23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ARALIK 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Tarsus Adını Atatürk'ün '. koyduğu Tarsus'taki Mi- sak-ı Milli llkokulu kapa- tılarak tarihi binası Milli Eğitim Bakanlığı'nca 39 milyar liraya Tarsus Ame- rikan Koleji mezunlannın kurduğu bir vakfa satıl- dı; vakrfın aynı binada aç- bğı özel okulun kurdele- sini kesmek de Tarsus Amerikan Koleji mezunu Kültür Bakanı istemihan Talay'a kısmet oldu. Etektronik postae Deng.Sociieraksnet.cofn Tet 0.212^12 06 05 Faks: 0.212^12 44 97 - Istanbul'un çöpü RP'li şirketleri zengin edivormuş... "Çöplükte bulunan ovlar da birilerini rezil etmisti!" K Kuşku Refahlılann çağ- daş kadına bakışının Istanbul'daki belediye otobüslerinde şoförlerin bireysel tercihi ile günlük yaşama yansıtıldığından kuşku duyuyor Füsun Ar- mattı. Bostancı'dan ve Mecidiyeköy'den bindiği otobüslerde "akbil" kul- lanırken şoförlerin siste- min kutusunda ayartama- lar yaptığını anlatıyor. Başka yolculann "akbil" kullanımında da aynı aya- nn yapıldığına tanık olan Armatlı, şoförlerin insan- lann tipine göre fiyat dü- zenlediği kuşkusunu ta- şıyor ve otobüslerdeki bu sistemin yola çıkarken planktonluk tarafından ayarlanması gerektiğini söylüyor. Ö M Ü R I L I K Polis, yetkisini gökTEPE gökTEPE kullanıyor! Ömür E. Kurum elime sürçmesi diyebiliriz. Trabzon kalesini ezip geçecek "uçan yol" projesinden vazge- çildiği açıklandığı halde, Kültür Bakanlığı'nın mahkemeye gönderdiği yazılı savunmada proje içın "hukuka aykındır" dediğini yazmışız. Oysa, "hukuka uygundur" deniyor. Yanna, belge olarak kal- ması için, Kültür Bakanlığı'nın 2.10.1997 tarih ve B.16.0.HKM/5061 sayı ile Trabzon Idare Mahkemesi Baş- kanlıği'na, Trabzon Mimarlar Odası'nın açtığı dava aley- hıne gönderdiği savunmayı kelime sürçtürmeden ak- tarmaya çalışalım: O Trabzon Valiliği Özel Kalem Müdürlüğü'nün 27.11.1995 gün ve 12-808 sayılı yazısıyla tanjant yo- lun, surlara oturtularak geçen ilk projeye dayalı olarak yeniden değerlendirilmesi istenmiştir. © Bu arada TMMOB Mimar Odası Trabzon Şubesi tarafından Ba- kanlığımız aleyhinde açılan dava Danıştay 6. Dairesi'nin 20.12.1995 gün ve E:1995/7067,1995/5268 sayılı ka- ran Bakanlığımız aleyhine kesinleşmiştir. © Daha son- Uçan yolra Trabzon Belediyesi Imar ve Planlama Müdürlüğü'nün 9.5.1996 gün ve 9-899 sayılı yazısı ve ekindeki 19.4.1996 gün ve 148 sayılı meclis kararı ile de tanjant yolunun surlara oturtularak geçmesi ve bu doğrultuda karar alınması istenmiştir. O Trabzon Konjma Kurulu Müdür- lüğü'nde oluşan dosya Trabzon Koruma Kurulu'nun 31.10.1996 gün ve 2610 sayılı karanyla şehir plancısı üyeolmadığıiçindegerlendirilmemiştir. ©Bu arada Trab- zon Mimarlar Odası'nın 19.12.1996 gün ve 736 sayılı, 8.7.1997 gün ve 250 sayılı yazılanyla Trabzon Koruma Kurulu'nun 1099 sayılı karan veya benzeri bir karar alı- namayacağı belirtilmiştir. ® Anılan konu kurulun şehir plancısı üyesi katılımından sonra değerlendirilmeye alınmıştır. Degerlendirme sonucu Kurul'un 13.6.1997 gün ve2876 sayılı karan alınmış olup müdürtüğün 15.7.1997 gün ve 61.00/1 -641 sayılı yazısryla ilgili yeriere dağıtı- mı yapılmıştır. Alınan kararda ise tanjant yolu yöre hal- kında bezginlik ve psikolojik bir çöküntü yarattığı yazı- lı ve görsel basına yansıyarak bir gerçek olarak orta- dadır. Bu uzun yıllar sonucu tanjant yolu ilk işlevini yi- tirmiş ve kentin bir ıç yolu durumuna düşmüştür. Ken- tin doğu ve batı yanında uygulanmasına resmen baş- lanan tanjant yolu ile ilgili devletimiz bütçesinden ayrı- lan para ile harcama başlamış olup yatınm devam et- mektedir. Kamu yararı göz önüne alınarak diğer somut bir alternatifin olmaması maliyet, kamulaştınma ve tek- nik açıdan imkanlı görülen SİT alanı sınınndaki kale du- vanna zarar vermeden hemzemin geçişin sağlanabile- ceğine kurula sunulan planın onaylanmasına, konuya ilişkin tatbıkat projelerinin de kurulca onaylanmasından sonra uygulanmaya gidilebileceği karara bağlanmıştır. Bütün bu çalışma ve kararlarda hukuka ve yasalara ay- kın bir durum bulunmamaktadır." 2. maddeye bir kez daha göz atar mısınız lütfen? SESSlZ SEDASIZ (!) NimİKURTCEBE 'Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayr Altı ay önce Kadıköy Altıyol'da küçük bir daire satın alarak yeni evini dayayıp döşeyen Nimet Demir, üst katta terası izinsiz yıkarak işyerini büyütmeye kalkışan Ekin Gümrükleme Danışmanlık Şirketi sayesinde iki aydır sokakta... Ekim ayındaki sağanak yağmurlarla evini birkaç kez su basan ve tüm eşyalart zarar gördüğü için evi oturulamaz hale gelen Demir, yasal yollara başvurmasına karşın bir sonuç alamadığı gibi çatıdan devam eden akıntıya da kendi olanaklanyla çare bulamıyor. Çünkü çatıya çıkabilmek için kaçak büyütülen dairenin kapısından geçmek gerekiyor: "Belediyeyi aradım 'yasal işlem sürüyor' dediler. Karakolu aradım, 'mahkeme karan olmadan o kapıyı açamayız' dediler. Hâkime gittim 'bilirkişi raporunu bekleyin, bunun için yeni bir dava açın' dedi. Ve benim oturamadığım evimin tavanımdan hâlâ su akıyor!" Üstelik gardırobu çekerken zorlandığı için bel fıtığından 25 gün kıpırmadan sırt üstü yatmak durumunda da kalan Nimet Demir, "Tanıklanm, tutanaklanm, şikâyet dilekçelerim, avukatım, bilirkişi raporum, açtığım dava var ve bunlann hiçbiri işe yaramıyor" derken, ne zaman bir inşaatın tabelasında 'çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz' yazısını görse gülümsediğini söylüyor! \PALASPANDIRAS Bill Clinton da Tansu Çiller'den umudunu kesmiş... Neyin ne olduğunu "sağır sultan" bile duymuş anlaşılan... \MümBozacT ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt Dış Karakol ve Susurhık... Toplumda artık hemen herkes "Susurluk çözülemez" eörüşünde. Oysa sadtfcetSiı "genel İtanı" bıle aslında "gerçeğin açığa çıktığı" anlamına gelmez ıtıı? Demek kı sev- gıli Cumhunyetimiz, sonunda "Su- surluk'u çözemeyen bir devlet" haline getirilmış... Tûrkiye'dekı "yağma düzenini" sürdürmek isteyenler, amaçlan ge- reği "hukuk dışı bir devlet davra- nışı" içindeler. Çünkü, Cumhuri- yet'in genel hukuk anlayışı "kamu yaranna" dayanıyor. Yağmacılık isebununteısine "kişi çıkanndan" yanadır. Budavranışpolitikaylabır- likte bürokrasıyle de bütünleşince, hukuk devleti geriliyor, "Susurluk devleti" ise ilerliyor... Hıç düşündünüz mü; bu olayda öne çıkan "iki ilçenin". yanı Ku- şadası ile Sanyer'ın ortak yanlan as- lında nedır?.. HeT ikısı de "hukuk dışı imar rantınm" ülkedekı doruğa çıkan merkezlen. Yıne her ıkisınde de ko- ruma yerine yağma polıtikası ege- men. Çetelere "kahraman" dıyen- lenn de tapu listelenne sığmayan gaynmenkulleri yine en çok bu iki ilçede... Bu nedenle Susurluk ilişkilerin- ruma Kurulu üyeleri ANAYOL'un ANAP'lı Kültür Bakanı Agâh Ok- tay Cü«ertanrfrndaof6tev<ten ah--' nıyor. B«SlT karanna etkın destek veren Mimarlar Odası'na da "Dış Karakol Binası'nı boşaltın" yazı- sı göndenhyor. Oda, buyazıyakar- şı ancak "dava" açabiliyor... Gelışmelerin bundan sonraki "takvimi" de hukuk devleti yerine Susurluk devietinin belki de "en açık göstergesi" olarak kayıtlara geçiyor... Tarih; 28 Kasım 1996 Perşembe. İdare Mahkemesı, Kültür Bakanlı- ğı'nın "tahliye işJeminT hukuka ay- kın bularak durduruyor. Ancak ka- rar Mimarlar Odası "na hemen teb- lig edılmiyor... Tanh; 29 Kasım 1996 Cuma. Po- lisler akşamüstü Dış Karakol Bina- sı'nı kuşatıyor. RP'lı Bakan İsma- il Kahraman'ın \e Vali Rıdvan Yenişen'in "kesin emri var" dene- rek. o gece bına "zorla" boşaltılı- yor. Çevık Kuvvet'ın boşaltma operas- yonuna da Koruma Genel Müdürü Altan Akat nezaret ediyor. Akat, "pazartesiyi" beklemiyor... Tarih; 2 Aralık 1996 Pazartesi. Yargı karannı mahkemeden alan Dış Karakol Binasf nı geçen yıl gece yarısı işgal eden Kültür Ba- kaniığı elemanlannı gösteren bu fotoğraf "mimarlara karşı Su- surluk davranışının" simgesi olmuştu. Yüzünü kapatanın kim- liği mi önemli; yoksa bir "devlet görevlisi" olması mı? deki "kara para aklama" olana- ğını da en ilen ve "en kârlı" dü- zeylerde Kuşadası ve Sanyer sağ- lıyor. Böyle olunca da her iki ilçe- nin savcıîan ve adliyeleri. temelin- de "rant savaşlan" yatan kanlı he- saplaşmalarla da uğraşmak zorun- da kalıyorlar... Işte böylesi bir süreçte, arazd yağ- masma en ciddi ve en kararh bir şe- kilde karşı çıkan Mimarlar Oda- sı'nın Yıldız Sarayrndakı tarihi Dış Karakol Bınası'nda yaşadığı serü- ven de özel bir anlam kazanıyor. "İmar çetelerine" karşı bu "dev- let binasını" hizmet mekânı ola- rak kullanan. dahası aynı bınayı "yağmacılara karşı mücadelenin ileri karakolu olacak" sözleriyle 1995'te Kültür Bakanlığı'ndan dev- ralan bir meslek odasına "saldın" düzenlenirken. yine "hukuk dışı davranışlar" sergılenmesı acaba bir raslantı olabilir miydı?..Yıl 1996, ılkbaharaylan... Kuşadası'nda yeşil a!an!an ima- ra açan planlara karşı rnücadele eden Mimarlar Odası temsilcisinin suyu kesiliyor, ışyeri ruhsatı ıptal edili- yor. Temsılci mimarlara "tehdit" ya- ğıyor ve baskılar artıyor... Aynı vıl, aynı aylar... Istanbul'da da Sanyer ve Bey- koz'u "doğal SİT" ilan eden Ko- mımarlar. valıye ve bakanlığa tes- lım ediyorlar. Vali yıne akşamüstü konuşarak; "Bugün mesai bitti, yarını bekleyin" dıyor... Tanh; yıne 2 Aralık 1996; gece yansı. Mimarlar ertesi gün binaya geri taşınmayı beklerken, Kültür Bakanlığı elemanlan gece karanlı- ğında gelip, sabaha kadar eşya ta- şıyarakbinayı hızla "işgat" ediyor- lar. Polisleryine "görevini" (!)ya- pıyor ve bu hukuk dışı ışgali, mi- marlann olası yasal müdahalesıne karşı koruyorlar... Şimdi, bu olayın üzennden tam "1 yıl" geçti. Mimarlar Odası "yar- gı karannın uygulanması" sonu- cunda, 28 Kasım 1997'de Dış Ka- rakol Bınası'na yeniden kavuştu. Hukukun gereğinı yenne getıren Kültür Bakanı İstemihan Talay, böylesi bir "nadir" davTanış için kutlanırken, açılış kokteylinde ya- pılan konuşmalar şu çağnyı da içe- riyordu: "Susurluk'lan gerçekten çöz- menin \olu, Dış Karakol'lan yağ- maya karşı ileri karakol yapmak- tan geçiyor. Bu nedenle devlete ait bir binada çeteler yerine top- luma hizmet vermenin tarihsel öraeğine sahip çıkın..." Ne dersimz? Susurluk aslında "açıkça ortada" değıl mi?.. HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ J t fLÂGk'Mitki t İufflT' fvwr KİM KİME DUM DÛMA BEHIÇAK behicak@turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI MIRMIRLAR UĞUR DURAK TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Aralık İLK OŞ//VOGK4f/ SEFERİ.. 'OE BUGÜH, İNG/C/'Z &OGI/ETİ(FTEYN M KÜÇÜSÜ) CUALLENGE/e, BÜYÜte. S//e OŞf- NO6RAF1<^DENrz6fC(M) S£F£Gİ rçffi/ SOfif (-IA- T74MAMLAMfŞ77. flCrSİ ü 3,S YfC. &4ŞK 8UMU İLK MfCGCBAMff'Ç, DeC/MCİKLSI? ÖCÇ.ÜC- Ç'rz./' oevf/t^r* 7VIAWM/ŞT7 8ı Sr£GL/fJ W?*O K/UIVDJt, SO &LTUK S//Ç GÖRÜŞ DENİZ KAVUKÇUOGLU HJmut İnsanda' "Felsefe El Kitabı "nda SeJahattin Hilav, "ya- bancılaşma" kavramını açıklarken şöyle yazıyor: "Tarih boyunca, yabancılaşma sürecinden ötürü, insanın yarattığı -ekonomik ve manevi- dünya- nın, durmadan zenginleştiği halde; insanın ken- disinin, genellikle, hem maddesel hem manevi bakımdan yoksullaştığını görüyoruz. Ama bu ya- bancılaşma aynı zamanda, kendisinin sona er- mesini; yani yabancılaşmanın aşılması ve orta- dan kaldınlması olanağını da biriikte getirmekte- dir. Başka birdeyişle; ancak yabancılaşmanın da- yanılamayacak duruma gelmesi, yabancılaşma- nın tanıyıp bilinmesini, bilince ulaşmasını ve or- tadan kaldınlmasmın yol ve yöntemini sağlar." Biz uzun yıllar, Hilav'ın sözünü ertiği "yabancılaş- ma"yı en belirgin biçimde yaşadık. Ama artık bu sürecin "dayanılamayacak duruma geldiğini" gö- rüyor, "ortadan kaldınlmasının yol ve yöntemini" bulmaya çalışıyoruz. ••• Örneğin, 2000'li yıllara girerken neredeyse tüm kentlerimiz birer üniversiteye sahip olacak. Yüz- binlerce genç bu üniversitelerde "eğitim" göre- cek. Ne var ki, bu bizi sevindirmiyor, çünkü bu ge- lişmenin yüksek eğitime niteliksel bir katkı sağ- lamadığını görüyoruz. Toplumun geniş kesimle- ri, çoğu "lise" düzeyinde eğitim veren, özerkliği elinden alınmış, "demokratik işleyişten uzak, bi- limsel özgüriüğe olanak tanımayan asal işlevine "yabancıtaşmış" bu kurumların önümüzdeki "bi- lim yüzyılı "na ulaşacak köprüleri kurmamızda çı- kacak en büyük engeller olduğunun farkına va- nyor. Günlük gazeteler artık en ücra köylere kadar gi- rebiliyor, onlarcatelevizyon kanalını dağ köylerin- de bile izleyebiliyoruz. Hiçbir Orta Avrupa ülke- sinde olmadığı kadar çok dergiye ve televizyon kanalına sahibiz. Avrupa' nın hiçbir ülkesinde biz- deki kadar çok radyo kanalı yok! Büyük basın- yayın gruplarımızın teknik donanımlan Avrupa'nın en zengin "medya imparatorlan"n\ bile kıskandı- racak düzeyde. Fakat tüm bunlann "nesnel bil- gilendirmeye" nitelik açısından aynı ölçüde bir katkı sağlamadığını, medyanın toplum içindeki say- gınlığını hızla yitirdiğini görüyoruz. Insanlar, "tiraj" için, "rating" için asal işlevine "yabancılaşma" medyanın "iletişim yüzyılı"na ulaşacak köprüleri kurmamızda karşımıza büyük bir engel olarak çı- kacağını düşünmeye başlıyor. Türkiye Çorlu'dan Kahramanmaraş'a, Deniz- li'den Gümüşhane'ye kadar sanayi tesisleriyle donanıyor. Otomotivten tekstile, ağaç işlemeci- liğinden plastik sanayiine kadar her yıl yüzlerce yeni fabrika açılıyor. Bu kuruluşlar Türkiye'ye en çağdaş teknolojılerı ithal ediyoriar. Çoğunun tek- nolojik donanımı, kâr açısından verimliliği için Av- rupa ülkelerinin sanayicilerini kıskandıracak dü- zeyde. Fakat bu gelişmenin emekçilerımizin ya- şamlanna adil bir biçimde yansımadığını gözlem- liyoruz. Ekonomideki büyüme genel toplumsal refahı arttırmıyor; tam aksine sanayinin gelişme- sine koşut olarak emekçi kesimlerin görece yok- sulluktandaderinteşiyor. Insanlar, sosyal âdale- te, sırtı dönük ekonomik yapılanmanın önümüz- deki yıllarda ülkemizde önemli toplumsal sarsın- tılara yol açacağını görmeye başlıyorlar. ••• Üniversitelerin bilime, medyanın haber özgür- lüğüne, ekonominin emeğe, devletin bireye ya- bancılaştığı bir süreçten geçiyoruz. Toplumun geniş kesimlerinin aksine yabancılaşmanın "da- yanılmaz hale geldiğini" zamanında gören, sonuç- larını yaşayan, "kaldınlması için yol, yönetm ara- yan" ve bu süreci kırmak isteyen insanlar ortaya çıkıyor. Üniversite kapılarında öğrenciler bu ne- denle dayak yiyor; namuslu gazeteciler bu neden- le cezaevlerinde çürütülüyor; aydınılar bu neden- le devlete karşı direniyor; işçiler bu nedenle yol- lara dökülüyor. Yarın saat 10.00'da Istanbul'da işçiler "Sen- dikalHaklarYürûyüşü"nü başlatıyorlar. DİSKGe- nel Merkezi önünde başlayacak yürüyüş 16 Ara- lık günü Ankara'da, Çalışma Bakanlığı önünde son bulacak. İşçiler yalnızca sendikal hakları için de- ğil, "sosyal adalet için, irticacılara, mafyaya, çe- telere karşı hukukun egemen olması için, bu ül- kenin aydınlık yannlan için de" yürüyecekler. Işçileri yalnız bırakmayalım. Yıllardırsarmalan- dığımız "yabancılaşma" zincirlerinden boşalarak, özgürlüklerimize, toplumsal müdahale hakkımı- za, yurttaşlık onurumuza sahip çıkalım. Onları coşkuyla uğurlayalım, coşkuyla karşılayalım. Insanca bir gelecek için başka umut yok! Her şey insanla başlıyor, ınsanla bitiyor! BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDA> SAĞA: 1/ Kurşun pla- kalı akülerde pozitif ve ne- gatif plakala- _ nn birbirine değmesini ön- 4 leyen yalıtım maddesi. 2/ Sanat, hüner... Yunan mitolo- jisinde, Ze- us'unhaberci- si olan kanatlı kız.3/Doğuve Güneydoğu Anado- lu'da kûçükbaş hayvan- lann kışı içinde geçir- diği dam... Maden ve inşaat işçilerinin kul- 3 landığı koruyucu baş- 4 lık. 4/ Kalın bükülmüş sicim...Halkedebiya- tı şiir turlerinden biri. 5/ Salgın hastalık. 6/ Bez dokuma tezgâhı... Tavlada bir sayı. 7/Ka- 9 lm biçilmiş uzun tah- ta... Bir yağış şekli. 8/ Yunanlılara verilen bir başka ad... Katar'ın başkenti. 9/ Tanıklann verdiği bilgilere göre çizilen ve fotoğrafı bulunmayan bir kimsenin bulunmasına yarayan yüz resmi. \TJKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Direk ayakhğı... Kö- pük, tortu. 2/ Destan... Telefon sözü. 3/ Metal sapla- ma... Ressamlann boyalan üzerine dizerek firça ile ka- nştırdıklan levha. 4/ "Behiç •": Karikatür sanat- çvmız... Italya'dabirkent. 5/Harman kaldınldıktan son- ra yerde kalan tahıl taneleri. 6/ Cinsel güçsüzlük... Bir nota. II Bır geminın baş ve kıç taraflarında çektıği su- lar arasındaki fark... Afrika'da yaşayan bir antilop. 8/ Dâhi... ABD'de bir eyalet. 9/ Geri çevirme, kabul et- meme... Ürik asıdın tuzu yf da esteri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle