24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı yeni yönetmeliğe göre her branşta tek kitap olacak Ders kftaplarnıda refortnANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mii- li Eğitim Bakanlıgı. ders kitaplannda re- forma gidiyor Her ders ıçın hazırlanmış en az 50 kitabın bulunması nedenıyle ve- lılerin ve öğretmenlenn seçim yapmakta zorlanması. Talim Terbiye Kurulu'nun yü- künün artması. okullarcabelirlenen kitap- lann da yayınevi-müdür arasındaki riişvet iddialannı gündeme getirmesi üzerine ha- rekete geçen bakanlık. köklü bir çözümle Ders Kitaplan Yönetmeliği'ni değiştiri- yor. Her branşta tek kitap ilkesini yaşama geçirmeyi hedefleyen bakanlık. en nite- lıkli kitabı belırlemek üzere de yanşma açacak. Milli Eğitim Bakanlığı'nda uz- manlar tarafından hazırlanan "Ders Ki- taplan Yönetmeiiği Değişikliği" tasansı son şeklini alıyor. Eski Milli Eğitim Ba- kanı Hikmet Üluğba) tarafından istenen değışikliğın yenı Milli Eğıtim Bakanı Me- tin Bostancıoğju tarafından da kabul edil- mesı durumunda. ders kitaplan öğrencile- re ücretsiz olarak dağıtılacak. Proje ancak 2000 yılında yaşama geçirilebılecek. Avrupa'nın pek çok ülkesinde uygula- nan, Avusrurya'da geliştinlen "rimmetö ders kitaplan" modelini Türkiye'ye uyar- lamak ısteyen bakanlık uzmanlan, okul- larda en nitelıklı ders kıtaplannm okutul- masını ve rüşvet iddialannın sona erdiril- mesini amaçlıyor. Öğrencilerin yaş sınıf- lamalan dıkkate alınarak hazırlanacak kı- taplarda. "ders kitabı yazan özel ya da tü- zeildşilikler, editör. alan uzmanu eğitsel ta- sanmcı. program geliştirme uzmanı. dil uzmanı. eğitim psikoloğu ve eğitim tekno- lojisi uzmanından" oluşan bır heyet göre\ yapacak. Sadece kitap yazan tarafından hazırlanan kitaplar. Talim Terbiye Kurulu tarafından incelemeye ahnmayacak. Kıtapta yer alacak renkler. grafikler. re- simler v e okuma parçalan ile kullanılacak sözcükler, öğrencinın yaş ve psikolojik özelliklenne göre hazırlanacak. Tasarla- nan önemli değişikltkler şöyle: - Ders kitaplan. öğrenci uygulama-ahş- tırrna kitabı veöğretmen kılavuziam la bir- likte set halinde hazırlanacak. Öğrenri. böyteceağır ödev yükünden kurtanlırken. ahştırma kitaplan ile anla>amadtğı konu- lan belirleyerek öğretmenine yeniden sora- bilecek. "Öğrenmeyi öğrenme" anlayışı, yaşama geçirilmeye çalışılacak. Öğretmen de kılavuz kitap yolu ile derse önceden ha- arlanabilecek. - Her branşta tek kitap ilkesi yaşama geçinlecek. Bu amaçla yanşma açılacak. Talim Terbiye Kurulu tarafından değer- lendırilecek kitaplar, belirlenen ölçütîere göre seçilecek. Yanşmayı kazanan kitabın özel yayınevı olması halinde, kitap devlet tarafından satın alınarak öğrencilere ücret- siz olarak dağıtılacak. Kitabın okutulma süresi 5 yıl olacak. Bu nedenle cılt-kapak kalitesi önem kazanacak. Öğrencıler, zim- metli ders kitaplannı okul müdürü ve sı- nıf öğretmenınden sağlayacaklar. Yıl so- nunda teslim ettiğı kitaplarda tahribat ya- ratan öğrenciler. kitabın bedelini karşıla- yacak. - Kitap denetimindeki komisyon sayısı 2'yc çıkanlacak. L'zmaniar komisyonuna ek olarak üst komisyon oluşturulacak. En fa/ia 7 kişinin bulunacağı üst komisyon, alan uzmanı. görsel tasanmcı ve eğhsel ta- sarınıcıdan oluşacak. f st komisyon, uz- manlar komLsyonunun öninceleme rapo- runu denetleyerek gözden kaçan unsurla- n belirlevecek. l'st komisyon tarafından 90 puan verilen kitaplarTalim Terbiye Ku- rulu'na geçerken. 90 puanın altında ka- lanlaryayınevinegerigönderilecek. Böyle- ce Talim Terbiye Kurulu gereksiz iş yü- künden annarak asii görevi olan eğitim po- litikasına dönebilecek. Öğretim elemanlan örgütiü değil ASUMAN ABACIOĞLU İZMtR - Üniversitelerde öğretim elemanlannın örgüt- süzlüğü had safhada. Yakla- şık 50 bın öğretim elemanı- nın bulunduğu üniversiteler- de öğretim elemanlan der- neklerine ya da Öğretim Ele- manlan Sendıkası'na üye olanlann oranı yüzde 10'u geçmıyor. DEÜ Fen-Edebiyat Fakül- tesi"nden Doç. Dr. Cengiz Çetikoğlu ile EÜ Fen Fakül- tesi'nden Yard. Doç. Dr. Ser- dar Kurt"un. 51 devlet üni- \ersitesındekı örgütlenmeyı konu alan araştırmasına gö- re. 12 Eylül 1980 sonrası ilk örgütlenme. Öğretim Üyele- ri Demeğı adı ile 1986 yılın- da Ankara'da. yine aynı yıl Oniversite Öğretim Cyeleri Derneği adı ile tstanbul'da başladı. Örgütlenme. daha sonra üniversite ve kent bazmda dokuz ad altında gerçekleşti. Kurulan derneklerin dördü öğretim üyeleri dernekleri. bin araştırma görev lıleri der- neği ve dığer dördü de öğre- tim elemanlan derneklen olarak kuruldu. Öğretim Ele- manlan Sendikası (ÖES) ıse tüm üniversite elemanlannın örgütü olarak 1994 yılında oluşturuldu. Araştırmacılar, üç büyük il dışında Adana. Eskışehir ve Antalya'da bulunan üni- versite elemanlanııın demek- lerde örgütlendiklerine, diğer illerde herhangi bir dernek olmadığına dikkat çektiler. Öğretim Elemanlan Sendi- kası'nm 21 üniversitede üye- len bulunduğunu belırten araştırmacılar ise şu bilgileri verdiler: "34 üniversitede dernek üyesi. 30 ünhmitede de sen- dika üvesi bulunmamaktadır. Örgütlülük oranı vu/de 83.4 ile Vlersin L nhersitesi'ndeen yüksektir. İkinci sırada \ üzde 33.9 ile Çukurova l nhersite- si, üçüncü sırada da yüzde 27.4 ile Akdeniz Ünrversitesi bulunmaktadır. Llkemizin en eski \e büyük üniversiteleri arasında sayılan Hacettepe Üniversitesi'nde örgütlülük oranınuı yüzde 2.6. tstanbul Teknik L nrversitesi'nde yüz- de 5.7. Gazi Ünhroitesi'nde yüzde 8.1 ve Ankara Üniver- sitesi'nde yüzde 8.5 gibi dü- şük bir oranda kaiması ol- dukça düşündürücüdür. Yi- ne kuruluşu 1980 öncesi olan Atatürk. Karadeniz Teknik. 19 Mayıs \e Selçuk üniversi- telerinde örgütiü öğretim ele- manı bulunmamaktadır. Bu- na karşın ODTÜ'de örgüüü- lûk oranı yüzde 23.5, Boğazi- çi Ünhersitesi'nde yüzde 24.7, İstanbul Cniversite- si'ndc yüzde 24.8 ve Dokuz Eylül Ünhersitesi'nde yüzde 26.2'diıf Araştırmacılar Yard. Doç. Dr. Serdar Kurt ile ÖES Iz- mir Cniversıteleri Şubesi Başkanı olan Doç. Dr. Cen- giz Çelikoğlu. Türkiye gene- linde dernekler ve sendika üyelennin. sayısı 50 bin olan öğretim elemanlan ıçındeki oranınuı yüzde 9.9 olarak be- lirkndığinı, ancak dernege üye olanlann aynı zamanda sendikaya da üye oldukları göz önüne alındığında örgüt- lülük oranının daha da küçük bir değer oluşturduğunu vur- guladılar. 1991 'de kurulan tz- mır Üniversiteleri Öğretim Elemanlan Derneği (ÎZÜNl- DER) Başkanı Prof. Dr. Hamza Bulut. 2547 sayılı ya- sa ve bu yasayı uygulayan "atanmışlar"ın, öğretim ele- manlannın dernek ya da sen- dika çatısı altında yer alma- lannı engellemek içın ne ge- rekıyorsa yaptıklannı be- lirttiler. Lunaparkta baynm eğlencesi Bayramlarda çocuklar için en sevindirici hediye lunaparka gitmek. Atlıkarıncalar, dönme dolaplar, balerinler üzerinde her bayram çocuklann şen sesleri çınlar. Bu bayramı istanbullular çoğunlukla yağmurtu ve soğuk bir havada geçirdi. Ama soğuğa karşın çocuklar lunapark keyfinden vazgeçmediler. Lunaparklar geçen yıtlar olduğu gibi kalabalık değildi, ama sıkı sıkı giydirilen çocuklar yine lunaparklarda eğlenceli saatler geçirdiler. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAK) K i t a p o k u y a n l a r ı n s a y ı s ı 1 9 6 5 ' t e k i o r a n ı n o n d a b i r i n e g e r i l e d i Okumayan kuşaklar yetişiyorFİGEN ATALAY Yaşamımızda kitabın yen yok. Okullar da. aıleler de okumayan ınsanlar yetiştiriyor. Türkıye'de ünıversite ve lise bitirenlerin sa- yısı 1965 yılına oranla dört kat arttığı halde kitap okuyanlann oranı bu yıldakı oranın onda birine geriledi. Bır araştırmaya göre kitap okumayı en çok televızyon engelliyor. Eğitim, Bilim ve Kültür Emekçileri Sen- dikası'nın (Eğitim Sen) yaptığı araştırmaya göre, kitap okuyanlann oranı 1965'te yüzde 27.1980'deyüzde5.7. l990'dayüzde2.5\e I997'de yüzde 3.5. Bugün en popüler yaza- nn kitabı bile iki bın adet basılıyor. Oysa Türkiyede 15 milyon öğrencı. yanm mılyon öğretmen, bır o kadar da lıse. üniversite bi- tirmış insan var. Her bin ıkı ayda bir kitap okusa yılda 60-70 milyon kitap ediyor. Eğitim-Sen'e göre. okullar, okuma alış- kanlığı kazandırma konusunda son derece başansız, Aslmda 2098 sayılı Teblığler Der- gisi'nde yayınlanan "Tenfcl Eğitim Okulla- n Türkce Programrnda. tam 16 kez amaç olarak okuma ve okuma alışkanlığı ile ilgı- li etkinlikler vurgulanıyor. 5-6 yerde "gün- lük gazeteleri \e haftalık ya da aylık dergik- ri okuma alışkanlığı kazandırmak". "düze- vine uygun yarariı kitaplan seçebilmek. ki- taplardan yararlanabilmek" ıfadelen yer alı- yor. Türkçe Programı'nın ısrarla amaç ola- rak okuma alışkanlığı kazandırılmasını v ur- guladığı. yani program açısından sorun ol- madığı belirtilen araştırmada, şoyle denilı- yor. "Bu programı uygulaması gereken öğ- retmenlerin sorumluluğu burada ortaya çı- kıyor. P. Pelaut, 'okuma alışkanlığı kazanma- yanınöğretimiyanm kalmışdemektir' diyor. Bu durumda Türkiye*de mihonlarca lise ve üniversite mezununun öğretiminin yanm kalmış olduğu anlasılıyor. Yanm kalmış eği- timlerini tamamiamak için üniversite biti- renler de dahil olmak üzere nüfusun tama- mını demek ki yeniden eğirmek gerekiyor. Okullannda alamadıklan okuma altşkanlı- ğını alabilmeleri için. Bugünkü öğretmen merkezlL verici-alıcı ilişkisine dayanan, öğ- renciye herşeyi öğreten ama öğrenmeyi öğre- temeyen uygulama. okuma alışkanlığı ka- zandıramıyor.* 1 tstanbul Köv Hızmetleri Anadolu Lisesi öğrencılennin yaptıklan bır araştırmaya gö- re. üniversite ve dengi okul mezunlannın "Niçin okumuyorsunuz?" sorusuna verdik- leri yanıtlar şöyle: • Televizyon insanı kitap okutnaktan uzaklaştınyor: yüzde 30.3 • Okul eğitiminde okuma alışkanlığı ve- rilemiyor: yüzde 19.7 0 Geçim koşullannın ağır olması: yüzde 15.6 • Diğer nedenier: yüzde 11.1 • Kitaplar pahalı: yüzde 10 3 • Öğrencı ödevlennin fazlalılığı: vüzde 5.3 • Kıtaba karşı yasakçı tutum: yüzde 4.3 • Okuyan insanlara değer verilmemesi: yüzde 4.0 l sulsiizlük suçlamasına 'görevsizlik' kararı aVAS (Cumhuriyet) - Sıvas Cumhuriyet Oniversitesi Tıp Fakültesi KBB Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suphi Müderris'in, üniversite yöneticileriyle ilgili usulsüzlük iddiasıyla Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı suç duyurusu Mali Şube ekiplerince incelendi. tnceleme sonucunda savcılık "görevsizlik'' karan vererek belgeleri YÖK'e gönderdi. YÖK ise dosyayT Cumhuriyet Oniversitesi'ne iade etti. Cumhuriyet Savcılığı'na verilen belgelerle üniversitenin bu iddialara ilişkin belgelerine savcılık talimatı ile el konulmuştu. Mali Şube ekiplerince yapıJan ve tamamlanan soruşturmanın ardından Cumhuriyet Savcılığı, tt e>iemkrin2547sa»Tb yasanın 53. maddesi gereğince yaptınlan bilirkişi incelemesinde 3628 sayılı yasa kapsamında bir eylemin saptanmadıfına" karar verdi.YÖK ise konunun Cumhuriyet Üniversitesi'nce yeniden incelenmesini isteyerek evraklan kuruma iade etti. Cumhuriyet Cniversitesi Rektörlüğü, Prof. Dr. Suphi Müderris'in iddialanna ilişkin soruşturmayı yaparak YÖK'e bilgi verdikten sonra Prof. Dr. Suphi Müderris hakkında da soruşturma başlatacak. Müzik eşliğânde tedavi Diy-arbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde bulunan vc en gelişmiş teknolojinin kul- lanıldığı Süley man Demirel Hemodivaliz Merkezi'nde hastalar tedavi süresince müzik dinkyip televizyon sey rcdvbilhor. Merkez Başkanı Doç. Dr. Emin Yılmaz aynı anda 40 hastanın makineve bağlandığınu adl du- rumlar için de 10 cihazın bulunduğunu belirterek, "Günde 150 hastava hizmet verivoruz. Tedavi 5 saat sürüyor. Bu süre içinde hastalar televizyon seyredip müzik dinleyebiliyor" dive konuştu. Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı Sııriye'den az ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkan Yardımcısı Gani Y'üdınm, kişi başına düşen yıllık su miktan açısından Türki- ye'nin "su zengini olmadığınr be- lirttı. Gani Yıldırım. Türkıye'de kışı başına düşen yıllık su miktarının susuzlukçektiğiiddiaedılenSun- ye ve Irak"tan daha az olduğunu söyledi. Ortadoğu'daki "suhesap- lannın" çok ınce düşüncelerle ta- sarlandığını belırten Yıldırım. Türkiye'nin yıllık ortalama su po- tansiyelinin 200 milyar metreküp civannda olduğunu anımsatarak, "Nüfusumuzun 65 milyon olduğu düşünülürse, ülkemizde kişi başı- na düşen su miktannın vıllık yak- laşık 3 bin metreküp olduğu görü- lür. Oysa su sıkınusı cektiği iddia edilenSuriye'de3 bin300. Irak'ta ise 6 bin 500 metreküptür" dedı. Gani Yıldınm. uluslararası öl- çülere göre bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için kişi başına dü- şen miktannın yıllık 10 bın metre- küp düzeyinde olması gerektiğine dikkat çektı. Bu durumda Türkı- ye'nın su zengini olmadığını vur- gulayan Yıldırım, şu görüşlere yerverdi: "1800'lüyıllardanitiba- ren körüklenen milliyctçilikakım- lan, uluslann kendi kaderlerini ta- vin etme hakkı çerçevesinde Os- manlı İmparatorluğu'nu içinden vurmuştur. Yaklaşık 300 yıl Os- manlı yönetiminde kalan Yunanlı- lar 1821'de başlavan isvan sonucu 1829'da krallıklannı kurmuşlar. 1876 vılından sonra İngiltere ve Çariık Rusyası"nın çengel atnıasıv- ia Ermeniler kopartılmış. yine bu ydlarda başlavan ve 1900İÜ yılla- ruı ilk çeyreğinde tamamlanan ve İngiltere'nin aktif rol aldığı gav ret- leıie Arap dünvası av nlıp gitmiştir. Bu düşmanlığın yaradcısı sis per- desinin ardındaki asıl patronlar, bu dev letlerin hepsinin birTürkiye et- meyeceğini bildiklerinden.SevTtu- zağı ile tamamen yok edemedikle- ri Anadolu insanını ve onun kurdu- ğu Türkiye Cumhuriveti'ni Orta- doğu'nun bitmek bilmeyen men- faat çatışmalanna kurban etmek amacıyla yeni senaryolar peşine düşmüşlerdir." Bu senoryalann en önemlisınin bölücülük politıkalannın olduğu- nu belirten Yıldınm. görüşlerini şöyle sürdürdü: "Yeni dünva düzeninde kendi- leri için globalleşmeyi, küreselleş- meyi ve bütünleşmeyi öngörenle- rin Türkiye gibi Ortadoğu'un stra- tejik öneme sahip bir ülkesine ni- çin çözülmeyi öngördüklerinL bu devlete vatandaşlık bağı ile bağlı her akıl ve izan sahibi insamnuzm anlaması gerekir. Ve vine Amerika Birleşik Devlet- leri ve AvTupa Birliği ekonomik pa- zar paylannı geniştermek için ayn a>n küreselleşirken ve bürünleşir- ken,Türkiye'nin şimdiki halinden çok daha küçük olabiieceğini ka- bullenmek nasıl mümkün olabi- Ur?" HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI 'Kalpaklı Kalkınma'... Ne çabuk da unutuyoruz! Şunun şurasında kaç yıl oldu ortalığın toz duman edildiğine.. Numaracı Cumhuriyetçilerin ve onlann et- kisindekı bir koronun gürüttüsünden akltn sesının du- yulamadığına.. - Ulusal ekonomi dönemi bitmıştır. Devletçilik dö- nemi bitmiştir.. Küreselleşme dışındaki ıdeolojiler bıt- miştir.. Altıok'un devletçilik okunu atctmayanlardmo- zordur.. Prof. Chossudovsky'nin sözleri, daha birkaç haf- ta önce CumhuriyeCte manşettı: "Ulusal ekonomiye dönüş".. Kanadalı ünlü iktisatçı, Türkiye'ye şu tavsı- yeyi yapıyordu: "- Öncelikle sanayiniz tamamıyla korumasız du- rumda. Ulusal ekonomiyi canlandırmak ve yerli üre- tımi teşvik etmek gerekli. Küreselleşmenin önüne geçmek gerekiyor." Şimdi bakıyorsunuz; Koç grubu bıle, özelleştirme karşısında tek kişilık ordu gibi savaşan Mümtaz Soy- sal'ın yanında. Ve Radıkal'deki köşesinde Prof. Mus- tafa Aysan. Atatürk'ün ekonomi sıyasasını değer- lendirdiği yazısını şöyle noktalıyor: "Ekonomi uygulamalannda da O'na dönmenın tam zamanıdır!" ••• Yaşar Aksoy'un degerti incelemesi "tam zama- nında" çıktı: "Atatürk'ün Ekonomi Devrimı-Kalpaklı Kalkınma." Aslmda Atatürk'ün devrimınin sadece Anadolu Ay- dınlanması'ndan ibaret olmadığı genellikle unutulu- yor. Bir bütündü Kemalist devrım; toplumsai ve kül- türel dönüşümden, demokrasıden ve ekonomik kal- kınmadan oluşan bır sentezdı. Ve devrimin "muc/ze"si, ekonomıde de yaşandı! Hem de dışa borçlanmadan; tam tersıne Osman- lı'nında borçları ödenerek.. işçi, Batı'dakı gibi kuşak- lar boyu sömurülmeden; tam tersıne, sosyal hakları- nı savaşmadan, kan dökmeden elde ederek.. Enflas- yonist siyasalar sonucu kalkınmanın yükü halk kitle- lerinin sırtına bindirilmeden.. Türk parasının değerı korunarak.. Fiyatlar yüksel- meden.. Ve de Japonya ve Rusya ile bırlıkte, dünyada en hızlı sanayileşen üç ülkeden birisi olarak! (1929-39 yıl- ları arasında tüm dünyada sanayi üretimi artışı yüz- de 19, Türkiye'de ıse yüzde 96...) • • • Atatürk'ün haklılığını ve Kemalizmin evrenselliğini, yakın tarih kanıtladı.. Yaşadığımız tanh kanıtladı. Eski Yugoslavya ve Güneydoğu'da yaşananlar. Atatürk'ün "ulus" ve ulusçuluk anlayışının doğrulu- ğunu gösterdi. Leninizmin çöküşü, Atatürk'ün "de- mokrasi"y\ devriminın sadece bıramacı değil, aynı za- manda bir aracı saymasının önemıni ortaya koydu. Islam ülkelerinın durumu ve Türkıye'de şenatçılığın tır- manması da, "laikliğin" çağdaşlaşmantn "o/mazsa olmaz" koşulu olduğunun altını bır kez daha çızdi. Ve şimdı yaşanan deneyımler; Kemalist "devletçi- lik" anlayışını, yeniden bızım ve dünyanın gündemi- ne getirdı. Hani birçok yabancı uzmanın da, "komü- nizm ile kapitalizm arasında üçüncü yol" olarak nite- lendirdiği "Kemalist devletçılıği".. . Niçin? Tüm AB ülkelerinde işsizlik yükseldiği, Ispanya'da bile yüzde 20'yı aştığı için.. Yugoslavya'daki ıç savaş, etnik aynlıklardan çok ekonomik çöküşün ürünü ol- duğu içın.. Küreselleşme, dünyadakı varlıklı-yoksul dengesini daha da bozduğu için.. Sefaletle lüks ara- sındaki uçurumlar, toplumlarda suçluluğu ve huzur- suzluğu, toplumlar arasında da savaşı daha çok art- tırdığı için.. Ve yoksulluk sınınnın altındakilerin oranı Tunus'ta bile yüzde 6 iken, Türkiye'de yüzde 26'yı bulduğu için!.. ••• Eğer o Türkiye bugün bu noktadaysa.. dünya bu- gün bu noktadaysa.. "Atatürk'ün Ekonomi Devhmı'n yeni baştan gözden geçirmenın elbette ki tam zama- nıdır. Yaşar Aksoy'un incelemesi, bir süreci özlü bır bi- çimde gözler önüne serıyor: Kurtuluş Savaşı ekono- misınden, izmır Iktisat Kongresı'ne.. Atatürk'ün eko- nomi devriminden, Atatürkçü kalkınma modelinın yo- rumlarına.. Sıvas Kongresi'nde Kara Vasıf Bey kürsüden şöy- le haykınyordu: "Süfün devtetfer bizi tam bağımsız bırakacaklannı söyleselerbile, yine de desteksızyapamayız. Dörtyüz ile beş yüz milyon lira arasında borcumuz var. Bizim gelirimiz bunun faızıne bile yetmez!" Eğer son yarım yüzyılın tüm yanlışlıklanna, sapma- larına, aymazlıklanna ve hatta hıyanetlerine karşın.. Türkiye bugün oralardan yola çıkıp buralara ulaşmış- sa; bunu neye borçlu olduğumuzu unutmamak, her şeyden önce kendi yaranmızadır! Yargının sorunları çözülemiyor NECATİAYGIN İZMİR - Hukukçular. sorunların çözümü için yargı reformunun şart ol- duğunu belirtirken, özel- lıkle -tarafsıziığını yitiren ve politize olan" emniyet örgütünün durumunu vur- gulayıp adlı kolluk birimle- rinin oluşrurulmasını ıste- diler. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Genel Başkan Yar- dımcısı Burhan Karaçeük. öncelikle yargının bağım- sızlığı ve yargıç güvencesi- nin tam olarak sağlanması gerektığinı söyledi. Bu aşamada anayasada ve il- gili yasalarda değişiklik yapılarak adalet bakanı ve müsteşann Hâkımler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğınden çıkanlmasının sağlanması gerektiğini sa- vunan Karaçelik şunlan söyledi: "HSYK'de görev alacak yargıçlar. kendi ku- rumlannca doğrudan doğ- ruya seçilmeli. Yüksek ku- rul, aynı zamanda, yargıç vesavcılann birörgütü ola- rak da düşünülüp ona göre statüsü veniden düzenlen- melidir. Yargıç ve savcılara haklanndaki idari işlemier nedeniyleyargı mercilerine başvurma hakkı sağlan- maudır." Yargılamanın hızlandı- nlması içın Hukuk L'sulü Mahkemeleri Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda gerekli deği- şikliklerin acilen yapılma- sı gerektiğine dikkat çeken Karaçelik. "Ceza adaleti- nin tam olarak gerçekleş- mesi için cezae>1eri yeniden düzenlenmeli. cezaevlerin- de devletin etkinliği sağlan- malı, ancak insan baklan- na aykın uygulamalara başvurulmamalıdır" dedi. Yirmmci yüzyılın so- nunda adliye mekanizma- sının tıkandığına dikkat çe- ken İzmir Baro Başkanı Çetin Turan da "Yargı or- ganı fonksivonunu vitir- mek üzeredir. Hâkim temi- naO yoktur. Sa> unma. yar- gı dışına itilmektedir. Âvu- kab 'hasım 1 olarak gören siyaset yargıya hiçbir za- man güvtn duymamış, ba- ğunsızlaşmasından hoşlan- mamış. etkinleşmesini iste- memiş, engeltemiştir" de- di. Turan, emniyet teşkila- tının "politize" olduğunu ve tarafsıziığını yitirdiğıni savladı. Turan. "Adli kol- luk kurulmaması nedeniy- lesoruşrurmalar. cumhuri- yet savcılannın vürütmesi gerektiği durumlarda bile emniyet birimlerine terk edilmiştir" dedı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle