Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 EKİM 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
ır
EKONOMI /ekonomifrtcumhuriyetcom.tr 13
Türkiyebir tanmpoMkası ohişturamamamn bedeüniağarödüyor
FATMAKOŞAR
HACERGEMİCİ
GAP'ın dûnyanın en temiz toprakla-
n olarak anılan tanın alanlan. Türkiye'ye
ve yöre insanına getirebilecekleri göz
ardı edilerek bütün nimetlenyle serma-
yeye sunulurken, tanmsal üretim tama-
men dışa bağımh hale getirilıyor. Gir-
dilerdeki artışlar, sıfir gümriikle Türki-
ye'ye giren sübvansiyonlu ucuz üriin-
ler, tanm topraklannın yok edilmesi.
desteklemenin giderek azalması gibi
olumsuzluklara karşı savaş veren tanm
üreticisi ve tüketicisi yıllardır sürdürü-
len yanlış politikalann faturasını ödü-
yor. Söz konusu ıthalata dayalı politi-
kalann yaru sıra işverenin yasal boş-
luklardan yararlanarak dayattığı düşük
ücret, ağır çahşma koşullannın altında
ezilen tanm çalışanlan, her zaman 7.4lük
depremde her şeyini yitirenlerin koşul-
lannda yaşam savaşı veriyor.
Dûnyanın kendi İcendine yeten 7 üJ-
kesi durumunda iken Turgut Özal dö-
neminde temeli atılan tanm politikala-
n ile ithalatçı ülkeler listesinde ön sıra-
lara oturan Türkiye'ye 1995 yılından bu
yana ithal edilen canlı hayvanlann he-
men hemcn hepsi telef oldu. "Dünyay-
la entegre olmak, ticareri geUştirmek,
serbest piyasa koşullannı yerteştirmek''
adına hububattan kınnızı ete, pirinçten
tohum çeşitlerine kadar geniş bir yel-
pazede ıthalata sarılan hükümetler,
1980'li yıllardan bu yana Türkiye'nin
üretim potansiyelini göz ardı eden po-
litikalarla "yerti ürerimin sonunu" ha-
zırladılar. Hükümetlerin "'kolay yoldan
para kazanmanın peşinde olan ithalat-
çı lobilere vegefişmiş ülketerin dayatma-
lanna" teslim olduğu Türkiye'de, siya-
siler "Canlı hayvan ithal edjyoruz" di-
ye 650 milyon dolan çöpe attılar. 1995
yılından 1999 yılı ortalanna kadar, 650
milyon dolarlık 275 bin canlı hayvan it-
hal edilirken bu hayvanlann sağlık kont-
rolleri yeterince yapılmadığı için hep-
si telef oldu.
Hükümetler, üreticiye, tüketiciye ve
çalışanlara ağır faturalar ödettiren, çift-
çiyi girdilerde de dışa bağımlı hale ge-
tiren 1980 politikalannı bütün olum-
suzluklanna karşın sürdürmekte ısrar-
lı davranıyorlar.
Şiııuli GAP'ta talan dönemi• Yöre insanını üretim sürecine katan, Tanm -
Işletmeleri Genel Müdürlüğü'ne (TlGEM) ait 7 tanm
işletmesini etkin hale getirecek projeleri gözardı eden
siyasiler, GAP'ta, devlete ve çalışana bir getirisi
olmayan, sermayenin 'sömürü alanlan' durumundaki
serbest bölgeleri yaşama geçirmeye hazırlanıyorlar.
Ithalata dayalı politikalarla ta-
nmsal üretim uğruna, yerli firma-
lann işbirliği yaptığı ulusötesi gı-
da firmalanna, tohum üreticileri-
ne kucak açan Türkiye, toplam 32
milyar dolar kamu harcaması ön-
görülen GAP'ı da, bütün nimetle-
nyle yabancı ve yerli firmalara su-
nuyor. Yabancı ve yerli sermaye-
nin ilgi odağı haline gelen GAP
üzerine yapılan planlar. Türkiye'nin
'her şeyini verdiğT bu yatırımını
değerlendırme fırsatını elinden ka-
çıracağı endişesini gündeme geti-
riyor.
Yöre insanını üretim sürecine
katan, Tanm İşletmeleri Genel Mü-
dürlüğü'ne (TtGEM) ait 7 tanm
işletmesini etkin hale getirecek
projeleri gözardı eden siyasiler,
GAP'ta, devlete ve çalışana bir ge-
tirisi olmayan, sermayenin 'sömü-
rû alanlan' durumundaki serbest
bölgeleri yaşama geçirmeye hazır-
lanıyorlar.
TİGEM'in verimli tanm arazi-
lerinı değerlendirmek yerine özel
sektöre devTetme planlan da yapı-
lırken bölgeyi ziyarete gelen pek
çok yabancı yatınmcının "sonsuz
kâr getiren' ve kamu yarannı gö-
zardı eden özelleştırme modelleri
üzerinde durmalan gözden kaçmı-
yor. ABD, Israil, Suriye ve daha pek
çok ülkeden yabancı yatınmcı akı-
nına uğrayan GAP'ın son ziyaret-
çilerinden Isveçli Exportradet Fir-
ması yetkilisi Göran Hamne'nin,
yap-işlet-dSvret modfeK fcapsamın-
daki yatınmlara ılgı duyduklannı
açıklaması dikkat çekiyor.Türki-
ye'nin en büyük projesi durumun-
daki GAP Serbest Bölgesi kurul-
ması için 13 Nisan 1999 tarihinde
Serbest Bölgeler Genel Müdürlü-
ğü ile Şanlıurfa Valiliği arasmda an-
laşma imzalandı. Istihdam olaca-
ğı gerekçesiyle serbest bölge çalış-
malannın 2 yıldır sürdüğü GAP.
böylelikle ne çalışanlara ne de Tür-
kiye ekonomisine katkısı olmayan,
sermaye için ise 'sonsuz kârın el-
deedildiğT serbest bölgeye 'kavuş-
muş' oluyor.
Öte yandan GAP'ta yöre insanı-
nın topraklandırılmasını, üretim
r sürecine katılmasını ve projenin
| Türkiye ekonomisine de katkı sağ-
I lamasını öngören projeler hazırla-
' narak ilgililere sunuluyor. Sözko-
i nusu projeler ilgili bakanlıklar ve
yetkililerce dikkate alınmazken Ta-
nmsal Gelişme, Eğitim ve Sosyal
Dayanışma Vakfı'nca (TARGEV)
hazırlanan 'Tanmsal Üretimde
Yüksek Teknolojiyi Yaygınlaştır-
ma Projesi'nde TlGEM'e ait ara-
zilerde planlı üretim yapılabilece-
ği anlatıldı. Projede, TARGEV'in
TlGEM'e ait 7 işletmeyi hızla mo-
dem işletmelere dönüştürebilece-
ği ifade edildi. TARGEV sözkonu-
su projede, 7 işletmede 45 bin ko-
nutun yapılacağını, kentsel ve sos-
yal altyapıyı geliştireceğini belir-
terek "Bu proje ile devlet zaraıia-
n kâra dönüşccektir. Tanmsal is-
tihdama katkı sağlanacak, Türki-
ye tanmında verimlilik ve kalite
artünlacak" denildi. Işletmelerin
heraçıdan incelendiği ve sorunla-
nn nasıl giderilebileceğinin anla-
tıldığı proje ilgili bakanlıklar tara-
fından dikkate alınmazken Tl-
GEM'in işletmelerinin özelleşti-
rilmesi sürekli gündeme getirili-
yor.
TlGEM'e ait 7 işletmeden sa-
dece Ceylanpınar Işletmesi'nin top-
lam 1 milyon 761 bin 594 hektar
arazisi bulunuyor. TlGEM işlet-
melerinin özelleştirilmesi halinde
tanmm büyük bir darbe alacağı
belirtilirken özellikle tohumculuk
alanmda zaten olumsuz olan gidi-
şatın daha da kötü olacağı vurgu-
lanıyor. Yabancı ve yerli sermaye-
nin gözünü diktiği işletmelerin el-
den çıkanlmayarak etkin hale ge- _
tirîfmesi gerektıği ifade ediliyor. •
GAP, ABD'yepazarianıyor
ABD, GAP'la ılgilenen ülkele-
rin başında geliyor. Gelişmekte
olan pazarlarda faaliyet gösteren
ABD merkezli tanm kuruluşlan-
nın ve pek çok firmanın son bir yıl-
dır art arda tanm, hayvanahk' ko-
nulu toplantılar düzenlemesi dik-
kat çekiyor.
Sözkonusu ülkenin Türkiye'ye
çeşitli yollarla canlı hayvan ithala-
tı için baskı yaptığı bilinirken son
olarak Başbakan Bülent Ecevit'in
VV'ashington ziyareti sırasında ABD
Başkanı Bill Clinton tarafından du-
yunılan GAP gezisi gerçekleştiri-
liyor. ABD Büyükelçisi MarkPar-
ris'in başkanlığındaki heyet pazar
günü GAP gezisine başlayacak. 21
Ekim'e kadar sürecek geziye 21
şirket katılıyor.
Tanının
emekçilerî
Türkiye'de nüfusun yüzde 40'ını istih-
dam eden tanm alamnda çalışanlann so-
runlan bitmiyor. Bir yanda ücretli çalışan-
lann karşı karşıya kaldıklan ağır koşullar,
öte yanda yeterlüiği tartışma konusu olan
ziraat fakültelerinden mezun olan, ancak
kendi alamnda çaltşamayan diplomalı iş-
sizler. Tanm alanında planlama olmamasi
nedeniyle mağdur olan mühendis ve vete-
rinerler, uzmanhk alanlannda iş bulamaz-
ken tanmda çalışan ücretliler, depremze-
delerin karşı karşıya kaldıklan koşullarda
yaşam savaşı veriyor. Okullann açılması-
na karşın henüz çocuklannı okullara gön-
deremeyen I milyon tanm çalışanından sa-
dece 70 bini örgütlü. Çalışanlar ayda 70mil-
yon lira kazanabiliyor ve 2 metrekarelik ça-
dırlarda yaşıyorlar. Çalışan ailelerin ço-
cuklan, ancakmevsimlik işin bittiği, kasun
ayının başında okullanna gıdebiliyor.
Tanm sektörünün işvereni ve işçisiyle top-
lam istihdamı ise 9.5 milyon kişi dolayın-
da. Ancak bunu önemli bir bölümü kayıt
dışı. Örgütlü olduğu halde tanm çalışan-
lannm toplusözlesme hakkından yoksun
olduğunu bildiren Tanm-lş Sendikası Ge-
nel Başkanı Bedrettin Kaykaç. •'Tanmça-
hşanlan 1475 Sayıh İş Kanunu'nun dışin-
dâ tutulmuslar. Onlara özei bir yasa dü-
zenlenmesi düşünülmüş" dedi. Yıllardır
tanm işçileri için yasal düzenleme yapıl-
madığını belirtereİc "Mevcnt yasalaıia ör-
götfenemeyen çaiışanlar için vasalar dü-
zenlenmefi.Işietmeferek»TtzorunâuluğugE-
tirümeli'' diye konuştu.
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Baş-
kanı Prof. Dr. Gürol Ergin, Türkiye gene-
linde 20-25 bin ziraat mühendisinin kendi
mesleği dışında bir iş yapüğıru bildirdi.
Destekler
yanlış
adrese
Her yıl Avrupa'dan 19 bin ton et
için 15 mih/on dolar ödeyen
hükümetler, nüfusun yüzde
40'ının tanmda istihdam
edildiğini unuttular. 1980
yılına kadar 2 kilo buğdayla
bir kilo ekmek almabilirken,
1980-1987 yıllan arasında
3 kilo buğdayla bir kilo
ekmek, 1987-1988 yıllannda
ise 5 kilo buğdayla bir kilo
ekmek alınabilir oldu.
Çiftçinin gelirinin yüzde 50 t .
orarunda gerilemesi, IMF
ve Dünya Bankası'nın yam
sıra birçok kesimin '^ılİanlır
tanma büyük destekler
verildiği" savlanmn
yanlışlığını ve söz konusu
desteğin sanayici ve fınans
kesimine gittiğini
ortaya koyuyor. Bunu
gözler önüne seren bir başka
gerçek ise hükümetlerin tanm
desteği için borçlanmaya gitmesi
sonucunda yaşananlar.
TMO'nun hububat alımı için
geçen yıl 400 trilyon lira
kaynak kullanıldı. Devletin ve
TMO'nun kasasında bulunmayan
bu kaynak borçlanma yoluyla
bulunurken, 400 trilyon liralık
kaynak için 600 trilyon lira faiz
ödendı. Böylelikle devlet, TMO
alımlan için 400 trilyon liralık
borçlanmaya giderek para talebini
artördı ve fınans sektörüne 600
trilyon liralık bir ek kaynak
sağladı.
Tanm kesimine verilen girdi
desteği de sanayiciye gidiyor.
Örneğin, 1998 yılmda gübre için
140 trilyon liralık girdi desteği
verildi. Geçen yıl uluslararası
gübre fıyatlanndaki düşüşe
karşın fîrmalar gübre fiyatını
aşağı çekmedi. Tanm kesimine
verilen destek olarak sunulan
gübre desteğini alan gübre
ithalatçılan ve sanayiciler, gübre
ve gübre hammaddesıni
dampingli fıyatla, ucuza
Türkiye'ye iüıal etmelerine karşın
fîyatlar enflasyonun üzerinde
seyrediyor.
Y1LDA 7 BİN TON TOHUM İTHALAT1 GERCEKLESİYOR
Türkiye tohumda dışa bağımlı
Türkiye tohumda tamamen dışa
bağımlı hale getirildi. Araştırma
ve geliştirme yatınmlanna yete-
rince önem verilmemesi sonucun-
da tohumda çeşit üretemezhale ge-
len Türkiye, yılda 7 bin tonluk to-
hum ithalaü gerçekleştiriyor. Verim-
li olduğu bilinen 'hibridtohum'da
yerli ürerimin yok denecek kadar
az olduğu vurgulanırken Hollanda,
tsrail, ABD başta olmak üzere çok
sayıda ülkeden tohum ithal edildi-
ği vurgulanıyor. Milyonlarca do-
larkarşılığında ithal edilen tohum-
lardan elde edilen ürünler, üretici-
ye ikinci-üçüncü yıl için tohum
vermeye uygun değil. BöyleUkle
üretici her yıl yabancıfinnabnnka-
salanna milyonlarca dolar aktar-
rnak durumunda kalıyor.
flcinci yıl için üreticinin tohum
elde edemediği ürünlerveren 'hib-
rid tohum' teknolojisinde geride
kalan Türkiye, yabancı tohum üre-
ticisi fîrmalar için büyük birpazar
konumunda. Her yıl 50 mih/on do-
lar karşılığında tohum ithal eden
Türkiye'de üretici bu alanda tam an-
lamıyla bağımlı. Domatesten pata-
tese, patlıcandan bibere kadar bü-
tün tanmsal ürünlerin tohumunu
satın alan Türkiye'de sadece mısır
ve ayçiçeğı tohumunda bazı çeşit-
ler teknoloji ithal edilerek üretile-
biliyor. Yeüaliler, daha önceki yıl-
larda araştırmanın teşvik edilme-
diğını, çeşit geliştiren kurumlara ye-
terince kayjıak aktanlmadığını be-
lirterek "Üretki bu alanda tama-
men firmalara bağunu. Domate-
sin tohum kflogram fiyaö 5 ila 10
nıilvar lira arasında değişivor. Üre-
tici bu tohumlan tane tane satın
ahyor" diye konuşuyorlar.
Türkiye'de tohumluk üretiminin
bir türlü organize edilmediğini, bu
nedenle dışanya mahkûm kalındı-
ğını belirten yetkililere göre, bu
noktaya gelinmesinin nedeni, sa-
dece bu işin özel sektöre bırakıl-
ması değil, Türkiye'nin her alan-
da olduğu gibi bu alanda da tekno-
lojiye yannm yapmaması. Yetkili-
ler, Cumhuriyetin ilk yıllannda en
önemli girdi olan tohumculuk üre-
tim ve pazarlamasının devlet tara-
fından organize edildiğini vurgu-
• Milyonlarca dolar
karşılığında ithal edilen
tohumlardan elde edilen
ürünler, üreticiye ikinci-
üçüncü yıl için tohum
vermeye uygun değil.
Böylelikle üretici her yıl
yabancı firmalann
kasalanna milyonlarca
dolar aktarmak
durumunda kalıyor.
layarak, üreticinin kaliteli tohum-
luk kulianabilmesi için Tanmsal
Araştırma Enstitüleri'nin etkin kı-
lınması gerektığini dile getirerek
"1984 yıhnda Özal dönemiyle bir-
likteher türtü >abancı tohumun ül-
ke\e girişi çok basit fbrmalhelerie
serbest bırakıkü. Türkiye, bir an-
da >-abancı fîrmalar ileithal izni al-
mış pek çok yerii firmanın pazan
oldu. Bu dönemden itibaren çeşit
üretmekyerine dışandan satuı alın-
dı" dediler. Özel sektörün sözko-
nusutohumlan 'söztesmeöçiftçflik'
yoluyla kullandırdığını ve kârlı,
zahmetsiz, en az riskli yolu seç-
tiklerini kaydeden yetkililer şunla-
n söyledi: "Yerli sermayenin bu
faktörieri araması doğal. Ancak
Türkiye tanmı açısmdan gdecek
vaat etmeyen uygulamalar sözko-
nusu. Bu işj usttendüderiortalama
15 yddan bu yana firmalar. kendi
araşürma geliştirme ünitelerini ku-
nıp çeşit üretmek yerine ithal etti-
ler. Kamu kuruluş'lan TİGEM ve
TÜGEMde devre dışı kalcü. Kamu
kuruluşian da bu alana gereken
önemi vennedfler."
Eski Adana Ziraat Odası Başka-
nı Güven Bunna, "Açlık kapıya
dayanmak üzere. Bir kflogram to-
hum için ödeyeceğuniz fatura çok
büyüyebflir. Devletin Ar-Ge'ye ye-
niden önem \ermesi, gerekü finans-
manı sağlaması gereldyor" dedi.
Burma. özellikle 1984 yılında Özal
iktidanyla tanm kelimesinin ne-
redeyse yasaklandığını anımsata-
rak "Bu ürünleri ithaleden Türki-
ye, fleri teknoloji iste>en. yüksek
verimli hibrid tohumlar açısmdan
ileride daha da bağımh hale gete-
cektir. Gen teknolojisi dün>a>ı sar-
ctağı zaman da iyice aç kaiacaknr.
Kaybedecek zaman kalmadı" diye
konuştu.
Türkiye'nin tohumculuk politi-
kalannı belirleyen ve ihtiyacı tes-
pit eden TÜGEM yetkilileri, itha-
latın 'araştırma kuruluşlannın ih-
tiyaç duyulan ytvi, nitelikü çeşitle-
riıslah edememesinden' kaynaklan-
dığmı behrterek "Teknolojisamıak-
voruz. Mısır ile ayçiçeğmin tekno-
lojisi ahnarak burada üretim yapı-
labiliyor. Ancak geriye kalan bü-
tün ürünlerin tohumlan satın ahn-
mak zorunda kahmyor. Bağunb-
yız. Bize çeşjdin kombinasyonunu
vennek yerine firmalar satmayı
terdh ediyor" dediler.
İŞÇİNtN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Oıtaçağ'ın Devleü
Emeğin Gündemi'nde, Türk-lş'in danışmanı Prof.
Oğuz Öyan hazırlanmakta olan bütçeden kimi ve-
rileri aktanyor. 48.5 katrilyonla anırlanan bütçenin %41 'i
faiz borçlanna aynlıyor. Vergi gelirlerinin %87'si fa-
ize gidiyor. Sanayicisi yatınm yapmayan, devlete
vergi vermeyen, borç veren birtoplum.
(5yan, deprem sonrası sermayenin sert karşı çıkı-
şı ile durdurulan vergi alma kararlanna işaret ediyor.
Gerekçenin, yardımlann hız kesmesi oldugunu anım-
satıyor. Sonuçta yardımlann da ağıriıklı ortadireğin
sırtında kaldığına işaret ettikten sonra, "Bu iş bağış-
la olmaz. Bağışla ortaçağ devleti olur. Devlet vergi
almıyor, hizmet etmiyor, faiz ödüyor. Kamu maliye-
si krizin içinden çıkamıyor. Bütçe açıklanndan, enf-
lasyondan kurtulamıyor" diyor...
Eğitim-Sen Başkanı Kemal Bal, Başbakan'ın "Me-
muru enflasyona ezdirmeyeceğiz" sözünün kaç yıl-
dır, kaç başbakan tarafından yinelenmiş oldugunu
bulamıyor. Her ücret beliriemesinde, düşük enflas-
yon hesaplanyla kamu çalışanlannın bir daha bir da-
ha enflasyona ezdirilmesini yaşamanın kamu çalışa-
nı için kader olamayacağını anımsatryor. Kamu ça-
lışanlannın her eziliş kararına karşı onuriu direniş
yaptıklannı, ancak durumu değiştirecek, ücret belir-
lernede söz ve karar sahibi olacak etkinligi henüz ka-
zanamadıklannı anımsatıyor.
Sözün kısası, kamu çalışanlan için bir kez daha yol
görünüyor, gündeme direniş eylemleri geliyor. Siya-
si iktidann kendısinin bıle ınanmadığı, pek çok alan-
daki hesaplannda ölçü almadığı enflasyonun %25'le-
re düşürülmesi yalanına dayalı ücret artışını kamu ça-
lışanı kabul etmek ıstemiyor...
Asgari Ücret Komisyonu, tam da bu tartışmalann
arasında çalışmalanna umutsuz başladı. Türk-lş uz-
manı Enis Badadioğlu'ndan, umutsuzluğun neden-
lerine açıklık getimnesini istiyoruz. Nereden başlasın
ki? Asgari ücret halen brüt 93.600, net 68.063 lira;
ne zaman yaparsanız yapın ne olur ki? Dört kişilik
bir ailenin sadece asgari mutfak giderinin 108 mil-
yon, zorunlu giderlerinin 330 milyon lirayı bulduğu
birortamda...
Asgari ücret, adı üzerinde, olabilecek en düşük in-
sanca yaşama üçreti. Türkiye'de bunun çok çok
uzağında kalıyor. Üstelik çok az insan için değil çok
büyük bir çalışanlar grubu için geçerli oluyor. Düşü-
nün ki bir türtü 5 milyona ulaşamayan sigortalı çalı-
şanlann üçte ikisi asgari ücretten gösteriliyor. önem-
li bir bölümü belki daha yüksek ücret alsa da, prim-
leri asgari ücretten ödenerek SSK zarara sokuluyor.
Sonra kayıt dışında çalışan bir o kadar, hatta son yıl-
larda daha fazla ınsanın ücretine asgari ücret baz,
belirleyici oluyor. 750 bini geçemeyen sendikalı iş-
çilerin ücret artışlannda da asgari ücret ölçü oluştu-
ruyor. Asgari ücretin Türkiye'nin uymakla yükümlü
olduğu ILO standartlan yada Avrupa Sosyal Şartı'na
göre belirienmesi bu dönemde ne gündemde ne de
söz konusu değil...
KlGEM'den Mehmet Yüksel, deprem sonrası "ar-
bkhiçbirşeyeskisi gibi olmayacak' söylemleri ile alay
edercesine, bildik yolda çok daha olumsuz bir çiz-
gide, hızlı uygulamalann yaşanmakta olduğunun al-
tını çiziyor. Depremin fırsat yapılıp kamunun uğratıl-
makta olduğu büyük zararlar ve özelleştirme uygu-
lamalanndaki çarpıMıklardan ömekJer veriyor. 1980'den
bu yana, depremle yaşanan olumsuzluklardan ders
alınmayarak yeni olumsuz kararlann birbirinı izledi-
ğini anımsatıyor. Hızla özelleştirme programlannın
zarariannın artık IMF yetkililerince bile teslim edilme-
sine karşın, hükümetin en değerii kamu variıklannı
en ucuza satma, elden çıkarmayı, kötü bir deyim ama,
gerçek "peşkeş çekme"yi hızlandırdığını anlatıyor.
POAŞ, TUPRAŞ hisseleri değerlerinin çok altında
borsada işlem görüyor. Hükümet programında, özel-
leştirme Idaresi'nin elindeki 74 katem işletmenin hız-
la 25'e indirilmesi gibi bir hedef bulunuyor. Hükümet,
Dünya Bankası, IMF'nin dayatmalanna uyularak ger-
çekleştirilen SSK, tahkim yasalan, hatta deprem fe-
laketinin ardından beklenen sıcak para, yardımlann
gelmemesi, Ecevit'in ABD gezisinden de umulanın
alınamamasının paniğinde. Ülke çıkariannı, kamu
yarannı kollayan yeni politikalar üretme yerine Dün-
ya Bankası, IMF, dünya tekellerine yaranma için bil-
dik reçeteler daha katı uygulanmaya çalışılıyor. So-
nuçta kamu yaran, toplumsal adalet, hak adına ne
varsa, her şeye çok daha büyük zararlar, yıkım gün-
deme geliyor.
Mehmet Yüksel, deprem sonrası, doğal olayın fe-
lakete dönüşmesinin acı deneyimi ile, bütün yaşa-
nanlarda, kamunun, planlamanın, biliminöneçıkma-
sına karşın, art arda alınan kararlarda tam tersine iş-
lerin yapılmasından ömekler veriyor. Her şeyin eski-
sinden de kötü olması anlamına gelecek olaylar zin-
cirinde, Cumhurbaşkanı'nın aile fotoğrafından alı-
nacak derslerden başlayarak, yeniden sanayileşme,
yerleşim alanı seçimlerinde planlama yapılması ge-
reğinin duyulmamasını, çıkarlann, rantın gözetilme-
sini sayısız örnekle veriyor...
TMMOB'den Celal Beşiktepe, deprem sonrası
"ders aidık" edebiyatının ardından yapılanlann, dep-
remi ranta dönüştürme olarak özetlenebileceğinin al-
tını çiziyor. Depremle Türkiye'deki haksız, çarpık, bi-
lime aykın çıkar düzeninin bütün kirii çamaşıriannın
ortaya saçılmasına karşılık, tıpkı Susuriuk sonrası
kirli çete ilişkilerinin ortaya çıkması, ama değişen bir
şeyin olmaması gibi bir yola girildiğine işaret ediyor.
Celal Beşiktepe, bir şeylerin değişebilmesi için,
deprem felaketine yol açan ranta, haksız kazanca da-
yalı yerleşim, yapılaşma, bilime, hukuka, kamu ya-
ranna aykın, suç konusunu oluşturan kirii çıkar iliş-
kileri ile hesaplaşılrnası gerektiğini anımsatıyor. Şi-
yasi iktidar iradesinin ise tam tersine, yeni çıkar iliş-
kileri ağı kurulmasına aracılık yapma yolunda kulla-
nıldığını ömeklerle veriyor. Haksızlığın, hukuksuzlu-
ğun egemen olduğu, ar perdesinin çatladığı yeni çı-
kar ilişkileri ağının örülmekte oldugunu anlatıyor.
TEAŞ'a
özefleştirme borcu
ANKARA(Cumhuriyet
Bürosu) - Türkiye Elekt-
rik Üretim ve Iletim AŞ
(TEAŞ) Hazine'ye devre-
dilen 9 trilyon liralık (20
milyon dolar) borcunun
özelleştirme kapsamında
satılan Yeniköy, Kemer-
köy, Çatalağzı gibi sant-
rallann iletim hatlan ya-
pımında kullanılan Hazine
garantili dış kredilerden
kaynaklandığını açıkladı.
Kamu kuruluşlanna kaynak
aktanlmaması nedeniyle
dış borçlanmaya zorlan-
malannın kötü sonucunun
yeni bir örneğini oluştu-
ran TEAŞın, 9 trilyon li-
ralık borcunu Hazine'ye
aktanrken, kendi binasuı-
daki yenileme işlemleri
için 3 trilyon liralık harca-
ma öngördüğü öğrenildi.
Enerji ve Tabii Kaynak-
lar Bakanhğı'nın "20 yü-
hğma işteöne hakkı devri"
adı altında yamndaki kö-
mür yataklannı da beda-
vaya vererek devretmeye
hazırlandığı termik sant-
rallar için TEAŞ'a dış kre-
di borçlanmasıyla yaptır-
tılan yannmlar, Hazine'ye
zarar olarak geri döndü.
TEAŞ da özelleştirilecek
santrallara yaptığı harca-
malan ödeyemedi.