19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ARALIK 1998 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Birleşmiş Milletler Kalkınma Dairesi Başkanı Başdanışmanı Dr. Uner Kırdar 'Uluslararası ilişkilere önem vermedik'Ç77AT/Ç Türkiye'nin, tkinci Dünya Savaşı sonrası dış politikasında sürekli bir T aşağı iniş gözleniyor. Oysa Atatürk Türkiyesi'nin dış politikasına bakıldığında çok ciddi başanlar gözleniyor. Birinci Dünya Savaşı'nda ittifak ülkelerine yenik düşen Türkiye'nin, Kurtuluş Savaşı sonrasında bunlarla nasıl iyi ilişkiler içine girdiği dikkatleri çekiyor. Özellikle Yunanistan'la sorunlar çözüldüğü gibi Atatürk ve Venizelos'un bir konfederasyon kurulması için görüştüklerinden söz ediliyor. 1932'de Türkiye, banşa yaptığı katİular nedeniyle başta Yunanistan ve îspanya tarafından Milletler Cemiyeti'ne katılmaya çağnlıyor. O dönemin Türkiyesi Milletler Cemiyeti'nin yıldız ülkelerinden birisi oluyor. Ama dönüp bugüne bakıldığında Türkiye bütün komşulanyla kavgalı, uluslararası forumlardan dışlanmak istenilen, insan haklan uluslararası hukukuna saygısız görünümde bir ülke. Türkiye, bu duruma düşmeyi hak etmedi. kuşkusuz. Ama vasatın altındaki, popülist, aşırı milliyetçilik sevdahsı birtakım politikacılar ve bürokratlar, Türkiye'yi bugünkü hak etmediği noktaya getirdi. Üzülerek bunlan yazarken sizlere, ülkemizin Atatürk döneminde uluslararası arenada ne kadar saygın, ama bugün bu saygınlığının önemli ölçüde yıpranmış olduğunu anlatan, BM Kalkınma Dairesi Başkanı Başdanışmanı Dr. Üner Kırdar'la yaptığımız söyleşiyi aktanyoruz. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Cumhuriyet'in 75. yıidönümünde, Atatürk Türkiyesi'nin izlediğidışpolitikayı na- sıl değerlendiriyorsunuz? - Atatürk'ün en üstün niteliklerinden biri, mu- hakkak ki insanlıga karşı duymuş olduğu sevgi ve bu yolda izlediği banşçı dış politikadır. Her şeyden önce şunu belirtmeliyiz: Atamız. çağının önüne geçerek uluslararası iş- birliği ve dayanışmanın daima en hararetli savu- nuculanndan biri olmuştur. Çızmis oldugu dış si- yasetin temeli olan "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesinin ve uluslararası dayanışmaya duyduğu inancın, kanımızca en güzel açıkJamalanndan binni, 1937 Mart ayında Ankara'yı ziyaret eden zamanm Romanya Dışişleri Bakanı Htulesku'ya söylediğı şu sözîerde bulabiliriz: "Dünyaıun fi- lan yerinde bir rahatsızlık varsa, bana ne, deme- meliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa. üpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla mesgul oünahyız— Beşeriyetin hepsüıi bir vücut ve her milleti bunun uzvu saymak lazımdır. Bir vücut parmağuı ucun- daki acıdan da müteessir olur." Atamız. bugün için çok önemli anlamlar tası- yan şu görüşleri de ifade ediyor: "İnsan, men- sup olduğu milletin variığını ve saadetini düşün- diiğü kadar, bütün rihan milletlerinin huzur ve refahını da düşünmefidir. Kendi milletinin mırt- luluğuna ne kadar kıynıet \eriyorsa. bütün dün- ya milletlcrinin saadetine hizmet etraeye de o ka- dar çalışmalıdır. Eğer devamlı sulh isteniyorsa in- san kültürk'rinin vuziyetlerini iyileştirecek miJ- letlerarası tedbirier ahnmabdır." Gerçek olan bir husus, çağdaşı devlet adamla- nndan hiçbirisinin, anılan insancıl görüş ve dü- şünceleri bu derecede etkili ve anlamlı birdüzey- de söyleyememi? olmalandır. Katıldığım uluslararası bir konferansta, Tu- nuslu genç bir diplomat bana şunlan söyledi: "Atatürk sadece Türkiye'nin değiL bütün Asya ve Afrika'nın önderidir. Bizlere bağunsızlık sa- vaşlarunızda olduğu kadar, ekonomik kalkınma savaşımızda da ışık tutmuştur." Çeşitli zamanlarda, çeşitli kimselerin aynı yönde duygulanna tanık olmamıza rağmen, bu genç meslektaşımın söyledikleri beni içten etki- ledi ve Atatürk Türkiyesi 'nin o zamanm Birleş- miş Milletlerörgütü olan Milletler Cemiyeti'nde izlediği politikayı araştırmaya yöneltti. Halen anılan örgürün yayınlan vearşivleri Ce- nevre'de, bugün Birleşmiş Milletler'e devredil- miş olan binada saklı bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi Direktörü'nün özel iz- niyle bu arşivleri inceleyebildim. \'e gördüm ki Atatürk Türkiyesi'nin Milletler Cemiyeti'ne ka- tılma biçimi ve bu örgütte izlemiş olduğu çok canlı politika gerçekten onur vericidir. • • • • Atatürk'ün dış siyasetinin, o zamanki Birleşmiş Milletler olan Milletler Cemiyeti için- de nasıl yankılandığını anlattr mısınız? - Atatürk Türkiyesi, O'nun mimarlığı ve ön- derliğiyle, 1923 ile 1938 yıllan arasında. banş- çı bir dış politikanın en yapıcı örneklerini ver- miştir. Cumhuriyet'in kuruluşuyla, Milletler Ce- miyeti'ne katılışımız yıllan, yani 1923 ile 1932 arasında. Türkiye öncelikle savaşmış olduğu tn- giltere, Fransa ve Yunanistan'laçekişmeli dış so- runlannı çözmüş ve bu devletlerle ıyi ilişkiler kurmayı başarmıştır. Örnek verir misiniz? - Örneğin Musul meselesinin 1926 yıhnda Türkiye ile Ingiltere arasında kesin bir biçimde çözülmesinden sonra iki ülke ilişkileri dostça bir düzeye girdi. Aynca Fransa'yla Suriye sının ko- nusu ve Osmanlı borçlan sorunu halledildi. 1930'da Yunanistan'la mübadiller sorununun çözümüyle iki komşu ülke arasındaki ilişkiler iyi niyetle verimli bir akış içine girdi. Aynı yıl Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakem. Ika- met, Ticaret ve Denizcilik anlaşmalan imzalan- dı. "BiriandKellogMisakı"nı imzalamak veSi- lahsızlanma Konferansı çalışmalannı yakından izlemekle Atatürk Türkiyesi uluslararası işbirli- ğine edimli olarak katıldı. Milletler Cemiyeti'ne katıldığı 1932 yılından Ata'nın ölümüne kadar geçen dönemde ise Türkiye, uluslararası dayanış- maya ve banşın korunmasına değerli katkılarda bulunmuş ve bu yolda yoğun diplomatik çalış- malar yapmıştır. • • • i TürkiyeMilletler Cemiyeti'ne nasılka- tddı? - 1 932 yılı başında Atatürk Türkiyesi, Millet- ler Cemiyeti'ne katılmaya karar verdi. Ancak Atatürk, bunun bizim başvurumuzla değil, örgü- rün çağnsıyla olmasını arzulamaktaydı. 15 Nisan 1932'de Dışişlen Bakanlığımızın Milletler Cemiyeti Şubesi Müdürü Aptülahat Beyi Milletler Cemiyeti Genel Sekreter Yardım- cısı Mr. Comert'i ziyaret ederek Türkiye'nin ör- güte katılış biçimi konusunda bir görüşme yap- tı; Türkiye'nin örgüt genel kurulunun özel çağ- nsını beklediğini bildirdi. Mr. Comert. Genel Sekreter Sir Eric Drum- mond'a görüşmeyi özel zabıtla ileterek katılma- nın özel çağnyla yapılması gerektiğini belirtti. Milletler Cemiyeti'nin gizli dosyalanndan edin- diğim belgelere göre Sir Eric Drummond soru- nu inceledi ve hukuksal biçim yönünden talepte bulunmarun daha doğru olacağına kendisinin de inandığına, ancak böyle bir işlem Türkiye'nin örgüte katılmasına engel olacaksa Atatürk Tür- kiyesi'nin örgüt bakımından önemi göz önünde bulundurularak kuru hukuk sorumluluklanndan esirgenilmesi gerektiğine işaret etti. Bunun ardından. I Temmuz 1932'de fspan- ya'nın Milletler Cemiyeti Temsilcisi Mr. de Ma- Dr. UNER KIRDAR tstanbul, 1933 doğumlu. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi 'nde, yüksekögrenimini 1. Ü. Hukuk Fakültesi 'nde tamamladı. Ingiltere 'de London School of Economics 'te ekonomi öğrenimi yaptı. 1956'da Dışişleri Bakanlığı 'na girdi. Uzmanlık alanı Birleşmiş Milletler'di. Beş yıl süreyle BM'nin Cenevre Ofısi 'nde Türkiye Daimi Delege Temsilciliği yaptı. 1972 de Ankara 'nın izniyle New York'takiBMSekretaryası 'nda çalışmaya başladı. BM Kalkınma Programı 'nın Konsey Direktörlüğü görevinde bulundu. 1972'de BM'nin Stockholm de düzenlediği ilk Dünya Çevre Konferansı 'nın mimarlığını yaptı. 1976'da Vancouver'deki ilk Habitat Konferansı 'nı hazırladı. 1996 'daki Habitat II Konferansı 'nın da koordinatörlüğünü yaptı. Şimdiki halde BM Kalkınma Dairesi Başkanı 'nın başdanışmanhğı görevini vürûtüvor. nısındayım. BM'de izlenen politikayla Atatürk politikası arasındaki farka gelince... Şunu üzüntüyle belirtmek isterim ki Atatürk Türkiyesi Milletler Cemiyeti'nde sadece kendi- ni ilgilendiren sorunlarla değil, insanhğın tüm so- runlanyla ilgilenmiştir. Ikinci Dünya Savaşf ndan sonra Türkiye'nin, BM'nin 46 kurucu üyesinden birisi olmasına kar- şın örgüt içinde iziediği politikaya bakıldığı za- man, çok taraflı diplomasiye ya da evrensel so- runlara maalesef ve kanımca yanlış olan bir po- litika sonucunda gereken önemi vermediğini gö- rüyoruz. BM'de önde gelen bu sonınlann çözü- münü arayan bir ülke olmak yerine Türkiye, da- ha çok bu sorunlar karşısında alınabilecek olan önlemlerin gözlemcisi ve seyircisi olarak davran- dı. Politik sorunlan ayırsak bile BM, bugün in- sanlığı etkileyen sosyal, kültürel, insan haklan, çevre, sağlık, ekonomik sorunlarla ilgileniyor. Bunlara baktığınızda Türkiye'nin de sorunlan olduklannı görüyorsunuz. Türkiye'nin 25 yıl içinde kendi başına, bu sorunlarla ilgili çözüm getirecek önerinin tek başına savunucusu oldu- ğunu pek görmedim, diyebilirim. BM, bildiğiniz gibi birmeclis. Bu meclise ka- rar tasanlan getiriliyor. Bu kuruluşun içinde de çeşitli kuruluşlar var. Atatürk Türkiyesi'nin Milletler Cemiyeti'nde oynadığı rolle kıyaslanırsa büyük bir farklılık görüldüğünü belirtmem gerekir. Öyle sanıyorum ki bunun nedeni de şu: Tüm geçmiş siyasi üderlerimiz çok taraflı uluslararası ilişkilere gereken önemi vermemiş- lerdir. İçinde bulunduğumuz bugünkü güçlükle- rin kaynağında bunu aramamız gerektiği kanısın- dayım. Türkiye, bu sonınlann üzerine, hem tarihine, hem de Atatürk Türkiyesi'nin başanlanna daya- narak gitmiş olsaydı. bugün bu çeşit sorunlarla karşı karşıya kalmazdık, diye düşünüyorum. BM'nin her yıl Genel Kurulu, Güvenlik Kon- seyi, Ekonomik Sosyal Konseyi (ECOSOC), Kalkınma Programı (UNDP) toplanır. Genel Ku- rul içinde altı komisyon vardır. Türkiye, yılda en az lOtoplantının birinin başkanlığına seçilebilir. Oysa Türkiye'nin, BM'ye 53 yıllık üyeliği için- de bunu 10'la çarpsanız çıkan rakam belli olur. Ben son 25 yılda BM'nin kurucu üyelerinden biri olarak ne Genel Kurul başkanlığına, ne Gü- venlik Konseyı'nin başkanlığına, ne de öbür or- ganlann başkanlıklanna seçildiğini ya da aday- lığını koyduğunu gördüm. Bunu da şu bakım- dan eleştiriyorum: Türkiye büyük bir ülke. Ulus- lararası insancıl sorunlara bundan sonra gereken ilgiyi göstermesı, dış politikamızın esas unsur- dariaga söz isteyerek Almanya, Arnavutluk, Avoıstralya, Avusturya, Bulgaristan, Çekoslovak- ya, Danimarka, Estonya, Finlandiya. Fransa. Hollanda, Guatemala, Ingiltere. Iran. Îspanya, Isveç, Isviçre, Italya, Japonya, Kolombiya, Kü- ba, Litvanya, Macaristan, Panama, Polonya, Ro- manya, Yeni Zelanda, Yugosla\"ya ve-Yunanistan adına, Milletler Cemiyeti'ne katılması için genel kurulun Türkiye'ye çağnda bulunmasıru öngö- ren karar tasansını sundu. Îspanya temsilcisi, Türkiye'nin Milletler Ce- miyeti'ne katıtmasıyla örgürün daha güçlenece- ğine inandıklannı. bu bakımdan konunun önce- likle bu dönem gündeme alınmasını arzuladık- lannı açıkladı. Milletler Cemiyeti arşivlerine göre bunun ardından söz alan Yunanistan Dışiş- leri Bakaru Mihalakopulos, Akdeniz'in üç genç cumhuriyeti olan Türkiye, Yunanistan ve Ispan- ya'nın Milletler Cemiyeti amaçlanna içten bağ- lılıklannı ve bu yoldaki ortak hizmetlerini belirt- ti. Mihalakopulos, eskiden dünyanın anlaşmaz- lık ve kargaşalık merkezi olarak tanınan bu böl- gesini, Türkiye'nin nasıl bir banş yuvası haline getirdiğini de anlattı. Daha sonra söz alan çeşit- li ülkelerin temsilcileri de Türkiye'nin örgüte ka- tüımını destekleyince genel kurul Türkiye'nin üyeliğe çağnlmasını oybirliğiyle kararlaştırdı ve karann duyurulmasıyla örgüt genel sekreterini göreviendirdi. Çağn Ankara'ya iletilip zamanın Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüşrü Aras'ın kabul mekrubu örgüte ulaştıktan sonra Türkiye, 1932 yılmda Milletler Cemiyeti'ne katıldı. Burada dikkat çekici nokta. Milletler Cemiye- ti'nin Atatürk Türkiyesi'ne verdiği önem ve onu Özel olarak üyeliğe davet etmesidir. Ama ne ya- zık ki o dönem "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilke- sini benimseyen ve izleyen Türkiye, bugün bü- tün komşulanyla kavgalı bir ülke durumunda. • • • • Siz, BM 'de 2Syddır üst düzey görevler- de bulunmuş bir diplomatstnız. Cumhuriyet'in 75. yıidönümünde Atatürk Türkiyesi'nin izledi- ği dış politikayla bugün izlenen dış politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz? - Daha önce belirttiğim hususlar nedeniyle Atatürk Türkiyesi'nin Milletler Cemiyeti'nde nasıl erkin bir politika izlediği ve bu etkin poli- tika sonucunda da nereye geldiğini gördük. Savaştan çıkmış Atatürk Türkiyesi'nin kom- şulanyla nasıl dostça ilişkiler içine girdiğini bi- liyoruz. Bugün komşulanmızla ilişkilerimize baktığımız zaman ise ne durumda olduğumuzun değerlendirmesini ben size bırakıyorum. Ne ya- zık ki bugün, bir-ikisi dışında tüm komşulan- tnızla ilişkilerimiz o kadar verimli sayılmaz, ka- lanndan birisi olması gerekir. Bakın, bu sorunlar bizim dışımızda, demek doğru bir yaklaşım değil. Bu sorunlar Türki- ye'nin sorunlan değil, bizden uzak, diye düşü- nülüyorsa, bu yanlış. Küreselleşen dünyada, komşunun bahçesinde olan her kötü şeyin ken- di bahçemize de sıçradığını görüyoruz. Bu ba- kımdan, bu sorurjann izleyicisi değil, çözümün- de öncü olan bir Türkiye'yi görmek, 75. yıldö- nümünü kutladığımız Cumhuriyetimizin onurlu bir vatandaşı olarak dileğimdir. • • • • Biraz önce, Türkiye'nin, Cumhuri- yet'in kuruluş yülartnda, yurtta sulh cihanda sulh, siyaseti izlediğini, ancak bugün bütün komşulanyla kavgalı bir ülke durumunda oldu- ğunu söylediniz. Sizce bu durumun nedeni ne- dir? -Bugün Türkiye'nin konumuna baktığımız za- man, bir-ikisi dışında tüm komşulanyla engelle- ri var. Yunanistan'la çeşitli sorunlanmız bulu- nuyor. AB'ye aynı anda başvurduğumuz halde Yunanistan tam üye oldu. Ama Türkiye AB üye- lif ini bugüne kadar gerçekleştiremedı. Yunanis- tan'ın Türkiye'nin üyeliğine karşı olumsuzbirrol oynadığı herkes tarafından biliniyor. Oysa Bi- rinci Dünya Savaşı sonunda çok ciddi savaştığı- mız Yunanistan'la kısa bir süreçte çok dostça ilişkiler kurulmuştu. Hatta Atatürk'le Venize- los'un bir konfederasyon kurulması için görüş- meler yaptıklan da söylenir. Daha önce de söy- lediğim gibi Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girmesini öneren başlıca iki üye vardır. Bunlar îspanya ve Yunanistan'dır. O zamanki Yunanis- tan Dışişleri Bakanı Mihalakopulos, Türkiye'nin üyeliğini Milletler Cemiyeti genel kuruluna gö- türdü. Bunu da yinelemek istiyorum. Gönül ister ki o gün yarattığımız dostça iliş- kiler bugün de gerçekleşsin; komşumuz Yunanis- tan, Milletler Cemiyeti'nde Türkiye için söyle- digı sözleri bugün AB'de söylesin, aynı konum oraya da getirilebiisin. • • • • BM'nin İnsan Haklan Evrensel Bil- dirgesi'nin kutlandığışugünlerde Türkiye'nin insan haklan karnesini nasıl değerlendiriyorsu- nuz? - Daha önce da söylediğim gibi Türkiye'nin BM'de insanla ilgili sorunlara yeterince eğilme- diği kanısındayım. Bunun bir örneğini ne yazık ki insan haklannda da görüyoruz. BM'nin kurulmasının başlıca amacı, 2. Dün- ya Savaşf ndan çıkan ülkelerde demokratik sis- temler gerçekleştirmek ve 2. Dünya Savaşf nda faşistler ve Nazilerin insan haklan ihlallerine karşı insan haklannm çok ciddi biçimde korun- ması ve güvenceye alınmasıydı. Nitekim BM'nin üçüncü genel kurulunda fn- san Haklan Evrensel Bildirgesi kabul edildi. BM'de insan haklannın uluslararası temeli böy- lece atıldı. Bu, esas olarak üç belgeye dayanıyor. • I M H Bu belgeler hangileri? -Birincisi, sözünü ettiğim İnsan Haklan Evren- sel Bildirgesi. Öbür ikisi ise on yıl müzakereden sonra hayata geçen Insanın Siyasal ve Medeni Haklan Antlaşması ile Insanın Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklan Antlaşması. Bu üç belge bu- gün dünya yüzünde yürürlükte olan insan huku- kunun temellerini ve sınırlannı çizmektedir. Tür- kiye bildirgeyi öbür ülkeler gibi kabul etti. Ama i- ki antlaşmayı bugüne kadar ne imzaladı, ne de onayladı. Oysa 150'ye yakm ülke bu iki antlaşma- nın imzalayıcısı ve onaylayıcısı. Bu ülkeleraçısın- dan Türkiye, bunun parçası bir ülke olarak görül- müyor. Bu antlaşmalan izleyen yıllarda da 60'a yakın başka antlaşmalar imzalandı. Örneğin Ka- dm Haklan, Çocuk Haklan, Mülteciler, Dış Ülke- lerde Çal.ışan Yabancı Işçilerin Haklan, Irk Ayn- mıyla Mücadele antlaşmalan gibi... Türkiye bun- lann büyük bir bölümüne de taraf değil. Türki- ye'nin bunu bilinçli mi, yoksa bilinçsiz mi yaptı- ğını bilmiyorum. Bu konunun Türk kamuoyunda tartışılması gerektiğine inanıyorum. Bu antlaş- malann başındakı maddeler hep insanlara kendi kaderlerini tayin hakkını (self-determinarion) ge- tiriyor. Bizde ise insanın kendi kaderini tayin hak- kının bu şekilde yorumlanması yanlış. tnsanın kendi kaderini tayin hakkına sahip olması, birtop- lumun yasadığı ülkeden kopması hakkına sahip ol- duğu anlamına kesinlikle gelmez. AB'nin Türki- ye'nin üyelik başvurusuna bunca yıldır sıcak bak- mamasının nedeni, insan haklan hukuku konu- sunda iyi bir izlenim vermemesindendir. Her şey- den önce Türkiye'yi, uluslararası insan haklan hu- kukunun bir parçası haline getirmek gerektiğini düşünüyorum. ' Diyelim ki Türkiye insan haklannın temelini oluşturan bu antlaşmalan imzaladı. Sizce Türkiye bunlan uygulama aşamasında nasıl davranır? - Bir antlaşmayı kabul etmek, onu gereğince uy- guladığınız anlamına gelmez. Bu bir kültür mese- lesidir. Kanımca Türkiye'de bu kültür, başka ülke- lere kıyasla çok daha gelişmiştir. Çünkü toprakla- nmızın üzerinde 600 yıldan fazla bir süre 40'tan fazla etnik grup bir arada yaşadı. Türk toplumu hoşgörü üzerine kurulmuşfur. Cumhuriyet'i kurdu- ğumuz dönemde de biz bunu başardık. Bence in- san haklannın önemli bir parçası kadın haklan. Ya- ni kadının erkekle siyasal, ekonomik, sosyal, kül- türel açıdan eşitliği. Oysa Türkiye'de 48 yıllık çok partili yaşamımızdanbugüne kadar kadınlara seçil- me açısından verdiğimiz önemin matematiksel ve- rilerine bakalım. Bugün 550 milletvekılinden sade- ce 18'i kadın. Gönül ister ki bugün Türkiye'nin ge- leceğini belirleyecek tüm siyasi partilerin başkan- lan kadına saygı gösterip bir çıta koysun: hiç olmaz- sa önümüzdeki seçimlerde adaylann yüzde 25 'i ka- dınlardan seçilsin. Kadmlanmız her alanda başarüı da bir tek siyasette mi başansız? İnsan haklannın tanımı geniş. Burada milli ge- lir dağılımına bakalım. Bu konuda Türkiye ba- şansız. msanın ekonomik haklannm başında mil- li gelirden hakçayararlanmak geliyor. Türkiye'de bugün her bebek 600 milyon lira borçla doğuyor. Bugünkü enflasyon oranınabaktığınızda bu rnik- tann gelecek yıl 1 milyar liraya çıkacağını gö- rürsünüz. Biz çocukJanmızın geleceğinden çal- dınyoruz. Biz kendi insanımıza saygılı olarak bu hukukun bir parçası haline gelmeliyiz. İLAN TC YUNAK KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1990/242 Esas Mahkememizde görülmekte olan davacı Mustafa Güner vekili Av. Aydın Tazegül ile davalılar Hazine, Odabaşı Köyü Muhtarlığı ve müdahil davalı Mehmet Ertürk ile dahili davalılar Dudu Yıldınm ve arkadaşlan aleyhine açılan "Tesbitin Iptali ve TesciT' davasına esas olmak üzere; Dahili davalı Şevket Niyazi Dölcü'nün tüm aramalara rağmen tebligata yarar açık adresi tespit edilemediğinden görevsızlik karan ve dahili dava dilekçesi tebliğ edi- lememiştir. Bu nedenle dahili davalı Şevket Niyazi Dölcü'ye görevsizlik karan, da- hili dava dilekçesi ve duruşma gününün kendisine ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla; Dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere iş bu ilanın yayınlanma- sından itibaren 7 gün sonra dahili davalı Şevket Niyazi Dölcü'ye tebliğ edilmiş sa- yılacağı ve 08.01.1999 günü saat 09.10'da durusmaya gelmediği veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği takdirde davanm yokluğunda ve hüküm kurulacağı hu- suslan ilanen tebliğ olunur. 23.11.1998. Basm: 62278 DEVREK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: ] 997/617 Davacı Devrek Çorak köyünden Hasan Kocaman ta- rafindan davalı Devrek Karacaören köyünden Şaban ile Fatma'dan olma 1953 doğumlu Durcan Kocaman aley- hine açılan nafakanın ıptali davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında davalının tüm arama- lara rağmen adresi tespit edilemediğinden dava dilekçe- si kendisine tebliğ edılememeştir. Bu kez davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün basın ilan yoluyla tebli- ğine karar verilmiş olmakla; Davalının mahkememizde yapılacak olan 15.12.1998 günü saat 9'da mahkememiz- de hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil et- tirmesı gerekmektedir, aksı takdirde yargılamanın yok- luğunda yapılarak hüküm verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğı yerine kaim olmak üzere ilanen duyurulur. Basın: 52750 TC GAZİANTEP ASLtYE 2. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DUYURU Da\"acı Hasan Özdelı tarafından davalı Yusuf Bilal Özdeli aleyhine mahkememize açılan Iştirak halinde- ki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi davası- nın yapılan yargılaması sonunda: Mahkememizce 14.10.1998 ta/ihinde 1998/88 Esas, 1998/698 No. ile Gaziantep ili Şahinbey ilçesi Kepenek Mahallesi 528 ada, 41 parsel no.lu olan ve Hasan Özdeli ile Yusuf Özdeli adlanna kayıtlı taşın- mazın iştirak halindeki mülkiyetinin müşterek mûl- kiyete dönüştürülmesine karar verilmiştir. Keyfiyet davalı Yusuf Bilal Özdeli'ye karar tebliği yerine kaim olmak üzere duyurulur. Basın: 54459 İLAN T.C. SÖKT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1998/7 Müt. Davacı Emin Yolbaş tarafından davalılar Omer Tekin vs. aleyhlerine açılan tespite itiraz davasuıın Siirt Ka- dastro Mahkemesi'nde yapılan yargılamalarında davacı Emin Yolbaş'ın 9.12.1997 tarihli dilekçesi ile hâkimi red talebinde bulunduğu, hâkimı red dilekçesinin dahi- li davahlara tebliği netıcesinde dahili davalilardan Bed- ri Kurt'un adresinin tespit edilemedığı ve gazete yolu ile ilan edildıği anlaşılmakla; Mahkememizce verilen 9.10.1998 tarih ve 1998/7 Müt. sayılı red karan, adresi belli olmayan dahili dava- lilardan Sadık oğlu 1941 d.lu Bedri Kurt'a tebliğ yerine geçmek üzere ilan olunur. Basın: 50819
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle