Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6ARALIK1998 PAZAR
HABERLER
Üniversitede şerîatçı profesör
Dr. Ahmet Ağırakça kitabında "îslami bir devletin kurulmasını içtenlikle arzuladığımız için
böyle bir çalışmaya girdik" sözleriyle şeriat devleti yanlısı olduğunu açıkça ortaya koydu
VUSUFZİYAAY
İstanbul Üniversitesi (IÜ) Rektörlü-
ğü'nce "köktendind" olduğu gerekçe-
siyle hakkında soruşturma açılan Ede-
bıyat Fakültesi Ortaçağ Tarihi Anabi-
lim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ah-
met Ağırakça yazdığı "İslami Devlet
DüzenT adlı kitapta " İslami bir devle-
tin kurulmasını içtenlikle arzuladığı-
mız için bö>le bir çalışmaya girdik"
sözleriyle şeriat devleti yanlısı oldu-
ğunu açıkça ortaya koydu.
IÜ Edebiyat Fakültesi Öğretim Üye-
si Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Beyazıt
Kütüphanesi'nde de bulunan Düşünce
Yayınlan'nca 1978'deyayımlanan "ls-
lami Devlet Dûzeni" adlı kitabında şe-
riat devleti istediğini açıkça dile geti-
riyor.
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, kitabının
7. sayfasındaki önsözünde "Öztemini
duyduğumuz vahiy düzenine dayalı bir
devletin kumlması ve kendi kendine
her yönüyle yeterli olacak tslami bir
devletin kurulmasını içtenlikle arzula-
dığımız için böyle bir çalışmaya girdik.
Allah'ın emridir, İslami bir devlet oluş-
rurmak zorundayız" görüşünü savu-
nuyor. Kitabının 12. sayfasında "Dini
vazifeterin en büyüğü idareciliktir. Hat-
ta dinin kendisi ancak devlet olmakla
devamlıhğınj sağlayabilir" diyen Ağı-
rakça, 13. sayfada u
tslam hukuku,bü-
tün bu ilahi düzeni tatbik sahasına ko-
yabilmesi için devlet olmak zorunda-
dır" görüşûnü öne sürüyor.
Kitabının 15. sayfasında Ağırakça
"Laik Avrupa anlayış ve düşünüşüne
kafalannı şartlandıranlar tslami dev-
k-tten bahsedilince papaJann, dini şab-
siyetler modeli akıÛanna gelir" ifade-
leriy le laiklik yanlılannı da eleştiriyor.
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, kitabının
16. sayfasında ise laik-demokratik dü-
zeni özetle şu sözleriyle eleştiriyor:
"Demokrasi idaresinde yani laik-de-
mokratik-kapitalist rejimlerde hâkimi-
yet milletindir. Bu hâkimiyet belli bir
imkân ve çıkarlara sahip bir sınıfa ve-
rilmiştir. Ama İslami devlette halkın
mutluluğu için birbirini sömürmesin-
ler, ezmesinler. tepetemesinler, birbirle-
rine üstten bakmasuılar di\ e hâkimiyet
kayıtsız şartsız yegâne kanun koyucu
Alİah'a atttir." "
Ahmet Ağırakça doçent doktor un-
vanıyla şeriatçı Vakit gazetesinin 7
Ağustos 1994 tarihli sayısının 2. say-
fasındaki "Laiklerle bir arada yaşama"
başlıklı yazısında "Laik Kemalistler,
arük seküler anlayışlannı diger Itisile-
re zorla kabul ettirmeye çakşırken ts-
lam dinine büyük bir düşmanhk besle-
miş ve bu düşmanlığı inatia sürdürmüş-
tûr" görüşünü savunuyor.
Hakkında soruşturma var
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça hakkında
bir öğrencisinin, Ağırakça'nın öğren-
cilerarasında kız-erkek aynmı yaparak
türban takmalannı istediği ve öğrenci-
lere hakaret ettiği iddiasıyla şikâyette
bulunması üzerine rektörlükçe açılan
soruşturma sürüyor.
Ağırakça, bir öğrencinin iddialan
üzerine öğretim üyesi hakkında soruş-
turma açılamayacağını savunarak böy-
le bir soruşturmanın ABD'de komü-
nizme karşı açılan McCarthy soruştur-
malannı akla getirdiğini öne sürdü.
Ağırakça "İslami Devlet Düzeni" adlı
kitabı "Aynı ismi taşıdığımız amcamın
oğlu yazmıştı" diyerek kitabı yazdığı-
nı inkâr etti.
Ağırakça sırtına "AUah" yazan döv-
me yaptırdığı için öldürülen barmen
Oğuz Atak'ın Islamiyeti aşağıladığını,
ancak öldürülmesinin yanlış olduğunu
söyleyerek tepki çekmişti.
Prof. Berkarda
'Şeriatagiden
yolda türban
ilk adımdır'
İstanbul Haber Servisi - Eski istanbul
Üniversıtesı RektörüProf. Dr. BülentBer-
karda. üniversitelerin laikliğe. bilime, öz-
gür düşünceye karşı olan şeriatı simgele-
diği için türbana karşı çıktıklannı belirte-
rek türbanın ülkeyi şeriata götürme ama-
cının ilk adımı olduğunu söyledi. Berkar-
da. YÖK'ün merkezi yetkilerinin de art-
tınlmasını istedi.
Yirmıbırinci Yüzyıl Eğitim ve Kültür
Vakfı'nca (YEKÜV) düzenlenen "Cum-
huriyetimizin 75. Yıhnda Eğitimde Nere-
de>iz.2000'KYülardaNeredeOlmalı>Tz?''
konulu panelde konuşan Prof. Dr. Bülent
Berkarda, ünıversıtelerde öğrencilerin kı-
yafetleriyle değil, üniversıteye şeriatçı gö-
riişün simgesi olan türbanı getirmek iste-
yenlerle uğraşıldığını söyledi. Cniversite-
lerde türban sorununun, bir siyasi parti-
nin desteğiyle arttığını vurgulayan Ber-
karda, "Maalesef ban kızlanmız da buna
alet oluyorlar. İ nrvcrsitelerdetürbana izin
verilirse ertesi yıl da cuma namazı gerek-
çesiyle okulun tatil edilmesi istenecekur"
dedı.
YÖK'e yöneltilen tepkilerin, YÖK'ün
kurucusuna yönelik tepkiler olduğunu
6ne süren Berkarda, ülke genelindeki 70
üniversıtenin koordınasyonu için
YÖK'ün zorunlu olduğunu savundu. Ber-'
karda. "Hatta bana kahrsa YÖK'ün yet-
kileri artunlarak daha da güçlendirilme-
Kdir. YÖK'ü kaldınrsak Milli Eğitim Ba-
kanlığı'na bağlamak zorunda kahnz ki
bu durumda ünhersitelere>azıkolur. Mfl-
li Eğitim BakanlığTnın bürokrat ve yöne-
ricilcrine bakarsanız bunun nedenini an-
larsınız'" diye konuştu.
Prof. Dr. Bülent Berkarda. Köy Ensti-
tüleri'nın kapatılmasının eğitime en bü-
yük darbeyi indirdiğini belirterek Köy
Enstitülen'ndeki eğitim modelinin günü-
müze uyarlanarak yeniden yaşama geçi-
rilmesi gerektiğini söyledi.
istanbul Teknik Üniversitesi Makine
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nilüfer Eğri-
can da üniversitelerin öğrencilere. bılgi
arayışîannda rehberlik etmeleri gerektiği-
ni belirterek toplumdaki cehaletin üniver-
siteyı yönlendirmesinin kabul edileme-
yeceğini. üniversitenin toplumu yönlen-
diımesi gerektiğini söyledi. Eğrican, üni-
versitelerin, Cumhuriyetin ilk yıllanna
göre nicel bir artış göstermesine karşın ni-
telik yönünden bilimsel ve teknolojik ge-
lişmeleri yakalamakta hâlâ zorlandığını
savundu. Üniversitelerin öğrenciye bilgi
veımek yerine bilgiye nasıl ulaşılacağını
öğrehnesini isteyen Eğrican, öğrencinin
bu yöndeki gelişimini ölçecek bağıl not
sistemine geçilmesi gerektiğini kaydetti.
Mimar Sinan Üniversitesi Fen-Edebi-
yat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nur Alkıs
ise sosyal bilimlerin günümüzdeki top-
lumsal değişimleri açıklamakta zorlan-
maya başladığını belirterek eğitim siste-
mindeki sorunlann aşılmasında değişik
durumlara çok yönlü bakabilmeyi sağla-
yan yöntemlerin kullanılması gerektiğini
söyledi. Öğreticilerin öğrencilere tepeden
bakmalannın yanlış olduğunu vurgula-
yan Alkış, bilimin fîldişi kuleden halkın
düzeyine indirilerek halka yayılmasının
sağlanmasını istedi.
Ordudan uzaklaştınlanlann büyük çoğunluğunu irticacılar oluşturuyor
TSK'de 3 ydda 626 ihraç• Türkiye'ye yönelik iç vedış
tehditlerin görüşüldüğü YAŞ'ta, TSK'nin
harbe hazırlık ve iç güvenlik harekât
durumu değerlendirildi. Toplantıda,
Milti Savunma Komisyonu'nda
bekleyen harp okullan kuruluşuna ilişkin
yasada değişiklik yapan tasannın
durumu da gözden geçirildi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Yüksek Askeri Şûra'nın (YAŞ)
aralık ayı olağan toplantısında
ihraç ettiği 86 subay ve astsubayla
birlikte, son 3 yıl içinde ordudan
ihraç edilen TSK mensuplannın
sayısı 626'ya ulaştı.
YAŞ'ın önceki gün yaptığı aralık
ayı olağan toplantısında, TSK'nin
eğitim, disiplin ve lojistik
ihtiyaçlan olmak üzere planlı
faaliyetleri ile ilgili
değerlendirmeler yapıldı.
Top lantının ardından
Genelkurmay Genel
Sekreterliği'nden yapılan yazıh
Türkhe genelinde 600 bini aşkın kişinin kayıtlı olduğu Anadolu
tni>ersitesi Açıköğretim Fakültesi (AÖF)öğrencileri kayıtyeni-
letmek için >ağmur altında çiie çekiyor. Kayıt yenileme işlemlerinin 23 KasırrTda başlamasına karşın kavitlânnı
son günlereİHrakan öğrenciler, sabahın erken saatlerinden başlayarak kayıt bürolan önündc beklemcye başlıyor-
lar. Kayıt yenileme süresince tatil günleri de hizmet veren bürolar önünde beklemeye başlayan öğrenciler, işlemle-
rin 8 Aralik'ta sona erecek olması nedeniyle bütün bir günü soğukta sıra bekkyerek geçiriyorlar. AÖF bürolann-
daki yetkililer, kayıt yaptırmak için herkesin son günleri beklediğindenyakınırken "İlkgünlerde büroianmızbom-
boş oluyor; jgünde 400, 500 kayıt yapıyoruz. Son günlerde ise yığılma oluyor; 2 bin 500 ila 3 bine yakın kişi geli-
yor" dedi. Öğrenciler ise bürolardaki görevli sayısının yetersiz olduğunu söylüyor. AÖF kayıt yenileme işlemleri-
ni mazeretleri nedeniyle yaptıramayan öğrenciler, kayıt bürolanna 9-11 Aralık tarihleri arasında başvurabilecek.
açıkJamada şöyle denildi:
"Toplantıda, Türkiye'ye yönelik iç
ve diş tehdh, TSK'nin "harbe
hazırtık ve iç güvenlik harekât
dunım degerlendirmeteri
yapılmıstır. TSK'nin personel
rejimi ile ilgili hususlar ve her yıl
TSK harekât ihoyacuıa göre
yapılan kıta hizmetleri
yönerge degişikliği
görüşüunüştür."
Toplantıda, Milli
Savunma Komisyonu'nda
bekleyen harp okullan
kuruluşuna ilişkin yasada
değişiklik yapan tasannın
durumu da gözden
geçirildi. Tasannın kabul
edilmesi durumunda,
akademik çalışmalar
yapan harp okullan
öğretim görevlisi
subaylar, akademik
unvana sahip olacaklar.
Okul komutanlannın
rektör statüsüne
getirilmesini öngören
tasannın yasalaşması
durumunda harp okulu
tcornötanlan,'
üniversitelerarası kurulda
yer alabilecekJer.
Toplantıda, TSK'de
durumlan değerlendirilen
bazı personelden 86'sı,
disiplinsizlikleri nedeniyle
ordudan ihraç edildi.
Ahlanlann 36'sının subay,
50'sinin de astsubay
olduğu belirlendi. İhraç
edilen TSK mensuplannın
büyük çoğunluğunu
irticacı subay ve'
astsubaylann oluşturduğu
öğrenildi. Son 3 yılda
yapılan YAŞ
toplantılannda TSK'den
ihraç edilenlerin sayısı
626'ya ulaştı.
Eğitimini yanm bırakan Türki öğrencilerin, 'yasal olmayan işlere' yöneldiği belirlendi
1 urkı ogrencüerde buyuk nre
ANKARA (ANKA) - Türkiye'nin
Türki cumhuriyetleriyle ilişkilerine
önem vermesine karşın ve yaklaşık 50
milyon dolar harcadığı büyük öğrenci
Projesi büyük fire verdi. Eğitim için
Türkiye'ye gelen 16 bin 692 öğrenci-
den 2 bin 133"ü mezun olurken 5 bin
889'u eğitimini yanm bıraktı. Eğitimi-
ni yanm bırakan Türki öğrencilerin, ül-
kelerine geri dönmeyerek Türkiye'de
"yasal olmayan işlere" yöneldiği belir-
lendi.
Milli Eğitim Bakanhğı, 1992 yıhnda
başlatılan büyük öğrenci projesinin 6
yıllık bilançosunu bir raporda topladı.
Yükseköğretim ve ortaöğretim kade-
mesinde eğitim görmek üzere 1992-98
dönerainde Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan
ile Asya ve Balkanlar'da yaşayan Türk
topluluklanndan toplam 16 bin 692 öğ-
renci Türkiye'ye geldi. Türkiye'ye ge-
len ve mezun olan öğrencilerin sayısı,
eğitimlerini yanda bırakanlann sayısı-
nın yansının altında kaldı. Öğrencile-
rin 2 bin 133 'ü eğitimlerini tamamlaya-
rak mezun olurken 5 bin 889 öğrenci
eğitimini yanm bıraktı. Öğrencilerin 8
bin 670'i ise hâlâ eğitimini sürdürüyor.
Eğitimini yanm bırakan öğrencidaha
çok Özbekler. Özbekistan'dan gelen
bin 976 öğrencinin 1444'üeğitiminita-
mamlamadı. Aynı dönemde Türkme-
nistan'dan gelen 3 bin 596 öğrencinin
166'sı, Asya'daki topluluklardan gelen
2 bin 767 öğrencinin 906'sı, Kazakis-
tan'dan gelen 2 bin 111 öğrencinin
859'u, Balkanlardan gelen 2 bin 371
öğrencinin 705'i, Azerbaycan'dan ge-
len 2 bin 570 öğrenciden 545'i ve Kır-
gızistan'dan gelen 1301 öğrencinin
364'ü eğitimini yanda kesti. Raporda,
eğitimini yanda kesen ya da başansız-
lık ve disiplinsizlik nedeniyle kurum-
larla ilişiği kesilen bazı öğrencilerin ül-
kelerine geri dönmeyerek Türkiye'de
yasal olmayan işlere yöneldiği bildiril-
di. Öğrenci kontenjanlannın da fazla
olduğuna dikkat çekilen' raporda şu
önerijergetirildi:
w
-Öğrencilerin yasal olmayan olayla-
ra kanşmalannın önlenebilmesi için
pasaportlannın, burslannın ödendiği il
milli eğitim müdürlüklerince ve>aöğre-
nim gördükleri kurumlarca konınma-
sının ihtnaç doğması halinde öğrenci-
lere verilmcsi uygun olacaknr,
- Öğrenim gördüğü kurumla ilişi-
ği kesilen öğrenciler ülkelerine der-
hal gönderilmelidir,
- Eğitim programlarının belirlen-
mesinde, ülkelerin ihtiyaçlan dikka-
te alınmalıdır,
- Kontenjanlar azaltılmalı, seçil-
meyen öğrenciler programlara yer-
leştirilmemeli,
- Proje kapsamında ortaöğretim
öğrencisi getirilmemeli."
SIFIR NOKTASI/ORAL ÇALIŞLAR
Tan gazetesinin yakılıp yıkılıp orta-
dan kaldırılmasının üzerinden 53 yıl
geçti. Sertel Gazetecilik Vakfı'nın acı
ve derslerle dolu bu olayın anısına
düzenlediği toplantıda, Sabiha ve
Zekeriye Sertel'in o dönemde Tan
gazetesındeyayımlanan bazı maka-
leleri de okundu.
Tan gazetesi, iktidara sırtını daya-
mayan, gazeteciliğin tarihimizdeki
etkili örneklerinden birisiydi. Sertel
ailesi de demokrasi ve özgürlük
inançlarını hiçbir şeye değişmeyen
onurlu bir aileydi.
Ülkenin en çok satan ikinci gaze-
tesi Tan, demokrasi konusunda ka-
rarlı çizgisinde direndiği için o döne-
min iktidan CHP tarafından yerle bir
edildi. Serteller de Türkiye'yi terk et-
mek zorunda kaldılar. Bir daha da
Türkiye'ye dönemediler.
Tan olayı neydi, Serteller kimdi, so-
rusuna verHecek en iyi cevap aslın-
da onlann yazıp, söyledikleriydi. Bu
Sabiha Sertel'in Gazetecilik Onuruamaçla Sabiha Sertel'in gazetenin
yakılıp yıkılmasından önce yazdığı
bir yazıyı aktarmak istiyorum. 24
Ağustos 1945 tarihinde, çok partili
sisteme geçiş tartışmalannın yapıldı-
ğı ve demokrasi anlayışının sorgu-
landığı bir dönemde kaleme alınan
bu yazı; yürekli bir gazetecinin bun-
dan 53 yıl önce "dokunulmaz" görü-
nen iktidarları, güçleri eleştirme ce-
saretini gösterebildiğini kanıtlıyor.
Sabiha Sertel'in yazısında Cum-
huriyet devriminin hedefleri ve bu he-
deflerden nasıl sapıldığının, düzeyli
bir eleştirisi de yer alıyor. "Hürriyet-
leri tehdit edenler, hürriyet veremez-
ler" başlıklı yazısında Sabiha Sertel,
şunları yazmıştı:
"Batı emperyalizmine karşı istiklal
mücadetesi yapan, saltanat ve irtica-
ya karşı cephe kuran, 1923Cumhu-
riyet Türkiye'si, inkılapçı bir Türki-
ye'dir. Bu inkılabın; iç politikası de-
mokrasiye, dış politikası anti-emper-
yalist esaslara dayanır.
"Demokrasi, toplum içinde her sı-
nıfın gelişmesine bütün yollan açan,
istibdat setlerini yıkan rejimdir. Dev-
rim; gelişmesi sürecinde kendini ko-
nımak ve gericiliğe yollan kapamak
için önlemler almıştır. Yavaş yavaş
geçici olması gereken bütün bu ön-
lemler sürekli hale gelmiştir. Böyle-
ce zamanla rejimini niteliği de değiş-
miştir. Tekmillet, tekparti, tekşefgi-
bi totaliter rejimin nitelikleri, zaman-
la inkılap rejiminin nitelikleri olmuş-
tur.
"Demokrasi, hürriyet, ulusun ege-
menliği; anayasanın esaslan olduğu
halde, daha sonra çıkarılan Basın
Yasası, Cemiyetler Yasası, Polis Ya-
sası gibi yasalar, anayasanın teme-
lini formüller haline getirmiştir. Ulus,
serbest bir seçimle Meclis 'te kendi-
ni temsil ettirmek hakkını kaybetmiş-
tir. Halk toplumsal örgütleriyle, top-
lumsal haklannı savunma olasılığın-
dan yoksul kalmıştır. Basın, kontrol
altında siyasalözgüriüklerini kaybet-
miştir.
"Bu aşamada Türk devrimi iç po-
litikasında sol doğru çizdiği hedefin
rotasını kırmış, sağda demir atmış-
tır. Böylece sola dönük devrim, baş-
langıçtaki bütün devrimci nitelikleri-
ni kaybederek idare mekanizmasını
elinde tutan partinin ve hükümetin
mevkiini sağlayan, anti demokratik
bir nitelik almıştır.
"Inkılabı sözde savunanlarherçe-
şit eleştiriyi, muhalefeti, demek kur-
mayı, demokrasinin verdiği haklan
kulananlan menfi, bozguncu, vatan
haini sıfatlanyla vasıflandırmışlardır.
Vatanseveriiği kendi tekellerine ala-
rak kendi görüşlerine uymayanlan
hıyanetle damgalamışlardır.
"Bu zihniyete sahip olan, bu zih-
niyetle devrimi hareket noktasından
uzaklaştmp, tamamen aksi bir yöne
götürenler, bugün bu özgüriüğü ia-
de edemezler. Yurdun daha geniş
demokrasiye geçebilmesi için Halk
Partisi'nin diktatoryasını, kudret ve
yetkilerini diğer partilerie paylaşma-
sı gerekir. Bu özgüriüğü, ulusun ser-
best baskısız, bir seçimle iktidara
getireceği bir Meclis 'in, yeni bir zih-
niyetle millete iade etmesi şarttır.
Hüniyetisınıriandıranlar, hürriyet ve-
remezler" (Sabiha Sertel, Görüşler.
Köşesi, 24 Ağustos 1945). Serteller,
gazetecilik tarihimizde bir dönüm
noktasıydı. Onlann yaşadıklanndan,
ögrenilecek çok şeyler olduğu bir
dönemdeyiz.
DEĞİŞEN DÜNY4DAN
HÜSEYİN BAŞ
Tarihin Sonu'nun' Sonul
Tarihin Sonu ve Son Adam'ın yazan Fukuya-
ma'nın Uluslararası Finans Fuan'na katılmak üzere
geldiği Istanbul'da Cumhuriyet'in sorulannı yanrtlar-
ken liberalizmin son krizlerle ipliğinin pazara çıktı-
ğından, bu yüzden de 'liberalizmin seçeneği yok',
'Sosyalizm bir ütopyaydı', 'LJberalleşen gelişmek-
te olan ülkelerde zengin daha zenginleşip, yoksul
daha yoksullaşmıyor', 'Kuzey ile Güney arasındaki
uçurum büyümüyor' türündeki düşüncelerinin çok-
tandır bizzat ağababalan tarafından bir iyi naftalin-
lenip dolaba kaldınldığından, giderek 'iflasını' ilan et-
tiklerinden, daha da önemlisi yaşananların bunu en
açık ve somırt biçimiyle ortaya koyduğundan haber-
siz görünmektedir.
Yedi zenginlerin son buluşmasında Başkan Clin-
ton'ın 'dünya ekonomisinin insanlaştınlması'ndan
söz etmesi, 'büyük sanayi ülkelerinin, son krizlerin
önde gelen nedenleri arasında görülen sermaye
hareketterinin daha iyi denetlenmesi' gereğinden
dem vurması, krizlerdeki rolü kimsenin saklısı olma-
yan ünlü IMF'nin Genel Müdürü Camdessus'nün
ağzıyla 'Liberalleşme bazen sağduyuya karşı birbi-
çimde yönlendirilmiştir. Hayek'çi modadan, şimdi
devletten yana kurama dönülmüştür' itiraflan, 'yok-
sul ülkelere dayatılan uyum programlanndan sakı-
nılması' gereğinin vurgulanması, liberalizmin asla
seçeneksiz olmadığının şaşmaz kanıtlan arasında-
dır.
Ancak bütün bunlann 'timsah gözyaşlan' olduğu
unutulmarnalıdır. Zira IMF, Dünya Bankası gibi ku-
ruluşlar, dün olduğu gibi bugün de liberalizmin kur-
banı olan ülkelere, bir kez daha, kurbanı olduklan li-
beralist reçeteler dayatmaktan geri kalmamakta,
yardımt liberal reformlann devamına, devletin küçül-
tülmesine, sosyal harcamalann srfırianmasına, ka-
mu mallannın haraç mezat özel sektöre yok paha-
sına sunulmasına bağlamaktan geri kalmamaktadır-
lar.
Ignacio Ramonet, Le Monde Diplomatique'in Ka-
sım 98 sayısındaki başyazıstnda şuna dikkat çeki-
yor "\iberal dönemde (1979-1998) eşitsizliklerart-
mıştır. Ama bu denli arttığını kim nasıl hayal edebi-
lirdi? Çünkü yine öğreniyoruz ki '1960 yıhnda en
zengin ülkelerde yaşayan dünya nüfusunun yüzde
20'sinin gelirinin, en yoksul yüzde 20'den 30 kat da-
ha fazla olmasına karşın zenginlerin geliri 1995 te
82 defa daha yükseğe tırmanmıştır.' 70'ten fazla ül-
kede kişi başına düşen gelir, yirmiyıl öncesinin da-
ha altındadır. Gezegen boyutunda insanlığın yansı,
yani üç milyar kişi, günde 400 bin Türk Lirası 'nın al-
tında bir parayla yaşamaktadır." Ramonet devam
ediyor: "Mal ve hizmetler misli görülmedik ölçüde
artmıştır. Ama bannacak çatısı, işi, yeteri kadaryi-
yeceği olmayanlann sayılan giderek artmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerdeyaşayan 4,5 milyar insan
içme suyundan yoksundur. Çocuklann beşte bin
yeteri kadarkalori ve protein alamamaktadır. Dün-
ya nüfusunun üçte birine eşit iki milyon kişi kansız-
lığın pençesindedir. Bu durum kaçınılmaz mıdır?
Asla değildir. Birieşmiş Milletler'e göre, dünyada ya-
şayan herkesin temelihtiyaçlara kavuşması için (be-
sin, içme suyu, eğitim, sağlık) dünyanın 225 en bü-
yük servetin toplam zenginliğinden sadece yüzde
4 'ünü almak yeteriidır. Dünya ölçüsünde sağlık ıfiŞ
beslenme ihtiyacının giderilmesi için 13 milyar do-
lar gerekmektedirBu rakam, Birteşik Devletler ve
Avrupa Biriiği'nde yaşayan nüfusun biryıllıkparfüm
harcamalanna eşittir. (...)" Örneğin beslenme hak-
kını ele alalım. Yiyecek yok değildir. Gıda maddele-
ri bu denli bol olmamıştır. O kadar ki eldeki gıdalar
6 milyariık nüfusun günlük 2.700 kalori almasına
yetecek durumdadır. Ancak gıda üretmekle iş bit-
memektedir. Ihtiyaç sahibi kitlelerin onlan satın alıp,
tüketebilmeleri gerekmektedir. Oysa böyle bir du-
rum yoktur. Her yıl otuz milyon insan açlıktan ölmek-
tedir. 800 milyon insan da az beslenmenin pençe-
sindedir.
Açlık konusunda çalışmalanyla tanınan 1998 eko-
nomi NobeHi profesörAmartyaSen "Toplumuniyi
yaşamasını gerçekleştirmek için pazara değil, dev-
lete daha büyük sorumluluk vermek gerekir" de-
mektedir. 1970'li yıllarda, bugün günde 1.500 mil-
yar dolara ulaşan ve son krizlerde önemli payı olan
sermaye dolaşımını vergilendirerek elde edilecek
fonla insanlığın kanayan yaralannı saımayı öneren
ve bu yöndeki savaşımını bugün de sürdüren bir
başka ekonomi Nobel'li profesörJames Fobin 1n şu
düşüncelerine de kulak verilmeli: "Pazarher koşul-
da en iyisini yapacaktır, pazann serbestleştirilmesi
engellenmediği süre her şey iyiye gidecektir fikriy-
le savaşılmalıdır. Bu yüzden, uluslararası finans ör-
gütlerinin zor durumdaki ülkelere, yardım koşulu
olarak finans pazariannı daha fazla oranda serbest-
leştirmelerini öne sürmelerine inanamıyorum. Çün-
kü sorun, bu ülkelerin pazariarını aşın ölçüde aç-
mış olmalanndan kaynaklanmaktadır."
Söz konusu olan, çoktandır, 'Tarihin Sonu' değil,
'Tarihin Sonu'nun sonudur.
YOK'ten özel
••
ogrencı uyansı
ANKARA (ANKA) -
Miryarlık ücretleri ile öğ-
renci bulmakta zorlanan
vakıfüniversitelerinin, üni-
versite sınavlannda başan-
sız olan öğrencilere de ka-
pılannı açtıklan belirlendi.
YÖK, üniversite sınavında
başanlı olmadığı halde
"özel öğrenci statüsüyle"
özel üniversitelere devam
eden öğrencilerin öğrenci-
liklerinin "kesmBkle" ka-
bul edilmeyeceğini bildir-
di.
YÖK Yürütme Kunılu,
yükseköğrenim program-
lanna kayıt hakkı bulun-
mayan öğrencilerin, bazı
üniversitelerce "özel öğ-
renci statüsü" ile kabul
edildiğini belirledi. Kurul,
yükseköğretim sisteminde
böyle bir statünün bulun-
madığını ve bu durumdaki
öğrencilerin yükseköğre-
tim öğrencisi kabul edilme-
yeceği uyansında bulundu.
Yükseköğretim program-
lanna öğrenci kabulünün
üniversiteye giriş sınavı so-
nuçlanna göre gerçekleşti-
rildiğini anımsatan kurul,
bu şartı taşımayan adayla-
ra yükseköğretim prog-
ramlanna kayıt hakkı veri-
lemeyeceğini belirtti. Bu
durumdaki öğrencilerin,
sonraki yıllarda üniversite
smavını başarmalan duru-
munda, özel öğrenci statü-
süyle aldıklan derslerden
de muaf tutulamayacağına
dikkat çeken kurulun kara-
n şöyle: "Yükseköğretim
programlannakayıthakla-
rı bulunma>anlann bazı
ünrversitelerce özel öğrenci
statüsüyle kabul ediklikle-
rine dair bilgfleri inceleyen
kurulumuzca, bilgilerini
arturmak amacıylaözelöğ-
rencistatüsünde>ü kseköğ-
retirn kurumlarma devam
edenlerin vükseköğretim
kunımu öğrencisi olarak
kabul edilnıekrinin mevcut
mevzuata göre kesinlikle
mümkün olmadığı, bu kişi-
lerden daha sonraki yıDar-
da \ükseköğrenim hakkı
elde edenlere özel öğrenci
statüsünde aldıklan ders-
lerle ilgili bir muafiyet ta-
oınma\acağı hususlaruun
yükseköğretnn kurumbuv
na duyunılmasoia karar
verfldL"
t .