Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 ŞUBAT 1997PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Okul Yok, Lakin Duagû Çok
Prof. Dr. SALİH ÖZBARAN DEV Buca Eğitim Fakühesı
1
996-97 öğretim yılı başladığı
günlerde vaşadıklanmız, duy-
duklanmız, okuduklarımız
açıkça, kötü birikimin yeni bir
örneği olarak bır kez daha gös-
terdı ki Türkiye"de eğitim. tam
bır karmaşa ıçınde: Günü kurtarmak ıçın
alınan acil geçicı kararlar, tavşana kaç
tazıva tut örneği dürüst olmayan yakla-
şımlar, ilk ve ortaöğretim yaşına gelmiş
çocuklannı bir okula yerleştirebilmek
içın para denkleştırmede zorluklarla, ola-
naksızlıklarla boğuşan analar, babalar;
kısacası, insana \e onun eğitimine dev-
let yetkililerince ve siyasetçilerce yapıl
ması gereken yatınm, teşvik ve düzen-
lemelerin -serbest piyasanın insafsız tu-
zağına düşürülme tehlikesine karşın-
inatla frenlenmesi ve gençleri yönlendir-
mede O. Reboul' un Eğitim Felsefesi' nde
"yetiştirmek, öğretmek, biçimlendir-
mek" bıçimınde formülleştırdıği genç-
lere yönelik beklentilenn, içinin nasıl
doldurulacaöının açıklanmasından kaçı-
nılan "miUi ve manevi"ye ingirgenmış,
aslındagüyaHıristiyarıBatılı/Amerika-
lı uzmanlann raporlan doğrultusunda.
ama çağının gerçekten uzağmda ka-
lan/bıraktınlan, çocuğu cenderede tutan
keyfiliğin, sorumsuzluğun ve beceriksız-
liğın simgeleştınldiği Mıllı Eğitim Ba-
kanlığı.
Bir baba düşününüz; oğlunu, o ana
kadar gönderdiğı rahat ve görece mem-
nun kaldığı bir özel okuldan ücret soru-
nuyla alı^ mahallesinde, birkaç bina öte-
sinde yer alan sıradan bir liseye kaydet-
tirmek istiyor, alınacak öğrencı sayısı sı-
nırlı: kura çekıliyor; yedekten yüzüncü
sırada yer alıyor çocuk; iki sokak ötesin-
de bulunan liseye yazdınlamıyor. Veli
düşünüyor, para durumunu gözden geçi-
riyor eşiyle birlikte, denkleştiriyor ve es-
ki okuluna gönderiyor çocuğunu. Gerçi
bu özel okul. çağdaş eğitimi yakalama-
ya çalışan danışmanlar grubunun öneri-
leriyle sürdürmek istiyor eğitimi; öğren-
ciler rahat, okul kendini binasıyla ve ça-
lışanlanyla yenilemeye çalışıyor. ama
Mıllı Eğitim BakanlığYnın (MEB) bu-
yurduğu müfredat ve kıtaplanyla. K.ac
veli ya da kimler. çocuğunu böyle özel
bir okula gönderebilır?
Bu öyküdeki baba benım: eşimin ay-
lığını tamamen oğlumun eğitimine yatır-
manın. başka yatınmlara bedel. belkı de
daha gerçekçi olduğunu sanarak oğlu-
muzun eğitimine hiç de olumlu katkısı
olmayacağını sandığımız bir okul yeri-
ne insancıl davranışlann daha güzel yü-
zünü gördüğümüz özel okula devamına
kararverdik.
Ancak mahallemızdekı sıradan liseye.
MEB"nin köhneleşmiş kurumlanndan
binne çocuk kaydettirmeye çalışan yüz-
lerce veliyle birlikte yaşadığım sahnele-
n. anayasadakı eğıtime, sosyalleşmeye
yönelıİc ilkelerle çelışen dunımu yaşa-
dım bizzat. Okumak. modern okullara
gitmek isteyen çocuklara dar gelen, yet-
meyen, bir bakıma yasaklanan okullann
görüntüsü bir yanda tüm acıklı haliyle
dururken sadece "duagû" yetiştiren ku-
rum. okul ve ibadet yerlerinin çoğaltıl-
masındaki çelişkiyı üzüntüyle saptadım.
Dıyanet'ın artan kadrolannın bütçesı-
ne cümertçe gıden paralann okul yapı-
mından kaçınldığını düşünerek yeniden
üzüldüm; bireysel sonımluluğun eşlı-
ğinde dünyayla bütünleştirme amacını
gütmesi, din vecibelennı Tann ile kişi
arasında bırakması gereken eğitimi vere-
bılecek okullar yenne "duagû" yetışti-
ren yapılanmayla tanhsel geçmişin bi-
rikimlerini sıfirladığimızı gözleyerek de-
rin düşüncelere daldım
u
...Bir taraftan askerin mikdar ve ulu-
feleri çoğaldığından ve bir taraftan hazt-
ne nıalları şunun bunun zorbaJığına ve
tasallutuna kaldığından.. ulufe/maaş ve-
rilemez oldu. Bundan dolayı Sadrazam
Melek Ahmed Paşa iş/makam karşılı-
ğında daha öncekilerin alageldiği rüşvet-
leri kabül etmeyip hazineye geüri, ya ye-
rinde bir tedbir sa\ dığından veyahud baş-
ka çare tedarikinden aciz oİduğundan
usul ve kaide olarak gördii. Ve baa be-
yinsiz >e kanşık kafalı defterdarlar/ma-
liye bakanlan dahi hazineye gelen para-
lan sarraflara verip karşılığında düşük
akçe alarak bunun fazlasını fayda sandı-
lar. Ve bu tasarruilar sebebhle nice nice
fitne orta> a çıktı. çeşitli reziûikier ve hor
görmelerİe karşılaştılar..
Sultan 111. Murad tasavvufa eğilimli
oİduğundan suitan vakıflan vegünırük ve
sair devlet gelirlerinden duagû vazifeleri
tahsis edip giderek bu usul artıp azdığın-
dan, saltanat memuri yetliklerine ve özel-
likle harem ağalanna ve padişahın ha-
rem dairelerinde sözü geçenlere ait olan
birtakım hilekâr ve magribiye fazlasıyla
görev verilmiştL. Bunlann verdigi sıkın-
tıdan askerlerin maaşlan verifcmemek
derecesine geündiğinden bu durum, mu-
hafızlann dağılmasuıa sebep olduğu sö'y-
lenmiştir."
Geçen yüzyılın tanınmış devlet adam-
lanndan, tarihçi Mustafa Nuri Paşa'nın
ünlü eseri Netavkü'l-vukuaf ın yansıttı-
ğı "görkemli*>
Osmanlı'dan kimı manza-
ralar ne kadar da günümüzle benzerlik
göstermekte; ekonominin ınanılmaz
savrukluğu, devlet gelirlerinin yiyicile-
ri ve başkalan adına dua ederek çıkar
sağlayanlan, yaşadığımızgünlerlenede
güzel çakışmakta. Tarih sanki ayna koy-
muş 16 ve 17. yüzyıllar ile 1980'lerin,
1990'lann arasına.
Post-modemist tarihçilik keskin ben-
zerliklere dayalı genellemeleri kabul et-
meyedursun, geçmiş olaylann bağlantı
ya da bağımsızhklanndaki özellikleri
ortaya koymak durumundadır tarihçi;
böylece yaşadığıgüne yönelik anlamçı-
karabilir geçmişten. nerede bulunduğu-
nu çok daha iyi saptayabilir tanh bilgi-
siyle.
Günümüzde tanık oldugumuz görün-
tü. olup-bitenlerden sezinlediğimiz duy-
gular, bunlar karşısında ya da eşlığınde
aldığımız tavırlar, geçmişin yakın ve
uzak de rinliklerinden gelip kümeleşen
birikimlerin sonuçlanndan başka bir şey
değildir. Türkiye'yi okul kıtüğuıa terk
eden,"duagû" bolluğuna garkeden anla-
yışlann, böylece, nereden ka\naklandık-
lannı bilebiliriz.
"Muasır duagû"lar
"Duagû" yakaran, dua eden kimse. du-
acı olan kişi anlamına gelir (Muasır-çağ-
daş). Bir kimsenin yakararak (dua ede-
rek) kendisi, başkalan, ülkesı ve dünya
toplumlan için Tann'dan istekte bulun-
maa ve bu işı, gösterişten uzak ve ina-
narak yapması doğal karşılanabilir. He-
le hele böyle bir yönelişi, vatanda^lan-
nın verdikleri vergılere dayandırmadan.
yaradanı ile kendisi arasında yapması,
devlet kesesinden sağlanan harcamalan
kanştırmadan ve Tann ile kendisi arası-
na girmeye çalışan "duagû"lann niyet-
lerine teslim olmadan başarması, sanı-
nm. dinın de inananalara öğütlediği yak-
laşımdır.
Ancak devlet bütçesini eriterek, eko-
nomik sıkıntılann getırdiği ortam içinde,
üretmeden rant, faiz, nema. havadan pa-
ra yiyenlerin yan aç bıraktıklan >ığınla-
nn, çağdaş eğitimi getirebile cek laik
sistemde okullardan yoksun bırakjlan ço-
cukJann ellerini kaldınp dua etmelen ne
işe yarayabilir? Egitimden, devlet bütçe-
sinden alması gereken payı esirgeyenler,
ellerinde Id yetkileriyle "hayır sahıbi"
vatandaşuı lürufkârlığına sığın makla ye-
ni bir "duagû" ordusu yaratmıyorlar mı?
tmam- hatip liselerinin dışında kalan
devlet okulîanndaki belirgin düşüşler,
1997 malı yılı bütçesinin de tanıklık (şa-
hadet) ettıği üzere (Nokta dergisi, sayı
50, (8-14 Arahk 1996) "duagû" ordu-
sunun "irfan ordusu"na yeğlenmiş olu-
şu, Türkiye'nin geleceğinin ne yönde
oluşabileceğimn canlı kanıtlan değıl mi?
Sonuç
Eğitimin, sağlığın, adaletin gerekleri-
nin karşılanamadığı bir ülkede, pasta
paylaşımından aslan payını, ûstelik çahş-
madan alanlann ülkeyi "duagû"larla do-
natma çabalan, çıkarlan gereğidir; yok-
sa bır başkasının yürekten dua edip et-
memesi onlann umunında değildir. İç
dünyasını Tannsıyla karşı karşıya getire-
rek huzur bulmaya çalışan kişinin
ınançlannı dalgalandınp oy kapmaya uğ-
raşanlan. din pazarlığı yapanlan, Tann
adına iş görme cesaretini sergileyenleri.
çaresizlik içinde kıvranıp kurtuluş yolu
arayanlara sahtekârca -güya Tann adına-
merhem olanlan. bütün bunlan inan-
dıklan dine dahı saygısızca ve çıkar için
yapanlan engellemenin yollanndan bi-
ri, hatta ilki, gelişim ve değişimlen ya-
kalayan okullan çoğaltmaktır. Osman-
lı'nm son yüzyılındaki gayretleri ve
cumhuriyetin dinamizmi getiren çabala-
n doğrultusunda elde edilen birikimle-
rin yıtinlmesi çok pahalıya mal olabilir.
Üretmeden zengın olma küstahlığının
ve külhanlığının doğurduğu ortamda ye-
şertilen ve Bûknt Tanör'ün çok iyi ta-
nımladığı ûzere (Cumhuriyet, 15 Aralık
1996) "toplumun örgütsüzleştirilmesi"
sürecinde kutsallığından ötürü müdaha-
le edilemeyeceği düşünülen tarikat ey-
lemlennin çağdaş okullanmızın hakkın-
dan gelecegı günler-bu gidışle- pek uzak
olmavabilir.
ARADABIR
EKREM ATAER A«.ısven
Çoksesli Bir
Orkestra Gibi...
Konfüçyüs'ün yüzyıllar önce söylediği o özlü sö-
zü bir kez daha anımsayalım: "Bir milletin nasıl ya-
şadığım anlamak istiyorsanız müzlğine kulak verin."
Şimdi nasıl yaşadığımızı ya da yaşatılmak istendiği-
mizi anlamak için ortalığa şöyle bir göz atalım. Tek-
sesli melodilenn, aynı sözlerin, aynı anlatım biçimle-
riyle ifade edildiğı birtoplum yapısı. Kısacası birinin
çalıp birilerinin ise sürekii dinlediği bir orkestra. Ve bu
teksesli müziğe mahkûm edilen milyonlarca insanın,
sonunda günlük yaşamının da teksesli olduğu bir
sosyalyapılanma...
Insanoğlunu öbüryaratıktakırmndah ây/rafı örtfern-
li bir özellik de bilindiği üzre. orgütlenme yeteneğidir.
Bu yeteneğini harekete geçirip geliştırebileceğı ortam
ise kuşkusuz demokrasinın egemen kılındığı ortam-
lardır. Örgütlü hareketlilığin estıreceği rüzgârlar ise
çoksesliliği beraberinde getirecektir. Öylesine bir
çokseslilik ki dev bir orkestranın tek tek görev almış
sazlanymışçasına; yan yana geldiğinde belki güzel
bir senfoninın bütününü oluşturacak bir yapılanma.
Toplumu örgüsüz duruma getırmenin yollanndan bi-
ri de sanınm teksese mahkûm etmekten geçiyor.
Teksese mahkûmluk isetepkisizliği (reaksiyonsuzlu-
ğu) ve sessizliği... Ve o sessiz yığın istenilen kıvama
geldiğinde; üzerine ister postallaria gidin. ister çete-
lerie, ister yargısız infazlaria, aynı sessizlik ve tepki-
sizlik devam edecektir.
örgüt ve orgütlenme kavramlannı öcü gibi göste-
ren, temel hak ve özgüriüklerini almak için meydan-
ları dolduran binlerce insanı "ıhanet-ı vataniye" ile
suçlayan güç; öte yandan kendi çetelerini palazlan-
dınp arpalıklannı sonuna kadar açarak bugünlere ge-
tirmedi mi Türkiye'yi? Tarikatlann parsellediği cami-
leri, ne idüğü belirsiz yurtlan, imam-hatip okullan ile,
bu işe resmi kılrflannı hazıriamadı mı?.. Yaklaşan teh-
likenin ne olduğunu gören Bahriye Üçok'lan, Uğur
Mumcu'lan, Turan Dursun'ian. Çetin Emeç'leri en
kalleş yöntemleri ile katletmedı mi? Server Tanilli'le-
ri kurşunlamadı mı? Sıvas'ta onlarca insanı "Şeriat
isteriz" diye attıklan naralarla bir çırpıda yakıp kül et-
medi mi? Tüm bunlan yaparken bir tek şeye güven-
di; karşısındakı tepkisiz ve teksesli orkestraya. Ne za-
man ki istediği tek sesin yanında bir ikinci, belki üçün-
cü sesi duyacak olsa, bindi tepesine... Sakın kimse
mevcut siyasal partileri, çoksesliliğe atılmış adım ola-
rak göstermeye kalkmasın. Bizim anlatmak istediği-
miz; kendi iç uyumunu (armonisini) iyi oturtmuş, sah-
nedeyken de sahne dışındayken de aynı şarkıları
söylemeyi başarabilecek oluşumlar... Köktendincilik
bugün karşımıza dikildi ise, bunda bilerek ya da bil-
meyerek tüm siyasal partilerin az ya da çok payı var-
dır. Düşünün ki Sıvas katliamına hangi siyasal parti-
nin koalisyon ortaklığında cesaret edilebildi? Sokak
infazlan bütün şiddeti ile devam ederken, hangi in-
san haklan bakanı, yalnızca uzaktan seyretmekle ye-
tinmedi? 70'li yıllarda MSP-CHP koalısyonunun baş-
bakanı, gerici kadrolar sistemlice örgütlenirken, ne-
redeydiler? Eline Kuran alıp eyleme koşanlara, Antt-
kabir'i basanlara meczup yumuşatması ve gizli hoş-
görüyle yaklaşıldı hep. Tarikat ilişkileri ile ünlenenler,
bugünün en hızlı laiklik savunucusu görünen ANAP'ın
kadrolan değil midir? Kimlerin döneminde Sünni din
dersi mecburi hale getirildi?
Şimdi ise dolaylı veya dolaysız yoldan mevcut her
iktidar tarafından az ya da çok destek bulan kökten-
dinci hareket, bütün hazıriığı ve umursamazlığı ile
karşımıza dikilmiş durumda. Zamanında lokal hare-
ketler diye yorumlanan bu zararsız ve haşan çocuk,
işi Kudüs gecelerine kadar götürdü. Tabii ki bu buz-
dağının yalnızca üstü, altı ise her gün artan homur-
tusu ile variığını bir o kadar daha hissettiriyor.
Bütün siyasal partilerin tabanlannda. inanıyorum
ki aynı oranda olmasa da gelişmelerden rahatsız bir
kitle var. Işte çoksesliliği yaratacak orkestranın asıl
elemanları bu insanlar. Şimdilerde yapılacak olan bu
orkestranın partisyonlannı iyi yazmaktır. Bütün sorun
çoksesli düşünüp bir orkestra birlikteliğinde hareket
etmektir. Bu harekete siyasal partiler aday ise önce
kamuoyu önünde sağlam bir özeleştiri vererek işe
başlamak durumundalar. Tarikatlara bağlı oy hacmi-
ni daraltmamak için kadın yürüyüşünden türiü dema-
goji ile çark eden parti anlayışlan ile bu iş olmaz. Tüm
demokratik kitle örgütleri, sivıl toplum örgütleri, ta-
banlannı; yaklaşan değil, kapıya dayanan tehlikeye
karşı tepkili duruma getirmelidır. Bu işte hangi parti-
nin seçmeni olursa olsun tepkilerini birlikte göster-
mek durumunda. DYP'nin, iktidar hırsı ile verdiği
primlerie Türkiye'yi nereye götüreceği ortada.
TARTIŞMA
Susurluk Komisyonu ve 'Temiz Toplum Kampanyası'
Mkamyona toslamasından
sonra iyıce anlaşıldı ki.
ülkemızdeki toplumsal
kirlilik, tüm bireyleri
kapsayacak düzeydedır.
Öyleyse hepimiz de çeşitli
ölçülerde kirliyız. Çünkü bu
'yöneticileri' biz seçiyoruz.
En azmdan bu bağlamda bir
sorumlulufomuz vardır O
afya.
sıyaset,
aşiret
ihşkisinın
Susurluk'
ta
nedenle hiç kimse ıçın 'hen
tertemizim' savı geçerli
değildir. Binlerce örnekten
bır tanesi, iizerinde TC
yazılı yeşıl pasaportlann
Avrupa kapılannda,
potansiyel suçluluk kanıtı
olarak işlem görmesidir. El
kapılannda gördüğümüz bu
işlemden sız yurttaş olarak,
bir anda iliklerinize kadar
aşağılandığınızı hissetmiyor
musunuz? Keşke hayır
diyebilseydik, ama
diyemıyoruz. Öyleyse
kirlendJlfeikırleridınız, vani
kırlettıler! Diğer yandan
sömürülmek ve ona tepkisiz
kalmak bildiklerimizı
saklamak; bunca kirlenmeye
karşın, 'bana değmeyen
yüan bin yıl yaşasın' dıyerek
eve kapanmak: hiç olmazsa
ışıklan bır dakıka kapatmak
gibi minik, hatta masumane
bir eyleme dahi katılmamak,
kirliliği hazmetmek ve ona
ortak olmaktır. Dev letin
kimı bırimlennde bu
boyutlarda bir çeteleşme,
çıkar ortakhğı; mafya, esrar.
eroin. gaynmeşru ilışkıler
ağı ülkemızı sanp
sarmalamışsa ve bızler bu
hukuksuzluk ortammı
onaylamı>orsak.
yapacağımız yüzlerce şey
olmalıdır. Yağmalama, K.ürt-
Türk boğazlaşması, Alevi-
Sünnı kamplaşması: faili
meçhuller, yargısız mfazlar
bizım ülkemizde
yapılmaktadır. Bunlan
yapan çetenın sayısı üç aşağı
beş yukan bellidır. Bu
ılışkiler on binlerce insan
tarafından bılinmektedir.
Bu ilişkılen bılen ve bıldığj
oğanın dokusunu
tarihle işledik.
Yennyeşıl doğanın mavı bır gölle süslendığı Sapanca'da, geçmişin
ncehklı çızg lerı, çağdaş mırrarının olanakları ile bırleştırıldı ve
ev" kavramı yeniden yaratıldı: Sapanca Manors.
55 bın metrekarelık koru ıçtne serpıştırılnnış sadece 40 vılladan
oljşan Saoarca M a n c s , T u d o r \e Vıctona tarzı kır evlerının
/ep/en bır >orumu. Her yenı güre, tarıhın ıçınden aoğaya açılan
tatlı bır /olcu'uğa çıka-- gıbı başlananız çın.
SHOWPA
SHOVVPA BİR SHOW TV KURULUŞUDUR
(O212) 275 55 55
Faks (0212) 2 8 8 3 0 3 1
Ankara . (0312) 4 1 9 58 8 6 / 8 7
halde susanlar! Çağnmız
sizedır. Siz sorumlusunuz.
Vıcdanınızın sizı rahatsız
ettiğinı bilıyoruz. Ortaya
çıkın, konuşun. sağcı-solcu,
her kimseniz bunu lütfen
yapın ve kendinızi
temızleyın. Temizleyin
çünkü; TBMM Susurluk
Araştırma Komisyonu,
'aklama' komisyonuna
dönüşmek üzeredır. Siz, biz.
hepimiz sessiz kalmaya.
korkmaya ve bildiklerimizi
saklamaya devam edersek
'dağ fare dofuracak" Ve •
temiz toplum umudu bir kez
daha, belki de hıçbır zaman
gerçekleşmemek üzere
'bunlann onurlu toplum,
temiz toplum olmaya
niyetleri yok' diyerek bızi
terk edecektir. Kendi
çağnmıza ilk yanıtı biz
veriyoruz ve yetkililere
soruyoruz: Çülerörtülü
ödeneğinden hangi Alc\ i
kurumu-önderi kaç para
almıştır? Alevilerin temiz ve
şaibesiz geleneği şaibe
hükümetine pazarlanmış
mıdır? Karşıhğuıda kaç
para alınmıştır. _
Susurluk Araştırma
Komisyonu'nun başkanı Sn.
Elkatmış, 13.02.1997 günü
yaptığı ve medyada
yayımlanan demecinde
"Ortülû ödenekk ilgüi hiçbir
belge. bilgi bulunamamıştır''
diyerek, örtülü yağmasmı
örtmek istediğini
hissettirmıştir. Buradan da
anlaşılıyor ki, çetenin. faili
belli cınay_etlenn: Göktepe,
Mumcu, Uçok,Aksoy,
Dursun, Gazi-Ümraniye
katliamlannın, esrar-eroın
kaçakçılannın da üstü
örtülecektir. Bızler, sizler,
hepimiz sessiz kalmaya
devam edersek. duvara yazı
yazan hselilere.
üniversitenin camını kıran
üniversitelilere yüzlerce yıl
ceza veren, ancak çeteye
dokunamayan, kirli
ilişkilerin egemen olduğu bu
sistemin akrep gibi
davTanmasını ve kendinı
cezalandırmasını beklemek
boş hayaldir. Biz bu
kirliliğın sürüp gitmesine
izin vermeyeceğiz! En
azından son şansımızın yok
edilmesine seyirci
olmayacağız. Durup
dururken, Alevilere
hakaretin de. Taksim'e,
Çankaya'ya cami yapılması
gündeminin de, gündem
saptınlmasının da nedeni
budur. Bizler Alevicihk
dürtüsüyle değil. yurttaşlık
bılincimizle. Mustafa
Kemal'e demokrası. laıklık,
sosyal hukuk devleti
ilkelenne olan sarsılmaz
bağlılığımızla, yükselen
demokratik muhalefetin
içinde kalmaya, ısrar ve
inatla devam edeceğiz.
"Mum Söndürülecekse"
(Kazan ve ıdeolojisinin
iması ve ıftirası anlamında
değil) söndürecegiz, ışık
söndürülecekse onu da
yapacağız. Ta ki karanlık,
karabasan ve kara tehlike
yerini ışığa bırakıncaya,
çoğulcu demokrasiyi
kucaklayıncaya değın...
Murtaza Demir
PSAKD Genel Başkanı
PENCERE
Yunus'tan Şeriat Dersleri...
Yunus Emre'den bir şiir:
Evvel kapı Şeriat, emri nehyi bildirir
Yuya günahlarını, herbir Kuran hecesi
Ikıncisi Tarikat, kulluğa bel bağlaya
Yolu doğru varanı, yargılaya hocası
Üçüncüsü Marifet, can gönül gözün açar
Bu mani sarayının, Arş'a değin yücesi
Dördüncüsü Hakikat, ere eksik bakmaya
Bayram ola gündüzü, Kadir ola gecesi
Bu Şeriat güç olur, Tarikat yokuş olur
Marifet sarplık dunır, Hakikat'tır yücesi
Yunus Emre büyük şairimtz, 1923 Aydınlanma
Devrımi'nden sonra keşfettiğimiz ozanımızdır; şi-
irleri kuşaktan kuşağa halkımızın belleğine işlen-
miştir:
Peki, Yunus'un şeriatla arası nasıl?..
Yukarıdaki şiirin son iki dizesinde 'hiyerarşi'yi
saptamış Yunus:
Bu Şeriat güç olur, Tarikat yokuş olur
Marifet sarplık durur, Hakikat'tır yücesi...
•
Alevi köyünde cami yoktur..
Hoca da yoktur.
Niçin?..
Çünkü Alevi Kuran'ı bilir, Hazreti Muhammet'i
tanır, Hazreti Ali'yi sever; cami yerine cemevinde
ibadet eder, namaz kılmaz, ramazanda oruç tut-
maz, hacca gitmez bır Müslümandır. Alevilik evre-
ne bakışında görüş açısını öylesine genişletmiş ve
derinletmiştır ki şeriat bu kapsamda gerçeklik ok-
yanusunun dalgalannda yüzen bir küçük gemi gi-
bi kalır.
Ne diyor Yunus;
Şer ile hakikatın
Vasfını aydım sana
Şeriat bir gemıdır
Hakikat deryasıdır
Türkiye'de 25-30 milyon Alevi yaşıyor, Sünni
mezhebinin şeriatını Alevinin inancından üstün mü
görelim?.. Her Alevi köyüne cami dikip, her Alevi
mahaliesine devlet memuru imam mı atayalım?..
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir
Yetmiş iki millete
Bir göz ile bakmayan
Şer'in evliyasıysa
Hakikatta asidir
(Şer = şeriat)
•
Şeriatçı saldınlan, Islam dünyasında yeni değil-
dir; Yunus'a da saldırdılar.
İşte ozanın yanıtı:
Şeriat oğlanlan
Nice yol keser bana '«A-,
Hakikat denizinde "' .* €
Bahri oldum yüzerim
'•_ YupusiS'ûnĞtf yüzyıJın iRinci yarjayla,] 4/Gnfü
yifeyılın başınd^ yaşayari Anadolu şairi, Tîirkça^i
yücetten büyük özarı, höşgörO kültürömüzün bir
anıtıdır.
•
Şeriatçı, yalnız laik Türkıye Cumhuriyeti'ne düş-
man değildir; Osmanlı'daki bütün yenilik hareket-
lerine karşı çıkmış softahğın simgesidir. Bugün
Yunus gözlerini açıp dirılse 21'inci yüzyıla 3 kala
Türkiye'deki 'irtica'ya şaşar kalırdı.
13'üncü yüzyılda şeriatçının yobazlığına karşı
çıkan Yunus'a selam!..
NASIL BİR PARTİ
NASIL BİR MÜCADELE
Ayhan GEDİZ
• Parti ve Orgütlenme
• Avrupa Sıyası Partileri
• Sovyetler Bırlıği nin Çöküş Medenl
• Tûrk Toplumunun Tanhsel Yapısı ve
Türkiye Siyasi Partileri
• Kemalizm Nedir Ne Değildir?
• Türkiye'de Günümüzün Toplumsal Mücadelesine
Yanıt Verecek Sıyası Mücadetenin Programı
Ne Otmalıdır?
Ülkemizde halkın siyasi örgütlenmesi açısından tıkanan
partilere karşı yanıt arayanlar için el kıtabı. Tum part
üyelen, partı sempatızanları ve seçmenlennın okuması
gereken kitap. Sergı Yayınlan, 134 sayfa 250.000.- TL
Isteme Adresi: 1437 Sokak No: 17/7 Alsancak-İZMİR
Tel : 0^32.422 31 14
Faks : 0.232. 421 50 26
Majör Müzik Yapım SELDA BÂGCAN sunar
INTURKUSU
İSTANBUL 1. ŞULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1997/29 VasıT.
Hastalığı sebebıvle mahkememızce vesayet altına
alınan Nebahat Yakar'ın Trakya Üniversitesı Fen ve Ede-
bıyat Fakiiltesı Dekanı Profesör Fatma Göksel Olgun'un
\esayetı altına konulmasına karar venldi.
llan olunur. 20.2.1997 Basın: 6961