03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7ARALIK1997PAZAR 12 KULTUR 38. ULUSLARARASI SELANİK FILM FESTİVALİ'NÎN ARDINDAN Sinemamızın 'ilkleri gerçeldeştiASLISELÇUK 38. Uluslararası Selanık Fılm Festiva- li'nde •'Altın İskeuder" ödülûnü Avust- ralyalı kadın yönetmen Sue Brooks'un "Road to NhüT (Nhill Yolu) filmine ve- rilirken. uluslararası yanşmada ilk kez bir Türk fılmi, Jüri Özel Odülü'yle, Gü- müş İskender'i Derviş Zaim'in "Tabut- ta Rövaşata"sıyla aldı. Başrol oyuncusu Ahmet L'ğuriu ise oybirliği ile "En lyi Erkek Oyuncu" ödülünü kazanarak ay- nı zamanda Selanik'te ilk kez ödüllendi- nlen Türk oyuncusu oluyordu, Bu ilklerden üçüncüsü de jüride bir Türk yönetmenin. Omer Kavur'un yer almasıyla tamamlanırken, yine ilk İcez bir Türk yönetmenin, Kavur'un üç filmi (Anayurt Oteli, Gizli Yüz. Akrebin Yol- culuğu) göstenliyordu. Türkiye için bu önemli dört etkinliğin gerçekleşriği fes- tivalde tüm bu etkinlikler izleyicilerden gerekli karşılığı alıyordu. Omer Ka- vur'un toplu gösterisinde uluslararası jü- nde yer alan Fransız oyuncu Aurora Cle- ment "GizH Yüz"'ü izlerken fîlmin son- lanna doğru gözlerinin dolduğunu söy- lüyor, filmden beğenıyle söz ediyordu. 1991 "de uluslararası olan Selanik Fes- tivah'nde 1997 yılı bızım sinemamız için sevindirici sonuçlar getiren bir platform oluşturdu. 21-30 Kasım günlen arasında. Uğurhı'nun rakibi Hoskins'ti Ahmet Uğurlu'nun rakibi pek çok fil- minden tanıdığımız tngiliz filmi "Twentyfour Seven" (Yirmi dört Ye- dı )'dekı Bob Hoskinstı. fakat Uğurlu, bu gerçekten başanlı oyuncuyu aşarak ödü- lü kazandı. Uluslararası jüri Çek yazar-yönetmen Ivan Passer başkanlığında, yönetmen Ömer Kavur, Yunanlı yazar-yönetmen Vassilis Alexakis. Isviçreli sinema eleştir- meni Freddy Buache, Fransız Aurore Cl'ement,Amenkalı yapım tasanmcısı Dean Tavoularis, tngiliz yazar-yönetmen Bill Forsyth'dan oluşuyordu. "AItın İskender"i alan Sue Brooks'un "Nhill YoJu" filmi geçtiğimiz on yılda sürekli olarak büyüyen. etkin ürünleriy- le uluslararası bir ilgiye kavuşan Avust- ralya sinemasının özgünlüğüne yeniden tanıklık eden bir yapıt. Brooks, kısa film- le başlayıp televizyon filmleri çektikten sonra ilk uzun metrajlı "Nhill Yohı"nu gerçekleştiriyor. Brooks'un Pyramıd Hill adlı -doğduğu ve büyüdüğü yer olan, sı- kıcı, küçük bir kırsal kasabada geçen- O Uelanik'te ilk kez bir Türk fılmi, Derviş Zaim'in "Tabutta Rövaşata"sı Gümüş İskender'i aldı. Ahmet Uğurlu ise oybirliği ile "En lyi Erkek Oyuncu" seçilerek aynı zamanda ilk kez ödüllendirilen Türk oyuncusuydu. ilklerden üçüncüsü de bir Türk yönetmeni olarak Ömer Kavur'un uluslararası jüride yer almasıydı. filmde düşkünlerin, yoksullann yaşamı her zamanki gibi irkiltici. Yönetmen bu çarpıcı toplumsal yonıma deneyimlerini kazandınyor. Her şeyin ağır çekimle ya- şandıgı bir dünyada insanlar cümlelerini bitirmeden konuşuyorjar. Herkes yapay, nazik ve üstü kapalı. Öyle ki hiç kimse yaşamda nelerin olduğunu aynmsamı- yor bıle. Sonuçta gerçekten bir şey oldu- ğunda ve bu aynmsandığında tam bir kargaşa patlıyor. Bowling oynamaktan çıkan 12 kadın 3 arabayla dönmektedir- ler. Bu üç arabadan biri kazaya uğrar. So- runsa hiç kimsenin hangi arabada oldu- ğunu tam bilmemesidir. Yanm yamalak yetişen acil servis kaza yerine vardığın- da, herkes artık evine gitmiştir. Bu fılm hayat, ölüm, evren ve Nhill yolu üzerin- deki dünyanın bir köşesine uzanan, iste- mese bile komik olan bir kara mizah fil- mi. Festivalde yer alan Türk filmlerine il- gi büyüktü. "Akrebin Y(4cuhığu"nda sa- londaki yer kavgası yüzünden yönetmen Ömer Kavur konuşmasına geç başlaya- bildi. "Tabutta Rövaşata" dolu salona oynadı ve gerçekten çok alkış aldı. "Ta- butta Rövaşata" ekibiyle Atatürk'ün doğduğu evı zıyaret ettiğimizde Derviş Zaım, "Tarih kttapiannı okurken buevin resiınlerini görûrdüm, şimdi buradayım ve bu beni gerçekten etkfledi" diyordu... Festivalde bu sene 3 sinemacıya onur ödülü verildi. Doksan yaşındaki Porte- kizli yönetmen Manuel de OBveira'ya, Yunanistan'ın sanat Madonnası diye anı- lan oyuncu Irene Papas'a ve Yunan asıl- lı Amerikalı yapım tasanmcısı Dean Ta- voularis'e. OBveira, Papas ve Tavoularis Yönetmenliğe sessiz sinema dönemin- de adım atan Oliveira yüz yıllık bir geç- mişe sahip olan fılm endüstrisi tarihinin insan şeklindeki görüntüsüydü. Festival yöneticisi Mkhel Demopouios, Oliveira için "Hayat ve sanaon bir ergeni, sine- mayla gerçek arastndaki özel ilişkiye da- imaflgiduvmuş, kendi vizyonunu gerçek- leştirmeye çahşırken aynı zamanda baş- kalaruu sinema serüvenine davet etmeye çahşan büyük bir bdgesekidir" der. 1928 yılında sinemaya oyunculukla başlayan Oliveira'nın sinemaya dair düşünceleri şöyle: "Sinema gerçeğüi bir biçimini su- nar, gerçeğin ta kendisini değiL Gerçek karmaşıkür, çünkü her insan onu kendi- sine göre algılar. Gerçek, özünde bizim dışımızdadır. çoğunluk göremediğimiz şeydir_'> 1950 yılında oyunculuğa başlayan, "Aleksi Zorba" ve "Electra" fılmlerinin unutulmaz oyuncusu Irene Papas, kendi- sinin Yunanistan'la özleştiribnesi eğilimi için şöyle konuşuyor "tnsanlar başkası- nı birer gûvercin yuvasuıa yerieştirmeyi severier. Yunanlı oldugum için ve özettik- k yapüğun her şe> de Yunanlı olma rengi bulunduğu için böyle bir tanımlama oi- ması doğaldır. Fakat yine de insan ruhu- nun ülkesinin olmadıgını da unutmamak gerek." "Apocah/pse Now" (Kıyamet), "The Godfather"(Baba). "Bonnieanddyde" filmlerinin yapım tasanmcısı Dean Ta- voularis'i Amerikalı yönetmen Frands Ford Coppola şöyle degerlendiriyor: "TavtMilorts'in bugün HoUyvvood'un en önemli yapım tasanmcdanndan biri ol- ması şans değildir. Tavoularis'e yapun ta- sanmının 'babası' denmesinin nedeni de zaten budıuf Tavoulans ise kendini Av- nıpa sinemasına yakın hıssediyor. Festival yöneticisi Michel Demopo- uios ve "New Horizons"un (Yeni Ufiık- lar) direktörü Dimitri Eipides'e göre: "Festivaliıı seyirci kitlesi. sinemaya yöne- lik olarak canlanan bu ilgi. bağunstz ka- litcli film hakkında daha fazla bilgi sahi- bi bir kamuoyunun açık göstergesidir.'' Adalet sistemine eleştirilerin geri planda kaldığı savunulurken, Ute Lemper ve Ruthie Henshall övüHiyor o9 müzikaliııe değişık tepidler Barbara ölümü ve aşkı anlatıyordu 'Siyahlı Kadın' artık şarkı söylemiyor Kühür Servisi - Uzun sü- redır solunum problemi çe- ken ve geçen günlerde zehir- lenme nedeniyle yaşamını yitıren Fransız şarkıcı ve pi- yanıst Barbara, müzık yaşa- mma siyah bir piyanoda baş- ladı, sanat yaşamı boyunca da dinleyicileri tarafından 'Siyahlı Kadın' olarak anıldı hep. Tüm yaşamı boyunca birlikte yaşamayı seçtiği si- yahtan vazgeçmedi. 1930'da Fransız bir baba ve Rus bır annenin kızı ola- rak dünyaya gelen sanatçı. Paris konservatuvannda öğ- renim gördü. Mitterand ha>Tanrydı Gerçek adı Monkjue Serf olan Barbara. müziğe 1950'lerde kabare şarkıcısı olarak başlamış, melankolik olduğu kadar ölümü ve aşkı anlatan şarkılanyla tanın- mıştı. Fransız müzik eleştir- menlen tarafından "O sade- ce kendisi için besteledi ve söyledi; aşk. ölüm, aynhk ve melankoli kokan şarküan" diyerek nitelendirilen Bar- bara. Paris konservatuvanna devam ederken söylediği iki klasik şarkıyla birçok ödü- lün de sahibi olmuştu. Sanatyaşamının ilk 15 yı- lında şöhreti yakalayamayan sanatçı, yaşamını uzun süre Brükserin kasvetli gece ku- lüplerinde şarkı söyleyerek kazandı. Sanatçı. 'LaChan- teuse de Minuh' adlı şarkı- sıyla şöhreti yakaladı ve Brassens, Ferre, Brel, Ferrat gibi ünlü sanatçılarla çalıştı. Barbara daha sonra Ingiliz Harry Fragson'la birlikte ünlü cafeleTde unutulmaya- cak konserler verdi. Yvette Guilbert'e "Madame Art- hur' ve 'Le Fiarce'yi beste- leyerek onun haklı bir şöhre- te kavuşmasını sağlayan Le- on Xanroria da çahşan Bar- bara, gittikçe daha da tanın- mayabaşladı. Kariyerini kendi bestele- diği şarkılarla sürdüren ve konserlerinde ağırhklı ola- rak kendi bestelerine yer ve- ren sanatçı, en büyük başa- nlanndan birini eski Bobi- no'da ve Olimpia'da verdiği konser sonrasında kazandı. Barbara bestelediği şarkı- lar arasında en çok 'Ma Ptus belle Histoire d'amour, c'est vous' la özdeşleşmiştı. Barbara'nın diğer bir özelliği ise hayır kurumla- nyla çalışması ve düşkünler yaranna katıldığı kampan- yalardı. Barbara'nın karşı konulmaz sesine hayran olan bir diğer önemli ısim ise Fransa'nın eski Cumhur- başkanı Francois Mitte- rand'dı. Barbara, Mitte- rand'ın Elysee Sarayı'nda verdiği pek çok akşam ye- meğine de konuk sanatçı olarak kahldı. Fransız ko- münist lider Georges Marc- hais ve L'Humanite'ye de kendisini sevdiren Barbara, aynca Colette Magm. Jean Ferrat gibi sol eğilimli kişi- lerle eğlence niteliğinde programlar yaptı. Sanat yaşamının son dö- neminde, aileleri tarafından suiistimal edilen çocuklar, AIDS'e yakalanan kişiler, ırkçılığa maruz kalan ve göç etmek zorunda kalanlar için düzenlenen kampanyalarda da aktif görev alan Barba- ra'nın şarkı sözleri gittikçe kötülükleri anlatmaya ve ka- rarmaya başladı. Barbara, bir kadının zara- fetini ve bir erkeğin gücünü bırleştiriyordu bedeninde. 26 Kasım'da aramızdan ay- nlan sanatçı. son konserini 1994'te vermiş, son kasetini ise 1996'da çıkarmıştı. Kültûr Servisi- tngi- liz sanatseverler adalet sistemi ve ahlaki çözül- me üzerine bir oyunu tartışıyor bugûnlerde. Londra Aldephi tiyatro- sunda sahnelenen 'Chica- go' değerlerin yitirilmesı, kokuşmuşluk, ahlaksız- lık gibi toplumsal ko- nulan ele almasma karşın eğlendirici unsurlan gözardı etmeyen danslı bir müzikal. Başrollerini Ruthie Henshall ve Ute Lemper'in pay- laştığı oyun çok değişik tepkiler topluyor izleyicilerden. Kimi eleş- tirmen ve izleyiciler oyunu cinsel- liğin ve şiddetin ön plana çıkanla- rak adalet sistemine yönelik eleş- tirilerin gözardı edildiği gerekçe- leriyle yererken, kimileri oyunu yere göğe koyamıyor. Maurine Dalbs Watkdns'in 1920 yılında bir cinayet davasın- dan yola çıkarak kaleme aldığı ya- pıt, ilk olarak 1970'lerde John Kander'in bestesi ve Fred Ebb'in sözleriyle Broadvvaj'de sahnelen- mişti. Müzikalin bu ilk yorumu Bob Fosse imzasını taşıyordu. Chi- cago, yaşamlan hapishanede kesi- şen Velma ve Roxie'nin öyküleri- ni konu ahyor. Kocasını ve onun sevgilisini öldüren Velma ile ken- di sevgüisini öldürerek suçu koca- sının üzerine yıkan Roxie özgür- lüğe giden yolun şöhretten geç- tiğini kavnyorlar hapishanede. Başrollerini Ruthie Henshall ve Ute Lemper'in paylaştığı'Chicago' müzikali izleyicilerden ve eleştirmenlerden çok değişik tepkiler topluyor. Müzikal, cinselliğin ve şiddetin ön plana çıkanlarak adalet sistemine yönelik eleştirilerin gözardı edildiği gerekçesiyle yeriliyor ya da yere göğe konmuyor. Özellikle erkekler beğenirken, feminist kesim tepki gösteriyor. Chicago özünde gerçekçi bir müzikal değil. Kander ve Ebb'in Chicago'yu müzikale uyarlarken en çok etkisinde kaldıklan yapıt Brecht'in <4 ÜçKuruşhıkOpenı''sı. Brecht gibi ahlaksızlıklan ve bo- zulmalan toplumun her sınıfina yayarak ele almalanna karşın top- lumsal gerçekçilik konusunda ta- mamen aynlıyorlar Brecht'ten. Toplumsalhğı eğlence ve şok öğe- leriyle allayıp pullayarak işliyor Kande ve Ebb. Bütün bu eğlencelik öğelere karşın düşündürmeyi ve sorgulatmayı da başanyor Chicago. Chicago'nun yeni yorumunda- ki en başanlı bölümü Ann Rein- king'in dans koreograftsi oluşturu- yor. Dansçılannın bedenlerini an- latımın tamamlayıcı öğesi olarak kullanan Reinking, bütün oyuncu- lann içindeki virtüöziteyi açığa çı- kararak hayal gücünün sınırlannı zorlayan bir koreografi sunuyor. Dans zaman zaman sözlü anlatı- mm önüne çıkıyoroyunda. Watter Bobbie'nin yönettiği oyun 1997'nin Ingilteresi'nde samimi ve modern bir yorumla sahneleni- yor. Chicago için müzikal yerine danslı ve müzikli bir gösteri ifade- sini kullanmak daha doğru olur as- lında. Orkestra Broadway yoru- munda olduğu gibi oyunculann ar- kasında bir çerçeve içinde yer alır- ken rolü biten oyuncular sahne ar- kasma geçmek yerine kendilerine aynlan karanhk bölüme çekiliyor. Olaylann zamanı belirrilmediği gi- bi mekanın da mahkeme salonu mu, hapisane mi olduğu da ancak konuşmalardan anlaşılıyor. Eleştirmenler 'Uğrunda ölüne- büecek bir şov'dan 'iğrenç, mide bulandıncı bir mflzikal'e kadar uzanan değişik görüşler sunuyor oyunla ilgili olarak. Özellikle er- kek eleştirmen ve izleyicilerin be- ğenisini toplayan oyun, feminist kesimin tepkisini çekmiş durum- da. Fileli çoraplı bacaklannı düm- düz havaya kaldınp canlı danslar sergileyen kadın mahkûmlann ge- ce klübü müşterilerinden daha çok ilgi göreceği ya da bu nedenle mü- zikal tarihinde sağlam bir yer edi- nemeyeceği yönünde kaygılar ha- kım pek çok kesimde. Oyunu öven eleştirmenlerin ço- ğu erkek. Oyundaki danslara ve cinsellik öğesine övgüler yağdın- lırken, adalet sisteminin bozukluk- lanrun hiç irdelenmemiş olması ya da bu konunun tamamen eğlence- nin gölgesinde kalmış olması konusunda hiç bir eleştiri getirilmiyor bu yazılarda. Dafly Te- legraph'tan Charles Spencer. "Oyuncular erotik danslannı ru- tuklanmadan sergileyebUiyor- lar_Yetişkinlere yönelik bir oyun. Tam anlamıyla eğlendirici ve tehfr- keli derecede etkileyki bir şov" yo- rumunu yaparken Guardian gaze- tesinden Michael BiDington oyunu "Oldukça zeki ve ustaca tasarlan- mış geri dönüş" olarak nıteliyor. File çoraplara tepki Öte yandan kadın izleyicileri da- ha az etkiliyor Chicago. BBC'den Germaine Greer "Oyun midemi bulandırdı. Kadınlann dnayetleri işiedikten sonra hiç rahatsız olma- malan gerçekten oldukça uzak. Omuzlann ve leğen kemiklerinin döndürülüp durduğu dans tarzın- dan da hiç hoşknmadım'" yorumu- nu yapıyor. Times Educational Supplemenfin Genel Sanat ve Ya- yın Yönetmeni Heather NeiDs ise "Kadınlann vücutiannın güzeuiği ilefileliçoraplan çıkarürsak oyıın- dan geriye insanın moraHni alt üst eden bir ironi kanr sadece. Kadın- lar seksi dişfler olmasavdı, adalet sistemini eteştiren güzel sesli sanat- çılar olsalardı ovuncuJuklannı file- li çoraplarla desteklemelerine hiç gerekkahnazdı" diyor. Oyunu por- nografik nitelikli bulan Mail on Sunday yazan Georgina Brmvn oyundaki danslann bir bar gösteri- sinden pek bir farkı olmadığını ve şiddete gereğinden fazla yer veril- diğini belirtirken, izleyicilerin ka- dınlar ve erkekler olarak ikiye ay- nlmadığını, duyarlı bir erkeğin de oyundan rahatsız olması gerekti- ğini ekliyor. Shakespeare Com- pany'den Suzane VVilford ise kla- sikleşmiş yapıtlann kötüye kulla- nılmasından rahatsız. Oyunla ilgili bütün eleştiriler adalet sistemine yönelik tepkilerin geri planda kaldığı görüşünde bır- leşırken, övgülerin kesiştiği nokta ise Ute Lemper ve Ruthie Hens- hall'un oyunculuk yetkinlikleri. KÖŞEBENT ENtS BATUR Şimşip Tarak Şöyle denilebilir mi: Bana yaşadığınız ülkenin gün- demini söyleyin, size kim olduğunuzu açıklayayım? Şüphesiz, bir ülkenin her bireyini biçimlemeye yet- mez gündem; gene de, genel bir etkisi olduğunu yadsıyamayız kolay kolay. Geçen haftanın dünya gündeminde iki ağır top konu yer alıyordu: Güney-Doğu Asya'da patlak ve- ren ekonomik krizin güncel ve olası gelecek sonuç- lan; iklim koşullan bağlamında yaşanması bekle- nen değişim konusunda bilim adamlannın üzerin- de uzlaştığı çözüm yollan. Her iki konu da bizim gün- demimize hemen hemen girmedi, bir avuç meraklı ve ilgiliyi saymayacak olursak. Bizim gündemimizde ağırtığı Antalya'da çıplak denize girdiği için sınır dışı edilen genç hanımla Mehmet Scholl'un babalan temsil etti. Elbette her ülkenin kendi, yerel gündemi olacak. Ama, günde- mi bu örneklerie kilitlemek mi doğrudur, o ayn. Ikin- cisi; yerel gündem, ucu nasıl olsa bize de dokuna- cak gelişmeler söz konusu olduğunda, evrensel gündeme bunca kayrtsız kalmamıza yol açmalı mı, o da ayn. Bizim yazılı ve görsel basınımız, iyiden iyiye ipin ucunu kaçırmış durumda. Ülkeyi yönetmeye nere- deyse hazır da, kendisini toparlama, gidişatına çe- kidüzen verme konusunda hiçbirgirişimi, eğiiimi, ni- yeti göze çarpmıyor. Rejım, devlet yeniden yapılan- sın diyoaız; ya basını kim yeniden yapılandıracak? Beni, ister istemez, kendi alanımda olup bitenler çok daha yakından ilgilendiriyor. Gazetelerin, der- gilerin, televizyon kanallannın kültür gündemi çer- çevesindekı yaklaşımlan, bir iki yayın organını ayı- racak olursak, acınası bir halde. Bu çerçevede de olay yaratmak, hatta sahte olay yaratmak tek çare olarak görülüyor çoğu zaman. Kültürü en geniş tanımıyla ele alıyorum burada. Besleyici, düşündürücü bir gündem ortaya koymak için biraz çalışmak yeterli bu alanda. Sozgelimi, ya- nn başlayan ve iki gün sürecek bir etkinlikten yola çıkılabilir. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırma ve Uy- gulama Merkezi. Emine Gürsoy-Naskali'nin yöne- timinde, son derece ilginç bir uluslararası toplantı düzenliyor "Türk Kültüründe Aynntılar: Saç Dü- zenlemesi." Yerii ve yabancı araştırmacılann katıl- dığı toplantıda kültürümüzde, yüzyıllar boyu, saçın ve sakalın, bıyığın tuttuğu yer kurcalanacak. "Saç ve Sakal Siyaseti"nden fonm ve renk açısından sa- kalın, bıyığın incelenmesine, berberin toplumsal ko- numundan saç tokaianna, bâtıl ınançlara, konunun neredeyse bütün boyutlan, işlenecek iki gün için- de. Bu etkinliği tamamlayan iki sergi açılıyor aynca: "Altaylardan Trakya'ya Kadın Baş Süslemelen ve Saç Bağları" ile bir "Tıraş Aletleıi Koleksiyonu" ser- gisi. Uzmanlar, araştırmacılar, yorumcular söz alacak bu toplantıda elbette. Gelgelelim, konuyla ilgili ol- mayan, olmayacak herhangi bir birey düşünemeyiz sanıyorum. Kadını eri<eği, çocuğu yaşlıyı her gün en az bir kez ayna karşısına geçiren bir "aynnf/"dan söz ediyoruz burada; berber dükkânlannı, kuaförleri her --gün dolduranon bmterce insandan. Bu toptentıyı ve "sergileri gündeme almak, gündelik hayatımıza ve kültürel dünyamıza anlamlı pencereler açmak için bulunmaz fırsat değil mi? Şimdiden belli oysa: Bu fırsatı tepmek için yan- şacağız. Kim, hangi yayın organı, ne ölçüde ilgile- necek 42 araştırmacının saç, sakal, bıyık konusun- da peş peşe dizeceği bulgularla? Dakika başı bıyık yanşması düzenlenen bir ülkede kaç kişi Tahsin Yücel'in "Bıyık Söylencesi"n\ okumuştur? Hem zaten, bütün bireyleri kel ve matruş olan bir üike değil mi Türkiye? Bulutsuzluk Ozlemi'nin Diyarbalup konseri iptal edildi • Kültür Servisi - Bulutsuzluk Ozlemi'nin bugün saat 17.00'de Diyarbakır Ziya Gökalp Kapalı Spor Salonu'nda vermesi beklenen konser, organizasyonu üstlenen şirketten kaynaklanan bazı sorunlar nedeniyle iptal edildi. Nezih Danyal'ın 'Globalization' sergisi Paris'te • Kültür Servisi - Karikatürist Nezih Danyal'ın 'Globalization' başlıklı sergisi Paris'te Anadolu Kültüı Merkezi'nde açıldı. 35 karikatürden oluşan ve Anadolu'nun kültürel simgeleriyle güncel, evrensel simgeleri buluşturan sergi 15 Ocak'a dek açık kalacak. Daha önce Berlin ve Rotterdam'da da açılan sergi Paris'ten sonra Avrupa'nın çeşitli kentlerinde yinelenecek. Behçet Necatigil Şiir Ödülü IGNisan'davepilecek • Kültür Servisi - Şair Behçet Necatigil anısına düzenlenen 'Necatigil Şiir Ödülü' bu yıl şairin doğum günü olan 16 Nisan tarihinde verilecek. Mart 1997-Şubat 1998 tarihleri arasında yayımlanan şiir kitaplannın katılacağı yanşmada adaylann şubat ayı sonuna kadar 'Necatigil Şiir Odülü Seçiciler Kurulu Sekreterliği, P.K. 109 Beşiktaş/lstanbul' adresine başvurmalan gerekiyor. Yanşmanın seçici kurulu Adalet Ağaoğlu, Füsun Akatlı, Prof. Dr. Cevat Çapan, Doğan Hızlan, Fethi Naci, Hilmi Yavuz ve Prof. Dr. Tahsin Yücel'den oluşuyor. Arredamento'da bu ay • Kültür Servisi - Arredamento Dekorasyon'un aralık ayı sayısı çıktı. Derginin Profil bölümünde, uluslararası sahnede önemli rol oynayan Japon mimarlanndan Fumihiko Maki, Suha Özkan ile Abdi Güzel'in irdelemeleri ve son projeleri aracılığıyla tanıtılıyor. Söyleşi bölümünde, İTÜ Mimarhk Fakültesi öğretim üyelerinden Afıfe Batur'la kişisel tarihçesinden başlayarak yakında yayınlanacak D'Aronco konulu kitabına uzanan bir çerçevede Uğur Tanyeli konuşuyor. Derginin Dosya bölümünde, Foster, Rogers, Grimshaw, Nouvel, Piano gibi ünlü temsilcileri bulunan, uluslararası mimarhk yönelimlerinden Hi-Tech üzerine Atilla Yücel. Gökhan Avcıoğlu ve Burçin Altınsay yazıyor. Gezi'Sergi bölümünde Selanik'in 1997 yılında •Avrupa'nın Kültürel Başkenti' seçilmesi nedeniyle düzenlenen etkinlikler çerçevesinde gerçeldeştirilen 'Athos Dağı Hazineleri Sergisi'ni Emine Önel ele ahyor. Sanat bölümünde ise 5 Ekim-9 Kasım tarihlerinde beşincisi gerçekleştirilen Uluslararası Istanbul Bienali, Jale Erzen, Beral Madra, Necmi Sönmez ve Süreyya Evren'in yazılanyla gündeme geliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle