25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ARALIK 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Mağrup 19 Mayıs ÜniversitesJ'ne bağlı Amasya Eğitim Fa- küttesi'nde dördüncü sı- nıf öğrencilerine Türk Kültürü dersinde, birin- ci sınıfta okırtulan Türk Tarihi kitabı tekrar oku- tulurken, kitabın sınav- da sorulabilecek önem- li bölümleri deftere yaz- dınlıyor "...Atın ilk ka- lıntılan olarak Mungar- ya'da buldukları, kısa kalın bacaklı, bü- yükveönedoğ- ru eğik başlı at- lan göstermiş- lerdir. Bazı araş- tırmacılar da, ilk atların küçük bedenli, uzun ince bacaklı, kü- çük mağrur başlı, sert tımaklı bozkır atları ol- duğunu ileri sürmüşler- dfr." Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: Deniz5om6raksnet.com - Çocuklar yetersiz beslenivormuş... "Büvüklerimiz. çoluk çocuk hepimiz adına beslenivor va!" şçi Partisi'nin aylık yayın organı Teori'nin Aralık sayısında parti genel başkanı Doğu Perinçek'in ilginç bir araştırması var: Devrimci Millıyetçilik ve Irkçı Milliyetçilik. Daha önce "Bozkurt Efsa- neleri ve Gerçek" kitabında (Kaynak Yayınları) ayrın- tılanna girdiği bu son araştırmasına Mustafa Kemal Atatürk'ün "Türkıye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye hal- kınaTürk milleti denir" sözü ile başlayan Perinçek, çok kişinin kafasını karıştıran bir çok soruya yanıt buluyor... Demokratik devrimin ideoloji olan devrimci milliyet- çilikle emperyalizmin karşı-devrimine hizmet eden ırk- çı milliyetçilik arasındaki aynmı ortaya koyan Perinçek'in çalışmasından bölümler: "Kemalist milliyetçilik, Osmanlı döneminın mılliyet- çı akımından farklı olarak, kendisini Panislamizmden ve Panturanizmden kesin çizgilerle ayırmış, bu akım- ları mahkum etmiştir. Kemalizmin milliyetçiliği, Turan- cılardan ve ırkçılardan farklı olarak, Türkiyecidir. "Türk milliyetçiliğini Türkiyeli olmaya dayandıran tavır, özel- Milliyetçiliklıkle Kurtuluş Savaşı yıllannda çok belirgindir... Atatürk'ün konuşmalannda, Türkıye 'kardeş milletlerin vatanı'dır... 2 Şubat 1923 Izmir konuşmasında, Türkiye halkının farklı ırklardan oluştuğunu bir kez daha vurgular. Cum- huriyetin ilanına bir ay kala TBMM'nin gizli oturumun- da, Türk kavramından ne anlaşılması gerektiği tartışı- lır ve Türkiyeli kavramı savunulur..." "Ismet Inönü'nün 19 Mayıs 1944'te yaptığı tarihi ko- nuşmaanlamlıdır: 'Türkmilliyetçisiyizfakatmemleke- timizde ırkçılık prensibinin düşmanıyız.' Kemalistler, ırk- çılıkla mücadele için 'vatanseverlik' kavramına da ulaşmışlar, Türk milliyetçiliğini, bir kez daha ortak va- tan ve cumhuriyet gıbı sağlam bir temel üzerinde ta- nımlamaya devam etmişlerdir. Irkçı milliyetçilik ise kendi yatağındaki macerasını sürdürmüşür. Başında Poset Siirt üevlet Hastane- si'nde, hasta ziyaretine gelenlerden çamurlu ayakkabılanna ge- çirecekleri poşet için 30 bin lira alındığı fakat ve- rilmediğini ve ge- nellikle para üstü bulunamadığından ol- mayan poşetin parası- nın 50 bin liraya yuvar- landığını söylüyor bir vatandaş. Ö M Ü R I L I K Ecevit sert çıkınca kriTİK günler baş- lıyor demektir. Omür E. Kurum SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Turancılann bulunduğu Bozkurt Alaylan'na ikinci Dün- ya Savaşı sırasında Nazi komutanları kumanda edi- yordu." "Kemalist milliyetçilik ile ülkücü milliyetçilik arasın- daki zıtlık, bugün daha da berraklaşmıştjr." "Türk Silahlı Kuvvetleri, irticanın yanında 'ırkçılığa dönüştürülmek istenen milliyetçiliği' ve 'ülkücü maf- ya'yı tehdit kapsamı içine aldı. Ordu'nun bu stratejik kararı, 31 Ekim 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında kabul edilen Milli Güvenlik Siyaset Bel- gesi ile devlet politikası haline geldi... Çünkü ırkçı mil- liyetçilik, Türkiye için bedeli uluslararası maceralarda kanla ödenecek bir tehdit haline gelmiştir." "Türk ırkçılığı, Türk hakim sınıflarının emperyalizme en bağımlı, en gerici, en şoven, vurguncu kesimleri- nin ideolojisidir." "Bugün ırkçı milliyetçilikten bir kez daha 'yabancı- lar', hem de dünyanın bir numaralı emperyalist dev- leti yararlanmaktadır." Polis, polisi polisin yönetmesini istiyor _ Istanbul Emnıyet Müdürü Hasan Özdemir, hafta içinde memur, amir, müdür düzeyindeki polisleri de yanı- na alarak verdiği basınla tanışma kok- teylinde önemli bir konu üzerinde du- ruyor: "Yeterli meslek içi eğitimı veremiyo- ruz. Çünkü personel sayımız yeterti ol- madığı için ancak bizden istenen hiz- mete yetişmeye çalışıyoruz." Bir amir. günde 12 saat görev ya- pan polisin iki saatini de eve gidiş ge- iişlerde yolda geçirdiğini belirterek, "Günün 14 saatinin üstüne iki saat de eğitime ayırdığımızda, memurun halini siz düşünün" diyor. Anadolu'nun bir kentinden ilk gö- rev yeri Istanbul'a gelen genç polis me- muru anlatıyor: "Ben, tabağın bir yanma çatal öte- ki yanına bıçak konduğunu ilk defa bu- rada gördüm. Şimdi kendimi yetiştir- meye çalışıyorum." Başka bir polis memuru: "Özel hayatımda ilk kez gir- dığim bir ortamda polis oldu- ğumu söylediğımde soğuk bir havaesiyor." Polis, eğitim istiyör... Polis, bazı po- lisler sayesinde bozulan kurum ima- jının düzeltilmesini istiyor... Polis, sı- kıntı çekmeden yaşayabileceği bir maaş ve bitkin düşmeden çalışacağı mesai istiyor... Ve en önemlisi polisi polisin yönetmesinı, genel müdürünün Polis Akademisi'nden olmasını isti- yor ve politikacıların Emniyet'ten eli- ni çekmesini bekliyor. PALAS PANDIRAS Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi derken; olduk mu size "Kapıdan Kov Bacadan Girsin Partisi" \MüfitBozaci ÇED KOŞESİ OKTAY EKİNCİ Avrupa korudu, biz yagmalattık. - Istanbul trafiğıni felç eden "kar" tıkanıklıgı, aynı günlerde- Ki iki önemli tarfışmayla bîftikte yasaodı. Bırkaç kent nüfusu kadar trfsaft, yollarda ve araçlann için- de en az 3-4 :>aat "çaresiz" yüz- lerle beklerken. gündemdeki ko- nu Avrupa Biriiği'nin (AB) Tür- kiye'yi "dışlama" karanydı. K.ı- ^n aylarca kar altında kalan. ama insanlann yollarda sefıl ve penşan •almadıklan kentlen yaratan bir topluluk, aynı coğrafyayı payla- şan, ama aynı "kent uygarlığı- nı" 1950'lerden bu yana "terk eden" bir ülkeyı acaba "neden" arasına almıyordu?.. ' Yineogün(17.12.1997)tstan- ijul'da kar yağışının başladığı sa- atlerde, Ataköy sahilinde yükse- -ten "Holiday Inn Crown İMaza" adlı gökdelen otelde 3 gündür sür- -mekte olan 2. l lusal Demiryolu -KongresPnin ise artık "sonuç bil- Türgesi" okunuyordu. "' Ankara'dan vediğerillerdende geten Ulaştırma Bakanlığı bü- rokratlan ve yüzlerce demiryol- cu; "Türkiye artık demiryoluna dönmeli, kentierimiz de rayb sis- 4emlere ve metroya kavuşmalı- kentier varatük?" Bütün bu sorulann, aslinda te\ç bir yâffitı vâr. ~ ı ' ."f ^ L "Âvrupaholma" bılıncınin te- melinde. "aydınlanma bilinci" yatıyor. Bu bilinç ise "uygarük" denilınce "korumayı" anlıyor: "bilim" denilince de "toplum- sal çıkarlan" gözetiyor... Bizde ise önce tarihsel kent do- kulannı yok edip, yerine çirkin ama para kazandıran apartmanlar dıkmeyı, uygarlık ya da "modern- leşme"(!) diye yutturdular. 1980'den sonra da "Avnıpa'da bile olmayan'* gökdelenleri tan- hi kentin üzerine oturtmayı, "çağ- daşlık"(!), hatta "laik mimari" (l'idiyesavunanlarbileçıktı. Ka- çak yapılar ve gıderek kacak "kül- liyeler" ise gereksiz görülen "ko- ruroacı imar bü rokrasisine" kar- şı adeta bir "siv il çözüm yolu"(!) olarak alkışlanma> a başlandı... Bu kadar çok "ünlem işareti", kim ne derse desın "'aydınlanma bilincinden hızla uzaklaştığımı- n" gösteriyor. Tarihi kentlen "ar- saya" dönüştüren a vık-yap-sat" sistemiyle. demiryollannın terk edildiğı "karayolu politikasının~ ffaris'te 1830'larda kurulan Koruma kurulu hâlâ görev tiaşında. Bizde ise kurullar artık kendilerini bile koruyamıyor... i r " diyerek kongreyi alkışlaria ka- aynı dönemlerde (1950'ler) orta- tpbttılar. Akşamüstü otelden aynl- ^ıklannda ise neye uğradıklannı "ş^şırdılar. Çünkü, hemen karşı kj- ^ada gözle bile görünen Haydar- (paşa'daki dönüş trenlenne yetişe- ttlmek bir yana. kilitlenmiş trafık- Tte yola çıkmalan bile mümkün de- ğildi. Nitekim, Ulaştırma Bakanı "Necdet Menzir de eeer eskort ara- ya çıkıp gelişmeleri. bir rastlantı olabilir rru? Yine bir yandan ay- dınlanma kültürünü ülke yöneti- mine de taşımaya çaba gösterilir- ken, öbür yandan ilk kez kentle- rin planlanması ve ülkenin demır- yolu ağıyla örülmesi için büyük bir atılım içine girilmesinin de aynı aydınlanmacı" yıllarda yaşan- ^ındaki polısler önde bekleyen ması (1923-1946) bugerçeğin "ta- (Otomobillere hoparlörle "bağıra- nak", onlan sağa sola "'kovalama" îjeklinde adım adım yolunu açma- , bir sonraki randevusuna de ancak geceyansı "ulaşa- •Şiz demiryolunu -dışladık, onlar da bizi... * Demiryolu kongresmde sunulan bildirilerde en sık işlenen soru şu "bldu: "Avrupa demiryoluyia böy- îîtsine kucaklaşırken, acaba biz ^ieden onu dışladık?" -', Kongreden sonra Istanbul ger- -^Eğiyle bir kez daha karşılaşınca, r aynı soru şöyle dile getirildi: "Av- ^îıpa kentlen raylı toplu taşıma ,^e metroyla yaşarken, biz neden Inınlan i'hmal ederek yaşanmaz rihsel aynası" değil mi?.. Sözün kısası. A\-rupa uygarlığı- nı korudu. Biz ise hem yağmala- dık, hem "yagmalattık". Demir- yolu kongresinden sonra Istanbul gibi bir kentte "kara saplanır- ken" düs.ünüyorum da: AB bizi dışlarken. sakın bunu "yağmaya karşı bir koruma önlemi ola- rak" almış olmasın? Zaten bizde ancak 1923'ten son- ra anımsanan ilk "Koruma Ku- rullan" bile aydınlanma devri- mıyle bırlikte daha "19. yüzyı- hn" başlannda Fransa'da kurulup Avrupaya da yayılmıştı... Türkiye'yi yönetenler ise bir- kaç yıldır bu kunıllardan bile "kur- tulmanın" türlü oyunlannı ser- gıliyorlar... HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMÂ BEHIÇAK behicakffiturk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMİH POROY TARİHTE BUGUN MÜMTAZ ARIKAN HAralık <r Û£CAMERONn UN 13*S'TE 8üGÜU,ÛMLÜ İT7V.YM1 •*&«* VEHÛMA- NİSTİ &OVANNI BOCC/KCtO (BOeflKO) $2 yAŞI PA ÖCDİİ. RÖMESANSt HAZteiAYAH ÖHEMLİ Ztfı. LZRDEN Stei OLAAI BOCO4CC/O, &4A/TE MF PST- KARCA 'NM ÇAS&AŞtYOt. ÖZELUKlS PEIRABCA 'Ufl A&HAZ1NCA Syö &K OOSU PA KUKUIMUÇa YA DA $ıiR ŞEKÜMDG Oİ^UN, YAPtTLA- ONDA ANLAT1M YETEAJeĞI ÖHE ÇtKAN SOCCACOO *IL F/uaSTRAToyseVDA ÇSKEH), "tL F'UXOLD*(AÇK ÜZSÛMÛ) GlSİ /eOM4/V<LAe YAZMtŞn. AMA EN gÜYÜK IMPtn, İOO ÖYKÜDEN OUIÇAN "DBCA- MEeON*OU. gtg İMSANUK KOMSDfASt NimÜİİ TAÇIVAN Kİ77>f>7X, 7&MA, AŞ/C IS&GELEMEUEKCİ. ya»da, ressam 1/aSarr Ueyı t<r kopya : Önde, SCİ- da Soccaccıo,ymnınJa D*nte,t/fabın PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU f Ey Türk.. litre, Kendine Dön!./ Bütün bu olup bitenleri Alpaslan Türkeş. yıl- lar önce görüp bizlerı uyarmıştı: "Mılletimiz tah- hin hangi çağında kendinden başkalanna özen- miş, başkalanna benzemeye gayret etmişse za- afa düşmüş, devlet dağılmıştı..." Buna karşılık Türk, "Ne zaman kendine dönmüş, kendi benli- ğinin cevherine dayanmışsa dünyayı titreten bir güç olmuştu. Bilge Kağan'/n Orhun taşlannayaz- dığı ebedi öğüt gerçeğı bildiriyordu: 'Ey Türk, tit- re, kendine dön!' Kendine dönüş başlamışttr." Evet, dönüş başlamıştır. Bu büyük dönüş, bü- tün yurtta, dış temsilciliklerimizde ve yavru vatan Kıbns'ta kırk gün kırk gece sürecek törenlerte kutlanmalıdır. Tak-ı zaferler kurulmalı, fener alay- ları düzenlenmelidir. Bugün oynanacak lig maç- larında futbolseverlerimiz arkalarını Edirne'ye dö- nerek "Avrupa, Avrupa duy sesımizi, bu dönen Türk- lerin ayak sesleri" diye bağırmalı, herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Dışişlerimize önemli görevlerdüşmektedir: Ya- rından tezi yok Singapur, Malezya, Tayvan, En- donezya ve Kore demokrasilerıyle özel ilişkilere geçilmeli, Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur ile Ankara 'kardeş şehir' ilanedilmeli. 'AdriyatikDe- nizi'nden Çin Seddi'ne' vizyonu yenıden canlan- dırılmalı ve bu 'vizyon' ABD ile imzalanacak 'ikili antlaşmalar' ile güvence altına alınmalıdır. 'Domuz- danpost, Rustan dost olmaz!' türü safsatalar bir yana bırakılarak Rusya 'hakiki dost' ilan edilme- li. 'Mavi Akıntı' projesı desteklenmeli, su yollan- mız petrol tankerlerine açılmalıdır. Boğaz'da ka- raya oturacak 1000. tankerin kurtarma çalışma- lanna Yeltsin, 'onurkonuğu' oiarak davet edilme- lidir. Geleneksel Türk- Japon kardeşliği çerçeve- sınde Üçüncü Köprü ıhalesı Japonlara verilirken bizi arkamızdan hançerleyen düşmanlarımıza kar- şı da her türlü önlem alınmalıdır. Helmut Kohl ve Klaus Kinkel 'persona non grata' ilan edilereksı- nırlarımız Alman politikacılarına kapatılmalıdır. Si- emens, AEG, Bosch, Mercedes Benz, Bayer ve Hoechst'ün malları boykot edilmeli. Alman eko- nomisine darbe üstüne darbe indirilmelidir... Bu ülkeyeyaptığımıztekstil ihracatı durdurulmalı. Al- man halkı kış kıyamette çulsuz çaputsuz bırakıl- malıdır. Popoları dondukça, akılları başlarına ge- lecek ve değerımizı anlayacaklardır. Türk milli şuurunun şahlandığı bu seferberiik gün- lerınde en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey 'milli biriik ve beraberlik't\r. Sayın Cemil Çiçek'in söz- lerine kulak verilmeli, "Susuhuk'un üstü kapatı- lıp, yeni bir sayfa açılmalıdır." Devletini ve mille- tini canından çok seven misyon ve vizyon sahi- bı insanlar olarak, "Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için" düsturundan hareketle Abdullah Çatlı'nın ailesine şehit maaşı bağlanmalı. Sedat Bucak'a 'üstün hizmet madalyası' verilmelidir. Bu anlamlı mesajlar, 'haçlı kafalan' dehşete dü- şüreçek, birtik ye berabertiğımiz karşısında diz çö- kecekJerdir.'.,,.- '/, ' w " , • • - - DemGkratikieşme paketı ise derhal geri çekH- melı, Eşber Yağmurdereli yeniden tutuklaficna-^ lı. HADEP kapatılmalıdır. Bu önlemlerin yanı sıra Insan Hakları Dernegi'nin faaliyetlerine son veril- meli, Yaşar Kemal'in pasaportuna el konulmalı, ceza yasaları, TBMM'de pankart açmaya 'idam', duvarlara yazı yazmaya 'müebbet hapis' getire- cek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Gösteri ya- pan üniversite öğrencilerini dövmek iç işlerimize karışan çirkin Avrupalıları cezalandırmak açısın- dan çok etkili bir uygulamadır; daha da yaygın- laştınlmalı, öğretim üyeleri, sanatçılar ve aydın- lar da uygulama kapsamına alınmalıdır. Bu uygu- lamaların dünya televizyonlarında layık olduğu yeri bulabilmesi için 'medyatik' kıstaslar öne çı- karılmalı, örneğin saçlarından tutularakyerdesü- rüklenen genç kızların ve hayalarına tekme yiyen delikanlıların yüzlerinin TV kameralarına dönük olmasına dikkat edilmelidir. Bundan sonra enflasyonu düşürür müyüz, çı- karır mıyız, tamamen bizim bileceğimiz bir iştir. Söz konusu enflasyon sonuçta 'bizim' enflasyo- numuzdur, dolayısıyla da bizim için en az Kıbrıs kadar 'millibirmese/e'dir. Bu bakımdan Kıbns ko- nusunda gösterilen duyariılık enflasyon konusun- da da gösterilmeli, dışandan geiecek her türlü mü- dahale girişimine karşı konulmalıdır. Bundan sonra onların dediği değil. bizim dedi- ğimiz olacaktır. Çünkü zamanında Vıyana önle- rinde tarih yazan kahramanlar onların değil, bi- zim atalarımızdır. Mazimiz, istikbalimizin teminatıdır! * -fr. BLLMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Aşın karma- şık ve ınceliklı bir şey için kul- 2 lanılan sözcük. 2/ Denizayısı da denılen fok tü- 4 rü.. "Yunus - - -'te gördü senı Sayn mısın sağ- lar mısın." 3/ Hindistancevizi. süt ve alkolden oluşanbıriçki... Bir soru ekı. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kırkpmargüreşlerini dü- zenlemeyi üstlenen kişi- yeverilenad... Bıretkin- İığın geçıcı olarak durdu- rulduğu süre 5/ Büyük 3 kardeş, ağabey... Üstü 4 kapalı olarak anlatma. 6/ 5 Ingıltere'de çok sevılen bir cins bıra... Telefon sözü. 7/ Çıplak vücut res- mı. . Bırnesneyezorun- 8 lu olarak bağlı olmayan 9 ve onun özünde bulun- mayan nıtelik. 8/ Bir hayvan... Ortodokslarda tahta pano üzerine yapılan her türlü dinsel resme verilen ad. 9/ Bir cıns antıbiyotık YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ tlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı... L - - - Kutlar": 1995'te katle- dilen yazanmız. 2/ Padışah ve \ ezirlenn kavuklanna tak- tıklan tüy ya da püskül şeklinde süs... Aza. 3/ Ahmet Ra- sim'ın çocukluk ve okul anılannı ıçeren vapıtı.. Şarkı, tür- kü. 4/ Övlumlu.. "Sabahattin ": Unlü öykü yazan- mız. 5/ Kuzey Afrıka"nın işgalinde önemli rol oynayan bir Arap kabılesı... Acıklı 6/ fsvıçre'de bir kanton... Birsa- yı. 7/ Ilkel benlık... Yurdumuzda bırdağ. 8/ Küçük ağıl... Herkesin gözü önünde yapılan. 9/ Telli çalgilarda telleri yüksekçe tutan tahta köprücük... Anlayışlı. '"' "'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle