19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6ARALIK1998 PAZAR HABERLER Üniversitede şerîatçı profesör Dr. Ahmet Ağırakça kitabında "îslami bir devletin kurulmasını içtenlikle arzuladığımız için böyle bir çalışmaya girdik" sözleriyle şeriat devleti yanlısı olduğunu açıkça ortaya koydu VUSUFZİYAAY İstanbul Üniversitesi (IÜ) Rektörlü- ğü'nce "köktendind" olduğu gerekçe- siyle hakkında soruşturma açılan Ede- bıyat Fakültesi Ortaçağ Tarihi Anabi- lim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ah- met Ağırakça yazdığı "İslami Devlet DüzenT adlı kitapta " İslami bir devle- tin kurulmasını içtenlikle arzuladığı- mız için bö>le bir çalışmaya girdik" sözleriyle şeriat devleti yanlısı oldu- ğunu açıkça ortaya koydu. IÜ Edebiyat Fakültesi Öğretim Üye- si Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Beyazıt Kütüphanesi'nde de bulunan Düşünce Yayınlan'nca 1978'deyayımlanan "ls- lami Devlet Dûzeni" adlı kitabında şe- riat devleti istediğini açıkça dile geti- riyor. Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, kitabının 7. sayfasındaki önsözünde "Öztemini duyduğumuz vahiy düzenine dayalı bir devletin kumlması ve kendi kendine her yönüyle yeterli olacak tslami bir devletin kurulmasını içtenlikle arzula- dığımız için böyle bir çalışmaya girdik. Allah'ın emridir, İslami bir devlet oluş- rurmak zorundayız" görüşünü savu- nuyor. Kitabının 12. sayfasında "Dini vazifeterin en büyüğü idareciliktir. Hat- ta dinin kendisi ancak devlet olmakla devamlıhğınj sağlayabilir" diyen Ağı- rakça, 13. sayfada u tslam hukuku,bü- tün bu ilahi düzeni tatbik sahasına ko- yabilmesi için devlet olmak zorunda- dır" görüşûnü öne sürüyor. Kitabının 15. sayfasında Ağırakça "Laik Avrupa anlayış ve düşünüşüne kafalannı şartlandıranlar tslami dev- k-tten bahsedilince papaJann, dini şab- siyetler modeli akıÛanna gelir" ifade- leriy le laiklik yanlılannı da eleştiriyor. Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, kitabının 16. sayfasında ise laik-demokratik dü- zeni özetle şu sözleriyle eleştiriyor: "Demokrasi idaresinde yani laik-de- mokratik-kapitalist rejimlerde hâkimi- yet milletindir. Bu hâkimiyet belli bir imkân ve çıkarlara sahip bir sınıfa ve- rilmiştir. Ama İslami devlette halkın mutluluğu için birbirini sömürmesin- ler, ezmesinler. tepetemesinler, birbirle- rine üstten bakmasuılar di\ e hâkimiyet kayıtsız şartsız yegâne kanun koyucu Alİah'a atttir." " Ahmet Ağırakça doçent doktor un- vanıyla şeriatçı Vakit gazetesinin 7 Ağustos 1994 tarihli sayısının 2. say- fasındaki "Laiklerle bir arada yaşama" başlıklı yazısında "Laik Kemalistler, arük seküler anlayışlannı diger Itisile- re zorla kabul ettirmeye çakşırken ts- lam dinine büyük bir düşmanhk besle- miş ve bu düşmanlığı inatia sürdürmüş- tûr" görüşünü savunuyor. Hakkında soruşturma var Prof. Dr. Ahmet Ağırakça hakkında bir öğrencisinin, Ağırakça'nın öğren- cilerarasında kız-erkek aynmı yaparak türban takmalannı istediği ve öğrenci- lere hakaret ettiği iddiasıyla şikâyette bulunması üzerine rektörlükçe açılan soruşturma sürüyor. Ağırakça, bir öğrencinin iddialan üzerine öğretim üyesi hakkında soruş- turma açılamayacağını savunarak böy- le bir soruşturmanın ABD'de komü- nizme karşı açılan McCarthy soruştur- malannı akla getirdiğini öne sürdü. Ağırakça "İslami Devlet Düzeni" adlı kitabı "Aynı ismi taşıdığımız amcamın oğlu yazmıştı" diyerek kitabı yazdığı- nı inkâr etti. Ağırakça sırtına "AUah" yazan döv- me yaptırdığı için öldürülen barmen Oğuz Atak'ın Islamiyeti aşağıladığını, ancak öldürülmesinin yanlış olduğunu söyleyerek tepki çekmişti. Prof. Berkarda 'Şeriatagiden yolda türban ilk adımdır' İstanbul Haber Servisi - Eski istanbul Üniversıtesı RektörüProf. Dr. BülentBer- karda. üniversitelerin laikliğe. bilime, öz- gür düşünceye karşı olan şeriatı simgele- diği için türbana karşı çıktıklannı belirte- rek türbanın ülkeyi şeriata götürme ama- cının ilk adımı olduğunu söyledi. Berkar- da. YÖK'ün merkezi yetkilerinin de art- tınlmasını istedi. Yirmıbırinci Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı'nca (YEKÜV) düzenlenen "Cum- huriyetimizin 75. Yıhnda Eğitimde Nere- de>iz.2000'KYülardaNeredeOlmalı>Tz?'' konulu panelde konuşan Prof. Dr. Bülent Berkarda, ünıversıtelerde öğrencilerin kı- yafetleriyle değil, üniversıteye şeriatçı gö- riişün simgesi olan türbanı getirmek iste- yenlerle uğraşıldığını söyledi. Cniversite- lerde türban sorununun, bir siyasi parti- nin desteğiyle arttığını vurgulayan Ber- karda, "Maalesef ban kızlanmız da buna alet oluyorlar. İ nrvcrsitelerdetürbana izin verilirse ertesi yıl da cuma namazı gerek- çesiyle okulun tatil edilmesi istenecekur" dedı. YÖK'e yöneltilen tepkilerin, YÖK'ün kurucusuna yönelik tepkiler olduğunu 6ne süren Berkarda, ülke genelindeki 70 üniversıtenin koordınasyonu için YÖK'ün zorunlu olduğunu savundu. Ber-' karda. "Hatta bana kahrsa YÖK'ün yet- kileri artunlarak daha da güçlendirilme- Kdir. YÖK'ü kaldınrsak Milli Eğitim Ba- kanlığı'na bağlamak zorunda kahnz ki bu durumda ünhersitelere>azıkolur. Mfl- li Eğitim BakanlığTnın bürokrat ve yöne- ricilcrine bakarsanız bunun nedenini an- larsınız'" diye konuştu. Prof. Dr. Bülent Berkarda. Köy Ensti- tüleri'nın kapatılmasının eğitime en bü- yük darbeyi indirdiğini belirterek Köy Enstitülen'ndeki eğitim modelinin günü- müze uyarlanarak yeniden yaşama geçi- rilmesi gerektiğini söyledi. istanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nilüfer Eğri- can da üniversitelerin öğrencilere. bılgi arayışîannda rehberlik etmeleri gerektiği- ni belirterek toplumdaki cehaletin üniver- siteyı yönlendirmesinin kabul edileme- yeceğini. üniversitenin toplumu yönlen- diımesi gerektiğini söyledi. Eğrican, üni- versitelerin, Cumhuriyetin ilk yıllanna göre nicel bir artış göstermesine karşın ni- telik yönünden bilimsel ve teknolojik ge- lişmeleri yakalamakta hâlâ zorlandığını savundu. Üniversitelerin öğrenciye bilgi veımek yerine bilgiye nasıl ulaşılacağını öğrehnesini isteyen Eğrican, öğrencinin bu yöndeki gelişimini ölçecek bağıl not sistemine geçilmesi gerektiğini kaydetti. Mimar Sinan Üniversitesi Fen-Edebi- yat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nur Alkıs ise sosyal bilimlerin günümüzdeki top- lumsal değişimleri açıklamakta zorlan- maya başladığını belirterek eğitim siste- mindeki sorunlann aşılmasında değişik durumlara çok yönlü bakabilmeyi sağla- yan yöntemlerin kullanılması gerektiğini söyledi. Öğreticilerin öğrencilere tepeden bakmalannın yanlış olduğunu vurgula- yan Alkış, bilimin fîldişi kuleden halkın düzeyine indirilerek halka yayılmasının sağlanmasını istedi. Ordudan uzaklaştınlanlann büyük çoğunluğunu irticacılar oluşturuyor TSK'de 3 ydda 626 ihraç• Türkiye'ye yönelik iç vedış tehditlerin görüşüldüğü YAŞ'ta, TSK'nin harbe hazırlık ve iç güvenlik harekât durumu değerlendirildi. Toplantıda, Milti Savunma Komisyonu'nda bekleyen harp okullan kuruluşuna ilişkin yasada değişiklik yapan tasannın durumu da gözden geçirildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yüksek Askeri Şûra'nın (YAŞ) aralık ayı olağan toplantısında ihraç ettiği 86 subay ve astsubayla birlikte, son 3 yıl içinde ordudan ihraç edilen TSK mensuplannın sayısı 626'ya ulaştı. YAŞ'ın önceki gün yaptığı aralık ayı olağan toplantısında, TSK'nin eğitim, disiplin ve lojistik ihtiyaçlan olmak üzere planlı faaliyetleri ile ilgili değerlendirmeler yapıldı. Top lantının ardından Genelkurmay Genel Sekreterliği'nden yapılan yazıh Türkhe genelinde 600 bini aşkın kişinin kayıtlı olduğu Anadolu tni>ersitesi Açıköğretim Fakültesi (AÖF)öğrencileri kayıtyeni- letmek için >ağmur altında çiie çekiyor. Kayıt yenileme işlemlerinin 23 KasırrTda başlamasına karşın kavitlânnı son günlereİHrakan öğrenciler, sabahın erken saatlerinden başlayarak kayıt bürolan önündc beklemcye başlıyor- lar. Kayıt yenileme süresince tatil günleri de hizmet veren bürolar önünde beklemeye başlayan öğrenciler, işlemle- rin 8 Aralik'ta sona erecek olması nedeniyle bütün bir günü soğukta sıra bekkyerek geçiriyorlar. AÖF bürolann- daki yetkililer, kayıt yaptırmak için herkesin son günleri beklediğindenyakınırken "İlkgünlerde büroianmızbom- boş oluyor; jgünde 400, 500 kayıt yapıyoruz. Son günlerde ise yığılma oluyor; 2 bin 500 ila 3 bine yakın kişi geli- yor" dedi. Öğrenciler ise bürolardaki görevli sayısının yetersiz olduğunu söylüyor. AÖF kayıt yenileme işlemleri- ni mazeretleri nedeniyle yaptıramayan öğrenciler, kayıt bürolanna 9-11 Aralık tarihleri arasında başvurabilecek. açıkJamada şöyle denildi: "Toplantıda, Türkiye'ye yönelik iç ve diş tehdh, TSK'nin "harbe hazırtık ve iç güvenlik harekât dunım degerlendirmeteri yapılmıstır. TSK'nin personel rejimi ile ilgili hususlar ve her yıl TSK harekât ihoyacuıa göre yapılan kıta hizmetleri yönerge degişikliği görüşüunüştür." Toplantıda, Milli Savunma Komisyonu'nda bekleyen harp okullan kuruluşuna ilişkin yasada değişiklik yapan tasannın durumu da gözden geçirildi. Tasannın kabul edilmesi durumunda, akademik çalışmalar yapan harp okullan öğretim görevlisi subaylar, akademik unvana sahip olacaklar. Okul komutanlannın rektör statüsüne getirilmesini öngören tasannın yasalaşması durumunda harp okulu tcornötanlan,' üniversitelerarası kurulda yer alabilecekJer. Toplantıda, TSK'de durumlan değerlendirilen bazı personelden 86'sı, disiplinsizlikleri nedeniyle ordudan ihraç edildi. Ahlanlann 36'sının subay, 50'sinin de astsubay olduğu belirlendi. İhraç edilen TSK mensuplannın büyük çoğunluğunu irticacı subay ve' astsubaylann oluşturduğu öğrenildi. Son 3 yılda yapılan YAŞ toplantılannda TSK'den ihraç edilenlerin sayısı 626'ya ulaştı. Eğitimini yanm bırakan Türki öğrencilerin, 'yasal olmayan işlere' yöneldiği belirlendi 1 urkı ogrencüerde buyuk nre ANKARA (ANKA) - Türkiye'nin Türki cumhuriyetleriyle ilişkilerine önem vermesine karşın ve yaklaşık 50 milyon dolar harcadığı büyük öğrenci Projesi büyük fire verdi. Eğitim için Türkiye'ye gelen 16 bin 692 öğrenci- den 2 bin 133"ü mezun olurken 5 bin 889'u eğitimini yanm bıraktı. Eğitimi- ni yanm bırakan Türki öğrencilerin, ül- kelerine geri dönmeyerek Türkiye'de "yasal olmayan işlere" yöneldiği belir- lendi. Milli Eğitim Bakanhğı, 1992 yıhnda başlatılan büyük öğrenci projesinin 6 yıllık bilançosunu bir raporda topladı. Yükseköğretim ve ortaöğretim kade- mesinde eğitim görmek üzere 1992-98 dönerainde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ile Asya ve Balkanlar'da yaşayan Türk topluluklanndan toplam 16 bin 692 öğ- renci Türkiye'ye geldi. Türkiye'ye ge- len ve mezun olan öğrencilerin sayısı, eğitimlerini yanda bırakanlann sayısı- nın yansının altında kaldı. Öğrencile- rin 2 bin 133 'ü eğitimlerini tamamlaya- rak mezun olurken 5 bin 889 öğrenci eğitimini yanm bıraktı. Öğrencilerin 8 bin 670'i ise hâlâ eğitimini sürdürüyor. Eğitimini yanm bırakan öğrencidaha çok Özbekler. Özbekistan'dan gelen bin 976 öğrencinin 1444'üeğitiminita- mamlamadı. Aynı dönemde Türkme- nistan'dan gelen 3 bin 596 öğrencinin 166'sı, Asya'daki topluluklardan gelen 2 bin 767 öğrencinin 906'sı, Kazakis- tan'dan gelen 2 bin 111 öğrencinin 859'u, Balkanlardan gelen 2 bin 371 öğrencinin 705'i, Azerbaycan'dan ge- len 2 bin 570 öğrenciden 545'i ve Kır- gızistan'dan gelen 1301 öğrencinin 364'ü eğitimini yanda kesti. Raporda, eğitimini yanda kesen ya da başansız- lık ve disiplinsizlik nedeniyle kurum- larla ilişiği kesilen bazı öğrencilerin ül- kelerine geri dönmeyerek Türkiye'de yasal olmayan işlere yöneldiği bildiril- di. Öğrenci kontenjanlannın da fazla olduğuna dikkat çekilen' raporda şu önerijergetirildi: w -Öğrencilerin yasal olmayan olayla- ra kanşmalannın önlenebilmesi için pasaportlannın, burslannın ödendiği il milli eğitim müdürlüklerince ve>aöğre- nim gördükleri kurumlarca konınma- sının ihtnaç doğması halinde öğrenci- lere verilmcsi uygun olacaknr, - Öğrenim gördüğü kurumla ilişi- ği kesilen öğrenciler ülkelerine der- hal gönderilmelidir, - Eğitim programlarının belirlen- mesinde, ülkelerin ihtiyaçlan dikka- te alınmalıdır, - Kontenjanlar azaltılmalı, seçil- meyen öğrenciler programlara yer- leştirilmemeli, - Proje kapsamında ortaöğretim öğrencisi getirilmemeli." SIFIR NOKTASI/ORAL ÇALIŞLAR Tan gazetesinin yakılıp yıkılıp orta- dan kaldırılmasının üzerinden 53 yıl geçti. Sertel Gazetecilik Vakfı'nın acı ve derslerle dolu bu olayın anısına düzenlediği toplantıda, Sabiha ve Zekeriye Sertel'in o dönemde Tan gazetesındeyayımlanan bazı maka- leleri de okundu. Tan gazetesi, iktidara sırtını daya- mayan, gazeteciliğin tarihimizdeki etkili örneklerinden birisiydi. Sertel ailesi de demokrasi ve özgürlük inançlarını hiçbir şeye değişmeyen onurlu bir aileydi. Ülkenin en çok satan ikinci gaze- tesi Tan, demokrasi konusunda ka- rarlı çizgisinde direndiği için o döne- min iktidan CHP tarafından yerle bir edildi. Serteller de Türkiye'yi terk et- mek zorunda kaldılar. Bir daha da Türkiye'ye dönemediler. Tan olayı neydi, Serteller kimdi, so- rusuna verHecek en iyi cevap aslın- da onlann yazıp, söyledikleriydi. Bu Sabiha Sertel'in Gazetecilik Onuruamaçla Sabiha Sertel'in gazetenin yakılıp yıkılmasından önce yazdığı bir yazıyı aktarmak istiyorum. 24 Ağustos 1945 tarihinde, çok partili sisteme geçiş tartışmalannın yapıldı- ğı ve demokrasi anlayışının sorgu- landığı bir dönemde kaleme alınan bu yazı; yürekli bir gazetecinin bun- dan 53 yıl önce "dokunulmaz" görü- nen iktidarları, güçleri eleştirme ce- saretini gösterebildiğini kanıtlıyor. Sabiha Sertel'in yazısında Cum- huriyet devriminin hedefleri ve bu he- deflerden nasıl sapıldığının, düzeyli bir eleştirisi de yer alıyor. "Hürriyet- leri tehdit edenler, hürriyet veremez- ler" başlıklı yazısında Sabiha Sertel, şunları yazmıştı: "Batı emperyalizmine karşı istiklal mücadetesi yapan, saltanat ve irtica- ya karşı cephe kuran, 1923Cumhu- riyet Türkiye'si, inkılapçı bir Türki- ye'dir. Bu inkılabın; iç politikası de- mokrasiye, dış politikası anti-emper- yalist esaslara dayanır. "Demokrasi, toplum içinde her sı- nıfın gelişmesine bütün yollan açan, istibdat setlerini yıkan rejimdir. Dev- rim; gelişmesi sürecinde kendini ko- nımak ve gericiliğe yollan kapamak için önlemler almıştır. Yavaş yavaş geçici olması gereken bütün bu ön- lemler sürekli hale gelmiştir. Böyle- ce zamanla rejimini niteliği de değiş- miştir. Tekmillet, tekparti, tekşefgi- bi totaliter rejimin nitelikleri, zaman- la inkılap rejiminin nitelikleri olmuş- tur. "Demokrasi, hürriyet, ulusun ege- menliği; anayasanın esaslan olduğu halde, daha sonra çıkarılan Basın Yasası, Cemiyetler Yasası, Polis Ya- sası gibi yasalar, anayasanın teme- lini formüller haline getirmiştir. Ulus, serbest bir seçimle Meclis 'te kendi- ni temsil ettirmek hakkını kaybetmiş- tir. Halk toplumsal örgütleriyle, top- lumsal haklannı savunma olasılığın- dan yoksul kalmıştır. Basın, kontrol altında siyasalözgüriüklerini kaybet- miştir. "Bu aşamada Türk devrimi iç po- litikasında sol doğru çizdiği hedefin rotasını kırmış, sağda demir atmış- tır. Böylece sola dönük devrim, baş- langıçtaki bütün devrimci nitelikleri- ni kaybederek idare mekanizmasını elinde tutan partinin ve hükümetin mevkiini sağlayan, anti demokratik bir nitelik almıştır. "Inkılabı sözde savunanlarherçe- şit eleştiriyi, muhalefeti, demek kur- mayı, demokrasinin verdiği haklan kulananlan menfi, bozguncu, vatan haini sıfatlanyla vasıflandırmışlardır. Vatanseveriiği kendi tekellerine ala- rak kendi görüşlerine uymayanlan hıyanetle damgalamışlardır. "Bu zihniyete sahip olan, bu zih- niyetle devrimi hareket noktasından uzaklaştmp, tamamen aksi bir yöne götürenler, bugün bu özgüriüğü ia- de edemezler. Yurdun daha geniş demokrasiye geçebilmesi için Halk Partisi'nin diktatoryasını, kudret ve yetkilerini diğer partilerie paylaşma- sı gerekir. Bu özgüriüğü, ulusun ser- best baskısız, bir seçimle iktidara getireceği bir Meclis 'in, yeni bir zih- niyetle millete iade etmesi şarttır. Hüniyetisınıriandıranlar, hürriyet ve- remezler" (Sabiha Sertel, Görüşler. Köşesi, 24 Ağustos 1945). Serteller, gazetecilik tarihimizde bir dönüm noktasıydı. Onlann yaşadıklanndan, ögrenilecek çok şeyler olduğu bir dönemdeyiz. DEĞİŞEN DÜNY4DAN HÜSEYİN BAŞ Tarihin Sonu'nun' Sonul Tarihin Sonu ve Son Adam'ın yazan Fukuya- ma'nın Uluslararası Finans Fuan'na katılmak üzere geldiği Istanbul'da Cumhuriyet'in sorulannı yanrtlar- ken liberalizmin son krizlerle ipliğinin pazara çıktı- ğından, bu yüzden de 'liberalizmin seçeneği yok', 'Sosyalizm bir ütopyaydı', 'LJberalleşen gelişmek- te olan ülkelerde zengin daha zenginleşip, yoksul daha yoksullaşmıyor', 'Kuzey ile Güney arasındaki uçurum büyümüyor' türündeki düşüncelerinin çok- tandır bizzat ağababalan tarafından bir iyi naftalin- lenip dolaba kaldınldığından, giderek 'iflasını' ilan et- tiklerinden, daha da önemlisi yaşananların bunu en açık ve somırt biçimiyle ortaya koyduğundan haber- siz görünmektedir. Yedi zenginlerin son buluşmasında Başkan Clin- ton'ın 'dünya ekonomisinin insanlaştınlması'ndan söz etmesi, 'büyük sanayi ülkelerinin, son krizlerin önde gelen nedenleri arasında görülen sermaye hareketterinin daha iyi denetlenmesi' gereğinden dem vurması, krizlerdeki rolü kimsenin saklısı olma- yan ünlü IMF'nin Genel Müdürü Camdessus'nün ağzıyla 'Liberalleşme bazen sağduyuya karşı birbi- çimde yönlendirilmiştir. Hayek'çi modadan, şimdi devletten yana kurama dönülmüştür' itiraflan, 'yok- sul ülkelere dayatılan uyum programlanndan sakı- nılması' gereğinin vurgulanması, liberalizmin asla seçeneksiz olmadığının şaşmaz kanıtlan arasında- dır. Ancak bütün bunlann 'timsah gözyaşlan' olduğu unutulmarnalıdır. Zira IMF, Dünya Bankası gibi ku- ruluşlar, dün olduğu gibi bugün de liberalizmin kur- banı olan ülkelere, bir kez daha, kurbanı olduklan li- beralist reçeteler dayatmaktan geri kalmamakta, yardımt liberal reformlann devamına, devletin küçül- tülmesine, sosyal harcamalann srfırianmasına, ka- mu mallannın haraç mezat özel sektöre yok paha- sına sunulmasına bağlamaktan geri kalmamaktadır- lar. Ignacio Ramonet, Le Monde Diplomatique'in Ka- sım 98 sayısındaki başyazıstnda şuna dikkat çeki- yor "\iberal dönemde (1979-1998) eşitsizliklerart- mıştır. Ama bu denli arttığını kim nasıl hayal edebi- lirdi? Çünkü yine öğreniyoruz ki '1960 yıhnda en zengin ülkelerde yaşayan dünya nüfusunun yüzde 20'sinin gelirinin, en yoksul yüzde 20'den 30 kat da- ha fazla olmasına karşın zenginlerin geliri 1995 te 82 defa daha yükseğe tırmanmıştır.' 70'ten fazla ül- kede kişi başına düşen gelir, yirmiyıl öncesinin da- ha altındadır. Gezegen boyutunda insanlığın yansı, yani üç milyar kişi, günde 400 bin Türk Lirası 'nın al- tında bir parayla yaşamaktadır." Ramonet devam ediyor: "Mal ve hizmetler misli görülmedik ölçüde artmıştır. Ama bannacak çatısı, işi, yeteri kadaryi- yeceği olmayanlann sayılan giderek artmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerdeyaşayan 4,5 milyar insan içme suyundan yoksundur. Çocuklann beşte bin yeteri kadarkalori ve protein alamamaktadır. Dün- ya nüfusunun üçte birine eşit iki milyon kişi kansız- lığın pençesindedir. Bu durum kaçınılmaz mıdır? Asla değildir. Birieşmiş Milletler'e göre, dünyada ya- şayan herkesin temelihtiyaçlara kavuşması için (be- sin, içme suyu, eğitim, sağlık) dünyanın 225 en bü- yük servetin toplam zenginliğinden sadece yüzde 4 'ünü almak yeteriidır. Dünya ölçüsünde sağlık ıfiŞ beslenme ihtiyacının giderilmesi için 13 milyar do- lar gerekmektedirBu rakam, Birteşik Devletler ve Avrupa Biriiği'nde yaşayan nüfusun biryıllıkparfüm harcamalanna eşittir. (...)" Örneğin beslenme hak- kını ele alalım. Yiyecek yok değildir. Gıda maddele- ri bu denli bol olmamıştır. O kadar ki eldeki gıdalar 6 milyariık nüfusun günlük 2.700 kalori almasına yetecek durumdadır. Ancak gıda üretmekle iş bit- memektedir. Ihtiyaç sahibi kitlelerin onlan satın alıp, tüketebilmeleri gerekmektedir. Oysa böyle bir du- rum yoktur. Her yıl otuz milyon insan açlıktan ölmek- tedir. 800 milyon insan da az beslenmenin pençe- sindedir. Açlık konusunda çalışmalanyla tanınan 1998 eko- nomi NobeHi profesörAmartyaSen "Toplumuniyi yaşamasını gerçekleştirmek için pazara değil, dev- lete daha büyük sorumluluk vermek gerekir" de- mektedir. 1970'li yıllarda, bugün günde 1.500 mil- yar dolara ulaşan ve son krizlerde önemli payı olan sermaye dolaşımını vergilendirerek elde edilecek fonla insanlığın kanayan yaralannı saımayı öneren ve bu yöndeki savaşımını bugün de sürdüren bir başka ekonomi Nobel'li profesörJames Fobin 1n şu düşüncelerine de kulak verilmeli: "Pazarher koşul- da en iyisini yapacaktır, pazann serbestleştirilmesi engellenmediği süre her şey iyiye gidecektir fikriy- le savaşılmalıdır. Bu yüzden, uluslararası finans ör- gütlerinin zor durumdaki ülkelere, yardım koşulu olarak finans pazariannı daha fazla oranda serbest- leştirmelerini öne sürmelerine inanamıyorum. Çün- kü sorun, bu ülkelerin pazariarını aşın ölçüde aç- mış olmalanndan kaynaklanmaktadır." Söz konusu olan, çoktandır, 'Tarihin Sonu' değil, 'Tarihin Sonu'nun sonudur. YOK'ten özel •• ogrencı uyansı ANKARA (ANKA) - Miryarlık ücretleri ile öğ- renci bulmakta zorlanan vakıfüniversitelerinin, üni- versite sınavlannda başan- sız olan öğrencilere de ka- pılannı açtıklan belirlendi. YÖK, üniversite sınavında başanlı olmadığı halde "özel öğrenci statüsüyle" özel üniversitelere devam eden öğrencilerin öğrenci- liklerinin "kesmBkle" ka- bul edilmeyeceğini bildir- di. YÖK Yürütme Kunılu, yükseköğrenim program- lanna kayıt hakkı bulun- mayan öğrencilerin, bazı üniversitelerce "özel öğ- renci statüsü" ile kabul edildiğini belirledi. Kurul, yükseköğretim sisteminde böyle bir statünün bulun- madığını ve bu durumdaki öğrencilerin yükseköğre- tim öğrencisi kabul edilme- yeceği uyansında bulundu. Yükseköğretim program- lanna öğrenci kabulünün üniversiteye giriş sınavı so- nuçlanna göre gerçekleşti- rildiğini anımsatan kurul, bu şartı taşımayan adayla- ra yükseköğretim prog- ramlanna kayıt hakkı veri- lemeyeceğini belirtti. Bu durumdaki öğrencilerin, sonraki yıllarda üniversite smavını başarmalan duru- munda, özel öğrenci statü- süyle aldıklan derslerden de muaf tutulamayacağına dikkat çeken kurulun kara- n şöyle: "Yükseköğretim programlannakayıthakla- rı bulunma>anlann bazı ünrversitelerce özel öğrenci statüsüyle kabul ediklikle- rine dair bilgfleri inceleyen kurulumuzca, bilgilerini arturmak amacıylaözelöğ- rencistatüsünde>ü kseköğ- retirn kurumlarma devam edenlerin vükseköğretim kunımu öğrencisi olarak kabul edilnıekrinin mevcut mevzuata göre kesinlikle mümkün olmadığı, bu kişi- lerden daha sonraki yıDar- da \ükseköğrenim hakkı elde edenlere özel öğrenci statüsünde aldıklan ders- lerle ilgili bir muafiyet ta- oınma\acağı hususlaruun yükseköğretnn kurumbuv na duyunılmasoia karar verfldL" t .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle