17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 1999 CUMA HABERLER Halk müziğinin genç temsilcileri Erol Parlak, Erdal Erzincan, Tolga Sağ ve îsmail Ilknur: Her türkü okuyan bizden değildir MtYASE tLKNUR - Yıüardan beri türküye yoğun bir ta- lep olmasma karşın medyamız bunu ye- ni keşfetti ve nedenlerini arama\ a başla- dı. Gündelik yaşamlannda türkü dinle- meyen ve bUmeyen bir kesim, bunu he- men içeriğini çok da anlamadan "yeni türkü'" anlayışına bağlıyor. Türküniin yükseliş nedenlerini ve aradaki farkı an- laur mısınız? Erzincan: Türkülerin aslında şehre gelmesiyle başlayan bir sorun bu. Köy- de otantik okuyup okumama sorunu, ağız sorunu. üslup sorunu, tarz sorunu olmadığı gibi ticari kaygı da bulunmu- yor. "Verel ağızla mı okuyalım. şan tek- niği ile mi okuyalım. otantik sazlaria mı yoksa Baö sazlanyla mı icra edelim" tar- tişması kentleşmeyle beraber gündeme geldi. Tabii ki türkülerin değişmesi ve ulusal bilınçle yeniden yorumlanması gerektiğine inanıyorum. Ulusal bilinç derken. bundan türkülerin Batı armoni- siyle, şan tekniğiyle okunmasını kastet- miyorum ve doğru da bulmuyorum. Tür- kü için yeni bir şan teknıği oluşacaksa Anadolu'da bunun örnekleri var. Sesini çok iyi kullanan halk sanatçılan var. Ne- şet Ertaş gibi. Davut Sulari gibi, AM Ek- berÇiçekgibi... Ben bu örneklerden yo- la çıkarak bir şan tekniğı yaratılabilece- ğine inanıyorum. Armonık açıdan türkü- lenn tek sesli olduğu ıddiası doğru de- ğil. Çoksesli örnekleri var türkülerin. Bunlan Anadolu"da görmekteyiz. Ra- mazan Güngör, Nesimi Çimen gibi sa- natcılar sazlannı çoksesli olarak kullan- maktalar. Bu örneklerden yola çıkarak kendi armonimizi, şan tekniğimizi yara- tabılinz. Yoksa türkülen piyano ya da gitareşliğinde söyleyerek evrensei yapa- mayız. Bunlara karşı değilim. bunlar da kullanılabılır. ama "ideali budur, böyle okunmalT dayatmacası ya da kandırma- cası olmaz. Bu tür girişimler kolay yol- dan para kazanma, türkülerin sırtından rant elde etme girişimleridir. - "Biz yeni bir türkü anlayışı getirdik" diyenlcr kalıcı işler yapıyor mu? Erzincan: Bu anlayışın temsilcilen her dönemde vardı. Ucuz sanat anlayışınm herzamanbelü bıralıcısı bulunur. Ucuz üretilen. çabuk tüketılen, müzıkal este- tiği bulunmayan basit ürünler, az da ol- sa talep edilır. Yaşama şansı fazla değil. Bizim yapmaya çalıştığımız, otantik de- ğerleri alıp ulusal bir anlayışla halka sun- mak daha kalıcıdır. Ben Erzurumluyum. Istanbul'da yaşıyorum ve bir Erzurumlu gibi çalıp söylemiyorum. Çünkü Erzu- rum'u bildigim kadar Ege, Rumeli. Or- ta Anadolu, hatta dünya folk müzigini de biliyorum. Doğal olarak bir Erzurum türküsünü çalıp söylerken Maraş usulü- nü de kullanabiliyorum. Sanat eserlnde Ikl boyut var - Sayın Parlak. siz türkü konusunda akademik çalışmalar yapan bir sanatçı- sınız. Aynı soruyu size de yönelthonım. Türkü dünyasındaki bu tartışma hak- kında siz neler söylemek istersiniz? • Parlak: Bir sanat eserinde bence iki boyut var. Bir tanesi biçim, diğeri içerik. Şimdi doğru biçim ve doğru içerik tar- tışılmalı. Sanatçı da doğru içeriklere doğru biçimlerbulmakzorundadır. Doğ- ru içenklere doğru biçimler bularak in- sanda duygu yoğunluğu ve ruh zengin- liği ve birikım yaratan kişi bence sanat- çıdır. Şımdi halk türkülerine baktığımız zaman bir kere doğru bir içenk olduğu- nu görüyoruz. Nedir bu doğru içerik? Düşünün ki halk türküleri binlerce yıl evvelden geliyor. Çünkü içerisinde ev- rensel değerler taşıyor. Bugün bize ev- rensel müzik diye sunulan belki evren- sel biçimdir. Bir biçim içerik olarak su- nuluyor ki bence bu yanlıştır. Yüzlerce yıl önce yaşayan insanın duygulannın. birikimlerinin günümüz insanını da ilgi- lendirmesi bir doğruluktur ve evrensel olan taraf da bence budur. O yüzden beş yüzyıl önceyaşamış PirSultan türküle- ri, Karacaoğlan türküleri günceldir. Da- daloglu'nun protest haykınşlan bugün de aynı şablona oturabiîir. Halk türküle- nnin biçimi geleneksel biçimlerdir. Ne- dir o? Tek sazla çalıp söyleme. Halkta as- hnda bir biçim kaygısı yok. Öyle olun- ca da anlamayanın, bilmeyenin kavra- yamayacağı yalın bir biçim var. O evren- sel ve doğru içerikte yalm ve sade bir bi- çim var. Bugün türkü üzerine yapılan tartışmalarda bence daha çok biçimle il- gilidir. Türküler sadece halk müziği ile ilgilenenlerin müziği değildir, olmama- lıdır da... Bir ülkede siz isteseniz de is- temesenizde farklı müzik türleri olacak- tır ve bu müzik türleri dış dünyaya açı- lan pencerelerdir. Ideal olan, farklı mü- 7 d\amn bir günde star yarattığı, bir şarkı ile şöhreün yakalandığı. Unkapam Plakçüar Çarşısı'nda yapımcılann. satışların durgunluğu karşısında üretime ara verdiği bu dönemde yaşanan olumsuzluklarm hiçbirinden etkilenme- ven bir kesim var ki ne medyanın kendilerini görmezden gelmesi nepiyasamn durgunluğu ne de tek şarkı ile şöhret olanlann cüretkâr konuşmalan onlart etkilivor. Klipleri sabaha karşı yayımlansa da yavın sırasında "Ashnda biz yayımlamak ıstemiyoruz, ama RTVK böyle emrediyor" dercesine geçilen altyazılar bu grup için fazla bir önem arz elmiyor Çünkü onlar türkü çalıyor, türkü söylüyor. CD ve kaset satışlarıyla hem yapımalanmn yüzünü güldürüyor hem de şöhret adı- na kahptan kahba girmek yerine. zevk aldıklan bir müzik dalında icrayı sanat eyliyorlar. Türkiye'deayda 2.5 milyon bağlama satılıyor, sadece tstanbul 'da 300 'e yahn türkü söylenen bar her gece tıklık tıklım doluyor. Bağlama çalma tekniğinde devrim sayüacak atıhmlaryapıhyor. Başka müzik türlerinde şöhret olmıış sanatçılar, albümlerinin satışım arttırmak için türküye sırtı- nı dayamak zorunda kalıyor. Halk müziği sanatçılarının konuk olduğu programlarda rating patlaması oluyor. Bütün bu geliş- meler sonrasında artık tartışma programlarınm gündemine kadar giren türküleri ve türkü söyleyenler arasmda son günlerde yaşanan tartışmalan genç sanatçılar Erol Parlak, Erdal Erzincan, Tolga Sağ ve Îsmail llknur la konuştuk. Erol Parlak, TRTkö- kenli bir sanatçı. Geçen günlerde radyodan istifa eden Erol Parlak konservatuvar mezunu ve "bozlaklar " konusunda yüksek li- sans yapmış bir sanatçı. Erdal Erzincan da konservatuvan geçen yıl bitirdi. Ama öğrenciyken Parlak 'la bırlikte bağlamayı el- le çalma ve şelpe tekniğini gehştiren, ayrıca en iyi icra eden sanatçıların başında geliyor. Parlak 'm 2. Erzincan 'm 3 solo albü- mü bulunuyor Her ıkisi de büyük usta ArifSağ 'la bırlikte "Konçerto " albümûnde yer aldılar. Tolga Sağ, sazı ve sözüyle halk müziğinin kazandığı genç ve vetenekli bir sanatçı Erdal Erzincan ve îsmail Özden le birlikte yaptığı "Türküler Sevdamız " al- bümü bıdumıvor. Halk müziği öğrenimini Yavuz Top ve ArifSag'danalan İsmail llknur, bir süre Belediye Konservatuvan 'na de- vam ettikten sonra Grup Kızılırmak m kuruluşunda yer aldı. Halen bu grubun elemanı olan tlknur. Grup Kızılırmak adına çı- kanlan 9 albümde ver aldı. Tolga Sağ zık türlerini yapan ınsanların kendi mü- ziğini temel almasıdır. Yarattığı biçimin kendi müziği üzerine kurulması idealdir. llk zamanlarda halk müziği biçim olarak kente gelmıştir \e çok ehil olmayan el- lere teslim edılmiştir. Daha sonra farklı biçimlerde müzik yapan insanlar ki Mo- ğollargibi. BanşMançogibi gruplar tür- küleri kendi biçımlerinde yoğurmaya ça- lışmışlardır. Kentleşmenin hızlanmasıy- la bir varoş kültürü oluştu ister istemez. Çarpık bir kentleşme ve halka yaklaşım- daki çarpıklık nedeniyle arabesk denilen yoz bir şekilleşme oluştu. Bütün bunlar yaşanmalıydı. bunlar yaşanmadan da ideali bulmak zordu. Artı. aydınlann dış dünyaya karşı olan duyarlıhklan ve özel- likle de halka karşı olan uzaklıklan ne- deniyle bir sürü şey denendi-, Öncelikle olması gereken şey onlarmış gibi sunul- du ve yer açılmaya çalışıldı. Ama rahat- lıkla şunu söyleyebılirim ki bu denenen şeylerin hepsi çürüdü. Ama halk kültü- rü ve o doğru içerik geldi patladı. Bizım de farklı müzik türleri ve dünya müzik- lerini belli ölçüde bilen insanlar olarak birkentii yaklaşım ıçensınde olmamız- da yarar var. Çünkü insan değişiyor, in- san değiştikçe zevkleri değişiyor. Zaten türkülerin ayakta kalmasının nedeni de statik olmaması. O nedenle bunun önü- nü tıkamamak. şekilci olmamak lazım. Çok olumlu işlerin yapılacağından umutluyum. çünkü benim güvendığim. o doğru içeriktir, özdür. Biçim konusun- da problem yaşanıyor. Yeni türkü deni- len şeyler farklı biçimlerdir ve hatta bir- çok arkadaşımız-da mantaliteyi, dili ve özdeki yoğunluğu bilmediği için sadece olayı biçimsel yapıyor. Bunlann birço- ğu da biçimi kendisi üretmiyor. Bir bi- çim ustasının eline kendini teslim ediyor. hazırlanan biçimin üzerine gelip türkü- lerini okuyup gidiyor. O arkadaşlar sa- bah kalktıklannda meşhur olduklannı medyadan öğreniyorlar. Bunlann üze- rinde durmaya gerek yok, bunlar gelip geçici şeyler. Biraz para kazanırlar. ka- zanamazlar ayrı; ama türkü dinleyen bi- linçli kitle doğru özü yakalamıştır. Önü- müzdeki yıllarda bu ülke müziğinin farklı müzik türleri için de hammadde olacağını ve evrensel platformlara ken- di kimliğini taşıyacağını düşünüyorum. - Türkü dinleyenlerin profili bana gö- re, hep yanlış çiziliyor. Ya> gın kaıuya gö- re, türküyü orta yaşın üzerindekiler ve köy kökenliler dinliyor. Sizce bu doğru tespit mi? Dknur: Kesinlikle hayır, yanlış birka- nı. Kimlerin türkü dinlediği konusunda Türkiye'nin çok büyük bir plak firması yakın bir zamanda bir anket yaptırmış- tı. Bu anketin bir bölümü yayımlandı, diğer bir bölümü yayımlanmadı. Bu an- ketin sonuçlanna göre müzikseverlerin yüzde 6O'ı türkü dinliyor. Bunun içinde türkü kapsamına girenlerin hepsi dahil. Fakat belirleyici olan unsur. eve CD ve- ya kaseti gençlerin alıyor olması. Eve ekmeği baba ya da anne getiriyor, ama albümü genç alıyor. TV'lerin, radyola- nn müzik programlanna katılan. istekte bulunan, faks geçenlerin nerdeyse tama- mına yakını bu heyecanlı genç insanlar oluyor. Ankefte pop müziği dinleyenle- rin oranı yüzde 27 çıktı. Bir tarafta tür- kü dinleyen yüzde 60'lık bir kitle, öte yanda yüzde 27'lik bir azinlık. Türkiye, Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip olan bir ülke olarak gösteriliyor. Ama radyo ve TV'lerde kulaklanmtzpop müziğinin saldırısına uğramış durumda. Peki bu anket sonuçlan yanlış mı acaba? Hayır, anket sonuçlan doğru. Gençler türkü dinliyor, ama program yapımcılan bu doğruyu görmezden geliyor. Ancak tür- kü diye dinlenen müziğin tamamına tür- kü demek yanlış. Herhalde bunlann yap- tığı müziğe isim verilemediğinden ya da geçmişinde hasbelkader bir-iki türkü okuduğundan onlar da türkücü sınıfına dahil ediliyor. Türkülenn ideal olmayan bir şekiide icra edilmesinden çok tedir- gin değilim. "Türküler elden gidiyor mu" kaygısına kapılmıyorum. Hayır. türküler yerinde duruyor. iyi türkü icra eden usta sanatçılar da yetişiyor, "Usta- lar öldüğünde yerini dolduracak sanatçı var mı" dediğimiz ustalann da veliahtı şu anda hazır, halk müziği emin ellerde. Bütün sorun, diğer müzik dallannda beklentilerini gerçekleştirememiş ya da kendi dallannda başanlı olamamış isim- lerin sıkışınca türkülere sanlmasından ve yükselişi kendileriyle başlatma cüret- lerinden kaynaklanıyor. Gerçek halk müziği yapanlareskisi gibi değil, dünya çapında ustalar var artık. Türküler de bu ustalann işlemesine uygun bir zenginli- ğe sahip. O nedenle paniğe kapılmaya gerek yok. Türküler ucuz dolgu malzemesl olarak kullanıldı - Tolga, bu yeni tarz rürkücüler halk möoğine yeni dinleyici çekebiüyor mu? Müzik anlamında olumlu katlalan olu- yor mu? Sağ: Bazı sanatçılar, türkülerden uzak kalmış belirli bir kesime ulaşabilmışler- dir. Belki doğru icra etmemiş olabilir, a- ma en azından ana ezgiyi veya güfteyi taşıyabilmıştir. Ama ilk zamanlarda or- taya çıkan bu misyon, sonraları bir bo- zulmaya doğru gittiği için yok olmuştur. O nedenle artık bu arkadaşlann halk mü- ziğine olumlu katkısını bir yana bıraka- lım, negatif bir katkı sağladıklarına ina- nıyorum. Bundan önce de türküler bazı eller tarafından ucuz dolgu malzemesi olarak kullanıldı, ama medya tarafından yükseltilmedi. Ama bu yeni arkadaşlar çok başarı sağlamış gibi sunuluyorlar. - Bu yeni tarz türkü okuyan sanatçılar sizce neden başanlı gösteriliyor? Gerçek- ten böyle bir başan. ticari de olsa, var mı? tlknur: Nedeni çok basit. Bugün Mu- azzez Ersoy'un Türk müziği tarzında yaptığı 'Nostalji" albümleri 2.5 milyon sattı. Burada bana göre, satan solist de- ğildi. Satan repertuvardı. Çünkü yaşlılar gençliklerınde. orta yaşlılarçocuklukla- nnda bu şarkılan dinledikleri için bu- gün de dinlemekten büyük keyif aldılar. Halk müziğinde çoğunlukla bu sözünü ettiğimiz tabire giren arkadaşlann yap- tığı da bence adı konmamış ''nostalji' al- bümleriydi. Yani repertuvar satıyor. Ne kadar böyle repertuvar yapacaklar? Çün- kü kendi üretimleri yok. derleme yok, araştırma yok, meraklısmı tatmin edecek türkü formunda bir beste de yok. Zaten halk müziğini de çok iyi bilmediklerin- den, birkaç albüm sonrasında tükene- cekler. Türküleri çağdaş bir formda icra etme iddiasına gelince. bunlar yeni de- ğil ki... Sağ: Plak yapımcılan bünlan böyle lanse ediyor. Çünkü piyasa müziği gibi ucuz olan bu yapımlan başka türlü sata- mayacaklan için bu malzemenin arkası- na saklanıyorlar. Bir örnek vermek isti- yorum; türkü konusunda bir programda kendilerine mikrofon uzatılan Kim Bun- lar grubu bana bir demo kaset getirmiş- ti, bizim finnadan çıkması için yardım ıstemişlerdi. Ben de "Bizim taramızde- ğirdiyerek başka fırmalan önermiştım. Bu grup "CMay Ters Mevxu Başka" adı- nı verdikleri çalışmalannda tümüyle rock soundunu kullanmıştı. Büyük fir- malardan birine yaptılar albümlerini. Dinledim, repertuvann hepsi türkü. A- ma türkü ile yakından uzaktan ilgisi yok. Bu arkadaşlar sonra bütün yaşamlannın türkü dinleyerek geçtiği iddiasında bu- lundular. Hadi canım sen de... - Yapımcılar neden bu türün temsilci- lerine ilgi gösteriyor? Parlak: Unkapanı'nın birticaretmen- talitesi vardır. Belki ticaret olarak doğ- rudur, ama ticaret ve sanat ahlakı olarak pek de doğru değildir. Bu anlayışa göre. her yol mübah. Ben 25 yıldır müzikle uğ- raşıyorsam ve yüzlerce insan arasından sıyrılarak Erdal'la biz Avrupa"ya gidip Köln Filarmoni Orkestrası ile konçerto konseri yâpıyorsak, herhalde "Tanınmış olmamızgerekir*" diye düşünüyorum. A- mamedyadapopülerdeğiliz. Popülerol- manın ölçüleri ne yazık ki başka. BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Ergun Balcının Arkasından... Bayrama gırerken, "Cumhuriyet Ailesi" bü- yük bir kayba uğradı: Ergun Balcı öldü. Bu ölümün, bir gazete camiasının çevresini çok aşan bir anlamı var: Ülkemiz, dış politika ala- nında düşünüp yazan nadir uzmanlarından bi- rini yitirmiştir. Kaybın derecesini belirtmek böylece önem- ti. Dış politika, bir ayağı iç politikada, bir ayağı uluslararası ilişkilerle. diplomasi tarihi ve siya- sal tarihte olmak üzere, çetin bir konudur. Çok boyutlu, derin bir bahistir. Batı'da, özellikle siyasal bilimler öğreten fa- kültelerde ders olarak okutulur. Çok şöhretli de hocaları görülmüştür kürsülerde. Sadece Fran- sa'yı örnek verecek olursak, bir Pierre Reno- uvin, kendisini yıllarca dinletmiş büyük bir oto- ritedir; onun devlet adamlannın eylemini çerçe- veleyip açıklayan "derin güçler" kavramı, yery- er pek aydınlatıcı olmuştur. Bu büyük hocanın, şimdi biri ölmüş ikincisi de hayli yaşlanmış iki öğrencisi, Jacques Droz'la J.B. Duroselle'in adı ve eserleri, uluslararası ilişkiler ve diploma- si tarihi konulannda, bugün de ağırlıklannı ko- ruyor. Başka dillerden de verilecek örnekler vardır. Bizde, özellikle Ahmet Şükrü Esmer le baş- layan gelişmenin içinde saygın adlar görürüz. Konu, hukuk ve siyasal bilimler fakültelerinde ders olarak önemli bir yer tutarken, ciddî gaze- telerde özel köşeierde dile getirilir. Örneğin, Mil- liyet'te Sami Kohen ve Şükrü Elekdağ yıllar- dır ilgiyle okuduğumuz kalemlerdir. Cumhuriyet'\r\ ise, Ergun Balcı'sı vardı. Sadece gazetemiz okurlannın değil, başka gazete okurlarının da yakından izledikleri bir yazardı. Böylece, Ergun Balcı'nın, şu ya da bu olayda ne dediği, onu nasıl yorumladığı önem- liydi. • Dış politika, uluslararası ilişkiler ve diploma- si konulannda, söyleyecekleriniz sonunda bir yorumlama da olsa, nesnel olmak zorundası- nız ve ciddi bir çözümlemenin arkasından gel- melidir yorumlamanız. Her türlü dogmatizmin uzagında durmak gereği, özellikle bu konuda kendini dayatır. Hele hele milliyetçi ve dinci yo- rumlar, konuyu çıkmaza sokmaktan başka bir şeye yaramazlar. Tarihin akışını tek bir nedene indirgeyen "fe/cç/"görüşlereoranla, "çoğulcu" bakış açısı, daha açıklayıcı ve aydınlatıcı olu- yor. Ergun Balcı'da bu "çoğulcu" yaklaşım, ade- tâ estetik bir güzellikteydi. Derin bir kültür birikimiyle ve dünya basının- da yazılan-çizilenleri yakından izleyerek kaleme aldığı yazılannda, ne körükörüne Bat hayraru, ne körükörüne Batı düşmanıydı; Amerika'ya bakarken deöyleydi; dikkatini Kafkaslar'ayada Avrasya'ya çevirdiğinde, Rusya'yı dışlayarak konuşmuyordu; Irak sorununa eğildiğinde, Saddam'ı kıyasıya eleştiriyor, ama Irak halkının tepesinde patlayan bombalara karşı çıkıyordu. Birteşik Devletler'in Irak politikasının ülkemizin güvenliği açısından içerdiği tehlikelerin de altı- nı durup durup çiziyordu. Türkiye'de demokrasinin eksikliklerinin gide- rilerek rayına oturtulmasında, özellikle insan haklan sicilinin düzeltilmesinde, dışardan yapı- lan zoriamalann ve onlara alkış tutanlann kar- şısındaydı. Demokrasiyi biz, yakıştırma olsun diye değil, gerektiği için almıştık; onun çağdaş bir düzeye varması, en başta kendi halkımızın çıkanna olduğu için, bizim görevimizdi. Başka- lan istediği için değil. biz istediğimiz için olacak- tı her şey. Sorunlann asıl çözümü içerdeydi böylece. özellikle, son birkaç yıldır, Kürt sorununa ka- lıcı bir çözüm getirmek amacıyla, "Güneydo- ğu'da gerekli ekonomik, sosyal ve demokratik reformlan" gerçekleştirmek gereğinin üstünde ısrarla duruyordu. Hep duruyoruz. Ama parlamentomuzda iri kıyım partilerin hangisinin bu konuda dişe dokunur çabası ol- muştur? Yalnız o da değil, bütün ülkeyi kapsa- yacak köklü bir siyasal ve sosya! reform han- gisinde göz doldurucu bir olgunluğa ulaşmış- tır? Bunları, bir seçim "sath-ı maillnöe sorma- dan edemeyiz. • 21. yüzyılın eşiğinde, dünyamızın ve ülkemi- zin gelip durduğu nokta pek karmaşıktır ve be- lirsizliklede doludur ve dana da süreceğe ben- zer bu. Böylesi bir ortamda yaşadıkça, Ergun Balcı'nın aydınlatıcı kaleminin yokluğunu hep duyacağız; vaktiyle yazıp çizdiklerine dönüp baktığımız olacak. Onun, bir dönemin dış poli- tika kültürüne damgasını basmış yazılarını -ko- nulanna göre sınıflandırıp- birkaç cilt halinde okurların önüne koymak, arkada kalanlara bir görev olarak düşüyor. Anısı önünde eğilirken, bir düşündüğümüz de bu oldu... NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Namus kavramı, hertopluma göre değişir. Da- ha daötesi, herçağın, herzamanın kendisine gö- re bir namus anlayışı olduğunu biliriz. Örneğin, bundan yüzyıl önce Müslüman kadınların örtü- süz sokağa çıkması mümkün değildi. Böyle so- kağa çıkanların başına neler geldiğine o dönemin anı kitaplarında rastlanz. Namus kavramı, toplumlara göre değiştiği gi- bi farklı kültürlerden insanlara göre de değişir. Ay- nca insanlann dışa açık namus anlayışlanyla, ger- çek namus anlayışlan arasmda da benzemez- likler bulunduğuna şahit oluruz. Namus kelime- sinin bir sözlük anlamı, bir de gündelik yaşam içinde üzerine yüklenmiş pratik anlamı var. Söz- lükte namus için şöyle deniyor: "Ahlak, şeref, haysiyet kurallarına sıkı sıkıya bağlılık." Namus konusunda toplumsal çifte standart her zaman hükmünü yürütür. Özellikle geri top- lumlarda, demokrasinin ve bireyın gelişmedığı toplumlarda. namus zâman zaman, birçok cına- yetın gerekçesi de olabilir. "Namusum herşey- den önemli" diyen geri insanlann namustan, cin- sel namusu anladığı ortaya çıkar. Örneğin, evli bir erkeğin namusu eşinin kendisine cinsel bağhlığı olarak görülür. Erkek, herhangi bir kadına istedi- ği zaman gönül düşürebilir. Başka kadınlarla iliş- kıye girebilir. Bu çoğu zaman erkek için bir övünç olarak kabul edilir. Ama eğer kadın, bir başka er- keğe meylederse, işte o zaman, "namus" kural- lan işlemeye başlar. Toplum, erkeğin "namusu- nu temizlemesi"n\ isteyebilir. Bu namus temizli' ği geri toplumlarda ölümle eş anlamlıdır. Bir er- kek eşini aldattığı zaman bu namus meselesi ol- maz. Ama ya kadın böyle bir yola başvurursa? Hiçbir erkek bunu düşünmek bile istemez. 'Namusu Korumak' Namusun, cinsellikten öte bir anlam kazanma- sı. toplumların ve insanlann ilerlemesiyle, gerçek bireyler haline dönüşmesiyle mümkün olur. Bu kez ortaya daha ileri bir namus kavramı çıkar: Fi- kir namusu. Ezik insan, cinsellik konusunda top- lumun da kendisini iteiemesiyle son derece du- yarlı bir tutum gösterirken düşüncelerini savun- mak, yurttaş olarak haklanna sahip çıkmak ko- nusunda ise duyarsız ve hatta iki yüzlüdür. Birdönem, siyasilerin olmadığı bir cezaevinde kalıyordum. "Namus yüzünden" işlenmiş cina- yetlerin kahramanlanyla uzun uzun konuşma ola- nağı bulmuştum. Birçoğunun yaşamöyküsünü dinleyip, defterime notlar almıştım. Birisini hiç unutmuyorum. Gariban birtaksi şöförüydü. Çok yakın aile dostlarından blrisi, kendisinin yoklu- ğunda eşiyle ilişkiye girmişti. Kendi anlattığına göre, yakın dostu eşinin zorla ırzına geçmişti. Bunu öğrendiği an kendinden geçen kahra- manımız, çevrenin de kışkırtmasıyla, adamı ara- başıyla tepelemiş sonra da kurşunlayıp öldür- müştü. Mahkeme de ağır tahrik kabul ettiğl bu olay nedeniyle, bir cinayet için verilecek en az ce- zaya hükmetmişti. Yine de uzun yıllar içeride ka- lacaktı. Kahramanımız, cezaevinde bu davranışı nedeniyle mahkûmlar tarafından el üstünde tu- tuluyordu. O dâ bundan çok mutlu görünüyor- du. Biraz deşeleyince, işin gerçeğinde büyük bir dram yatıyordu. Kansı, onu cezaevine girdikten sonra terk etmiştl. Tek mülkü olan taksisi de sa- tılmıştı. Maddi ve manevi büyük bir sıkıntı içine düşmüştü. Çaresizlikleri onu, bir yönüyle tama- men ezik bir insan haline getirmişti. ••• Gelişmiş insan için ise fikir namusu önemlidir. Yılların deneyimiyle geliştirdiği düşüncesini, de- mokrasiye, insan haklanna ve özgürlüklerine olan bağlılığını her şeyin üstünde tutmak, fikir namu- sunun önemli ölçülerinden birisi sayılır. Bir aydın için bu konularda dürüst ve kararlı olmak çok önemli. Son 30 yılın altüst oluşları içinde, fikri na- musunu ayaklan altında çiğneyen, biryertere sır- tını dayayarak küçülen ne çok insana şahit olduk. Aydının ezilmişinin, daha açıkçası, okumuş in- sanın ezilmişinin namussuzluğu her şeyden da- ha tehlikelidir. Fikir namusunu satan bir aydınla, zaman za- man "namus belasına" başına türlü işler gelmiş sıradan insanı karşılaştınnm. Velhasılı kelam, "na- musu korumak" zor iştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle