27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyetİmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yonetmenı Orban Erinç 9 Genel Yayın Koordınatoru Hikmet Çetinka\a# Yaznşierı Müdürlerı Ibrahim Yıldız (Sorumlu),Dinç Tavanç • Haber Merkezı Müduni Hakan Kara • Gorsel Yönetmen Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu • İstıhbarat: CengizYüdınm 0 fCültür: Handan Şeoköken • Spor Abdülkadir Yücelman 9 Makaleler: Sami Karaören 9 Düzeltnıc Abdullah Yazıcı 9 Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu 9 Bılgı-Belge Edibe Buğra 9 Yurt Haberlen Mehmet Faraç Yayın KunıJu İlhan Selçuk (Başkanl Ortıan Erinç, Oktav Kurtböke, Hikmet (, rtinkaya. Şükran Soner, Erçun Balcu Dir»; Tayanç. tbrahim Yddız, Orhan Bursalı. Mustafa Balbav, Hakan K»r». Ankara Temsılcısı Mustafa Balba\ 0 Haber Mudürii Doğan Akın Atatüık Bulvan No 125. Kat:4. Bakanlıklar-Ankara Tel: 4N5020 (7 hat), Faks 4195027 • Izmır Temsılcısı. Serdar Kınk, H Zı>aBlv 1352 S 23 Tel. 4411220. Faks 441911 •" • Adana Temsılcısı: Çetin Yiğenoğlu, Inönü Cd. 119 S No:l Kat:l.Tel 363 12 11. Faks 363 12 15 Müessese Müdürû: Erol Erkut 9 Koordınatör Ahmet Korulsan 0 Muhasebe Bülent Yener 0 Idare Hüseyin Gürer 0 tşletme Önder Çelik 0 Bılgı-lşlem Nail tnal 0 Bılgısayar Sıstem Mürûvet ÇUer MEDYA C: 9 Yönetım Kunılu Ba^kanı - Genel Mudur Gülbin Erduran • Koordmatör Rcha Işıtman 0 Genel Müdur Yaıdımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5139580-5138460-61,Faks 5138463 )a}imla>a[i \eBasan: *î enı Gün Haber Aiansı Basm \e Yayıncıhk A Ş TjAocağıCad 3941 Cagaloglu 34334 isfPK. 246 Isumbul Tel (0 212) 512 05 05 |2O hall Faks <0 212ı 513 85 95 3ŞLBAT1997 Imsak: 5.38 Güneş: 7.06 Öğle: 12.25 Ikindi: 15.05 Akşam: 17.30 Yatsı: 18.53 Teniste Hingis egemenliği • Spor Servisi - 950 bin dolar ödüllü Pan Pasıfik Bayanlar Tenıs Turnuvası'nı 2 numaralı seri başı Isviçreli raket Martina Hingis kazandı. Japonya'nın başkenti Tokyo'da sona eren turnuvada Alman raket Anke Huber'ı 2-1 yenerek fınale çıkan 16 yaşındaki genç tenisçi, finaldebir diger Alman Steffi Graf'la karşı karşıya geldi. Ancak 1 numaralı sen başı Graf'ın maçtan çekılmesi üzerine Hingis şampiyonluk kupasıoı kucakladı. Graf'ın ani sakatlığı büyük üzüntü yaratırken, Hingis. profesyonel tenisçilik kariyerine Avustralya Açık Tenis Turnuvası şampiyonluğundan sonra bır yenisini daha eklemiş oldu. Üniversitede laiklik gipişimi • ANKARA (ANKA)- Öğretim Üyeleri Derneği, Ankara Üniversitesi'nde (AÜ) bir bölüme, ilk özerk üniversite yasasmı hazırlayan, AÜ ve ÎTÜ'nün kuruluşuna büyük katkılarda bulunan eski milh' eğitim bakanlanndan Hasan Ali Yücel'in adının verilmesini istedi. Hükümetin türban ve YÖK yasa tasansı ile üniversitelere yönelik başlattığı girişimlere karşı AİTnün tepki geliştirmesini öneren dernek üyeleri, "Ankara Üniversitesi, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk üniversitesi olarak gerici gelişmelere karşı sorumluluğunu yerine getirmeli, diğer üniversitelere de öncülük etmelidir" dediler. Caine'in kitabı best-seller • NEVV YORK(AA)- Film yıldızı Michael Caine'in yazdığı kitap, Amerika'da en çok satan kitaplar listesine girdi. Kitapta yer alan notlardan birine göre, Amerika'nm ilk başkanı George Washington, günümüzde yaşasaydı uyuşturucu yetıştirmekten başı derde girebilecekti. Washıngton'un. evinin arka bahçesinde manjuana yetiştirdığinın belırtildiği kitapta. Türkiye'de sinema ve televizyon fılmlerinde artistlenn "gerçek anlamda öpüşmelerine izin verilmediği" ıddiası dayer aldı. Deyekuşlanmız çogalıyor • ANTALYA (AA) - Tanm ve Köyişlen Bakanlığı'nın devekuşu yetiştiriciliğini özendirici yöndeki ginşımlennden sonra, Antalyah üretici Mustafa Kaya tarafından Manavgat'ta başlatılan devekuşu yetıştınciliğine ilgi giderek artıyor. Antalyah ışadamı Mustafa Kaya'nın, Manavgat yakınlannda kurdugu devekuşu çiftliğini gören yeni girişimciler. 2-3 çift • hayvanla devekuşu yetiştincıliğine başlıyorlar. Bulaşıcı hastalıklar • ANKARA (AA) - Dünya Sağhk Örgütü (WH0) 20- 30 yıl önce yok edildiği düşünülen ancak tekrar ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklan. 7 Nisan Dünya Sağhk Günü'nde ele alacak. Şimdiye kadar bulaşıcı hastalıklar konusunda gösterilen başannın "sahte bir güvenhk" duygusu yarattığını vurgulayan V\ HO Genel Müdürü Dr. Hıroshi Nakajima. son yıllarda sıtma, tüberküloz, meningococcal menenjit, dıfteri. kolera gib; hastalıklann dünyanın belirlı \erlerinde tekrar tehlıkeli hale geldığini söyledı. Osmanlı'daki 'Batılılaşmanm' simgesi olan Topçu Kışlası, Refah Parti'lilerin dayanağı oldu Takshn'e cami için Hakıyye 9 projeler OKTAY EKİNCİ Her bına, elbetteki önce inşa edile- ceği arsanın konumuna ve büyüklüğü- ne göre programlanır. lmar durumu "serbest" olsa bile. arsanın eni, boyu, bulunduğu yerin özelliklen ve binanın kullanım amacı, projeye belli bir çer- çeve çizer. Mimarinin bu genel kuralı, Taksim camisi projesinde de işliyor. Yaklaşık 20 yıl, tarihi Taksim makseminin biti- şiğindeki 2500 metrekarelik dar bir alanda "küçük bir çarşüı cami" özle- mi olarak yasal engellen aşmayı bek- leyen proje, şimdi birdenbire en az "30 ya da 40 bin metrekarelik" arsa olana- ğına doğru "harak" yapıyor. Yaklaşık 90 bin metrekarelik alana yayılan Tak- sim Gezisi'nin seçilmesiyle ortaya çı- kan bu olağanüstü imar fırsatı, denebi- lir ki insanlan büyüleyecek "•görkem- li proje hayalleriyle" savunuluyor. Ör- neğin Akh gazetesı yazan ve medya- nın hoşgörü sultanı Âbdurrahman Di- lipak. engin bilgi birikımine bu kez • Taksim Gezisi'ne yapı yasağı getiren imar ve koruma yasalannı aşabilmek için, şimdi de eski Topçu Kışlası'nm içindeki 'kışla camisini' anımsayan Refahlılar, projeyi çekici kılmak amacıyla da 'mimari hayaller' kurmaya başladılar... "mimarhğr da ekleyerek bakın köşe- bır bina yapmanın imar ve koruma hu- kukuna göre "mümkün olmadığmr ka\ rayanlar ise yeni arayışlara yöneli- yorlar. Bu arayışlann son büyük bulu- şu ise 1930'lara kadar aynı yerde ka- lıntılan bulunan Taksim Topçu Kışla- SL Taksim Meydanı'na mutlaka bir ca- mi dikip sanki bu kent ve bu ülke şim- di •"düşmanelindevmiş,r 'gıbi tstanbul'u bu projeyle yeniden "fethedecekleri- ni" ilan edenler. bugüne dek hiç akıl- lanna gelmeyen bir "tarih hizjnetine" aday oluyorlar. 19. yüzyıl başında yapılan ve ünlü 31 Mart (1909) olaylannda "tahrip edfl- dikten*7 sonra yıllarca harabe şeklinde kalan Topçu Kışlası'nı "yenideninşaet- sınde neler yazıyor. "Mesela bu anrt camide mutiaka bir fetih eserieri miizesi. bir fctih eserleri kü- tüphanesi (_.), okuma ve sergi salonu. bir seminer salonu, bir aşevi ve bir şifa- hane bulunmah..." Dihpak, bu muhteşem "külHyenin" odağında yer alacak caminin "estetiğT konusunda da mimarhk kültürünü şöy- le sergiliyor: "Minare bir lâle gibi dizayn edilebi- lir. Lâlenin tepesinden aşağıya sular akabilir ve tepedeki bir lazer projektö- rüileherakşarn.sabah.vatsıezanlann- da ezan gökvüzünde lâfiz şeklinde ya- zuabilir.J' (Âkit - 29/Ocak'1997). Taksim Gezisi'nin sağladığı büyük "arsa" olanağı kimilerini işte böylesi hayallere götürürken. "İstanbul'un bu park alanmda" cami ya da herhangi meyî* önermek, hiç kuşkusuz "bu kış- lanın camisinide şimdiTaksimcamisT olarak gerçekleştirmek için... Oysa eğer bu dinci çevreler îstanbul 'daki "son dö- M f i (mmcofart ı ^ s t n e r ile Cönt | itn^ıod (kûçök * tğraf). golfsahasmd buluştu. Califijnıûrdaki ülan akîörfer, HkiH nvte tamaoifcMiılar. Çevre Bakanı Tokar, Sulak Alanlar Günü'nde söz verdi 'Manyas daha etkin korunacak' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Çevre Bakanı Ziyaettin Tokar. Manyas ve Burdur göllerinde daha etkin konıma için uluslararası sulak alan (RAMSAR) sınırlannm yeniden belirleneceğini bildirdı. Tokar, tzmir Kuş Cenneti'nin sorunlannı çözmek için çalışma başlatıldığını belirtti. Çevre Bakanı Tokar, "Düroa Sulak Alanlar Giinü" nedeniyle düzenlediği basın toplantısında. 2 Şubat 1971 'de tran'ın Ramsar kentinde Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi'nin imzaya açıldığını. Türkıye'nin de 1994"te sözleşmeye taraf olduğunu anımsattı. Bataklıklar ve venmsiz alanlar olarak nıtelendirilen sulak alanlann, sıtma hastalığının önlenmesi ve tanmsal arazi elde edilmesı için kurutulduğunu kaydeden Tokar, Türkiye'nin yaklaşık 1 milyon hektarlık sulak alanıyla. bu alanda Avrupa ve Ortadogu'nun en zengin ülkelerinden biri olduğunu söyledi. Tokar. "Ulusal Sulak Alan Stratejisi" ve "Ulusal Sulak Alan Komitesi" oluşturulması için başlatılan çalışmalann bu yıl tamamlanaca&ını belirterek şöyle konuştu: "1997'de RAMSAR sözleşmesi listesine dahil edilen alanlarımızdan Manyas ve Burdur göllerinde daha etkin koruma sağlamak için RAMSAR sınırlan yeniden belirlenecektir. Yaz aylannda kuraklık tehlikesivie karşı karşı>a kalan uluslararası sulak alanlardan biri olan İzmir Kuş Cenneti'nin sorunlannı çözmek üzere koordinasyonu bakanhğınuzın vaptığı ilgili kurumlarla çauşmalar başjatümıştır." Mutsuzluk, hastalığa davetiye çıkanyor e-posta : tan (c vol. com. tr Çeviri Servisi - ABD'de yapılan yeni bir araştırma mutsuz evliliklerin ve başa- nsız iş hayatının hastalıkla- ra zemin hazırladığını orta- ya çıkardı. ABD'nin Pittsburg ken- tinde, Carnegie Mellon Üni- versitesi'nde gerçekleştin- len araştırmada, 276 gönül- lü, soğuk algınlığına yol açan birvirüsemaruzbırakıldı. 5 gün boyunca hastalığa ya- kalanıp yakalanmadıkları kontrol edilen deneklerin aı- le ve ış yaşamlan hakkında bilgi toplandı. Araştırmanın sonucunda gerek iş, gerekse ev yaşan- tılannda uzun süreli sorun- lar yaşayan kişilerin bünye- lerinın zayıfladığı. hastalık- lara açık hale geldikleri gö- rüldü. İşte yaşanan geçıci bir so- run vey a ev de kopan kısa sü- reli bir firtınanın önemli ol- madığını ortaya çıkaran araş- tırmacılar, uzun süreli anlaş- mazlıklann daha tehlikeli sonuçlar doğurduğuna dik- kat çekiyor. Bu araştırma- dan elde edilen sonuçlar, da- ha önce lngiltere'de yapılan benzer bir araştırmanın so- nuçlannı doğrular nitelikte. Iki çalışma da stresin yoğun- laşması durumunda hasta- lanma riskinin arttığını gös- teriyor. Carnegie Mellon araştır- ması aynca yalnızlığın da stres kadar tehlikeli olduğu- nu ortaya çıkardı. Evde, iş- yerinde veya üyesi olduğu kuruluşlarda ancak birkaç kişiyle ilişki kurabilen in- sanlann. 6 veya daha fazla ki- şiyle iletışım kuran kişılere oranla daha fazla hastalan- ma riski taşıdıklan kaydedi- liyor. nem Osmanlı kışlalanna" böylesine gönülden bağlı olsalardı, aynı yapıla- nn en görkemlilerinden biri olarak hâ- lâ ayakta duran Rami Kışlası, Refahlı bir belediyenin acımasız darbeleriyle karşılaşmazdı. Rami Kışlası'nı Eyüp Belediye- si'nden haraç karşıhğında aldıklan iş- galiye ruhsatlanyla tahrip ve işgal eden- ler, yaklaşık iki yıldır "tarihi esere za- rarMerdflderiiçm''yargılaruyorlar. RP'li belediye yöneticileri de tarihi kışlanın duvarlanaı yıkan ve eklemeler yapan kuru gıda toptancılanna izin verdikle- ri ve göz yumduklan için bu sorgula- mada "sanık" konumundalar. Kaldı ki hem Rami hem de Taksim Kışlası, bugün yine Refahçılann şiddet- le karşı olduklan "Osmanlı'daki Baü- ulaşma hareketinin" ilk resmı bınalan olarak, Yeniçeri Ocağı'nın yerine geti- rilen Batılı anlayıştaki düzenli ordu alaylan için inşa edilmişlerdi. Hatta. III. Selim döneminde Kapıkulu asker- lerinin topçu sınıfi için yapılan Taksim Kışlası da tarihe "31 Martirtkaı" ola- rak da geçen 1909"daki kanlı "gerici ayaklanmalann" sonucunda yıkılmış- tı... Şimdi. son günlerdekı tartışmalar- da "Taksim'de zaten Kışla Camisi var- dı" diye söylenen, işte bu eski kışlanın diğer tüm Osmanlı kışlalannda da bu- lunan kendi orta avlusu içindeki cami- sinden başka bir şey değildi. Aynı iç av- lu, askerlerin kışlayı terk etmelerinden sonra da 1920'lerde "Taksim Stadyu- mu" olarak düzenlenmişti... Bütün bunlar gösteriyor kı Taksim'e cami yapmayı lstanbul'un fethi olarak ılan edenler, bu projeyi gerçekleştıre- bilmek için tarihe karşı da "çifte stan- dartiı" bir davTanış içine girmekten çe- kinmiyorlar. Ne var ki Taksim Kışla- sı'nı şimdi "çok seviyor" olsalar bile 'cumhuriyet'in çağdaş uygarlığı savu- nan imar ve koruma yasalan, kentin 20. yüzyıl kimliğiyle bütünleşmiş bir yeşil alanın ve meydanın bu tür "talay- yeprojeleri>1e''ezilmesine izin verme- yecektir... Elbette, yasalar, hukuk ve laik cum- huriyetin çağdaş ilkelerinden ödün ve- rilmezse... Türkiye genelinde 71 bin cami var 38 ilde camiler okul sayısmı geçti • Başbakan Necmettin Erbakan, Taksim ve Çankaya'da cami yapılacağını, Türkiye'nin her yerinin Ayasofya gibi camilerle donatılacağını belirtirken son yıllarda cami sayısı, ödenek yetersizliği nedeniyle 70-80 kişilik sınıflarda eğitim verilmeİc zorunda kalınan okullan geride bıraktı. EMİNE KAPLAN ANKARA - REFAHYOL hükümetinin RP kanadı, Taksim ve Çankaya'ya "ideokıjik mesaj içeren'" ibadethane vaatleriyle tartışma başlatırken son yıllarda cami sayısı, ödenek yetersizliği nedeniyle 70-80 kişilik sınıflarda eğitim verilmek zorunda kalınan okullan geride bıraktı. Ülke genelinde 68 bin 690 okul bulunurken cami sayısı 71 bine ulaştı. Diyanet Işleri Başkanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1995 yılı verilerine göre cami sayısı. okul sayısını geride bıraktı. Türkiye'de ilkokul, ortaokul ve liseler baz alındığında 68 bin 690 okul bulunurken cami sayısı7l bine ulaştı. Diyanet Işleri Başkanlığı'nın, 2000 yılına kadar 5 bin cami daha yapılarak sayının 76 bine çıkanlmasını hedeflediği belirtildi. 68 bin 690 okulda yaklaşık 12 milyon öğrenci 80-90 kişilik sınıflarda ögrenim görmeye çalışırken Milli Eğitim Bakanlığı, ödenek yetersizliği nedeniyle yıllardır sınıf mevcutlannı 40'a indiremedi. Sınıf mevcutlannın ilk aşamada 50'ye düşürülmesi için 30 bin ek derslik ve 23 trilyon lira, 40'a indirilmesi için de 45 bin ek derslık ve 50 trilyon lira gerekiyor. Başkanlık ve Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 38 ilde cami sayısı okulu geçiyor. Bu illerdeki cami ve okul sayılan şöyle: Afyon (955-885). Ankara (2 bin 383-2 bin 315), Antalya (1604-1411), Arrvin (620-51*0). Aydın (990-969). Bahkesir (1495- 1415), BUecik (374-335), Bitlis (602-543). Bolu( 1695-1246). Burdur (460-428), Bursa(1377- 1311). Çankın (816-581), Çorum (1173-1058), Deoizli (1035-935), Diyarbakır(1354- 1326). Giresun (1130-937), Gûmüşhane (474-402), Kastamonu (2 bin 158-1274), Kayseri (1004-997), Kocaeti (895-752). Konya(2bin519- 1776), Kütah>-a( 1094-928), Manisa (1479-1434), Mardin (827-782). Nevşehir (440-352), Ordu (1574-1368). Rize (942- 649), Sakar\a (1064-931), Samsun (2 bin 293-1793), Sinop (957-733). Trabzon (1687-1032), Van (1041-899), Zonguldak (1797-1309). Aksaray (495-471), Karaman (574-336), Batman (494-466), Şırnak (421-377), Bartin (567-433). SÖYLEŞİ İşçi Sınıfı'nın Geleceği... Işçi sınıfi tartışma gündemine alındı mı, daha 6O'lı yıllarda, deyim uygunsa birtakım futuriste var- sayımlar, ortalığı karıştınyordu. 'Sanayi sonrası toplumu' kavramı, dikkatini sanayileşmeye yo- ğunlaştırmış ülkeler için, fazla bir şey ifade etme- se de; gelişmiş endüstri ülkeleri açısından; önem- li sorular üretilmesine neden olmuştu!.. 'Demok- rat izmir'deki çalışma cxJamın, o tarihte, denize ba- kan penceresinden, körfez vapurlannın üzerinde dü- ğümlenip açılan martı hevenklerine dalar, önümde Gilles Martinet'nin kitabı, kendi kendime mırılda- nırdım: "-...işçisınıfının iktidarolabilme ihtimali, sayısal olarak içinde yaşadığı topluma oranıyla, bağlantı- lı değil mi? Endüstri ne kadar gelişmiş olursa ol- sun, bu oran henüz yüzde otuzlarda (tam olarak yüzde 33); böyle bir oranla, gelişmiş bir endüstri ülkesinde, nasıl iktidar olunabilir?" lyi de galiba önce daha başka, çok daha vahim bir soruyu cevaplandırmak gerekmiyor muydu: "-...Sovyetler gjt» 'sosyalist' iddialı ülkelerde, iş- çi sınıfının dolaysız olarak iktidar olduğu söylene- bilirmi? 'Kamulaştırma'n/n, işçısınıfını, üretimin efen- disi yapmadığı anlaşıldı; daha da kötüsü, kapita- list endüstri ülkelerinde görülen birçok sakınca 'sosyalist' iddialı bu toplumda da görülüyor; bu na- sıl çözülecek?" Bu sorular, ister istemez beni; 1966 yılına, 'kül- türel devrimin' başladığı Prag'a: Prag'da yayım- lanmış, 'Kavşak Noktasındaki Uygarlık' başlıklı kocaman kitaba götürecektir; rastgele bır kitap de- ğil bu, iktisatçı, tarihçi, sosyolog, psikolog, fizikçi, mühendis, hekim. mimar vs tam kırk beş bilim ve teknik adamının katkısıyla yazılmış; hepsinin başın- da, o Çekoslovakya Bilimler Akademisi Felsefe Ku- rumu yöneticisi Radovan Richta bulunuyor. Richta'nın kafamı karıştıran sorulara cevapları, daha az kafa karıştırıcı sayılmazdı ama, işçi sınıfı- nın ve sosyalizmin geleceği açısından, bence çok önemliydi. Teori ile pratiğin farkı • • Once, 'sosyalist' endüstri modelinin eleşfrisi! Ha- tıriar mısınız, kapitalist endüstri modeline yö- neltilen sosyalist eleştiri nedir? "...aşın işbölümü, iş bölümü dediğim, işçinin yaptığı işi bütünüyle kavramaktan çıkıp, ancak vidasını sıkıştınr duruma düşmesi; el emekçi- si, d^elim ki, bütün pabucu yaparmış, şimdi fab- rika işçisi, yalnız bağcık deliklerini açıyor. Ikin- cisi, yönetimle uygulamanın kesinlikle aynlma- sı; her ikisini, ayn ayn insanlann yapması, böy- lelikle de birisi vazgeçilmez şekilde elle, öteki kafayla çalışan iki insan türünün belirmesi. Üçüncüsü, bir önceki aynlıktan çıkılarak, top- lumsal katmanlann ayncalıkh sınrflara dönüş- mesi. Dördüncüsü, yığınlann tüketim artışının, bir yerde, işgücü üretimi düzeyinde tutulması. Beşincisi endüstriyel üretimi sağlayacağız di- ye doğanın kirletilmesi..." Radovan Richta -ve takımı- farketmişler ki, 'sos- yalist' iddialı ve etiketli ülkelerde de kapitalist en- düstri modelinde görülen bu 'sakıncaların' hepsi aynen mevcut; peki, sebebi ne ola ki? Onu biz de görebiliriz: Marks ve Engels, sosyalizmi endüst- rileşmiş bir ülkede, bir gelecek projeksiyonu ola- rak tasarlamışlardı; oysatarihin pratığinde, iş böy- le olmadı, sosyalist devrimi' yaptığını iddia eden ülkeler, henüz sanayileşmemiş ülkelerdi; sanayileş- mek, birinci hedefleriydi ama, bunun için gerekli 'bilgiyi' olduğu gibi kapitalist endüstrileşmiş ülkelerden aldılar; neticede, endüstri kapitaliz- minin temelini oluşturan 'ana üretim çizgileri' aşılmadıkça, bu 'ana çizgiler' sosyalist iddialı toplumlarda da aynı kalacaktı. Kaldı da! Üste- lik benzer sonuçlan vererek! Dahası, endüstri kapitalizminin içgelişmevede- ğişme süreci, işçi sınıfının anlamını da değiştiriyor, başkalaştınyor; bunu o toplumlarda önemi artan iş kollarına üstünkörü bir göz atmak bile belli etmek- tedir: eskiden, demir/çelik sanayii, mağden işçile- ri, vb tayin edici faktörler olarak görülürken; XX. yy'ın son çeyreğine doğru, durum tamamiyle başka bir mahiyet almış, elektrik, elektronik, vb işkollannda çalışan işçiler 'öncü' sıfatını kazanmıştır. İşte orada, Richta'nın bilımin üretimde dolaylı ya da dolaysız kullanımı ayırımına geliyorsunuz. (Me- raklısı için not: bkz. 'Seş Komünizm', Gilles Mar- tinet, s. 216 ve sonrası, Bilgi Yayınevi, 1975/yada Gilles Martinet, Les Cinq Communismes, p. 190 ve sonrası, Seuil, 1971) Tarih haklı çıkardı... Sorunu, bilim ve teknolojinin üretime uygulan- ması açısından koydunuz mu, klâsik işçi sını- fını gözden kaybedeceğiniz kesin gibidir. XXI. yy'a, gezegenin yeni bir ışçi sınıfi, pek tabii olarak da, ona dayanan yeni bir sosyalizm anlayışıyla girece- ği, neredeyse somut olarak görülüyor. "...klâsik endüstride, endüstriyel üretimde bilim dolaylı üretici güç, üretimde dolaysız iş- levi yok. Oysa kimyadaki değişmeler hammad- de kavramını da, kendisini de degiştirmiş; öy- le ya eskiden doğal hammaddelerin belirli ve değişmeyen yelpazesi içinde çalışırken, şimdi insanoğlu kimyasal ve yeni hammaddelerin zengin yelpazesi içinde çalışmaktadır. Elektro- nik, otomasyonu yaygınlaştınyor. Otomasyon ise işçi sınrfının niteliğini değiştiriyor. Bilimin do- laylı üretici güç olduğu aşamada, işçi aşın iş- bölümüne, yönetici, uygulayıcı ayınmına tâbi tu- tulan emekçi miydi; al bakalım bu sefer bilimin dolaysız üretime katılması yüzünden, (ya da onun sayesinde) işi bütünüyle görebilen, yöne- ticiyle arasında pek o kadar da fark olmayan, uzmanlaşmış, bir entelektüel emekçi düzeyine yükseliyor..." Bilim, üretime dolaysız katılınca, işçinin bilinç düzeyi neredeyse 'otomatik olarak' yükselecektir; nedeni belli, 'kapitalist' eski üretim teknolojisinde işçi uygulamada basbayağı 'at gözlükleriyle' çalı- şır, üretimi 'ihata edemez'; yeni teknoloji, onun 'ihatasını' genişletecek, bu da toplumsal tav- nnın başkalaşmasına yol açacaktır; bunun so- nucu, endüstri sonrası toplumunda -'bilgi top- lumunda'- 'yeni' İŞÇ" sınıfının, -üretimi nihayet dolaysız olarak denetimi altında tutabileceği için-, gücü, eskisinden çok daha fazla olabile- cek, bu da iktidara ulaşmasını kolaylaştıracak- tır; iktidar olamasa da. iktidar üzerındeki denetim gücü yoğunlaşacaktır. Bu tez, doğrusu istenirse, 'merkeziyetçi bürok- ratik' ve 'totaliter' sosyalizm uygulamasının sonu demektı: gerçi, Richta, Dubçek, OtaSikvediğer- leri, o günlerde epeyce eziyet çektiler, ama.. tarih onları haklı çıkardı. http:// www. prizma.net. tr/ A İLHAN http://www.ada.com.fr./-bilgiyay/yazar/ailhan.html
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle