Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 1997 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
îsveç'te Yaşar Kemarie bir gün"Monasmanien 95" ls\eçli yazarve
belgesel filmci Kenne Fant'ın bir
karabasan öyküsünün adı. 1974'te
yazmış. Bir hayal ülkesinin adı
Monasmanien; iki Yunanca sözcükten
ûretmiş. Bu ülkede tek bir görüş
geçerliymiş: "İdeoloji yasası"yla
saptanan görüş. Başkasına yer yokmuş.
Filmi ödül kazanınca eline geçen parayı,
bir vakıf kurmaya yatırmış. Adı "Kenne
Fınt Özgûr Söz Vakfi." tki yılda bir ödül
veriyor bu vakıf. Daha önce alanlar
arasında, Güney Afrikah yazar Andre
Brink ve onun Bangladeşîi meslektaşı
Tcsiiıne Nesrin de var. Bu yılınkini,
biliyorsunuz. sevgili Yaşar Kemal aldı.
Ödül miktan pek önemli değil; 30 bin
kron, yanı yaklaşık yanm milyar lira.
Ama anlamı büyük. Çünkü. 30 bin
öğrencisiyle. Isveç'in Lund'la bırlikte
ikı büyük öğrenci kentinden biri olan
Uppsala'dakı ünıversıtenın Göteborg
Yurdu'nda kalan 800 öğrencisi adaylan
saptıyor ve jüriye öneride bulunuyor.
Üniversiteli gençler, bu kez Yaşar
Kemal'i önermişlerdi. O da
Uppsala'dakı basın toplantısında bu
ödülün. "gençler tarafindan verildiği
için yaşamının en büyük ödülü
olduğunu" söyledi. Koşup gelen 5-6
yaşlanndaki bir kız çocuğunu gözleri
dolarak öptükten sonra "Deride bir ödül
de ilkokui çocuklanndan alırsam. belki o
ödül buntı geçebilir" dedı.
Basın toplantısına ilgi büyüktü;
ardından, üniversitenin görkemli
binasındakı konuşmaya da. Tarihi
binanın ginşinde şöyle yazıyordu:
"Ozgür düşünce büyüktür, ama doğru
düşünce daha büyüktür."
Kürt yazar Mehmet L zun. soyadı gibi
uzun konuşmasında yazanmızın
sanatını tanıttı. yorumladı.
Ardından Yaşar Kemal. çalışkan ve
yorulmak bılmeyen çevirmeni Cbire
KausteU'le birlikte kürsüye geldi. Önce
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
konuşma yapmayacağını. sorulara yanıt
verecegini söyledi, ama "Küçük bir
giriş yapayım* dedikten sonra 45 dakika
konuştu. Ağzından bal aktı, hiç
kuşkusuz. Dostoyevski'yı karamsar
olarak yorumlayanlara kızdı ve
taklitçilerini "çaganozlara" benzetti.
Claire'e, "Çağanoz ne. biHyor musun?
Küçük yengeç vavrulan" diye ıpucu
vererek. Çocuk edebiyatı kavTamını
budalalık olarak tanımladı ve yetişkinler
için yazılan kıtaplarla olsa olsa arasında
bir "dozfarkı" olduğunu söyledi. Astrid
LJndgren'ın ülkesınde bu saptaması.
salonu dolduran en az 200 tsveçli
tarafindan ilgiyle karşılandı.Bir Kürt
dınleyicinın. "Siz Kürtsünüz. neden
Türk yazan olarak tanımlanmanıza
karşı çıkmryorsunuz'
1
şeklindeki
sorusuna öfkelendi. Çeşitli yazarlardan
örnekler vererek bir yazann, kullandığı
dilin yazan olduğunu anlattı.
Bir başka soruya da -(Kûrt sorunuvla
neden son 4 yıldır ilgileniyorsunuz?)-,
"Ben daha 1951 'de, Cumhuriyet'te
çauşırken röportajlanmla bu konuya
egümiştim. ondan beri de sürdürüyorum
tavrunı" şeklinde yanıt verdi. Basın
toplantısında söyledıği bir şeyi de
yineledı: "Türkrve'de demokrasiye
giden yol Kürt meselesinden geçer."
Ardından, bu soruna yurdumuzda bir -
bir buçuk yıl ıçinde banşçıl bir çözüm
bulunacağını umduğunu da ekledi.
Uppsalalı öğrenciler, yazanmızı akşam
yemeğınde ağırlamak için güçlenni
birleştirmişlerdi.
Vakıf başkanından. Kenne Fant'tan ve
bu satırlann da yazanndan başka herkes
gençtı -bu arada, Cüneş ve Barbro
Karabuda çiftinı de genç sayıyorum-.
Yazanmız, aynı akşam bir Türk
televizyon kanalında katıldığı bir stüdyo
tartışmasmın yayımlanacağını
öğrenince değişti.
Çanak anteni olan ve bizim yayınlan
alabilen bırinin evine, daha sıcak yemek
gelmeden kalkıp Uzun'la birlikte gitti.
Evsahiplennın düş kınklığı, gençlenn
gözlerindeki şaşkınhk anlatıhr gıbi
değildi. Ödüle adını veren ve
yazanmızın yaşıtı olan Kenne Fant da
bir süre sonra gıttı. Yemek. başladığı
neşeden uzak bir havada birti.
Üç saat sonra, herkes içenki odada
kahvesıni içmişken döndü, ama sanınm
biraz durgundu bugünü bu akşamı en
az 6 aydır tasarlamış olan gençler.
Güzel. çok güzel başlayan gün. böyle
bitmemelıydi...
Zulu Kralı,
krallıktan kovuldu mu?
JOHANNESBURC
I-dS&?,
AYSUN
ÖNEN
Ocak 1997"de yeni anayasanın kabulüne
kadar Güney Afrika'da 1913 Toprak
Kanunu geçerliydı. Kanun, ırkçı beyaz
azınlık hükümetinin o günkü koşullara
uyarladığı bir tür feodal model olarak
tanımlanabilir. Devlet, ülkenin bütün
topraklanna sahiptir. Ülke toprakJannın
% 13'ünü. egemenliği altmda yaşatmak
zorunda olduğu on bir kabilenın liderlen
arasında paylaştınr. Kabile liderlerine
şeflık rütbesi venr. Aslında şefler de
sorumluluklanna verilen topraklann sahibi
değildirler. Topraklar, onlara, devlet
tarafindan "emanet" edilrruştir o kadar Her
feodal modelin asker kanncalan olan serfler
ise, ülke nüfusunun % 87'sini oluşturan
Afrika yerlileridir. Mal edinme naklan
kesınlikle yoktur. Kendi kabilelerine aynlan
topraklan terk etme haklan da yoktur. Basit
bir hesap yapacak olursak, bu "aküh"
modelin. nüfusun % 87'sıni. ülke
topraklannın % 13'ünebaşanyla
tıkıştırdığını görüruz. Bu başannın
arkasındaki kanun, tekrar ediyorum. bu
yılm ocak ayına kadar geçerliydı.
Şeflik, geleneksel kabile liderlerine uçsuz
bucaksız bir yetki alanı sağlıyordu. Her şef,
serflerinden dilediği miktarda vergi alıyor;
serfler boş yere para cezasına
çarptinlıyordu. Kendi kabile topraklanndan
başka yerde yaşamasma izin verilmeyen
halk, o topraklarda yaşamak için şefe kira
ödemek zorundaydı. Hükümete göre şefler,
kabilelen kontrol altında tutan bir tür devlet
memuruydu ve cömert bir maaşı hak
edıyorlardı. Yeni anayasaya göre bir kabile
tarafindan iskân edilen topraklar, şeflerin
sorumluluğundan alınacak ve devlet tapuyu
kabile üyeleri arasında (kadınlar dahıl)
paylaştıracak. Devlet, sonunda, kabileyle
toprağının arasından çıkıyor. Doğal olarak,
kabile şefliğı, gücünü dayandırdığı toprak
haklannı yitirince, kendi kendini yok
edecek bir kurum Beraberinde, kendine
sırtını dayamış başkalannı da götürebilir.
Örneğin, Zuk Kralı Goodvvill Zwetithini*nin
en önemli rollerinden bıri Zulular'ın
parlamentodakı temsılcisı Inkatha Özgürlük
Partisi'nı desteklemek. Sözü kanun sayılan
Kral Goodwill, Kvvazulu Natal Bölgesi'nin
oy dağılımını tek başına etkileyebilir.
Inkatha Özgürlük Partisı'nin ekonomik ve
politik gücü Zulu Kralf ndan geliyor. Kralı
devletın maaş listesinden çıkaran yeni
anayasanın IOP'ne vurduğu darbe, iktidar
partısı Afrika Millı Cephesi'yle aralannda,
Zulu oylan için çetin bir mücadeleye yol
açacak. "Devlet memuı-iugu"ndan atılan
Zulu Kralı, yeni kazanç yollan anyor. Zulu
Kraliyet Sarayı ve bahçesi, Disneyland
boyutlannda bir eğlence parkına
dönüştürülecek. Zulu tarihinde uzman bir
eğitim merkezi. parka dahil edUecek. Eğer
projeler gerçekleşirse. Güney Afrika'nm tek
kraliyet ailesi, ekonomik bağımsızlığını ilan
etmiş olacak. Diğer kabile şefleriyse, yolun
sonuna gelmiş görünüyor.
Soğuk suya girmenin sağiık vcrdiğine inanan Ruslar, kışay-
lanndapİajlarahücumetmektenvazgeçmiyor.StPetersburg-
lu bu adam da, hastahklara karşı direnç kazanmak için buzlu Neva ırmağına dalmaktan çekinmiyor.
İstanbul'la selamlaşırken Moskova'yı özlemekŞu Moskova-tstanbul hattı benı
sersemletiyor. Uçak ister Rus, ıster Türk
malı olsun, Rusya atmosferi uzun süre
devam ediyor. TC'ye ait sayılabilecek
bulutlann, kanatlan kuşatması bile pek
fark etmiyor. Marmara denizıne doğru
uçağın Türk yolculannın seslen ve
gülüşleri daha bir gürleşiyor. Anlıyorsun
ki, yakında "yerüter" ve "yabanaİar"
yer değiştirecek. Havaalanındaki ilk
Türkler, valizlerle ve temizlıkle
uğraşırken bazı Rus yolculara utangaçlık
ve utanmazlık kanşımı o tanıdık ilgiyle
bakıyorlar. Daha sonra karşımıza çıkan,
daha doğrusu karşısına çıktığımız polis,
burasının neresi olduğunu anlamakta
yavaş kalanlara durumu daha iyi
açıklıyor. Sonra taksı serüveni başlıyor.
"Abi, Bakırköy gibi yakuı bir mesafe için
buradan taksiye binilir mi? İki saattir
sradayız; doğru dürüst bir müşteri
alahm da çocuklann nafakasını
çıkaralım diye. AUah Allaaah!" Böylece
"hoşgeldin nrçasını" yemiş oluyoruz.
Adam "Seni başka arabaya bindireyim
abi!" numarasının tutmadığını görünce
sinir krizlen geçıriyor; gereksiz hız
yapıyor: sana vuramadığı yumruğu
kornanın tepesine indiriyor. Ve sağa sola
küfürler, "keyfe özd" teyp ve radyo
yayınlan, bıraz sakinleşince başlattığı
sözümona sohbetin ilk notalan. Her
şeyiyle şu mesajı veriyor- "Bak. bu
araba benim ve sen de parasını ödediğin
yol boyunca benim sığınrı misafirimsin!"
Aklıma zaman zaman eleştırdiğim
Moskova taksicilen geliyor: onlan öpüp
de başıma koymaya hazınm şimdi.
Gazetedekilerin bir kısmı, selamlannın
içine "Yine niye gekfin" gibisinden bir
şeyler eklıyor; kimileri de "Daha ne
kadar buradasın'.'.Ohalde bir ara oturup
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
gevezelik ederiz" derken bunun
gerçekleşmeyeceğini şimdiden belli
ediyor. Ve hep o koskoca soru:"Rusya
nasd?" Havasını suyunu mu anlatırsın.
sosyal yaşamını mı, politikasını mı,
mimarisini mi, ya da tarihi özelliklennı
mi; sen seç. Sorulardan bunalınca
yapılacak en iyi şey, soru sorma hajtkını
ele geçirmek. Sen Türkiye'yi
soruyorsun. Sonradan bâktığın
gazetelerin ilk sayfalan. aldığın
cevaplan pekişririyor: Memleketin
gündeminde "gündemcikler" dolaşıyor.
Yayınlarda politikacılann incir
çekirdeğıni doldurmayan ağız dalaşı.
yangınlar ve trafik kazalan; kankoca
kavgalan ve kıskançlık cinayetleri;
ansiklopedik köşe yazarlannın sonu "-
dir*' ve "-dır" ile biten kutsal yojumlan.
Ve her seyin merkezinde "biz." Örneğin.
Rusya'da genel grev varsa. adam onu
önemsemek için de Türk, olmazsa Türlti,
hiç olmazsa Müslüman anyor:
bulamazsa gündemi böyle yabancı
düze> lerte rahatsız etmiyor. Demek ki
ben, Rusya'da son zamanlarda politik
gündemin son derece sıkıcılaştığını
düşünürken biraz acele etmişim. Rusya
Duması'ndaki bazı milletvekilleri,
TBMM'de fazla zorlanmaz; ama
çoğunluk >eteri kadar dene>im ve
pişkinlik krvamına gelemediği için küme
düşer. Bazı polemik yöntemlerini ise
hepsi yadırgar: "Şerefsiz!'" _"Yaptna>an
şerefsizdir!" Bir ucunun. yeterince
tadılmamış cinselliğe dayandığı
izlenımıni uyandıran "şeref hağımlılıgı*'
vazgeçilmez bir tutku olmuş burada.
Adam kadeh kaldınrken bıle
yanındakınin onurunu diline doluyor:
"Şerefine!_" Dılımızin de maaşallahı
var! Şu sıralarda teda\ülde olan tebrik
kartlannın yansında "içtenlikle
kutlanm" anlatımı var. Ne >azık!
Içtenliğimizi bile ancak "içten"
sözcüğünün yardımıyla ıfade
edebiliyoruz. Güven bunaiımından
muzdanp bir halk olarak. ıkıde bir
'S'aüahi". "sabjden", "gerçekten"
dıyoruz Bazı polıtıkacı müsvetteleri gibi
"açıkça söylüyorum", "açık
konuşuyorum" gıbı fuzuli laflarla bizi
dınleyenlerin zamanını ve enerjısıni
küstahça gaspediyoruz.
İLAN T.C.
ÇAYBAŞIKADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1994/75
Davacı Cnye Orman Işletmesi Müdürlüğü tarafindan davalı Halil Çamyar mirasçısı Ay-
şe Çamyar hakkında kadastro tespitıne itıraza konu Ilküvez Koztepe Mahallesi 217 ada
40 parselin kadastro tespıtinin davalı adına tespit gördüğü. bu taşınmazın 6831 SK 1 'm-
cı maddesinden sayılan yerlerden olduğu ve 4785 SK ile devletleştirilen ormanlardan bu-
lunması iddıası ile davalı adına yapılan tespitm ıptaline karar venbnesinı. orman niteli-
ği ile Hazine adına tespit ve tescılıni talep ve dava etmıştir.
Davaya konu parselin kadastro tutanağının celbınde ise ölü Halil Çamyar adına yapıl-
dığı görülmüştür.
Tespit malıklerınden 1335 d.lu Halil Çamyar'uı ölümü ile mirasçılannın davaya dahi-
line karar verilmesi gerektiği;
Yapılan tüm aramalara rağmen tespit maliki ölü Halil Çamyaı mirasçısı Ayşe Çam-
yar'ın adresı bulunamadığı gibi ilanen tebligat yapılmasuıa karar venlmiştir.
Ölü Halil Çamyar Ordu ıli Çaybaşı ilçesı Köklük köyünden 1335 d.lu Ayşe Çamyar'ın
yukanda dava konusu olan parselin dahili davalı olarak 11.6.1997 günü saat 09.30'da vekil-
le temsil ettırmemesı aynca duruşmaya gelmediği takdirde dahili davalı edilmiş sayılıp
yargılamaya yokluğunda devam edileceği hususu tebligat yerine kaim olmak üzere ilan
olunur. 2.4.1997.
Basın: 16084 .
İLAN T.C.
AKDAĞMADENİ ASÜYE HUKUK MAHKEMESİ
EsasNo: 1994'290Es.
Davacı Akdağmadeni Orman tşletme Müdürlüğü temsilcisi Bilal Kaya, davalılar Ak-
dağmadeni Mal Müdürlüğü vekili Av. Mehmet Tuyun, davalı Musa Doğan ve dahili da-
valılar Münevver Bora (Çıvelek) ve diğerlen aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasın-
da mahkememizce verilen ara karan uyannca,
Öldüğü anlaşılan Abbas Bora mirasçılanna dahili dava dilekçesinin tebliğ edildiği, ad-
resleri tespit edilemeyen dahili davalılar Nacıye Gürses (Akdenız) mirasçılan Ahmet, Rem-
ziye ve Fikriye ile yıne ölen Nerimen Bora (Çengiz) mirasçılan Abduliah, Özlem, Mem-
duh ve Özgül Çengiz ile Hacı Emm Akdenız, Bılal kızı Selvınaz Akdeniz, Havva, Çe-
nan. Ruhan Bora ile Mustafa kızı Hülya Bora ve Selma Bora'ya Nihat ve Özgül Baştürk'e
çıkanlan teblıgatlann ıade edildiği, zabıtaca yapılan tüm araştırmalara rağmen adresleri-
nin belirlenemedığinden, mahkememizce yapılacak olan 13.5.1997 gunlü duruşmada sa-
at 09.00'da adı geçen dahili davalılann mahkememız duruşma salonunda hazır bulunmalan
veya kendılennı bir vekılle temsil ettırmelen. aksı takdirde yokluklannda yargılama
yapılarak davanın sonuçlandınlacağı hususu HLMK'nın 337. ve müteakip maddelen
gereğince ilan olunur.
Basın: 15855
İLAN T.C.
ANTALYA 6. AŞLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1996/195.
Davacı Hazine vekili tarafindan aşağıda isimleri ya-
zıh davalılar hakkında açılan Antalya Merkez Güze-
loba Köyii 7787 ada 1. parselin davalılar adına olan
tapusunun iptali ve Hazine adına tesciline karar veril-
mesini ister işbu dava dilekçesi, davalılann adresine
tebliği verilmiş olup adresleri tespit edilemediği gibi,
yaptınlan zabıta araştıımasında da adresleri tespit edi-
îemediğinden ilanen tebliğine karar venlmiş olmakla;
davahlara dava dilekçesinin tebliğine kaim olmak üze-
re.
îsimleri yazılı davalılann. duruşmanın bırakıldığı
16.6.1997 günü saat 09.25 'teki duruşmaya bizzat gel-
meleri veya kendilerini bir vekille temsil ettiımeleri,
ettinnedikleri takdirde yargılamaya yokluklannda ka-
rar verileceği (HUMK'nin 213. ve 337. mad.) hususu
ilanen tebliğ olunur.
Davalılar - Şadi Zelveci, Fatma Mükerrem Güven,
Seniha Polattaş, Sevil Gürdaban, Mustafa Kemal Ser-
dar, Mustafa Güneş, Arif Ülker, Türkan Müezzinoğ-
lu, M. Ali Akca, tbrahim Erten. Y. Fikret Kuşcu, Ren-
da Çırcı, Baha Cırcı, M. Akıf Çelebi, Mehmet Topal,
İsmet Ahlatcı, Celal Nalbant, Selahattın Büyükkaç. Mit-
hat Balak, Mustafa Ahlatcı, Abdullah Sucu, Macit
Bayrak, Abdulrezzak Duran, M. Suat Döker, Nesime
Küçükdoğan, Ismail Tığlı, Adil Öz, Hüseyin Soytemiz,
Haşim JCırlı, Ali Şimşek, Nurettin Başaran, Hüseyin
Şamlı, Şengül Oıtian, H. Faruk Arlı, !nci Kayılı, Meh-
met Ürküt, Mehmet Bacaksız, Naime Şendil, Şenel Kı-
ran, Vildan Demirbilek, Şaban Yetkin, Birsen Hamit-
li, Yaşar Mumyakmaz, M. Levent Seydim, Cahide
Barkcı, A. Rıza Dizdar, Ö. Yılmaz Dirik, Mehmet Kı-
rancı, Kazım Canoğlu, M. Ali Çetinöz, Ibrahim Eroğ-
lu, Sevim Bostan, M. Rahi San, Avnı Baykın, Ali Öz-
kan, Sündüz Tunalı, Abdullah Arslan. Orhan Budaköz,
Elvan Budaköz, Y. Sezayi Turan, Ahmet Aykoç, Uğur
Barlık, M. Zeki Güven, Sevilay Orhan, Tuna Peker, Gü-
ler Güzey, Kadir Özoğlu. 2.4.1997
Basın: 15566
SEYDİŞEHİR ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1996 395
Davacılar Hasan Gebik. Hüseyin Gebık. Emıne Yük-
sekkaya. Gülşen Kutlu tarafindan mahkememıze açılan
gaıplık davasmın yapılan açık yargılaması sırasında ve-
rilen karar gereğince; Hakkında gaıplik karan verilmesi
ıstenılen Ayşe lpek 30 yıl kadar evvel kaybohnuş ve bu-
güne kadar kendisinden bir haber alınamamış, bütün ara-
malara rağmen de bulunamamış olduğundan: Konya ıli
Seydişehır ılçesi Aşağıkaraören Köyü Çilt: 012/01, Say-
fa:40. Kütük:9"danüfusakayıtlı Musa kızı 1325doğum-
lu Ayşe lpek'ı tanıyan bılen ve görenlenn 3 ay ıçinde mah-
kememıze başvurmalan ve bilgı vermelen ilanen tebliğ
olunur. Basın: 15608
ZİLE KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1993-10 Esas 1996/24 Karar
Davacı Zile ılçesi Binbaşıoğlu Köyü nüfusuna kayıtlı
tsmail Mutlu ve arkadaşlan tarafindan. davalılar aleyhi-
ne açılan kadastro tespitinin iptali davasının mahkeme-
mizde yapılan açık yargılaması sonunda:
Davacılar Ismaıl Mutlu ve arkadaşlannın açtığı Zile ıl-
çesi Binbaşıoğlu köyü Çorak mev kıındeki 187 parsele yö-
nelık davanın reddine, aynı mevkıdekı 186 parsele yöne-
lik davanın ise davacı İsmail Mutlu ve arkadaşlan adına
tesciline mahkememızın 4.9.1996 tarih, 1993' 10 esas.
1996/24 karar sayısı ile karar venlmiş olup. verilen ka-
rar, davalı Yusuf Aydın tarafindan temyız edilerek Yargı-
tay 17. Hukuk Dairesi'nın 24.2.1997 tarih 1997-165 esas.
1996'805 karar sayılı ilamı ile bozulmuş olup, bozma ila-
mı taraflardan Zile Binbaşıoğlu Köyü nüfusuna kayıtlı 11-
yas Solakçı, Bektaş Solakçı. Ibrahim Ablak, Yeter Mey-
dan. Mahmut Ablak, Mehmet Özkan. Mehmet Tokmak.
Hüseyin Tokmak. Hüseyin Özarman, Cuma Tokmak.
Dursun Tokmak. Karaş Tokmak ve Veli Ablak mirasçısı
Ali Çavga'ya ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş
olmakla, adı geçenlerin Yargıtay ılamına karşı ılan tantun-
den ıtıbaren 15 gün ıçerisınde ıtıraz haklan bulunduğu
hususu ılan olunur. 31.3.1997 Basın: 15807
Çağdaş
aydın
demagojileri
ESSEN
GÜRAY
öz
Son aylarda aydınlanmız
yeniden okuma yazma
öğreniyorlar. Bugüne kadar
bildikleri. kullandıklan
kavramlan gözden
geçirmek gerektığinı fark
ettıler. Bunlardan bin
laiklik. Bir diğeri şeriat.
Çan sıkıntısıyla okuduğum
gazetelerde.
şeriatın bir 'hukuk düzeni"
olduğunu yeniden keşfeden.
ama nasıl bir hukuk düzeni
olduğunu ve bugünkü
kavganın asıl bu konuda
olduğunu es geçen
yazarlanmızı. akıl
hocalanmızı gördükçe birer
bırer. denize çevınyorum
yüzümü. Denız engin. mavi
ve dalgah. "İnsan nasıl laik
olur kardeşim, ya ateist olur,
ya Müslüman, ya
Hıristiyan" dıyen filozofun
sesı de denızin sesi gibi
geliyor kulağıma.
Gerçekten de öyle be
kardeşim, nasıl laik olur
insan. Devletler. toplumlar
laik olur, herkesın bildiğı
gibi. Bunca yıldır nasıl da
göremedik(!) bu güneş
kadar açık gerçeği. İyi ama
bugün laiklikten yana saf
tutanlar hiçbir zaman "Biz
Müslüman değiliz.
Hıristi>an değilİA Musevi
drçili/. ateist değiliz, laikiz
biz laikiz'' demedıler kı.
Bugün kendisine İaik'
adını takan %arsa. maksadı
bellidır, 'kahrolsun laiklik!'
diyenlerin maksadının bellı
olduğu gibi.
Aydınlanmız bılgvmn
netleşmesı için çaba
harcıyorlar. Denızde bir
fırtına var bugün. ufukta
kara bulutlar dolanıyor. Kar
yağdı yağacak. Politika
bilimın önünde gıdiyor her
zaman olduğu gibi.
Politıkanın önünde ise
kasaba politıkacısı yer
alıyor. bütün aymazlığı ve
zorbalığı ile.
Devnmlerin kanunlan
yapıcı, yaratıcı ve
kurucudurlar. Belkı bir
zaman için, belki bir yüz yıl
için. ama belkı de daha kısa
sürede de\Tİmın kanunlan,
karşı devnmlerin kanunlan
ile kapışmada kaybederler.
Güncel ve çözümleyıci
olanı kavramak. toplumsal
ve »iyasal gelışmeyi
anlayabilmek ve
yönlendirebilmek için her
zaman önem taşidı.
Kürsüde politikanın
sorunlannı tanışan.
düşüncelenni açıklayan
konuşmacıya yan taraftan,
'sağ'dan ve 'sol'dan itirazlar
^kseliyor: Bıri "Güzel
konuşuyorsunuz efendim,
ama diyor. sizin şapkanızın
da ürüsü kaçmış bugün.
ayakkabdannız da boyasız."
Bir diğeri. "Ağzından
çıkanı kulağm duyuyor mu
senin diye bağınyor, bir
kere srvil tohım örgütlermin
en eskisi olan tarikatlar."
Çete deyip durma diyor bir
başkası, "Şanh tarihimizin
veEgevöremizin
kahramanlannın ruhunu
sızlatyorsun."
Aydınlanmız bilginin
netleşmesi için çaba
harcıyorlar, denızse bugün
epey dalgah. fırtınanın eli
kulağında. Işığı söndür ve
yak, söndür ve yak. Ateş
böcekleri gibi yanıp
sönüyor İstanbul geceleyin.
Bir umut ışığını şöyle
elimizle tutar gibi oluyoruz
ve kayıyor ansızın, "En çok
kızdıgım" diyor.
"Saygıdeger ve bilime
susanuş aydınlanmızdan
birisi. Arapça eğitimin ve
eski >azuun kakurdnuş
olnıasıdır. Tarihimide
bağlanmızı kopardılar ve
şimdi kinüiksiz kakhk."
Osmanlı kımlıği Anadolu
halkının üstünde nasıl da
eğreti duruyordu oysa. Yeni
bir kimlik için yola çıkmış
olanlar, bunca yıl sonra,
eski değıl. daha da eski bir
kımliğin kendilerine
dayatılmaya çalışıldığını
galiba fark edemiyorlar.
Ama aydınlanmız bilginin
netleşmesi için çaba
harcıyorlar. Intemetleri ile
bir çırpıda ulaşıverdikleri
bılgiyı halkımızın
hızmetine sunuyorlar. Ne
güzel! Deniz çırpınıyor,
kumlarda bır çıplak adam.
lletışım alanındaki
olağanüstü küresefleşmeyi
yeni bir din gıbi kutsuyoruz
hep birlikte. "Amadiye
itiraz ediyor, akh ermez
birikri. küreselleşme
\auıızca haberlerin ve her
türden yönlendirmenin hızı
ile mi tarif edilecek, oldukça
tehlikeii bir kuresefleşme
degümibu? '
Bölgeselleşmevi, şimdi
bütün kürvvı bir yangm
yerine çeviren savaşlan
görmüyor musunuz?" Tabii
kı görüyorlar. Ne aptalca
sorular soruyorsun sen
çıplak adam. bilgiden uzak
adam.
Kavramlan yerli yerinde
kullanmalı. Tümüyle
katılıyor buna firtınalı
denizin kıyısındaki çıplak
adam. "Vur, fakat dinle"
Jıye bağınyor bir yandan
da umutsuzca. "Vur fakat
dinle,fironaçıkb çıkacak ve
sen de ben de yüzme
bilmiyonız hâiâ. Cezayir'de
kör testere ile kesiyorlar
boğazian. Konuş, anlat
küreselleşmeyi. ama
savaşlan ve nedenlerini de
unutma; konuş, anlat 'yeni'
şeyterden, ama unutma ne
olur bölgelere bölünmüş
küremizde köşeye sıkışıp
kalmışız. Sürç-i lisanı affet,
ama aç kapat ışığını
benimle birlikte ne olur.
Bak deniz vükseldL"
DENIZLI1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1996 992
Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafindan da-
valı Mehmet Ulubaşo aleyhınde mahkememızde açılan
rücuan tazmınat davasının yapılan açık duruşması sıra-
sında:
Çaybaşı Mahallesi 1583 Sokak No: 35 Denızli adre-
sınde olduğu bıldinlen davalı Mehmet Ulubaşo'nun ad-
resinuı tüm aramalara rağmen tespit edilememesı sebe-
bıyle ilanen tebligat yapılmasına karar venlmekle ış bu
davalının duruşma günü olan 23.5.1997 günü saat 9'da
bizzat kendısı veya tutacağı bır vekılle hakkında açılan
rücuan tazmınat davastnı takıp etmesi veya ettırmesi ta-
kıp etmedıği veya takıp ettırmedıği takdirde davanın yok-
luğunda bıtırileceği yenne kaim olmak üzere ilanen da-
va dilekçesi ve meşruhath davetiye tebliğ olunur.
Basın: 15595
ÇARŞIBAŞI KADASTRO
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1995/8
Karar No: 1996/11
Davacılar Abdullah Kopya ve arkadaşlan vekili Av. îl-
yas Eroğlu tarafindan davalılar Şevket Kopya v e arkadaş-
lan aleyhine açılan kadastro tespıtine ıtıraz davasının
mahkememızde yapılan yargılaması sonunda:
Çarşıbaşı ilçesı. Zeytinlik mahallesi. Yalı mevkıındebu-
lunan 1552 m2 yüzölçümlü 1457 nolu parsel hakkında-
ki davanın feragat sebebiyle reddine. aynı ilçe ve mahal-
le ev bahçesi mevkimde bulunan 22213 m2 yüzölçümlü
1451 nolu parsel ile 565 m2 yüzölçümlü 1452 nolu par-
seller hakkındakı davanın sübut bulmaması sebebiyle
reddi ile ilk tespit gibi tapuya tescillenne karar verilmiş,
iş bu karar davacılar vekilınce süresınde temyız edilmiş
olup. davalılardan Hasan ve Ayşe'den olma 1928 Sürme-
ne doğumlu Müjkan Saka'ya karar ve temyiz dilekçesi
tebliğ edilemediğınden. tebİigat yerine kaim olmak üze-
re işbu karar ve temyız dilekçesi ilgililere ilanen tebliğ
olunur. 27.3.1997 Basın: 15604