Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK1997 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Sabunköpüğü filmden geriye kalanlarSabun köpüğü fılmlerden bınydı; adını dahı
arumsamıyorum. Ancak kötü adarrun replıği, pek
çok iyi adamdan dinlediklerimızden daha etkileyici,
ak:lda kalıcıydr "Bizler mükemmeiiz; çûnkü
bedetini ödedik. Sizter yaşıyorken bizler
çahşıyorduk. Sizler uyuyorken, dans ediyorken veya
aşk peşinde iken bizler çahşarak bedel ödüyorduk.
Şimdi o bedettn karşıuğ oiarak mükemmeiiz.''
Gabriel Gomez PortiOo genç bır doktor, Perulu.
Lıma'da tıp fakültesmi bitırmış, IUC (Unıversity of
Illinois at Cbicago veya Türkçesiyle Şikago'daki
tllinois Ümversitesi) tıp merkezinde çahşıyor Bır
yıl sonra beyın cerrahı olacak. "Ya sonra?" dedim,
"Peru'ya döneceğiın. Ülkemde çabşacağun.''
"Niçin?'' "Amerika'da insanlar çanşmak için
yaşryoriar. Ben ise yaşamak için çanşmak
istiyorum."
Saat 21.00. Jackson ıstasyormnda tren değiştirmek
üzere mdım, tüneller ile mavı hattan kırmızı hatta
ulaşmaya çalışıyoruın. Sıyahlar içindekı melon
şapkah bır Afhko-Amenkan step dansı yapıyor.
Ayakkabılaraı demir ökçelennden çıkan ses, müzık
oluyor, ritm oluyor boşluğu dolduruyor. "Hangisi
hakta?" diye mınldanıyorum, ''Gabriel mi? Kötü
adam mı?" Işten henüz çıktım, eve ulaşmaya
çalışıyorum. Düşüncelerim yıne başanmn
bedelinde düğümlenıyor. Hastanede gün saat
5.30'da başlıyor. tlk üç saatıni eğitım toplantılan
dolduruyor. Sonra ameliyatlar başlıyor, akşam saat
5-6'ya kadar sürüyor. Ardından yine eğitim. Uzun
bir hasta başı vizitı. Çalışanlar nöbetçı değillerse
akşam 8 gibi hastaneyı terk ediyorlar
"Niçin gddta?" demiştım Gabriel'e. "BOim ve
teknotojiyi yaraücısından alnuk lazun" diyerek
yanıtlamıştı. Şimdikı en büyük isteğı ülkesinde
akademik kanyer yapmaktı "Yaşamayı istediğiın
kadar aldıklannn ülkemdekflere venneyi de
istiyorum." Çahşmak, çok çahşmak ve bılgı
kaynaklannın sınırsız paylaşunı... UlC'de çahştığım
ünıteyı en ıyı tanımlayacak ıkj özellik bu olsa
gerek. Ve emeğin gerçek karşılığı. Sıgmund Freud
da dahıl olmak üzere pek çok beyin adamının bır
dönem görev yaptığı Nöropsüayatn Enstitüsü tüm
bılgısayarianndaki interaet bağlantısı, dünya
CHICACO
MEHMET
AKtF
üniversiteleri ile ıletişimı sağlayan faksı, toplantı
salonlan, binanın katlan ile ameliyathane
arasındaki kapalı devTe televızyon sıstemı ve zengin
kıtaphğı ile bılgı toplumunun bir kesıtını sızlere
sunar. tlk gunlenmde saat 5 OO'te kıtaplıklan
kapanan bır ülkeden gelmenm de etkısıyle sabah
7.30, gece 24.00 saatlen arasında çalışan ünıversite
kütüphanesını oldukça yadırgamıştım Şimdı gece
kafama bır soru takıldığında veya telev ızyon
programını beğenmedığımde kütüphaneye gıtmeyı
ögrendım. Daha heyecan vencı bır programınız
yoksa cumartesının bir bölümünü kıtaplıktakı
ınternetın başında geçırebilırsiniz. Türkıye'deki
günlük gazeteleri de buradan takip ediyorum.
Ulkemdeki değişmezleri izlemenin dayanılmaz
ağırhğını yaşıyorum.
Üst katta dev bir tıp kitaplan hazınesi yatıyor onun
üzennde ıse tıp dergılen. Bılgı toplumunda bügıden
daha değerlı bır hazıne yok. Bu toplum modelinde
insanlar kabuklanna çekilemıyorlar. Çünkü bu
model kabuk tanımıyor.
Gabnel asıstan oiarak aldığı aylık maaşın üçte bin
ile bannma harcamalannı çözdüğünü anlatmıştı
Aylığının 300 kg ete, 4 bın lıtre süte, 6 bin litre
benzıne eşdeğer olduğunu hesaplanuştım.
Devletimizın ıse hekime ödediği değer ile 75 kg et,
500 lıtre süt veya 550 lıtre benzin alınabilıyor.
Türk halkı bu ülkemn bir bireyi oiarak bır bedel
ödüyor, ancak ödenmesı gereken bedeli ödemelıyiz.
Ödedığimız bedel özel yaşantımızdan ışımize
aktaracağımız saatler olmalı, ayın sonuna
cebımızdeki para ile nasıl ulaşabileceğimiz sorusu
değıl Üretmemek ve kazanmamak üzenne kurulu
negatıf dengeden, üreten ve kazanana dayalı pozıtif
dengeye geçmenın artık zamanı değil mi?
Geniş ve sessiz Cermak yolunda yürüyorum. Sessiz
yolda ınsan görmekten ürküyorum. "Saatferin esiri
olmamauyız" diyorum, "ûlkemizi bir bifim ûlkesi
yapmak tstiyorsak." Ulkemın insanlan, bizler, artık
ne olmamız gerektiğını dınlemek ıstemıyoruz.
Bunlan bılıyoruz. Sistem bıze nasıl
başarabıleceğımızi anlatmalı. Dergı olmalı, kıtap
olmalı, her şeyden öte yanımızda olmalı Bılginin
en önemli değer olduğunu kabul etmeli. Karşıma
bır bıllboard çıktı: "Yeryüzünde en büyük değer
içinizin iyi durumda olmastdır." Bir sağlık
sigortasının reklamı. Yumuşak bir pazar yazısı
yazmak ıstiyordum, ama havanın sertliği
düşüncelenme de yansıyor: "Sağhk bir tkaret
maddesi olabilir ancak sigoıta şirketleri için
hastaneler için. Hekimler için asla ulmamah. Yaşam
için hekimin ticarete atdmasu. Tatsız bir duygu."
Yürüyorum. Yanıma bır Afhko-Amenkan
(sıyahlara venlen yenı ad bu) yaklaşıyor, bozuk
paralanmı istıyor. "Yok" diyorum, "oisaydı
yürümezdim''. Gülümsüyorum, yürüyorum.
Hava soğuk.
Bu pardon lafı çıkalı
JOHANNESBURC
Af, ya da 'amnesty' sözcüğü Ingılızceye,
400 yıl önce bır Plutarch çevırisıyle gırmış
Plutarch'ın unutuluş kanunu adını verdiğı
durum 'amnestia' oiarak çevnlmiş
Ingilızceye Kanuna göre hiç kimse geçmiş
olaylar hakkında sorgulanamaz ve
suçlanamaz. Anlayacağımz, bugün
kullandığımız unutmak ve affetmek
kavTamlan, bundan yüzyıllar önce aynı
sözcükmuş Aftan söz ederken ınsanın
aklına daha da eskı bır sözcük. pardon
geliyor Latin 'donum' yanı bağış kökünden
türeyen pardon, unutmadan bağışlamayı
anlatıyor. Desmond Tutu başkanlığmda
kurulan Truth and Reconcüianon
Commission bir yılı aşkın bir süredır. ırkçı
beyaz azınlık dönemı ınsan haklan ihlali
kurbanlanndan topladığı aflan, suçlulara ve
katıllere pardon oiarak dağıtıyor. Gerçek ise,
af ile pardon arasında unutulup gıdiyor.
Komisyonun amacı, ırkçı beyaz azınlık
dönemınde yapılan ınsan haklan ıhlallennı
ortaya çıkarrnak, Güney Afrika'ya
geçmışıyle yüzleseceği bir mahkeme salonu
hazırlamak Yıne de TRC. bır mahkeme
değıl Adalet değıl. af dağıtıyor. Bu Afnka
usulü unutturma mekanızması uzun süredır
kendı halmde ışlerken tanık sandalyesıne
oturma sırası Netson Mandda'nın eskı eşi
WınnieMadikizUa-
Mandela'ya geldı
Johannerburg Mayfair'de,
TRC oturumunun
gerçekleşeceğı salonun
duvarlanna asılmış
posterlerden bın 'savaş
zamanıydı!' dıye
hatırlatıyordu geçmişı.
1980'lennıkıncıyansında ~"~~"""~™1
Soweto. Merkezı ırkçı hükümete karşı
direnış organizasyonlan bırbıri ardına
lcurulmakta. Sıyah mücadelenın askerleri 20
yaşına bıle germemış, beyınlen polıük
iktıdar vaatlenyle yıkanmış gençler
Özgürlük savaşının hapısteki lıderinın eşı,
ulusun annesı, polıs tacizı ve ışkencesı
sonunda yüreğı taş kesılmiş Winnıe
Mandela, halkın başkanlığına yükseliyor.
Zaman. savaş zamanı. Savaşta her şey
mübah. 80"lı yıllarda Wmnıe Mandela'nın
etrafında gelışen olaylar, 9 gün boyunca yerli
ve yabancı gazetecıler, olaylarda yaşamlannı
yıtirenlenn aılelen ve komısyon üyeleri
tanıklığında birer bırer anlatıldı. Winnıe'ye,
avukah. korumalan ve kızlan destek olmaya
çalıştı. ama VVinnıe, gerçek desteğı, arkasına
saklandığı parlak taşlarla suslü, renkli camlı
Chanel gözlüklerde buldu. Komisyon
Başkanı Desmond Tutu, Winnıe
oturumlannın ılk gününde, salonda yennı
aldığında, ilk oiarak yabancı gazetecılere
bunun bir mahkeme olmadığını hatırlattı.
TRC'nın görevı, ınsan haklanna aykın
davranışlan tanhten çekip çıkartmaktı, suçlu
aramak değıl 8 gün boyunca. bırbın ardına
tanık sandalyesıne oturan ve 80'lı yıllarda
Winnıe ıçın çalıştıklannı ıddıa eden pek çok
kişi ve onlann yakınlan şu hikâyeyı anlattı:
Winnıe Mandela, ANC'mnyeraltı
örgütünün bır uzantısı oiarak Mandela
United FootbaD Qub adlı bır kulüp kurar.
Gorünüşte bır spor kulubü olan bu grubuı
üyelen, Winnıe Mandela'nın Soweto'dakı
evınde ve bahçesındekı barakalarda kalan
gençlerdir. Görevleri, Wınnıe'ye Athka
Ulusal Kongresı'nın (ANC) mücadelesınde
yardım etmek ve ona korumalık yapmaktır.
Soweto Metodıst Kılısesı'nın rahıbı Paul
Verryn de kıhsesınde gençlen
banndırmaktadır Winnie, kilısede kalan
gençlerden üçünün muhbır olduğu yolunda
iddialar duyar. Winnıe'nın emriyle Futbol
Kulübü üyelen bu gençleri kaçmr ve
Winnıe'nın evınde ışkence ederler Işkence
görenlerden bvri 14 yaşındakı Stompıe'dir. O
ve diğerlen arka odada can çekişırken
kendılerine Knz Komıtesi dıyen Soweto"nun
ılen gelenlen, Winnie'yi ziyaret eder ve
ondan Futbol Kulübü'nü kapatmasını
ısterler. lşkencelenn ortaya çıkmasındar.
korkan Winnıe 'antrenör' Jerry
Rktaardson'a olayı kapatması emnni venr.
Rıchardson da Stompie'yı hunharca öldûrür
Kiliseden çocuklann kaçınldığına dair
haberler yayılmaya başlamıştır Winnıe.
arkadaşı Doktor Asvat'a çocuklann
kiliseden cınsel tacız yüzünden kaçıp
kendine sığındıklanrj
ama geldıklennde taciz
yüzunden çok hasta
-l fc olduklannı anlatır ve (
j
doktordan bu hikâyeyT
AYSU dogrulayacak bir rapor
ÖNEN ıster. Bu isteğı geri
çevırcn doktor, birkaç gün
sonra, Winnıe'den para
^ ^ — — — ^ ^ aldığmı söyleyen biri
tarafindan oldürulür Oturumun 9. günû,
Wınnıe Mandela, önce kendi avukatı daha
sonra olaylarda yaşamını yitıren gençlerin
aıle avukatlan tarafindan sorgulandı. V«"ınnıe
Mandela, kendısine yönelhlen cıddı
suçlamalann hepsmi toplam 5 cümleyle
yanıtladı 'Hayır!','haüriarnrvorum',
w
y»lan!\ 'uydurma'. 'komik kkfialar.' tkmcı
turda, komısyon üyeleri sonı sormaya
başladılar: *Bunca tanık aynı yalanı nasl
söyter? Daha önce omuz omuza çahşüguı
Futbol Kulübü üyeleri şimdi nedien seni
yalanlarla karalamak istesinler? Herkes
>alan sö>lüyor dj\«rsun. Sana inanmamz
için kanıt göster bûe." Wınnıe bu sorulan
yanıtlamadı. Desmond Tutu 9 gûnlük '.er ve
gözyaşını şöyle noktaladı: "Seni sevryorum.
A>TII mahaUede oturuyoruz. Sen büyük bir
kaduısuı. Sana yal>anvvrunı ola> lann
kontrotünden çıküğırun kabul et ve af d3e."
Korkunç suçlarla suçlanan kadın bır tek kotü
laf bıle ışıtmeden yasantısına gen
gönderiliyordu. Unutturma mekanızması
böyle çalışıyordu demek. Winnie Mandela,
tanık sandaryesinde oturduğu sürece
unutturma işini çok iyi başardı. Kuru bir ses
tonuyla, yakınlannı kaybeden aılelere üzgün
olduğunu söyledığınde. pardon mu demek
ıstedi, kimse anlamadı.
Gençlerin sesine biraz
kulak verelim lütfen
Değerli Toktamış Ateş, polisler tarafindan
yakalanıp göturulmekte olan ögrencı kızın
kafasma arkasından yetişen bır başka
polısın nasıl cop mdirdiğine yer verdi bir
yazısında. Hem bır öğretmen hem de bir
baba oiarak yüreğinın nasıl kan ağladığını
anlıyorum. Ustelık, yalnızca ınsan olmak
yeter böyle bır gaddarlığa karşı tepkı
göstermek ıçın. Ancak ınsan aklı yetmıyor
bır ınsanın bır başka ınsana nasıl olup da
böyle davranabildiğinı anlamaya, o başka.
Gençler her devırde böylesine hırpalamp,
hor görüldükten sonra sonunda hep haklı
çıkmadılar mı? Stockholm'ün
merkezindeki Kültürevı'nin duvanna binsı
kireç boyayla şöyle yazmıştı yıllar önce:
"Siz bizün geleceğimizi yok ettiğjniz için biz
de sizin bugününüzû kınp döküyoruz.''
Saptama doğnı. >öntem >anlış, ama çaresiz
kalan ınsanlann nelere başvTirabıleceğinı
kesın bilmek de olanaksız. Geçen hafta yıne
bu kentın merkezınde 9 genç kız ve erkek,
sıfinn altında 7 derecede çınlçıplak
soyunarak bir protesto göstensi yaptı.
Soğukla aralannda mcecik bır bez vardı,
sanndıklan bez. Uzerine şöyle yazmışlardı:
"Kürkfi için hayvan ötdürmek cinayettûv"
Gazetecılere de, soğuktan ölseler bile kürk
gıymeyeceklerinı söyledıler. Bu 9 genç
ınsan, kürklü giysı gıymemekle
yetınebılırlerdi bu konuda tavır almak için.
Ama rahatlannı düşünmeden, başkalanna
da aynı bıldıriyı ıletmek istemişlerdi. Aynen
Isveç'in küçük bir kasabasmdan kalkıp,
zarzor biriktirdıği parayla Ingiltere'ye gidıp,
Endonezya'ya satıldıktan sonra götürülmeyi
STOCKHOLM
GURHAN
UÇKAN
bekleyen savaş uçaklanna hangarda hasar
veren genç kadın gibi Belkıyaşamı
boyunca adımını atmayacağı bir ülkede,
>-uzünü görmeyeceğı bır halkın tepesine
bomba yağdıracak uçaklann varlığı bellı kı
onun da huzurunu kaçırmıştı. tsveç
toplumundan örnek vermeyi sürdürelim:
Gençler içinde en militan agrubu kealip
etlerinin satılmasını. En aşıncılan, salam
sosis üretim tesislerine zarar veriyorlar.
Büyük çoğunluğu ise, kamuoyunun bu
konuya dückatıni çekmek gerekli göTdükleri
her yasal eylemı yapıyorlar. Bir grup genç
kız ise, kendıni Spice Gırls'e atıfta
bulunarak "Baharat komandolan'" diyorlar
ve bir seks kulübünün reklamını taşıyan
otomobılleri yakmaya çalışıyorlar. Bu tür
kulüplenn pomografıye olan ılgıyı
artördığını ve böylelıkle kadınlann hor
görülmesini sağladıklan görüşündeter. Son
örnek de "anti-rasisfler'
>
den. Aralannda çok
sayıda serüvencı de olsa, sokaklarda giderek
daha sık oiarak boy gosteren dazlak nazılere
bır tek onlar bedenen karşı çıkıyorlar. Hanı,
sen yanmazsan, ben yanmazsam..
örneği. Evet, gençlerin sesine kulak
vermekte varar var.
İntihar ederken
daha mütevazı olun
Bir tuhaj ISoel Baba ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^J
tun htzıyla suruyor. Butun kentler ışıl tşıL Mu-
ziplik peşindeki Brükselliler de kentterinin simgesi ünlü "İşeyen Çocuk" hejkeline
Noel Baba giysikri grvdirdiler. Küçük bir çocuk biçimindeki bronz bir çeşme olan
Işeyen Çocuk, Belçika"run başkenti Briiksel'in isyankâr ruhunu simgelivor.
lstanbul'dan yenı dönen bır Rus arkadaşım.
kenhmızı öve öve bıtıremıyor "Topkapı
Sarayv Ayasoiya, Çiçek Pasaju Büyükada,
BoğaziçL. Hek o Boğaz köprüleri yok mu?
Yalnızca keyifle izlemek için değU, keyifle
intihar etmek için büe İstanbul'un estetiği
büyük fırsatlar veriyoıf Demek. şu bızım
"en popüler mtıhar merkezi" lakırdılannı
duymuş Cıddi mı söylüyor, dalga mı
geçıyor'' Ama doğrusu, yiğıdın hakkını
teslim edelim: Moskova'da böyle güzel bır
intihar mekânı yok. Bunun ıntıharlarla ilgıli
sayılann değışmesıne etkisı olur mu,
bılmiyorum. Ama şu " Boğaz'da intihar"
konusu çoktan ben aklıma takılıyor. Boğaz
köprülerinden atlayarak intihar etmek
neden moda oldu0
Neden bu yöntemı
tercıh ediyorlar? Neden daha "kendi
halınde" ve mütevazı bır ölüm
seçmiyorlar? "Son perde"de herkesın ılgı
ve hayranlığını kazanmak şart mı? Fazla
"medyatik" bır toplum olduk. ondan mı?
Bu kadar yüksekten atlamak, yaşam
boyunca kat edılemeyen bır mesafeyi
"gıderayak" aşma arzusundan mı° Cesaret
göstensi mı? (Hangısi cesaret? Insanın her
şeye karşm yaşam mücadelesıne devam
edebılmesi mi0
Yoksa en değerlı
varlığından, yanı canından bıle
vazgeçebilmesı mı9
tntıhar korkak ışı mi,
cesur ışı mı° Yoksa bunlarla ılgısı olmayan
apayn bır brreysel seçım mi0
) Boğaz'da ıkı
güzel köprümüz var. Boğazıçı Köprüsü
1974, Fatıh Sultan Mehmet Köprüsü ıse
1988doğumlu Emniyet yetkılılen, bugüne
kadar bu ıki köprüden atlayarak intihar
edenlerin sayısını 150 oiarak açıklamış
"Başansız intihar girişimi" sayısı ıse 629
•'Tutmaym. atlayacağım' Batsın bu
dünya!" edebıyatıyla Boğazıçı
Köprüsu'nden atlayacak gıbı yapan 437
kışı ıkna edilerek yaşama döndürülmüş.
Bunlann 127'sı "Falanca ayağıma gehrse
ıntihar etmem" şantajmda etkıli olup
tanınmış ısımlenn olay yenne gelmesi ya
da gazetecılenn çabalan sonucu karanndan
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
vazgeçme lütftmda bulunmuş Boğazıçı
Köprüsu'nden atlayanlardan 9'u hayatta
kalmış Fatih K.öprüsü'nde bu mucize bir
kez gerçekleşmış Bu köprüden atlayarak
intihar edenlenn sayısı şımdihk 23'müş. 65
kışı de ıkna edilerek kurtanlmış. Nasıl
tabloama? tntıhar hakkına da, en az
yaşama hakkına duyduğum kadar saygı
duyanm. Ama karann bıhnçlı olması
koşuluyla. Bılınçsız bır ölümün de,
bılmçsız bır yaşamın da saygı duyulacak
bır yanı yoktur Gerçi bunlar arasında bir
fark vardır. tnsan yaşadığınca bılinç
dağarcığını zenginleştırmesı mümkün
sayılır. Olüm ıse genye dönüşü olmayan bır
sorumluluktur
Ölümü gerçek anlamda anlamak ımkânsız.
Aslında yaşamı da öyle. Ama insan tam """
oiarak anlayamadığı şeylere de büyük "
önem verebıhr Örneğın, aşka. Ve insan
aşklarla, ihanetlerle. sevınçlerle. ''
hüzünlerle, doğumlarla, ölümlerle dolu
yaşama da saygı duyabilır Ölümün
anlamını sezınleyebılmek ıçın yaşamı
kavTayışta başanlı olmak şarttır. Ama
yaşamın değennı bılmeyenlenn, ölümün
anlamına yaklaşabılmelen bıle mümkün
değıldır Kımbilir, belkı Boğaz
köprülennden atlayan msanlann içinde de,
yaşamın ve ölümün önemını kavTamaya
başlayan birkaç kişı vardı. Ama acaba
neden başka bır intihar yeri ve yöntemi
seçmedüer? Yoksa kalanlara yönelik bir
mesaj venneyi. bır çağn yapmayı mı
amaçladılar? tntıharlann mesajını
alabılecek bır toplum muyuz biz?