Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7MAYIS1999CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Çizgili
fevrek
Canlılar doğat denge
içinde varlıklarını
sürdürüyor. Denge
bozuldukça canlı
türlerinin soyları
tehlikeye giriyor.
Soyları tükenmekte
olan canlıların
korunması gerekiyor.
Buraya kadar tamam.
Ancak bir de, bazı
canlılardan
korunulması
gerekiyor. Çizgili
levrek gibi!
Türkiye'nin sularında
bulunmayan çizgili
levreğin, GAP
bölgesindeki
barajlarda
üretilmesi
planlanıyor.
Bilimsel adıyla
Morone Saxattlis'in
Morene Chrysops'la
çaprazlaması sonucu
üretilen çizgili levrek,
girdiği ortamda başka
canlılara yaşam hakkı
tanımıyor. Ağ
kafeslerin içinde
yetiştirileceği
söylense de baraj
sulanna karışacak
birkaç çizgili levreğin,
kısa sürede ortalığı
kasıp kavuracak
"koloni"yi kuracağı
biliniyor. Türkiye'ye
çizgili levreği
getirerek, GAP
bölgesindeki baraj
göllerini kendi
çiftliğine çevirmeyi
planlayan sermayeye
dur denmesi
gerekiyor!
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Eiektronk posta: som@posta.cumhunyetconi.tr
- DYP'de muhalifler Tansu
Çiller'e hesap sormuş...
"Seçim faturasını kredi
kartıvla ödemesini
istemislerdir!"
ugün Cumhuriyet gazetesinin 75. kuruluş
yılı... Cumhuriyet, Türkiye'nin en saygın ve
en güçlü gazetesi. Saygınlığını ilkelerin-
den, gücünü okurundan alan birgazete. Gü-
nümüz holding gazeteleri karşısında fakir kalsa da
gönlü zengin bir gazete!
Kurucusu ve başyazarı Yunus Nadi, gazetenin 23
Nisan 1924!
te yayın hayatına girmesini amaçlamış.
Fakat dönemin koşulları elvermemiş:
"Türkıye Cumhuriyeti'nin hakiki ve fiili kuruluşu 1920
nisanının 23'ünde gerçekleşmiştır. Gazetemizi 23 Ni-
san'ayetiştirmek, maddeden mümkün olmadı. Şim-
di görüyorum ki, bir başka açıdan bunda da hayır
ve isabet olmuştur."
Kaldı ki, 23 Nisan'ın da öncesi var. Yunus Nadi,
Istanbul'un işgali üzerine gazetesi "Yeni Gün"ü An-
kara'ya taşımış; Kurtuluş Savaşı'na "Anadolu'da
Yeni Gün'le katılmış. Cumhuriyet, TürkiyeCumhu-
riyeti gıbı cephelerden çıkıp gelmiş...
Cumhuriyet
Adını Mustafa Kemal Atatürk'un koyduğu Cum-
huriyet'in, 7 Mayıs 1924'teki ilk sayısının birinci say-
fasında yayımlanan imzasız yazı gazetenin çizgisi-
ni belirlemiş:
"Cumhuriyet'in siyasi programı isminden belli ol-
duğu gibi, onu yayımlayanların siyasi hayatları da
bellidir. Cumhuriyet Türkiye'de büyük kavgalarla el-
de edilmiş tanhi birsonuçtur. Biz, eldeedilen bu amaç
uğrunda fiilen çalışmış insanlanz."
"Cumhuriyet, memlekete mal olmuş bir fikirdir.
Biz onun temsilcisi ve koruyucusuyuz. Cumhuriyet,
ne hükümet ne de parti gazetesidir. Cumhuriyet sa-
dece cumhuriyetin, daha ilmi ve yaygın ifadesiyle
demokrasinin savunucusudur. Cumhuriyet ve demok-
rasi fikir ve esaslarını çiğneyen ve yıkan, yıkmaya
SESSlZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
çalışan her kuvvetle mücadele edecektir. Memleket-
te her anlamı ile gerçek bir demokrasi kurulması için
gazetemiz bütün varlığı ile çalışacaktır."
"Memlekette halkın halk tarafından halk için ida-
resi bizim idealimizdir. Ve biz yalnız bu idealin esi-
riyiz. Başka hiçbir kuvvetin değil."
"Bize göre gazete, sahiplerinin değil, okuyucunun
malıdır. Okuyucu her şeyden önce gazetesinde ta-
rafsız ve önyargılara göre yorumlanmamış haberler
görmek ister. Her sütunu okuyucunun sütunu ve
okuyucunun sayfasıdır."
"Haber sayfalarında gazeteci yalnız olaylan yaz-
mak ve tespit etmekle yetinmek zorundadır. Haber
sütununa kendi düşünce ve görüşlerini ekleyemez.
Gazetecinin düşünce ve görüşlerini bildirmeye yet-
kili olduğu sayfa, makale sayfasıdır ve gazete sa-
hiplerinin gazetede söz etmeye yetkili oldukları, an-
cak bu s'ayfadır."
lyi ki doğdun Cumhuriyet!
Imam Zîa Kavakci: Davaya sadik kaldim
TBMM'ye türbanı sokmakla görevli
Merve Kavakçı Abushanab'ın
Dallas'ta yaşayan ve Amerika'da
"Imam "lık yapan babası Yusuf Zia
Kavakci, Kuzey Teksas Islam
Cemaati'nin Internet'teki web
sayfasında "Amerika'da Bir Türk
Alimi: Gördüğüm Amerika ve
Duygulanm" başlığı altında
anılarını yayımlıyor. Zia Kavakci,
Amerika'ya yerleştikten üç yıl sonra
yazdığı anılarını, bazı kişilere ithaf
ederken, ruhunu şad ettiklerine de
bir mesaj gönderiyor. Türkçeye
uygun klavye bulamadığı için olsa
gerek Kavakci mesajında "Davaya
sadik kaldim" diyor. Türkiye'den
haberleşme adresi olarak "P.K. 692
Kızılay PTT'si Ankara" adresini
veren Zia Kavakci dolar karşılığı
okuttuğu anılanndan önce parasız
girilen bölümde şu kişilere ithafta
bulunuyor:
Firdevs Ablama. Mustafa
Dedeme, Tahir Dedeme,
Ibrahim Ethem Kayınpederime,
Eltf Nineme, hocalarım Terzi
Ahmet Topaloğlu na, Cevdet
Şimşek'e, Şaban Başak a. Bekir
Haki'ye, Hazmi Tura'ya, Mahir
Iz'e, Usküdari Ali Efendiye,
şerikim (ortağım) Mehmet
Topaloğlu'na, hayran
olduklarımdan Hadimli Musa
Kazım Efendiye, Hasib Efendiye,
Aziz Efendiye, Hacı Veyiszadeye,
hakikat aşıklarına, hak müdafilerine
gözü gönlü açık gençliğe."
PALAS PANDIRAS
Bir sözü bir sözünü tutmuyor...
Recai değil hercai Kutan!
Müfit Bozacı
GÖRÜŞ
Prof. Dr. HALUK ULMAN
Ne Yapmalı?
Bugün Türkiye'deki nüfu-
sun yüzde 70'i, 30 yaşın al-
tında. Bu, seçmenlerin
önemli bir bölümünün de
gençlerden oluşması demek-
tir. Benim uzun hocalık yılla-
rımda edindiğim izlenim,
gençlerin büyük çoğunluğu
öa Sosyal demoKrat eğilim-
ler taşıyor. Barış istiyor. fır-
sat eşitliği istiyor, paranın
değil bilginin ve yeteneöin
egemen olmasını istiyor. Tn-
san hak ve özgürlüklerıne
saygılı laik ve demokratik bir
toplum düzeni istiyor, birey-
ler ve böigeler arasında hak-
ça ve dengeli bir gelir dağı-
lımı istiyor. Vatandaşların tü-
münün kamu hizmetlerin-
den eşit yararlanmasını isti-
yor, sosyal adalet ve sosyal
güvenliğın sağlanmasını is-
tiyor. Bunların hepsi, CHP'nin
de savunduğu ilkelerdir. Ne
var ki CHP, genç kesimden
oy alamıyor. Değerli dostum,
kamu araştırmacısı, kıdem-
li CHP'li Tarhan Erdem'in
1977 yılında yaptığı bir ka-
muoyu yoklamasından,
gençlerin ancak yüzde 7.7'si-
nin CHP'ye oy vermek eğı-
liminde olduğu anlaşılıyor.
Neden? Çünkü partiye bu-
gün egemen olan "eski ku-
şaklar", "profesyonel politi-
kacı"dan gına getirmiş olan
gençler için çekici olmadığı
gibi. ister Baykalcı olsunlar
ister Baykal karşıtı. eski bi-
rikim ve ahşkanlıklarıyla on-
ların bu "genç toplum"un di-
lini anlamaktan ve konuş-
maktan, onun istem ve bek-
lentilerine yanıt verecek çö-
zümleri üretmek ve yansıt-
maktan çok uzaktıriar da on-
dan... O bakımdan, bir ön-
ceki yazımda da belırttiğim
gibi (bakınız: "Olmak ya da
Olmamak" Cumhuriyet, 1
Mayıs 1999, sh. 17) eğer
kendisine bir çeki düzen ver-
mek istiyorsa CHP'nin ilk
yapmasıgereken. "keramet-
lerikimden ve nereden men-
kulolursa olsun" bugüne ka-
dar partiyi yöneten ve ilk kay-
gıları, kımı Baykal'a sığına-
rak kimi Baykal'a çatarak
kendi siyasal varlıklarını sür-
dürmek olan eski "profes-
yonel" kadroları, "iktidarıyla,
muhalefetiyle, tümüyle ve bir
an önce değlştirmek", par-
tinin başına partiyi "genç-
leştirecek" ve/veya "gençle-
re açacak" insanları bulup
getirmek olmalıdır.
Unutmamak gerekir kı par-
ti içinde muhalefete soyu-
nanlarda. en az Baykal eki-
bi kadar "yıpranmış" isim-
lerdir. CHP'yi yeniden aya-
ğa kaldırmak, onu eski gü-
cünü ve etkinliğini kazandır-
mak, ancak, yönetimde
A'dan Z'ye kadar bir "yeni-
den yapılanma" ile olasıdır.
Bunu yapmanın da yalnız-
ca iki yolu vardır: Ya bilinme-
yenin getireceği bütün risk-
ler göze alınarak partınin ba-
şına "adı geçmiş kavgalara
ve başansızlıklara kanşma-
mış olan genç bir lider ve
genç bir yönetim kadrosu"
geçirilecekttr... Ya da bu gö;-
ze alınamıyorsa, "gençleş- *
me"ye bir "yumuşakgeçiş"
sağlanması için, partinin es-
kileri ıçınden, ama adı yıpran-
mamış, saygın bir "akil
adam", partiyi ilk fırsatta ye-
niden eskilere teslim ede-
cek bir "emanetçi" olarak
değil, oluşturacağı yeni lider
ve yönetim kadrosuna za-
manı gelince bırakmakla gö-
revlı bir "derleyip toparlayı-
cı", "yeniden yapılandıncı"
olarak, yanına alacağı öteki
saygın isimlerle birlikte gö-
reve çağrılacaktır.
Bu iki yoldan birini seç-
mek, kurultayın bileceği iş-
tir. Daha doğrusu öyle olma-
sı gerekir. Hiç kimse bu ko-
nuda kurultayı "ipotek" altı-
na almaya kalkışmamalıdır.
Ancak hangi yol seçilecek
olursa olsun, yeni isımlerın
parti örgütünden gelen, par-
tınin cefasını çekmiş, iyi gün-
de kötü günde parti bağlılı-
ğı konusunda sınav vermiş,
partiyi ve partiliyi tanıyan, kı-
sacası "parti kültürü "nesa-
hip isimlerolması gereği var-
dır. Bu tür insanlar CHP'de
vardır, yeter ki arayıp bul-
maya niyet olsun? CHP şim-
di böyle bir arayış içinde gö-
rünüyor, hiç kuşkum yok ki
örgüt bu arayış sonunda en
doğru yolu seçecek ve yeni
kadroları kendi içinden bu-
lup çıkaracaktır. Çünkü Tür-
kiye'de demokratik meka-
nizmaların en etkin olarak
işlediği tek parti, CHP'dir.
Baksanıza, seçimler son-
rasında hangi partide
CHP'deki gibi iç eleştiriler
yapılıyor? Hangisinde yeni
arayışlar gündeme geliyor?
Yenikdüşen hangi genel baş-
kan, mırın kırın edeceğine,
sorumlulukyüklenip Baykal
gibi görevinden ayrılıyor?
Ve gene baksanıza, han-
gi başka partide, genel mer-
kezin istemediği il başkan-
ları seçilebilmekte, seçildik-
leri yerde oturabilmekte, ge-
nel merkezin adayları liste
dışında kalırken genel mer-
kez karşıtları parti yöneti-
minde yer alabilmektedirler?
Başka hangi partide partili-
ler, partiden atılmak korku-
sunu taşımadan, parti yö-
netımıni kamuoyu önünde
açıkçaeleştirebilmekte, hat-
ta suçlayabilmektedirler?
CHP'nin büyüklüğü, işte bu-
radadır.
Hiç kuşkum yok ki bu bü-
yüklüğünü, önümüzdeki ku-
rultayda da gösterecektir.
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ
P
KtM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK behicakCn turk.net
ÇİZGlLÎK KÂMtL MASARACI
BULUT BEBEK NVRAYÇÎFTÇ!
Meclis'Ukt
türban hcmusu
yine. $32b
in işıyını
Sönd ürmüyonuz
Hvmeyni'yi dcste
tarihin en büyük
sp\ yanıg 3üş
İranlı so/cuJardan ibret
a/mayan
hii yaJ
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Mayıs
1 ^ ^ ^ ^ ^ .TWKE
LUSirANlA TKANSATLANr/G/ BATIfllLDI!.
1915'TE BU6ÜN,t.DÛNYA £AVA$t SÜREKKeN, LUSI774NIA YOLCU GEMİSİ
ATIAS OtCyAMUSU'NDA BATIR1LDİ. N£W YOac'TBN 1359 YOLCUYLA
UVERPOOL'A GİTMEKrE OIAAJ 32. BİN TDNU/K P£V
TRANSArLAMTİK,8U ABADA INSİl.7EB£'YE SAI/AÇ
MALZ&L4ESİ lf€ CEPHAHE YABD/M' GÖTÜeÜYOGpU.
İUGİLTEeE İL£ SAVAŞAAJVCTA OCAN ALMAA/YA'NIH
D£A/'Z KUVVETLEJZİNe Arr *U-2O' DENİZALTfSI, ÎR-
LANDA YAKINLAK/NPA, LUSITANIA'YA İKİ TOSPfL YOL-'
LAPIİ(ŞOLDA (*) İUC. VE(xx~) I'KMCİ 7ORPİU-ERİM ÇARP-
TI& Y£ZI £ÖST€IZl1ce?)1138 Kİ$İNİN ÖLDÛĞÛ Qz4'Ü . ^
AMERiKAU) OLJIY, AMEK/KA'MM SAVAŞA S'£ME£İ_
Hİ HAZIÜLAYAN NEPENL&2D&4 ı B/Bİ OIACAKTIIS..
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Beşyüz Yılda Bir
Demokrasi tarihimizi sayfa sayfa yaşadım yıllar bo-
yunca. Seçimler, mitingler, milletvekili, senatörler, ye-
min törenleri, yeminlerine ters düşenlerte çok ilginç
gözlemler, izlemler var belleğimde. Bu kez ekranda
izledim yemin törenini. Değışik ve çelişik duygularla.
Elbet düş kırıklığı da var. CHP ilk kez yer almıyor par-
lamerrtoda. Boşluğu ilk oturumda hıssediliyor. Türban-
lı FP'Iİ nedenıyle DSP'liler yalnız kalıyor ötekı partiler
arasında.
Merve Kavakçı genel kurula nasıl geldi, niçin en-
gellenmedı, yolunu kimler açtı sorularının şaşırtma-
cası bir yana, milletvekilleri de büyük şaşkınhk yarat-
tı. Böyle bir olay karşısında kürsüde ettikleri yemin doğ-
rultusunda bir tepki, bir davranış beklenir, değil mi?
Bu tepkiyi yalnız DSP gösterdi; Sayın Ecevit, devlet
adamlığı kişihğine yaraşır biçimde belirtti davranışını.
Merve Kavakçı'yı, ona yol açanları, kanat gerenleri de
sert bıçımde uyardı. DSP'Iİ miiletvekilleri de alkışlar
ye "dışan" sozlenyle anayasal görevlerini belirterek hay-
li çarpıcı bir tablo oluşturdu. Ancak DYP'li Kamer
Genç'ten başka hiçbir milletvekili katılmadı bu tepki-
ye. FP'lilerden beklenemez, ama DYP'liler, ANAP'lı-
lar, dahası, milletvekili Nesrin Ünal'ın türbanını çıka-
rarak yemin etmesi nedeniyle coşkuyla alkışlanma-
sına karşın MHP'liler de sessiz kaldı.
Yemin törenini izlemekten vazgeçtim, soluğu kon-
serde aldım. MEB salonunda. Güzel bir konser, Fin-
landıyalı ünlü vıyolonselist Arto Noras çalıyor, Ren-
gim Gökmen'ın yönettiğı Mılli Reasürans Oda Orkest-
rası eşliğinde. Usta bir yayla güzel bir yolculuk yapı-
yor başkentliler. Ben de ekranda izlediklerimi unutu-
yor, orkestranın kadın üyelerini seyrediyorum seygiy-
le. Hepsi açık yakalı, askılı elbiseler gıymiş, kimi ke-
man, kimi viyola çalıyor, laik cumhuriyetımizin, müzik
devriminin uzantısı olarak dikiliyor sahnede. Kökten-
dinciliği, karşı devrimciliği sahneleyenlere meydan
okuyor.
Konser arası ve sonrası müzikten politikaya dön-
dük yeniden. Merve olayının değişik yorumları yapı-
lıyor. Kimi, "Erbakan'ın öcü" diyor, Meclis'e gelemi-
yor, ama siyasal sahneyi dalgalandırıyor. FP'li bele-
diyelerin katrilyonluk yolsuzluklan nedeniyle günde-
mi çarpıtmak amacına bağlıyor bu olayı. Kimi, "yok-
lama" diye niteliyor.
Ne olursa olsun çirkin. çarpık bir olay yaşandı ye-
min töreninde. Giderek çarpılıyor. Burada altını çızmek
istediğim bir konu var Belli olaylar gazetelere, ekran-
lara yansıyınca ölçeğinı de, gerçeğını de yıtıriyor ki-
mi zaman. öte yandan, bu tür olaylara yeterinden
çok yer verildiğıni öne sürenler de var. Dahası, hiç yer
verilmemesini savunanlar... Haksız değiller. Ekranda
yer alan bir kışi, bir olay dizi fîlmlere dönüşüyor gide-
rek. Çizgisini yitiriyor, yanlış izlemlere de yol açabili-
yor. Uyarı ve duyarı niteliğini iyi düzenlemek gereki-
yor her şeyden önce. Yoksa gerçekler de çarpılıyor.
Daha önemhsı sağlıksız kamuoyu oluşuyor.
• • •
Sağlıksız kamuoyunun çok çarpıcı bir ömeği CHP'de
yaşandı değil mi? CHP'nin parlamento dışında kal-
masına üzülenler soruyor bunu. Önce barajı aşamaz
diye bir hava oluştu; yitik oylar doğrultusunda haber-
ler, yorumlaryayımlandı, sonra keskin bir dönüş, alan-
lardoldu taştı, CHP barajı delecek umudu yeşerdi, di-
yorlar ve ekliyorlar: Ama umut çabuk söndü, çünkü
o da bir aldatmaca. Seçmenler de aldandı, oylar FP'ye
gitmesin diye DSP'ye verildi, yorumunu yapıyorlar. Ge-
lecek seçimde oyları geri almaya hazırianıyorlar!
Geri mi alacaklar, daha çok mu yiticecekler? Tartış-
maya açık bir konu bu. Kuşkusuz CHP'liler de tartı-
şacak. Kurultay bu nedenle toplanıyor. Seçmeniyle,
tabanıyla bütünleşme umuduyla tüm sorunlan çöz-
meye, güçlenmeye, toplumdaki, Meclis'teki yerini al-
maya, umut vermeye hazırianıyor CHP'liler. Parti baş-
kanlığına ortak bir aday öngörüyor, bireysel çabalan
aşmayı amaçlıyor. Erdal Inönü'ye yapılan öneri de bu
yolda bir girişim bence.
Eski CHP'lilerden Ismail Hakkı Birier ile konuştuk
geçen akşam. CHP'nin tarihini yazanlardan biri. Tc-
kat il başkanı, parti meclisi üyesi, Tokat milletvekili,
genel sekreteryardımcısı ve devlet bakanı olarak bü-
yük emeği ve yüreğı var partide. Şimdi uzaktan izli-
yor olaylan, olağanüstü kurultayı da ızleyecek belki.
Geçmiş kurultaylardan söz ederken 1971 Aralıkayın-
da yapılan küçük kurultayı anımsattı bana. Kızılay'da
Türk-lş Salonu'nda toplanıyor. Başkanlık koltuğunda
(smet Paşa oturuyor. il başkanı, ıl temsilcisi ya da her
ilden bir kışının mutlaka konuşmasını istiyor. 67 ilin üye-
leri dokuz saat konuşuyor. "Şimdisıra bende", diyor,
Inönü. 12 Mart muhtırasından sonra CHP'de ve Tür-
kiye'de gelişen olaylann özetini yapıyor.
"- Şimdi beni iyi dinleyin", diyor sonra. "Her millet
başı derde girdiği zaman bir kurtancı çıkanr. Bu ba-
kımdan en velut millet Türk milletidir. (Salondan alkış-
largeliyor). Durun, daha sözlehmı bitirmedim. Bu ba-
kımdan en velut millet olan Türk milleti bile (sağ elini
ileri doğru uzatıp parmaklannı açarak) beşyüzyılda bir
kurtancı çıkanr. (Salonda sessızlik). iyi anlaşılmadı ga-
liba, tekrar ediyorum. Bu bakımdan en velut millet
olan Türk milleti bile beşyüz yılda bir kurtancı çıkanr.
Şimdimesele şudur Atatürk 1919'da Samsun'a çık-
tığına göre, dörtyüz yıl bir kurtancı gelmesini mi bek-
leyeceksiniz, yoksa sorunlara sizler birlikte çözüm
mü arayacaksınız? Kurtancı aramaktan, beklemekten
vazgeçiniz. Bu sözlerim sadece sizlere, Cumhuriyet
Halk Partililere değil, Türk milletınedir."
Bence mayıs kurultayı için de geçerli bu sözler.
Dahası, yalnız CHP'lilere değil, tüm partilere ve
hepimize!..
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAıN 1 2 3 4 5 6
SAĞA:
1/ Bir tür hamur
tatlısı. 2/ Birle-
şik bir şeyi oluş-
turan yalınç şey- 3
lerden her biri...
Kadifemsi bir
görünüş kazan-
dınlmışsıjırde- î>
risi.3/"Bırrüz- o
gâreserki — gi-
bi / El ayak şi- 7
şer" (CahitKü-
lebi)... ls\içre'de 8
birkanton. 4/lşa-
ret... Geceleyın 9
ateş çevTesinde
oynanan bir halk-oyunu.
5/ Manisa'mn bir ıIçesi...
Eylemlen olumsuz yap-
makta kullanılan ek. 6/
Tecriibeli, usta.. Klavye-
li bir çalgı. 7/ Değerli bir .
süs taşı... Asya'da bir ır-
mak. 8/ Temeli taklide 5
davanan sözsüz oyun...
Oyunda cezalı çocuk. 9/
Kirazdan yapılan bir cins
likör.
YUKARIDANAŞAĞI- n
YA: 1/ Baklavaya ben- 9
zer bir tûr hamur tatlısı. 2/ Ayağın üstündeki tümsek yer...
Bir tam seslik aralığm bir kesimini oluşturan çok küçük ara-
uk. 3/ Dûz ve ensiz kılıç... Çorak, verimsız toprak. 4/ Fazü
Hüsnü Dağlarca'nın bir şiir kitabı.. Gözleri görmeyen. 5/
Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez
duruma gelmesı. 6/ Bir gösterme sıfatı. Bir meyve... Söz-
cük turetrnek ya da sözcüğün görevını belırtmek için kulla-
nılan biçim vericı ses. II Asık suratlı... Asya'da bir çöl. 8/
Yahudilikte kullanılan kutsal bûyü zarlan ya da çubuklan...
01ta ya da tuzağa konulan yem. 9/ Parkınson hastaiığının baş-
lıca belirtisı olan, otomatiic hareket yeteneğınin kaybolması.