12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 1999 PAZAR OLıAYLAK Vİİ< [email protected] Kimsesizlerin Kimsesi Türkiye Cumhuriyeti Yekta GüngÖr Ö Z D E N Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Bajkan -Sevgili Ahmet Taner Kışlalı 'nın saygın anısına- \ A tatürk ulusalcılığı (milliyetçiligi) en çağ- daş Tiirk ulusalcılığı- dır ve en büyük Türk ulusalcısı da Ata- türk'tür! Ulusal Kurtu- luş Savaşı kahramanlan yaşamsal ol- mayan savaşa karşı, banşçı, başta top- rak bütünlüğü ülkesinin tüm kaynak- lanm, varlıklannı, insanlık değerleri- ni, dilini, kültürünü, koruyucu, öbür uluslarla dayanışma içinde ulusunun öz- gün ve beürgın niteliklerini güçlendi- rici, "tam bağımsızlık" ilkesi temelin- de özgürlük ve ulusal egemenlikle do- kunan uygarlığı, toplumsal gönenci. erinci, tasada, kıvançta birlikteliği amaç- layan üstün bir anlayışla "kimsesizie- rin kimsesi Türkiye Cumhuriyeti"ni kurmuşlardır. 2 ICasım I922'de TBMM'nin 308 sayılı karanyla salta- nat yıkılarak (teokratik monarşiye) din- sel ağırlıklı kişisel yönetime son veril- miştir. Cumhuriyet, 20 Ocak 1921 gûn- lü anayasanın "Egemenük, bağsız-ko- şulsuz ulusundur. V önetim biçimi, hal- km geleceğini kendisinin beürleyip yö- netmesi ilkesine dayanır" açıklıgıru içe- ren l. maddesınde 20 Ekim 1923 gün- lü, 364 sayılı yasayla yapılan değişik- iikle "Türkiye devietinin hükümet bt- çimi, cumhuriyettir" eklemesiyle ya- şama geçmiştir. 1924, 1961 ve 1982 Anayasalan'nda devlet biçimi-tûrû, adı olmuştur (madde 1). Yüce Atatürk, her yurttaşın önce- likle okuması gereken 1927'deki Bü- yük Söylev'inde kurtuluş ve kuruluş ev- relerini anlatırken "Cumhuriyetsözcû- ğiinü söylemekten çekinenlere, cum- huriyeti doğduğu gün boğmak isteyen- lere, inanç sömürüsü yapanlara, ileri- ci olduklan izlenimi vermeye çahşan- lara, gizii amaçnlara, bügi,yenitikve ıry- gartık düşmanlanyla bağnaztık ve ay- mazhğa" değindikten sonra "_ulusal varlıgı sona ermiş sanılan bâyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığı- nı, bilim ve tekniğin en son ilketerine da- yanan. ulusal ve çağdaş bir devtetin na- sd kurulduğunu anlatmaya çaüstım, Bugün ulaştjğımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımJann yaratrjğı uyanıklığın ve bu kutsal yurdun her köşesini sulayan kanlann karşıhğıdır. Bu sonucu, Türkgençuğinegüvenle bı- rakıyonım" diyerek Türk bağımsızlı- ğını, Türk Curnhuriyetini sonsuza de- ğin korumak ve savunmak görevini kendini genç bilen her Türk yurttaşı- na vermiştir. Kimilerinin yanılgılarla, bilgisizlik- ten kaynaklanan yanlış anlatımlarla, özel amaçla, yıkıcı-bölücü, düşünce ve inanç sömürücüsü yandaşlığıyla, saplantı ve sapkınlık belirtisi savlarla, sözde ilerici ve demokratlıkla, göste- riş düşkünlüğüyie sergilenen usdışı, hukukdışı, gerçekdışı yaklaşım ve eleş- tiriler "TemeH Türk kahramanhğı ve yüksek Türk küMürû olan" cumhuri- yetin "erdem" sayılmasını engelleye- mez. Kişisel aymazlıkla bağnazlığın, toplumsal bozulmayla yozlaşmanın kı- nanarak izlenen çelişkileri, tutarsızhk ve aykınlıklan bir temel, dayanak ve öz olan cumhuriyet dizgesini (sistemi- ni) değil, ona ışlerlik kazandırması, onu gercek kıbnası gereken yönetim du- rumunu, düzeni ilgilendirir. Siyasal yaşamm karmaşıklığından yararlana- rak cumhuriyetin yönetiminde göreve getirilenler, organlann başına oturan- lar, oturtulanlar, yaraşmadıklan kat- larda kalmak için ödünler vererek top- lumsal banşı bozup bu yolla ulusal da- yanışmayı ancak doğal yıkımlarda anımsatanlar, değişmeyen ve değişti- rilemeyenler sorumludur. Parada değer düşürümü (devalüas- yon), paranın değer yitirip fiyat yük- selmesi (enflasyon) olmadan, paramız dolara eşitken, ulusallaştırma (milli- leştirme) yapılırken, Osmanlı borçla- n ödenirken, anayurdumuz demirağlar- la örülüp Türkiye'nin her yerinde ba- ymdırlık çalışmalan hızla yürürken. sanayide, tanmda, ekonomide, eğitim- de, toplum yaşamında, büyük atıhm- lar gerçekleşirken hepsine kaynak-da- yanak olan cumhuriyetin biryapı ve bi- çim olumsuzluğu söz konusu değildi. Olumsuzluk, 1950'den önce Köy Ens- titülerinin, sonra halkevlerinin, halko- dalannın kapatılmasıyla başlamış, ge- ncilığın okşanıp şımartılması, özellik- le 1980 sonrasuıdadeğerler sömürüsü, aynhkçıhk, bölücülük ve köşedönü- cülüğün anlamsız hoşgörüyle destek- Ienmesi sonucu hızlanmıştır. Yapay so- nınlar, gereksiz taruşmalar özü unut- turmuş, bilınçli savsaklamalar ve kö- tülüklerle, bilgiçlik ve özgürlükçülük gösterileriyle, alınü ve çalıntılarla, ak- tarma ve saptırmalarla cumhuriyete, kuruculanna, demokratik, laik, sosyal ve hukuksal niteliklenne saldınlmıştır. Cumhuriyeti demokrasiye karşıtmış gösterme, kavram kargaşası ve düşün- ce bulanıklığı yaratma çabalanna gi- rişen türediler; ırkçılıktan şeriatçılığa kayıp kimi kopyacı, koşullanmış, ön- yargılı, uyduluğa soyunmuş sözde top- lumbilimcilere dayanarak yeni Sevr'ci yabancılardan destek alan ve onlara sığınan, terbiyeyi unutan, taşlaşmış, tutucu, çıkan için ilericiler arasında yer arayan eski faşistler, gericiliğin çı- ğırtkanı yaygaracılann beyinleri pas- lı, yürekleri küflüdür. Ulusal varlığımızın nedeni ve ya- şam felsefemiz ilkelerle Türkiye aydın- lanmasının kaynağı olan, Türkiye'miz- le özdeşleşerek kurumlaşan, Türk dev- riminin önderi, Atatürk "medeni bilgj- ler" adıyla yayımlanan yapıtta 53 kez gündeme getirerek demokrasinin de- ğişik alanlarda aynntılı açıklamalan- nı yapmıştır. Evrensel kişilikli bu bü- yük insanla övünüp ona yaraşır olma çabasıyla yaşamımızı düzenleyeceği- mize, giderek yoğunlaşan saldınlar, ta- rikat-şeriat kollaması ve kadrolaşma- sıyla düştüğümüz açmazı, sözlerimde hiçbir sakınca bulunmayan hekim ge- neral üzerinden silahlı kuvvetleri yıp- ratma budalalıklannı nasıl kınadığı- mızı düşünelim. (Devamıyarın) EVET/HAYIR OKTAY AKBAL TBMM BiP Dergâh mıtfip? "Hiç kimse, milletin irade- sinin tecelligâhı olan bu der- gâha, bu tecelligâha gölge düşüremez." ANAP'lı Yılmaz Karako- yuntu, DGM Başsavcısı Vu- ral Savaş'ı kınayan konuşma- sında böyle dedı. Önce, TBMM niye bir der- gâh olsun? 'Dergâh'm sözJük- teki anlamı, "Tarikattan olan- ların barındıkları, ibadet ve törenler yaptıkları yer, yani takke..." Bugünkü TBMM'de hangi ibadet yapılıyor diye sormaz mıanız? Parîamento ibadet yeri midir? Yoksa bir ülkenin, hem de demokrasi adı altında yönetildiği, bir ulu- sun kendi yazgısına egemen olduğu bir saygın topluluk mu? Evet, dönüp dolaşıp her işin başı sonu parlamentoya dayanır. Halkın özgür oyla- nyla oluşmuş bir Meclis'e... Ama bugün TBMM üyele- rinin halkımız tarafından se- çildiği söylenebilir mi? Ön- seçimsiz, parti liderlerinin te- peden atamasıyla milletve- kili seçilen kişiler acaba mil- letin temsilcileri sayılabilir mi? Olsa olsa, Karakoyunlu'nun dediği gibi, bir dergâhın, bir tekkenin üyeleridirler! Vural Savaş, birTC yurtta- şı olarak açık açık 'can gü- venliği tehlikede olan bir Türk vatandaşı' olarak konuşuyor; "Çok geç olmadan cumhu- riyete sahip çıkın " diyor. Bu- nun yanıtı, Savaş'a kızmak mıdır? Savaş'ı ağır sözlerle eleştirmek midir? Bu ülkede adaletin egemen olmasını is- teyenleri suçlamak mıdır? TBMM'deki partilerin ön- de gelen liderleri, kürsüde konuşanlan nedense birden kendilerini öfkeye kaptırdılar! Meclis'in öneminden, vaz- geçilmezliğinden söz etme- ye başladılar, "Egemenlik ulu- sundur" diye bir levha asılı- dır Meclis'te... Bunu, halkın değil, Meclis'in egemenliği sanıyorlar. Halk, vekillerini kendisi seçmezse, milletve- kili diye tepeden atananlann oluşturdugu yer elbet bir çe- şit dergâh olacaktır. Cumhuriyeti korumak ve kollamak en baştaTBMM'ye düşen bir görevdir. Atatürk, "Ordudan önce Meclis" de- memiş miydi? Hepimiz TBMM'ye güvenmek isteriz. Ama ne yazık ki, halkımızın en az güvendiği kurum, partiler ve siyaset adamlarıdıri Ka- mu araştırmalannda Silahlı Kuvvetler en büyük güven kaynağı sayıfıyorsa bunun bir anlamı yok mu? Başsavcı Savaş laik cum- huriyeti savunmak için ken- di yaşamını tehlikeye atıyor, adafete karşı direnen FP'li milletvekillerine karşı görevi- ni y6rine getirmesi önlenen Nuh Mete Yüksel'i savunu- yor. Yargrtay Başsavcısı Savaş, "tarihe birnot" adını verdiği açıklamasında, "devletin di- ni kurallara göre düzenlene- meyeceğini öngören anaya- sanın 24. maddesinin son fıkrasının yeniden gözden geçirilmesi amacıyla Türk Ceza Yasası'na 163. mad- deye benzer bir hükme ge- rek duyulduğunu" bildiriyor. Önemli olan nedir? Yanlış bir demokrasi anlayışıyla din sömürücülerine tanınan bu özgürlüğün devletin temel il- kelerine ters düştüğünü, ya- salardaki eksikliğin şeriatçı- lara yaradığını, bu eksikliğin ortadan kaldınlmasını istiyor. Hükümet, Meclis'teki par- ti gruplan bu önemli uyan- dan ders alacaklar mı, yok- sa körcesine bir gidişi hâlâ görmezlikten mi gelecekler? Olüm listesine alınmış, yaşa- mını tehlikede gören bir hu- kuk adamından geten bu uya- rı dikkate alınmazsa, daha çok cinayet, daha çok bom- balı kıyım yaşayacağız demektir! Çeviri Uğraşı Prof. Dr. Necdet ADABAĞDTCF,Ankom D önemın Milli Eğitım Bakanı Hasan Âli Yücd, 23 Haziran 1941 'de bakanlığının yayım- ladığı kitaplara yazdığı ön- sözde, çeviri uğraşını "bir mffletin, diğermiDetleredebiyatmı kendi di- linde, daha doğnısu kendi idrakinde tek- rar etmesi; zekâ veanlama kudretinio eser- ler nispetinde arttırması, canlandırması ve yeniden yaratmasT olarak tanımlamış ve bu anlayışla yapılacak çeviriierin toplum kalkınmasındakı payının önemini vurgular- ken, çagdaşlık fıkrinin ekinler (kültürler) arasındaki ahşveriş yoluyla yaygınlaşaca- ğını dile getirmek istemiştir. O yıllarda ve daha sonra yapılan çeviri- ler okumuş ve o çevirilerie yaşamış herkes, karşılaştığı her sonınu büyük bir hoşgörü ve çizgi ötesi bir yaklaşımla çözmek bece- risini göstermiş olduğunu yadsıyamaz. Çünkü okuduğu her kıtapta her inanca, her düşünceye, her anlayışa saygılı olmayı öğ- renmiş ve evrenseli yakalamanın tek koşu- lunun insan hak ve özgüriüklerine önem ver- mekten geçtiğini ögütleyen saptamalar ya- kalamıştır. Aynca siyasal ve toplumsal çıkmazlar- la boğuşan, günlük gerçeği göğüslemekten yorgun insan, dünyaca ünlü düş gezginle- rinin arkasına takılarak avunmuş ya da ya- şamın getirdiği zorlukları aşmanın yolla- nnı yazınsal örneklerde bulgulamak firsa- tını sağlamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı Dün- ya Klasikleri'nin çevirisi, yeni kurulan bir cumhuriyet çocukian için bu açılardan önem taşımaktaydı. Yaşanmışdeneyimler- den ders ahnmasının yararlanna inanan Atatürk Türkiyesi'nin bugünkü kuşaklan o geleneğı sürdürmüş, çeviri uğraşuun ka- zanımlmannı gözardı etmeyerek yogun bir etkinlik içine girmiştir. Bunun en somut örneklerinden biri de, Dante Aüghieri'nin (1265-1321) Üahi Ko- medi'sinin çevirisidir. tnsanlık Komedisi demesi daha mı doğru olurdu acaba? Ger- çekte bir insanlık komedisiydi anlatbkla- n. Niçin Komedi dedığini anlıyoruz. Çün- kü sıkmtılı ve acı veren birbaşlangıçtan (Ce- hennem) neşeli ve keyifli bir sona (Cennet) ulaşan bir süreci yaşamıştır Dante bu ya- pıtında. Aynca bilıyoruz ki "görkemli'' bi- çem olarak adlan- dırdığı tragko biçemde değil, vasat ya da comico diye adlandırdı- ğı, bir başka deyışle, grotesk ve basit ton- la seçkin tonlann bir kanşırru olan bir bi- çemde yazılmış olmasından ötürüdür ki şair bu adı takmıştır yapıtına. llahi sözü ise dinsel bir izleği işlemesinden çok, yapıtın seçkinliğini ve yüceliğini göstermeye yö- nelik olarak daha sonra başkalan tarafın- dan konulmuş bir addır. İlahi Komedi'nin ilk çevirisini Feridun Timur yapmıştı. O bir tıp doktoruydu ve doktoriuk yapmıyor, çevirmenlik yapıyor- du sanki. Milli Eğitim Bakanlığı Dünya Klasikleri dizisinde yer alan çevirilerin iyi- sini ya da kötüsünü taröşmadan, çevirmen- lerinin anısı önünde saygıyla eğilmek ge- rektiğine inanıyorum. Oysa bu son zaman- larda tlahi Komedi'nin yeni bir çevirisini okuyorum. Oğlak Yayınlan'ndan çıkan bu çeviriyi Rekin Teksoy yapmış. Güzel bir çe- viri. Yorumsal olmaktan uzak, güzel Türk- çemizin tüm olanaklannı ustaca kullana- rak 'dilimizde en güzel nasıl söylenir'in yol- larını aramış, kendi içinde bir tını, bir ses yakalayarak çevirisine akıcıiık kazandırmış- tır. Yaptığı çeviri sağlam bir çeviri olmuş. Ancak şairin, insanın içini ürperten, tüy- lerini diken diken eden duyarlılık, içtenlik ve duygusallığını taşıyan dizelerinin, taş- kmlık ve öfkesinin, üzünç ve sevincinin kimi zaman gerektiği biçimde yansıtılma- dığı kanısı uyanmıştır bizde. Yer yer kuru ve teknik bir çeviri gibi görünmesine kar- şm esnek ve içe sinen bir anlatım biçimi yakalamış olan çevirmen, insanı zora koş- mayan, kolay anlaşılır bir biçem kullan- mıştır. Kutlanm kendisini. Yurdumuzdaki etkin çeviri uğraşına kar- şın ttalyan yazınından henüz çok az klasik yapıtdilimizekazandınlmıştır. Bunlardan biri de, bir başka dev şairin, Giacomo Le- opardi'nin Şarküar'ıdır. Gündoğan Yayın- lan arasmdan çıkan yapıtı bu satırlann ya- zan dilimize kazandırmıştı. Ne ki, cevir- meninin medyatik kişilikten yoksun adın- dan ötürû kitap çok satmasına karşın faz- laca ses getirmedi sanki. Oysa bu nedenle geçen yıl üç kez ltal- ya'ya çağnlı olarak giden çevirmen, ora- da şairle ilgilı hazırlanmakta olan bir seç- kiye uzun bir deneme-öykü ile katkıda bu- lunmuş ve şairin doğduğu Recanati kentin- de düzenlenen bir uluslararası kongrede, şa- irin güzel bir şiirini, ter döktüğü kütüpha- nesınin duvannın arka yüzündeki bir salon- da Türkçe okumak mutluluğunu yaşamış- tır. İnsanın kendinden söz etmesi hoş de- ğil, biliyonım. Ama Türk okurlannın bunlan da bilme- ye hakkı olduğuna inanıyorum. PENCERE Mürteci, Müslümamn Başına BelaL. Kapı çalındı. Evdekiler açtılar. Bu saatte kim ola?.. Seslendiler - Sizi istiyorlar!.. Bir genç. Elinde naylon bir torba. Kargo servi- sindenmiş. Adımı soruyor, kimliğimi istiyor, nay- lon zarf bana yollanmış... Akhma Prof. Bahriye Uçok geliyor, postayla gön- derilen paketi açarken havaya uçmamış mıydı?.. Ne hallere düştük!.. Gülüyorum... Büyük zarfı açtım, içinden bir kitap çıktı, ama, ne kitap!.. Bir de CD... Bedava mı bunlar?.. Elbette!.. • Kitabın kapağında ne yazryor "Çocuklar Danvin Yalan Söyledi!" Ne renkler, altın yaldızlı başlıklar, kuşe kâğıt, bal dök yala!.. Teknolojinin son harikasıL Kitabın albenisinediyecekyok!.. Tam profesyonel işi!.. Ya CD'nin üstünde ne yazıyor: "Evrim Aldatmacası" Meğer diskte, tümü renkli binlerce sayfalık ki- taplar "interaktif düzenekle" sunüuyormuşl.. Ço- cuk nasıl baştan çıkmasın?.. Bütün bunlar para- sız!.. Bol irtica propagandası!.. Peki, değirmenin suyu nereden geliyor?.. • Irticanın parasal kaynağına ilişkin aynntılı bilgi- lervarmı?.. Bir gazete yıllardan beri her gün nasıl bedava dağıtılabilir?.. Bir gün değil, beş gün değil, beş ay değil, beş yıl değil; 150 bin liradan 200 bin gazeteyi her gün bedava dağıtan mürtecinin parasal gücünü kim nasıl hesaplayacak?.. Lüks baskılı kitaplarla pa- halı CD'leri kapı kapı bedava dağıtan yobazın ce- binden çıkan parayı kim sağlıyor?.. Adamlar bü- tün bunlan babalannın hayrına mı yapıyorlar?.. Irticacının akçalı kaynağını arayan soran yetki- li yok mu?.. • Sanınm politikacı tırlattı, koalisyon üşüttü, dev- let kafayı yemek üzere, Merve Kavakçı uçtu uça- cak... Bu bayan Amerikan vatandaşıyken kimliğini gizleyip Meclis'e girdi; başında türban, Genel Ku- rul'da olay çıkardı; vatandaşhktan atıldıktan son- ra da -gazetelerin yazdığına göre- 'hülle yaparak' yurttaşlığa geri dönmek yöntemine başvurmuş; Sıvaslı bir işadamı ile nikâhlanıp muradına ermek istiyormuş... Meclis, partiler, medya, devlet, yargı, bu bayan- la biriikte hop oturup hop kalkıyor; Merve bir numaralı sorunumuz... Irticaya aşkolsun!.. Koskoca demokrasi davasını türban ile Merve'ye bağlamak, hem siyaset, hem marifet... • Mürteci Bektaşi'yi yakalamış: -Sen Müslüman'mısırı?.. ' - Elhamdülillah.. - Ne zamandan beri?.. - Kalûbeladan beri.. - Kalûbela ne demek?.. Bektaşi herife bakmış: - Ulan, demiş, kalû ben, bela da sen!.. Mürteci, Müslümanın başına bela!.. İLAN TC KIRIKKALEİŞ MAHKEMESt HÂKİMUĞİ'NDEN 1993/3 E. Davacı SSK Genel Müdûrlüğü vekili tarafından davalı Ak Elmas AŞ aleyhine açılan rûcuan alacak davasının davahlar Ak Elmas Yönetim Kurulu üyelerinden 110.606.927.93 TL kurum zarannın tahsilıne ka- rar verilmesini talep ettiği ve davahlar Aslan Teki, Esat Teki, Ziya Tûr- koğlu, Şefik Kaplan ve Muammer Ğ>nder'den Ziya Tûrkoğlu, Şefik Kaplan ve Muammer Önder'e bilınen Hoday köyû adreslerine dava di- lekçesi ve duruşma günû tebliğe çıkanlmış, bila tebliğ iade edilmiş ol- duğundan; Yukanda adresi belirtilen davalılara adresinin meçhul kaldığı anla- şıldığından bu defa yukanda belirtilen hususun ilanen tebliğine karar verilmış olduğundan dumşmanın atılı bulundugu 18.11.1999 günü sa- at 09.20'de davahlar Ziya Tûrkoğlu, Şefik Kaplan ve Muammer Ön- der'in mahkememizde hazır bulunması veya kendisini kanuni bir ve- kille temsil ettirmesi, gelmediği takdirde HUMK'nin 377 ve 213 mad- deleri uyannca tahkikata ve yargılamaya yokluğunda devam olunaca- gı, dava dilekçesi ve davetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 52475 T.C. ANKARA GAYRİMENKUL SATIŞ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN KIYMET TAKDtR RAPORUNUN İLANEN TEBLİĞİ DosyaNo: 1999/107 l.Ş. Ankara, 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 16.11.1994 tarih ve 1990/2289 esas, 1994/860 karar sayılı ilamı geregince satıimak suretıyle hissedarlar arasındaki ortaklığın gidenlmesine karar verılen Ankara, Altındag ilçesi, Solfasol Mahal- lesı'nde kain taşınmazlann satışma ilişkin olarak yapılan takip nedeniyle; Taşınmazlann satışa esas kıymet takdirleri yapılmış olup. bilirkişilerce tanzim olunan 29.9.1999 tarihli raporla gay- rimenkullerden: 3080 ada 11 numaralı parsel 9.000.000.000 TL / 3080 ada 14 numaralı parsel 14.000.000.000 TL 3080 ada 36 numaralı parsel 4.600.000.000 TL / 3079 ada 16 numaralı parsel 3.140.000.000 TL kıymet takdir edilmiş olup, bir kısım hıssedarlann adresleri tespit edilemedığinden adlanna kıymet takdir raporunun ilanen tebliğine karar verilmiştir. Karar geregince taşınmaz hissedarlan Şerife (Şükrü kansı), Ayşe Özdağ, Emine Ay- taç, Mehmet Ali Özdağ, Ümmihan Paksoy, Latıfe Gökmen, Emine Aytaç, Vehbi, Esma, Ali Süleyman Yavuz, Lütfıye, Rafet, Hasibe, Asiye, Fatma Hatice, Ramız, Fatma Necip, Hacı Hüseyin, Mehmet Çakır, Raşit Mutlu, Emine Akay, Ra- şide Mutlu, Ismail Eren, Zekiye Eren, Mehmet Eren, Halime, Pakize Ataer (Özdemir) ve Zekiye Kalender'ın işbu ila- nuı yayunı tarihinden itibaren 7 günlük yasal süreye ılaveten 15 gün ki toplam 22 gün içinde varsa itirazlannı ilgili mer- cie yapmalan, olmadığı takdirde kıymet takdinnın kesinleşmiş sayılacağı, kıymet takdirraporununtebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 19.10.1999 Basın: 52724 dCeyifarkadaşı...En güzel güKlerimzde, en özel amlannızda hep sizinle yan yana olacak eşsiz bir dostturo.. Alfemo! Yemek ve yatak odasında eşsiz kombınasyonlar dünyası. çünkü, modül modül Renk ve model zenginliğiyle yaşamaktan zevk alacağınız bir mekanın garantisini veriyor. Her Alfemo gibi o da benzersiz ve ileri teknoloji ürünü. Kaplama malzemesi olarak kullanılan Durolin, tam bir çevre dostu! Üstelik leke tutmuyor, 70 °C derece ısıya ve darbelere dayanıklı! 05 Kasım'99 tarihine kadar Alfemo ya gelin, çok uygun ödeme seçeneklerlyle slz de yaşam kalitenlzl yükseltin! A L F E M O Q"y Alfeme'tUı Bulacağtna faşka şeifler de var. Satış sonrası kalıteli servıs hameti, yedek parça garantisi ve iicretsu montaj avantaıı Mfemo'ya güvenmeite hakiısına'.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle