11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
»YFA CUMHURfYET 31 EKİM1999PAZAR 14 [email protected] Selim îleri, son kitabında 'elli yaşın cesaretiyle' iç dünyasmı, 'kişisel' anılarını aktanyor Birçok sonsiız yabuzbk gibi... HANDAN ŞENKÖKEN Her kitabında başka bir izleğin ardı- m kovalayan Selim İleri, on beş yaşın- daı bu yana durmaksızın yazıyor, öy- kûden romana, denemeden eleştiriye, senaryodan şiire ve tiyatroya dek... 50 yaşında, 43 kıtabı var. Son kitabının is- mı. Ada, Her Yalnızuk Gibi' Bu kitabında başkalannı, yaşamında yıtip giden insanlan, çevresini anlatmı- yor. Kendisinde iz bırakmış ölülerini, eckbiyatımızın usta isimlerini günde- me getirip roman kişisıne dönüştüre- rek. geçmişle hesaplaşmıyor. Unutul- muş. esİu bir yazann düşsel yaşamından yola çıkarak, onun tanıklığıyla yakın ta- rihimizi sıyasal- töresel açıdan deşme- ye çalışmıyor. Bir öykü ya da roman de- ğılyazdıgı Kimsenin'hayatmıçahnıyor', çünkü 'malzeme' bu kez kendisi. Ada, HerYalruzlık GibTde Selim tle- ri, gerçek yaşamdan izdüşümlerle örü- lü 'içinin tarihi'ni yazıyor, okura 'kal- bini açıyor.' Yaşamının muhasebesini yapıyoracımasızca, kendinden kaçma- dan. Eskı fotoğraflar. özledıği ölüler. kırgınlıklar, düşkınklıklan, kınk sevinç- ler ama en çok bol bol hüzün canlanı- yor. Geçmişinın özüne doğru, ınsarun içı- ni acıtan. ruhunun çırpınışlannı hisset- tiren tuhaf bir yokuluğa sûrükleniyor, 'hayatının şiirsiz masahnı' kuruyor. Sa- tır aralannda nıce yapıtlar gizleyen. -Yazdıklannızda iç dünyanızın, duyar- iılığınızın izleri hep var. Ama bu khabı- nızda, 1983'teyazdıgınız 'Annem tçin'den sonra ükkez-kurmacasE-geçmişinizi an- latıyorsunuz. Bu, bir 'kalp ağnsını din- dirnıek' için mi? SELlM İLERİ- Tam kurmacasız de- ği!. Ada'yı yazmayabaşlarken nereye yol alacağımın büsbütün bilmcinde değıldım. Bırdürtüy dü beni iteleyen. Birkaç cüm- le, yolda şurda burda, aklıma takılı ka- lan Sonunda yazmak gûnleri gelip ça- tınca. bir 'içtenfik' metni olmasına ça- lıştım. Bununlabirlikte nereye kadar iç- tcn olabiliriz. Rilke'nin dediği gibi, so- nuna kadar maskeli yüzleriz belki de. Maskelerimizi kendimize bile çıkara- madtktan sonra... Yazdıkça. kurmaca/ kurgu işin içine girdi. size itıraf edeyım. Şurasına şu ek- lenmeli, şurasından şu çıkanlmalı, şu- rayı sonraya ya da önceye almalı.. Yi- ne de bazı günler ve geceler bir uyurge- zer gibi çalıştım. Oralara dokunmaya gönlum el vermedi. Oralan içtendir. İçimde dinmeyen bir çocuk var - 'Hatırlıyorum' başlıklı kitabınızbir yanyol, 'yaş otuzbeş' khabı>dı. Şimdide 50 yaşın muhasebesini mi yapryorsunuz? Bunun için beUi bir olgunluğa erişmek mi gerekliydi? SELİM İLERİ- Elli yaş. birdenbire fark ettiğim yaş. Otuz beşı epey fark et- mıştim de, elliye doğru yaş kavramını yitirmiş olmalıyım. tçimde 'dinmeyen' bir çocuk var Sabahlan, öğleleri yürü- yüşe çıkıyorum. tlkokullann kapılann- dan geçiyorum. Gerçi, bizim ilkokul bil- diklerimıze şimdi ilköğretim okulu gi- Ke i bildim bileli acıyı da bildim. Salt kendim için değil, hele şimdi hiç değil. Başkalannın acılanm 'anlamaya' çalıştım. Fakat hepsi o kadar: Anlamak... Özdemir Asaf ın izini süreyim; bazı toplumsaî koşullarda, yalmzlık gibi, acı da ne yazık ki paylaşılamıyor. Sonra bu yüzden daha çok acı çekiyorsunuz ve acı, ancak o zaman, tek mutluluk oluyor. bi yapay bir şeyler deniyor. Neyse ki çocuklar yapay değil. Çocuklara bakı- yorum; sevinçleri, çığnşmalan, üzülüş- leri, gözyaşlan, okula geç kaldım endi- şeleri büyülüyor beni. Belki de o masu- miyete özendim. Ada'yı öyle yazmaya çalıştım. Olgunluk muydu, yoksa ço- cuk erdenliğine geri dönmek isteği miy- dı, tam kestıremiyorum. - Geçmişinizi yazarken, nasıl bir oto- sansüıie boğuştunuz? SELtM İLERİ-Ada 'ildncitekilkişi' ağzından yazıldı.Bundan dolaylı bir is- tihza duyumsanabilır. tkınci tekil kişi- nin yalnızhğını yazdım. Bir değil birçok yalnızlığı yazmaya çalıştım, 'her yal- mzhk gibi 1 dedim. Uzak yıllara gitme- ye çalıştım. Uzak yıllara gidince bazı şey- ler kolaylaştı. Bazı kişileryaşamıyordu. onlara, yazmak açıksözlülüğünde, so- rumluluğum bıtmiş sayılabilirdi. Ama bazan suskunluklara gömüle- rek, saptadığınız gibi, boğuştum Sus- mak, hıçbir kitabın harcı değildir. Ne var ki çoğu kez susulur. Demınki sözünüze belki burada daha açık bİT yanıt getire- bilirim: Muhakkak kı elli yaşın cesare- ti sözkonusudur. Iç dünyanızı dile geti- rebilmek için belli bir yaşanmış zama- nı gereksiniyorsunuz. - 'Bellek sandığınız'dan kimleri Ada'ya taşıdınız? SELİM tLERİ- Bütün sevdiklerimi. Adlannı anmasam bile. Bütün yalnızla- nmı. Bütün kaybetmişlerimi. Günün bi- rinde, hem de çok yakın bir zamanda an- ladım: Yalnızca kaybetmişlere ilgi du- yuyorum. Onlann maceralan çekiyor beni. Çocuklar, deliler, yaşhlar oldum bittim yaralardı. Şimdi daha çok 'kaybetmişler'; enbü- yük hayranhğım da 'bile isteye' kaybe- denlere, herkesin yükselmek ıstediği bu bayağılık ortamında genye çekilenlere, kaybetmeyi göze alanlara. Ben kendim gidemesem bile onlan Ada'ya göndermek istedim. Ada'yı hem iyimser ütopya açısından tasarladım. hem kötümserütopya açısından. Sevdik- lerim için güzel yokülkeydi Ada. Benim ıçinse ulaşamayacağım mutluluk adası. Ben burdayım. Bu kazananlardünyasın- da. Uygariık arayışı olsun isterim -Ölüşair/şair/ Bülent/Armağan/ Ro- mana kadm/Yedat Hoca/Yaşb çevirmen/ B. Hanım/MemleketşairL. İsimlerini be- Ertmediğiniz amayaşanunızda önemli rot- ler üstlenmiş bu kişilerin kimliği, dik- katliceokunduğunda anlaşılryor. Damı- tılmış bu yaşam sürecinde en çok onlar nu tortu bırakn sizde? SELİM tLERİ- Adlannı vermedim. Sebebini bilmiyorum. Bir 'afiş,' ortamı yaratmak ıstemedim belki de. Ama an- laşılsınlar, tanınsınlar istedim. Onlarbe- nım saptayabildiğim kadanyla çok acı çekmiş kışıler. büyük insanlar. Onlara hayranlık duydum. Onlan sevdim. On- lar yaşamıma yön verdiler. Elbette tortulan da var. Herkesin her- keste tortusu vardır. Romancı Kadın'a ıthaf etmeyi çok düşündüm Ada'yı. Onun anlatıda da andığım, ahntıladı- ğım bir tümcesi; bana, yazmak, roman İdşisi, hikaye kişisi oluşturmak konusun- da ufuk açtı. Onun güçlü romanında kendimi bir roman kışisı olarak yakala- dığımda çok şaşırmıştım. Romancı Ka- dın'da tortular bıraktığımı da yakalaya- rak. Anlatıdaki kişilerimi gerçek adlany- la anabilirdim. Fakat öylesine afişçi, reklamcı, ambalajcı bir ortamda yaşar olduk ki, yersiz geldi adlan anmak, açık- lamak Sonra bunlar 'kişisel' anılardır. Kişisel gözlemler, duyuşlar. Ya benim yazdığım gibi degilse... Ya onlan yan- lış yansıtıyorsam... - Deniz ve dans_Anlatınızda- ve öte- ki yapıtlannızda- bir leitmorif gibi san- ki Hep mavisini çözmeye çabştığınız, si- n her zaman çağıran deniz_ Hiç öğre- nemediğiniz dans... Ama yaşama yeni bir isim vermek istediğinizde 'hayatın adı samba'. SELİM İLERİ- Evet, samba. Dansı, müziği kıskandım. Denizlere açılama- dım. Denizler, danslar hayalimde kaldı. Günün birinde de hayal oldu. Onlan öz- lüyorum. Bu özlem bana sankı şeytan- minarelerinin uğultusundan yankıyor. Bir türlü, yıllarca, galiba bütün yazdık- lanmda o deniz, samba, yaşamak! öz- lemi, tutkusu. Gitgide dinse, duygu küt- leşmesıne uğrar görunse de. Yok, uğramadı. Hiçbır zaman uğrama- dı. Hep denizler, hep açılmak, hep git- mek. Gerçeklıkteyse mıhlanıp kalmak! - Çoközlediğmiz anneniz— Bir kez ol- sun 'babacığım' demediğiniz, çok son- ra affettiğiniz veac»dığıni7 babaruz™ Bu ödeşmede 'içinizdekı annebabayı öldü- 'YaşaHıpoiitikbirkabaredir!' 'Mucizevi kadın' Ute Lemper tek kişilik şovuyla yıllar sonra Londra 'da • Mart ayında çıkacak olan yeni albümü, Elvis Costello, Tom Waits, Neil Hannon and The Divine Comedy, Scott Walker ve Nick Cave'in, Ute Lemper için özel olarak hazırladıklan şarkılardan oluşuyor. Kültür Servisi - Chicago müzikali Londra'nın al- tını üstüne getirirken yıldızı parlayan isimlerden bi- riydı Ute Lemper; çünkü güzelliği. yeteneği. 'kadın- sı' gücü \e otobüsleri süsleyen resimleriyle, tiyatro- nun eskimiş yüzlennden sıkılan genç adamlann fan- tezilerine girmeyi vaat ediyordu. Londrah ızleyici, Bob Fosse'un Chicago koreografîsine tıpatıp oturan, olağanüstü biçimde şarkı söyleyen ve dans eden bu •mucHevT kadına hayran kalmıştı. Haftada sekiz şo- va çıkan Lemper'in şaşırtıcı birözelliğı de iki ço- cuk annesi olmasına karşın taşıdığı sonsuz jf enerjiydi. j * Yıllar geçse de bu enerjiden hiçbir şey kaybetmedı Lemper ve geçen hafta tek kişilik kabare şovuyla Londra'ya geri döndü. Sanatçının, Queen's Theat- re "da sunduğu şov, "yüzyıl politik sanatının en inanılmaz, en yogun ve provokatif dönemi" olarak değer- lendırdiği 1918-1933 tarihli Weimar Cumhuriyeti şarkılannın yanı sıra Piaf ve Sondhe- im'in parçalanndan oluşuyor. Kariyerine müzikallerle başlayan Lemper. 1983 yı- lında henüz 20 yaşındayken Andren Lloyd Webber' in 'Cats'iyle Viyana'da sahneye çıkmıştı; ancak asıl ara- dığınm müzikal olmadığını her fırsatta dile getiriyor- du: "Buyapımlaruıöyküleri politik açıdan,haftada se- kiz kez sahnelenecek kadar ilginç değO". 1963 yılında Almanya'nın bir kasabasında dünyaya gelen Lem- per'in babası bankacı, annesıyse bir opera sanatçısıy- dı. Bu yuzden çok küçük yaşlarda kendı kendıne şar- kılar söylemeye, evde pıkaptan duyduğu her se- se (Ella FitzgerakL Sarah Vaughan, Bette Mid- ler. Barbra Streisand, Jants Joplin...) eşlik et- meye başlamıştı. Annesi onu, sesini bu şekilde zedele- memesi ıçın şan dersleri almaya teşvik edi- yordu; ama Lemper'in istediği, annesi gibi şarkı söylemekdeğildi... Okul grup- lanna katılmasını, gece kulüplerinde şarb söylemesı- m sağlayan ya da sanat kariyerini yönlendiren de, on- da ilk kez ailesine karşı uyanan bu isyan, muhalefet ve başkal- dın duygusuydu: "Bugiin bulundu- ğum nokta. annem- terin yaşamdaki ah- lakçıduruşlannaçok uzak; bu yüzden deli olduğumu düşünüyor- lar." Lemper'in annesi ve ba- bası. savaşı değil ama sava- şın sonuçlannı yaşayan bir kuşağın temsilcıleriydi. Hit- ler ısminiyse ük kez 13 yaşınday- ken, birdeğişim programıyla Fran- sa'ya gittiğinde duydu. Izlenimlen ve hissettikleri bu yüzden sanatına yansıdı hep: "Okulda bizlere n. Dünya Savaşı'nı vcso>kınmı anlatmadıklanndan, insanlarm Almanya hakkında ne denli ka- ranlık ve önyargdı düşüncelere sahip okluk- lannı yavaş ysmş fark cdiyordum. Ben, bir zamanlar Aİman olmanın ne anlama geWi- ğini nıüflgimle anlatmava çalıştım. Londra'da gerçekleştireceğim şov da çağdaş Almanya'ya yönelik bir eteştiri depdir." Bağunsızhk ve sevgi mesajı veriyor Wermar şarkılanyla ilk tanıştığında neler hısset- tiğini şöyle dile getiriyor Lemper '•İnanılmaz dışa- Mirumcu parçalardL» Bir Aİman olarak, bu şarkılar aracılığı\la kendimi yansıtabUeceğimi görüyordum. Savaştan şiddete, en acı veren konulan açıkça ortaya koyuyorlardı. Anündan, tekkişilik şov umu asıl yönlen- diren ise Brecht'teki izfcyiciyi uyandırma ve egitme eği- limi oldu. Burada, muhafazakâruğa karşı kışkırbcı bir bağunsızük ve sevgi mesajı vermeye çalışıyorum." Sadece güzel şarkılar söyleyen bır kadmdan çok, bel- li görüşlere inanan bir insan olarak sahnede durduğu- na inanıyor Lemper. Çalışmalannı sürdürdüğü yeni al- bümü, Elvis Costello, Tom \Vaits, Neil Hannon and The Divine Comedy. Scott VValker ve Nick Cave'in kendisi için özel olarak hazırladıklan şarkılardan olu- şuyor. Albümün piyasaya çıkışı ve tanıtım konserleri için öngörülen tanh ise 2000 yılının mart ayı. remediğiniz' için mi yapayainızsınız? SELEV1 İLERİ- Bence herkes yapa- yalnız. Gelenek-görenek, burjuva ahla- kı, resmi kültür, totaliter rejimler, nasıl adlandınyorsanız, nasıl niteliyorsanız, yalnızlığı yok sayabilir. Aile, ocak, yurt, inanç birliği, dil birliği; fakat hepsi asıl yalnızlığı örtbas etmeye yönelik bıreraraç gibi değil mi? Ada'yı okuyan dostlanm, 'anne-ba- ba' izleğini yadırgadılar. Kalbimi bu ka- dar açmam yadırgandı. Oysa ki büyûk bir aşk onlara yazmak istediğim; doğa- da kalakalmış insanın annebabasına ge- ri dönüş ülküsü, doğanın bizden kopa- np aldığı annebabaya. Söylediğinız gi- bi, babamı çok ama çok sonra anladım. Artık konuşabileceğim, sanlabileceğim bir babam yoktu. K.imbilir kaç kişi ay- nı öyküde yaşıyor... Bu aşktan kurtul- mak için tek çare onlan anılannda öl- dürmekti. Sadece aşk kaldı, öldürmek yenildi. -Onbiryaşuuzdan buyana hep anım- sadıgınız, yıllar sonra âşık oMuğunuz bir aşk'a, Ayhan Aydan ve Adnan Men- deres'in Uişkisine bu kitapta da yer ver- mişsiniz. Yaşanmamış. yaşanamamış aşklar mi 'yüce' sizin için? SELİM İLERİ- Sevgili Handan. te- şekkür edenm. Ayhan Aydan- Mende- res aşkı yazarlığımda adeta sımgesel bİT aşk konumundadır. Bu anlatıda 'belge- sel' yaklaşmayı denedim. Kişisel yoru- ma artık baş vurmadım. Belgesel alm- u, gerek bu aşkta, gerekse Deniz Gez- miş ve arkadaşlannın ıdamında aynı 'kü- çühücü,aşağuayıcı' söylemı kullanıyor. Bunun, sıyasal hayatımız açısında çok düşündürücü olduğuna ınanıyorum. Be- nim yazarlığım, bır anlamda, uygarlık arayışı olsun isterim. Bu söz yazarhğımın onurudur - Her yazdığınız hayalkınkhğı mı ol- du gerçekten? Yazmak. >aşamınızın hep korunakiı mçmesini saglamadı mı? SELİM ILERİ- Yazmaya elbette çok şey borçluyum. Yine de nice hayalkınk- hğı. Bu, her şeyden önce kişisel yetin- mezliğimden. Her defasında aynı san- cı: Daha 'iyisini' yazabilirdim. Sonra başka hayalkınklıklan; insanlannın han- diyse yüzde yüzünün kitap okuma ola- naklanndan yoksun yaşadığı, yoksun bırakıldığı bir toplumsaî ortamda ya- zıyla çiziyle, romanla öyküyle uğraş- mak şansı ve şansızlığı. Şansı. çünkü buna olanak sağlayan hayat koşullan. Şanssızhgı, astl ulaş- mak ıstediklerinize birtürlü kavuşama- mak... -Belki 'imzanız hiçbirzaman para et- medi". Ama çok yaşlı bir okurunuzun 'ölümüme doğru yaşama mutluluğu ve- riyorsunuz' demesi, imzantnn asıl kar- şıiığı değil mi sizce? SELİM İLERİ- imzanız para etmez. Para etsin de istemezsiniz. Ama gözü- nüzün önünde nice değerli imzanın da- ha öldükleri gün eserleriyle de öldürül- düklerini kavrarsanız; bundan derin acı duyuluyor, buna katlanılamıyor. Üste- lik bu yazarlanmız, bu aziz insanlar bir ömür boyu kalemlenyle bu ül- keye ışık tutmuşlarsa. Biliyor- sunuz, edebiyatımızın değerle- rini, ben, sağ ve sol kamplaş- malar dışında görmeye çalış- tım, yıllardan beri. Beni hak et- medığim biçimde yücelten o yaşlı hanım da, konuşmuş, söy- İeşmiştik, öyle düşünüyordu. Bu sözü, anlatıdaki sözü, yazar- lık hayatımın onurudur. Fanusumda yaşamak^ - Geçmtşi eşelerken, insan kokusuna hiçbir sıcakhk duy- madığınızı. arnk alçıdan, boyan- mışbir \ üreğinizojduğunu söy- Kiyorsunuz. Bu, karşrt uçjara gi- dip gelen bir Idşilikle, 'acınızı dindırmeye yönelik' birsavun- ma biçimi mi? SELİMtLERİ- Korkak, yıl- mış bir insanım. Kazanmak- tan iğreniyorum, ama kaybet- meye yanaşmıyorum. Gitgide yenik düşüyorum belki de. Fa- nusumda yaşamak bır yalan kurtuluş oldu benim için. Fil- dişi kule demiyorum, fîldişi kulelerden her zaman iğren- dim. Ama gitgide fanusa alı- şılıyor. Fanus çathyor, fanus- taki çatlağı görmezden geli- yorsunuz. Kendimi bildim bileli acıyı da bildim. Salt kendim için de- ğil, hele şimdi hiç değil. Baş- kalannın acılanm 'anlamaya' çalıştım. Fakat hepsi o kadar: Anlamak... Özdemir Asaf ın izini süreyim; bazı toplumsaî koşullarda, yalmzlık gibi, acı da ne yazık ki paylaşılamıyor. Sonra bu yüzden daha çok acı çekiyorsunuz ve acı, ancak o zaman, tek mutluluk oluyor. - Şair'in sorusunu size yö- nemYsek;" Siz, hiç kendinizden kurtulamaz mısınız?" SELİM İLERİ- Bu sorunu- za EdipCansever'in dizeleriy- le karşılık vereyım: "Uyun- muş bir uykuda sezdigi onca şi- ir / Yazmadan yazılmadan sü- rekli bitirildi." - Geçmişe doğru yolculuğu- nuzu sürdürecek misiniz? SELİM İLERİ- Evet, bir kez daha geri dönüyorum. Yeni- den yazmaya başhyorum. Rostropoviç ve Scorpions bir arada • MarİO PUZO'nun son romanı için kavga başladı... Kısa süre önce yaşama veda eden ünlü yazann, ABD'de önümüzdekı yıl yayımlanacak olan son yapıtı 'Omerta'nın sinema haklannı almaya en yakın görünen aday şimdilik Miramax. BBC televizyonu ise yazann bir önceki romanı 'L'Ultimo Don' için iki mılyon 100 bin dolar ödemıştı. • Nanni Moretti, yeni ftlmı 'La Stanza del Figlıo'nun çekımlerini Ancona'da sürdürüyor. Başrollerini Laura Morante ile Sılvıo Orlando'nun paylaştıklan filmin üç hafta ıçinde tamamlanacağı açıklandı • James Cameron. iki ayn belgesel-bılimkurgu prpjesi üzennde çalışıyor. Mars gezegeniyle ilgili olan çalışmalardan ilki bir sinema filmi olarak, diğeriyse beş bölümlük bir televizyon dizisı halınde izleyiciye sunulacak. Projeler 2001 yıh ilkbahannda tamamlanacak. • Nlcole Kidman Jane Campion'ın yeni filmi 'IntheCut'ta başrol oynuyor Susanna Moore'un romanından sınemaya aktanlan erotik gerilim türündeki filmde Kidman, Nevv York Ünıversitesi'nde çalışan bir öğretim görevlisini canlandmyor. Olaylar, Kidman'ın, komşusunun katilini araştıran dedektife âşık olmasıyla gelişiyor. • Ttıomas Vinterberg. ilk İngılızce fılmini çekiyor... Danimarkalı yönetmenın yine aile ilişkilerini işlediğı filmin adı 'The Third Lie". Olaylar, dört yaşındayken aynlan ikiz kardeşlerin yıllar sonra birer yetişkin olarak buluşmalanyla celişıyor. • Liev Schreiber 'RKO28Tadlı filmde Orson Welles'i canlandmyor. Ben Ross'un yönettiği ve 'Yurttaş Kane'in hazırlanış sürecinin anlatıldığı filmde Welles'in 24 yaşındaki halini oynayan Schreiber'e Melanie Griffith, Roy Scheider ve John Malkovich eşlik ediyorlar. Oliver Stone'un yönettiği bu aşk öyküsünün fonunda, ABD'nin Afrika ve Balkanlar'daki banş ginşimleri yer alıyor. • Chazz Palminteri ve F. Murray Abraham, Alexander Stille'in kitabından uyarlanan 'Excellent Cadavers' adlı filmde başrolleri paylaşıyorlar. Ricky Tognazzi'nin yönettiği film Amerika'nın aboneli kanalı HBO'da gösterilecek. • Helene carrere d'EncaUSSe. Fransız Akademisi'nin başına getirildi. Rusya ve eski Sovyetler Birliği uzmanı, tarihçi d'Encausse, yazar Marguerite Yourcenar'dan sonra yönetıme seçılen üçüncü kadın oldu. Akademi. Fransa'nm ulusal kültürü ve dilini korumak için çalışan bir kurum. • Miiia Jovovictı, beyazperdede gösterdiği başannın ardından şimdi de müzık dünyasına giımeye hazırlanıyor. İyi bir şarkıcı olmak istediğini belirten Jovovich, Plastic Has Memory grubuyla bırhkte uluslararası bır turneye çıkacak ve hayranJany^a bu kez sahnede , buluşacak. • The Exorcist\ Total Fılm dergısı tarafmdan düzenlenen ankette dönemin en korkunç İngiliz filmi seçildı. 1973 yapımı The Exorcıst'i, 1978 tarihli "HalloYven' ve 1980 tarihli 'The Shining' izledi. Was Craven'ın 1984'te yönettiği ve dördüncü sırada yer alan 'Elm Sokağı'nda Kâbus'un ardından gelen 1996 yapımı 'Çığlık' ise, listeye giren yakın tarihli ilk film oldu. "^ 1979 tarihli 'Alien' altıncı, Alfred Hitchcock klasiği 'Sapık" listenin yedinci sırasında yer aldı. Dergi yetkilılen, ankete katılanlann yaş ortalamasının 24 olduğu düşünülürse, yaklaşık 20-30 yıllık filmlerin listeye girmesini şaşırtıcı bulduklannı belirttiler. • Kevin costner ve Catherine Zeta- Jones, "Beyond Borders' adlı filmde başrolleri paylaşıyorlar. • Mstislav ROStropoVİÇ, hard rock gnıbu Scorpions'la birlikte Berlin'de konser verecek. Konser. Berlin duvannın yıkılışının 10. yıh nedenıyle 9 Kasım'da gerçekleştirilecek. • Jose Hierro, 'New York Notebook' adlı yapıtıyla İspanya Ulusal Şiir Ödülü'nü kazandı. Geçen nisan aymda da Cervantes ödülüne değer bulunan 77 yaşındaki Hierro, sosyal adaletsizliğe başkaldıran şiirleriyle tanınıyor ve Ispanyol edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle