Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 ARALIK 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Mağrup
19 Mayıs ÜniversitesJ'ne
bağlı Amasya Eğitim Fa-
küttesi'nde dördüncü sı-
nıf öğrencilerine Türk
Kültürü dersinde, birin-
ci sınıfta okırtulan Türk
Tarihi kitabı tekrar oku-
tulurken, kitabın sınav-
da sorulabilecek önem-
li bölümleri deftere yaz-
dınlıyor "...Atın ilk ka-
lıntılan olarak Mungar-
ya'da buldukları, kısa
kalın bacaklı, bü-
yükveönedoğ-
ru eğik başlı at-
lan göstermiş-
lerdir. Bazı araş-
tırmacılar da, ilk
atların küçük bedenli,
uzun ince bacaklı, kü-
çük mağrur başlı, sert
tımaklı bozkır atları ol-
duğunu ileri sürmüşler-
dfr."
Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: Deniz5om6raksnet.com
- Çocuklar yetersiz
beslenivormuş...
"Büvüklerimiz.
çoluk çocuk hepimiz adına
beslenivor va!"
şçi Partisi'nin aylık yayın organı Teori'nin Aralık
sayısında parti genel başkanı Doğu Perinçek'in
ilginç bir araştırması var: Devrimci Millıyetçilik
ve Irkçı Milliyetçilik. Daha önce "Bozkurt Efsa-
neleri ve Gerçek" kitabında (Kaynak Yayınları) ayrın-
tılanna girdiği bu son araştırmasına Mustafa Kemal
Atatürk'ün "Türkıye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye hal-
kınaTürk milleti denir" sözü ile başlayan Perinçek, çok
kişinin kafasını karıştıran bir çok soruya yanıt buluyor...
Demokratik devrimin ideoloji olan devrimci milliyet-
çilikle emperyalizmin karşı-devrimine hizmet eden ırk-
çı milliyetçilik arasındaki aynmı ortaya koyan Perinçek'in
çalışmasından bölümler:
"Kemalist milliyetçilik, Osmanlı döneminın mılliyet-
çı akımından farklı olarak, kendisini Panislamizmden
ve Panturanizmden kesin çizgilerle ayırmış, bu akım-
ları mahkum etmiştir. Kemalizmin milliyetçiliği, Turan-
cılardan ve ırkçılardan farklı olarak, Türkiyecidir. "Türk
milliyetçiliğini Türkiyeli olmaya dayandıran tavır, özel-
Milliyetçiliklıkle Kurtuluş Savaşı yıllannda çok belirgindir... Atatürk'ün
konuşmalannda, Türkıye 'kardeş milletlerin vatanı'dır...
2 Şubat 1923 Izmir konuşmasında, Türkiye halkının
farklı ırklardan oluştuğunu bir kez daha vurgular. Cum-
huriyetin ilanına bir ay kala TBMM'nin gizli oturumun-
da, Türk kavramından ne anlaşılması gerektiği tartışı-
lır ve Türkiyeli kavramı savunulur..."
"Ismet Inönü'nün 19 Mayıs 1944'te yaptığı tarihi ko-
nuşmaanlamlıdır: 'Türkmilliyetçisiyizfakatmemleke-
timizde ırkçılık prensibinin düşmanıyız.' Kemalistler, ırk-
çılıkla mücadele için 'vatanseverlik' kavramına da
ulaşmışlar, Türk milliyetçiliğini, bir kez daha ortak va-
tan ve cumhuriyet gıbı sağlam bir temel üzerinde ta-
nımlamaya devam etmişlerdir. Irkçı milliyetçilik ise
kendi yatağındaki macerasını sürdürmüşür. Başında
Poset
Siirt üevlet Hastane-
si'nde, hasta ziyaretine
gelenlerden çamurlu
ayakkabılanna ge-
çirecekleri poşet
için 30 bin lira
alındığı fakat ve-
rilmediğini ve ge-
nellikle para üstü
bulunamadığından ol-
mayan poşetin parası-
nın 50 bin liraya yuvar-
landığını söylüyor bir
vatandaş.
Ö M Ü R I L I K
Ecevit sert çıkınca
kriTİK günler baş-
lıyor demektir.
Omür E. Kurum
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE
Turancılann bulunduğu Bozkurt Alaylan'na ikinci Dün-
ya Savaşı sırasında Nazi komutanları kumanda edi-
yordu."
"Kemalist milliyetçilik ile ülkücü milliyetçilik arasın-
daki zıtlık, bugün daha da berraklaşmıştjr."
"Türk Silahlı Kuvvetleri, irticanın yanında 'ırkçılığa
dönüştürülmek istenen milliyetçiliği' ve 'ülkücü maf-
ya'yı tehdit kapsamı içine aldı. Ordu'nun bu stratejik
kararı, 31 Ekim 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu
toplantısında kabul edilen Milli Güvenlik Siyaset Bel-
gesi ile devlet politikası haline geldi... Çünkü ırkçı mil-
liyetçilik, Türkiye için bedeli uluslararası maceralarda
kanla ödenecek bir tehdit haline gelmiştir."
"Türk ırkçılığı, Türk hakim sınıflarının emperyalizme
en bağımlı, en gerici, en şoven, vurguncu kesimleri-
nin ideolojisidir."
"Bugün ırkçı milliyetçilikten bir kez daha 'yabancı-
lar', hem de dünyanın bir numaralı emperyalist dev-
leti yararlanmaktadır."
Polis, polisi polisin yönetmesini istiyor
_ Istanbul Emnıyet Müdürü Hasan
Özdemir, hafta içinde memur, amir,
müdür düzeyindeki polisleri de yanı-
na alarak verdiği basınla tanışma kok-
teylinde önemli bir konu üzerinde du-
ruyor:
"Yeterli meslek içi eğitimı veremiyo-
ruz. Çünkü personel sayımız yeterti ol-
madığı için ancak bizden istenen hiz-
mete yetişmeye çalışıyoruz."
Bir amir. günde 12 saat görev ya-
pan polisin iki saatini de eve gidiş ge-
iişlerde yolda geçirdiğini belirterek,
"Günün 14 saatinin üstüne iki saat
de eğitime ayırdığımızda, memurun
halini siz düşünün" diyor.
Anadolu'nun bir kentinden ilk gö-
rev yeri Istanbul'a gelen genç polis me-
muru anlatıyor:
"Ben, tabağın bir yanma çatal öte-
ki yanına bıçak konduğunu ilk defa bu-
rada gördüm. Şimdi kendimi yetiştir-
meye çalışıyorum."
Başka bir polis memuru:
"Özel hayatımda ilk kez gir-
dığim bir ortamda polis oldu-
ğumu söylediğımde soğuk bir
havaesiyor."
Polis, eğitim istiyör... Polis, bazı po-
lisler sayesinde bozulan kurum ima-
jının düzeltilmesini istiyor... Polis, sı-
kıntı çekmeden yaşayabileceği bir
maaş ve bitkin düşmeden çalışacağı
mesai istiyor... Ve en önemlisi polisi
polisin yönetmesinı, genel müdürünün
Polis Akademisi'nden olmasını isti-
yor ve politikacıların Emniyet'ten eli-
ni çekmesini bekliyor.
PALAS PANDIRAS
Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi
derken; olduk mu size "Kapıdan Kov Bacadan Girsin Partisi"
\MüfitBozaci
ÇED KOŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Avrupa korudu,
biz yagmalattık.
- Istanbul trafiğıni felç eden
"kar" tıkanıklıgı, aynı günlerde-
Ki iki önemli tarfışmayla bîftikte
yasaodı. Bırkaç kent nüfusu kadar
trfsaft, yollarda ve araçlann için-
de en az 3-4 :>aat "çaresiz" yüz-
lerle beklerken. gündemdeki ko-
nu Avrupa Biriiği'nin (AB) Tür-
kiye'yi "dışlama" karanydı. K.ı-
^n aylarca kar altında kalan. ama
insanlann yollarda sefıl ve penşan
•almadıklan kentlen yaratan bir
topluluk, aynı coğrafyayı payla-
şan, ama aynı "kent uygarlığı-
nı" 1950'lerden bu yana "terk
eden" bir ülkeyı acaba "neden"
arasına almıyordu?..
' Yineogün(17.12.1997)tstan-
ijul'da kar yağışının başladığı sa-
atlerde, Ataköy sahilinde yükse-
-ten "Holiday Inn Crown İMaza"
adlı gökdelen otelde 3 gündür sür-
-mekte olan 2. l lusal Demiryolu
-KongresPnin ise artık "sonuç bil-
Türgesi" okunuyordu.
"' Ankara'dan vediğerillerdende
geten Ulaştırma Bakanlığı bü-
rokratlan ve yüzlerce demiryol-
cu; "Türkiye artık demiryoluna
dönmeli, kentierimiz de rayb sis-
4emlere ve metroya kavuşmalı-
kentier varatük?"
Bütün bu sorulann, aslinda te\ç
bir yâffitı vâr. ~ ı ' ."f ^
L
"Âvrupaholma" bılıncınin te-
melinde. "aydınlanma bilinci"
yatıyor. Bu bilinç ise "uygarük"
denilınce "korumayı" anlıyor:
"bilim" denilince de "toplum-
sal çıkarlan" gözetiyor...
Bizde ise önce tarihsel kent do-
kulannı yok edip, yerine çirkin
ama para kazandıran apartmanlar
dıkmeyı, uygarlık ya da "modern-
leşme"(!) diye yutturdular.
1980'den sonra da "Avnıpa'da
bile olmayan'* gökdelenleri tan-
hi kentin üzerine oturtmayı, "çağ-
daşlık"(!), hatta "laik mimari"
(l'idiyesavunanlarbileçıktı. Ka-
çak yapılar ve gıderek kacak "kül-
liyeler" ise gereksiz görülen "ko-
ruroacı imar bü rokrasisine" kar-
şı adeta bir "siv il çözüm yolu"(!)
olarak alkışlanma> a başlandı...
Bu kadar çok "ünlem işareti",
kim ne derse desın "'aydınlanma
bilincinden hızla uzaklaştığımı-
n" gösteriyor. Tarihi kentlen "ar-
saya" dönüştüren a
vık-yap-sat"
sistemiyle. demiryollannın terk
edildiğı "karayolu politikasının~
ffaris'te 1830'larda kurulan Koruma kurulu hâlâ görev
tiaşında. Bizde ise kurullar artık kendilerini bile koruyamıyor...
i r " diyerek kongreyi alkışlaria ka- aynı dönemlerde (1950'ler) orta-
tpbttılar. Akşamüstü otelden aynl-
^ıklannda ise neye uğradıklannı
"ş^şırdılar. Çünkü, hemen karşı kj-
^ada gözle bile görünen Haydar-
(paşa'daki dönüş trenlenne yetişe-
ttlmek bir yana. kilitlenmiş trafık-
Tte yola çıkmalan bile mümkün de-
ğildi. Nitekim, Ulaştırma Bakanı
"Necdet Menzir de eeer eskort ara-
ya çıkıp gelişmeleri. bir rastlantı
olabilir rru? Yine bir yandan ay-
dınlanma kültürünü ülke yöneti-
mine de taşımaya çaba gösterilir-
ken, öbür yandan ilk kez kentle-
rin planlanması ve ülkenin demır-
yolu ağıyla örülmesi için büyük bir
atılım içine girilmesinin de aynı
aydınlanmacı" yıllarda yaşan-
^ındaki polısler önde bekleyen ması (1923-1946) bugerçeğin "ta-
(Otomobillere hoparlörle "bağıra-
nak", onlan sağa sola "'kovalama"
îjeklinde adım adım yolunu açma-
, bir sonraki randevusuna
de ancak geceyansı "ulaşa-
•Şiz demiryolunu
-dışladık, onlar da bizi...
* Demiryolu kongresmde sunulan
bildirilerde en sık işlenen soru şu
"bldu: "Avrupa demiryoluyia böy-
îîtsine kucaklaşırken, acaba biz
^ieden onu dışladık?"
-', Kongreden sonra Istanbul ger-
-^Eğiyle bir kez daha karşılaşınca,
r
aynı soru şöyle dile getirildi: "Av-
^îıpa kentlen raylı toplu taşıma
,^e metroyla yaşarken, biz neden
Inınlan i'hmal ederek yaşanmaz
rihsel aynası" değil mi?..
Sözün kısası. A\-rupa uygarlığı-
nı korudu. Biz ise hem yağmala-
dık, hem "yagmalattık". Demir-
yolu kongresinden sonra Istanbul
gibi bir kentte "kara saplanır-
ken" düs.ünüyorum da: AB bizi
dışlarken. sakın bunu "yağmaya
karşı bir koruma önlemi ola-
rak" almış olmasın?
Zaten bizde ancak 1923'ten son-
ra anımsanan ilk "Koruma Ku-
rullan" bile aydınlanma devri-
mıyle bırlikte daha "19. yüzyı-
hn" başlannda Fransa'da kurulup
Avrupaya da yayılmıştı...
Türkiye'yi yönetenler ise bir-
kaç yıldır bu kunıllardan bile "kur-
tulmanın" türlü oyunlannı ser-
gıliyorlar...
HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ
KİM KİME DUM DUMÂ BEHIÇAK behicakffiturk.net
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
H A R B İ SEMİH POROY
TARİHTE BUGUN MÜMTAZ ARIKAN HAralık
<r
Û£CAMERONn
UN
13*S'TE 8üGÜU,ÛMLÜ İT7V.YM1 •*&«* VEHÛMA-
NİSTİ &OVANNI BOCC/KCtO (BOeflKO) $2 yAŞI
PA ÖCDİİ. RÖMESANSt HAZteiAYAH ÖHEMLİ Ztfı.
LZRDEN Stei OLAAI BOCO4CC/O, &4A/TE MF PST-
KARCA 'NM ÇAS&AŞtYOt. ÖZELUKlS PEIRABCA 'Ufl
A&HAZ1NCA Syö &K OOSU PA KUKUIMUÇa
YA DA $ıiR ŞEKÜMDG Oİ^UN, YAPtTLA-
ONDA ANLAT1M YETEAJeĞI ÖHE ÇtKAN SOCCACOO
*IL F/uaSTRAToyseVDA ÇSKEH), "tL F'UXOLD*(AÇK
ÜZSÛMÛ) GlSİ /eOM4/V<LAe YAZMtŞn. AMA EN
gÜYÜK IMPtn, İOO ÖYKÜDEN OUIÇAN "DBCA-
MEeON*OU. gtg İMSANUK KOMSDfASt NimÜİİ
TAÇIVAN Kİ77>f>7X, 7&MA, AŞ/C IS&GELEMEUEKCİ.
ya»da, ressam 1/aSarr Ueyı t<r kopya : Önde, SCİ-
da Soccaccıo,ymnınJa D*nte,t/fabın
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
f
Ey Türk.. litre,
Kendine Dön!./
Bütün bu olup bitenleri Alpaslan Türkeş. yıl-
lar önce görüp bizlerı uyarmıştı: "Mılletimiz tah-
hin hangi çağında kendinden başkalanna özen-
miş, başkalanna benzemeye gayret etmişse za-
afa düşmüş, devlet dağılmıştı..." Buna karşılık
Türk, "Ne zaman kendine dönmüş, kendi benli-
ğinin cevherine dayanmışsa dünyayı titreten bir
güç olmuştu. Bilge Kağan'/n Orhun taşlannayaz-
dığı ebedi öğüt gerçeğı bildiriyordu: 'Ey Türk, tit-
re, kendine dön!' Kendine dönüş başlamışttr."
Evet, dönüş başlamıştır. Bu büyük dönüş, bü-
tün yurtta, dış temsilciliklerimizde ve yavru vatan
Kıbns'ta kırk gün kırk gece sürecek törenlerte
kutlanmalıdır. Tak-ı zaferler kurulmalı, fener alay-
ları düzenlenmelidir. Bugün oynanacak lig maç-
larında futbolseverlerimiz arkalarını Edirne'ye dö-
nerek "Avrupa, Avrupa duy sesımizi, bu dönen Türk-
lerin ayak sesleri" diye bağırmalı, herkes üzerine
düşeni yapmalıdır.
Dışişlerimize önemli görevlerdüşmektedir: Ya-
rından tezi yok Singapur, Malezya, Tayvan, En-
donezya ve Kore demokrasilerıyle özel ilişkilere
geçilmeli, Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur ile
Ankara 'kardeş şehir' ilanedilmeli. 'AdriyatikDe-
nizi'nden Çin Seddi'ne' vizyonu yenıden canlan-
dırılmalı ve bu 'vizyon' ABD ile imzalanacak 'ikili
antlaşmalar' ile güvence altına alınmalıdır. 'Domuz-
danpost, Rustan dost olmaz!' türü safsatalar bir
yana bırakılarak Rusya 'hakiki dost' ilan edilme-
li. 'Mavi Akıntı' projesı desteklenmeli, su yollan-
mız petrol tankerlerine açılmalıdır. Boğaz'da ka-
raya oturacak 1000. tankerin kurtarma çalışma-
lanna Yeltsin, 'onurkonuğu' oiarak davet edilme-
lidir. Geleneksel Türk- Japon kardeşliği çerçeve-
sınde Üçüncü Köprü ıhalesı Japonlara verilirken
bizi arkamızdan hançerleyen düşmanlarımıza kar-
şı da her türlü önlem alınmalıdır. Helmut Kohl ve
Klaus Kinkel 'persona non grata' ilan edilereksı-
nırlarımız Alman politikacılarına kapatılmalıdır. Si-
emens, AEG, Bosch, Mercedes Benz, Bayer ve
Hoechst'ün malları boykot edilmeli. Alman eko-
nomisine darbe üstüne darbe indirilmelidir... Bu
ülkeyeyaptığımıztekstil ihracatı durdurulmalı. Al-
man halkı kış kıyamette çulsuz çaputsuz bırakıl-
malıdır. Popoları dondukça, akılları başlarına ge-
lecek ve değerımizı anlayacaklardır.
Türk milli şuurunun şahlandığı bu seferberiik gün-
lerınde en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey 'milli
biriik ve beraberlik't\r. Sayın Cemil Çiçek'in söz-
lerine kulak verilmeli, "Susuhuk'un üstü kapatı-
lıp, yeni bir sayfa açılmalıdır." Devletini ve mille-
tini canından çok seven misyon ve vizyon sahi-
bı insanlar olarak, "Birimiz hepimiz için, hepimiz
birimiz için" düsturundan hareketle Abdullah
Çatlı'nın ailesine şehit maaşı bağlanmalı. Sedat
Bucak'a 'üstün hizmet madalyası' verilmelidir.
Bu anlamlı mesajlar, 'haçlı kafalan' dehşete dü-
şüreçek, birtik ye berabertiğımiz karşısında diz çö-
kecekJerdir.'.,,.- '/, ' w " , • • - -
DemGkratikieşme paketı ise derhal geri çekH-
melı, Eşber Yağmurdereli yeniden tutuklaficna-^
lı. HADEP kapatılmalıdır. Bu önlemlerin yanı sıra
Insan Hakları Dernegi'nin faaliyetlerine son veril-
meli, Yaşar Kemal'in pasaportuna el konulmalı,
ceza yasaları, TBMM'de pankart açmaya 'idam',
duvarlara yazı yazmaya 'müebbet hapis' getire-
cek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Gösteri ya-
pan üniversite öğrencilerini dövmek iç işlerimize
karışan çirkin Avrupalıları cezalandırmak açısın-
dan çok etkili bir uygulamadır; daha da yaygın-
laştınlmalı, öğretim üyeleri, sanatçılar ve aydın-
lar da uygulama kapsamına alınmalıdır. Bu uygu-
lamaların dünya televizyonlarında layık olduğu
yeri bulabilmesi için 'medyatik' kıstaslar öne çı-
karılmalı, örneğin saçlarından tutularakyerdesü-
rüklenen genç kızların ve hayalarına tekme yiyen
delikanlıların yüzlerinin TV kameralarına dönük
olmasına dikkat edilmelidir.
Bundan sonra enflasyonu düşürür müyüz, çı-
karır mıyız, tamamen bizim bileceğimiz bir iştir.
Söz konusu enflasyon sonuçta 'bizim' enflasyo-
numuzdur, dolayısıyla da bizim için en az Kıbrıs
kadar 'millibirmese/e'dir. Bu bakımdan Kıbns ko-
nusunda gösterilen duyariılık enflasyon konusun-
da da gösterilmeli, dışandan geiecek her türlü mü-
dahale girişimine karşı konulmalıdır.
Bundan sonra onların dediği değil. bizim dedi-
ğimiz olacaktır. Çünkü zamanında Vıyana önle-
rinde tarih yazan kahramanlar onların değil, bi-
zim atalarımızdır.
Mazimiz, istikbalimizin teminatıdır! * -fr.
BLLMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Aşın karma-
şık ve ınceliklı
bir şey için kul- 2
lanılan sözcük.
2/ Denizayısı da
denılen fok tü- 4
rü.. "Yunus - -
-'te gördü senı
Sayn mısın sağ-
lar mısın." 3/
Hindistancevizi.
süt ve alkolden
oluşanbıriçki...
Bir soru ekı. 4/
1 2 3 4 5 6 7 8 9
Kırkpmargüreşlerini dü-
zenlemeyi üstlenen kişi-
yeverilenad... Bıretkin-
İığın geçıcı olarak durdu-
rulduğu süre 5/ Büyük 3
kardeş, ağabey... Üstü 4
kapalı olarak anlatma. 6/ 5
Ingıltere'de çok sevılen
bir cins bıra... Telefon
sözü. 7/ Çıplak vücut res-
mı. . Bırnesneyezorun- 8
lu olarak bağlı olmayan 9
ve onun özünde bulun-
mayan nıtelik. 8/ Bir hayvan... Ortodokslarda tahta pano
üzerine yapılan her türlü dinsel resme verilen ad. 9/ Bir
cıns antıbiyotık
YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ tlk damıtılan ve içinde
anason bulunmayan rakı... L
- - - Kutlar": 1995'te katle-
dilen yazanmız. 2/ Padışah ve \ ezirlenn kavuklanna tak-
tıklan tüy ya da püskül şeklinde süs... Aza. 3/ Ahmet Ra-
sim'ın çocukluk ve okul anılannı ıçeren vapıtı.. Şarkı, tür-
kü. 4/ Övlumlu.. "Sabahattin ": Unlü öykü yazan-
mız. 5/ Kuzey Afrıka"nın işgalinde önemli rol oynayan bir
Arap kabılesı... Acıklı 6/ fsvıçre'de bir kanton... Birsa-
yı. 7/ Ilkel benlık... Yurdumuzda bırdağ. 8/ Küçük ağıl...
Herkesin gözü önünde yapılan. 9/ Telli çalgilarda telleri
yüksekçe tutan tahta köprücük... Anlayışlı. '"' "'