'
- Türkiye ile Yunanistan arastnda ilişkiler
hep inişli çıkışlı; birgün iyi, iki giin kötü
oldu. Papandreu ile Özal arasında Davos ve
Brüksel görüşmelerinin ardından
yakınlaşma süreci başlatüdu Ama daha
sonra ilişkiler yine kötüleştL Siz ikUi
Uişkilerin inişli çı/aşh olmasutı neye
bağhyorsunuz?
- Sınır komşusu ülkeler arasında her zaman
çekişme konulan olmuştur. Bu, yaşamın bir
gerçeğidir. tkincisi de. yüzyıüardır süregelen
nedenlerden iki ülke kendi garip çekişme
konulannı yaratmışlardır. Ama bu,
sorunlann çözûlemeyeceği anlamına gelmez.
Temel kurallar çok açık olursa, uluslararası
standartlara saygı gösterilirse ve herkes
bunlara uyarsa çözülemeyecek sorun yoktur.
Ilişkilerde inişler çıkışlar olabilır.
Bu yeni diyaloğun bu kez gerçekten
yürüyeceğinden de etnin değilim. Ama
deneyeceğiz. Ankara"dan mesaj aldık.
Türkiye de bu doğrultuda tutum izleyecektir.
Ben geçmişle fazla ilgilenme yanlısı değilim.
Geleceğe bakmayı yeğlerim. Ankara'da da,
Atina'da da adim adım iierlemek için
gerçekten bir irade bulunduğunu biliyorum.
Bu, adım adım bir yaklaşımdır. Bence de
doğrudur. Gerçekçi ve ciddi olalım.
Kurallara uyarak ertesi günün neler
getireceğini bekleyip görelim.
Benim tabiatımda iyimserlik var.
- Türkiye ile Yunanistan arasmdaki pek çok
sorundan birisi de Kıbns. Son birkaç aydır
zengin ülkeler kıdiibü G-8'in, adadaki iki
toplumun liderini önkoşulsuz yeni
görüşmelere çekme inisiyatifı var. Sizce bu
görüşmelerden ne çıkar?
- Umanm bu görüşmelerden bir şeyler çıkar.
Kıbns'taki çıkmaz fazlasıyla uzun zamandır
sürüyor. Dünyadaki bütün duvarlar yıkıldı,
ama Kıbns'taki duruyor. Kıbns'taki duvann
da yıkılması lazım.
G-8'in ginşiminı temel alan fikirler BM
Güvenlik Konseyi'nin karanyla da
desteklenmıştir ve bu fikirler o kararda yer
almıştır. BM-Genel Sekreteri, taraflan
önkoşulsuz olarak masa başında doğnıdan
görüşmelere çağırmıştır.
Kalıcı
çözüm
sağlansın'
- Ancak ydlardır yapüan Kıbns
görüşmelerine katılan kisiler aynı kisiler...
KORANTİS- Evet, iki kisiler. Burada küçük
bir fark var. Birisi Kıbns Cumhuriyeti'nin
cumhurbaşkanı, öbürü ise Kıbns Türk
toplumunun lideri. Kıbns Cumhuriyeti bütün
dünya ülkeleri tarafından tanınmış bir
devlettir. Öbürü ise sadece Türkiye
tarafindan tanınmaktadır. Sayın Denktaş'ın,
bagımsız Kuzey Kıbns Türk
Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olarak
tanınmasında ısrar edilmesinin gerçekten
Kıbns sorununu çözeceğine inanıyor
musunuz? Sayın Denktaş diyor ki:
"Statüm kabul edilmeden görüşmelere
gjtmem."
Bakın, G-8'in girişimi iyi bir firsat. Önkoşul
olmayacak. Kim neyi konuşmak istiyorsa
masaya getirecek ve müzakere edilecek.
Ama Kıbns'taki çıkmazı sürdürmek
Türkiye'nin aleyhine olacaktır ve Kıbns
Türk tarafınm çıkarlanna da hizmet
etmeyecektir. Cumhurbaşkanı Klerides
(Kıbns Rum yönetimi lideri), Türk tarafina
Kıbns'ın AB üyeliği görüsmelerini yürüten
heyete katılma çağnsı yapmıştır. Ama Türk
tarafı, her seferinde reddetmiştir. Bence bu
çok yazıktır. Türk tarafi dışanda
bırakılmamahdır.
- Yalnız gözardı ettiğimiz bir nokta var.
Kıbns 'ta, en aztndan Türk tarafında, karşı
tarafa derin bir güvensizük duygusu
bulunuyor. Bu güvensizlik nasıl aşüabiür
sizce?
- Konuşarak. Bırakahm konuşsunlar. Neden
bir araya gelmiyorlar, orurup
konuşmuyorlar? Eteklerindeki taşlan
birbirlerine döksünler. Herkes bunu bekliyor.
Birbırlerine. "Arük yettin. Şu şu
yaptıklanrun beni bezdirdi* desinler. Ondan
sonra da içlerini döktüklerinde, sonınlannı
çözmek için ortak bir yol bulsunlar. Ama
daha işin başında, "Sen beni şu şekilde
tanımazsan senink konuşmam" derseniz, bu,
konuşmak istemediğiniz anlamına gelir.
- Burada acaba çözümsüzlük çözüm olarak
mı görülüyor?
- Bu çözümsüzlük çok fazla uzadı. Hakça, iki
tarafin da kabul edeceği kaiıcı bir çözümûn
bulunup uygulamaya konulmasının zamanı
geçiyor bile. Bu firsat yakalanmalı, iyiye
kullanılmalı. Birbirimize dürüst davranalım.
Kıbns sorunu açık bir yara olarak kalmaya
devam ettiği sürece, bu, Türk-Yunan
ilişkilerini hep olumsuz yönde etkileyecektir.
Ama diyelim ki Kıbns sorunu çözüldü. O
zaman ikili ilişkilenmiz artan bir hızla
inanılmaz biçimde gelişecektir.
LEYLA TAVŞANOGLU Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Yunanistan Dışişleri Bakanı George Papandreu 'nun uzlaşmalanyla gelecek
hafta Türk ve Yunan teknik heyetleri arasında görüşmeler Ankara ve Atina 'da başhyor. Başta terörle mücadele olmak üzere heyetler
ekonomik, ticari, kültürel, bilimsel işbirliğini geliştirmek için çalışmalar yapacaklar. Yıllardır inişli çıkışlı ilişkileryaşayan iki ülkenin,
yakalanan bu sonfırsatı iyi değerlendirecekleri umutları da uluslararası arenada güç kazanıyor. Yine de, görüşmelerin sonuçlarıyla ilgili ne
fazla iyimser ne de kötümser
olmamak gereği üzerinde duruluyor.
Bir de G-8 'in Kıbns 'ta yeni
görüşmeler başlatma girişimi var.
Bütün bu gelişmelerin ışığında, üç
buçuk ay önce Ankara daki görevine
başlayan Yunanistan 'ın genç ve
dinamik Büyükelçisi Ioannis
Korantis 'le konuştuk. Korantis,
Uişkilerin geliştirilebilmesi için
elinden gelen her türlü çabayı
harcayacağını söylerken özellikle
ticaretin ve turizm ilişkilerinin
artmasının bir yakınlaşmaya büyük
katkıda bulunacağımn altını çizdi
PORTRE / IOANNİS KORANTİS
1948, Atina doğumlu. Babası diplomat olduğu için küçükyaşta
dünyayı dolaşmaya alıştı. Fransa'da Aix-En-Provence Üniversitesi
Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1972'de Yunanistan Dışişleri
Bakanlığı 'na memur olarak girdi. Daha sonra NATO 'ya atandı.
Belgradve Washinçton elçiliklerinde görev yaptı. Merkeze
dönüşünde Afrika Ülkeleri Dairesi Başkanhğı na getirildi. 1989 'da
Strasbourg'daki Avrupa Konseyi 'ne Daimi Temsilci Yardımcısı
olarak atandı. 1991de AB nezdinde Daimi Temsilci Yardımcısı
oldu. 1995 'te Suudi Arabistan 'a büyükelçi olarak gitti. 1997'de
merkeze, Balkan Ülkeleri Daire Başkanı olarak döndü. Üç buçuk
ay önce de Ankara Büyükelçiliği ne atandı.
- Aslında Ankara 'ya atanmadığınızı, kendi isteğinizle Ankara 'yı
seçtiğinizi biliyoruz. Seden?
-Öncelikle, Ankara her Yunan dıplomatı için uğraştıncı, heyecan
verici bir makamdır. Bunun tersi, eminim Türk diplomatlan için de
geçerlidir. Kanyerim boyunca hiçbir zaman doğrudan Türkiye işle-
riyle ilgili çalışmadım, ama hep Türkiye'yi ilgilendiren görevleral-
dım. Bu firsat önüme çıkınca Türkiye"de çalışma zamanımın geldi-
ğine karar verdim.
Türkiye büyük, çeşitliliklen olan karmaşık, olağanüstü güzel bir
ülke. Bu görev benim için hem 'hodri meydaıT, hem de bir firsat an-
lamına geliyordu.
Ben burada sadece çalışmaya degıl, bu ülkeden keyif de almaya.
sık sık seyahat etmeye, insanlan tanımaya, öğrenmeye, anlamaya ve
kendi mesajımı onlara ulaştırmaya çalışmaya geldim.
- Sizin mesajımı nedir?
-Yunan bakış açısı. Amacım, iki ülke arasındaki uişkilerin düzel-
tilebilmesi için elimden geleni yapmaktır. Belkı benim elımden ge-
len mükemmel bir iş olmayacaktır. ama en iyi niyetimle bunu dene-
yeceğim.
- Dışişleri Bakanınız George Papandreu ile bizim Dışişleri Ba-
kanımız İsmail Cem 'in başlattıklan bu görüşme sürecinden sizce
ne gibi sonuçlar çıkar?
- Bence iyi bir şey oluyor. Zaten güney Avrupa ülkeleri çerçeve-
sinde ya da Balkan işbirliği içinde Türkiye ile çalıştığımız sırada bel-
li bir zemin oluşmuşru. Kosova konusunda çalıştık. Tabii bunun hem
Türkiye, hem Yunanistan için çok büyük önemi vardı. O sırada iki
tarafin da analizleri ve davranışla-
n.paraleldL ,. , ,
Bu çerçevede hem kişisel, hem
çalışma ilişkilerimiz çok olumluy-
du ve zeminin hazırlanmasına da
yardımcı oldu. Bu hem Dışişleri
Bakanlan düzeyi hem de benim
düzeyim için geçerliydi.
Bu olumlu atmosfer, Dışişleri
Bakanı Papandreu'nun girişimini
sağladı. Dışişleri Bakanınız Cem
de bunu kabul etti. Gelecek hafta
iki ülkeden uzmanlar Atina ve An-
kara'da bir araya gelecekler. Gö-
rüşmelerini bu ay sonunda bitir-
meleri gerekiyor. Görüşecekleri
konular da şunlar:
Turizm, çevre korunması, tica-
ret. kültür, terorizmi de kapsayan
geniş çaplı güvenlik konusu, uyuş-
turucu kaçakçılığı ve Türkiye ve
Yunanistan'ın ortak çıkarlan bulu-
nan Balkanlar ve çok taraflı alan-
larda işbirliği yapılması.
Bu son söylediğim Karadeniz
Ekonomik tşbirliği, güneydoğu
Avrupa'da işbirliğini kapsamakta-
dır.
Gerçekçi olmalıyız. Bu nokta-
nın altını iki bakan da çizdi. Ge-
reksiz yere fazla umuda kapılma-
malı ya da tam tersi, umutsuzluk
duymamahyız. Hedefimizin tam
olarak ne olduğunu bilmeliyiz.
Yaklaşımımız adım adım olmalı-
dır. Erişmemiz gereken koskoca
bir dünya var. Bunu geliştirmeli-
yiz.
Birileri bana, "Ekonomik işbir-
liğini getiştirmeliyiz. diyorsunuz. Ama Türkiye Gümrük Birliği An-
laşmasr nı imzaladı. Bu da yeteriidir. Neden şimdi ikili ekonomik iş-
birliğryle uğraşalım?" dediler.
Unutmayalım ki Türkiye ve Yunanistan olarak yapmadığımız pek
çok iş var.
Ticaretlmlz arttı
-Negibi?
- Yatınmlan özendirmek ve bunlan korumak, çifte vergilendirme-
yi önlemek gibi... Bunlar, uluslararası iş dünyasmda olmazsa olmaz
kurallardır. Bunlar Gümrük Birliği'nde yok. Türkiye ve Yunanistan
olarak ekonomik alanda yapacağımız pek çok iş var. Bu kesin.
Belki pek çok kişinin gözünden kaçtı, belki de birçokları önem-
semedi, ama Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticaret geçen \ ıl 900
milyon dolara fırladı. Bu rakam, hiç kuşkusuz önemsiz değildir. A-
ma başarabileceklerimizden de daha çok uzaktadır.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki bu hızlı ticaret, Türkiye'nin baş-
ka hiçbir ülkeyle yapmadığı kadar hız kazanmıştır. Örneğin AB ül-
keleriyle böyle olmamıştır. Bu gerçeği iki dışişleri bakanı da kabul
ediyor. Bu da, önümüzde neler olabileceginin bir belirtisi, haberci-
sidir.
Kültür ve bilimsel işbirliği, pek çok şeyin başanlabileceği başka
alanlardır. Ege'nin iki yakasında pek çok tarihi anıt, kilise var ko-
runmayı bekleyen...
- Belki Ege 'nin kirliliğine karşı mücadelede de işbirliği yapılabi-
lir...
- Ege de öbür denizler gibi kirli. Bu kirlilik de herkesi etkiliyor.
Bu da ele almamız gereken bir başka önemli alan. Sonra turizm var.
Daha çok Yunanlı turistin Türkiye'ye, daha çok Türk tunstin de Yu-
nanistan'a gitmemeleri için hiçbir neden görmüyorum. Bu özendi-
rilmelidir. Ama bu iki devletin de işi değil. Özel sektör bunu yapa-
bilmelidir.
Tur operatörleri, tur bürolanyla Türkiye kıyılan, Yunan adalanna
daha çok turist gitmesi için kollan sıvayamaz mıyız? Yunan turist-
lerin Efes'le ilgilenmeyecekleri düşünülebilir mi?
iki ülke de aynı iklimde yaşıyor. Bunu başarmak iki tarafin da çı-
kannadır. Bu konu üzerinde çok cıddi çalışma yapmalıyız.
Güvenliğe gelırsek... Birden fazla konuyu içeren bir alandır. Hiç
kimsenin de bu konulan ele almakta kararsızlık göstereceğini dü-
şünmüyorum. Bu konulardan birisi de terorizmdir. Bunun Türkiye
için çok önemli olduğunu bihyorum. Kişinin, terorizmin ne olduğu
konusunda çok net ve berrak bir anlayışa sahip olması gerekir.
- Türkiye ve Yunanistan için tam bir baş ağrısı haline gelen, ya-
bancı kişilerin iki ülkeye kanunsuz yollardan sokulması sorunu
var. İkili görüşmelerde bu nasıl ele almacak?
- Bu konunun da görüşmelenn gündemine alınması beni çok mem-
nun etti. Bir avuç modern köle tüccan; yoksul, zavallı insanlann za-
yıflıkları ve umutlanndan kendilerine çıkar sağlamaya çalışıyor. Bu
modern köle tacirleri bu zavallı insanlan Türkiye üzerinden Yuna-
nistan'a sokuyor. Bu durum, her iki ülkenin de zaranna oluyor. Üs-
telik iki ülke kıyı korumalan arasında da sorunlar yaratıyor.
Bu konu ancak işbirliğiyle çözülebilir. Dediğim gibi. konunun gö-
rüşmelerin gündemine alınmış olması beni çok memnun etti.
Lavrlon mültecl kampıdır
-Abdullah Öcalan Kenya'dan Türkiye'yegetirildikten sonra An-
kara, Yunanistan 'ın çok ciddi biçimde teröre destek verdiği, terö-
rist bir ülke olduğu suçlamasınıyapmışü. Sizin bu konudaki değer-
lendirmenizi alabilir miyiz?
-Tabii. Biz bu suçlamalan defalarca duyduk. Defalarca da en bü-
yük açıklıkla bunlara cevap verdik. Biz her zaman terorizmi kına-
dık. Çünkü Yunanistan'ın kendisi de terör kurbanı olmuştur. O ne-
denle terorizmi hiçbir biçimde kabul edebileceğimiz düşünülmeme-
lidir. Terorizm sonuçta terorizmdir, kötüdür ve kınanması gerekir.
Hiçbir zaman da bir ülkeyi, bu olayda Yunanistan'ı, hep aynı ifa-
delerle suçlamaya devam edemezsiniz. Üstelik de bu suçlamayı hak-
lı gösterecek kanıt istendiğinde ise hiçbir zaman kanıt gösterilmi-
yor. Defalarca, PKK teröristlerine Lavrion Kampı'nda askeri eği-
tim verildiği suçlamalannı işittim. Bu, başında en az haftada bir kez
yazılıyor. Hatta Türk yetkililer bile bunu telaflfuz edebiliyorlar. Ba-
kın, Lavrion Kampı bir mültecı kampıdır. Atina'dan 60 krn. uzaklık-
tadır. Sunion Burnuna yakındır. Bu kamp, BM Mülteciler Yüksek
Komiserliği'nin doğrudan kontrolü altındadır. Bu kuruluşun da Ati-
na'da bir şubesi bulunmaktadır.
BM. her seferinde. kendi başına bu iddialan reddeden açıklama-
lar yayımlamıştır. Pek çok kişi bu kampı ziyaret etmiştir. Bu da, biz
Yunanlılann söylediklerini hep doğrulamıştır. Ama yine de, bu suç-
lamalar yinelenerek süregelmiştir. Hep de Yunanistan" ın teröristle-
ri koruduğu. himaye ettığıni duyanz. Her seferinde, "Lütfen iddi-
alardan vazgecin ve bize hiç olmazsa ufacık bir kanıt gösterin" diyo-
ruz. Şimdiye kadar en küçük bir kanıt gösterilemedi. Ama dediğim
gibi, müzakereye hazmz. Terorizm çok önemli bir konudur.
Ama yine şunu hatırlatmamda yarar var. Lütfen terorizmi, insan
haklannın en önemli unsurlanndan birisi olan ifade özgürlüğüyle ka-
nştırmayalım. Bunlar her şeyden önemlidir. Her birey, yasa ve ana-
yasa çerçevesinde ifade özgürlüğüne sahiptir, düşüncelerini açıkla-
makta özgürdür, ama bunu yaparken de dost bir ülkenin çıkarlanna
aykın davTanmamalıdır.
öcalan'ı himaye etmedlk
Öcalan'dan söz edıyorduk. Siz, Yunanistan'ın çokciddi bir biçim-
de suçlandığını söylediniz. Çünkü Öcalan Kenya'daki Yunan Büyü-
kelçiliği'nde yakalanmıştı. Öyle bir izlenim yaratılmıştı ki sanki Yu-
nanistan teröristleri himaye ediyordu.
- Siz gerçekten Öcalan 'ı himaye ettiniz mi Yunanistan olarak?
• -Biz Öcalan'ı gerçekten himaye etmek isteseydik, Yunanistan'dan
sınır dışı etmemizin nedeni ne olabilirdi? Bakın, artık yirmı birinci
yüzyılm eşiğindeyiz. Şu ya da bu şekilde nerede gizlendiği nasılsa
ortaya çıkardı.
Ama ilk baştan biz Öcalan'ı Yunanistan'da istemedik, gelmeme-
liydi. Defalarca, Öcalan davasırun Türkiye ve Yunanistan arasında
yeni bir çekişme vesilesi olmasını kesinlikle istemediğimizi söyle-
dik, açıkladık. Bu konu da, zaten iyice ağırlaşan Türkiye-Yunanis-
tan gündemine yeni bir yük yükleyecekti.
Öcalan Yunanistan'a, Yunan hükümeti istediği için değil, bazı Yu-
nan vatandaşlanmn hükümetin bilgisi dışında onu iki kez sokmala-
n nedeniyle girdi. Üstelik Öcalan Yunanistan'a, yine gizli yollardan
üçüncü kez de sokuldu. Bu üçüncü kez, epeyce ölçülüp tartışıldık-
tan sonra Yunanistan'dan Kenya Büyükelçiliği'ne gönderilmesine ka-
rar verildi. Ama burada alınan bir karar da, uygun bir yer bu-
lunduğu anda Öcalan'ın hemen Kenya Büyükelçiliği'nden gönde-
rilmesiydi. Olan biteni biliyorsunuz. Kenya en iyi seçilmiş mekân
değildi.
Size ondan sonra olanlan anlatayım. Üç önemli bakan hükümet-
ten uzaklaştınldı. 19 yüksek düzeyli bürokrat rutuklandı, mahkeme-
ye verildi, yargılandı. Şu anda hapisteler. Parlamentoda açılan so-
ruşturma dört ay sürdü; neredeyse satır satır basın ve medyada yer
aldı. Başka hangi ülkede, bu derece yankılara neden olan bir olayın
adli sürecinin böylesine demokratça, şeffaflıkla ve beceriklilikle yü-
rütüldüğünü gördünüz? Bizim üzülmemize ve suçluluk du>Tnamıza
neden olabilecek hiçbir şey yoktur. Tutumumuz çok net ve açık ol-
muştur. Hiçbir zaman terorizmi ve teröristleri himaye etmediğimiz
gibi, bundan sonra da kesinlikle etmeyeceğiz.
Bakın, burada bir kez daha söylemek istiyorum. Türkiye, kendi
sonınlannı iç bünyesinde halletmez
ve hep bunlan halletmeleri için,baş-
ka ülkelerin sırtına yıkarsa olmaz.
Öcalan bunlardan bir tanesidir. Kürt
sorunu bir başkasıdır.
Öcalan'a verilen idam cezasında
tavnmız bellidir ve herkesçe bilin-
mektedir. Bu, Avrupa'nın tavrıdır.
İdam cezasına karşı olduğumuz bi-
linmektedir. Türkiye karann bütün
sorumluluklannı üstlenmek zorunda-
du". Bu, Avrupa'nın Türkiye'yle ilgi-
li algılamalannı ve Türkiye'nin Av-
rupa'yla ilgili tavnnı etkileyecektir.
Öcalan davası bir konudur. Kürt so-
runu çok geniş bir sorundur. Ama her
zaman dediğimiz gibi, Kürt sorunu
Türkiye'nin kendi iç sorunudur. Bu
sorunu Türkiye'nin çözmesi gerekir.
Türkiye bunu, insan haklanna özen
göstererek çözmek zorundadır. Ama
bu, dışandan birilerinin sizin adınıza
çözebilecekleri bir sorun değildir.
Çözüm, sizin tarafınızdan ve sizinle
ülkenizdebulunmalıdır. Bunubaşka-
lannın yapmalannı beklemeyin.
Birkaç ay önce Balkan işbirliği çer-
çevesinde karşılaştığımız bir olayı an-
latmak istiyorum. Kosova felaketinin
içinden nasıl çıkacağımızı konuşu-
yorduk. Yugoslavya'nın tutumu çok
açık ve katıydı. "Kosova bizim iç so-
runumuzdur. Bunu tartışmayız. Ehş
taraflann buiunduğu müzakerelerin
gündemine sokulamaz" diyorlardı.
Biz, yani Türkiye ve Yunanistan ve
başkalan, ama özellikle Türkiye ve
Yunanistan, Kosova'da insan haklan-
nın en önemli konu oldugunun altını
çiziyorduk. tnsan haklan uluslararası bir kaygı unsurudur. Her biri-
miz de ulusal açımızdan insan haklanndan sorumluyuz. O nedenle
terorizm Türkiye için çok önemlidir. Bunu anlıyorum. Demokratik
açıdan çözülürken insan haklan konusunda çok dikkatli olunmalı.
Ve hiç kuşkusuz bu konunun Türkiye içinde çözülmesi zorunludur.
Türkiye nln bütünlüğünden yanayız
Zaman zaman şöyle söylentiler kulağıma geliyor:
Yunanistan'da, hükümet içinde ya da dışında bazı kisiler parça-
lanmış bir Türkiye istiyorlarmış. Ne kadar hayalci bir düşünce bu...
Yunanistan, parçalanmış, demokrasiden uzaklaşmış ve bitmiş bir
Türkiye'nin varlığından nasıl mutluluk duyabilir ya da medet uma-
bilir? Böyle bir olgu Yunanistan'ın çıkarlanna nasıl uygun düşebi-
lir? Hangi ülke böyle bir ülkeyi komşu olarak isteyebilir? Bu saç-
madır. Bakın yineliyorum, saçmadır. Yunan hükümeti ve Yunanis-
tan, Türkiye'yle iyi uişkilerin kurulmasında kararlıdır. Biz sınır kom-
şusu ülkeleriz. Bir arada yaşamak zorundayız. Ben daha da öteye gi-
deceğim. O bölgede bulunduğumuz için bir arada yaşama zorunlu-
luğu değil, istediğimiz için birlikte çalışma yapmak çok önemli. Bu-
rada niteliksel bir fark var. Ben olaylara olumlu yanından bakmak
istiyorum. Bence de iki ülke olarak bu işi başaracağız. fici taraf ara-
sında başlatılacak olan diyaloğun büyük önemi vardır. Yeter ki ne is-
tediğimizi bütün açıklığıyla bilelim. Bizce bu diyalogda atmosfer
olumlu olacaktır. Burada bir noktanın da altını çizmekte yarar gö-
rüyorum. Bu diyalogda toprak bütünlüğumüzü ya da topraklanmı-
zı ilgilendiren konulan konuşmuyoruz. Bir nokta daha var. Eğer
Türk hükümetinin Yunan topraklanyla ilgili bir kaygısı varsa, bizim
tutumumuz her zaman net olmuştur, hemen Lahey'deki Uluslarara-
sı Adalet Divanı'na gidilir. Bugünkü sınırlardan ya da bugünkü sta-
tüden memnun olmayanlara Uluslararası Adalet Divanı'nın yolu
açıktır.
Bizim, Yunanistan olarak Türkiye üzerinde hiçbir hak iddiamız
olmadığı açıktır. Biz de Türkiye tarafından aynı davranışı bekliyo-
nız. Türkiye'den gelecek hiçbir hak iddiasını kabul etmeyiz. Bu an-
laşılır ve kural böyle konursa Türkiye ve Yunanistan arasındaki iş-
birliği sınırsız olacaktır.