11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EKİM 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA ır EKONOMI /ekonomifrtcumhuriyetcom.tr 13 Türkiyebir tanmpoMkası ohişturamamamn bedeüniağarödüyor FATMAKOŞAR HACERGEMİCİ GAP'ın dûnyanın en temiz toprakla- n olarak anılan tanın alanlan. Türkiye'ye ve yöre insanına getirebilecekleri göz ardı edilerek bütün nimetlenyle serma- yeye sunulurken, tanmsal üretim tama- men dışa bağımh hale getirilıyor. Gir- dilerdeki artışlar, sıfir gümriikle Türki- ye'ye giren sübvansiyonlu ucuz üriin- ler, tanm topraklannın yok edilmesi. desteklemenin giderek azalması gibi olumsuzluklara karşı savaş veren tanm üreticisi ve tüketicisi yıllardır sürdürü- len yanlış politikalann faturasını ödü- yor. Söz konusu ıthalata dayalı politi- kalann yaru sıra işverenin yasal boş- luklardan yararlanarak dayattığı düşük ücret, ağır çahşma koşullannın altında ezilen tanm çalışanlan, her zaman 7.4lük depremde her şeyini yitirenlerin koşul- lannda yaşam savaşı veriyor. Dûnyanın kendi İcendine yeten 7 üJ- kesi durumunda iken Turgut Özal dö- neminde temeli atılan tanm politikala- n ile ithalatçı ülkeler listesinde ön sıra- lara oturan Türkiye'ye 1995 yılından bu yana ithal edilen canlı hayvanlann he- men hemcn hepsi telef oldu. "Dünyay- la entegre olmak, ticareri geUştirmek, serbest piyasa koşullannı yerteştirmek'' adına hububattan kınnızı ete, pirinçten tohum çeşitlerine kadar geniş bir yel- pazede ıthalata sarılan hükümetler, 1980'li yıllardan bu yana Türkiye'nin üretim potansiyelini göz ardı eden po- litikalarla "yerti ürerimin sonunu" ha- zırladılar. Hükümetlerin "'kolay yoldan para kazanmanın peşinde olan ithalat- çı lobilere vegefişmiş ülketerin dayatma- lanna" teslim olduğu Türkiye'de, siya- siler "Canlı hayvan ithal edjyoruz" di- ye 650 milyon dolan çöpe attılar. 1995 yılından 1999 yılı ortalanna kadar, 650 milyon dolarlık 275 bin canlı hayvan it- hal edilirken bu hayvanlann sağlık kont- rolleri yeterince yapılmadığı için hep- si telef oldu. Hükümetler, üreticiye, tüketiciye ve çalışanlara ağır faturalar ödettiren, çift- çiyi girdilerde de dışa bağımlı hale ge- tiren 1980 politikalannı bütün olum- suzluklanna karşın sürdürmekte ısrar- lı davranıyorlar. Şiııuli GAP'ta talan dönemi• Yöre insanını üretim sürecine katan, Tanm - Işletmeleri Genel Müdürlüğü'ne (TlGEM) ait 7 tanm işletmesini etkin hale getirecek projeleri gözardı eden siyasiler, GAP'ta, devlete ve çalışana bir getirisi olmayan, sermayenin 'sömürü alanlan' durumundaki serbest bölgeleri yaşama geçirmeye hazırlanıyorlar. Ithalata dayalı politikalarla ta- nmsal üretim uğruna, yerli firma- lann işbirliği yaptığı ulusötesi gı- da firmalanna, tohum üreticileri- ne kucak açan Türkiye, toplam 32 milyar dolar kamu harcaması ön- görülen GAP'ı da, bütün nimetle- nyle yabancı ve yerli firmalara su- nuyor. Yabancı ve yerli sermaye- nin ilgi odağı haline gelen GAP üzerine yapılan planlar. Türkiye'nin 'her şeyini verdiğT bu yatırımını değerlendırme fırsatını elinden ka- çıracağı endişesini gündeme geti- riyor. Yöre insanını üretim sürecine katan, Tanm İşletmeleri Genel Mü- dürlüğü'ne (TtGEM) ait 7 tanm işletmesini etkin hale getirecek projeleri gözardı eden siyasiler, GAP'ta, devlete ve çalışana bir ge- tirisi olmayan, sermayenin 'sömü- rû alanlan' durumundaki serbest bölgeleri yaşama geçirmeye hazır- lanıyorlar. TİGEM'in verimli tanm arazi- lerinı değerlendirmek yerine özel sektöre devTetme planlan da yapı- lırken bölgeyi ziyarete gelen pek çok yabancı yatınmcının "sonsuz kâr getiren' ve kamu yarannı gö- zardı eden özelleştırme modelleri üzerinde durmalan gözden kaçmı- yor. ABD, Israil, Suriye ve daha pek çok ülkeden yabancı yatınmcı akı- nına uğrayan GAP'ın son ziyaret- çilerinden Isveçli Exportradet Fir- ması yetkilisi Göran Hamne'nin, yap-işlet-dSvret modfeK fcapsamın- daki yatınmlara ılgı duyduklannı açıklaması dikkat çekiyor.Türki- ye'nin en büyük projesi durumun- daki GAP Serbest Bölgesi kurul- ması için 13 Nisan 1999 tarihinde Serbest Bölgeler Genel Müdürlü- ğü ile Şanlıurfa Valiliği arasmda an- laşma imzalandı. Istihdam olaca- ğı gerekçesiyle serbest bölge çalış- malannın 2 yıldır sürdüğü GAP. böylelikle ne çalışanlara ne de Tür- kiye ekonomisine katkısı olmayan, sermaye için ise 'sonsuz kârın el- deedildiğT serbest bölgeye 'kavuş- muş' oluyor. Öte yandan GAP'ta yöre insanı- nın topraklandırılmasını, üretim r sürecine katılmasını ve projenin | Türkiye ekonomisine de katkı sağ- I lamasını öngören projeler hazırla- ' narak ilgililere sunuluyor. Sözko- i nusu projeler ilgili bakanlıklar ve yetkililerce dikkate alınmazken Ta- nmsal Gelişme, Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı'nca (TARGEV) hazırlanan 'Tanmsal Üretimde Yüksek Teknolojiyi Yaygınlaştır- ma Projesi'nde TlGEM'e ait ara- zilerde planlı üretim yapılabilece- ği anlatıldı. Projede, TARGEV'in TlGEM'e ait 7 işletmeyi hızla mo- dem işletmelere dönüştürebilece- ği ifade edildi. TARGEV sözkonu- su projede, 7 işletmede 45 bin ko- nutun yapılacağını, kentsel ve sos- yal altyapıyı geliştireceğini belir- terek "Bu proje ile devlet zaraıia- n kâra dönüşccektir. Tanmsal is- tihdama katkı sağlanacak, Türki- ye tanmında verimlilik ve kalite artünlacak" denildi. Işletmelerin heraçıdan incelendiği ve sorunla- nn nasıl giderilebileceğinin anla- tıldığı proje ilgili bakanlıklar tara- fından dikkate alınmazken Tl- GEM'in işletmelerinin özelleşti- rilmesi sürekli gündeme getirili- yor. TlGEM'e ait 7 işletmeden sa- dece Ceylanpınar Işletmesi'nin top- lam 1 milyon 761 bin 594 hektar arazisi bulunuyor. TlGEM işlet- melerinin özelleştirilmesi halinde tanmm büyük bir darbe alacağı belirtilirken özellikle tohumculuk alanmda zaten olumsuz olan gidi- şatın daha da kötü olacağı vurgu- lanıyor. Yabancı ve yerli sermaye- nin gözünü diktiği işletmelerin el- den çıkanlmayarak etkin hale ge- _ tirîfmesi gerektıği ifade ediliyor. • GAP, ABD'yepazarianıyor ABD, GAP'la ılgilenen ülkele- rin başında geliyor. Gelişmekte olan pazarlarda faaliyet gösteren ABD merkezli tanm kuruluşlan- nın ve pek çok firmanın son bir yıl- dır art arda tanm, hayvanahk' ko- nulu toplantılar düzenlemesi dik- kat çekiyor. Sözkonusu ülkenin Türkiye'ye çeşitli yollarla canlı hayvan ithala- tı için baskı yaptığı bilinirken son olarak Başbakan Bülent Ecevit'in VV'ashington ziyareti sırasında ABD Başkanı Bill Clinton tarafından du- yunılan GAP gezisi gerçekleştiri- liyor. ABD Büyükelçisi MarkPar- ris'in başkanlığındaki heyet pazar günü GAP gezisine başlayacak. 21 Ekim'e kadar sürecek geziye 21 şirket katılıyor. Tanının emekçilerî Türkiye'de nüfusun yüzde 40'ını istih- dam eden tanm alamnda çalışanlann so- runlan bitmiyor. Bir yanda ücretli çalışan- lann karşı karşıya kaldıklan ağır koşullar, öte yanda yeterlüiği tartışma konusu olan ziraat fakültelerinden mezun olan, ancak kendi alamnda çaltşamayan diplomalı iş- sizler. Tanm alanında planlama olmamasi nedeniyle mağdur olan mühendis ve vete- rinerler, uzmanhk alanlannda iş bulamaz- ken tanmda çalışan ücretliler, depremze- delerin karşı karşıya kaldıklan koşullarda yaşam savaşı veriyor. Okullann açılması- na karşın henüz çocuklannı okullara gön- deremeyen I milyon tanm çalışanından sa- dece 70 bini örgütlü. Çalışanlar ayda 70mil- yon lira kazanabiliyor ve 2 metrekarelik ça- dırlarda yaşıyorlar. Çalışan ailelerin ço- cuklan, ancakmevsimlik işin bittiği, kasun ayının başında okullanna gıdebiliyor. Tanm sektörünün işvereni ve işçisiyle top- lam istihdamı ise 9.5 milyon kişi dolayın- da. Ancak bunu önemli bir bölümü kayıt dışı. Örgütlü olduğu halde tanm çalışan- lannm toplusözlesme hakkından yoksun olduğunu bildiren Tanm-lş Sendikası Ge- nel Başkanı Bedrettin Kaykaç. •'Tanmça- hşanlan 1475 Sayıh İş Kanunu'nun dışin- dâ tutulmuslar. Onlara özei bir yasa dü- zenlenmesi düşünülmüş" dedi. Yıllardır tanm işçileri için yasal düzenleme yapıl- madığını belirtereİc "Mevcnt yasalaıia ör- götfenemeyen çaiışanlar için vasalar dü- zenlenmefi.Işietmeferek»TtzorunâuluğugE- tirümeli'' diye konuştu. Ziraat Mühendisleri Odası Genel Baş- kanı Prof. Dr. Gürol Ergin, Türkiye gene- linde 20-25 bin ziraat mühendisinin kendi mesleği dışında bir iş yapüğıru bildirdi. Destekler yanlış adrese Her yıl Avrupa'dan 19 bin ton et için 15 mih/on dolar ödeyen hükümetler, nüfusun yüzde 40'ının tanmda istihdam edildiğini unuttular. 1980 yılına kadar 2 kilo buğdayla bir kilo ekmek almabilirken, 1980-1987 yıllan arasında 3 kilo buğdayla bir kilo ekmek, 1987-1988 yıllannda ise 5 kilo buğdayla bir kilo ekmek alınabilir oldu. Çiftçinin gelirinin yüzde 50 t . orarunda gerilemesi, IMF ve Dünya Bankası'nın yam sıra birçok kesimin '^ılİanlır tanma büyük destekler verildiği" savlanmn yanlışlığını ve söz konusu desteğin sanayici ve fınans kesimine gittiğini ortaya koyuyor. Bunu gözler önüne seren bir başka gerçek ise hükümetlerin tanm desteği için borçlanmaya gitmesi sonucunda yaşananlar. TMO'nun hububat alımı için geçen yıl 400 trilyon lira kaynak kullanıldı. Devletin ve TMO'nun kasasında bulunmayan bu kaynak borçlanma yoluyla bulunurken, 400 trilyon liralık kaynak için 600 trilyon lira faiz ödendı. Böylelikle devlet, TMO alımlan için 400 trilyon liralık borçlanmaya giderek para talebini artördı ve fınans sektörüne 600 trilyon liralık bir ek kaynak sağladı. Tanm kesimine verilen girdi desteği de sanayiciye gidiyor. Örneğin, 1998 yılmda gübre için 140 trilyon liralık girdi desteği verildi. Geçen yıl uluslararası gübre fıyatlanndaki düşüşe karşın fîrmalar gübre fiyatını aşağı çekmedi. Tanm kesimine verilen destek olarak sunulan gübre desteğini alan gübre ithalatçılan ve sanayiciler, gübre ve gübre hammaddesıni dampingli fıyatla, ucuza Türkiye'ye iüıal etmelerine karşın fîyatlar enflasyonun üzerinde seyrediyor. Y1LDA 7 BİN TON TOHUM İTHALAT1 GERCEKLESİYOR Türkiye tohumda dışa bağımlı Türkiye tohumda tamamen dışa bağımlı hale getirildi. Araştırma ve geliştirme yatınmlanna yete- rince önem verilmemesi sonucun- da tohumda çeşit üretemezhale ge- len Türkiye, yılda 7 bin tonluk to- hum ithalaü gerçekleştiriyor. Verim- li olduğu bilinen 'hibridtohum'da yerli ürerimin yok denecek kadar az olduğu vurgulanırken Hollanda, tsrail, ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkeden tohum ithal edildi- ği vurgulanıyor. Milyonlarca do- larkarşılığında ithal edilen tohum- lardan elde edilen ürünler, üretici- ye ikinci-üçüncü yıl için tohum vermeye uygun değil. BöyleUkle üretici her yıl yabancıfinnabnnka- salanna milyonlarca dolar aktar- rnak durumunda kalıyor. flcinci yıl için üreticinin tohum elde edemediği ürünlerveren 'hib- rid tohum' teknolojisinde geride kalan Türkiye, yabancı tohum üre- ticisi fîrmalar için büyük birpazar konumunda. Her yıl 50 mih/on do- lar karşılığında tohum ithal eden Türkiye'de üretici bu alanda tam an- lamıyla bağımlı. Domatesten pata- tese, patlıcandan bibere kadar bü- tün tanmsal ürünlerin tohumunu satın alan Türkiye'de sadece mısır ve ayçiçeğı tohumunda bazı çeşit- ler teknoloji ithal edilerek üretile- biliyor. Yeüaliler, daha önceki yıl- larda araştırmanın teşvik edilme- diğını, çeşit geliştiren kurumlara ye- terince kayjıak aktanlmadığını be- lirterek "Üretki bu alanda tama- men firmalara bağunu. Domate- sin tohum kflogram fiyaö 5 ila 10 nıilvar lira arasında değişivor. Üre- tici bu tohumlan tane tane satın ahyor" diye konuşuyorlar. Türkiye'de tohumluk üretiminin bir türlü organize edilmediğini, bu nedenle dışanya mahkûm kalındı- ğını belirten yetkililere göre, bu noktaya gelinmesinin nedeni, sa- dece bu işin özel sektöre bırakıl- ması değil, Türkiye'nin her alan- da olduğu gibi bu alanda da tekno- lojiye yannm yapmaması. Yetkili- ler, Cumhuriyetin ilk yıllannda en önemli girdi olan tohumculuk üre- tim ve pazarlamasının devlet tara- fından organize edildiğini vurgu- • Milyonlarca dolar karşılığında ithal edilen tohumlardan elde edilen ürünler, üreticiye ikinci- üçüncü yıl için tohum vermeye uygun değil. Böylelikle üretici her yıl yabancı firmalann kasalanna milyonlarca dolar aktarmak durumunda kalıyor. layarak, üreticinin kaliteli tohum- luk kulianabilmesi için Tanmsal Araştırma Enstitüleri'nin etkin kı- lınması gerektığini dile getirerek "1984 yıhnda Özal dönemiyle bir- likteher türtü >abancı tohumun ül- ke\e girişi çok basit fbrmalhelerie serbest bırakıkü. Türkiye, bir an- da >-abancı fîrmalar ileithal izni al- mış pek çok yerii firmanın pazan oldu. Bu dönemden itibaren çeşit üretmekyerine dışandan satuı alın- dı" dediler. Özel sektörün sözko- nusutohumlan 'söztesmeöçiftçflik' yoluyla kullandırdığını ve kârlı, zahmetsiz, en az riskli yolu seç- tiklerini kaydeden yetkililer şunla- n söyledi: "Yerli sermayenin bu faktörieri araması doğal. Ancak Türkiye tanmı açısmdan gdecek vaat etmeyen uygulamalar sözko- nusu. Bu işj usttendüderiortalama 15 yddan bu yana firmalar. kendi araşürma geliştirme ünitelerini ku- nıp çeşit üretmek yerine ithal etti- ler. Kamu kuruluş'lan TİGEM ve TÜGEMde devre dışı kalcü. Kamu kuruluşian da bu alana gereken önemi vennedfler." Eski Adana Ziraat Odası Başka- nı Güven Bunna, "Açlık kapıya dayanmak üzere. Bir kflogram to- hum için ödeyeceğuniz fatura çok büyüyebflir. Devletin Ar-Ge'ye ye- niden önem \ermesi, gerekü finans- manı sağlaması gereldyor" dedi. Burma. özellikle 1984 yılında Özal iktidanyla tanm kelimesinin ne- redeyse yasaklandığını anımsata- rak "Bu ürünleri ithaleden Türki- ye, fleri teknoloji iste>en. yüksek verimli hibrid tohumlar açısmdan ileride daha da bağımh hale gete- cektir. Gen teknolojisi dün>a>ı sar- ctağı zaman da iyice aç kaiacaknr. Kaybedecek zaman kalmadı" diye konuştu. Türkiye'nin tohumculuk politi- kalannı belirleyen ve ihtiyacı tes- pit eden TÜGEM yetkilileri, itha- latın 'araştırma kuruluşlannın ih- tiyaç duyulan ytvi, nitelikü çeşitle- riıslah edememesinden' kaynaklan- dığmı behrterek "Teknolojisamıak- voruz. Mısır ile ayçiçeğmin tekno- lojisi ahnarak burada üretim yapı- labiliyor. Ancak geriye kalan bü- tün ürünlerin tohumlan satın ahn- mak zorunda kahmyor. Bağunb- yız. Bize çeşjdin kombinasyonunu vennek yerine firmalar satmayı terdh ediyor" dediler. İŞÇİNtN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Oıtaçağ'ın Devleü Emeğin Gündemi'nde, Türk-lş'in danışmanı Prof. Oğuz Öyan hazırlanmakta olan bütçeden kimi ve- rileri aktanyor. 48.5 katrilyonla anırlanan bütçenin %41 'i faiz borçlanna aynlıyor. Vergi gelirlerinin %87'si fa- ize gidiyor. Sanayicisi yatınm yapmayan, devlete vergi vermeyen, borç veren birtoplum. (5yan, deprem sonrası sermayenin sert karşı çıkı- şı ile durdurulan vergi alma kararlanna işaret ediyor. Gerekçenin, yardımlann hız kesmesi oldugunu anım- satıyor. Sonuçta yardımlann da ağıriıklı ortadireğin sırtında kaldığına işaret ettikten sonra, "Bu iş bağış- la olmaz. Bağışla ortaçağ devleti olur. Devlet vergi almıyor, hizmet etmiyor, faiz ödüyor. Kamu maliye- si krizin içinden çıkamıyor. Bütçe açıklanndan, enf- lasyondan kurtulamıyor" diyor... Eğitim-Sen Başkanı Kemal Bal, Başbakan'ın "Me- muru enflasyona ezdirmeyeceğiz" sözünün kaç yıl- dır, kaç başbakan tarafından yinelenmiş oldugunu bulamıyor. Her ücret beliriemesinde, düşük enflas- yon hesaplanyla kamu çalışanlannın bir daha bir da- ha enflasyona ezdirilmesini yaşamanın kamu çalışa- nı için kader olamayacağını anımsatryor. Kamu ça- lışanlannın her eziliş kararına karşı onuriu direniş yaptıklannı, ancak durumu değiştirecek, ücret belir- lernede söz ve karar sahibi olacak etkinligi henüz ka- zanamadıklannı anımsatıyor. Sözün kısası, kamu çalışanlan için bir kez daha yol görünüyor, gündeme direniş eylemleri geliyor. Siya- si iktidann kendısinin bıle ınanmadığı, pek çok alan- daki hesaplannda ölçü almadığı enflasyonun %25'le- re düşürülmesi yalanına dayalı ücret artışını kamu ça- lışanı kabul etmek ıstemiyor... Asgari Ücret Komisyonu, tam da bu tartışmalann arasında çalışmalanna umutsuz başladı. Türk-lş uz- manı Enis Badadioğlu'ndan, umutsuzluğun neden- lerine açıklık getimnesini istiyoruz. Nereden başlasın ki? Asgari ücret halen brüt 93.600, net 68.063 lira; ne zaman yaparsanız yapın ne olur ki? Dört kişilik bir ailenin sadece asgari mutfak giderinin 108 mil- yon, zorunlu giderlerinin 330 milyon lirayı bulduğu birortamda... Asgari ücret, adı üzerinde, olabilecek en düşük in- sanca yaşama üçreti. Türkiye'de bunun çok çok uzağında kalıyor. Üstelik çok az insan için değil çok büyük bir çalışanlar grubu için geçerli oluyor. Düşü- nün ki bir türtü 5 milyona ulaşamayan sigortalı çalı- şanlann üçte ikisi asgari ücretten gösteriliyor. önem- li bir bölümü belki daha yüksek ücret alsa da, prim- leri asgari ücretten ödenerek SSK zarara sokuluyor. Sonra kayıt dışında çalışan bir o kadar, hatta son yıl- larda daha fazla ınsanın ücretine asgari ücret baz, belirleyici oluyor. 750 bini geçemeyen sendikalı iş- çilerin ücret artışlannda da asgari ücret ölçü oluştu- ruyor. Asgari ücretin Türkiye'nin uymakla yükümlü olduğu ILO standartlan yada Avrupa Sosyal Şartı'na göre belirienmesi bu dönemde ne gündemde ne de söz konusu değil... KlGEM'den Mehmet Yüksel, deprem sonrası "ar- bkhiçbirşeyeskisi gibi olmayacak' söylemleri ile alay edercesine, bildik yolda çok daha olumsuz bir çiz- gide, hızlı uygulamalann yaşanmakta olduğunun al- tını çiziyor. Depremin fırsat yapılıp kamunun uğratıl- makta olduğu büyük zararlar ve özelleştirme uygu- lamalanndaki çarpıMıklardan ömekJer veriyor. 1980'den bu yana, depremle yaşanan olumsuzluklardan ders alınmayarak yeni olumsuz kararlann birbirinı izledi- ğini anımsatıyor. Hızla özelleştirme programlannın zarariannın artık IMF yetkililerince bile teslim edilme- sine karşın, hükümetin en değerii kamu variıklannı en ucuza satma, elden çıkarmayı, kötü bir deyim ama, gerçek "peşkeş çekme"yi hızlandırdığını anlatıyor. POAŞ, TUPRAŞ hisseleri değerlerinin çok altında borsada işlem görüyor. Hükümet programında, özel- leştirme Idaresi'nin elindeki 74 katem işletmenin hız- la 25'e indirilmesi gibi bir hedef bulunuyor. Hükümet, Dünya Bankası, IMF'nin dayatmalanna uyularak ger- çekleştirilen SSK, tahkim yasalan, hatta deprem fe- laketinin ardından beklenen sıcak para, yardımlann gelmemesi, Ecevit'in ABD gezisinden de umulanın alınamamasının paniğinde. Ülke çıkariannı, kamu yarannı kollayan yeni politikalar üretme yerine Dün- ya Bankası, IMF, dünya tekellerine yaranma için bil- dik reçeteler daha katı uygulanmaya çalışılıyor. So- nuçta kamu yaran, toplumsal adalet, hak adına ne varsa, her şeye çok daha büyük zararlar, yıkım gün- deme geliyor. Mehmet Yüksel, deprem sonrası, doğal olayın fe- lakete dönüşmesinin acı deneyimi ile, bütün yaşa- nanlarda, kamunun, planlamanın, biliminöneçıkma- sına karşın, art arda alınan kararlarda tam tersine iş- lerin yapılmasından ömekler veriyor. Her şeyin eski- sinden de kötü olması anlamına gelecek olaylar zin- cirinde, Cumhurbaşkanı'nın aile fotoğrafından alı- nacak derslerden başlayarak, yeniden sanayileşme, yerleşim alanı seçimlerinde planlama yapılması ge- reğinin duyulmamasını, çıkarlann, rantın gözetilme- sini sayısız örnekle veriyor... TMMOB'den Celal Beşiktepe, deprem sonrası "ders aidık" edebiyatının ardından yapılanlann, dep- remi ranta dönüştürme olarak özetlenebileceğinin al- tını çiziyor. Depremle Türkiye'deki haksız, çarpık, bi- lime aykın çıkar düzeninin bütün kirii çamaşıriannın ortaya saçılmasına karşılık, tıpkı Susuriuk sonrası kirli çete ilişkilerinin ortaya çıkması, ama değişen bir şeyin olmaması gibi bir yola girildiğine işaret ediyor. Celal Beşiktepe, bir şeylerin değişebilmesi için, deprem felaketine yol açan ranta, haksız kazanca da- yalı yerleşim, yapılaşma, bilime, hukuka, kamu ya- ranna aykın, suç konusunu oluşturan kirii çıkar iliş- kileri ile hesaplaşılrnası gerektiğini anımsatıyor. Şi- yasi iktidar iradesinin ise tam tersine, yeni çıkar iliş- kileri ağı kurulmasına aracılık yapma yolunda kulla- nıldığını ömeklerle veriyor. Haksızlığın, hukuksuzlu- ğun egemen olduğu, ar perdesinin çatladığı yeni çı- kar ilişkileri ağının örülmekte oldugunu anlatıyor. TEAŞ'a özefleştirme borcu ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Elekt- rik Üretim ve Iletim AŞ (TEAŞ) Hazine'ye devre- dilen 9 trilyon liralık (20 milyon dolar) borcunun özelleştirme kapsamında satılan Yeniköy, Kemer- köy, Çatalağzı gibi sant- rallann iletim hatlan ya- pımında kullanılan Hazine garantili dış kredilerden kaynaklandığını açıkladı. Kamu kuruluşlanna kaynak aktanlmaması nedeniyle dış borçlanmaya zorlan- malannın kötü sonucunun yeni bir örneğini oluştu- ran TEAŞın, 9 trilyon li- ralık borcunu Hazine'ye aktanrken, kendi binasuı- daki yenileme işlemleri için 3 trilyon liralık harca- ma öngördüğü öğrenildi. Enerji ve Tabii Kaynak- lar Bakanhğı'nın "20 yü- hğma işteöne hakkı devri" adı altında yamndaki kö- mür yataklannı da beda- vaya vererek devretmeye hazırlandığı termik sant- rallar için TEAŞ'a dış kre- di borçlanmasıyla yaptır- tılan yannmlar, Hazine'ye zarar olarak geri döndü. TEAŞ da özelleştirilecek santrallara yaptığı harca- malan ödeyemedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle