13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 1997 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI îsveç'te Yaşar Kemarie bir gün"Monasmanien 95" ls\eçli yazarve belgesel filmci Kenne Fant'ın bir karabasan öyküsünün adı. 1974'te yazmış. Bir hayal ülkesinin adı Monasmanien; iki Yunanca sözcükten ûretmiş. Bu ülkede tek bir görüş geçerliymiş: "İdeoloji yasası"yla saptanan görüş. Başkasına yer yokmuş. Filmi ödül kazanınca eline geçen parayı, bir vakıf kurmaya yatırmış. Adı "Kenne Fınt Özgûr Söz Vakfi." tki yılda bir ödül veriyor bu vakıf. Daha önce alanlar arasında, Güney Afrikah yazar Andre Brink ve onun Bangladeşîi meslektaşı Tcsiiıne Nesrin de var. Bu yılınkini, biliyorsunuz. sevgili Yaşar Kemal aldı. Ödül miktan pek önemli değil; 30 bin kron, yanı yaklaşık yanm milyar lira. Ama anlamı büyük. Çünkü. 30 bin öğrencisiyle. Isveç'in Lund'la bırlikte ikı büyük öğrenci kentinden biri olan Uppsala'dakı ünıversıtenın Göteborg Yurdu'nda kalan 800 öğrencisi adaylan saptıyor ve jüriye öneride bulunuyor. Üniversiteli gençler, bu kez Yaşar Kemal'i önermişlerdi. O da Uppsala'dakı basın toplantısında bu ödülün. "gençler tarafindan verildiği için yaşamının en büyük ödülü olduğunu" söyledi. Koşup gelen 5-6 yaşlanndaki bir kız çocuğunu gözleri dolarak öptükten sonra "Deride bir ödül de ilkokui çocuklanndan alırsam. belki o ödül buntı geçebilir" dedı. Basın toplantısına ilgi büyüktü; ardından, üniversitenin görkemli binasındakı konuşmaya da. Tarihi binanın ginşinde şöyle yazıyordu: "Ozgür düşünce büyüktür, ama doğru düşünce daha büyüktür." Kürt yazar Mehmet L zun. soyadı gibi uzun konuşmasında yazanmızın sanatını tanıttı. yorumladı. Ardından Yaşar Kemal. çalışkan ve yorulmak bılmeyen çevirmeni Cbire KausteU'le birlikte kürsüye geldi. Önce STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN konuşma yapmayacağını. sorulara yanıt verecegini söyledi, ama "Küçük bir giriş yapayım* dedikten sonra 45 dakika konuştu. Ağzından bal aktı, hiç kuşkusuz. Dostoyevski'yı karamsar olarak yorumlayanlara kızdı ve taklitçilerini "çaganozlara" benzetti. Claire'e, "Çağanoz ne. biHyor musun? Küçük yengeç vavrulan" diye ıpucu vererek. Çocuk edebiyatı kavTamını budalalık olarak tanımladı ve yetişkinler için yazılan kıtaplarla olsa olsa arasında bir "dozfarkı" olduğunu söyledi. Astrid LJndgren'ın ülkesınde bu saptaması. salonu dolduran en az 200 tsveçli tarafindan ilgiyle karşılandı.Bir Kürt dınleyicinın. "Siz Kürtsünüz. neden Türk yazan olarak tanımlanmanıza karşı çıkmryorsunuz' 1 şeklindeki sorusuna öfkelendi. Çeşitli yazarlardan örnekler vererek bir yazann, kullandığı dilin yazan olduğunu anlattı. Bir başka soruya da -(Kûrt sorunuvla neden son 4 yıldır ilgileniyorsunuz?)-, "Ben daha 1951 'de, Cumhuriyet'te çauşırken röportajlanmla bu konuya egümiştim. ondan beri de sürdürüyorum tavrunı" şeklinde yanıt verdi. Basın toplantısında söyledıği bir şeyi de yineledı: "Türkrve'de demokrasiye giden yol Kürt meselesinden geçer." Ardından, bu soruna yurdumuzda bir - bir buçuk yıl ıçinde banşçıl bir çözüm bulunacağını umduğunu da ekledi. Uppsalalı öğrenciler, yazanmızı akşam yemeğınde ağırlamak için güçlenni birleştirmişlerdi. Vakıf başkanından. Kenne Fant'tan ve bu satırlann da yazanndan başka herkes gençtı -bu arada, Cüneş ve Barbro Karabuda çiftinı de genç sayıyorum-. Yazanmız, aynı akşam bir Türk televizyon kanalında katıldığı bir stüdyo tartışmasmın yayımlanacağını öğrenince değişti. Çanak anteni olan ve bizim yayınlan alabilen bırinin evine, daha sıcak yemek gelmeden kalkıp Uzun'la birlikte gitti. Evsahiplennın düş kınklığı, gençlenn gözlerindeki şaşkınhk anlatıhr gıbi değildi. Ödüle adını veren ve yazanmızın yaşıtı olan Kenne Fant da bir süre sonra gıttı. Yemek. başladığı neşeden uzak bir havada birti. Üç saat sonra, herkes içenki odada kahvesıni içmişken döndü, ama sanınm biraz durgundu bugünü bu akşamı en az 6 aydır tasarlamış olan gençler. Güzel. çok güzel başlayan gün. böyle bitmemelıydi... Zulu Kralı, krallıktan kovuldu mu? JOHANNESBURC I-dS&?, AYSUN ÖNEN Ocak 1997"de yeni anayasanın kabulüne kadar Güney Afrika'da 1913 Toprak Kanunu geçerliydı. Kanun, ırkçı beyaz azınlık hükümetinin o günkü koşullara uyarladığı bir tür feodal model olarak tanımlanabilir. Devlet, ülkenin bütün topraklanna sahiptir. Ülke toprakJannın % 13'ünü. egemenliği altmda yaşatmak zorunda olduğu on bir kabilenın liderlen arasında paylaştınr. Kabile liderlerine şeflık rütbesi venr. Aslında şefler de sorumluluklanna verilen topraklann sahibi değildirler. Topraklar, onlara, devlet tarafindan "emanet" edilrruştir o kadar Her feodal modelin asker kanncalan olan serfler ise, ülke nüfusunun % 87'sini oluşturan Afrika yerlileridir. Mal edinme naklan kesınlikle yoktur. Kendi kabilelerine aynlan topraklan terk etme haklan da yoktur. Basit bir hesap yapacak olursak, bu "aküh" modelin. nüfusun % 87'sıni. ülke topraklannın % 13'ünebaşanyla tıkıştırdığını görüruz. Bu başannın arkasındaki kanun, tekrar ediyorum. bu yılm ocak ayına kadar geçerliydı. Şeflik, geleneksel kabile liderlerine uçsuz bucaksız bir yetki alanı sağlıyordu. Her şef, serflerinden dilediği miktarda vergi alıyor; serfler boş yere para cezasına çarptinlıyordu. Kendi kabile topraklanndan başka yerde yaşamasma izin verilmeyen halk, o topraklarda yaşamak için şefe kira ödemek zorundaydı. Hükümete göre şefler, kabilelen kontrol altında tutan bir tür devlet memuruydu ve cömert bir maaşı hak edıyorlardı. Yeni anayasaya göre bir kabile tarafindan iskân edilen topraklar, şeflerin sorumluluğundan alınacak ve devlet tapuyu kabile üyeleri arasında (kadınlar dahıl) paylaştıracak. Devlet, sonunda, kabileyle toprağının arasından çıkıyor. Doğal olarak, kabile şefliğı, gücünü dayandırdığı toprak haklannı yitirince, kendi kendini yok edecek bir kurum Beraberinde, kendine sırtını dayamış başkalannı da götürebilir. Örneğin, Zuk Kralı Goodvvill Zwetithini*nin en önemli rollerinden bıri Zulular'ın parlamentodakı temsılcisı Inkatha Özgürlük Partisi'nı desteklemek. Sözü kanun sayılan Kral Goodwill, Kvvazulu Natal Bölgesi'nin oy dağılımını tek başına etkileyebilir. Inkatha Özgürlük Partisı'nin ekonomik ve politik gücü Zulu Kralf ndan geliyor. Kralı devletın maaş listesinden çıkaran yeni anayasanın IOP'ne vurduğu darbe, iktidar partısı Afrika Millı Cephesi'yle aralannda, Zulu oylan için çetin bir mücadeleye yol açacak. "Devlet memuı-iugu"ndan atılan Zulu Kralı, yeni kazanç yollan anyor. Zulu Kraliyet Sarayı ve bahçesi, Disneyland boyutlannda bir eğlence parkına dönüştürülecek. Zulu tarihinde uzman bir eğitim merkezi. parka dahil edUecek. Eğer projeler gerçekleşirse. Güney Afrika'nm tek kraliyet ailesi, ekonomik bağımsızlığını ilan etmiş olacak. Diğer kabile şefleriyse, yolun sonuna gelmiş görünüyor. Soğuk suya girmenin sağiık vcrdiğine inanan Ruslar, kışay- lanndapİajlarahücumetmektenvazgeçmiyor.StPetersburg- lu bu adam da, hastahklara karşı direnç kazanmak için buzlu Neva ırmağına dalmaktan çekinmiyor. İstanbul'la selamlaşırken Moskova'yı özlemekŞu Moskova-tstanbul hattı benı sersemletiyor. Uçak ister Rus, ıster Türk malı olsun, Rusya atmosferi uzun süre devam ediyor. TC'ye ait sayılabilecek bulutlann, kanatlan kuşatması bile pek fark etmiyor. Marmara denizıne doğru uçağın Türk yolculannın seslen ve gülüşleri daha bir gürleşiyor. Anlıyorsun ki, yakında "yerüter" ve "yabanaİar" yer değiştirecek. Havaalanındaki ilk Türkler, valizlerle ve temizlıkle uğraşırken bazı Rus yolculara utangaçlık ve utanmazlık kanşımı o tanıdık ilgiyle bakıyorlar. Daha sonra karşımıza çıkan, daha doğrusu karşısına çıktığımız polis, burasının neresi olduğunu anlamakta yavaş kalanlara durumu daha iyi açıklıyor. Sonra taksı serüveni başlıyor. "Abi, Bakırköy gibi yakuı bir mesafe için buradan taksiye binilir mi? İki saattir sradayız; doğru dürüst bir müşteri alahm da çocuklann nafakasını çıkaralım diye. AUah Allaaah!" Böylece "hoşgeldin nrçasını" yemiş oluyoruz. Adam "Seni başka arabaya bindireyim abi!" numarasının tutmadığını görünce sinir krizlen geçıriyor; gereksiz hız yapıyor: sana vuramadığı yumruğu kornanın tepesine indiriyor. Ve sağa sola küfürler, "keyfe özd" teyp ve radyo yayınlan, bıraz sakinleşince başlattığı sözümona sohbetin ilk notalan. Her şeyiyle şu mesajı veriyor- "Bak. bu araba benim ve sen de parasını ödediğin yol boyunca benim sığınrı misafirimsin!" Aklıma zaman zaman eleştırdiğim Moskova taksicilen geliyor: onlan öpüp de başıma koymaya hazınm şimdi. Gazetedekilerin bir kısmı, selamlannın içine "Yine niye gekfin" gibisinden bir şeyler eklıyor; kimileri de "Daha ne kadar buradasın'.'.Ohalde bir ara oturup MOSKOVA HAKAN AKSAY gevezelik ederiz" derken bunun gerçekleşmeyeceğini şimdiden belli ediyor. Ve hep o koskoca soru:"Rusya nasd?" Havasını suyunu mu anlatırsın. sosyal yaşamını mı, politikasını mı, mimarisini mi, ya da tarihi özelliklennı mi; sen seç. Sorulardan bunalınca yapılacak en iyi şey, soru sorma hajtkını ele geçirmek. Sen Türkiye'yi soruyorsun. Sonradan bâktığın gazetelerin ilk sayfalan. aldığın cevaplan pekişririyor: Memleketin gündeminde "gündemcikler" dolaşıyor. Yayınlarda politikacılann incir çekirdeğıni doldurmayan ağız dalaşı. yangınlar ve trafik kazalan; kankoca kavgalan ve kıskançlık cinayetleri; ansiklopedik köşe yazarlannın sonu "- dir*' ve "-dır" ile biten kutsal yojumlan. Ve her seyin merkezinde "biz." Örneğin. Rusya'da genel grev varsa. adam onu önemsemek için de Türk, olmazsa Türlti, hiç olmazsa Müslüman anyor: bulamazsa gündemi böyle yabancı düze> lerte rahatsız etmiyor. Demek ki ben, Rusya'da son zamanlarda politik gündemin son derece sıkıcılaştığını düşünürken biraz acele etmişim. Rusya Duması'ndaki bazı milletvekilleri, TBMM'de fazla zorlanmaz; ama çoğunluk >eteri kadar dene>im ve pişkinlik krvamına gelemediği için küme düşer. Bazı polemik yöntemlerini ise hepsi yadırgar: "Şerefsiz!'" _"Yaptna>an şerefsizdir!" Bir ucunun. yeterince tadılmamış cinselliğe dayandığı izlenımıni uyandıran "şeref hağımlılıgı*' vazgeçilmez bir tutku olmuş burada. Adam kadeh kaldınrken bıle yanındakınin onurunu diline doluyor: "Şerefine!_" Dılımızin de maaşallahı var! Şu sıralarda teda\ülde olan tebrik kartlannın yansında "içtenlikle kutlanm" anlatımı var. Ne >azık! Içtenliğimizi bile ancak "içten" sözcüğünün yardımıyla ıfade edebiliyoruz. Güven bunaiımından muzdanp bir halk olarak. ıkıde bir 'S'aüahi". "sabjden", "gerçekten" dıyoruz Bazı polıtıkacı müsvetteleri gibi "açıkça söylüyorum", "açık konuşuyorum" gıbı fuzuli laflarla bizi dınleyenlerin zamanını ve enerjısıni küstahça gaspediyoruz. İLAN T.C. ÇAYBAŞIKADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1994/75 Davacı Cnye Orman Işletmesi Müdürlüğü tarafindan davalı Halil Çamyar mirasçısı Ay- şe Çamyar hakkında kadastro tespitıne itıraza konu Ilküvez Koztepe Mahallesi 217 ada 40 parselin kadastro tespıtinin davalı adına tespit gördüğü. bu taşınmazın 6831 SK 1 'm- cı maddesinden sayılan yerlerden olduğu ve 4785 SK ile devletleştirilen ormanlardan bu- lunması iddıası ile davalı adına yapılan tespitm ıptaline karar venbnesinı. orman niteli- ği ile Hazine adına tespit ve tescılıni talep ve dava etmıştir. Davaya konu parselin kadastro tutanağının celbınde ise ölü Halil Çamyar adına yapıl- dığı görülmüştür. Tespit malıklerınden 1335 d.lu Halil Çamyar'uı ölümü ile mirasçılannın davaya dahi- line karar verilmesi gerektiği; Yapılan tüm aramalara rağmen tespit maliki ölü Halil Çamyaı mirasçısı Ayşe Çam- yar'ın adresı bulunamadığı gibi ilanen tebligat yapılmasuıa karar venlmiştir. Ölü Halil Çamyar Ordu ıli Çaybaşı ilçesı Köklük köyünden 1335 d.lu Ayşe Çamyar'ın yukanda dava konusu olan parselin dahili davalı olarak 11.6.1997 günü saat 09.30'da vekil- le temsil ettırmemesı aynca duruşmaya gelmediği takdirde dahili davalı edilmiş sayılıp yargılamaya yokluğunda devam edileceği hususu tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 2.4.1997. Basın: 16084 . İLAN T.C. AKDAĞMADENİ ASÜYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 1994'290Es. Davacı Akdağmadeni Orman tşletme Müdürlüğü temsilcisi Bilal Kaya, davalılar Ak- dağmadeni Mal Müdürlüğü vekili Av. Mehmet Tuyun, davalı Musa Doğan ve dahili da- valılar Münevver Bora (Çıvelek) ve diğerlen aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasın- da mahkememizce verilen ara karan uyannca, Öldüğü anlaşılan Abbas Bora mirasçılanna dahili dava dilekçesinin tebliğ edildiği, ad- resleri tespit edilemeyen dahili davalılar Nacıye Gürses (Akdenız) mirasçılan Ahmet, Rem- ziye ve Fikriye ile yıne ölen Nerimen Bora (Çengiz) mirasçılan Abduliah, Özlem, Mem- duh ve Özgül Çengiz ile Hacı Emm Akdenız, Bılal kızı Selvınaz Akdeniz, Havva, Çe- nan. Ruhan Bora ile Mustafa kızı Hülya Bora ve Selma Bora'ya Nihat ve Özgül Baştürk'e çıkanlan teblıgatlann ıade edildiği, zabıtaca yapılan tüm araştırmalara rağmen adresleri- nin belirlenemedığinden, mahkememizce yapılacak olan 13.5.1997 gunlü duruşmada sa- at 09.00'da adı geçen dahili davalılann mahkememız duruşma salonunda hazır bulunmalan veya kendılennı bir vekılle temsil ettırmelen. aksı takdirde yokluklannda yargılama yapılarak davanın sonuçlandınlacağı hususu HLMK'nın 337. ve müteakip maddelen gereğince ilan olunur. Basın: 15855 İLAN T.C. ANTALYA 6. AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1996/195. Davacı Hazine vekili tarafindan aşağıda isimleri ya- zıh davalılar hakkında açılan Antalya Merkez Güze- loba Köyii 7787 ada 1. parselin davalılar adına olan tapusunun iptali ve Hazine adına tesciline karar veril- mesini ister işbu dava dilekçesi, davalılann adresine tebliği verilmiş olup adresleri tespit edilemediği gibi, yaptınlan zabıta araştıımasında da adresleri tespit edi- îemediğinden ilanen tebliğine karar venlmiş olmakla; davahlara dava dilekçesinin tebliğine kaim olmak üze- re. îsimleri yazılı davalılann. duruşmanın bırakıldığı 16.6.1997 günü saat 09.25 'teki duruşmaya bizzat gel- meleri veya kendilerini bir vekille temsil ettiımeleri, ettinnedikleri takdirde yargılamaya yokluklannda ka- rar verileceği (HUMK'nin 213. ve 337. mad.) hususu ilanen tebliğ olunur. Davalılar - Şadi Zelveci, Fatma Mükerrem Güven, Seniha Polattaş, Sevil Gürdaban, Mustafa Kemal Ser- dar, Mustafa Güneş, Arif Ülker, Türkan Müezzinoğ- lu, M. Ali Akca, tbrahim Erten. Y. Fikret Kuşcu, Ren- da Çırcı, Baha Cırcı, M. Akıf Çelebi, Mehmet Topal, İsmet Ahlatcı, Celal Nalbant, Selahattın Büyükkaç. Mit- hat Balak, Mustafa Ahlatcı, Abdullah Sucu, Macit Bayrak, Abdulrezzak Duran, M. Suat Döker, Nesime Küçükdoğan, Ismail Tığlı, Adil Öz, Hüseyin Soytemiz, Haşim JCırlı, Ali Şimşek, Nurettin Başaran, Hüseyin Şamlı, Şengül Oıtian, H. Faruk Arlı, !nci Kayılı, Meh- met Ürküt, Mehmet Bacaksız, Naime Şendil, Şenel Kı- ran, Vildan Demirbilek, Şaban Yetkin, Birsen Hamit- li, Yaşar Mumyakmaz, M. Levent Seydim, Cahide Barkcı, A. Rıza Dizdar, Ö. Yılmaz Dirik, Mehmet Kı- rancı, Kazım Canoğlu, M. Ali Çetinöz, Ibrahim Eroğ- lu, Sevim Bostan, M. Rahi San, Avnı Baykın, Ali Öz- kan, Sündüz Tunalı, Abdullah Arslan. Orhan Budaköz, Elvan Budaköz, Y. Sezayi Turan, Ahmet Aykoç, Uğur Barlık, M. Zeki Güven, Sevilay Orhan, Tuna Peker, Gü- ler Güzey, Kadir Özoğlu. 2.4.1997 Basın: 15566 SEYDİŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1996 395 Davacılar Hasan Gebik. Hüseyin Gebık. Emıne Yük- sekkaya. Gülşen Kutlu tarafindan mahkememıze açılan gaıplık davasmın yapılan açık yargılaması sırasında ve- rilen karar gereğince; Hakkında gaıplik karan verilmesi ıstenılen Ayşe lpek 30 yıl kadar evvel kaybohnuş ve bu- güne kadar kendisinden bir haber alınamamış, bütün ara- malara rağmen de bulunamamış olduğundan: Konya ıli Seydişehır ılçesi Aşağıkaraören Köyü Çilt: 012/01, Say- fa:40. Kütük:9"danüfusakayıtlı Musa kızı 1325doğum- lu Ayşe lpek'ı tanıyan bılen ve görenlenn 3 ay ıçinde mah- kememıze başvurmalan ve bilgı vermelen ilanen tebliğ olunur. Basın: 15608 ZİLE KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 1993-10 Esas 1996/24 Karar Davacı Zile ılçesi Binbaşıoğlu Köyü nüfusuna kayıtlı tsmail Mutlu ve arkadaşlan tarafindan. davalılar aleyhi- ne açılan kadastro tespitinin iptali davasının mahkeme- mizde yapılan açık yargılaması sonunda: Davacılar Ismaıl Mutlu ve arkadaşlannın açtığı Zile ıl- çesi Binbaşıoğlu köyü Çorak mev kıındeki 187 parsele yö- nelık davanın reddine, aynı mevkıdekı 186 parsele yöne- lik davanın ise davacı İsmail Mutlu ve arkadaşlan adına tesciline mahkememızın 4.9.1996 tarih, 1993' 10 esas. 1996/24 karar sayısı ile karar venlmiş olup. verilen ka- rar, davalı Yusuf Aydın tarafindan temyız edilerek Yargı- tay 17. Hukuk Dairesi'nın 24.2.1997 tarih 1997-165 esas. 1996'805 karar sayılı ilamı ile bozulmuş olup, bozma ila- mı taraflardan Zile Binbaşıoğlu Köyü nüfusuna kayıtlı 11- yas Solakçı, Bektaş Solakçı. Ibrahim Ablak, Yeter Mey- dan. Mahmut Ablak, Mehmet Özkan. Mehmet Tokmak. Hüseyin Tokmak. Hüseyin Özarman, Cuma Tokmak. Dursun Tokmak. Karaş Tokmak ve Veli Ablak mirasçısı Ali Çavga'ya ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla, adı geçenlerin Yargıtay ılamına karşı ılan tantun- den ıtıbaren 15 gün ıçerisınde ıtıraz haklan bulunduğu hususu ılan olunur. 31.3.1997 Basın: 15807 Çağdaş aydın demagojileri ESSEN GÜRAY öz Son aylarda aydınlanmız yeniden okuma yazma öğreniyorlar. Bugüne kadar bildikleri. kullandıklan kavramlan gözden geçirmek gerektığinı fark ettıler. Bunlardan bin laiklik. Bir diğeri şeriat. Çan sıkıntısıyla okuduğum gazetelerde. şeriatın bir 'hukuk düzeni" olduğunu yeniden keşfeden. ama nasıl bir hukuk düzeni olduğunu ve bugünkü kavganın asıl bu konuda olduğunu es geçen yazarlanmızı. akıl hocalanmızı gördükçe birer bırer. denize çevınyorum yüzümü. Denız engin. mavi ve dalgah. "İnsan nasıl laik olur kardeşim, ya ateist olur, ya Müslüman, ya Hıristiyan" dıyen filozofun sesı de denızin sesi gibi geliyor kulağıma. Gerçekten de öyle be kardeşim, nasıl laik olur insan. Devletler. toplumlar laik olur, herkesın bildiğı gibi. Bunca yıldır nasıl da göremedik(!) bu güneş kadar açık gerçeği. İyi ama bugün laiklikten yana saf tutanlar hiçbir zaman "Biz Müslüman değiliz. Hıristi>an değilİA Musevi drçili/. ateist değiliz, laikiz biz laikiz'' demedıler kı. Bugün kendisine İaik' adını takan %arsa. maksadı bellidır, 'kahrolsun laiklik!' diyenlerin maksadının bellı olduğu gibi. Aydınlanmız bılgvmn netleşmesı için çaba harcıyorlar. Denızde bir fırtına var bugün. ufukta kara bulutlar dolanıyor. Kar yağdı yağacak. Politika bilimın önünde gıdiyor her zaman olduğu gibi. Politıkanın önünde ise kasaba politıkacısı yer alıyor. bütün aymazlığı ve zorbalığı ile. Devnmlerin kanunlan yapıcı, yaratıcı ve kurucudurlar. Belkı bir zaman için, belki bir yüz yıl için. ama belkı de daha kısa sürede de\Tİmın kanunlan, karşı devnmlerin kanunlan ile kapışmada kaybederler. Güncel ve çözümleyıci olanı kavramak. toplumsal ve »iyasal gelışmeyi anlayabilmek ve yönlendirebilmek için her zaman önem taşidı. Kürsüde politikanın sorunlannı tanışan. düşüncelenni açıklayan konuşmacıya yan taraftan, 'sağ'dan ve 'sol'dan itirazlar ^kseliyor: Bıri "Güzel konuşuyorsunuz efendim, ama diyor. sizin şapkanızın da ürüsü kaçmış bugün. ayakkabdannız da boyasız." Bir diğeri. "Ağzından çıkanı kulağm duyuyor mu senin diye bağınyor, bir kere srvil tohım örgütlermin en eskisi olan tarikatlar." Çete deyip durma diyor bir başkası, "Şanh tarihimizin veEgevöremizin kahramanlannın ruhunu sızlatyorsun." Aydınlanmız bilginin netleşmesi için çaba harcıyorlar, denızse bugün epey dalgah. fırtınanın eli kulağında. Işığı söndür ve yak, söndür ve yak. Ateş böcekleri gibi yanıp sönüyor İstanbul geceleyin. Bir umut ışığını şöyle elimizle tutar gibi oluyoruz ve kayıyor ansızın, "En çok kızdıgım" diyor. "Saygıdeger ve bilime susanuş aydınlanmızdan birisi. Arapça eğitimin ve eski >azuun kakurdnuş olnıasıdır. Tarihimide bağlanmızı kopardılar ve şimdi kinüiksiz kakhk." Osmanlı kımlıği Anadolu halkının üstünde nasıl da eğreti duruyordu oysa. Yeni bir kimlik için yola çıkmış olanlar, bunca yıl sonra, eski değıl. daha da eski bir kımliğin kendilerine dayatılmaya çalışıldığını galiba fark edemiyorlar. Ama aydınlanmız bilginin netleşmesi için çaba harcıyorlar. Intemetleri ile bir çırpıda ulaşıverdikleri bılgiyı halkımızın hızmetine sunuyorlar. Ne güzel! Deniz çırpınıyor, kumlarda bır çıplak adam. lletışım alanındaki olağanüstü küresefleşmeyi yeni bir din gıbi kutsuyoruz hep birlikte. "Amadiye itiraz ediyor, akh ermez birikri. küreselleşme \auıızca haberlerin ve her türden yönlendirmenin hızı ile mi tarif edilecek, oldukça tehlikeii bir kuresefleşme degümibu? ' Bölgeselleşmevi, şimdi bütün kürvvı bir yangm yerine çeviren savaşlan görmüyor musunuz?" Tabii kı görüyorlar. Ne aptalca sorular soruyorsun sen çıplak adam. bilgiden uzak adam. Kavramlan yerli yerinde kullanmalı. Tümüyle katılıyor buna firtınalı denizin kıyısındaki çıplak adam. "Vur, fakat dinle" Jıye bağınyor bir yandan da umutsuzca. "Vur fakat dinle,fironaçıkb çıkacak ve sen de ben de yüzme bilmiyonız hâiâ. Cezayir'de kör testere ile kesiyorlar boğazian. Konuş, anlat küreselleşmeyi. ama savaşlan ve nedenlerini de unutma; konuş, anlat 'yeni' şeyterden, ama unutma ne olur bölgelere bölünmüş küremizde köşeye sıkışıp kalmışız. Sürç-i lisanı affet, ama aç kapat ışığını benimle birlikte ne olur. Bak deniz vükseldL" DENIZLI1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1996 992 Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafindan da- valı Mehmet Ulubaşo aleyhınde mahkememızde açılan rücuan tazmınat davasının yapılan açık duruşması sıra- sında: Çaybaşı Mahallesi 1583 Sokak No: 35 Denızli adre- sınde olduğu bıldinlen davalı Mehmet Ulubaşo'nun ad- resinuı tüm aramalara rağmen tespit edilememesı sebe- bıyle ilanen tebligat yapılmasına karar venlmekle ış bu davalının duruşma günü olan 23.5.1997 günü saat 9'da bizzat kendısı veya tutacağı bır vekılle hakkında açılan rücuan tazmınat davastnı takıp etmesi veya ettırmesi ta- kıp etmedıği veya takıp ettırmedıği takdirde davanın yok- luğunda bıtırileceği yenne kaim olmak üzere ilanen da- va dilekçesi ve meşruhath davetiye tebliğ olunur. Basın: 15595 ÇARŞIBAŞI KADASTRO HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1995/8 Karar No: 1996/11 Davacılar Abdullah Kopya ve arkadaşlan vekili Av. îl- yas Eroğlu tarafindan davalılar Şevket Kopya v e arkadaş- lan aleyhine açılan kadastro tespıtine ıtıraz davasının mahkememızde yapılan yargılaması sonunda: Çarşıbaşı ilçesı. Zeytinlik mahallesi. Yalı mevkıındebu- lunan 1552 m2 yüzölçümlü 1457 nolu parsel hakkında- ki davanın feragat sebebiyle reddine. aynı ilçe ve mahal- le ev bahçesi mevkimde bulunan 22213 m2 yüzölçümlü 1451 nolu parsel ile 565 m2 yüzölçümlü 1452 nolu par- seller hakkındakı davanın sübut bulmaması sebebiyle reddi ile ilk tespit gibi tapuya tescillenne karar verilmiş, iş bu karar davacılar vekilınce süresınde temyız edilmiş olup. davalılardan Hasan ve Ayşe'den olma 1928 Sürme- ne doğumlu Müjkan Saka'ya karar ve temyiz dilekçesi tebliğ edilemediğınden. tebİigat yerine kaim olmak üze- re işbu karar ve temyız dilekçesi ilgililere ilanen tebliğ olunur. 27.3.1997 Basın: 15604
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle