06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 ŞUBAT 1997 PAZAR HABERLER Araslı'dan tepki • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Içel Milletvekili ve Grup Başkanvekili Oya Araslı, REFAHYOL hıikümetinin duyarsız tutumunun, son günlerde aıtan şeriatçı tavırlan "yüreklendirmekte" büyük payı olduğunu belırttı. Araslı, son günlerde bazı kışı ve basın organlannın uygar Tiirk kadınlannın şeref ve onuruna saldırmaya başladığını kaydetti. Araslı, bu tavırlann amacının, kadını aşağılamak ve cumhuriyetı sahiplenme azminı ortadan kaldırmak olduğunu belirtti. Erbakan yeğenini müsteşar yaptı • ANKARA (ANKA)- Başbakan Necmettın Erbakan, çok tartışılacak bir karara daha ımza atarak yeğenı Sabri Özkarı Erbakan'ı Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı'na getirdi. Sabri Özkan Erbakan'ın Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı'na atanmasına ılışkın dörtlü karamame Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdı. Başbakan Erbakan'ın yurtiçi ve yurtdışındaki gezilennde de sık sık görülen Sabn Özkan Erbakan. Başbakanlık Basın ve Halkla llişkiler Müşavırliği görevini vürütüyordu. Sabn Özkan'ın bu kadroda olmasına karşın Başbakan Erbakan'ın GAP Danışmanlığı'nı yürüttüğü öğrenıldi. CHP: Bölünme ülkenin sorunu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Sekreter Yardımcısı Erdoğan Yetenç, solun bölünmüşlüğünün, iki parti ternsilcilerinih sorunu olmaktan çıkıp, ülkenin sorunu haline geldigini belirtti. DSP lideri Bülent Ecevıt'in CHP'ye yönelik sözlerini eleştiren Yetenç, partısinın kendisi ile banşık olduğunu ve tüm üyelennin genel başkanının etrafında birleştığini bildirdi. Denktaş'a fahri doktora • lstanbul Haber Servisi -lstanbul Cniversitesı (lÜ) Rektörlüğü, Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile KKTC Dışişleri ve Savunma Bakanı Zaim M. Necatıgil'e "Fahri Hukuk Doktoru" unvanı verilmesını kararlaştırdı. lstanbul Ünıversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Berkarda ile İÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aysel Çelikel. Denktaş ve Necatigıl'in, "Kıbns Türk toplumunun güvenligi için sıyaset ve hukuk savaşı "'vermeleri nedeniyle doktora unvanına layık görüldüğünü söylediler. Denktaş ve Necatigil'e fahri doktora unvanı verilmesi nedeniyle salı günüsaat l l.OO'de tÜ merkez binasında bir tören yapılacak. Köln'de Atatürk sergisi • KÖLN(AA)-TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurumu'nun TRT ile işbirliği yaparak gerçekleştırdiği "Fotoğraflarla Atatürk" sergisi, Almanya Atatürkçü Düşünce Derneği'nin Köln'dekı merkezinde açıldı. TBMM adına konuşma yapan TBMM Başkanvekili DSP Ankara Milletvekili Uluç Gürkan da ADD'nin gerçekleştırdiği bu sergiyi. "olağanüstü bir coşku" ile kutladıklannı belirtti. Sergıde, daha önce Türkiye'nin çeşitli yerlerinde ve 10 ICasım'da Anıtkabir'de sergilenen 2 bin 800 fotoğraftan seçilen 200 fotoğraf yer alıyor. Sıvas davasmda olay çıkaran Atalay için mahkeme 'tahrikçi' nitelemesinde bulundu Katliam sırasında içkâiymiş EVİN GÖKTAŞ ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Sıvas davasının hemen he- men tüm duruşmalannda müdahıl tarafa hakaret ve küfürler ederek olay çıkmasına neden olan katli- amsanığı Mevlüt Atalay'ın, "tah- rikçi veteşvikçi" oldugu anlaşıldı. Katliam davasının Ankara l No'lu Devlet Güvenlik Mahke- mesi'nde (DGM) önceki gün ya- pılan duruşmasında müdahıl avu- kat ÇHD Genel Başkanı ŞenalSa- nhan'a "fahişe" diye hakaret edip duruşma salonunda olay çıkması- na neden olan Atalay 'ın "tahrik- çi ve teşvikçi" olduğu mahkeme karanyla kanıtlandı. DGM, gerekçeli karannda Ata- lay için, " Bu sanık 37 kişinin ölü- müne sebep olmak suçuna fer'i iş- tirakçiler içinde bulunmuş ve asli faillerisuç işleme karannda tahrik ve teşvikçi olarak rol oynamıştır'' nitelemesinde bulundu. Atalay'ın aynca kendi ifadesine göre, 2 Temmuz 1993 günü meydana ge- len katliam sırasında alkollü ol- duğu öğrenildı. Yargıtay'ın bozma karanndan sonra yapılan ilk duruşmada avu- katını azleden Mevlüt Atalay. ön- ceki gün yapılan duruşmaya da avukatsız katıldı. Atalay, Mahkeme Başkanı Or- han Karadeniz'in. "Avukaünız var mı" sorusuna, "Hayır yok, kendi savuıunamı kendim yapa- cağım" yanıtını verdi. Duruşmalarda mağdur yakınla- n ve avukatlanna hakaret ermeyi alışkanlık haline getiren Atalay'ın son duruşmada, sakal bıraktığı ve bıyıklannı çenesine kadar sarkıt- tığı dikkat çekti. Sıvas katliammdan bir hafta sonra yakalanan Mevlüt Atalay. polise verdiği ifadede olay sıra- sında alkollü olduğunu söyledi. Atalay. polise ve daha sonra Sıvas Sulh Mahkemesi'ne şu ifadeyi verdi: "Olay sırasında Alem Birahe- nesi'nde İbrahim isimli bir arka- daşunla bira ıçivorduk. Atıian bir taşla birahanenin camı kınhnca daşan çıktık. Bunun üzerine sahi- bi birahaneyi kapattı ve biz orada- ki esnaf ile birlikte Madımak Ote- li'nin taşlanmasını sejrettik. Bu arada Fmnivet MüdürüAliBe}'- in fenalık geçirmesi üzerine, ken- disine yardımcı oMuk. Bir bkton- la benzin getirmek isteyen şahsuı elindeki bidonu almak isteyen po- lislere yardımcı olduk. Bir bidon su getirip yere dökülen benrinin üzerinedöktükten sonra Aziz Ne- sın aleyhine slogan atmaya başla- dık. Bu sırada otelin ilk defa per- desini tuhışhıran kişinin Yunus Karataş olduğunu gördüm." Mahkemede de aynı ifadeyi ve- ren Atalay. polislerin tanımasın- dan dolayı kendısini yakalayıp gö- zaltına aldıklannı ve aslında suç- suz olduğunu ılen sürdü. Kıyımın öncûsii Dönemın Sıvas Emniyet Mü- durü Doğukan Öner, Mevlüt Ata- lay'ın Madımak Oteli'nın önün- deki kalabalığın en ön saflannda yer aldığını ve slogan atarak polis vejandarma barikatını aşmaya ça- lıştığını bıldırdı. Kamu tanıkları Rahim Çalış- kan, Şaban Yıhnaz ve Sami Ece de, Atalay'ın olay sırasında kala- balığın en ön saflannda bulundu- ğunu söylediler. Mevlüt Atalay, Ankara l No'lu DGM'de de aynı ifadeyi verdi. Mahkeme. daha sonra hazırladığı gerekçeli karannda Atalay için şu kanıya vardı: "Her ne kadar sanık son soruş- turma aşamasında üzerine arılı suçian inkâr etmiş ise de, cumhu- riyetsavcısı vesulh cezayargıcı hu- zurunda kamu tanıklannı doğru- layKi ifade vermiş ve olaylara ka- bkuğuu açıklamıştır. Hatta sanık Yunus Karataş ve Erol Sarıkaya'nın da olaylann içindeki yerini ve rolünü açıkla- mıştır. Sanığa mevcut e> lemleri ile bina vaknvak suretiy le birden çok kişinin öhımüne sebep olmak su- çunda fer'i, iştirakçiler içinde bu- lunduğu ve asli faillerin suç işleme karannda tahrik ve teşvikçi ola- rak rol oynadığı kanaatine vanl- mışOr."' MIKRO Emniyetin kayıplan bulmak için oluşturduğu birime aileler ilgi göstermedi 'Once sesîmize kulak verin'tstanbul Haber Servisi - Kav ıplan bulmak için 93 haftadır Galatasaray Lısesi önünde oturma eylemi yapan aileler, emniyetin kayıplan bulmak ıçın oluşturduğu ekiplere tepkı gösterdi. Kayıplan defalarca polise bildirdiklerini belirten aileler, "Bizi kayıplanmız için vaptığımız eylemlerde coplavan. gözaltına alan polis hangi yüzle karşınuza çriayor" dediler. Kayıp yakınlan, her hafta olduğu gibi dün de saat 12.00'de Galatasaray Lisesi önünde toplandı. Ailelerin hemen yanıbaşında ise Emniyet Genel Müdürlüğü Insan Haklan ve Yurtdışı llişkiler Şube Müdürlüğü'nün kayıp kişileri arastırmak için kurduğu büronun gezici minibüsü bekledi. Sivil polislerin görev yaptığı minibüsten ailelere "Kayıplar hepimizm". "Kayıplarınız için polis hizmetinizdc" anonslan yapılarak kayıplar için kendilerine başvuruda TBMM heyetinden inceleme Zorlamayın toplattna savı ARİF ASLAN BATMAN - Sason ilçe- sine bağlı Kelhasan ve Te- kevler köyünde yurttaşla- ra operasyon öncesi mayın bulunma olasılığı olan yer- lerde mayın arattınldığı sa- vı üzerine üç milletvekilın- den oluşan TBMM heyetı inceleme yaptı. Köylüler. heyet üyelenne "araçlara zorla büıdirilip götürül- dükleri Karameşe Köyü yakınlannda mayın arattı- nldığmı* 1 söylediler. BPBatmanMilleUekih Musa Okçu, DYP Kaysen Milletvekili Osman Çilsal ve DSP tçel Milletvekili A. Baki Gökçel'den oluşan TBMM Insan Haklan Ko- misyonu. Aralık 1996'da "zorta mayın aratünldıgı*" savlannı incelemek üzere Batman'a geldi. Sason'a bağlı Tekevler ve Kelhasan köylerine giderek yurttaş- larla görüştüler. Tekevler Köy Muhtan Bahattin As- lan ve köylüler, milletve- killerine şunlan anlattılar: U 15 aralık tarihinde kö- ye giden bir grup korucu ve güvenlik görevlisi bizleri zorla araca bindirdi. Kara- meşe Köyü yakuılaruıda- ki dağhk alanda beş saat sü- reyle bize mayın arattırdı- lar. Hakarete uğradık. Ke- sinlikle devlete karşı deği- liz. Koruculann hissi tu- tumlan yüzünden sürekli baskı alünda tutuluvonız." H e k i m I e r e u l u s l a r a r a s ı d e s t e k Dünyanın gözü İHV davasında UFUKTEKİN ADANA - "tşkence gör- düğünü sövk>ip tedavi için gelen hastayı neden polise büdirmediniz'."' ve "Neden izinsiz teda\i merkezi aço- mz?" denilerek hakkında dava açılan Türkiye Insan Haklan Vakfı(TlHV)tem- silcisi Mustafa Çinküıç ile eski vakıf doktoru Tufan Köse'ye uluslararası destek yağıyor. Af Örgütü'nden Dünya Hekimler Birliği'ne kadar çok sayıda kuruluş temsilcisi, bir türlü karar verilemeyen İHV davası için Adana'yı mesken tuttu. Hekim-hasta ilişkisinin de sorgulandığı TİHV da- vasının bugüne kadar yapı- lan 5 duruşmasında 4 ayn yargıç görev yaptı. Sürekli ertelenen davanın 21 şubat- ta yapılan dunışması da  Mustafa Kıhç ve Tufan Köse yargdanıyor. isim tespitı dahil sadece 7 dakika sürdü ve yine erte- lendi. Duruşmayı izleyen Dünya Hekimler Birliği Genel Sekreteri Dr. lan Fî- eld, BM üyesi olan Türki- ye'nin "işkence görenleri tedavi eden heldmlere bas- kı uvgulamasını değil des- teklemesini bekledikkrini" belirtti. Field, şöyle dedi: "Dr.Tufan Köse, hekim ah- laluna uygun davrandığı için yargılanı>or. Dr. Tufan doğru yoldadır, destekliyo- ruz, TİHV'yi takdir ediyo- ruz. Dr. Tufan Köse kurala uyduğu için sanık, bu çok tchlikeli bir durum.'" Af Örgütü Danimarka biriminden Dr Troels Kra- esig Thomsen de "davanın açılmışolmasının bile kaygı \-erici otduğunu" söyledi. bulunulması istendi. Minibüsten bu açıklamalar yapıldığı sırada Cumartesi Anneleri adına basın açıklamasını okuyan Filiz Koçali, 15Ekim 1994 tarihinde Tunceli'de kaybolan Nazım Gülmez'ı anlatn. Gülmez'in jandarmalar tarafından alındığını ve bir daha geri getırilmediğini belirten Koçali, ailesinin savcılığa yaptığı başvurulann da sonuçsuz kaldığını vurguladı. Koçali, emniyetin kayıp kişileri bulmak ıçın oluşturduğu Kayıp Kişilen Araştırma Büro Amirliği'ni de eleştirdi. Ailelerin 93 haftadır çocuklannı aradığını ve devletin bu kişilere yardım etmediğını söyleyen Koçali, "Gerçekten kayıplann akıbeti hakkında bilgi vermek ve' sorumlulan vargı önüne çıkarmak istiyorlarsa buradan yükselen sese kulak versüüer" dedi Daha sonra söz alan kayıp aileleri de emniyete ait minibüsün Galatasaray'a gönderilmesine tepki gösterdiler. Kayıplannı aradıklan sırada polisin kendilenni copladığını ve gözaltına aldığını anımsatan aileler. "Bizlere, çocuklanmıza işkence yapanlar bugün nasıl karşımıza çıkacak yüzü bulu\orlar" diye konuştular. Aileler daha sonra sessizce dağıldılar. Kayıp Kişileri Araştırma Büro Amirliğı'ne ait gezici minibüsle ilgıli olarak basına bilgi veren Terörle Mücadele Daire Başkanı Ahmet DemircL ülkemizde kayıp iddialan olduğunu. emniyetin bu kayıplan bulmak için böyle bir birim oluşturduğunu söyledi. Bir aydır çalıştıklannı ve bugüne kadar kendilerine 15 başvurunun yapıldığını ifade eden Ahmet Demirci, "Cumartesi Anneleri'nin de bize başvurmalanıu beküvonız" dedi. SIFIR NOKTASIIORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Bir TV kanalında Abdurrah- man Dilipak, "Hiç şimdiye ka- dar, RP'nin yönettiği belediye- lerde başı açık olduğu için iş- ten atıian birisini duydunuz mu" diye sordu. Başörtüsü esasına göre bir tasfıyeye giriş- mek sanki haklarıymış da hoş- görüleri nedeniyle yapmıyor- larmış gibi. Taha Akyol da ona destek verdi. Siyasi islamcılar, çeşitli yo- rumlarında Türkiye'yi iki cep- heye ayınyorlar. Bu cephenin bir yanında kendileri oluyor, öte yanında da diğerleri. Bu ayrıhğı bir olgu olarak kabul et- tirdikten sonra, kendilerini de diğerleriyle eşit statüde unsur- lar olarak sunuycrlar. Böyle su- nunca iş, "Biz size ne yaptık, siz bize ne yaptınız?" tartışma- sına dönüşüyor. Türkiye, başta Refahçıların çabası olmak üzere, diğer des- potluk yanlısı güçierin de zor- lamasıyla, giderek arası daha fazla açılan iki kampa ayrılıyor. Şeriatçılar, bu aynhğı daha da Kamu Alanında Şeriat Provası zoriayarak kendi bütünsel dünya görüşlerini, yaşamın her alanına yaymak istiyorlar. Bu aynlıkta bir yanıltmaca ol- duğunu görmek gerek. Bir ke- re bu ayrılık, iki aynı hakka sa- hip olması gereken toplulukla- rın aynhğı değil. Bir hukuk dev- letinde, çok farklı kimliklere, sı- nıflara, dünya görüşlerine sa- hip insanlar yaşıyor. Bu toplu- luğun içinde, şeriatçı olanı var, Müslüman olanı var, dinsiz ola- nı var, başka dinlerden olanı var, başka miliyetlerden olanı var. Şeriatçılar da bu kesimler- den sadece birisi. Bütün bu farklı kesimlerin, sınıfların, ortaklaşa kullandığı alan da kamu alanı. Bu kamu alanı, dine, inanca, dünya gö- rüşüne bakmadan herkesi ka- nun önünde eşit gören bir an- layışla şekillenmiş durumda. Modern hukuk devletinin man- tığı bu. Böyle bir devlette yaşa- yan insanlar için, kimin nasıl yaşadığı ve ne düşündüğüne göre birayrım yapılmaz. Bir Is- lamcı sakalını uzatırmış, türban giyermiş, alaturka tuvalet kul- lanırmış tamamen kendi bile- ceöi iş. Tnançlar, kamu alanına, ya- ni herkesin ortaklaşa kullandı- ğı alana taşınınca durum deği- şir. Çünkü kamu alanı, herke- sin istek, çıkarve ihtiyaçlarının kesiştiği yerdir. Bu alan kimse- nin malı da değildir. Herkesin ortak malıdır. Burada dinin, inancın, ibadetin yeri olmaz. Gelin görün ki son dönemde İslamcılar bu kamu alanlarını kendi malları gibi görmeye ve kullanmaya başladılar. Yöneti- mine geldikleri belediyelerde, kamu kurumlannda kendi iste- dikleri gibi bir düzen kurmaya giriştiler ve bunu diğer insan- lara dayatmaya başladılar. El- lerine geçirdikleri yerlerde ilk yaptıklan iş, mescit açmak, ibadet yerlerini genişletmek, din damgalı girişimlerde bu- lunmak oldu. Din ile kamu alanlannın hiçbirilişkisi olmaması gerekir- ken, islamcılar bunu yapıyorlar ve sonra da çıkıp "Biz sizin ka- daryaşama müdahale etmiyo- njz" diyebiliyorlar. Şimdi diyelim ki Italya'da iş- başına gelen Hıristiyan De- mokratlar, ilk iş olarak kilisenin nereyeyapılacağını, Incil'in ne- ler emrettiğini uygulamaya gi- rişebilirler mi? Belediye başkanlan, asıl iş- leri olan şehrin altyapı sorunla- rıyla uğraşmak yerine, nereye kilise yapılacağı tartışmasına girer mi? Yönetime geldiği yer- lerde katı Hıristiyanların hoş- lanmadığı içkileri yasaklayabi- lir mi? Dınin yasakları ve hedefle- rıyle, kamu alanının ilgisi ola- maz. Olursa, karşılıklı dayatma başlar. Içkiden hoşlanmayan evinde içmez, sarhoş olandan uzak durur. Ama bir belediye içki yasağı koyuyorsa, kamu alanını kötüye kullanıyor anla- mına gelir. Başbakanlık'ta alkollü içkiyi yasaklamaya Erbakan'ın ne hakkı var? Orası onun babası- nın evi değil, bir kamu alanı. Orayı kendi keyfine göre şekil- lendiremez. Kendisini Osman- lı Padişahı 4. Murat mı sanı- yor? Tayyip Erdoğan, Tak- sim'e cami yaptıramaz, onun öyle bir işi yok. Başbakan da belediye baş- kanı da böyle bir tartışmanın tarafı olamazlar. Onların başka işleri var. Kamu alanı kimsenin malı değil. Şeriatçılar da bu alan içindeki diğer taraf değiller. Çünkü devlete ve kamu alanı- na ilahi görevler yüklemeye kalkarsanız, sonsuz bir gerilim ve ayrılık gündeme gelir. Kim- seye de bir yararı olmaz. DİNÇ TAYANÇ Provokasyon Kokusu Gecelerin 21 .OO'lerinde önce ışıklar sönüp evler karanlığa kesiyordu... Sonra ışıklara yan-sön oynat- maya başladık... Ardından pencerelere, balkonla- ra doluşup alkışlamaya. ıslıklamaya, düdükleme- ye ya da tencere-kazan dibi tokmaklamaya giriş- tik. Artık ellerimizde mumlarımız, dillerimizde tür- külerimizle sokaklara, alanlara dökülüyoruz... Kadınlarımız, bilim adamlarımız, meslek odalan- mız gecelerin 21.00'lerini beklemeyip günün her saatinde sokaklan, alanlan dolduruyor... Emeğin temsilcileri ile işverenler karanlığın yırtıl- ması için eylem birliği hazırlığında... Ordu, ranatsızlığını her olanakta ve en "ince" an- latımıyla dıle getıriyor... Cumhurbaşkanı "Şeriat, irticadır" diyor... Memleketimden insan manzaralannın bir yüzü böyle... Ulkede "u/us"u "ümmet" eyleyip "şeriattır" di- yerek "koyun gibi" gütme karabasanındaki hükü- meterkânı; "parazitçiler" diyor, "mumsöndücüler" diyor, "Valilere genelgeli emirdir" diyor, "Siyaset di- nin hizmetindedir" diyor, "Islam, şeriattır" diyor... Bunlar böyle dedıkçe, kahraman(!) güvenlik güç- lerimiz sokaklarda, alanlarda "peydah olmaya" başlıyor ve de "Vatandaşın huzuru bozuluyor, so- kaklara çıkıp çevreyi rahatsız etmeyin " gıbilerinden uyanlar(!) ile gözdağı vermeye kalkışıyor. Tutmadı mı? Kalabalığın içinden, ne rastlantıdır, yüreği ra- hatsız olanlarıseçip"nazı/(çe" polis arabasınayük- lüyor, sonra da Kaden buymuş" diye ölüsünü or- taya çıkarıyor! Haaa, kahramanla- rımız bunları yaparken "Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık" eyleminin çıkış nokta- sını oluşturan Susur- luk'un çeteci kahra- manlan, herhalde meslektaşlarının bun- ca "meşgul" oluşun- dan yaraıianıp ya elle- rini kollarını sallayarak cinayet bulutu gibi aramızda dolanıyor ya da ufaktan ufağa yeşil pasaportlanıp sınınn dışına taşıveriyorlar! Memleketimden insan(!) manzaralannın bir baş- ka yüzü de böyle... Ülkede "halk dalkavukluğu"na sığınıp oy kopar- tacağını sanan geçmişi aydınlık. günü ve geleceğı kapkara lidercikler, "İnanca karşıyürünmez" diyor: geçmişi karanlık, günü ve geleceği bulanık lidercik- ler,"Şeriata karşı yürünmez" diyor... Üstelik bunu diyenlerden biri kendini ve partisi- nı Demokratik ve Sosyal ve de Demokrat diye kas- kallıyor; diğeri de "liberal"l Sanıyorum bu makulenin, son günlerde yan-sön- leri hızla artan ışıklann yalnızca çeteciler ve kara- yobazlar ıçın değil, kendileri gibi "beynamaz" yo- bazları da aydınlığa çıkarmak için karartıldığını ay- rımsayacak anlakları kalmıyor! Sonundadönüp dolaştp hepsi bir ağızdan "Tür- kiye'nin yüzde 99'u Müslümandır. Işıklaıia oyna- yanlar gâvurdur" demeye getiriyor. Bu noktada ya bu zevat-ı namuhteremat sayı saymasını bilmiyor ya da hiç dayak yememış bulunuyor! Hadi gecele- rin 21 .OO'lerinde sokaklarda dolaşmayı yürekleri yemıyor, oturduklan yüksek yerlerden kafalannı kal- dırıp yanıp sönen ışıklara da mı hiç bakamıyorlar? Memleketimden insan(!) manzaralarının "yüzsüz- lüğü" de böyle... Bütün bunlar olup biterken, çağdaşlık istedıkle- ri için "orospu" denilen kadınlarımız: "mum sön- dücülükle" suçlanan(!) ya da alaya alınan insanla- nmız, suç duyurusu üstüne suç duyurusunda bu- lunuyor. Oysa, bu ülkede "vesikalı" hayat kadınına "orospu" demek bile "altı ay"dan başlıyor. Kadın- larımız acaba topluca "tek" suç duyurusunda mı bulunuyorlar, yoksa "tek tek" on binlerce dava mı açmaya hazırlanıyorlar? Ne "firaklı" ders olur ama beyin orospularınaü! Ana fikir "Şeriata karşı yürüyecek" gönlü, şeri- ata "inanç " yerine "irtıca" diyecek yüreği olmayan karaaydın(î) ile "Şeriat Islamdır. Türkiye'nin yüzde 99'u Müslümandır Öyleyse Türkiye'de şeriat var- dır" aklı ewelliği(!) ile halkı bölmeyi amaçlamış ka- rayobazın farkı yoktur! Ana fikrin ana fikri: Hacıdan bacıdan, karanlık geceden, bir de ince sesli erkekten hayır gelmez. Susurluk komisyonu Dündar Kdıç da dmlenecek • Görev süresi 1 ay daha uzatılan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nun, gelecek hafta îstanbul'da 3 özel tim görevlisinin yanı sıra yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Dündar Kıhç ile ANAP'lı Yaşar Okuyan, Mustafa Taşar ve eski Devlet Bakanı Ahmet Karaevli'nin de bilgisine başvuracağı öğrenildi. AN KAR4 (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Susur- luk Araştırma Komisyonu, gelecek hafta İstanbul'da sürdüreceği çalışmalan sı- rasında Ömer Lütfü Topal cinayetıne adı karışan 3 özel tim görevlisinin yanı sıra, yeraltı dünyasının ün- lü isimlerinden Dündar Kılıç'ı da dinleme karan aldı. Komisyonun aynca. ANAP Genel Sekreteri Ya- şar Okuyan, Gazıantep Milletvekili MustafaTaşa- r ile eski ANAPMı Devlet Bakanı Ahmet Karae\- li'nin de bilgisine başv ura- cağı öğrenildi. TBMM Susurluk Araş- tırma Komisyonu, halcn İstanbul'da bir hastanede tedavi gören Dündar Kı- lıç'ı gelecek perşembe dinleyecek. Komisyon.cu- ma, cumartesi \e pazar günlen de halen lstan- bul "da Metns Cezaev i'nde tutuklu bulunan özel tim görevlileri Ercan Ersoy, Ayhan Çarkuı ve Oğuz Yo- rulmaz'ın bilgisine başvu- racak. 3 mart pazartesı günü de Kocaelı çetesinın başı ola- rak bilinen Hadi Ozcan'ı dinleyecek olan komisyon Ankara"ya döndükten son- ra YDP Genel Başkanı Hasan Celal Güzel'in. 1984'te Isvıçre'de Abdul- lah Çatlı ile görüştüğünü ıleri sürdüğü eski Devlet Bakanı Ahmet Karaev- li'nin bilgisine başvura- cak. Süresi 3 martta dolacak olan komisyonun, görev süresının 1 ay daha uzatıl- masına ilişkin karar dünkü resmi gazetede yayımlan- dı. Şimdiye kadar40'aya- kın kişıyi dinleyen komis- yonun raporunu en geç 3 nısanda Meclıs Başkanlı- ğı'na ıletmesi gerekiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle