23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet lmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yaym Yönetmenı: Orhan Erinç 9 Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya # Yaziişleri Müdürleri: fbrahim Yüdız (Sorumlu), DinçTayanç # Haber Merkezı Müdürü. Hakan Kara 9 Görsel Yönetmen: Fikret Eser Dış Haberlcr Şinasi Danışoğlu • lstıhbarat: Cengiz YUdmm # ICültür Handan Şenköken • Spor: Abdülkadir Yücelman # Makaleler: Sami Karaören • Düzeltmc Abdullah Yaacı • Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu • Bılgı-Belge Edibe Buğra • Yurt Haberlen: Mehmet Faraç YaymKuralu. tlhan Sdçuk (Başkan), Orhan Erinç, Oktay Kurtböke. Hikmet Çetinkaya. Şûkran Soner, Ergun Balo, Dinç Tayınç, İbrahâm Yıldız. Orhan Bursalı, Mustafa Balba>, Hakan Kara. AnkaraTemsılcısı Mustafa Balba} 9 Haber Müdüni Doğan Akın Ataturk Bulvan No. 125. Kat4, Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 (7 hat), Faks 4195027 • îzmır Temsılcısı SeniarKızık,H.ZıyaBh 1352 S. 2 3 Tel 4411220, Faks 4419117 • Adana Temsılcısı: Çeün Yiğenoğla, Inönü Cd 119 S Nol Kat:l.Te|-363 12 11,Faks 363 12 15 Koordinalör. Ahmet Koruhan # Muhasebe- Bülent Yener • Idare HüseyinGürer#lşletme' ÖnderÇelik»Bılgı-lşiem: Nail tnal 9 Bılgısayar Sistem: Mürüvet Çfler MEDYA C: • Yönetim Kunılu Başkanı - Genel Müdür Gûlbin Erduran • Koordinatör Reha Işıtman # Genel Mudur Yarduncısı Mine JVkdağ Tel- 514 07 53 - 51395 80-513 S4 60-61,Faks. 5138463 Ya»unl»van \e Basan: Yenı Gun Haber Ajansı. Basm ve Yayıncıhk A Ş Tü&ocaİı Cad ?9 41 CagaJoglu 34334 Ist PK. 246 îstanbui Tel (0:212) 512 05 05 (20 hal» Faks (0 2121513 85 95 23ŞUBAT 1997 tmsak: 5.15 Güneş: 6.41 Öğle: 12.25 Ikindi: 15.23 Akşam: 17.54 Yatsı: 19.15 İnsan ilişkilerine kapabytz • İZMİR (AA) - Psikolog Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, yetişkın bır insanm. her gün çevresiyle ortalama 3 bin kez iletişim kurduğurtu. her seferinde de çevresine olumlu. olumsuz veya umursamaz bir mesaj ilettiğini söyledi. Özel İzmir Lisesi'nde konferans veren Cûceloğlu, "Eğitimden gecmışlerimız bile insan ilışkılerinde açık değil. Ulus olacaksak önce birbinmize merhaba demenin bilincine varmalıyız" dedi Rus öğrencilere Türkîye'de staj • MOSKOVA(AA)- Moskova'da bulunan Turizm\eOtelcilik Yûksekokulu öğrencilenne Türkiye'de staj görme ımkânı sağlayan anlaşma. önceki gün Moskova'da imzalandı. Anlaşma. ilk aşamada 50 ögrencinin Türkiye'ye gönderilmesini içeriyor. Çok iyi tngüizce bilen Rus öğrencilerden seçilecek olan grup, Turizm Bakanlığı'nda 10 gün teorik eğitim görecek, daha sonra otel ve turizm tesislerinde 10 günlük staj yapacak Havlayan kedi • SOFYA(AA)- Bulganstan'da sahibi tarafından 3.5 aydır köpek mamasıyla beslenen angora cinsi bir kedi, havlamaya başladı. Bulgaristan'ın ünlü şairlennden Veneta Mandeva'nın 'Katya' adlı kedısinde. yaklaşık bir haftadır ilginç değişimler yaşandı. Mandeva, kedinin sesinin gıderek kalınlaştığını ve ttpkj bir yavru köpek gibi havladığını söyledi. Kedisindeki değişimin 'Pedigree' marka köpek maması yemeye başlamasından sonra ortaya çıktığını öne sûren Mandeva, söz konusu şirket hakkında dava açacağını dabelirtti. Siyanürle altın madenciliğine karşı mücadele veren yöre halkına bütün yurttan destek Bergama'ya &arma• Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden sivil toplum örgütleri ve çevreci kuruluşlann temsilcileri dün Bergama'da buluşarak halka, "Eurogold gidene kadar yanımzdayız" dediler. Bergama Cumhuriyet Alanı'nda düzenlenen toplantının sonunda, altına boyanmış temsili Eurogold temsilcisi katrana ve tüye bulanarak sopalarla kovalandı. ASUMA1N ABACIOĞLU OZANYAYMAN BERGAMA- Siyanürle altına karşı mücadele eden yöre halkı- na, Türkiye genehnde gönüllü kuruluşlar, sivil toplum örgütle- ri, çevrecilerden destek geldi. Gönüllü kuruluşlann temsilcile- ri. vöre halkmm mücadelesine duydukJan saygıyı dile getire- rek. "Bundan sonra Bergama halkının yanında olacagız. Euro- gold gidene kadar sian yanııuz- dayız" dediler. Bergama'ya dün sabah erken saatlerde tstanbul, İzmir, Ada- na. Mersin, lskenderun ve Bod- nım'dan otobüslerle ve kendı araçlanyla gelen gönüllü kuruluş- lanntemsilcileri girişte polisin ba- rikatıyla karşılaştı. Yoğun güven- lik önlemleri aldığı gözlenen po- lis, araçlann plakasını aldı ve otobüslerin içinde kontroller yap- tı. Sınırsız ÇevTe Yolculan, SOS Istanbul Çevre Platformu, Dün- ya Dostlan Demeği, TEMA Vak- fi, Doğu Akdeniz Çevre Platfor- mu, Adana Çevre Gönüllüleri Derneği, SOS Akdeniz İzmir, Bodrum Gönüllüleri, İzmir Çev- re Hareketi Avukatlan ile İzmir Tabip Odası'nı temsilen gelen eylemciler Bergama Cumhuri- yet Alanı'nda toplandılar. Asker ve polislerin yoğun güvenlik ön- lemlen arasında "Siyanürcü şir- ket Türkiye'yi terk et Halkız, güçlüyüz, kazanağız. Susma.sus- tukça sıra sana geiecek. Siyanür- cü çete, dön evine" sloganlan at- tılar. Burada yapılan konuşmalar- da, eylemci gruplann temsilcile- ri, altın şirketlerinin Bergama'nın ardından Sivrihisar, Gümüşha- ne, Eskişehir-Kaymaz ve İzmir FM çukurunda siyanürle altın iş- letmek için sırada bekledikleri- ni belirterek şöyle konuştular: "Yöre halkının buradaöyle gü- zel bir mücadelesi vaı ki bize de destek oimak düşüyor. Çevre Ba- kanbğı 1997'yi çevre yüı ilan et- miş. Biz kuüanacak bir şey göre- miyoruz. Biz 1997'yi Eurogold gibi cevreyi zehiredenlere müca- dele ydı ilan ediyoruz. Bundan sonra sürekli olarak Bergamab- laıia dayanışma içinde olacağız. Bu mücadele alöricı şirket gide- ne kadarsürecek. Biz buraya on- lann ocaklanna incir ağacı dik- meye geldik." tzmir Tabip Odası'nı temsilen Bergama'ya gelen Zuhal Anıa- to "Odamıza üye hiçbir hekim siyanürle altın madenine olumlu rapor vennedi, Aksini söyleyen- ler doğru söylemiyorlar" dedi. Bergama Belediye Başkanı Seta Taşkın da yöre insanınm sadece Türkiye'de değil Avrupa ve dün- yada da dostlan olduğunu belir- terek,u Doğaya,insanasaygtgös* terenterin bir aradaolması büyük önem taşryor. Bergama halkı si- yanürie altın madenini istemiyor. Görüyorumki Türkiye de iste- miyor" diye konuştu. 'Eurogold defor Cumhuriyet Alanı'nda Euro- gold Madencilik Şirketi'nın Ge- nel Müdürü Jack Testard'ın kı- lığına giren ve üzerinde altm renk- li giysisi ve başında çeşitli iilke- lerin bayraklannın bulunduğu şapka taşıyan bir kişi ıslıklar ve yuhalamalar arasında eylemci- ler tarafından katran ve tüye bu- landı. Eylemciler daha sonra ka- çan sembolik Eurogold temsilci- sini, "Eurogold defbT sloganla- nyla sopalarla kovaladılar. ÖDPDEN TEPKİ 'Çıkacak altın Erbakan'a bile yetmez' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Özgürlük ve Dayanışma Partisi fÖDP) Ankara tl Başkanı Haydar t]ker. Eurogold firmasınm Bergama'da siyanürle altın aramaya başlamasıyla birlikte, Türkiye'nin 576 yerinde daha aynı yöntemle altın aramak için ruhsat alan şirketlerin harekete geçeceğini söyledi. tl Başkanı Haydar llker, "Örneğin Eskişehir'deki alün rezeni ile ügili bir rapor hazuiandL Necmettin Hoca'mn albn tasarrufundan bile azmış. Yani uğraşmaya değmez" dedi. Bergama'da siyanürle altın aranması için çalışmalann başlatılmasmı protesto etmek için dün parti genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyen ÖDP'liler, basın mensuplannın karşısına kollannda boyunlannda sahte altınlarla, önlerinde Bergama'da yetişen zeytinin bulunduğu tabaklarla çıktılar. Altına hiç de önem vermediklerini göstermeye çalışan partililer, toplantının ardından bol bol sahte altın dağıttılar. Bergama'nın asıl altınının yöreye has zeytin olduğunu belirten ÖDP'liler, "Bir süre sonra bunu bulamayacaksınız r> diyerek gazetecilere zctin ikram ettiler. Plajlarda nostalji1997 yazırKİa plajlarda 1950 ve 1970'li jillann esintileri göze çarpacak. Dümanın önde gelen mayo üreticilerinden Zeki Triko'nun "bu yüki modeUeri 1950 \e 1970'B yülann modasından izler taşıyor. '97 modellerini "Denizalü Dünj-aa", "Optik Modası", "Çizgi Fflm" ve "Seotetik Doğa" başhklı dört ana temadan oluşturan Zeki Triko'nun katalog çekimkri bu >ıl AntiUerin Anguila adasında gerçekleştirildL Dünyanın ünlü modellerhle çabşmayı gelenek haline getiren Zeki Triko için bu yıl Venezuelalı Jennifer Diaz (üstte), İsveçli Emma Ericson (vanda) ve Los Angeles Models ajansuıdan Stefanie Berl objektif karşısına geçti. Katalogda kuDanılan fotoğraflar, Marc Kayne'in çektiği 20 bin dia arasından seçildL Basına gösterildi MM'nin pomo f ilm trajedisi • Marilyn Monroe'nun 1947'de çekilen pornografik kısa filmi Isveç basınma gösterildi. Ancak oldukça yıpranmış filmdeki kadının gerçekten Monroe olup olmadığı kesinlik kazanmadı. GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM -1947de çekilen ve büyük bir olası- lıkla Marilyn Monroe'nun başrolünü oynadığı pomog- rafık kısa fîlm Isveç bastnı- na gösterildi. Ancak film- deki kadının gerçekten Ma- rilyn Monroe olup olmadı- ğı yüzde yüz bir kesinlik ka- zanmadı. 7 dakikalık sessiz fîlmin öyküsü oldukça il- ginç: Bu filmi yaptıktan sonra pişmanlık duyan Monroe, daha sonra ünlü bir sinema oyuncusu olunca, filmi edi- nip yok etmek istemiş. Ba- şanlı olamaymca, bölge maf- yasındaki "dostlanna" baş- vurmuş. Mafya da bu filmi bulunduran ve gösteren ki- şileri öldüreceğini fısıltı ga- zetesiyle yaymış. 1970'te New York'a gi- den İsveçli bir fotoğrafçı, bir zamanlar yasaklanmış olan bir miktar kısa filmi toptan fiyatına satın almış. Isveç'e döndüğünde filmlerden bi- rindeki kadının Marilyn Monroe olduğunu görüp şok geçirmiş. Bundan sonrasırivayetde- ğil. Çünkü İsveçli fotoğraf- çı 1972'de bu filmi göstere- ceğini açıklayınca tsveç ba- sınında ilgiyle karşılaşmış- O. Ama ABD'den gelen ve büyük bir olasıhkla gangs- ter olan bilinmeyen kişiler, fotoğrafçırun atölyesine ge- ce girerek, bulduklan bütün filmleri çaldılar. İsveçli fo- toğrafçı canını kurtardığın- dan memnun olarak gangs- terlerin, Monroe'nun filmi- nin yalruzca kopyasını al- dıklannı, orijinalini birban- kadaki özel kasada sakladı- ğını açıkladı. SAK USTUNDE MÜJDATGEZEN DGM Bizim gazeteden dört kişiydik DGM'de. Erdal Atabek, Toktamış Ateş, bu köşenin çızeri Semih Poroy ve ben. Semıh savunmasında beni çok güidürdü. Sanki savunma yapmıyor da çiziyor gibiydi. "Hindi için düşünen hayvandır derier ama bir insan parkta oturmuş düşünüyorsa o insana 'Aaa ne güzel düşünüyor' demezler" gibi bir özet yaptı... Gerçekten insanı hindiden ayıran fark, düşüncesini söyleyebilmesi olmalı. Bunun altını ne ince çizdi Semih. Tıpkı şu yandaki çizgileri gibi... Biz halkız Biz halkız. Biz milletiz. Bu Ankara'dakiler ise bizim vekillerimiz. Yani aslolan bizız. Başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri bizim verdiğimiz maaşlarla bizlere hizmet etmek zorunda olan görevliler. Anlayacağınız bizim emrimizdeki insanlar. Bize saygı göstermek zorundalar. Bu irili ufaklı görevlilere arada bir hadlerini bildirmek için organize olmalı ve yüzsüzlüklerini yüzlerine vuımalıyız. Atatürk diyor ki: Laiklik, asla din düşmanhğı değildir. Sahte dindaıiık ve büyücülükle savaşma kapısı açtığı için gerçek dindarlığın gelişmesi olanağını sağlamıştır. Laikliği dinsizlikle kanştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış Doğu fanatiklerinden başka kimse olamaz. M. Kemal Atatürk (1930) "Jv. îfîmm* Fikret Mualla-Abidin Dino Çocuk tiyatrosu Ben oradan yetiştim. Uzun yıllar çocuk tiyatrosu yaptım. MSM'de verilen tiyatro derslerinden biri de yine "Çocuk Tiyatrosu Derslen" dir. "Devekuşu Kabare"de "Beyoğlu Beyoğlu"nu sahneye koyarken asistanım Ayşe Selen, "Bir Avuç Hayvan Mayvan" adlı çocuk oyununu yazmış. Gidip izleyecegim. Çocuk Tıyatrosu'nun önemini vurgulamakta yarar görüyorum. Pazarlık ve duvarlık sözler. Kaptanı usta olmayan gemiye, her rüzgâr kötü gelir. Alay Refah kanadı başta Erbakan olmak üzere, ışık karartma eyieminde halkla alay ediyorlar. Her zamanki salakça üsluplanyla tabii ki kendi tabanlannı kandırabilirler. Yüzde 21 ile hükümet olmuş bir zihniyet, "Millet bizi istedi" diyerek geri ı kalan yüzde 79'luk kitleyi uyutamaz. Işık söndürme eytemi sürecek. Ve bu halk bir gün kendileriyle alay edenlerle öyle bir alay edecek ki onlar da şaşıracak. Kaçakçı Adalet Bakanı Bizim memlekette olsa adamı tefe koyariar. Hiç adalet bakanı kaçakçılık yapar mı? MSM'yi ilk kurduğum yıl çok zoriandım. Param bitti. Evimde çok sevdiğim bir Fikret Mualla resmi vardı. Onu sattım. Maaşlan ödedim. Bir de Abidin Dino'm vardı. Onu satmadım. Çünkü Abidin ağabeyle bir ahbaplığımız olmuştu. Savaş Dinçel, Abidin Dino ve ben benim arabamla biryemekten dönüyoruz. Ben de o zamanlar yeni yeni üne kavuşmuşum. Yolda trafık polisi araba kullananlar falan bana selam veriyortar, ben de onlara karşılık veriyorum. Abidin ağabey Fransa'da yaşadığından benim burada ünlü olduğumdan falan haberdar değil. Bu kadar selamlaşmayı görünce: - Maşallah senin de tanımadığın yok, dedi... Savaş yanrtladı: - Abidin Bey, Müjdat onlan değil onlar Müjdat'ı tanıyor. Geçenlerde bir kitap kanştınyoruz eşimle. Kitap Fikret Mualla'nın yaşamöyküsünü anlatıyor. Yazan: Abidin Dino. Şimdi bu kitaptan bazı bölümleri, bizi dünyaya tanrtan bu iki büyük Türk ressamının anısına aynen aktanyorum: "Fikret Mualla'ya bir 'rapor' almak söz konusuydu. Yanılmıyorsam Eğitim Bakanlığı ressamın kafadan sakat olup olmadığına dair bir belge istemişti. 'Sağlam' raporu getirmeyecek olursa Fikret işinden gücünden, hocalığından, ekmeğinden olacaktı. Sanatçının bahtı buna bağlıydı; gün olmuş kurtuluşu kafadan sakat olmadığına dair bir belgede bulmuştu; gün olmuş, tersine, kafadan sakat olduğuna dair bir belgede... Sonılsa yeridir, aklı başında mı olmak, yoksa aklını yitirmek mi yeğdi Istanbul kentinde? Pek belli değil. Daha doğrusu kesin bir kural yoktu, yerine, gününe, adamına, olayına göre değişiyordu sorun. Delilikten ne çıkar? Bu söz bir övgû de olabilirdi, biryergi de. Deliyi akıllıdan, akıllıyı deliden ayırmak konusunda Bakırköy Akıl Hastanesi yetkili kılınmıştı. Böylece resim öğretmenliğinden olmamak için Mualla. Bakırköy'üne kadar uzanmak zotvndaydı. Kimin öğüdüne uyup bu sözümona 'kestirme' yola düşmüştük unuttum. Hesapça Bakırköy'e gidiyorduk. Ama köye değil, tımarhaneye... Yürüyorduk, kaygan yol bir tepeye dayanıyor, ucu bulutlara kanşıyordu. Geri dönmek mümkün olsa, dönerdik, buna inadımız engel, hem de tepenin ardında aradığımız yapılann artık görüneceklerini umuyorduk. Mazhar Osman'ın 'tımamanesini' bulacaktık elbet. Derken önde yürüyen Mualla birden bire duraladı. Karşıdan hızlı bir yaratık geliyordu, bir adam, atlı değil, yaya Fikret Mualla'nın rfiahı kesilmişti: - Ister misin herifçioğlu deli çıksın, gırtlağımıza sanlsın? Korkacak bir şey yoktu bence. Biz iki kişiydik, o tek. Sonra adamcağız hiç olmazsa Bakırköy'ünden dönüyordu. Biz Bakırköy hastanesine daha yeni gidiyorduk. - Ya deyyus kaçtıysa tımamaneden? Bu karamsar olasılığı tartışadurahm, yolcu bize yaklaşmış, yanlamasına srynlıp geçmiş, tabana kuvvet uzaklaşıp gitmişti arkalara doğru. Besbelli ödü kopmuştu bizden... Kitaplar BU İKTİDAR YÖNETİMİNDE SİGARAYA BAŞLAYABİÜRİM... (Sakın ha!) Tuncer Cücenoğlu / Boyacı (Mitos Boyut Yayınlan), Fatma Semiha Uçuk / Uzaydan Gelen Kadın - Gezi Notlan - Martısız Deniz - llhan Roman... Durcan Yaşacan / Sen Eylüle Şükret - Konuşsana - Yediler Sekizlerde. Umur Gürsoy adlı okurum bir mektup ve bir kitapçık göndermiş. Sigaraya duyarlılığımı onaylıyor ama "Çernobil kazasının sağlık sonuçlan" ile ilgilenmemi de istiyor. Silifke, Akkuyu, Sinop ve Trakya'da dört atom santralı yapılmak istendiğini vurguluyor... Bize, ekranlardan gözümüzün içine baka baka o zehiıii çaylan içirenlere duyurulur. Pazarın fıkrası: Azrail o gün seksen yaşını dolduran bir grubu almak için gelmiş. Hepsi sıraya dizilmişler gidecekler fakat Mehmet Amca gitmek istemiyor. Azraili kandırmak için ağzına bir emzik almış bebek taklkji yapmaya başlamış. Azrail demiş ki: - Mehmet Amca, bırak numarayı sıran geldi hadi yürü... Bizimki: - Mama, ınga, falan diye yutturmaya çalışıyor. Azrail bir iki ısrardan sonra: - Mehmet hadi gel, attâ gidiyoruz demiş. MSÜ'nün genel sekreteri Sabtt Ayasbeyoğlu benim Vefa Lisesi'nden çok eski bir arkadaşımdır. "Geçenlerde eski defteheri karıştınrken Ümit Yaşar*/n bir şiirini buldum, sana gönderiyorum" diyor. Birkaç mısraını alıyorum: Üç beş bir oy pusulası için / Çirkin politikacılar izinden yürümedi Atam / Her biri bir ayn taviz verdi gericiliğe, / Çember sakallılar aldı yürüdü. (Mesut Yılmaz'ın bugünlerde kulaklan çıniıyordur umanm.) Erhan Tığlı ta GÜM zamanından bu yana bana yazar. Severim şakalannı. Biz susarsak / Duvarlar konuşur Sevgi gücünü yrtirirse / Yeni yeni duvarlar oluşur. OKUYUN: Bizi Yönetenlere. İZLEYİN: Bizi Yönetenleri. SEVİN: Sigarayı bırakanlar: Istanbul'dan Meral Şakrak, Ankara T. Eximbank'tan Mehmet (soyadı okunamadı), Izmir'den Haluk Kansu sigarayı bıraktılar. Dansı yenilerin başına. Aziz Nesin'den Bir mektup aldım. Üst gönderen köşesinde Aziz Nesin yazıyordu. Zarfı açtım. Kuşkusuz bu şakayı yapanın adı yazacaktı altında. Ama mektubun imzası gene Aziz Nesin'di ve başkaca hiçbir isim yoktu. Mektubu aynen yayımlıyorum: Merhaba Sevgili Müjdat, Cumhuriyet gazetesinde benim için yazdıklannı okudum. Özleminin büyüklüğü kârşısında daha fazla dayanamadım. Sana yazmaya karar verdim. Bu yazının benim yazıma benzemediğini düşünüyorsun değil mi? İnsan hastalanınca halsizlikten yazısı değişiyor. Ben öldüm kardeşim... Ölümün de güzel yanlan var Müjdat. Bir kere hiçbir yerim ağnmıyor. Ne tansiyon, ne şeker, ne enfarktüs derdim var. Sevgili Müjdat, yurdumuzdaki olaylan takip ediyorum. Ne gülebiliyorum, ne ağlayabiliyorum. "Ulan Aziz bu malzeme bolluğunda ölünür müydü?" diye hayıflanıyorum. Geçen gün Uğur Mumcu'ya; "Sen bu olayları yıllar önce sezmiştin" dedim. Gözleri dolu dolu oldu. "Keşke yanılsaydım ağabey" dedi. Ben de seni özlüyorum. Uzaktan seni izliyorum. Mizah dünyana zaman zaman konuk oluyorum. Kahkahalara ben de katılıyorum. Müjdat ölüyü bile güldürür derlerdi de inanmazdım. Sen çok yaşa emi? Yattığım yere geleceğini yazıyorsun. Baharda gelmeni tavsiye ederim. Şimdi soğuk üşütürsün. Ama baharda mutlaka bekliyorum. Zira bu bahar çok aydınlık bir yaza gebe. Biraz meraklanasın diye fazla bilgi vermeyeceğim. Baharda gel de toprağın başkaldırmasını, fıdanlara su yürümesini, ağaçlann suya durmasını, arılann, kanncalann emekleriyle hayatı yoğurmasını izleyelim. Havadaki umudu koklayalım. Ah Müjdat, bazen pişman oluyorum. Keşke ölmeseydim diyorum. Burada da dostlar arasında olduğumu düşününce "Neyse, öldük bir kere" diyorum. Haa Uğur'un da selamı var. Ruhi Su da el sallıyor. Benden de selam yaz, diyor. Çevrem kalabalıklaşryor. Selam göndermek isteyenler etrafımı sarmaya başladı, hepsini yazamayacağım ama Sadık Şendil, Adile Naşit, Ertuğrul Muhsin ile bu selam kısmını kapatmak istiyorum. Beni anmaya devam et. Mutlu oluyorum. Gözlerinden öpüyorum. Sağlıkh ol, sağlıkla kal... Aziz Nesin. Sahaf Kültür Merkezi Kadıköy'de dinleti, söyleşi, konser, film, seminer gibi aktivitelerle Kadıköylülerin hizmetinde. Enis Fosforoğlu Cafe'sini kızı ile paylaşıyor. Aynca Kadıköy Halk Eğitim Salonu'nda yeni oyunu başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle