24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Babasının izini süren oğul sinemacı Pavel Çukray'dan insancıl ve duygulu bir film: Hırsız Staüıı döneminden kırik bir aşk SUNGU ÇAPAN Bugün göstenme gıren 1997 Rus yapımı 'Vbr-Hırsız'. bayram haftasıntn en dişe dokunur fılmi belki de. îlk gençliğimize denk düşen 1960'h yıllarda, bir çar subayıyla devrimci bir kızın tra- jik aşkını anlatan 'Kırkbirinci' (1956). Stalin rejimini eleştıren ve Sovyetler Birliği'nde baskıcı dönemin yumuşadığı o 'buziann çözülüşü'yıllannı yansıtan 'Du- ru Gök' (1962) ve özellikle sa- vaş karşıtı, alabildiğine insancıl. yalın ve duygusal 'AskerinTür- küsü" (1960) gibi filmleriyle gö- nül düs, ûrdüğümüz, Sergey Yut- keviç'le Mihail Romm'uti öğ- rencisi olduğu VGIK'den me- zun, Ukrayna 1921 doğumlu Gri- goriÇukray'ın, baba mesleğini seçmiş. senarist-yönetmen oğlu Pavel Çukray'ın eseri 'Hırsız'. Yönetmenin, geçen yılın en iyi yabancı film Oscar'ına aday gös- terilmiş, 1997 Venedik Festiva- li'nde beğenilip ödüller kazanmış bu son filmi. babasının savaştan dönmediği öksüz bir çocuğun gözünden, 1950'liyıllannbaşla- nndaki Stalin baskısının kaosa çev irdiği, hâlâ Ikinci Dünya Sa- vaşı'nın yaralannı sarmaya uğ- raşan, yoksul ve acılı Sovyetler Birliği'ne bakıyor. t Hırsız Stalia, anne Rusya' 1952 güzü, kocasının savaş- tan geri gelemeyişiyle 6 yaşında- ki oğlu Sanya'yla (Mişa Filip- çuk)bİTbaşınakalakalmış. genç. güzel bir dul olan Katya (Ekate- rina Rednikova). e\r ve yiyecek bulabilme umuduyla yollara düş- Mişa Filipcuk. Ekaterina Rednikova ve VHadimir Maşakov 'Hınnz'da. vor/ Yönetmen, senaryo: Pavel Çukray / Kamera: Vladimir Kulov / Müzik: Vladimir Daşkeviç / Oyuncular: Ekaterina Rednikova, Vladimir Maşakov, Mişa Filipçuk /1997 Rus filmi (Fono Film) müş. Bir tren yolculuğunda, cü- retli, enerjik, güçlü ve yakışıklı bir subayla karşılaşıyor ve deT- hal ateş bacayı sanyor. Annesi- ni kıskanan küçük Sanya'nın mu- halefetine rağmen gerektiğinde nazik, gerektiğinde sert olabilen gözü kara subav Tolyan (Rusla- nn Antonio Banderas'ı diyebile- ceğimiz Vladimir Maşakov). bir erkeğın koruyucu kanatlan altı- na girmeye çoktan hazır, çaresiz genç dulu kendine bağlıyor, kı- sa sürede. Sanya, üniformasına, çizmelerine, tabancasına filan hem hayranlıkla bakıp özendi- ği. hem de şiddeti ve kaba kuv - veti sergileyen sert erkek tavır- larından ürktüğü Tolyan'a so- nunda baba demek zonında ka- lıyor ve güç bela yer bulabildik- leri, tıklım tıkış dolu, heryanı dö- külen toplu konutlarda üç kişilik biraile gibi takılıyorlarkahraman- lanmız. Baba-hırsızla yetim Sık sık esrarengiz Tolyan'la yatağa girmekten kendini alıko- yamayarak gebe kalan genç ka- dın çok geçmeden, Tolyan'ın komşulannı yalanla dolanla so- yan bir hırsız olduğunu fark edi- yor, ama omzuna Stalin dövme- si yaptırmış bu maço macerape- rest, üniformalı sahtekâra öyle- sine tutulmuştur kı. yeni 'baba- lığı'na karşı nefretle sevgi arasın- da salınan küçük oğluyla birlik- te Tolyan'ın suç ortağı olmayı bile gözealacaktır... 1970'li yıllann sonunda. Mos- kova'daki baba ocağı, ünlü sine- ma okulu VGIK'den mezun ol- duktan sonra, 'Kanarya Kafesi1 (1983) ve 'Anahtar' (Î993) gibi uluslararası çapta dikkati çek- miş filmleriyle adını duyuran Pa- vel Çukray'ın. gerçek bir olay- dan yola çıkarak çektiği 'Hırsız'. yönetmenin (tıpkı babası gibi), tutkulu bir aşk hikâyesi aracılı- ğıyla yoğun baskının, yoksullu- ğun. eşitsizliğin hüküm sürdü- ğü. sistemi yozlaştıran Stalin dö- nemini eleştiımeye ginştiği. es- ki tarz. gerçekçi, insancıl ve ya- lın bir film. Fondaki kâbus gibi bir ülkenin karmaşasıyla yalın, duygu yüklü, sıcak anlatımının ters orantılı olduğu filminde an- ne Katya karakterini fazla işle- meyen Pavel Çukray, hikâyenin anlatıcısı küçük Sanya ve 'tiran' Tolyan'a veriyor tüm ağırhğı ve yıllar sonra yaptığı düşük yü- zünden ölen annesine. yakala- nıp Sibirya'ya postalanan âşığı- nın yaptığı vefasızlığın fınalde öcünü alan yeniyetme Sanya'yla, ona erkekliği ögreten, hem ürk- tüğü hem de etkilendiği hırsız- baba Tolyan'ın ilişkisine odak- lanarak seyirciyi mıknatıs gibi çeken yoğun bir hümanızmle do- natıyor 'Hırsız'ı baştan sona. Ül- kesinin yıllar yılı 'hem sevgilisi, hem sahibi. hem de hırsızı' ola- gelen despot Stalın'e ve dönemi- ne 'dokunduran' 'Hırsız'. sanı- nz genelde Rus insanının, deh- şetengiz 'başkan baba'sına iliş- kin, yanm yüzyıl boyunca ge- çirdiği duygusal evrira üstüne getirdiği yergi- eleştiri nedeniy- le baştacı edildi Batı'da. Filmde ana oğulun tutkuyla bağlandığı, hırsız-baba (Tolyan) fıgürünün Stalin'in metaforu olduğunu be- lirten yönetmene göre anne (Kat- ya) Rusya'yı, küçük Sanya'ysa yeni kuşak Rus insanını temsil ediyor'muş. 'Baba sineması' örneği Pavel Çukray'ın tıpkı babası- nınkini andıran, yer yer humor- la tatlandınlmış, duygu seli ha- lindeki yalın, canlı ve hümanist üslubuyla anlattığı trajik bir aşk öyküsü niteliğindeki 'Hırsız'da, iç içe geçmiş kimi gerçekçi ka- ba güç-şiddet sahneleriyle yüre- ğe vuran dokunaklılıktaki bazı duygusal sekanslara ilgisiz kal- mak pçk olası değil. Başanlı gö- rüntülerinin yanı sıra, filmin, se- vişme seslerinden tedirgin olup yataktan düşen sevimli küçük kahramanını 40 yıllık deneyim- li aktör gibi oynayan Mişa Filip- çuk'la güzel Ekaterina Redniko- va ve özellikle Vladimır Maşa- kov üçlüsünün sürüklediği 'Hır- sız', yine yetim bir çocuk kahra- manın bakışıyla anlatılmış, iki yıl öncesinın. benzer çizgideki Oscar ödüllü Çek yapımı 'Kol- ya'yı çağnştıran, günümüzün hızlı kuşaklanna beylik duygu- sal tıraş gibi gelecek 'demode babasineması'nın alçakgönüllü bir ürünü. Yine de sıradan bay- ram fılmlen arasında seçkinlesen, film gibi bir film kuşkusuz. DeğişikbirKülkedisimasahçeşiûemesiSpielberg'ın 17 yıl önceki 'E. T.' adlı olay-fıjmınde, uzav lı yaratığın şirin, sa- kanyenhi, keyif dıişxtlntl BarrymoreJa- nn aile mirasına uygun şekilde, çeşitli so- runlardan geçip bir hayli inişli çıkışlı sürdürerek günümüz Hollyvvood'unun gözde genç kadın yıldızlannm kulvarı- na zar zor girebilen ve artık 30'lu yaşla- nna yaklaşan al yanaklı. gürbüz, dolgun Drew Barry-more'u. Grimm kardeşlerin tanınmış masal kahramanı Cinderella- Külkedisi rolünde önümüze sürüyor 'EVCT After-Sonsuza Dek'. Bekkyen bu kez beyaz ath prens Genelde, edilgen bıçımde beklemek ve günün birinde çıkıp gelecek beyaz atlı bir prens tarafından bir mal gibi alınıp kur- tanlmayı ummak mesajını ıçeren Külke- disi masalını. farklı bir biçimde yorum- layan yönetmen Andy Tennant, Cinde- rella'yı, ağzını açtı mı bütün sorunlara çözümler öneren, akıllı, okuma tutkunu, ufku geniş, özgür düşünceli. ileri görüş- lü. dört dönlük bir aydın genç kadın olan Danielle'e(Drew Barrymore) çevirmiş filmde. Kötü kalplı ve entrikacı üvey annesi (alışılmış kompozisyonunu tekrarlayan Anjelica Huston cuk oturmuş üvey an- ne Rodmilla rolüne), bir çift camdan pa- pucu ve maskeli balo var ama balkaba- ğından atlı arabası yok örneğin. Daniel- le'in kıskanç, çirkin iki üvey kızkarde- Ever After / Yönetmen: Andy Tennant / Senaryo: Susannah Grant, A.Tennant / Kamera: Andrevv Dunn / Müzik: George Fenton / Oyuncular: Drew Barrymore, Dougray Scott, Anjelica Huston, Megan Dodds, Melanie Lynskey, Jeanne Moreau / 1998 ABD(Özen Film) Drew Barrymore ve Dougray Scott 'Sonsuza Dek'in masal çifti. şinden de (Megan Dodds, Melanie Lynskey)sadece biri kötü kalpli ve ben- cil çizilmiş. Prens Henry (Dougray Scott), aslında tahtta saltanatta filan pek gözü olmayan. farklı bir veliahtve ülkenin çı- karlan için Ispanya prensesiyle başgöz edilmek üzere. Akıllı. gerçekçi ama ka- ba saba ve erkek Fatma kılıklı. bakım- sız genç kızımız Danielle, sürgit beyaz atlı prens yolu gözlemektense. okuduğu Thomas More'un Ütopya'sından yaptı- ğı alıntılarla etkileyerek gönlüne girdi- ği, kafası kanşık prensin yardımına ye- tişiyor ve alışılmışın tersine kızın yolu- nu bekleyen şaşkın prensımız, onu an- layan, çareler öneren Daniellee fena halde tutuluyor. Masalın klişeleri tersyüz Aşkın kazanacağı finalde, kaçınılmaz ve malum tarafından. onlar ermiş mu- radına. biz çıkalım kerevetine'vari bir mutlu sona bağlanan bu Külkedisi ma- salı çeşitlemesi, bütün dünyada umul- madık birilgiyle karşılanan, yeni, hafif bir Hollyvvood eğlenceliği sayılabilir sonuçta. Kimi klişeleri tersine çevirerek çağ- daş. mizahi ve gerçekçi bir yaklaşimla, bütün zamanlann en sevılen masalla- nndan birini. kimi çocuksu yanlannı törpüleyerek uyarlamaya girişen, oyun- culuk, dansçılıktan senaristliğe ve yö- netmenliğe geçen Andy Tennant'ın, baş- larda ızleyiciye ilginç ve farklı gelen 'farkh' yorumu, gitgide tekdüzeleşirken, film süresınce çevresine sürekli masu- mane gülücükler saçan. koyuirtrakişlı, karikatür gibi 'aydın genç kız' Drew Barrymore'nin olanca iticilıği ve kötü oyunculuğu, 'Sonsuza Dek'in en büyük handıkapını oluşturuyor giderek. Fransa'nın kırsal kesiminde, görkemi- nı yitirmemiş. eski şatolarda çekilen fil- min mekânlanna, dekor- kostümlerine ve teknik düzeyine diyecek yok. Masa- lın uyarlandıği dönemde. 16. yüzyılın Fransası "nda saray ın konuğu olarak bu- lunan. sanattanbilimekadar çeşitli alan- larda üreten, "aşka sevdah' bir uçuk ka- çık Leonardo Da Vmci karakterini de ya- ma gibi eklemeyi unutmamış yönetme- nimiz. Amerikan yaklaşımıyla, "aydınca'ko- tanlmış bu renkli masal uyarlamasında, çağının çok ötesinde yaşayan, bü>ük yaratıcı Da Vincı usta da, âşık prense sı- nıf farkını filan unutup kalbinin sesini dinleyerek bahtsız Danielle'e sahip çık- masını öğütlüyor tabii ki. Özetle çoluk çocuk seyredilip keyfi- ne bakılacak türden, önemsız, hoşca va- kit geçirtip hemen unutuluverecek cins- ten, tam bayramlık bir Hollyvvood seyir- liği diyebiliriz bugün afışlere çıkan 'Ever After-Sonsuza Dek'için. Kısacıkbirrol- de boy gösteren yıllann Fransız Diva'sı Jeanne Moreau'ya da dikkat. BAYRAM HAFTASININ FİLMLERİ... BAYRAM HAFTASININ FİLMLERİ... Sinemanın veni Zorro'su Antonio Banderas. Mulan | Bayram haftasıntn Walt Disney yapımı, yeni uzun metrajlı çizgi ı filmi "Mulan". ülkesinin gele- • neklerine sıkı sıkıya bağlı bir Çinli babanın biricık kızının, er- kek gibi savaşa giden, güzel, akıl- lı, asi ruhlu ve cesur Mulan'ın hi- kâyesini anlatıyor. Aile sevgisi. kişisel onur ve grup uyumu. itaat ve yaratıcılık vb. gibi birtakım gözardı edilen değerleri çocuk seyirciye anım- satan, eğitici özelliklere de sahip bu çizgi film. konusunu 2 bin yıllık bir Çin efsanesinden alıyor. Büyük cesaret göstererek yaşlı ba- basının yerine asker olup savaşa giden genç kız gelinlık yerine sa- vaşçı zırhı giymiş bir Cinderel- la adeta. Şimdiye dek seyrettik- lerimizden çok farklı bir Walt Disney yapımı niteliğindeki "Mu- lan", çizgi film alanındakı iddi- asını birkaç hafta önce sinema- lanmızda gösterilen "Kannca- lar"la örnekleyen Dream- works'un rekabetine Disney'in cevabı sayılıyor şimdiden. Joe Black William Parrish (Anthony Hop- kins) adlı medya patronunun gü- zel kızı Susan'a (Claire Forlani) âşık olan Joe Black (Brad Pltt) adındaki yakışıklı esrarengiz genç adam aslında Parrish'in canını almakla görevlendirilmiş ölüm meleğinin ta kendisidir... En son geçen mevsim "7 Ye- ars In Tibet"'te seyrettığimiz, gü- nümüzün gözde jönü Pitt'le. Os- car ödüllü tngiliz aktör Hopkins'i ve Hollyvvood'un en son kuşak kadın yıldızları arasında öne çı- kan, ilk kez birkaç yıl öncesinde "Basquiat"yla dıkkatı çekmiş. dilber Forlani'yi bir araya geti- ren "MeetJoeBlack-JoeBlack", öncelikle bu parlak kadrosuyla il- gi çekiyor, duygusal. romantik ve çok uzun tutulmuş hikâyesin- den çok Pitt'in ölüm meleği ro- lünü, gencecik bir Fredric March'ın oynadığı. yönetmen Mitchell Leisen'in 1934 yapımı "Death Takes A Holliday" adlı Amerikan klasiğinin remake'i (yenidençevrimi) olan "Joe Black"i Martin Brest yönetmiş. Aşk üstüne klasik tıraşlar çe- ken, zırt pırt dünyaya inen me- YENİ BASLAYANLAR My Name is Joe-Benim adım Joe Son yıllarda her fılmini izlediğimiz politik sinema ustası Ken Loach'un 1998 Cannes Festivali'nde Ingiliz sinemasını temSil eden son eseri "My Name Is Joe", mevsimin iddialı filmlerinden biri olacağa benzer. Alkole boğulu. karmakarışık yıllardan sönra hayatına bir yön vermek isteyerek Glasgovv'un en kötü futbol takımınm antrenörlüğüne başlayan, kırk yaşına merdiven dayarnış Joe Kavanagh (Cannes'da en iyi erkek. oyuncu seçilen Peter Mullan) artık bütün enerjisini takımma verecektir. İşkolik. özgür ve çok özel bir kadın olan ve dolu dolu yaşayan Sarah (Louise Goodatl), hayata epeyce geç kaldığından tasalanan Joe'yu fena halde etkileyecektir... •Birini sevmek, bazen onu yıkma anlamına da geiebilir' genellemesi tam da Joe'ya uyan bir zaaftır. Glasgovv dekorunda, hayatın iki ayn kutbundan gelen Joe'yla Sarah'ın birlikte yeni bir hayata yönelmeleri ne kadar başanlı olabilir? Bu hikâyeyi merak edenlerle, Ken Loach'un sinemasına öteden beri tutkun olanlar için. lekli, cennetli Hollyvvood yapım- lanndan gına getirmeyenlere ve Brad Pitt hayranlanna... Maskeli Kahraman Zorro Don Diego De La Vega (Ant- hony Hopkins) Kahraman Zorro olarak Ispanyol zulmüne karşı savaştığından beri 20 yıl geçmiş- tir. Bunca yılı hapiste geçiren De La Vega, bütün California'yı sa- tın almak isteyen güçlü tspanya valisi Montero'ya (Stuart Wil- son) karşı kendine bir halef bu- lur. Geçmişi karanhk. belalı hay- dut Alejandro Murieta'yı (Anto- nio Banderas) eğitip yeni bir Zor- ro olarak yetiştiren De La Vega, böylece valinin dalaverelerini en- gelleyebileceğini ummaktadır... Sessiz sinema döneminden bu yana serüvenleri birçok kez per- deye aktanlan kılıçlı maskeli kah- raman efsanesine yeniden el atan yönetmen Martin Campbell. ef- saneyi zayıflan, sömürülenleri koruyan bir Meksikah Robin Ho- od gibi yorumlamış, DouglasFa- irbanks, Tyrone Power, George Hamilton, Alain Deton'lardan yıl- larca sonra Zorro karakterini el- diven gibi üstüne geçınvermiş Antonio Banderas hayranlannın öncelikle tercih edeceği bir ha- reketli seyirlik. KEDt GOZU VECDt SAYAR Bayramlık Bayram bitti ama, bayram tatili sürüyor. Tatil sa- bahınızı zehir etmek gibi bir niyetım olmadığı için ciddi konulardan bahsetmeyeceğım bugün. Kül- tür politikasıymış, sanat kurumlarının özerkliğiy- miş, bunları başka zaman konuşuruz. Zaten, yıl- lardır konuşup duruyoruz da ne oluyor? En iyisi siyasetten söz açmak... Siyasetten da- ha popüler bir konu düşünebiliyor musunuz? Transferdedikodulan, "düzeyli" tartışmaları ile magazin dünyamızın renkliliğini aratmıyor siya- set alanı. Son günlerde bu iki alan arasındaki yakınlaş- ma gündemın ön sıralarına yerleşti. Sıyasi parti- lerimizin, daha çok "reyting" alabilmek için ma- gazin dünyamızın ünlülerineteklif götürdüğü söy- leniyor... Aralarında sevdiğımiz aktörlerin. aktris- lerin de yer aldığı listeler basınımızın arayıp da bulamadığı bir malzeme. Kimi dostlar, bu durumu yadırgamış. Ayça Ati- koğlu, "Partiler vitrin sanatçısı anlayışından vaz- geçip kültür adamlarına yönelmeliler" uyansın- da bulunuyor. Kurthan Fişek, "Sanatçının siya- sete duyduğu saygıyı, keşke siyasetçi sanata duysa" diyor. Oysa, biz hiç şaşırmadık bu haberleri okudu- ğumuzda. Siyasi partilerimizin sanata bakışlan ne zaman ciddiyet ve sorumluluk çizgisinde oldu ki? Partiler. sanatçılan, değerli müzik adamı Muam- mer Sun'un deyişi ile "alayın önüneyerteştirilen mızıka takımı" gibi görmekten (Sevgıli Sun'un sözlerini "mealen" anımsıyorum, bir eksiklik var- sa kusurumuza bakmasın) ne zaman vazgeçti- lerki? Hangisi, kültür alanındaki amaç, hedef ve ilkelerini, bu ilkeler doğrultusunda saptadıkları kültür politikalarını kamuoyuna önceden dekla- re edip, bu politikalar doğrultusunda birlikte ça- lışacakları küttür, sanat insanlarını belırledi ki? Bu yüzden, "sfar"lara teklif götürmelerini, sa- nat alanından şarkıcı, türkücü ve film yıldızlarının Fazilet dahil bütün partilerimizin ilgi alanına gir- melerini hiç mi hiç yadırgamıyorum. Ayrıca, bu isimlerin parlamentoya girmelerinin yararlı olacağına da inanıyorum. Hiç olmazsa, Meclisimizin görüntüsü biraz renklenir, espri yel- pazesi çeşitlenir... Bu arada, Sevgili Fişek in ya- zısındaki "üstten beş düğmesi çözük, kıllı göğüs gösteren gömlekle Meclis 'e giremez erkekler" gi- bisinden bazı sözleri "amacını aşan" ifadeler ola- rak gördüğümü söylemek ıstiyorum. Üstelik bel- ki de, "sanatçı" hanımlarımızın Meclis'e girmesı ile bazı kurallar da delinebilır... "Hanırnlar için sutyen mecburi, blucin yasak, eteğin dizden üç parmak aşağıda olması şartı" delinse fena mı oluryani? işte bu nedenlerle, bu mübarek tatil sa- bahında siyasi partilerimize bazı önerilerde bu- lunmak, beîki akıllannagelmemişolan bazı "med- yatik" isimleri sıralamak istiyorum. Bu listenin, ba- kanlar kurulunu oluşturma aşamasında da yarar- lı olabileceği düşüncesiyle, her birine bir de "kol- tuk" yakıştıracağım. Transferlerden sorumlu Devlet Bakanı: Hakan Şükür Erkekten sorumlu Devlet Bakanı: Hande Ata- ızı Aileden sorumlu Devlet Bakanı: Müslüm Gür- ses Medyadan sorumlu Devlet Bakanı: "Medyatör" Aykut Işıklar Denızcilikten sorumlu Devlet Bakanı: Ben De- niz Dışişleri Bakanı: Sıvaslı Cindy Içişleri Bakanı: Reha Muhtar Milli Eğitim Bakanı: Sibel Can Adalet Bakanı: "Tutuklu" Sezen Aksu ile "8e- lalım" Mahsun Kırmızıgül çekişir... MaliyeBakanı: "Turnıke"GünerÜmit'le "Çar- kıfeiek" Mehmet Ali arasında... Milli Savunma Bakanı: Tarkan Sağlık Bakanı: Ajda Pekkan Ulaştırma Bakanı: Mirkelam Enerji ve Tabıi Kaynaklar Bakanı: Harika Avcı Çevre Bakanı: Beyaz Kültür Bakant: Ibrahim Sadri Hepinizin geçmiş bayramını kutlar, adı geçen "ünlülerimiz"\n bu küçük şakayatahammül gös- tereceklerini umarım. Siyasi partilerimize gelin- ce, onlar da bunu bir bayram armağanı olarak ka- bul edebilirler... BiÜent Rdan'ın kanikatür albümü 531 76 80 • Kültür Servisi-R. Bülent Fidan'ın karikatür albümü, Zed Yavın Karikatür dizisinin üçüncü kitabı olarak yavımlandı. "Barcodename" adlı albüm. Fidan'ın 1994- 1998 yıllan arasında çizdiği karikatürlerden oluşuyor. Fidan. albümde bulunan karikatürlerinde barkodun gündelik yaşantımız içinde nasıl yer aldığını irdeleyerek sahip olduğu grafik özelliklerini etkıli bir şekilde kullanmış. Fransız opera sanatçısı Bernard Lefort öMü • Kültür Servisi - Fransız opera sanatçısı Bernard Lefort, Paris'teki evinde ölü olarak bulundu. 1973- 1980 yıllan arasında Aix-en Provence Uluslararası Opera Festivali'nin yöneticiliğini yapan 74 yaşındaki Lefort'un intihar ettiği düşünülüyor. 1960 yılında geçirdiği bir rahatsızlık sonucu şarkı söylemeyi bırakan sanatçı 1965-1968 yıllan arasında Marseilles Operası'nın yöneticiliğini yaptı. 1982 yılında emekli olan Lefort. Amerika'da öğretmenlik de yaptı. BUGÜN • İSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ saat 19.00'da 'Bir Tenor Aranıyor'u sahneliyor. (251 56 00) • BELGESEL StNEMACILAR BİRLİĞİ nde 13.00'ten 19.00'a dek her saat başı Özdemir Birsel'in 'Sultan Şehir tstanbul' başlıklı belgeseli görülebilir. (292 39 84)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle