Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1999 CUMARTESİ
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALİ SİRMEN
F. Baykurt - M.T. Öngören
"Herifçioğlu Saint Michel'de koyvermiş
sakalı.
Nrtsin 'Bizim Köy'ü, nitsin Mahmut Ma-
kal'ı/1
Bedri Rahmi Eyüboğlu Paris'te ortak öğren-
cilik yıliannda, Turan Güneş için yazmış bu di-
#zeleri.
Turan Güneş, Kandıralı, varlıklı bir ailenin ço-
cuğu, Galatasaray Lisesi'ni bitirip gelmiş Pa-
ris'e, hukuk okumakta.
Bedri Rahmi, belli ki kızmış Güneş'e ya da ta-
kılmak isfemiş; Galatasaray'ı brtirmiş, varlıklı ai-
le çocuğunun ülke koşulları ve dertleriyle ilgisiz
olduğunu ima ediyor.
Oizeler gü2el, benzetme hpş, ama pek haklı
değil. Sakalı Saint Michel'de koyvermiş olan de-
likanlı, sonra politikaya atılacak, ülkenin sorun-
lanyla haşır neşir olacak, kendi ülkesinin kültü-
rünü, Batı'yla kaynaştırarak, ama onu asla kay-
betmeyerek yaşayacaktır.
Ikisi de iz bırakarak giden, Bedri Rahmi Eyü-
boğlu da, Turan Güneş de yoklar artık.
Ama yaşayarak bildiğimiz bir gerçeğin örne-
ğidir T. Güneş. Gerçekten de, Türkiye'de en iyi
okulları bitiren, ama yaşamını ülkesine, halkına
adamış daha başka aydınlarımız da oldu çok şü-
kür.
Dostum Mahmut Tali Öngören bunlardan
biriydi.
• • •
Robert College'i, ardından Columbia Üni-
versitesi'ni bitirmiş olan Mahmut Tali Öngören
ile Fakir Baykurt'u aynı gün toprağa verdik.
Birbirlerine yakın yaşlarda aynı hastalıktan bir
gün arayla yitip gittiler.
Ikisi de derın izler, eserler bıraktılar yaşamla-
nnda. Sevgi ve minettarlık duygulan uyandırdı-
lar çevrelerinde.
Burdur'un Akçaköy'ünde 1929 yılında doğan
yoksul köylü çocuğu Fakir ile ondan iki yıl son-
ra Istanbul'da dünyaya gelen üç kuşaktan iyi
eğrtirn görmüş burjuva kökenli varsıl Mahmut
Tali'nin yaşam çizgilerini aynı doğrultuda biıieş-
tiren nedir?
Başlangıçta çizgi aynı doğrultuyayönelmiyor-
du. Fakir köy çocuğu Gönen'deki Köy Enstitü-
sü'ne gitmek olanağını bulurken, varsıl burjuva
Robert College'in kapısından içeri giriyordu.
Köy Enstitülerinin ne olduğunu bilmeyenler,
yanşın eşit koşullarda yapılmadığını düşünecek-
lerdir. Kaklıdırlar ama, düşündükleri yönde de-
ğil.
Ben de iyi bir okulda okumuş biri olarak bu
Köy Enstitülülerin bizimle nasıl yanştıklannı hiç
anlayamaz, onları çok takdir ederdim,
Taa ki, Köy Enstitülerinin ne olduğunu anla-
yıp, oradan yetişmişleri tanıyana kadar....
0 zaman anladım ki üreterek öğrenen, öğre-
nerek üreten, toprağın bağrından fışkırmış, ça-
payı tutmayı da Balzac'ı okuyup yorumlamayı
da aynı hünerle yapmayı bilen bu insanlarla ya-
rışmaya kalkan biz klasik eğitimden geçmiş
olanlar eşit olmayan bir yarışa arkadan başla-
yanlardık.
•••
Herneyse, zaman veTürkiye'nin koşullan, Fa-
kir ile Mahmut'un yaşam çizgilerini aynı doğrul-
tuya soktu. Ikisi de baskılar, kovuşturmalar, ha-
pisler, işsizliklerle dolu yaşamlarının gergefleri-
ni, zoriu koşullarda, başarı motifleri ile dokuyor-
lardı. Ikisi de kendi alanlannda başarılı ürünler
verirlerken, aynı zamanda toplumsal savaşımın
göbeğinde yer alıyorlardı.
Ayrı ayrı noktalardan yola çıkmış olan bu iki
insanın yaşam çizgilerini birleştıren ise aydınlan-
ma tutkusu, ve kendi ülkesinin insanına duy-
dukları sevgi, yüreklerindeki banş çiçeğiydi.
Her ikisini de sevgi, saygı ve minnet duygula-
rıyla anacağız hep.
Bizlere o kadar çok verdiler ve bu uğurda o
kadar çok çaba harcadılar ve o kadar çok sıkın-
tıya katlandılar ki...
Yeni OHAL Valisi Aydıner
'Terörle ancak
cehennem alınır'
MAHMUT ORAL
DtYARBAKIR-
Olağanüstü Hal Bölge
Valisi Gökhan Aydıner.
PKK'lilerin geri çekilme
ile ilgili sözlerini
"hayaki sözter" olarak
değerlendirirken,
"Terörle ancak
cehennem satın almır,
cennet değil" dedi.
Olağanüstü Hal Bölge
Valiliği'ne atandıktan
sonra ilk gezisini Şırnak
ve Habur'a yapan
Aydıner, Şırnak Valisi
Hûseyin Başkaya ile
birlikte uluslararası
petrol şirketı TPtC'de
incelemelerde bulundu.
Aydıner, dakikada 100
litre olan boşaltım
işleminin kısa sürede
600 litreye
çıkartılacağını ifade
ederek iyileştirmeyle
birlikte Habur'daki araç •
kuyruklannın
azalacağını söyfedi.
Şırnak Valisi Başkaya
ise bir hafta öncesine
kadar Habur'dan geçen
araç sayısının 200
olduğunu, dünden
itibaren bu rakamın
800'e çıktığını belirterek
"Asıl hedefimiz 1250
araçtır. buna da yakın
zamanda ulaşacağn"
dedi. Aydmer'e brifing
veren TPİC Genel
Müdürü Süleyman Banş
da. önümüzdeki
günlerde Habur'dan
getirilen mazotu taşıyan
kamyonlar için transit bir
gifiş alanı ve yol
yapılacağını, böylelikle
kapıdaki yığılmanın
önleneceğini söyledi.
Banş. şu ana kadar 3
milyon 600 bin ton
petrol alımının
gerçekleştirildiğıni
belirterek. "litresiııi 182
bin liradan aldığımız
mazotu şirketlere 216 bin
200 liraya sanyonız, Bu
arada Şırnak Geliştirme
Vakfi'na da litre başına
bin lira veriyoruz" dedi.
Bölge Valisi Aydıner,
teslim olan PKK'lilere
beceri kazandırma
kurslan verilebileceğini,
gerekirse bu kişilere iş
bulmakta da yardımcı
olabileceklerini sözlerine
ekledı.
TBMM komisyonu, Ankara Cezaevi'ndeki iddialan inandıncı bulmadı
'Kazdan tiiııel yok'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Ankara Merkez Kapalı Ceza-
evi'nde 26 Eylül'de meydana gelen
olaylann ardından 19 gûndür açlık
grevinde olan 28 tutuklu ve hüküm-
lü için devreye giren TBMM lnsan
Haklannı tnceleme Alt Komisyo-
nu. Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk'ten olumlu yanıt aldı. Alt ko-
misyon üyeleri, dün görüşfükleri
Adalet Bakanı'ndan, koğuş koşul-
lanndan yakınan tutuklu ve hüküm-
lülerden bir bölümünün yakın ceza-
evlerine sevk edileceği sözü aldılar.
Komisyon sözcüsü FP'li Mehmet
Bekaroğlu, Türk'ün mahkûmlann
isteklerini makul karşıladığını belir-
terek açlık grevinin sona eraıesini
beklediklerini söyledi.
Komisyon üyeleri, Adalet Ba-
kanhğı'nın operasyon için göstenü-
ği "tünel kazthyordu" iddiasını
inandıncı bulmadı. Ankara Merkez
Kapalı Cezaevi'nde incelemelerde
bulunan 5 üyelı alt komisyon 17 er-
kek, 11 kadın mahkümun 19 gündür
açlık grevinde olduğu saptamasın-
da bulundu. Mustafa Eren, Hasan
Macit, Mehmet Bekaroğlu. Sebge-
tullah Seydaoğlu ve Mehmet Nuri
Tarhan'dan oluşan alt komisyon,
açlık grevini sona erdirebilmek için
mahkûmlarla Adalet Bakanlığı ara-
sında "arabulucuhık" yaptılar.
Adalet Bakanı Türk. Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürû AH Su-
at Ertosun'a tutuklulann Barhn, hü-
kümlülerin de Nevşehir Cezaevi'ne
Görüşmeden sonra gazetecilerin
sorulannı yanıtlayan Türk. Ulucan-
lar'da 3 koğuşun kullanılamaz hale
geldiğini ve burada inşaat çalışma-
lannın devam ettiğini de vurgula-
yarak bu nedenle nakillerin zorun-
lu olduğunu, inşaatın tamamlanma-
sından sonra yeniden geri getirile-
ceklerinı söyledi. Türk, olaylarda
"avtüfeği'' kullanıhp kullanılmadı-
• Ankara Merkez Kapah Cezaevi'nde 10 tutuklunun
ölümüne neden olan olaylarda, operasyonun başlaülmasına
gerekçe gösterilen tûnele ilişkin iddialann gerçeği
yansıtmadığı belirtildi. Koğuş koşullanndan şikâyetçi olan
tutuklu ve hûkûmlûler yakın bir cezaevine sevk edilecek.
sevk edilmesi talimatını verdi.
Türk, ağır yaralı ya da hasta olanla-
nn ise Numune Hastanesi'nde teda-
vi altına alınacağını bildirdi. Kadın
tutuklulann koğuşlannın da fazla
tahribat olmaması nedeniyle birkaç
gün içinde tamir edilebileceği. bu
süreçte de adli suçlulann bulundu-
ğu koğuşta kalmalannm sağlanabi-
lecegi bildirildi.
gı yönündeki bir soruya da 3 kişi-
nin av tüfeğınden çıkan saçmalarla
öldüğunün saptandığını söyledi.
Komisyon üyeleri, REFAHYOL
döneminde cezaevi yönetimi ile
mahkûmlar arasında yapıldığı sav-
lanan 22 maddelik protokole ilişkin
Türk'ten bilgi istediler. Cezaevi
savcısının da doğruladığı protokol,
cezaevi arşivinde bulunamazken
Türk ile Ceza ve Tevkifevleri Mü-
dürü Ertosun, prokokolden haber-
dar olmadıklannı ileri sürdüler.
TBMM lnsan Haklannı tncele-
me Komisyonu'na bilgi veren Mah-
kûm Aileleri Derneği Başkanı Sü-
leyman Turan, operasyonun planlı
olduğu izlenimi edindiklerinı bil-
dirdi. Turan, olaydan 1 ay öncebaş-
layan huzursuzluk nedeniyle birkaç
gün önce nöbet tuttuklarını belirte-
rek "Olaydan 2 gün öocebir kişi gel-
di, bize 'Burada operasyon olacak,
Akın Birdal serbest bırakılacak,
Ecevit ABD'ye gidecek' dedi. Ve
bu kişinin dediği bütün olaylar çık-
n. Tesadüf olması da zor" dedi.
Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye
Barolar Birliği temsilcileri ise 5
Ekim'de cezaevinde yaptıklan in-
celemelen aktardılar. Temsilciler,
"Bu kadar yoğun gaz kullamlan bir
verde neden çatışma çıkü. Bu insan-
İar neden öldürüldü anlavamadık"
dedıler. TTB ve TBB temsılcılen,
yaptıklan incelemelerde sadece 3
cm derinliginde bir tünel başlangı-
cı gördüklerini bildirdiler.
lnsan hakları zirvesi
Anayasa değişikliği
için iki farklı görüş
tLHANTAŞÇI
ANKARA - Devlet Baka-
nı Mehmet Ali trtemçelik
başkanlığında sivıl toplum
örgütleri, milletvekilleri ve
akademisyenlerin katılımı
ile gerçekleştirilen insan
haklan zirvesinde, bu yapı-
lanmanın konseye dönüştü-
rülerek kalıcı kılınması ve
yasal güvenceye kavuşturul-
ması önerildi. Toplantıda,
anayasa değişikliği konu-
sunda iki farklı görüş ortaya
çıktı. Istanbul Universitesi
lnsan Haklan Hukuku Araş-
tırma ve Uygulama Merke-
zi Başkanı'Prof. Dr. Bülent
Tanörün "DGM'lerolağa-
nüstü yargı mercii degüdir"
göriişü tartışma yarattı.
Irtemçelik başkanlığında
25 demokratik kitle örgütü
temsilcisinirt bir araya gel-
diği toplantıda, Türkiye'de
demokrasi, insan haklan, si-
vil-askeri yargı ikilemi. ka-
dın ve çocuk haklan ile eko-
nomik haklar tartışıldı.
Demokratik örgütlerin
görüşlerinin aşağı yukan ay-
nı noktada olduğu toplantı-
da, anayasa değişikliği ko-
nusu ele alındı. Toplantıda
konuyla ilgili iki farklı dü-
şüncenin ortaya çıktığı be-
lirtilirken, birgrubun anaya-
sanın tamamen değişmesi,
hazırlanışı, oluşumu ve içe-
riğiyle sivil olmasını, diğer
grubun ise tamamen değiş-
tirilmesi yerine kısmen deği-
şiklik önerdiği bildirildi.
ldam cezalannın kaldınlma-
sı, düşüncenin suç olmaktan
çıkanlması ve DGM'lerin
kaldınhnası konulannda gö-
rüş birliği sağlandı.
Ortak bir dil kullanan ör-
gütlerin öneri ve eleştirileri-
ne bakan dahil olmak üzere
komisyondan itiraz gelme-
diği belirtilirken, komisyon
üyelerinin de olumsuzlukla-
n kabul ettikleri öğrenildi.
Türkiye lnsan Haklan
Vakfı Başkanı YavTiz Önen,
toplantıdaki yapının konse-
ye dönüştürülerek kalıcı kı-
lınması ve yasal güvenceye
kavuşturulrnası önerisinde
bulundu. Yalnız görüş alış-
verişinde bulunan bir yapı-
dan kurtararak görüşlerin
yaşama geçirilip geçirilme-
diğini izleme, denetleme ve
baskı görevı görmek amacı
güdüldüğü belirtildi. Devlet
Bakanı trtemçelik' in de öne-
riyi uygun bulduğu ve "Be-
nim de kafamdan böyle bir
düşünce geçiyordu" dediği
öğrenildi.
tnsan Haklan Demeği
Genel Başkanı Hüsnü Ön-
dül, Türkçe'den başka dille
yayın ve eğitim yasaklannın
kaldınlması önerisinde bu-
lundu. MAZLUMDER Ge-
nel Başkanı Yılmaz Ensa-
roğlu, türban yasağmın
okullann yanı sıra işyerle-
rinde de kaldınlmasını iste-
di. Polis Vakfi'na bağışlann
kaldınlması, AtHM kararla-
nyla ödenen tazminatlann
suç işleyenden tahsil ediİTBe-
si önerildi. Yargısız infazla-
nn durdurulması. "cezaevte-
rindeki öldürmelerin", iş-
kence altmda ölümlerin or-
tadan kaldınlması ortak is-
tem olarak gündeme geldi.
Basın özgürlüğü, yargı ba-
ğımsızlığı, sivil- askeri yar-
gı ikileminin ortadan kaldı-
nlması, kadın ve çocuk hak-
lan. ekonomik haklar ve si-
lah kullanma yetkisinin ay-
nntılar arasında önemli yer
tuttuğu belirtildi.
Tartışma konulan
tstanbul Universitesi ln-
san Haklan Hukuku Araşur-
ma ve Uygulama Merkezi
Başkanı Prof. Dr. Bülent Ta-
nör'ün "DGM'ler olağanüs-
tü yargı mercii değUdir" gö-
rüşüne birçok örgütün karşı
çıktığı bildirildi.
Bir akademisyenin "!ş-
kence yapmaktan hiç kimse
hoşnut değil. Ama Türki-
ye'nin koşulları da böyle.
Emniyetin, soruşturma yü-
rütenlerin elinde malzeme
yok. Onun için böyle Ukel
yöntemlere gidiByor'' görü-
şüne birçok temsilcinin, *1ıı-
san haklan ihlaDerinin hiç-
bir gerekçesi olamaz" diye-
rek karşı çıktıklan öğrenildi.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
MKYK toplantısında inandıncı bulunmadı
ANAP'ta Yümaz'a deştiriler
DÜRDANE KIRÇUVAL
Ven k dedi.
ANKARA - ANAP'ın uzun bir aradan
sonra yapılan Merkez Karar Yönetim Ku-
rulu (MKYK) toplantısında bir süredir
devleti ve sistemi eleştiren ve değişimden
söz eden Genel Başkan Mesut Yıunaz eleş-
tiri bombardımanına tutuldu. MKYK üye-
lerinin çoğunluğu, Yılmaz'ı inandıncı bul-
mazken, olağanüstü kongre talepleri dile
getirildi. ANAP'ın potansiyel genel başkan
adaylanndan Lütfullah Kayalar. "Sö^edi-
ğiniz ilkelerin hiçbiri yeni değil. asıl sorun
ANAP"ın kimlik sorunudur. Siz, >eni dedi-
ğiniz şeyleri yeni hauruyorsunuz. Bunlann
hepsini unutmuşsunuz. Siyasetçiye güven-
den bahsedhorsunuz. Böyle konuşunca gü-
Kendilerinin seçimlerde partiyi değil ül-
keyi düşündüklerini belirten Mesut Yıl-
maz, "Sorumlu davranmasaydık bugün
demokrasi olmazdı. Demokrasi direkten
dönmüştür. Pakistan'ın başına gek-nler bi-
zim başımıza gelebilirdi" dedi.
ANAP Başkanlık Divam'nın örgütleri
feshetme yetkisi istemi de MKYK'de tar-
tışmalara neden oldu. MKYK üyesi Vehbi
Dinçerler, genel başkanlann görev süresi-
nin 6 yıl olmasuıa ilişkin öneride bulundu.
Yaklaşık 5.5 saat süren toplantıda, örgüt
sorunlan ve tüzük değişikliği önerileri ile
siyasi gelişmeler ve özellikle Mesut Yıl-
maz'ın son günlerde dikkat çeken devlete
ve sisteme yönelik eleştirileri konuşuldu.
Eski Ankara Emniyet Müdürü Saral
'FeÛıuüahçıkk
devleteliyle
devleün gözünden
kaçırdtyor' : ..
• Cevdet Saral, "Fethullahçılan devlet
eliyle korumak adına" hedef olduklannı
söyledi. Osman Ak: Bize ait olmayan
çalışmalarla suçlanıyoruz. Sabri Uzun:
Gülen cemaati tarikat değildir.
SERTAÇEŞ
ANKARA - 'Telekulak
skandah' nedeniyle Ankara
Emniyet Müdürlüğü göre-
vinden açığa alınarak hak-
kında dava açılan CevdetSa-
raL hedef olmalannın gerek-
çesıni •Fethullahçuan devlet
eliyle koruma amaa' olarak
açıkladı. Fethullahçılann
'normal bir dinsel cemaat
görünümüne sokuimak ve
irtkaya karşı laiklik tarafta-
n gibi' gösterilmek istendi-
ğine işaret eden Saral, Gülen
grubunun örgütlenmesinin
yatay ve dikey şekilde oldu-
ğu, yapılanmanm 'açıkfaaü-
yet' ancak 'hedefin gizlilik'
taşıdığı sonucuna vanldığı-
nı bildirdi.
Soruşturma sırasında bir
de tarih skandah yaşandı.
Müfettiş raporlannda, bılgi-
sayar çıknlannda ilk dinle-
me tarihi '30.12.1899' ve son
dinleme tarihi de '30.12.
1889' olarak kaydedildi.
Saral, haklannda Danış-
tay'da görülen lüzumu mu-
hakeme davasma gönderdi-
ği savunmasında. Emni-
yet'teki Fethullahçı kadro-
laşma ile ilgili hazırladıkla-
n rapor nedeniyle hedef du-
rumuna getirildiklerini kay-
detti. tstihbarat Daire Baş-
kanlığı'ndan kendilerine ge-
len yazı nedeniyle Fethul-
lahçı örgütlenme konusun-
da çalışmalara başlandığını
kaydeden Saral, yaptıklan
ön çalışma sonucunda Gü-
len grubunun örgütlenmesi-
nin yatay ve dikey şekilde
olduğu. yapılanmanm 'açık
faattyet'. ancak 'hedefin giz-
lilik' taşıdığı sonuçıjna, va-
nldığını" bndirdi.'
Saral, saptamalar dogrul-
tusunda Gülen grubunun ör-
gütlenmesi için 'planlı istih-
barat operasyonu" önerdik-
lerini dile getirdi. Saral, es-
ki Istıhbarat Daire Başkanı
SabriUzun'un, 1992 yılında
Fethullahçı olduklan gerek-
çesiyle soruşturulan bazı
personelin istihbarat kadro-
suna alınma nedenlerini 'ta-
kipsizlik' karannadayandır-
dığını belirterek şöyle dedi:
'İstihbarat deşifre
edildi'
"Bu anlaviş sahibine. aca-
ba Dev-Vbİ Dev-Sol, PKK,
Hizbullah. İBDA-C gibi or-
ganizasyonlarda soruştur-
maya muhatap olmuş.ancak
sonuçta beraatveya takipsiz-
lik karan almış personel için
de geçerli ınidir. geçerli ise is-
tihbarat kadrolannda böv le
gorevliler de bulunmakta
mıdır, diye sormak gerekir."
Saral. kendilenne suç atıl-
ması konusunda ise Fethul-
lahçılık uğruna istihbarat
sısteminin deşifre edildiğini
savunarak şöyle konuştu:
"1993 yıhndan bu yana
tehdit niteliğinden çıkanla-
rak normal bir dinsel cema-
at görünümüne sokulan ve
irtkav a karşı laiklik tarafta-
n gibi gösterilerek devlet
eliyle devletin gözünden ka-
çınlmış bir olguyu, 'nasıl
olur da siz tekrar tehdit ve
tehlike haline dönüştürürsü-
nüz' sekBndeki bir anlajısın
sonocu/Bu çahşmayı yapan
kişiler imha olur' tehdidini
de içeren satanist bir yakla-
şım, devletin en önemli bilgi
derleme kavnağını deşifre et-
menin ne yazık ki vesflesi ol-
muştur"
'Bizi hedef yaptılar'
'Cumhuriyet düşmanı
Fethullahçıhk \anlılannı
devlet elivle korumak adına
hedef >apıldıklannı' ve bu-
nu kamuoyuna anlatamadık-
lannı vurgulayan Saral,
"Kin ve garez duygulan ile
Cumhuriyete vöneiik en sin-
sive karanhkemellL masum
maskeli. meş'um (uğursuz)
karaktere kurban edilmek
istendigimiz açıkça anlaşıl-
mışnr'" eörüşünü dile getır-
dı.
Telekulak davasında Sa-
ral ile birlikte yargılanan
yardımcısı Osman Akda sa-
vunmasında. dinleme iddi-
asının 1 Ocak 1997-6 Ha-
ziran 1999 tarihlerini içerdi-
ğini belirterek, kendisinin
26 Eylül 1997;de, Zafer Ak-
taş'ın kendisinden bir ay
sonra, Ersan Dalman' ın Ni-
san 1998'de bu görevlere
atandığını bildirdi. Ak, ken-
dilerinden önce görev yapan
eski istihbarartan sorumlu
Müdür Yardımcısı Mehmet
Gümüş. tstihbarat Daire
Başkanı Omer Yılmaz, Şu-
be Müdürvekili Sadettin lz-
kan ve o dönemde Ankara
Emniyet Müdürü olan Meh-
met Cebe'ye hiçbir suçlarna,
yöneltilmediğini kaydetti. •'
Eski Ankara İstihbarat
Şube Müdür Yardımcısı Za-
fer Aktaş. müfettiş raporla-
rında, bilgisayarçıktılannda
ilk dinleme tarihinin
'30.12.1899' ve son dinleme
tarihinin '30.12.1889' olarak
geçtiğini belirterek "O ta-
rihlerde ne Ankara Emniyet
Müdürlüp vardı ne de biz
vardık- Bu hata ise ve bilgi-
sayardan kav naklandığı id-
dia cdikcekse. bilgisavar tek-
nolojisi gereği tarih yazımı
otomatikolduğundan müm-
kün değildir" dedi
Telekulak skandah nede-
niyle APK Dairesi'ne ata-
nan eski tstihbarat Dairesi
Başkanı Sabri Uzun ise ifa-
delerinde çelişkiye düştü.
Fethullah Gülen cemaatinin
tarikat olmadığını savunan
Uzun, "Fethullah Gülen ce-
maati mensuplan toplandık-
lan eve Işık Evi derler. Bu ce-
maat, 'Devir tarikat devri
değildir. hakikat devridir'
özdeyişiyle tarikatçılığı red-
dederler. Dolayısıvla Fethul-
lah Gülen cemaati bir tari-
kat değildir. Işık Tarikan di-
ye bir tarikatda yoktur" gö-
rüşünü savundu.
Uzun, Türkiye gazetesi
etraftnda toplanan bir gruba
Işık Grubu denildiğini de
kaydetti.
Ölümünün 14. yıldönümünde 47 yıl önce aynlmak zorunda kaldığı Opera Sahnesi'nden seslenecek
Rıılıi Su'nun özlemi gerçekleşecek
BAHAR TANRJSEVER
ANKARA - Yüzyıllan deviren
halk türkülerini ustaca yorumlayan
Ruhi Su, "özlemi çekilen müziğin
ortaya çıkardığı'" bir sanatçıydı...
Halkını buldu türkülerde. Batı tek-
niği önce kısa bir şaşkınlık yarattı,
tartışmalara yol açtı. Ama vazgeç-
medi. Çünkü o operayla türküler
arasında bir benzerlik olduğuna
inanıyordu:
"Halk şarkdanmızı,bir saz şairi-
nin yayık ve disiplinsiz sesiyle değil,
fakat şehiıii bir muganninin ağzıv-
la da değil, halk şarkılanmtn. garp
(batı)tekniği içinde. halk gibi, fakat
halktan a\n olarak söylemeüyiz."
Öncüydü. fakat her öncü gibi
yalnızdı. Opera sanatçılannın, eği-
timli sesin türkülere eğilmesi yıl-
lardan beri özlemiydi... Ve şimdi
özlemi gerçekleşiyor. Ruhi Su, 14.
ölüm yıldönümünde aldıklan batı
eğitimiyle türkülere yönelen sanat-
çilann da yer alacagı etkinlikle anı-
lacak.
Ruhi Su, 1912"de Van'da doğdu.
1. Dünya Savaşı'nın öksüz bıraktı-
ğı çocuklardan biriydi. Adana'da
hiç çocuğu olmayan bir ailenin ya-
nına yerleştirildi. Daha sonra Ok-
süzler Yurdu'na geçti. Burada ilk
ve ortaokulu okudu. Öğretmen
okulunun son sınıfmdayken. An-
kara'da açılan Musiki Muallim
Mektebi'ne sınavla girdi. Okulu
1935-36 yılında bitirdikten sonra.
yine o sırada kurulmuş olan Kon-
servatuvar Opera Bölümü'nün ilk
öğrencilerinden oldu. 1942'deme-
zun olmasının ardından 1950-51
yılına kadar Opera'da çalıştı. Genç
cumhuriyetin yetiştirdiği sanatçı-
lardan biri olan Su, Opera'da pro-
valar sırasında gözaltına alındı ve
siyasal nedenlerden hapse girdi
Opera'ya girişi >asaklandı
TKP tevkifatıdır bu... 5 seneye
mahkûm olur. Çıktıktan sonra o en
çok sevdiği Opera'ya girişi yasak-
lanır. Kendisini eskisinden daha
fazla türkülere verir. "Ama bunu
bazen yanlış değerlendiriyorlar"
sözleriyle dile getiriyor sitemini
halk ozanının eşi Sıdıka Su:
"Ruhi Su operadan ayrudığı için
artık türkü söylüvor gibi gösterili-
yor. Halbuki böyİe değil, Ruhi 3-6
yaşmdayken türkü söyleyen bir in-
san. Çocukluğundan beri ve opera
döneminde de Ruhi Su hep türkü-
ler söylemiştir. Ruhi Su ölene kadar
da türkü söylemeye devam etti. O
yüzden ben şimdi çok yavgın olan
bu kanserin çok kötü bir hastalık ol-
duğuna inanıyorum. Ruhi Su'nun
sesi bitmeden kendisi bitti. Bu has-
talık bitirdL Sesinde hiçbir değişik-
lik ohnanuştL Öldüğü zaman 73 va-
şındaydi™"
Sıdıka Su, eşinin öncelikle rad-
yodan dinlediği sesini tanıyordu.
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Felsefe Bölümü öğrencisiyken,
Ruhi Su'nun aynı fakültede kurdu-
ğu koroya girdi 1946 yılında.
1950'lere kadar süren arkadaşlık-
lan daha sonra sevgiye dönüştü.
Ancak Sıdıka Su da paymı aldı
1951 tevkifatından... O da Ruhi Su
gibi 5 yıla mahkûm oldu TKP üye-
liği nedeniyle. Ve öğretmenlik hak-
kmı hiçbir zaman geri alamadı...
Sıdıka Su. Ruhi Su'ya uzun sü-
re türkü söyletmediklerini anımsa-
tarak "Opera'ya giremedi ama dı-
şarda da bir iş sahibi olamadı.
1950'lerden 1960'lara kadar enbü-
v ük baskı, sol insanlan ve ilerici in-
sanlan işsız bırakmakn. Bir işi olan
insanı da derhal bulunduğu vere
baskı yaparak oradan aymrlanh.
1960'ta 27 Mayıs'tan sonra Ruhi
türkü söylemeye başladı" diyor
RuhiSuSanatGecesi ~~
Ruhi Su, ölümünün 14. yıldönü-
mü olan bugün, 47 yıl önce çıktığı
mekândan, Opera Sahnesi'nden
seslenecek sevenlerine. Sanatçı
Rüştü Asyah'nın yönetiminde. An-
kara Devlet Opera ve Balesi Sah-
nesi'nde düzenlenecek "SanatGe-
cesi" saat 20.00'de başlayacak. Et-
kinliğin sunuculuğunu BerrinÖte-
nel ve Rüştü Asyalı üstlenecek.
Ötenel ve Asyalı, Su'nun şiirlerin-
den ve hakkmda söylenenlerden
alınhlar yaparak geceyi zenginleş-
tirecekler.
Ruhi Su'nun kendi sesinden
"merhaba"sı ile başlayacak etkin-
likte yaşam öyküsü niteliğinde bir
belgesel gösterimi yapılacak.
Sıdıka Su, "Tekrar türkülere daha çok yer verifiyor. Bi-
ziın türkülerimiz insanlar yaşadıkça, insanlann sorun-
lan yaşadıkça bitmez. Toplumun koşullan bozuldukça,
kötüleştikçe duygular daha çok türkülerie verUiyor. O-
nun için hiçbir zaman türküler bitmeyecek" diyor.