04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7ARALIK1997PAZAR PAZAR KONUKLARI htanbul Üniversitesi rektörlüğü için geriye sayım başladı; 5 adaydan ikisinin gelecek üzerine düşünceleri Adaylaraıhedefı 'konuşan üniversite'Siz htanbul Üniversitesi rektörlüğü için adaylı- ğınızı koydunuz. Hedefleriniz neler? Bu konuda bilgi ve- rir misiniz? ALEMDAROĞLU - Üniversitemizi, tanınan. canlı ilgi alanı konumuna getirebilmek için en canlı örnek olarak ts- tanbul Üniversitesi bilim ödülleri oluşturmayı düşünüyo- rum. IHHBH Bunlar hangi alanlarda olacak? ALEMDAROĞLU - Bunlar sosyal bilimler, fen bilımle- ri. sağlık bilimleri ve güzel sanatlar alanlannda olacak. Yerli ve yabancı araştırıcılann bu çahşmalan uluslararası bir jüri tarafından değerlendirilecek. Sonucunu da gör- kemlı bir törenle açıklayacağız. Biz Istanbul Üniversitesi'nin son yıllarda açıltş törenle- rini, açılış etkinliklerini bihmsel etkinlikler hahne dönüş- türdük. tstanbul Üniversitesi'nin özellikle bilimselliğini. araştırmacılığını öne çıkaran bir tavır içine girdık. 30 Eylül 1997'deki son üniversite açılış törenınde rek- törümüzden sonra konuşma yapan yabancı bilım adamı Nobel Ödülü almış bir kışiydi. Bütün bunlar bızim bu tür bilimsellikkre verdiğimiz bir ömektir. Bunun dışında hedeflerimizı şöyle sıralayabilıriz: Temel bılimsel araştırmalan hızîandırmak, temel bilim- sel araştırmalarda araştıncılara büyük destek sağlamak, araştırma olanaklannı geliştirmek, genışletmek ve yaygın- laştırmak... Bunlara paralel olarak bilimsel etkinlikleri ve katılımı destekleme fonu oluşturmayı düşünüyorum. Ülkemizdeki ekonomık sıkıntılar bilım üzerinde azami derecede kendi- ni gösteriyor. Bu ekonomık sıkıntılar yüzünden öğretım üyelerimizin yurtdışındakı kongre. konferans, sempozyum gibı bilimsel etkinliklere katılımlan her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. O nedenle üniversitemizin, öğretım üyelerimizin bu top- lantılara katılımını özendirici çaba göstermesi gerekır. dü- şüncesindeyim. Üniversitemizin böylesi bir fon oluşturmasım hedefliy o- rum ve programlıyorum. Bir başka hedefimiz, üniversitemizin ülkemizde her ko- nuda daha etkın hale gelebilmesini sağlayacak düzenleme- lerin yapılması. Artık tstanbul Üniversitesi'nin bu suskunluğundan kur- tulması gerekmektedir. Bu bağlamda üniversite içinde suskunluğu gidermek için konuşan üniversite modeli, vani her öğretim elemanının. ürettıklenni üst kunımlara rahatlıkla yansıtabilecekleri, öğ- retım elemanlannın ülkeyle ilgili düşüncelerini üniversite- de ve üniversite dışında çok ra- hatlıkla duyurabılecekleri bir or- tamın oluşturulması için üniversi- tenin dışa dönük, topluma hitap edebilen, belirli süreler içinde çı- kacak bir dergisi ya da bir yayın organının olması gerektiğini dü- şünüyorum. IM^aa Peki, İstanbul Üniversi- tesi neden suskunlaştı? ALEMDAROĞLU -Özellikle 2547 sayıh. YÖK Yasası olarak tanımlanan yasanın getirdiği bir- takım diktatoryal özellikler nede- niyle suskunlaşmaya başladı. Fa- kat son yıllarda her ne kadar yö- neticiler değişıp onlann yerine de- mokrat yöneticiler geldıyse de bırçok kişı bu suskunluğu bir alış- kanlık haline dönüştürdü. Ben bunu gidermek ıçin sayın Cumhurbaşkanımızın da ülkede gerçekleştirdiği gibi "'konuşan Türkiye'ye paralel", "konuşan üniversite'* modeli oluşturmak ıs- tıyorum. Bu bağlamda üniversite öğre- tim üyesinin konuşmasmdan hiç kimsenin çekinmemesi gerektıği- ne. üniversıtemizdeki bütün çağ- daş güçlerin ülkemizi her yönden yönlendirebilecek özelliklere sa- hıp olduklanna inanıyorum. Bu modelle ülkemizin laik, Atatürkçü, demokratkesimlerinin güçlendırileceği inancındayım. Bunun dışında yapacağımız çok şey var. Ama bunlan hedef olarak belirlemedik. Zaten bir üst göreve gelen kişilerin yapması ge- reken şeyler. ••••• İstanbul Üniversite- si'nde pek çok kampus var. Bu nedenle de üniversite çok parça- lı bir görünüm içinde. Özellikle de ulaşım sorunu çok önemlL Bu- nu nasıl çözmeyi planlıyorsunuz? ALEMDAROĞLU - Bakın. Merkez Kampus, Avcılar Kampusu. Vezneciler Kampusu. Çapa, Cerrahpaşa, Orman Fakültesi. Kadıköy'de Konservatuvar, gibi. Van. Samsun, Antalya ve Edirne tarih ve arkeoloji merkezlerimız var. tstanbul Üniversıtesı olarak bir de Gökçeada'da Su Ürün- leri Fakültesi'nin uygulamalı eğitim alanı bulunuyor. Enez ve Baltalimanı'nda sosyal tesislerimiz var. Böyle- si geniş. dağınık ve bir anlamda dev üniversitenin çok di- namik bir yapıya sahıp olması nedeniyle ülkede her yönüy- le güçlü bir konumda olması gerekir. Geldiğimiz noktada çok güçlü olduğumuzu söylüyoruz. Özellikle ülkemizin üzerinde kara bulutlann dolaştığı bir dönemde gerçekten tstanbul Üniversitesi Atatürk'ten al- dığı görevler doğrultusunda yönlendirici tavnnı çeşith olay- larla ortaya koymuştur. O kara bulutlann ülke üzerinden gidişinde de etkin rol oynamıştır. tstanbul Üniversitesi'nin 100 bin nüfusu var. 80 bine ya- km öğrencisiyle, beş bin öğretim elemamyla, 15 bine ya- kın akademik olmayan personeliyle böylesi çağdaş 100 bin kişi Türkiye'de çok şeyi gerçekleştirebilecek durumdadır. Üniversitenin bu bütünlüğünü. bu dinamik yapısını biraz ayağa kaldırabildiğimiz zaman onun gerçekten atıhm \a- pabilecek güçte olacağını görüyorum. Avcılar Kampusu 'nda ulaşımı nasıl sağlayacak- ALEMDAROĞLU - Bunun çok değişik yöntemleri var. Avcılar Kampusu'nda öğretim elemanlan birkaç kanaldan geliyor. Bunlann geldikleri yerlerden servis araçlanyla ula- şımı, sosyal tesislerbünyesinden sağlamak mümkün. Dev- letin verdiği katkı bugün çok az. İstanbul Üniversitesi'nde (tÜ) Prof. Dr. Bülent Berkarda'nm rektörlük görevinin süresi önümüzdeki günlerde doluyor. İÜ rektörlüğüne bu yıl beş profesör birden adaylığını koydu. Beşi de seçim çahşmalannda hedeflerini ortaya koyuyor, üniversite için en doğru ve en iyi biçimde neler yapmayı hedeflediğini anlatıyor. Biz bu haftaki sayfamıza rektör adaylanndan ikisini, Prof. Kemal Alemdaroğlu ve Prof. Burhan Şenatalar'ı konuk ettik; onlardan üniversiteleri için neler yapmak istediklerini dinledik. Her iki aday da rektörlük için iddialı olduklanm ortaya koyuyorlardı. İÜ rektörlüğüne yıllardır, bağlı tıp fakülteleri adaylannın seçilmesi geleneği bu seçimlerde bozulacak mı yoksa korunacak mı? Rektörlük seçimleriyle yakından ilgilenenler şimdi bunun sonucunu merakla bekliyorlar. Burada hemen hatırlatalım, Prof. Alemdaroğlu dört yıldır rektörlük başdanışmanı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyesi; Prof. Şenatalar da ÎÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü Başkanı. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Prof. Dr. KEMAL ALEMDAROĞLU 1939, Trabzon doğumlu. Yükseköğrenimini İÜ Tıp Fakültesi 'nde tamamladı. Daha sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Cerrahi Kliniği 'nde asistan, doçent, profesör olarak görev aldı. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kongre ve panele katıldı. Cerrahi Anabilim Dalı Başkanlığı, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekan Yardımcılığı yaptı. Şu anda Cerrahi Tıp Bilimleri Bölüm Başkanlığı. IÜ Yönetim Kurulu üyeliği ve İÜ Rektör Damşmanhğı gibi yöneticilik görevlerini de yapıyor. Bazı sivil toplum kııruluşlarında etkin çahşmalan var. O nedenle sosyal tesisler içinden sağlamamızın mümkün olduğunu düşünüyorum. Geçenlerde Avcılar Kampusu'nda 53 çocuğun banna- cağı kapasitede bir kreş açtık. Oğrenciler için bir spor salonu yaptırdık. Bunlar hep de- ğişik derneklerden sağlanan desteklerle gerçekleştirildı: üniversiteden bir kuruş harcanmadı. Yine Avcılar Kampu- su'nda göl kıyısında dinlence alanlan, eğlence tesisleri ya- pılabilir. Göl kıyısmda çok iyi su sporlan etkinlikleri dü- zenlenebilir. Avcılar Kampusu gerçekten konum itibanyla çok güzel bir yer. Orasını biraz canlandırdiğımız zaman hem üniversite- mize, hem çevreye kısaca ülkemize çok büyük yararlar sağ- lanabılecektır. • B H I tstanbul Üniversitesi 'nde bugün çok ciddi bir so- runyaşanıyor. Bugünkü RektörProf. Bülent Berkarda 'ntn türbanlı öğrenciterle mücadelesi sürüyor. Ben üniversite- ye gelirken, her cuma öğle saatlerinde olduğu gibi bugün de türbanlı oğrenciler ana bina önünde oturma eylemiya- pıyordu. Hasan Celal Güzel de onlara destek vermek için gelmiş, konuşma yapıyordu. Sizin türbanlı öğrencilere yaklaştmınız nedir? ALEMDAROĞLU -BülentBerkardahocamtzın,benim ya da üniversitedeki herhangi bir kişıyle bir mücadelesi yok. Biz hiçbir zaman kavga yaratan insanlar değiliz. Tür- kiye Cumhuriyeti Devleti'nin sosyal hukuk devleti, laik bir devlet olduğunu çok iyi bilen, Türkiye Cumhunyeti Dev- leti'nin anayasasını, yasalarını, yönetmeliklerini eksiksiz uygulayan yöneticiler konumundayız. Böyle olmamız da gerekiyor. Bugün dev letimiz ya sosyal hukuk devletidir ya da bir göçebe devlettir. Hukuk devle- tinde hukuk geçerlidir, yasalar geçerlidir. Göçebe devletsek herkes her yerde dilediği gibi hareket eder. Bizim devlet bünyesindeki sıkın- tımız aslında bundan kaynakla- nıyor. Bir üniversitede yasa uygulan- maz, bir başka üniversitede yasa 'uygulamrsa, biraz önce söyledi- ğiniz gibi Hasan Celal Güzel gi- bi kendilerini her zaman yasala- rın üzerinde görme eğiliminde olan kişiler böyle davranmaya kalkarsa ve üstelik bu, yıllar ön- ce Milli Eğitim Bakanlığı konu- munda bulunmuş bir kişiyse bu, ülke için gerçekten bir talihsiz- liktir. Ben bir vatandaş, bir öğretım üyesi, rektörlüğe aday bir kişi olarak bakanlanmıza, milletve- killerimize şu öneride bulunu- rum: Sokakta siyaset yapmaktan vazgeçsinler. Üniversite kapıla- rında siyaset yapmanın onlara hiçbir yaran olmaz. Bu konuda düşünceleri. söyle- yeceklen varsa konuşma yerleri parlamentodur. Biz onlan vekillerimiz olarak parlamentoda yasa yapmalan için seçtik. Yasaları değiştirirler- se o zaman çarşafh, başörtülü meslektaşlar üniversitelerde de, devlet dairelerinde de görev ya- pabilir, biçiminde yasal değişik- likler yaparlarsa biz de uygulayı- cılar olarak bunlan gereğince uy- gulamaya çalışınz. Bu konuda Mayıs, 1997 tarih- li Avrupa tnsan Haklan Komis- yonu'nun da karan var. Bu konu- da hiç kimsenin bir söz söyleme- ye hakkı yoktur. Bu konu bazı çağdaş geçinen insanlann karikatürize edeceği bir konu da değildir. Başörtüsü Türkiye Cumhuriyeti'nin yasalannda yoktur. •••M Siz bugün Türkiye'deyükseköğrenintin durumu- nu nasıl değerlendiriyorsunuz? ALEMDAROĞLU - Yükseköğrenim çok büyük sıkın- tılar içinde. Öncelikle, yasadan doğan birtakım sıkıntılan- mız var. Yani özerk üniversite yasasına sahip değiliz. Özerk üniversite yasasına sahip olmak için İstanbul Üni- versitesi bugüne kadar çok önemli görev yapmıştır. Bizim düşündüğümüz yasa taslağı gerçekleşebilirse üni- versitelerde gerçek demokratik, özerk bir yapı oluşacak demektir. Bu yapı ünıversitelerin bütün sıkıntılannı çöze- mez. tkincı sıkıntı yasaya bağlı olan mali sıkıntılardır. Biz devletimizin ekonomık gücünü bilen kişileriz. Yük- sek öğrenime aynlan fonun biraz daha arttınlması, bu ko- nuda özellikle giderek sayılan artan vakıf üniversitelerine devletin desteği yerine, devletin kendi üniversitelerine des- teğinin daha hızh ve daha anlamh biçimde artmasını dili- yorum. Vakıf üniversitelerinin giderlerinin yaklaşık yüzde 6O'ı devlet tarafından karşılanıyor. Vakıf üniversitesi sayısı 16, devlet ünivesitesi sayısı ise 60'a yakın. Vakıf üniversitelerinin sayılan giderek artacaksa devle- tin kendi üniversitelerine katkısı doğal olarak giderek dü- şecektır. Çünkü devietimizin olanaklan da ortada. Devle- tin kendi üniversitesinden yana tavır alması gerektiğine inanıyorum. Vakıf üniversiteleri de Türkiye'nin kurumlan olduklan- na göre bunlann da gerçekten yaşamalan ve gerçekten bir- bırlenyle ve devlet üniversiteleriyle rekabet edebilir konu- ma gelebilmeleri ıçin kendi iç bünyelerinde yapılması ge- rekli çalışmalara da devletin parasal destek vermekten çok yol gösterici olması gerektiğini düşünüyorum. tstanbul Üniversitesi Rektörü seçilirseniz hedefleri- niz ne olacak? ŞENATALAR - Ben hedefierimi üç kelimeyle özetliyorum: Üretken ve saygın üniversite... Saygınlıktan başlayayım. 1980 sonrasında üniversitelerin saygınlıklan çok zedelen- di. Bunun bir nedenı politik. 12 Eylül darbesiyle YÖK düze- niyle ilişkili. Bıryönüyle. Türkiye'de 12 Eylül ve 24 Ocak'la birlikte top- lumsal değerlerin altüst olmasıyla bağlantılı. Yüksek olmayan değerlerin yükselen değerler biçiminde ortaya çıkması. yük- sek olan değerlerin de bir şekilde önemini yitirmesi çok etki- li oldu. Dolayısıyla toplumda, nasıl olursa olsun para kazanma, zengin olmabirbaşan göstergesi haline geldi. Bilim. sanat gi- bi etkinlikler arka plana itildi. Bilim insanı olmak çekici ol- maktan çıktı. Buna paralel olarak da üniversitelerin saygınlı- ğı geriledi. Aynı şekilde, üniversitelerin bu süreç karşısında çok pasif kalmalan, medeni cesaretle seslerini yükseltmemeleri üniver- sitenin saygınlığının zedelenmesine yol açtı. Aynı şekilde üni- versiteler YÖK'ûn karşısında duramadılar, tavır alamadılar. Üniversiteden soğuyan öğretim elemanlannın bir bölümü pi- yasayla ihşkilerini güçlendırdiler, mesleklerinin gerektirdiği bir üretkenlikten uzaklaşır oldular. Bütün bunlar sonucunda üniversite, 1997 yılında hak etti- ği saygınhğa sahip değil, diye düşünüyorum. biür? Peki, üniversite saygınlığım yeniden nasd kazana- ŞENATALAR - Bunun en kritik koşulu olarak üretkenliği- ni görüyorum. Türkive'deki üniversitelerin içinde üretken olan- lar şüphesiz var. Yani üniversiteleri- mızin hepsini aynı kefeye koyarsak bu yanhş olur. Çok başanlı üniversi- telerimiz var. Uluslararası düzeyde öğretım, araştırma yapan üniversite- lere sahibiz. Ama bunlar çoğunluk- ta değil. Çok zayıf üniversitelerimiz var. Onlar da büyük sorunlarla karşı kar- Şiya. T^E tstanbul Üniversitesi çok büyük ve köklü birtföversite. A>TH zaman- da da Türkiye'nin en etkili üniversi- tesi. Yani Türkiye'nin politik. eko- nomik. sosyal sorunlan karşısında en fazla ses çıkartan, en fazla sözü din- lenen bir yüksek eğitim kurumu Böyle bir üniversitenin bugün potan- siyelini tam olarak gerçekleştıreme- diği kanısındayım. Bu da oldukça yaygın bir kanı. Dolayısıyla benim rektörlüğe a- day oluşumun hedeflerini, üretken ve saygın üniveTSİte, olarak özetliyo- rum. Üretkenlikten ne anlıyor- sunuz ŞENATALAR - Araşhrmada üret- kenlik ve öğTetimde üretkenlik. Öğ- retimde üretkenlik derken çok iyi öğ- renci yetiştirmektir bu. Bu da birta- kım koşullara bağlı. Şu anda konten- janlanmız aşın yüksek. Bunlan sınırlayabilmeliyiz. Orta- lama sınıf büyüklüklerini küçültme- miz gerekir. Aynı şekilde, seçimlik dersleri arttırmamız lazım. Bilgisa- yar, yabancı dil bilgisıni güçlendir- memiz zorunludur. Öğrencilerin grup çalışması, araş- tırma, ödev yapma eğilimlerini güç- lendirmeliyiz. Daha katılımcı öğre- tim yöntemleri kullanmahyız. Daha modern ders araç-gereçlerine sahip olmalıyız. Öğretimin kalitesini etkileyeceği- ne inandığım bir başka nokta, öğren- cilerimizin ders dışı etkinliklerinin arttınlmasıdır. Biri öğren- cilerin yönetime katılmalan, öbürü de öğrencilerin kulüp, kol faaliyetkrinın güçlendırilmesidir. Bir süre önce YÖK bir yönerge çıkardı. Öğrencilerin tem- sılci seçmesine olanak \ eriyordu. Bunu olumlu bir adım ola- rak görüyorum ve bütün bölümler ve fakültelerde öğrencile- rin temsilcilerini seçmelerini sağlamak için girişimde bulun- maya kararhyım. Öğrenci temsilcilerinin seçilmesiyle birlik- te oğrenciler yönetimde kendi ihtiyaçlannı, sorunlannı, öne- rilerini.taleplerini dile getirebilecekler. Bir yandan da zaman zaman karşılaştığımız patlamalar daha se>Tek karşımıza çıka- cak. Üniversitemize i>i öğrenci çekmeyi düşünüyorum. Üniver- site giriş birinci basamak sınavından sonra ilk bine, iki bine giren öğrencilere özel mektup göndererek. burs olanağı tanı- yarak, bannma konusunda destek sağlayarak üniversitemizin belirli fakültelerine çekmede katkısı olabilir, diye düşünüyo- rum. Şu anda üniversitelerimizin hepsinde bir araştırma fonu var. Özellikle döner sermayelerden sağlanan gelirin belli bir oranı bu araştırma fonlanna aktanlıyor. İstanbul Üniversite- si'nin Araştırma Fonu da son dört yıldır başanlı bir performans sergiledi. tstanbul Üniversitesi'nin araştırma performansında bu şekilde açık seçik bir sıçrama görüldü. Rektör seçimiyle birlikte 1998, aynı zamanda Cumhun- yet'in 75. yıldönümü. Cumhuriyetin 75. yüdönümünü yeni rektörle birlikte tstanbul Üniversitesi. en canlı ve heyecanlı bir biçimde kutlamalıdır. Aynı zamanda bunu bir vesile sayarak Türkiye'nin sosyal sorunlanna yönelik araştırmalan özellik- le desteklemelidir. Araştırma performansını geliştirebilecek önemli noktalar- dan birisi uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi. Bu çerçevede, AB'nin bazı programlanndan da, AB'ye tam üye olmaksızın yararlanma şansımız var. Bunlardan bir tanesi EUREKA pro- jesi. Prof. Dr. BURHAN ŞENATALAR 1945. istanbul doğumlu. Orta ve lise öğrenimini Alman Lişesi 'nde, yükseköğrenimini 1. Ü. Iktisat Fakültesi nde tamamladı. Aynı fakültede Maliye Kürsüsü 'nde asistan oldu. ' Doktorasım Almanya 'da Saarland Üniversitesi 'nden aldı. British Council bursuyla İngiltere 'de York Üniversitesi 'nde, daha sonra da Fulbright bursuyla Maryland, Virginia, Pittsburgh üniversitelerinde araştırmalar yaptı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Bankası için çeşitliprojeler geliştirdi. 1995 'ten beri İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü Başkanlığı 'm yürütüyor. 1994-1995 arası da TÜ Araştırma Fonu Yürütme Kurulu 'nda görev yaptı. Önümüzdeki haziran ayında dönem başkanlığı Türkiye'ye geçiyor. Buna üye 25 kadar ülke var. Bir yıl süreyle EUREKA Dönem Başkanlığı TÜBtTAK tarafından sürdürülecek. Bu da bize özel bir şans sağlıyor. §••••1 tstanbul Üniversitesi'nin önünde türbanlı oğrenci- ler ve türbanlı üniversite elemanlan sorunu var. Hatta şim- diki Rektör Prof. Bülent Berkarda 'nin bunlarla başının cid- di dertte olduğunu biliyoruz. Siz rektör seçilirseniz türbanlı oğrenciler ve üniversite elemanlanna tavrmız ne olacak? ŞENATALAR - Uzun bir suredir benim bu konuda bir ay- nm çızgim var. Aynm çizgim şu: Kamu hizmetinden yararlanan kişilerle kamu hizmetini su- nan kişiler farklı konumdadırlar. Yani bizim oğrenciler kamu hizmetinden yararlanmaya gelen kişilerdir. Ama hocalık ya da memurluk yapan kişiler ise kamu hizmetini sunan kişiler- dir. Sımflarda dinlenen derslerdeki öğrencilerimiz şu ya da bu nedenle başlanm örtme gereğini duyuyorlarsa onlann başör- tülenne kanşmamıza gerek yoktur, diye düşünüyorum. Biz bunu Türkiye'de laiklik için bir tehlike olarak görüyor- sak bu sorunla çok başka yerlerde uğraşmamız, esas kaynağı- na inmemiz gerekir, diye düşünüyorum. 18-20 yaşındaki kız öğrencilenn başörtülerini açtırma mücadelesini doğru seçil- miş bir mücadele alanı olarak görmüyorum. insanlann başlannı örtmelerini çağdaş yaşam anlayışı>la bağdaşnramıyorum. Ama Türkiye'deki şeriat tehlikesiyle esas mücadelenin başka alanlarda yapılmasında yarar görüyorum. Ben kendi adıma, adil düzenle ilgili çok ciddı bir çaba göster- diğim inancındayım. Ama yurttaşlann başörtüsüne müdahale etme hakkını ken- dimde görmüyorum. .<Vncak. meslek açısından bir üniforma söz konusuysa ona herkes uymak zorundadır. Orada başörtüsü. tartışma konusu olmaktan çıkar. Aynı şekilde. bazı mesleklerin hijyen koşul- lan nedeniyle başörtüsü ya da manto engel oluşturuyorsa ora- daki tartışma da artık başörtüsü tartışması değildir. Orada ar- tık herkesın uymak zorunda olduğu mesleki kıstaslar söz ko- nusudur. Bir kadın doktor, "Ben erkeğe dokunamam", bir erkek dok- tor da **Ben kadına dokunamam" derse bu da mesleki bir tar- tışmadır. •^•m Meslek ahlakma sığar mı? ŞENATALAR- Meslek ahlakı demeyelim de, meslek kural- lanna sığmaz. Kamu hizmetini sunan tarafa geçtiğimizde bu elemanlar devletin memurlandır. Dolayısıyla orada laiklik il- kesi gereği başlannın açık olmasının zorunlu olduğu kanısın- dayım. Türkiye'de baş örtüsü laikliğe karşı bir sembol olduğu için öğretım üyeleri ve memurla- nn baş örtülü olmalannı doğru bulmuyorum. Bizim bugün, sınıfta verilen derslerimizde ya da teonk dersle- rimizde başörtülü oğrenciler var. Onlan sınıftan çıkartma ya da derste kötü davranma gibi bir so- run olduğuna da inanmıyorum. İstanbul Üniversitesi'nde yaşa-.. nan sorun kayıtlarla, öğrenci kim- f liği verilmesiyle ilgili. Bu sonı- nun az sayıda üniversitede yaşan- dığını biliyorum. Bütün yûkse- köğretim sistemiyle ilgili olarak tutarlı bir tavırda olmak zorunda- yız. Biz ögrenciye, ÖSYM sınavı- na girerken başörtüsüyle başvuru olanağı veriyorsak, yann sınıfta da başörtüsüyle oturma olanağı veriyorsak, arada sadece kimlik konusunda farklı bir uygulama ya- pıyorsak burada açıklanması gere- ken bir tablo var, demektir. Üniversitelerimizın önemli kıs- mında böyle bir sınırlama yoksa, bazılanna kimlik veriliyor, bazıla- nna verilmiyorsa burada da açık- lanması gereken bir tablo vardır. Dolayısıyla ben öğrencilenmizin zihinlerini açmak için onlan çağ- daş düşünceye açmak için hertür- lü çabanın gösterilmesinden ya- nayım. Bu konuda oğrenciler ara- smdabir aynm yapılmasını da ge- rekli görmüyorum. Onun dışında mevzuata daya- narak bazı sınırlamalar uygula- mak istiyorsak bunun kurumlar arasında tutarlı ve uyumlu bir bi- çimde ele alınması gerekir, diye düşünüyorum. MMMM Siz Türkiye'de genelde yükseköğrenintin durumunu na- sıl değerlendiriyorsunuz? ŞENATALAR-Özellikle devlet üniversiteleri arasmda başanlı olanlar var. Örneğin ODTÜ'nün 14 tane mühendislik bölümü bulunuyor. Bunlardan 6'sı uluslararası düzeyde akreditasyon elde etmiş durumda. Bu bir düzey, başan göstergesidir. tTÜ de, bölümlerini akreditasyona başvurmaya teşvik ediyor. Bu da bir başan göstergesidir. Büyük kentlerdeki üniversitelerimizin önemli bir bölümü. sorunlan olmakla birlikte belli bir düzeye ulaşmıştır. tstanbul Üniversitesi'nde de sorunlara rağmen çokbaşanlı birimler gö- rüyorum. Çapa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji Bölümü'nün bir yoğun bakım ünitesi var. Pml pınl bir birim. İstanbul Üniver- sitesi 'nde öyle bir birim olacağını çoğu yurttaşımız tahmin ede- mez. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin Adli Tıp Enstitüsü çok ba- şanlı bir birim. Dolayısıyla özellikle büyük kentlerimizdeki üniversitelerimizin çok sorunlan var. Ama bu sorunlara rağ- men çok ciddi başanlan var. Bu başanlann çoğu toplum tara- fından bilinmiyor, tanınmıyor. Üniversiteler de bu başanlan tanıtmakta yetersiz kalıyorlar. Küçük kentlerde üniversite açılmasında politik smıfın çok ciddi bir hatası var, diye düşünüyorum. Sayın Mesut Yılmaz, sekiz tane daha üniversite açmak istiyor. Ben bunu çok hatalı görüyorum. Türkiye'de bir süre daha yeni üniversite açılma- malıdır. Var olan üniversiteler desteklenmeli. güçlendirilme- lidir. Hatta yeni üniversite açılması aşamasına gelindiğinde ter- cihimiz Türkiye'nin sekiz-on tane gelişmiş ili olmalıdır. Biz yeni üniversite açarken üst üste birkaç hata birden yapıyoruz. Bunlardan biri hazırlıksız üniversite açmak. tkincisi, bunlan hazrrlıksız illere açmak, yani üniversiteyi besleyemeyecek sos- yal ve kültürel ortamı olan yerleri seçmek, üstelik açılan bu üniversitelerin fakültelerini bir de ilçelere dağıtmak. Bu üç ha- tayı aynı anda yaptığımız zaman ortaya başan çıkması zaten mucize olurdu. Biz üniversiteler için daha çok kaynak ayırmak zorunda- yız. Bizim ayırdığımız kaynaklar daha iyi yükseköğretim ver- meye yetmiyor. Sorun oradan başlıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle