11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1999 CUMARTESİ HABERLER DUNYADA BUGUN ALİ SİRMEN F. Baykurt - M.T. Öngören "Herifçioğlu Saint Michel'de koyvermiş sakalı. Nrtsin 'Bizim Köy'ü, nitsin Mahmut Ma- kal'ı/1 Bedri Rahmi Eyüboğlu Paris'te ortak öğren- cilik yıliannda, Turan Güneş için yazmış bu di- #zeleri. Turan Güneş, Kandıralı, varlıklı bir ailenin ço- cuğu, Galatasaray Lisesi'ni bitirip gelmiş Pa- ris'e, hukuk okumakta. Bedri Rahmi, belli ki kızmış Güneş'e ya da ta- kılmak isfemiş; Galatasaray'ı brtirmiş, varlıklı ai- le çocuğunun ülke koşulları ve dertleriyle ilgisiz olduğunu ima ediyor. Oizeler gü2el, benzetme hpş, ama pek haklı değil. Sakalı Saint Michel'de koyvermiş olan de- likanlı, sonra politikaya atılacak, ülkenin sorun- lanyla haşır neşir olacak, kendi ülkesinin kültü- rünü, Batı'yla kaynaştırarak, ama onu asla kay- betmeyerek yaşayacaktır. Ikisi de iz bırakarak giden, Bedri Rahmi Eyü- boğlu da, Turan Güneş de yoklar artık. Ama yaşayarak bildiğimiz bir gerçeğin örne- ğidir T. Güneş. Gerçekten de, Türkiye'de en iyi okulları bitiren, ama yaşamını ülkesine, halkına adamış daha başka aydınlarımız da oldu çok şü- kür. Dostum Mahmut Tali Öngören bunlardan biriydi. • • • Robert College'i, ardından Columbia Üni- versitesi'ni bitirmiş olan Mahmut Tali Öngören ile Fakir Baykurt'u aynı gün toprağa verdik. Birbirlerine yakın yaşlarda aynı hastalıktan bir gün arayla yitip gittiler. Ikisi de derın izler, eserler bıraktılar yaşamla- nnda. Sevgi ve minettarlık duygulan uyandırdı- lar çevrelerinde. Burdur'un Akçaköy'ünde 1929 yılında doğan yoksul köylü çocuğu Fakir ile ondan iki yıl son- ra Istanbul'da dünyaya gelen üç kuşaktan iyi eğrtirn görmüş burjuva kökenli varsıl Mahmut Tali'nin yaşam çizgilerini aynı doğrultuda biıieş- tiren nedir? Başlangıçta çizgi aynı doğrultuyayönelmiyor- du. Fakir köy çocuğu Gönen'deki Köy Enstitü- sü'ne gitmek olanağını bulurken, varsıl burjuva Robert College'in kapısından içeri giriyordu. Köy Enstitülerinin ne olduğunu bilmeyenler, yanşın eşit koşullarda yapılmadığını düşünecek- lerdir. Kaklıdırlar ama, düşündükleri yönde de- ğil. Ben de iyi bir okulda okumuş biri olarak bu Köy Enstitülülerin bizimle nasıl yanştıklannı hiç anlayamaz, onları çok takdir ederdim, Taa ki, Köy Enstitülerinin ne olduğunu anla- yıp, oradan yetişmişleri tanıyana kadar.... 0 zaman anladım ki üreterek öğrenen, öğre- nerek üreten, toprağın bağrından fışkırmış, ça- payı tutmayı da Balzac'ı okuyup yorumlamayı da aynı hünerle yapmayı bilen bu insanlarla ya- rışmaya kalkan biz klasik eğitimden geçmiş olanlar eşit olmayan bir yarışa arkadan başla- yanlardık. ••• Herneyse, zaman veTürkiye'nin koşullan, Fa- kir ile Mahmut'un yaşam çizgilerini aynı doğrul- tuya soktu. Ikisi de baskılar, kovuşturmalar, ha- pisler, işsizliklerle dolu yaşamlarının gergefleri- ni, zoriu koşullarda, başarı motifleri ile dokuyor- lardı. Ikisi de kendi alanlannda başarılı ürünler verirlerken, aynı zamanda toplumsal savaşımın göbeğinde yer alıyorlardı. Ayrı ayrı noktalardan yola çıkmış olan bu iki insanın yaşam çizgilerini birleştıren ise aydınlan- ma tutkusu, ve kendi ülkesinin insanına duy- dukları sevgi, yüreklerindeki banş çiçeğiydi. Her ikisini de sevgi, saygı ve minnet duygula- rıyla anacağız hep. Bizlere o kadar çok verdiler ve bu uğurda o kadar çok çaba harcadılar ve o kadar çok sıkın- tıya katlandılar ki... Yeni OHAL Valisi Aydıner 'Terörle ancak cehennem alınır' MAHMUT ORAL DtYARBAKIR- Olağanüstü Hal Bölge Valisi Gökhan Aydıner. PKK'lilerin geri çekilme ile ilgili sözlerini "hayaki sözter" olarak değerlendirirken, "Terörle ancak cehennem satın almır, cennet değil" dedi. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'ne atandıktan sonra ilk gezisini Şırnak ve Habur'a yapan Aydıner, Şırnak Valisi Hûseyin Başkaya ile birlikte uluslararası petrol şirketı TPtC'de incelemelerde bulundu. Aydıner, dakikada 100 litre olan boşaltım işleminin kısa sürede 600 litreye çıkartılacağını ifade ederek iyileştirmeyle birlikte Habur'daki araç • kuyruklannın azalacağını söyfedi. Şırnak Valisi Başkaya ise bir hafta öncesine kadar Habur'dan geçen araç sayısının 200 olduğunu, dünden itibaren bu rakamın 800'e çıktığını belirterek "Asıl hedefimiz 1250 araçtır. buna da yakın zamanda ulaşacağn" dedi. Aydmer'e brifing veren TPİC Genel Müdürü Süleyman Banş da. önümüzdeki günlerde Habur'dan getirilen mazotu taşıyan kamyonlar için transit bir gifiş alanı ve yol yapılacağını, böylelikle kapıdaki yığılmanın önleneceğini söyledi. Banş. şu ana kadar 3 milyon 600 bin ton petrol alımının gerçekleştirildiğıni belirterek. "litresiııi 182 bin liradan aldığımız mazotu şirketlere 216 bin 200 liraya sanyonız, Bu arada Şırnak Geliştirme Vakfi'na da litre başına bin lira veriyoruz" dedi. Bölge Valisi Aydıner, teslim olan PKK'lilere beceri kazandırma kurslan verilebileceğini, gerekirse bu kişilere iş bulmakta da yardımcı olabileceklerini sözlerine ekledı. TBMM komisyonu, Ankara Cezaevi'ndeki iddialan inandıncı bulmadı 'Kazdan tiiııel yok'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Merkez Kapalı Ceza- evi'nde 26 Eylül'de meydana gelen olaylann ardından 19 gûndür açlık grevinde olan 28 tutuklu ve hüküm- lü için devreye giren TBMM lnsan Haklannı tnceleme Alt Komisyo- nu. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ten olumlu yanıt aldı. Alt ko- misyon üyeleri, dün görüşfükleri Adalet Bakanı'ndan, koğuş koşul- lanndan yakınan tutuklu ve hüküm- lülerden bir bölümünün yakın ceza- evlerine sevk edileceği sözü aldılar. Komisyon sözcüsü FP'li Mehmet Bekaroğlu, Türk'ün mahkûmlann isteklerini makul karşıladığını belir- terek açlık grevinin sona eraıesini beklediklerini söyledi. Komisyon üyeleri, Adalet Ba- kanhğı'nın operasyon için göstenü- ği "tünel kazthyordu" iddiasını inandıncı bulmadı. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde incelemelerde bulunan 5 üyelı alt komisyon 17 er- kek, 11 kadın mahkümun 19 gündür açlık grevinde olduğu saptamasın- da bulundu. Mustafa Eren, Hasan Macit, Mehmet Bekaroğlu. Sebge- tullah Seydaoğlu ve Mehmet Nuri Tarhan'dan oluşan alt komisyon, açlık grevini sona erdirebilmek için mahkûmlarla Adalet Bakanlığı ara- sında "arabulucuhık" yaptılar. Adalet Bakanı Türk. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürû AH Su- at Ertosun'a tutuklulann Barhn, hü- kümlülerin de Nevşehir Cezaevi'ne Görüşmeden sonra gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Türk. Ulucan- lar'da 3 koğuşun kullanılamaz hale geldiğini ve burada inşaat çalışma- lannın devam ettiğini de vurgula- yarak bu nedenle nakillerin zorun- lu olduğunu, inşaatın tamamlanma- sından sonra yeniden geri getirile- ceklerinı söyledi. Türk, olaylarda "avtüfeği'' kullanıhp kullanılmadı- • Ankara Merkez Kapah Cezaevi'nde 10 tutuklunun ölümüne neden olan olaylarda, operasyonun başlaülmasına gerekçe gösterilen tûnele ilişkin iddialann gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Koğuş koşullanndan şikâyetçi olan tutuklu ve hûkûmlûler yakın bir cezaevine sevk edilecek. sevk edilmesi talimatını verdi. Türk, ağır yaralı ya da hasta olanla- nn ise Numune Hastanesi'nde teda- vi altına alınacağını bildirdi. Kadın tutuklulann koğuşlannın da fazla tahribat olmaması nedeniyle birkaç gün içinde tamir edilebileceği. bu süreçte de adli suçlulann bulundu- ğu koğuşta kalmalannm sağlanabi- lecegi bildirildi. gı yönündeki bir soruya da 3 kişi- nin av tüfeğınden çıkan saçmalarla öldüğunün saptandığını söyledi. Komisyon üyeleri, REFAHYOL döneminde cezaevi yönetimi ile mahkûmlar arasında yapıldığı sav- lanan 22 maddelik protokole ilişkin Türk'ten bilgi istediler. Cezaevi savcısının da doğruladığı protokol, cezaevi arşivinde bulunamazken Türk ile Ceza ve Tevkifevleri Mü- dürü Ertosun, prokokolden haber- dar olmadıklannı ileri sürdüler. TBMM lnsan Haklannı tncele- me Komisyonu'na bilgi veren Mah- kûm Aileleri Derneği Başkanı Sü- leyman Turan, operasyonun planlı olduğu izlenimi edindiklerinı bil- dirdi. Turan, olaydan 1 ay öncebaş- layan huzursuzluk nedeniyle birkaç gün önce nöbet tuttuklarını belirte- rek "Olaydan 2 gün öocebir kişi gel- di, bize 'Burada operasyon olacak, Akın Birdal serbest bırakılacak, Ecevit ABD'ye gidecek' dedi. Ve bu kişinin dediği bütün olaylar çık- n. Tesadüf olması da zor" dedi. Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Barolar Birliği temsilcileri ise 5 Ekim'de cezaevinde yaptıklan in- celemelen aktardılar. Temsilciler, "Bu kadar yoğun gaz kullamlan bir verde neden çatışma çıkü. Bu insan- İar neden öldürüldü anlavamadık" dedıler. TTB ve TBB temsılcılen, yaptıklan incelemelerde sadece 3 cm derinliginde bir tünel başlangı- cı gördüklerini bildirdiler. lnsan hakları zirvesi Anayasa değişikliği için iki farklı görüş tLHANTAŞÇI ANKARA - Devlet Baka- nı Mehmet Ali trtemçelik başkanlığında sivıl toplum örgütleri, milletvekilleri ve akademisyenlerin katılımı ile gerçekleştirilen insan haklan zirvesinde, bu yapı- lanmanın konseye dönüştü- rülerek kalıcı kılınması ve yasal güvenceye kavuşturul- ması önerildi. Toplantıda, anayasa değişikliği konu- sunda iki farklı görüş ortaya çıktı. Istanbul Universitesi lnsan Haklan Hukuku Araş- tırma ve Uygulama Merke- zi Başkanı'Prof. Dr. Bülent Tanörün "DGM'lerolağa- nüstü yargı mercii degüdir" göriişü tartışma yarattı. Irtemçelik başkanlığında 25 demokratik kitle örgütü temsilcisinirt bir araya gel- diği toplantıda, Türkiye'de demokrasi, insan haklan, si- vil-askeri yargı ikilemi. ka- dın ve çocuk haklan ile eko- nomik haklar tartışıldı. Demokratik örgütlerin görüşlerinin aşağı yukan ay- nı noktada olduğu toplantı- da, anayasa değişikliği ko- nusu ele alındı. Toplantıda konuyla ilgili iki farklı dü- şüncenin ortaya çıktığı be- lirtilirken, birgrubun anaya- sanın tamamen değişmesi, hazırlanışı, oluşumu ve içe- riğiyle sivil olmasını, diğer grubun ise tamamen değiş- tirilmesi yerine kısmen deği- şiklik önerdiği bildirildi. ldam cezalannın kaldınlma- sı, düşüncenin suç olmaktan çıkanlması ve DGM'lerin kaldınhnası konulannda gö- rüş birliği sağlandı. Ortak bir dil kullanan ör- gütlerin öneri ve eleştirileri- ne bakan dahil olmak üzere komisyondan itiraz gelme- diği belirtilirken, komisyon üyelerinin de olumsuzlukla- n kabul ettikleri öğrenildi. Türkiye lnsan Haklan Vakfı Başkanı YavTiz Önen, toplantıdaki yapının konse- ye dönüştürülerek kalıcı kı- lınması ve yasal güvenceye kavuşturulrnası önerisinde bulundu. Yalnız görüş alış- verişinde bulunan bir yapı- dan kurtararak görüşlerin yaşama geçirilip geçirilme- diğini izleme, denetleme ve baskı görevı görmek amacı güdüldüğü belirtildi. Devlet Bakanı trtemçelik' in de öne- riyi uygun bulduğu ve "Be- nim de kafamdan böyle bir düşünce geçiyordu" dediği öğrenildi. tnsan Haklan Demeği Genel Başkanı Hüsnü Ön- dül, Türkçe'den başka dille yayın ve eğitim yasaklannın kaldınlması önerisinde bu- lundu. MAZLUMDER Ge- nel Başkanı Yılmaz Ensa- roğlu, türban yasağmın okullann yanı sıra işyerle- rinde de kaldınlmasını iste- di. Polis Vakfi'na bağışlann kaldınlması, AtHM kararla- nyla ödenen tazminatlann suç işleyenden tahsil ediİTBe- si önerildi. Yargısız infazla- nn durdurulması. "cezaevte- rindeki öldürmelerin", iş- kence altmda ölümlerin or- tadan kaldınlması ortak is- tem olarak gündeme geldi. Basın özgürlüğü, yargı ba- ğımsızlığı, sivil- askeri yar- gı ikileminin ortadan kaldı- nlması, kadın ve çocuk hak- lan. ekonomik haklar ve si- lah kullanma yetkisinin ay- nntılar arasında önemli yer tuttuğu belirtildi. Tartışma konulan tstanbul Universitesi ln- san Haklan Hukuku Araşur- ma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Bülent Ta- nör'ün "DGM'ler olağanüs- tü yargı mercii değUdir" gö- rüşüne birçok örgütün karşı çıktığı bildirildi. Bir akademisyenin "!ş- kence yapmaktan hiç kimse hoşnut değil. Ama Türki- ye'nin koşulları da böyle. Emniyetin, soruşturma yü- rütenlerin elinde malzeme yok. Onun için böyle Ukel yöntemlere gidiByor'' görü- şüne birçok temsilcinin, *1ıı- san haklan ihlaDerinin hiç- bir gerekçesi olamaz" diye- rek karşı çıktıklan öğrenildi. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN MKYK toplantısında inandıncı bulunmadı ANAP'ta Yümaz'a deştiriler DÜRDANE KIRÇUVAL Ven k dedi. ANKARA - ANAP'ın uzun bir aradan sonra yapılan Merkez Karar Yönetim Ku- rulu (MKYK) toplantısında bir süredir devleti ve sistemi eleştiren ve değişimden söz eden Genel Başkan Mesut Yıunaz eleş- tiri bombardımanına tutuldu. MKYK üye- lerinin çoğunluğu, Yılmaz'ı inandıncı bul- mazken, olağanüstü kongre talepleri dile getirildi. ANAP'ın potansiyel genel başkan adaylanndan Lütfullah Kayalar. "Sö^edi- ğiniz ilkelerin hiçbiri yeni değil. asıl sorun ANAP"ın kimlik sorunudur. Siz, >eni dedi- ğiniz şeyleri yeni hauruyorsunuz. Bunlann hepsini unutmuşsunuz. Siyasetçiye güven- den bahsedhorsunuz. Böyle konuşunca gü- Kendilerinin seçimlerde partiyi değil ül- keyi düşündüklerini belirten Mesut Yıl- maz, "Sorumlu davranmasaydık bugün demokrasi olmazdı. Demokrasi direkten dönmüştür. Pakistan'ın başına gek-nler bi- zim başımıza gelebilirdi" dedi. ANAP Başkanlık Divam'nın örgütleri feshetme yetkisi istemi de MKYK'de tar- tışmalara neden oldu. MKYK üyesi Vehbi Dinçerler, genel başkanlann görev süresi- nin 6 yıl olmasuıa ilişkin öneride bulundu. Yaklaşık 5.5 saat süren toplantıda, örgüt sorunlan ve tüzük değişikliği önerileri ile siyasi gelişmeler ve özellikle Mesut Yıl- maz'ın son günlerde dikkat çeken devlete ve sisteme yönelik eleştirileri konuşuldu. Eski Ankara Emniyet Müdürü Saral 'FeÛıuüahçıkk devleteliyle devleün gözünden kaçırdtyor' : .. • Cevdet Saral, "Fethullahçılan devlet eliyle korumak adına" hedef olduklannı söyledi. Osman Ak: Bize ait olmayan çalışmalarla suçlanıyoruz. Sabri Uzun: Gülen cemaati tarikat değildir. SERTAÇEŞ ANKARA - 'Telekulak skandah' nedeniyle Ankara Emniyet Müdürlüğü göre- vinden açığa alınarak hak- kında dava açılan CevdetSa- raL hedef olmalannın gerek- çesıni •Fethullahçuan devlet eliyle koruma amaa' olarak açıkladı. Fethullahçılann 'normal bir dinsel cemaat görünümüne sokuimak ve irtkaya karşı laiklik tarafta- n gibi' gösterilmek istendi- ğine işaret eden Saral, Gülen grubunun örgütlenmesinin yatay ve dikey şekilde oldu- ğu, yapılanmanm 'açıkfaaü- yet' ancak 'hedefin gizlilik' taşıdığı sonucuna vanldığı- nı bildirdi. Soruşturma sırasında bir de tarih skandah yaşandı. Müfettiş raporlannda, bılgi- sayar çıknlannda ilk dinle- me tarihi '30.12.1899' ve son dinleme tarihi de '30.12. 1889' olarak kaydedildi. Saral, haklannda Danış- tay'da görülen lüzumu mu- hakeme davasma gönderdi- ği savunmasında. Emni- yet'teki Fethullahçı kadro- laşma ile ilgili hazırladıkla- n rapor nedeniyle hedef du- rumuna getirildiklerini kay- detti. tstihbarat Daire Baş- kanlığı'ndan kendilerine ge- len yazı nedeniyle Fethul- lahçı örgütlenme konusun- da çalışmalara başlandığını kaydeden Saral, yaptıklan ön çalışma sonucunda Gü- len grubunun örgütlenmesi- nin yatay ve dikey şekilde olduğu. yapılanmanm 'açık faattyet'. ancak 'hedefin giz- lilik' taşıdığı sonuçıjna, va- nldığını" bndirdi.' Saral, saptamalar dogrul- tusunda Gülen grubunun ör- gütlenmesi için 'planlı istih- barat operasyonu" önerdik- lerini dile getirdi. Saral, es- ki Istıhbarat Daire Başkanı SabriUzun'un, 1992 yılında Fethullahçı olduklan gerek- çesiyle soruşturulan bazı personelin istihbarat kadro- suna alınma nedenlerini 'ta- kipsizlik' karannadayandır- dığını belirterek şöyle dedi: 'İstihbarat deşifre edildi' "Bu anlaviş sahibine. aca- ba Dev-Vbİ Dev-Sol, PKK, Hizbullah. İBDA-C gibi or- ganizasyonlarda soruştur- maya muhatap olmuş.ancak sonuçta beraatveya takipsiz- lik karan almış personel için de geçerli ınidir. geçerli ise is- tihbarat kadrolannda böv le gorevliler de bulunmakta mıdır, diye sormak gerekir." Saral. kendilenne suç atıl- ması konusunda ise Fethul- lahçılık uğruna istihbarat sısteminin deşifre edildiğini savunarak şöyle konuştu: "1993 yıhndan bu yana tehdit niteliğinden çıkanla- rak normal bir dinsel cema- at görünümüne sokulan ve irtkav a karşı laiklik tarafta- n gibi gösterilerek devlet eliyle devletin gözünden ka- çınlmış bir olguyu, 'nasıl olur da siz tekrar tehdit ve tehlike haline dönüştürürsü- nüz' sekBndeki bir anlajısın sonocu/Bu çahşmayı yapan kişiler imha olur' tehdidini de içeren satanist bir yakla- şım, devletin en önemli bilgi derleme kavnağını deşifre et- menin ne yazık ki vesflesi ol- muştur" 'Bizi hedef yaptılar' 'Cumhuriyet düşmanı Fethullahçıhk \anlılannı devlet elivle korumak adına hedef >apıldıklannı' ve bu- nu kamuoyuna anlatamadık- lannı vurgulayan Saral, "Kin ve garez duygulan ile Cumhuriyete vöneiik en sin- sive karanhkemellL masum maskeli. meş'um (uğursuz) karaktere kurban edilmek istendigimiz açıkça anlaşıl- mışnr'" eörüşünü dile getır- dı. Telekulak davasında Sa- ral ile birlikte yargılanan yardımcısı Osman Akda sa- vunmasında. dinleme iddi- asının 1 Ocak 1997-6 Ha- ziran 1999 tarihlerini içerdi- ğini belirterek, kendisinin 26 Eylül 1997;de, Zafer Ak- taş'ın kendisinden bir ay sonra, Ersan Dalman' ın Ni- san 1998'de bu görevlere atandığını bildirdi. Ak, ken- dilerinden önce görev yapan eski istihbarartan sorumlu Müdür Yardımcısı Mehmet Gümüş. tstihbarat Daire Başkanı Omer Yılmaz, Şu- be Müdürvekili Sadettin lz- kan ve o dönemde Ankara Emniyet Müdürü olan Meh- met Cebe'ye hiçbir suçlarna, yöneltilmediğini kaydetti. •' Eski Ankara İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Za- fer Aktaş. müfettiş raporla- rında, bilgisayarçıktılannda ilk dinleme tarihinin '30.12.1899' ve son dinleme tarihinin '30.12.1889' olarak geçtiğini belirterek "O ta- rihlerde ne Ankara Emniyet Müdürlüp vardı ne de biz vardık- Bu hata ise ve bilgi- sayardan kav naklandığı id- dia cdikcekse. bilgisavar tek- nolojisi gereği tarih yazımı otomatikolduğundan müm- kün değildir" dedi Telekulak skandah nede- niyle APK Dairesi'ne ata- nan eski tstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun ise ifa- delerinde çelişkiye düştü. Fethullah Gülen cemaatinin tarikat olmadığını savunan Uzun, "Fethullah Gülen ce- maati mensuplan toplandık- lan eve Işık Evi derler. Bu ce- maat, 'Devir tarikat devri değildir. hakikat devridir' özdeyişiyle tarikatçılığı red- dederler. Dolayısıvla Fethul- lah Gülen cemaati bir tari- kat değildir. Işık Tarikan di- ye bir tarikatda yoktur" gö- rüşünü savundu. Uzun, Türkiye gazetesi etraftnda toplanan bir gruba Işık Grubu denildiğini de kaydetti. Ölümünün 14. yıldönümünde 47 yıl önce aynlmak zorunda kaldığı Opera Sahnesi'nden seslenecek Rıılıi Su'nun özlemi gerçekleşecek BAHAR TANRJSEVER ANKARA - Yüzyıllan deviren halk türkülerini ustaca yorumlayan Ruhi Su, "özlemi çekilen müziğin ortaya çıkardığı'" bir sanatçıydı... Halkını buldu türkülerde. Batı tek- niği önce kısa bir şaşkınlık yarattı, tartışmalara yol açtı. Ama vazgeç- medi. Çünkü o operayla türküler arasında bir benzerlik olduğuna inanıyordu: "Halk şarkdanmızı,bir saz şairi- nin yayık ve disiplinsiz sesiyle değil, fakat şehiıii bir muganninin ağzıv- la da değil, halk şarkılanmtn. garp (batı)tekniği içinde. halk gibi, fakat halktan a\n olarak söylemeüyiz." Öncüydü. fakat her öncü gibi yalnızdı. Opera sanatçılannın, eği- timli sesin türkülere eğilmesi yıl- lardan beri özlemiydi... Ve şimdi özlemi gerçekleşiyor. Ruhi Su, 14. ölüm yıldönümünde aldıklan batı eğitimiyle türkülere yönelen sanat- çilann da yer alacagı etkinlikle anı- lacak. Ruhi Su, 1912"de Van'da doğdu. 1. Dünya Savaşı'nın öksüz bıraktı- ğı çocuklardan biriydi. Adana'da hiç çocuğu olmayan bir ailenin ya- nına yerleştirildi. Daha sonra Ok- süzler Yurdu'na geçti. Burada ilk ve ortaokulu okudu. Öğretmen okulunun son sınıfmdayken. An- kara'da açılan Musiki Muallim Mektebi'ne sınavla girdi. Okulu 1935-36 yılında bitirdikten sonra. yine o sırada kurulmuş olan Kon- servatuvar Opera Bölümü'nün ilk öğrencilerinden oldu. 1942'deme- zun olmasının ardından 1950-51 yılına kadar Opera'da çalıştı. Genç cumhuriyetin yetiştirdiği sanatçı- lardan biri olan Su, Opera'da pro- valar sırasında gözaltına alındı ve siyasal nedenlerden hapse girdi Opera'ya girişi >asaklandı TKP tevkifatıdır bu... 5 seneye mahkûm olur. Çıktıktan sonra o en çok sevdiği Opera'ya girişi yasak- lanır. Kendisini eskisinden daha fazla türkülere verir. "Ama bunu bazen yanlış değerlendiriyorlar" sözleriyle dile getiriyor sitemini halk ozanının eşi Sıdıka Su: "Ruhi Su operadan ayrudığı için artık türkü söylüvor gibi gösterili- yor. Halbuki böyİe değil, Ruhi 3-6 yaşmdayken türkü söyleyen bir in- san. Çocukluğundan beri ve opera döneminde de Ruhi Su hep türkü- ler söylemiştir. Ruhi Su ölene kadar da türkü söylemeye devam etti. O yüzden ben şimdi çok yavgın olan bu kanserin çok kötü bir hastalık ol- duğuna inanıyorum. Ruhi Su'nun sesi bitmeden kendisi bitti. Bu has- talık bitirdL Sesinde hiçbir değişik- lik ohnanuştL Öldüğü zaman 73 va- şındaydi™" Sıdıka Su, eşinin öncelikle rad- yodan dinlediği sesini tanıyordu. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisiyken, Ruhi Su'nun aynı fakültede kurdu- ğu koroya girdi 1946 yılında. 1950'lere kadar süren arkadaşlık- lan daha sonra sevgiye dönüştü. Ancak Sıdıka Su da paymı aldı 1951 tevkifatından... O da Ruhi Su gibi 5 yıla mahkûm oldu TKP üye- liği nedeniyle. Ve öğretmenlik hak- kmı hiçbir zaman geri alamadı... Sıdıka Su. Ruhi Su'ya uzun sü- re türkü söyletmediklerini anımsa- tarak "Opera'ya giremedi ama dı- şarda da bir iş sahibi olamadı. 1950'lerden 1960'lara kadar enbü- v ük baskı, sol insanlan ve ilerici in- sanlan işsız bırakmakn. Bir işi olan insanı da derhal bulunduğu vere baskı yaparak oradan aymrlanh. 1960'ta 27 Mayıs'tan sonra Ruhi türkü söylemeye başladı" diyor RuhiSuSanatGecesi ~~ Ruhi Su, ölümünün 14. yıldönü- mü olan bugün, 47 yıl önce çıktığı mekândan, Opera Sahnesi'nden seslenecek sevenlerine. Sanatçı Rüştü Asyah'nın yönetiminde. An- kara Devlet Opera ve Balesi Sah- nesi'nde düzenlenecek "SanatGe- cesi" saat 20.00'de başlayacak. Et- kinliğin sunuculuğunu BerrinÖte- nel ve Rüştü Asyalı üstlenecek. Ötenel ve Asyalı, Su'nun şiirlerin- den ve hakkmda söylenenlerden alınhlar yaparak geceyi zenginleş- tirecekler. Ruhi Su'nun kendi sesinden "merhaba"sı ile başlayacak etkin- likte yaşam öyküsü niteliğinde bir belgesel gösterimi yapılacak. Sıdıka Su, "Tekrar türkülere daha çok yer verifiyor. Bi- ziın türkülerimiz insanlar yaşadıkça, insanlann sorun- lan yaşadıkça bitmez. Toplumun koşullan bozuldukça, kötüleştikçe duygular daha çok türkülerie verUiyor. O- nun için hiçbir zaman türküler bitmeyecek" diyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle