28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 TEMMUZ 1999 PAZAR 10 P A Z A R YAZILARI dishab@cumhurlyetcom.tr Hyde Park'ta hasret gidermek...Evet, sonunda pazar günü geldi işte! Çolc mu önemli bugünün pazar olması? Evet. Sevgilimle mi buluşuyorum? Hayır. Daha fazla uyuyacağım o zaman? Hayır. Akşama kesin parti var? Hayır. ne yazık ki hiçbiri degil. Bugün Londra'nın merkezine. Hyde Park'a, konuşmacılar köşesindeki (Speaker's Corner) konuşmacılan dinlemeye gidiyorum. Hyde Parlc, Londra'da benim için özel bir anlam ifade eden iki yerden birisi ve ben hemen hemen her pazar oraya gitmeye ve konuşmacılan dinlemeye çalışıyorum. Oraya gitmem için ikinci sebepse parkın ortasındaki küçük göl. Ne zaman denizı özlesem göle gidiyor ve bu özlemimi biraz olsun gidermeye çalışıyorum. İkinci önemli yer ise; Baker Street metro istasyonu. Biliyorum pek çok kişi, bir metro istasyonunun ne özelliği olabilir diye geçiriyor içinden. Ne zaman Londra merkeze gidecek olsam. trenden ilk indiğim istasyon Baker Street'tir ve şehri gezmeye mutlaka bu ıstasyondan başlanm. Geçen yıl Londra'ya geldiğimde tek Türk arkadaşım olan Tuğba ile ilk defa bu istasyonda buluşup, buradan Hyde Park'a gitmiştik. Yani bu istasyon benim Londra'daki ilk istasyonumdu. Bu yüzden burası benim için özel bir istasyon. Bugün yapacağım gibi o gün de Tuğba ile beraber, istasyonun Baker Street kapısından çıkıp Baker Street'ten aşagı Oxford Street'e yürümüştük. Tahmin edeceğiniz gibi adının Londra'nın ana caddelerinden biri olan Baker Street'ten alan istasyon. dünyanın ilk metro istasyonu olma özelliğine sahip. 1873 yılında inşa edilmiş ve şu anda tam olarak 136 yaşmda. Merropolitan. Hammersmith & City, Jubilee, Bakerloo ve Circle gibi beş ana metro hattının geçtiği bu istasyon, metro ağının kilit noktalanndan biri. Dört ayn çıkış kapısı olan istasyon genellikle yoğun bir gidiş gelış ve yolcu trafiğine sahip, istasyonun hemen solundaki Madame Tussaud's Müzesi'nin görmeye gelen turistlerin, yolcu sayısının artmasında önemli bir rolü var. Itiraf etmeliyim ki bu Londra'ya ikinci gelişim ve ben hâlâ bu müzeyi gezmiş değilim. Müze, bu şehirde ilgimi çekîneyen sayılı yerlerden birisi. tstasyondan çıkıp karşıdan karşıya geçtikten sonra Baker Street'ten aşağı yûrûrken görebileceğiniz kayda değer mimari ve tarihi değeri olan binalar ya da meşhur markalan satan büyûk mağazalar yok. Pek çok Londrah için basit, sıradan ve özelliği olmayan bir cadde Baker Street ama benim için değıl. Caddenın sonuna doğru yürürken, artan kalabalıktan anlayacağinız gibi Oxford Street'e yaklaşıyoruz. Doğuda. Tottenham Court Road metro istasyonundan başlayıp, Batı'da Marble Arch metro istasyonunda biten 1900yaşındaki cadde. Romalılar zamanında inşa edilmiş, Londra'nın en meşhur ve kalabahk caddesi. Marks&Spencer, New Look, Gap, Next. C and A gibi LONDRA HÜLYA YELTEPE meşhur mağazalann, turistler için hediyelik eşya satan dükkânlann ve büyük müzik marketlerinin bulunduğu bu cadde üzerinde her renkten, her milliyetten, her yaştan insanı görebilir ve çeşit çeşit yabancı lisanlan duyabilirsiniz. Baker Street'in bittiği köşedeki Ingilizlerin meşhur Marks&Spencer mağazasının köşesinden sağa dönüp Oxford Street'i arkamızda bırakarak, Hyde Park'a doğru yolumuza devam ediyoruz. Hyde Park'a gitmekte olan diğer turistlerle karşıdan karşıya geçtikten sonra alt geçıtten Park'a çıkıyorum. İşte Speaker Corner ve işte konuşmacılar. Kimileri kalabalık bir topluluğa, kimileri de sadece birkaç kişilik bir gruba seslenen pek çok konuşmacı var. Ben hangısıni dinleyecegime bir türlü karar verememişken, tam karşımda kalabalık bir topluluğa hitap eden tngiliz bayrağına sanlmış, yûzûne şeytan maskesi geçirip, kafasına da iki boynuz takmış bir zenci dıkkatimi çekiyor. Biraz kıılak kabartıyorum, karşısında duran 14-15 yaşlanndaki Amerikah bir gençle McDonalds hakkında konuşuyor ve Amerikahlaria alay ediyor. Pek ilgi çekıci gelmiyor. 0nun hemen yanında mavi bir kasa -evet bildiğimiz içine şişe koyulan kasa- ûzerine çıkrruş 5-6 kişilik bir topluluğa seslenen adamı geçip, daha büyûk bir topluluğa seslenen bir diğer zenci konuşmacıya yöneliyorum. Evet. hatırladım, bu konuşmacıyı geçen yıl geldiğimde de görmüştüm. tslamiyeti ve zenci haklannı savunan ve eğer yanılmıyorsam, Malcom X'in izinden gitmeye çalışan zenci bir topluluk bu. Konuşmacının etrafında neredeyse 10 kişilik bir koruma grubunun olması hayli dikkat çekici. Bira2 dinleyip, diğer konuşmacılardan bazılannın resimlerini çektikten sonra oradan aynlıyorum. tleride sol tarafta daha pek çok konuşmacı fikirlerini ve inançlannı karşılanndaki insanlarla paylaşmaya ve onlann sorulannı cevaplamaya çahşıyorlar. Bu konuşmacılar, kimseye zorla kendi fikirlerini kabul ettirmek için uğraşmıyorlar ya da kendilerinin doğru ve haklı olduklannı iddia etmıyorlar. Onlar sadece fikirlerini anlatıyor ve karşılanndaki insanlarla paylaşıyorlar. Güzel olan. sadece pazar günleri de olsa insanlann özgürce fikirlerini savunmalan, bir topluluk önünde dile getirebilmeleri ve diğer insanalnn da bu fikirleri dinlemek için zaman ayınp buraya gelmeleri. Bu konuşmalan dinleyenler sadece etraftan geçen ve geçerken de neler oluyor diye kulak kabartan turistler değil yalnızca, Londra'nın yerli halkı da aynı zamanda. Buradan aynldıktan sonra benim için ikinci görülecek yer; göl tabii ki. Konuşmacılan ve dinleyicileri arkamda bırakarak parkın aşağısma doğru yürüyorum, havanın güneşli ve sıcak olmasını firsat bilen herkes parkta. Kimisi çimlerin üzerine yatmış dinleniyor, kimileri futbol oynuyor, kimileri de piknik yapıyor. Göle doğru yaklaştıkça gördüğüm manzara beni oldukça eğlendiriyor açıkçası: çimlerin üzennde, bikini ve mayolanyla güneşlenen insanlar. Geçen yıl geldiğimde mevsim kış olduğu için bu manzarayla daha önce karşılaşmamıştım. Sanınm çimlerin üzerinde bikini ve mayolanyla yatıp güneşlenmeye çalışan bu insanlar da benim gibi bir adada denize özlem duyup bunu bir parça su görerek gidermeye çahşıyorlar. Yine de şehrin göbeğindeki bir parkta çim üzerinde etrafta günlük kıyafetlerle dolaşan insanlann arasında güneşlenme fikri bana hayli komik ve eğlenceli geliyor. Ve hemen tstanbul'da deniz kenannda yaşadığım ve her gün sahilde dalga sesleri eşliğinde sabah koşumu yapabildiğim için sonsuz şükrediyorum. Evet. denizin yerini tutmasa da bir parça su görmek beni gerçekten rahatlatıyor. Bir süre oturup gölü ve tekerlekli patenleriyle kayan, çeşitli hünerler sergileyen insanlan seyrediyonım. Yine de içimden geçen şu sözleri söylemeden edemiyorum kendi kendime: Şimdi Istanbul'da olmak vardı anasını satayun! Berlin'de cızbız kokuları BERLIN GÜRKAN KESİCİ Berlin'in piknik merkezi Tiergarten'de dolaşırken, çocukluğumun pıknikleri geliyor aklıma ilkin; bütün mahalleninin gittiği o muhteşem piknikler. Havalar ısınmaya, bahar kokulannı yaymaya başlar başlamaz, kadınlar, çeşme başında ya da birbirlerine komşuluğa gittiklerinde, eski pıknikleri anlatarak başlarlardı o yıl gidilecek pikniğin zeminini hazırlamaya. Pikniğe gidileceği karara bağlanır bağlanmaz, haber yıldınm hızıyla tüm mahalleye yayılır, en çok da biz çocuklan sevindirirdi. Mahalleli titiz bir iş bölümü gerektiren piknik organizasyonunun altından her yıl başan ile kalkar, ancak birçok yemeğin bayatlamaması ve lezzetini kaybetmemesi için genellikle son geceye bırakılan hazırhklar, yoğun bir telaşa yol açardı piknik arifesinde. Evden eve koşuşturan kadınlar. "Anacım bizde kalmamış sizde varsa biraz.-" diye başlayan cümlelerle eksik tamamlar ve üzerlerine düşen yemeği hazırlardı. telaş içinde. Mahallenin erkekleri "nereden çıkarttınız yine bu piknik işini" diye söylenirken. tavla pullannın eksik olup olmadığını kontrol eder, bir sonraki gün kimin ne kadar rakı getireceğinin hesabını yaparlardı buzdolabının önünde. biraz önce bakkal Fehmi'den aldıklan rakı şişesine bakarken. Sabahın köründe, balık istifi doluşruğumuz kamyon bizi mahallemizden hiç de uzak olmayan Sultan Suyu'na götürür ve kum boşaltır gibi dökerdi çimenlerin üzerine. Mangallar yakılır, kavunlar, karpuzlar, rakılar dereye konur, yaygılar serilir. kadınlar yemenilerini sıkıp işe koyulurken, erkekler çizgili pijamalannın üzerine giydikleri delıkli atletleriyle yavaş yavaş yatay duruma geçerdi. Sıra yemek faslına gelince muhakkak bir şeylerin unutulduğunun farkına vanlır. "Evden çıkmadan ben söyletnemiş miydim sana—" diye başlayan küçük çaph aile kavgalan yaşanır, "Aman canım bugünlük de öyte oiuversin sıkma\ alım canınua, eğfenmeye geklik şurada" nidalanyla olay geçiştirilir, eşlerin sessizce bakışarak akşama erteledikleri kavga, o an için de olsa, bertaraf edilmiş olurdu. Kurulan salıncaklann kopması, göbeklerini hoplata hoplata oğullanyla top oynayan babalarla, kızlanyla ip atlayan anneleri ayak bileklerini burkmalan, sofraya gelen toplar yüzünden tokatlanan yaramazlar, yan tarafta Istanbul'un bilmem neresinden gelenlerle kurulan dostluklar ve karşılıklı yiyecek ikramlan; o günlerin, bende kalan tozlu resimleri. Tiergarten'de piknik yapanlann damağında da böyle tatlar kalmış olmalı ki yetmişli yıllann başlamasıyla, ilk kez, Berlin'in bu bölgesinde görülmüş "yabancdann mangaUarT daha önce çimlerin üzennde top bile oynayamayan Almanlann ağızlannı bir kanş açık bırakarak. Her ne kadar burada karpuz soğutacak dere olmasa da, erkekler pijama yerine eşofman giyse de, salıncaklar kuruluyor, top oynanıyor, yemekler sunuluyor komşulara. 17. yüzyılda soylulann av alanı olan bu park, Tiergarten admı buradan alıyor. Türkçe söylemek gerekirse "Hayvan BahçesT diyebileceğimiz bu parkta bulunan. küçük göllerin, ağaçlann yer bulunamamışsa asfaltın karşısına seriliyor yaygılar ve ızgara kokulan genizlere dolarken, gözler ıraklara dalıyor hep. Berlin'e yolunuz düşerse Tiergarten'e bir uğrayın ve Alman sosislerinin tadma bakın. Unutmadan burada top kesen amcalar da yok. Abeeku kafeste büyümeyecekJ J çeyegezmeyeçıkanu. Abeeku annesınınsırtına ya- ptşmış çevreye bakınırken annesi de keyifk fisOk atışnnyordu. Abeeku şanslı bir yavru, çûnkû HoUanda'nın Rotterdam kentindeki hayvanat bahçesinde ilk kez "goril adası" açıldı. GoriUer arük kafeslerden kurru- hıp Afrika'daki doğal ortamlanna vakın bir ortamda yaşamlannı sürdürecekler. (Fotoğraf: REUTERS) / 25. YILINDA TÜM YÖNLERİYLE KIBRIS BARIŞ HAREKATI / CUMHURRAŞKANI RAUF DENKTAŞ'TAN KIBRIS DEĞERLENDİRMELERİ • CMUK YASA TASARISI'NA KİMLHt, IMEDEIM TEPKİ GÖSTERİYOR? • SONUÇLAR AREFESİNDE DORUKTAKİLER 9 8 • İSLAMİ DEVRİMİN 10. YILINDA SUDAN İZLENİMLERİ / MUSA KART'IN ÇİZGİLERİ Nokta Dergısı internet Web Adresi: http. www.medyatexi.com.nokta Nokta Dergisi. E-Mail Adresi: rakia@ medya".ext com ^ SORGUNASLİYEHUKUK AHKEMESİ'NDEN 1999'79Esas. Davacısı K.H. davalılan Haydar Ali Durusoy ve Sevim Durusoy (Ekmekçi) olan ka- yıt iptalı davasmın mahkememizde yapılan duruşmasının verilen ara karan gereğince; Sorgun ilçesi Bahadın kasabasından Hüseyin oğlu 1969 doğumlu Haydar Ali Duru- soy ile tbrahim kızı 1971 doğumlu Sevim Durusoy (Ekmekçi) ikinci evülik yaptığını ikinci evliliğin iptalini C. SavcılığYnca istendiğini davalılara tüm aramalara rağmen da- va dilekçesinin tebliğ edilemediğinden 7201 sayılı kanunun 29 ve müteakip maddeleri gereğince ilan tarihinden itibaren dava dilekçesinin tebliğ edilmiş sayılacağını Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1999/79 esas sayılı dava dosyasının duruşması 19.8.1999 tarihine saat 10'a kadar müracaat etmesi, gelmediği ya da kendisini vekille ternsil ettirmediğinde dava dilekçesinin tebliğ edilmiş sayılacağı ve karar verileceği ila- nen tebliğ olunur. Basın: 33830 ÇANİCRA DAİRESİ'NDEN DAVET KÂĞIDI DosyaNo: 1998/1235 1- Alacaklının adı, soyadı: Ali Can vek. Av. Ali Yonar, 2- Borçlunun adı, soyadı: Şük- rü Demir, Vaiz Mustafa Sok. No: 11 Çan, 3- Haczin yapıldığı gün: 4.12.1998. Icra ve Iflâs Kanunu'nun 102. maddesine tevfıkan yapılan haciz sırasmda kendiniz veya Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebellüğe yetkili kimse hazır bulunmadığından işbu kâğıdın tebliğ tarihinden itibaren adı geçen kanunun 103. maddesi gereğince üç gün içinde haciz tutanağını tetkik ve bir diyeceğiniz varsa bildirmeniz için icra dairesi- ne başvurmanız tebliğ olunur (*). Çan Atatürk Mah. Inkılap Cad. 38 ada, 15 parselde kayıtlı taşınmazın üzerine haciz konulmuştur. (•) Evvelce haciz vazedenlerle borçlular dahi yeni iştirak ve ilaveler kendılerine bil- dirilmek üzere 103'üncü madde mucibince davet olunurlar. Basın: 29869 NALLIHAN ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1999/279 Davacı Ali Ideci vekili Av. Nuran Koçyiğit tarafmdan davalı Ayşe tdecı aleyhine mahkememize açtığı boşanma davası gereğince; Kazım kızı Fatma'dan olma, 1955 doğumlu Ayşe ldeci'ye bildirdiğı adreslerde teb- ligat yapılamamış ve tebligata yarar adresi tüm aramalara rağmen bulunamamıştır. Mahkememizde 21.9.1999 tarihinde yapılacak duruşmaya davalı Ayşe Ideci'nin bizzat katılması veya kendisini vekille temsil ettirmemesi durumunda yokluğunda davaya de- vam edileceğı ve karar verileceği, duruşma günü yerine geçmek üzere ılanen tebliğ olu- nur. 6.7.1999 Basın: 33736 Kediler ve Aslanlar Ceket düğmelerinin ne işe yaradığını biliyor musunuz? Elbette ceketi iliklemeye yarar. Başka?.. Önemli bir işlevi daha vardır düğmelerin. Saygı gösterisi yapmaya yarar. Dahası. yağcılık için birebirdir. Son zamanlarda Rusya ve Türkiye bürokrasisiyle, irili-ufaklı yöneticilerle, gülücüklerinde soğuk resmi damgalar taşıyan insanlarla sıkça bir araya gelmek zorunda kaldım. Beni bunaltan bazı izlenimlerimi kâğıda döküp rahatlamak geldi içimdem. Düğmelere dönelün. Şefınize saygı gösterisinde bulunmanız için ideal bir araçtır ceketinizin düğmeleri. Hatta düğmeleriniz ilikliyse bile, şefîniz gelirken bozuntuya vermeden bir kez daha ilikliyormuş gibi yapın onlan. Ve ellerinizi düğmelerin üzerinde birleştirin. Ellerinizin. yerçekimi doğrultusunda pervasızca aşagı sarkması veya şefinizin göremeyeceği biçimde durması iyiye işaret değildir. Hele cebinize sokmaruz, düello daveti ile eşdeğerdir. Onlan yumuşak bir biçimde karnınızın üstünde birleştiımekle. şefinize, "Bakın işte eUerim, benden size zarar getanez beyim" mesajını başanyla vermiş olursunuz. Başmızı da bu harekete uygun olarak yana veya öne eğmenizde yarar vardır. Aynca şefinizden daha uzun boyİuysanız, bir de hafif kambur yapıp kısalmaya çalışmanız gerekir. Tabii, en önemlisi gözleriniz. Daha doğrusu bakışınız. Şefiniz konuşurken bakışınızı olabildiğince yumuşatın. Teke tek konuşuyorsaniz, gözlerinizi sürekli ona dikip de meydan okuyormuş havası vermemek için sık sık yere bakın. Topluluk içindeyken, onun sözlerini, başınızı -onun bakışları tam sizin üzerinizden geçerken- hafifçe öne sallayarak destekleyin. Hatta şefiniz "babacan" tiplerdense ve cümlesinin sonunda özel olarak yavaşlayıp, son sözcüğü bulmakta güçlük çeker gibi yapıyorsa, hemen gerekli sözcüğü seçip, yumuşak ama onaylayan bir tonla - kendisine önerin. llişkinizde en can alıcı noktalardan biri de, şefinizin şaka yaptığı (ya da kendismin o kanıda olduğu) anlan iyi değerlendirme ustahğıdır. Hem onu desteklemek hem de çoğu kez karşısında iki büklüm duran bir kişi olarak bu ender rahatlama firsatını kullanmak için doyasıya gülün bu anlarda. MOSKOVA HAKAN AKSAY Ama ağzınızı çabuk toparlamasmı da bilin. Şefler yıhşıldardan hiç hoşlanmazlar çünkü. Klasik yağcılık yapmaktan kaçının. Oyle "haklısınız efendim" düzeyinde yağcılık yapanlar bir yere gelemezler. Değişik yöntemler bulun. Örneğin, şefin savunduğu görüşleri başka sözcüklere ve benzetmelerle ifade ederek onunla aynı cephede savaştığınızı gösterin. Hatta eğer uygun bir moment yakalayabilirseniz, şefin savunduğu fikirler yolunda her şeye hazır olduğunuzu, daha gerekirse bu uğurda ikincil konular üzerine şefle tartışmaktan bile çekinmeyeceğinizi dikkatli bir dille vurgulayın. Bu yöntem biraz risklidir gerçi. Ama verdi mi, çok iyi sonuç verir. Örneğin, içki masalannm mayışmış bakışlan arasında şahlanarak böyle bir numara deneyebilirsiniz. Şefi savunmak ansal bir tavır değil, yaşam tarzı ohnalıdır. Bu ilkeden yola çıkarak, şefm olmadığı yerde onu övmeye devam edin. Yerin kulağı vardır... Aslında yazdıkça yazasım geliyor bu kepazelikleri. Tavırlan öylesine aynı ki bu yağcılann. En yaşlı, torun torba sahibi, sert bakışlı tipler bile şeflerinin önünde kuzuya dönüyor. Az öhce kendisinin bir altındakiyle konuşurken aslanlar gibi kükreyen, şefin karşısında kedi gibi yumuşak bakıyor, Onun^ ^ kuyruğundan aynlmarriayj, gözüne çarpmayı ye girmeyi olağanüstü önemsiyor. Şefin beğenisini kazanan söz ve tavırlan, böylelerine tarifsiz bir yaşama sevinci veriyor. Şefin önünde yaptıkları bir hata ise, tersine, onlan derin acılara boğuyor; Çehov'un "Memurun Olümü"nde anlattığı zavalhdan beter oluyorlar. Belki benim anlamadığım bir şeyler var bu işin içinde. Belki bu konuya aşın takılarak bir kompİeks yaratıyonım kendime. Bilmiyorum. Ama böylelerine inat, ellerimi cebime sokup ceketimin düğmeleri açık dolaşarak. dünyanın bütün yağcılannı protesto etmek için hani (!) küçük planlar kurmaya itiyor beni duygulanm. Gerçi biliyorum, ben ne yaparsam yapayım, bir şey değişmeyecek. Aslanlann ve kedilerin oyunu hiçbir zaman bitmeyecek... İstinye'den En Taze Haberler Borsacı'da Bo^ac " W ^ l f c HAFTALIK EKONOMI DERGİSİ Borsacı SON PAKET BORSAYI NASIL ETKİLEYECEK DAYWUJ TÜKF1M SOCTÖm) B8(l£HG)E SÖYUŞi: KBVT YATHM SNH. MODÜRO MALANaKARAKAŞ BOSSA, HAZNEDAR ATEŞ TUĞLA, DOĞUŞ GRUBU, ÇİMENTAŞ, MUDURNU ERDEMİR, TÜPRAŞ, SELÇUK GIDA, OSMANLI BANKASI, KARDEMIR, DOĞUSAN, DARDANEL, DEMİRBANK "BORSADAKİ REHBERİNİZ"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle