Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22OCAK1999CUMA
14 KULTUR
Emin Çizenel'in yaşadığı coğrafyanın renklerini yansıtan sergisi İstanbul Galeri Nev'de
Akdeniz'i kucaldayan resimler
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Yaşamını Kıbns'ta silrdüren
Emin ÇizeneL son dönem resım-
lerini Galeri Nev'de sergiliyor Sa-
natçı yaşadığı coğrafyanın renkle-
nni. görüntülerini kendı içsel süz-
gecınden geçırerek buluşturuyor
ızleyicilerle.
Emin Çizenel ile resimleri ve
onlan oluşturan öğeler ûzerine gö-
rüştük.
-Resimleriniz: "Kavramlardan
çok inıgelcre, sözcüklerden çok
cümlelere yakın olması nedenivle
ş,ürsel bir tada sahiptir. İmgelerte.
şairin dille oynadığı denli. özgürce
oynaşır." şeklinde yorumlanıyor.
Ressam ve şair nerede buhışuyor?
Resmin. yaşamla bağlantılı sa-
hici anlamlara doğru seriiveni. sa-
natçının bire bır kendi için en doğ-
ru ifade biçimıni seçebileceğine
dair oland\r bana göre. Bu anlam-
da resmimin "şiirsel" ya da "kav-
ramsaJ" olup olmaması yerine. bu
coğrafyada yaşamı nasıl elledi-
ğimle ilgili en doğa! sonuçlara bağ-
layabilirim. Algılama olarak ev-
rensel normlarda bir sanatçı. ken-
di boy aynasında kendıni nasıl gör-
düğünün sıkıntılan. yine evrensel
bir insan tavnnın sınırlan içinde ol-
maktadır. Oysa kodlanmış bu coğ-
rafyanın kendı yazgısında insana
geçirdiği farklı duyarlılıklar, benim
de yaşadığım kendi gerçekliğim-
dir. Resmime yûkJemeye çalıştığım
anlam yükü. betimleyıcı birta\Tin
ötesinde. kavTamlarla dayatılabile-
cek bir filozofiyle çerçeveleyip
her gün üstüne metinler ekleyebi-
leceğim bir kaygıyı taşımıyor.
Zorlu bir serüvenm
- Resünkrinizyaşadı^nızcoğraf-
yadan neleri alıyor ve aktanyor iz-
İeyidye?
Resmimi, bu coğrafyada insan-
ca yaşayabileceğim heT aynntı ile
dıllendirebıleceğim ifadelerle kur-
maya çalışıyorum. Imgelem gü-
cü, sözcük çağnşımlanyla olabil-
dıği gibi. renk ve bıçimle kavrana-
cak bır şiirselliğe taşınabilir. Bu
benım en doğal ılışkılerde çevrem-
le olan sorunsalımı oluşturuyor.
Hüzünlü bir coğrafyada her şeyi ba-
haratlı bır aşka dönüştürmek dili-
• 'Hüzünlü bir coğrafyada her şeyi baharath bir aşka dönüştürmek
dilimi çok yakıyor ama yüreğim önlenemez şarjlarla doluyor.
Sonuçta resim kendi varlığınla ilgili bir gerçeklik oluyor sanki. Bu
doğal ilişkilerin akışı, yaşadığım coğrafya ile ilgili tanımlamalara
yol açabilir. "Akdenizlilik" bu kültürler bütünselliğinin kimlik
oluşumunda ortaya çıkacak farklılık ise, bunu kabul ediyorum.'
mi çok yakıyor ama yüreğim ön-
lenemez şarjlarla doluyor. Sonuç-
ta resim kendi varlığınla ilgili bır
gerçeklik oluyor sankı. Bu doğal
ilişkilerin akışı. yaşadığım coğraf-
ya ile ilgili tanımlamalara yol aça-
bilir. "AkdeniztiUk" bu kültürler
bütünselliğinin kimlik oluşumun-
da ortaya çıkacak farklılık ise bu-
nu kabul ediyorum. Çünkü bunun
adını koysak ya da koymasak her
şeyi o eksende çözebileceğıme da-
ir özel yolculuklaroluşturabiliyo-
rum. Çok uçurumlu alanlan kul-
lanıyor olsak bile, her uçuruma
köprü kurabilecek transandantal
algılamayı budoğadabulabildiğı-
me inanıyorum.
- Tüm bunlann içinde erotizmi
de yoğun biçimde hissedivoruz re-
sinikrinizde»
Bu 'aşk'ın hissediş biçimı, ken-
di içinde banndırdığı her türlü his-
sedişin skalasıdır. Erotizmi de ba-
nndırması doğal olduğu kadar ya-
şamla olan ilişkiler bağlamında
onarabileceğimiz yığınla çökün-
tülerin ortasına çatılar kurabiliyor.
Bütün bunlar, buranm tarihsel bel-
leğı ile ilgili çözülmelerde arana-
bileceği gibı. bireysel \arlığımda
oluşan belleğın geriye dönük ya-
şanmışlıklarda altını çizebilece-
ğim satırlar oluşturuyor. "Sömür-
ge dönerai", "cumhurivet döne-
mi" ve yenı bır "cumhurhet dö-
nemi."
Her şeyi kucaklayan parlak Ak-
denız mavisi ve en dıri ışığı ile ya-
şanan onca şeyın merkezinde "kim-
liksizlikje-kimligin atiasınT çıkar-
mak zorlu bır serüven.
"AkdenizHBk" olsa olsa bu aday-
la özdeş olmaktır sanınm.
Ipuçlannuı öznel anlatımı
- Resim serüveninizin. birbirini
tamamlayan dizilerie bir bütiinlü-
ğe ulaşüğını görüyoruz. Bunun de-
vamhhğı söz konusu mu?
Resmimin son on beş yıllık se-
rüvenı. bellı ana başlıklarla çoğa-
lan dizilersonucu, herbırinın ken-
di gerçekliğı ile birbırine bağlı
ipuçlannm öznel bir anlatımı sa-
yılabilir. 'Akdeniz'den Masallar",
"Sömürge Dönemi îmgeteri", "Tes-
cil Edilmiş Yaşam Kesitkri". "Sa-
vaş Tannsına Kurban". "Ayaydın
Manzaralar", "Maki Sendromu"
gıbi ana başlıklarla çoğalan dizi-
lerdi bunlar. Her bir dizı bellı ya-
şanmışlıklaradairdökümlerdi. Ya-
şamın. ve gıderek kendi bireysel
varlığının sorgulandığı izdüşümler.
Estetik resimsel kavramların.
esas kişilik sorunlanyla kendi bi-
çimsel gerçeğine ulaşması. boya-
tuval ilışkısi ile fizıki bir coğraf-
ya bulması gerek bir sorunsallar yu-
mağı. Nedenı, niçinı, alabıldığıne
yorulan felsefesi, ve dünya sana-
tının yığınla ürettiği estetik kavram-
lar. Yok olmak, ya da onca karma-
şa içinde kişinin kendi gerçeğı ile
tanışması. Ve giderek "başına buy-
nık" olması. Son dönem çalışma-
lanm, alışkanlıklann ters yüz ol-
duğu. daha çok da doğanın mut-
lak gerçeğine yönelmiş bir açı içe-
risinde çoğalmaya başladı. Doğa-
nın derinlerine zoomlanmış, bir
bakış acısı. Amaç msan- tarih, do-
ğa ilişkisindeki kolajlara, yani ıç
ıçe. üst üste. yan yana oluşan bu
ortak ve "sarmaT serüvene este-
tik- resimsel birdenge ile bakmak-
tı.
Tılsımlı bir yokuluk
- Peki bu denge oluşabikli mi?
Renk olgusunun lekeye dönüş-
tüğü, organik olana. özdeşleyim
ihtiyacının sanat istemini belirle-
miş olması yerine, öze yönelik so-
yutlamaya "transandantal" bır
renge dönüştürmeyı amaçladım.
Bu noktada oluşacak biçımlerin
anlatımcı içerıği yerine. resmin
kendı gerçeğıni ele geçirmesinı ıs-
tedım. Malzemenın. resminin ken-
dı açılımlanna koşut olarak geliş-
tiğınin. son ikı yıl içinde daha da
belirleyici olduğunu görüyorum.
- Bu arada bir de Anadolu yot-
culuklannız var. Bu yokuluklar
nasıl etkiledi sanatınıa?
Anadolu'ya yolculuklar, eski
kentler, antik uzam içinde en do-
ğal malzemelere yönlendiğim tıl-
sımlı bir yolculuğa dönüştü. Ana-
dolu'da, hâlâ eski çarşılarda bula-
bildiğim varaklarla çivit ve doğal
boyalann seriiveni benı çok çeki-
yor. Bu simge. resminin yüzey iliş-
kilerindeki katmanlarla ortaya çık-
maya başlayan bu coğrafyanın ha-
ritasına çok uygun sanki.
Şarapla imknmiş bir bakış
- VakJaşıkiki yılönce Derefi Mer-
yem Kiliscsi'nde farklı resim geie-
nekkrinin yan yana durduğu bir
sergi gerçekteştirdiniz. Bu da ta-
rih olmuş bir zaman dflimine, -bir
tarafiyla yaşayan- dokunmak ama-
cı mı taşıvordu?
'Dereli MeryenT Kilisesi ile bu-
luştuğumda, eskı bir Bizans kili-
sesi ile tarihi ellemek anlamında
inanılmaz bir etkileşim yaşadık.
Freskolann onanmı, çok eski ya-
şanmışlıklann her an dönüp bana
gelen kıpırtılan, Hıristiyan btr me-
kânda tslam imgeleri ile buluşan,
kesışme noktalan, resmimde yenı
bır dönemin açılmasına neden ol-
du. Eski ahşaplar, çivit, toprak bo-
ya vealtın.. Kilisenin restorasyo-
nunun bitımi, birlikte bir dizi ah-
şap üsrü resimler doğurdu. Aslın-
da bunlar *itahüer"di.
Birbirınden bağımsız ama bir-
biri ile çoğalan parçalar. 40 Şarap
40 Etıket başka bir projeydi. An-
cak bütün bu duyarsızlıklann mer-
kezinde. bir öncekı ışlenn omur-
gasına yerleştı. Doğu Akdeniz'de,
Osmanlı ile de kurgulanan ritüel-
lerin tanhe dönük merkezine "Şa-
rapla imknmiş*1
bir bakıştı. 40 re-
sim bu coğrafyanın kanında dola-
şan (simgesel olarak) 40 şaraba
etiket olmuştu. Bu proje "DereK
Meryem" Kilısesf nin mekânla-
nnda hem kendini. hem de mekâ-
nın kendi akışı içinde farklı birta-
riflemeyi getirdi.
- Bu serginin Galeri Nev'deki
sergiye göadermesi var mı?
Galen Ne\ "deki sergi başından
ben kendi içinde "duşünseT ola-
rak bütünlüğü olabilecek bu seri-
nin son ayağmı oluşturuyor. Bir
bakıma "4OŞarap4OEtikrt"in Os-
manlı başkentine kadeh kaldırma-
sı gibi.
'Aşk Şeytandır' Francis Bacon 'ın sanatıyla özelyaşantısının önemli bir bölümünü ele alıyor
Uçlarda
yaşanan bir
aşk öyküsü
• John Maybury'nin ilk filmi 'Aşk
Şeytandır' aynı zamanda ünlü
ressam Bacon üzerine yapılmış ilk
konulu film. Bacon'ın 'krarı
oynadığı yapıtta George Dyer da
'kurban' rolünü üstleniyor.
ASLISELÇUK
"Aşk Şeytandır" ünlü lngıliz ressam
Francis Bacon üzerine yapılmış ilk konu-
lu film. Francis Bacon'ın sanatıyla özel ya-
şantısının önemli bir bölümünü ele alıyor.
1964'te, bir gün genç ve yakışıklı George
Dyer,yasal olmayan bir biçimde Bacon'un
atölyesine tam bir hırsız gibi gırer. Genye
dönüşü olmayan bir karşılaşmadır bu. Bu
karşılaşma bir kadere dönüşür. sonuçta ikı
adamın yaşamlannı mühürleyecektir.
George Dyer, 20. yûzyıhn en çok tartı-
şılan lngiliz sanatçısı Bacon'ın sosyal. özel
ve yaratıcı sanat yaşamınm belirleyici ser-
mayesi olacaktır.
60'h yıllann Soho bohcmi
"AşkŞotandu-" 60"lı yıllann Soho bo-
hemini ortaya senyor. Sanatçılar, fahişe-
ler, alkolikler, toplumun bu aykın insan-
lan Bacon'ın çevresıni saran kişiliklerdir.
Bu film. öncelikle iki insanm acılanna, ıs-
tıraplanna. arzulanna ve tüm bu duygula-
nn yıkımına yapılan düşsel bır yolculuk.
Senaryonun büyük birbölümü Danki Far-
son'un "The GfldedGutterLifeof Francis
Bacon" (Francis Bacon'un Şatafaüı Sıra-
dan Yaşamı) biyografısine dayanılarak yö-
netmen John Maybury tarafindan yaal-
mış. Bu iki insan arasındaki uçtaki bir aşk
öyküsü. Kuv-vet dengeierinin sürekli değ^-
tiği, duraganlaşamayan zorbirflişjd,bir paj-
laşun anlanhyor. Film beklendiği gibi ola-
ğanüstübirvaşamınöyküsünü ortaya koy-
nıuyor, tam tersine sıradan gündelik bir
yaşamın en oiağan aniannı gözier önüne se-
riyor. Âşık olan her kişi büyük bir olasüık-
la kendini u
.\şk Şe>iandü-"'da hemen ve
kolaycabuluvenr. "AşkŞeytandır" da Ba-
con Kralı o>Tiuyorsa, Dyer da kurban ro-
lünü üstlenmıştir.
Filmin gerçekleştırilme aşamasında yö-
netmen John Maybury. Bacon bıyografı-
sınin yazarı Daniel Farson'la yoğun bir
hızlaçalışrnış. Farson.Maybury'i Bacon'ın
dostlarıyla tanıştırmış, ressamın değışik
öykülerine ve mektuplarına ulaşmasını
sağlamış ona. "Aşk Şe>1andır"ın çalışma-
lan Francis Bacon öldükten tam iki yıl
sonra 1994'te başlıyor. Daniel Farson fılm-
de danışmandır ve o da 1997"de ölür.
Bugün, John Maybury 40 yaşındadır.
Londra'nın avangart sanat anlayışına bağ-
lı olan bir ressam-yönetmendir. Maybury.
19 yaşmdayken Francis Bacon"la olan kar-
şılaşmasını bır daha hıç unutmamış: "70'K
yıllann plastik sanatlannda beni en çok et-
kikven ressam Bacon'dı" dıyen Maybury
sözlerini sürdürüyor: -Bilirmisiniz,herkes
Bacon'dan çok korkardı»'"
John Maybury. kendısı gibi bir lngıliz
olan ressam- yönetmen Derek Jarman'ın
1977'de ona ilk kamerasım hediye etme-
siyle sinemav a da ilk adımını atar. 1977"de
Jarman'ın "Jübik" filmindekı kostümle-
ri. dekorlan da Mavbury gerçekleştirir.
1987'de yine Jarman' ın "tngUtere'nin So-
nu"nda İcurgucu, 1988"de de "Savaş Ağn
ü" filminde de yeniden dekoratör ve kos-
tümcü olarak çalışır. 1980'lerde vıdeo fılm-
ler de yapan Maybury, ardmdan Boy Ge-
orge, Morrissey ve Sinead O'Connor'ın
kliplerini çeker.
1998 Cannes Film Festivali'nin "Beür-
li Bir BaJuş" bölümünde gösterilen "Aşk
Şeytandır" ressam-yönetmen John May-
bury'nin öteki çalışmalanna göre piyasay-
la yaptığı ilk uzlaşmacı uzun metraj dene-
mesı...
'Esin kaynağım Bacon'ın tabtobtn*
Bu çalışmasını anlatırken "BBC. Fran-
cis Bacon'ın biyografısini çekmem için be-
ni aradı" dı\ e söze gıriyor Mayburv1
. "Ko-
nuyu salt bir biyografi olarak ele almak is-
temedim. Daha kişisel bir bakış açısıyla
yaklaşmak istryordum Bacon'a. Bacon'ın,
George D>er portreleri beni her zaman et-
kilemişti. Bir sanatçı ve onun esini arasın-
daki dinamik oluşum. sanatçının yaratıcı-
bğı ve özel >aşamı arasında vaptığı seçinv
lerdeki devinim beni çok etkiledi. Tarihi
aynnalara airmektense, biratmosferyarat-
nıavı istedim. Bacon. tekdüze,dengeii sıra-
dan bir kişilik değildi. Bir buçukyıl boyun-
casürekl ön çahşma.araşnrmayapom. Duc-
hamp, Pıcasso. Cocteau, Burrough, War-
hol, Genet, Mishima'dan, beatnik yazar-
lardan. deneysel (Maya Deren) ve sessiz si-
nemadan. 70'li yıllann pop müziğinden
(Bowie, Roxy Music, Sex Pistols) ve televiz-
yondan etkikndim. E$in ka> naklarun el-
bette Bacon'ın tablolan oldu. Mckânın bo-
ğucu, basmçlı bölmelere av nlması \v figür-
lerin iç karartıcı görsel bozukluğu. tablo-
lanndaki ışıkve palctindeki ona özgü renk-
ler benim etkilendiğim öğelerdi. Bacon'ın
kendisi dc bövlece filmin sanat vönetmeni
oldu diyebilirim. Çünkü.onun tablolan fil-
mi ne şekilde çekebileceğimi bana göster-
diler. Vapıtlanndaki karanlığın. boğucu-
lukduygusunun yansınıalannı filmdeki ki-
şikıie yaratmava çahşbm. Bacon. tabiola-
nnda insan figürünü yahtmak için basit
birvöntem uygular. Bu mimari tasanmda,
insanlar arasında ilenşim kurulamaz. Ki-
şikrvalıtılmışlardır. sonıında kendi \almz-
hklannın içinde hapsolmuşlardır. Sonuçta
oyuncu vönetimimde, sahnelememde, çe-
kimimde Bacon'ın tabiolanndaki iletı-
şımsizlıkten oluşan mekân duygusunu' ye-
niden kurmayı, yaratmayı amacladım-."
Francis Bacon rolü içm yönetmen May-
bury. ilk önce lngiliz oyuncu Malcolm Mc
DoweU'ı (Otomatık Portakal) düşünmüş.
Başta senaryo ile çok ılgılenen Mc Dovvell.
sözleşmeden bir gün önce filmde oyna-
maktan vazgeçmiş. Maybury'nin ajanı, ay-
Aııadolu, opera ile buluşacak
İZMtR (AA) - Türkiye'de kurufuşunun 50. yılını geride
bırakan opera ve bale, Anadolu'ya açılıyor. Kurulma karan
çıkan Antalya, Gaziantep, Samsun, Swas ve Van birimleri,
opera ve balenin büyük kentler dışma taşınmasmı
sağlayacak. Cumhuriyet tarihi boyunca 4 birim ile
faaliyetlerini sürdüren opera bale, 1998 yıhnda alınan
kararla Akdeniz'de Antah/a, Güneydoğu Anadolu'da
Gaziantep, Doğu Anadolu'da Van, Karadeniz'de Samsun ve
İç Anadolu Bölgesi'nde Sıvas'ta yeni sahnelere kavuşacak.
Antalya sahnesi için bugüne kadar 975 kadro tahsis edildi
ve sınavlar yapıldı. Antalya Devlet Opera ve Balesi, şubat
ayında gala konseriyle perdelerini açacaL
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürii H. Hüseyin
Akbuhit, 5 ayn birim açılmasını "de\THn" olarak
tanımlarken opera ve balenin büyük kentierin tekelinden
çıkarak Anadolu'ya yaygmlaşmasmı şöyie değertendiriyor:
"Anadolu halkı da sanatin güzettkterini yaşamak istiyor.
Çünkü onlar da bu ülkede vvrgi ödüyoriar. Sahneier yöre
halknu eğitmt misyonunu da > üklenecek. En (inemlisi de
yöredeki sanatçı potansiydini değerlendireceğiz. Bu
sahnekrde görev alacak sanatçdarın yöre insanlannın
araandan çıkmasını istiyoruz. Bu nedenle de yöredeki sanat
eğitimi veren kurumJann daha çok sayıda sanatçı
yetiştirmesi gerekiyoı;" Opera ve balenin karşı karşıya
olduğu en önemli sorunun salon olduğunu vurgulayan
Akbulut, Türkiye'nin yeni salonlara ihtiyacı bulunduğunu,
devletin verdiği ödeneklerin yant sıra sponsorluk
uygulamasının çok olumlu sonuçlar verdiğini söyledi.
nı zamanda ünlü lngiliz oyuncu Sir Derek
Jacobi'nın ajanı da olan kişi senaryoyu Ja-
cobi'ye götürür.
John Maybury, bu ünlü Shakespeare
oyuncusuna rolü götürmeye pek cesaret
edememiştir. Jacobı senaryoyu okur. May-
bury ile buluşmak ister. Maybury. Daniel
Farson. Jacobi bir araya gelirler. uzun uzun
konuşurlar. Bacon üzerine videolar izler-
ler. onun gittiği publaragiderier. Maybury,
Jacobi'ye eşcinsel olduğunu söyler ve ona
resimlerini gösterir. Jacobi'nın yanıtıysa
şöyledir: "Tıyatrodaahnabilecektümrisk-
leri aldım. Şimdi daha çoksinemav a yönel-
mek. filmlerde oynamak Lstivorum. Sizin-
le birlikte bu filmde oynamak riskini dese-
ve seve ahyorum."
Yunan trajedisinin klaak tasanmı
Maybury, daha ilk günden Jacobı'den.
Bacon'ı taklıt etmemesini ıstiyor. Jacobi,
ressamla ilgili belgesellen izledıkten son-
ra Bacon'ın vücut dilinı kapıyor... Bır gün
Bacon'ın kadın arkadaşlanndan biri sete
geldiginde, Jacobi'nın oyununu görünce hıç-
kıra hıçkıra ağlar ve onun ayaklanna ka-
panır. Jacobi ise kadına "BUiyorsun, ben
Francis değüim..." der... Bacon'ın genç,
yakışıklı sevgilisi rolünü Daniel Craıg yo-
rumlamakta.
Yönetmen John Maybury, ilk fılmi "Aşk
Şeytandır"ı Yunan trajedisinin klasik ta-
sanmıyla örmüştür yaklaşımını anlatır-
ken: "Olaylar,değişmezbiryazgıilegelişir
der, filmdeki ikincil karakterler antik ko-
rovTi temsii ederler der yönetmen, olayla-
ra kanşmaksızın ola> lan vonımlarlar..."
"AşkŞeytandır'' ressam, dekoratör, kos-
tümcü, kurgucu, tıyatro ve sinema yönet-
meni John Maybury'nın gerçekten önem-
li bir ilk film çalışması. Filmde kullanıl-
mış olan tüm özel efektler şaşmaz biçim-
de yerinde ve başanlı. Japon besteci- oyun-
cu Ryuichi Sakamoto'nun müziği ve gö-
rüntü yönetmenı John Mathieson'un gö-
rüntüleri olağanüstü etkıleyici. Sir Derek
Jacobi ise oyunuyla nefes kesici, adeta Ba-
con'ın ta kendisi...
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Büyülü Dağ
Güzel bir roman okumak bana hep mutluluk ver-
di.
Okumayı geç söktüm. Bütün arkadaşlanmdan
daha geç. Yakama kırmızı kurdele takılmadı. Ne
var ki 'okuma' sanatından bir daha vazgeçme-
dim.
En çok da roman okumayı sevdim galiba. Ne
vardı bu romanlarda; beni alıp alıp serüvenlere,
aşklara, yaşamalara, yitirmelere, sevinçlere, hü-
zünlere götürürierdi; onlarda her şey, hayat var-
dı.
Eğitilmiş bir roman okuru sayılınm. Çocuk, genç-
lik romanlan, popüler romanlar, aşk ve karasev-
da romanlan, macera romanlan, tarihi romanlar,
klasikler, hepsini sırayla okudum neredeyse.
Kerime Nadir'den önce Virginia Wooh°u, Par-
dayanlar'dan önceAşk-ı Memnu'u okumadım. Bu
sıra, kendiliğinden bu okuma düzeni romana çok
geniş bir görüngeden yaklaşabilmemi sağladı.
Yıllarca roman okudum, her tarz romandan bam-
başka tatlar almanın sevincini yaşadım.
Bununla birlikte son dönemler romandan uzak-
laştığımı sanıyordum. O eski okumalanm, Con-
rad tutkum, unutulmuş M. Turtian Tan'ın Cinci
Hoca'sını kimbilir kaçıncı kez okuyuşum dinmiş-
ti. 'Yeni' bir romanı, çogu kez, sürükleye sürük-
leye brtirebiliyordum.
Sonra bir şey daha olmuştu: Yeni romanlardan
çok, geçmişte okuduklanmı yeniden okumak
mutlu kılıyordu beni. Zamanla 'sizin' romancıla-
nnız oluyor; onlan ötekilerden ayınyorsunuz. Za-
manla 'sizin' romanlannız da oluyor; biri çıkıp sor-
sa, 'benim romanlarım' listesini hazıriayabilir mi-
yim bilmiyorum ama, art arda yirmi beş otuz ro-
man adı sayabilirim...
Thomas Mann tutkunu olduğum romancılar-
dandır. Ataç onu bir yazısında yerden yere çalar;
Ataç'ın bıîyazısına çok şaşırmıştım.
Thomas Mann'\Alacakaranlıkta adlı uzunöykü-
süyletanımıştım. Sonra hemen Venecfik'te ölöm,
inanılmaz güzellikte bir Necatigil çevinsi. Yazık
ki dilimizde fazla eseri yoktu bu büyük romancı-
nın. Burhan Arpad emeği Buddenbrook Ailesi,
çevirmenini hatırlamadığım (sonradan Fatih Öz-
güven dilimize kazandırdı) Tonio Kröger; galiba
hepsi bu.
Bir de Gürsel Aytaç'ın özlü incelemesi vardı;
Thomas Mann'ın 'Der Zauberger' ve 'Lotte in
Weimar' Romanlanndaki Ebedi Kişiliği. Ne Bü-
yülü Dağ'\ okumuştum, ne de Lotte VVeimar'da-
yı. Öte yandan Gürsel Aytaç'ın 1972 basımı in-
celemesini ders çalışır gibi okumuş, birçok satı-
nn altını çizmıştim.
Gürsel Aytaç önce Lotte VVeimar'dayı dilimize
kazandırdı. Şimdilerde Büyülü Dağ'ı okuyorum (Can
Yayınlan). Gürsel Aytaç, Thomas Mann çevirme-
nin güçlüklerinden söz açıyor. Oysa Büyülü Dağ
çevirisini hayranlıkla okuyorum.
Evet, olağanüstü güzellikte bir roman okuyo-
rum. 1924tarihli Büyülü Dağ, güncel medyatikrö-
man komedilerinin liste başı kesildiği ülkemizde
acaba kaç kişinin ilgisini çekecek? Gerçekten
'roman' okumak isteyenler, dilerim bu esere bir
an önce kavuşsunlar.
Gürsel Aytaç incelemesinde Büyülü Dağ'ın "bir
Avrupa romanı" olduğunu belirtir ve ekler:
"Avrupa kültürünü, Avrupa hayat felsefesini
uğraştıran konular ve alanlar bu romanda eğiti-
mini izlediğimiz kahramanın manevi dünyasını
yaratır."
Kültürden zamana, aşktan ölüme, hayatın bü-
tün elementleri Büyülü Dağ'da -deyiş yerindey-
se- serinkanlı birtutumla irdelenir. Romancının me-
safeli anlatımı, ironik üslubu, derinlikli çözümle-
meleri sayfadan sayfaya büyülüyor. Bu roman
günün birinde bitecek, bu okuma saltanatı sona
erecek diye korkuyorum.
Büyülü Dağ bin sayfaya yakın bir roman. Can
Yayınlan iki ciltte sunmuş. Olay örgüsünden söz
açmayı yersiz buluyorum. Usta işi, sanatkârca
yazılmış romanlarda olay örgüsü her zaman ön
planda değildir.
Işte, Hans Castorp'un yaşadıklan, daha doğ-
rusu, yaşamınm bütünüyle değişmesi, Büyülü
Dağ'ın olay örgüsü.
Bir yaşamın değişmesi: Büyülü Dağ tadını çı-
kara çıkara yansıtıyor.
Tbkvimde tz Bırakan:
"Uyusam, IKendimibirson vapurdasansam...
I Peşimizde yıldızlar, I Peşimizde uskur, I Uyu-
sam... " Sait Faik Abasıyaruk, Şimdi Sevişme Vak-
ti, Bilgi Yayınevi, 1988.
Adnan Özyalçıner'in 45. sanat yılı
• Kühür Servisi - Oykücülüğümüzün yaşayan
ustalanndan Adnan Özyalçıner 45. sanat yılını
geride bıraktı. Özyalçıner'in 45. sanat yılı etkinliği
30 Ocak Cumartesi günü saat 16.00'da Evrensel
Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Aynntılı
bilgi için 0 212 243 08 03 numaralı telefona
başvurabilirsiniz.
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z t K
K Â M l L M A S A R A C I