Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 1997 PAZAR
PAZAR KONUKLARI
Avrupa Birliği 'nin kararını ve Başbakan Mesut Yılmaz 'ın tavrını bir onlardan bir bizden uzmanlar değerlendirdi:
Türkiye'yi chşlamakabul edilemezKuzey Ren-fVestfalya eyaletinde 700bin kadar Türk
yaşıyor. Bu 700 bin kişilik Türk toplumunun Alman toplu-
muna uyum sağlaması için bakanlığınız ne gibi çalışmalar
yapıyor? Bir de uyumdan neyi anltyorsunuz? Asimilasyon
mu, entegrasyon mu?
HORSTMA1VN - Asimilasyon ve entegrasyon benim için
ikı ayn kavramdır. Özellikle Kuzey Ren-Westfalya eyaletin-
de çok değişik etnik, azınhk gruplan yaşıyor. Bu nedenle de
bu etnik gruplann hiçbir zaman ve hiçbir şekılde asimile ya
da entegre olmalan söz konusu değil. Çalıştıklan ve ürettik-
leri sürece. bizim amacımız onlann topluma yararlı kişiler ol-
malandır. Bizim ülkemizde, yani bütün Almanya'da yaşayan
yabancılar topluma yararlı oldukJan ve Alman kültürünü bir
nebze olsun özümledikJeri ve asgarisinden uyum sağladıkla-
n sürece başanlı ve uyum içınde bir arada yaşamalannın söz
konusu olabileeeğine inanıyorum.
• İ H I H Almanya 'da uzun yülardır milyonlarcayabancıya-
şıyor, burada çalışıyor. Sonyıllarda Almanya 'dayeniden bir
yabancı düşmanlığı belirdi Son olaylardan birisi de Solin-
gen kentinde Türklerin yakılarak öldürülmesL Almanya 'da-
ki bu yabancı düşmanlığının nereden kaynaklandığını bize
anlatabUir misiniz?
HORSTMANN - Solıngen'de meydana gelen korkunç bir
olaydı. Ama ben Almanya'da genelde bir yabancı düşmanlı-
ğı olduğu kanısında değilim.
Burada yabancı düşmanlığı yok derken şunu kastetmek is-
tiyorum: İkı toplumun birbinne yakJas.ma sorunlan var. Iki
toplum bırbırlerine uyum sağlamak ıçın bellı birtakım zorluk-
lan yaşıvorlar. Ben bö\le düşünüyo-
rum. Bu yabancı düşmanlığı ya da bu
iki kültüriin karşılıklı alışverişte bulu-
namama sorunlan iş alanında hemen
göze çarpmıyor. Çünkü Türkler de bu-
rada iş sahıbi ya da Alman işyerlerinde
çalışıyorlar. Ama bu uyum sorununu
bugün biz üçüncü kuşak Türklerde ya-
şıyoruz. Bu konuyla çok ilgilendik.
araştırmalar başlattık. Bu araştırmalar
sürüyor. Kanımca Almanya'da doğmuş
olan yabancı uyruklular ya da Türkler
her ne kadar burada doğmuş olsalar da
kendilerini Alman toplumundan yalıtı-
yorlar. Burada bir aynlık söz konusu
oluyor. Öte yandan Türkiye'den gelen
ya da Türkiye'ye daha fazla bağlı olan
toplulukta Alman toplumundan tama-
mıyla kopmuş birbıçimde yaşama eği-
limi gözlüyoruz. Bu da zaten çok darbir
çevre içinde kalmalan sonucunu doğu-
ruyor. Benim kanımca bunun en büyük
nedeni gelecek korkusu. Gençlerin za-
ten gelecekte iş bulup bulamama kor-
kulan var. Ama bu korku sadece Türk-
ler değil, Alman gençleri için de geçer-
li. İkı tarafta da bunun nedenleri ve so-
nuçlannı siyasi alanda hâlâ araştınyo-
ruz.
Alman politikacılann bazılan, "Her
ne kadar bu toplumda yaşasalar da
Türklerin Alman toplumuna entegre ol-
maya hiç njyederi yok" kanısı ıçindeler.
Ama kanımca, Alman hükümetinin
(Federal hükümetın) politikalan nede-
niyle de ne yapacaklan konusunda bir
adım atmaya cesaret edemiyorlar; ıki
arada bir derede kalıyorlar.
Alman vatandaşlığına geçmesi gere-
ken gençlere biz. "Buyrun, Alman va-
tandaşhğına geciyorsunuz. Arük bizim
topluma ayak uyduracak durunıa gel-
diniz" demek ıstiyoruz.
Kuzey Ren-Westfalya eyaleti hükii-
meti olarak bizim amacımız iki toplu-
mun uyum içinde birbiriyle yakınlaş-
ması ve kaynaşmasıdır. Zaten önümüz-
deki yıldan itibaren ortaokul ve liseler-
de bu amaçla spor etkinlikleri başlatıyoruz. Önümüzdeki yıl
başlatacağımız bu spor etkınlikleriyle Almanya'da yaşayan ye-
ni kuşak Türklere Alman toplumuna ait olduklan, onun da öte-
sinde oturduklan şehre de ait oldukJan duygusunu aşılamak
istiyoruz.
İ ^ B ^ H Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir konu var.
Gördüğüm kadarıyla gerek FederalAlman hükümeti, gerek-
se de Kuzey Ren-H'estfalya hükümeti yetkililerinin Türki-
ye'yi Avrupa 'nın dışında tutma eğilimleri açıkça bellioluyor.
Bu tutum ya da bu politika, Almanya 'da yaşayan Türk top-
lumunu olumsuzyönde etkilemiyor mu ? YaniA Imanya 'daya-
şayan Türkler, bu politikayı hissettiklerinde kendilerini bu
toplumun dışına itilmiş gibi görmeyecekler mi?
HORSTMANN - Bu benim konum olmadığı için çok faz-
la bir şey söyleyemiyorum. Avrupa'da ülkeden ülkeye atlaya-
rak da bir kıyaslama yapacak durumda değilim.
Ama burada şuna dikkat çekmek istiyorum:
Her şeyden önce bu konuda bizim Almanya'da yapmamız
gereken birtakım şeyler var. Biz burada ikinci kuşak Türkle-
re Türk vatandaşlığını bırakmalanna gerek olmadan Alman
vatandaşlığını teklif ediyoruz.Biz Türk gençlerine, "Sendoğ-
duğun andan itibaren Türk damgası aftuıdasın" duygusunu
vermemek. yani doğduklan andan itibaren onlann Almanlar-
dan farkJı olduklannı hissettirmemeye çalışıyoruz.
Lüksemburg'da düzenlenen AB zirvesinde Türkiye'nin AB aday adayhğından
Almanya ve Yunanistan'ın marifetiyle dışlandığı günlerde Türkiye Araştırmalar
Merkezi ve Kuzey Ren-Westfalya eyaletinin düzenlediği bir programla Almanya'daydık. Özellikle
de Kuzey Ren-Westfalya eyaletinin Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller Partisi koalisyon
hükümeti yetkilileriyle bu konuda neler düşündüklerini görüştük. SPD ve Yeşiller'in yetkililerinden
bazılan merkez sağdaki federal hükümetın görüşlerini paylaştıklannı ifade ederlerken bazılan da
Türklerin Avrupa kültürüyle bütünleşmeleri için ellerinden geleni yaptıklannı söylüyorlardı. Bu
yetkililerin başını da eyaletin Çalışma, Sağhk Sosyal Işler ve Uyum Bakanı Axel Horstmann
çekiyordu. Öte yandan Türkiye'nin AB'den dışlanmasına Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin
yöneticisi Prof. Dr. Faruk Şen fena halde tepki gösteriyordu. Şen, uzun yıllardır Almanya'da
yaşayan bir Türk ve Almanya'daki Türk toplumunun sorunlanyla yakından ilgilenen bir bilim
adamı olarak Bonn hükümetinin son tahlilde büyük bir hata yaptığının ortaya çıkacağını
söylüyordu. Lüksemburg zirvesinin sıcağı sıcağına Horstmann ve Şen'le bu söyleşileri yaptık.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
Farklı bir toplumdan gelse bile o kişiye Alman toplumun-
dan farklı olduğu hiçbir zaman hissettirilmemelidir.
• H H İ Ama şimdiye kadar en azından Türklere bufarklı-
lık hissettirildi...
HORSTMANN -Biliyorum, bugüne kadar hükümetin (fe-
deral) tutumu böyleydi. Ağırlıkla da hükümetin tutumu bu yol-
da sürüyor. Öte yandan olayın ne kadar gülünç olduğunu da
çok iyi anlıyorum. Çünkü biz Kuzey Ren-Westfalya hüküme-
ti olarak Türk çocuklannı oturduklan şehirie bile bütünleştir-
meye çalışıyoruz. Öte yandan Avrupa'ya ait olmayan ya da
farklı rejımlerden gelen ülkelerin yann,
öbür gün AB'ye tam üyelikleri konu-
şulacak. Politikada. oy verecek ınsan-
lann artık oturup düşünmeye ıtilmele-
ri, yönlendirilmeleri gerekmektedir.
Farklı kütiürlerden, rejimler-
den gelen bu ülkelerin yakın bir gele-
cekte AB 'ye adaylıklan ele almacak,
Bu ülkelerin AB üyeliğine alınmaları
eğilimi de ağır basıyor. Burada, Tür-
kiye 'ye yapılan davranışta sizce bir
terslikyok mu?
Dr. AXEL
HORSTMANN
Almanya'nın Kuzey Ren-
Westfalya eyaleti Çalışma,
Sağlık Sosyal lşler ve Uyum
Bakanlığı görevini iki yıldır
yürütüyor. 1954, Enger doğumlu.
Ekonomi eğitimi gördü. 1972
yıhndan beri Almanya Sosyal
Demokrat Partisi (SPD) üyesi.
Kuzey Ren-Westfalya eyaleti
SPDsinin 1994'tenberi mali
işler sorumluluğunu yürütüyor.
1995'ten beri de aynı eyaletin
meclis üyesi.
HORSTMANN - Uyumdan söz edi-
yorsak burada belli bir süre ya da yıl-
İarca yaşamış bir yabancının kendi
oturduğu ülke ya da şehir olsun, bunu
seçme hakkına sahip olması gerek. Bu
kişinin ille de bir AB üyesi ülkeden gel-
miş olması da gerekrnez.
Neden?
HORSTMANN - Ozaman zaten hiç-
bir zaman uyumdan konuşamayız. Bu-
rada yabancı toplum derken, Alman-
ya'daki Türk toplumundan söz ediyo-
ruz. Bunlann Alman toplumuna uyum
sağlamamalan. dışlanmalan söz konu-
su bile değildir. Türklerin Alman top-
lumundan dışlanmalan gerektiği görü-
şünü savunanlann görüşlerini de ke-
sinlikle paylaşrruyonız.
• ^ ^ • B Siz, Almanya'da yaşayan
Türklerin oturduklan şehri seçme
hakkına da sahip olmalan gerektiğini
söylediniz. Bu da zaten en temelsel in-
san haklarından bir tanesL Ama Al-
manya Başbakanı Helmut Kohl ile
Türkiye Başbakanı Mesut Yılmaz ara-
sında yakın bir geçmişte yapılan gö-
rüşmede Türklerin serbestdolaşımtn-
dan süresiz olarak vazgeçilmesi konu-
sunda birpazarlık yapddu tnsan hak-
larının birinci şampiyonu olarak orta-
ya çıkan Almanya bu şekilde insan
haklannı ihlal etmiş olmuyor mu?
HORSTMANN - Burada bir çelişki olduğu kesin. Bunu
ben zaten hiç tartışmıyorum. Yaptıklanmız ve söyledikleri-
miz arasında belli bir farklılık var.
Birtakım tekliflerde bulunuluyor. ama bunlar uygulanrru-
yor. Yabancılann Almanya'da sadece işçi olarak çaiışmalan
ve üretime katkıda bulunmalan, öte yandan siyasete hiçbir bi-
çimde katılmamalan diye bir şey olamaz. Bu soruna bizim bir
şekilde çözüm getirmemiz gerekecek.
• • ^ H Sasü bir çözüm getirmeniz gerekecek?
HORSTMANN - Ben siyasi çoğunlukla bu sorunlann çö-
zülebileceğme inanıyorum. Şu anda yapabileceğimiz en
önemli şey Almanya'da yaşayan yabancılan siyasi açıdan ör-
gütlemektir. Bu konuda zaten bizim partimizin değişik kuru-
luşlan var ve bu amaçla da çalışmalanna başladılar. Bu ko-
nuyu büyük bir ciddiyetle incelediğimizi her alanda göster-
mek istiyoruz. Çünkü uyruklan ne olursa olsun insanlann ya-
şadıklan ülkede siyasi haklara sahip olmalan gerektiğinin bi-
lincindeyiz.
Bu konuda bıze yapılan tavsiyeleri de dikkatle dinliyoruz,
buna her zaman açığız. Biz SPD olarak Türklerin Alman top-
lumunda AJmanlann sahip olduklan hakları elde etmeleri için
elimizden gelenı yapacağız.
\AB'nin Lüksemburg zirvesinde Kıbns Rum Kesi-
mi 'nin üyelik için aday adaylığı, Türkiye 'nin ise adının bilete-
laffuz edilmemesini nasıl karşıladınız?
ŞEN - AB, gemşleme sürecinde tarihinın en büyûk hatasını
yaptı. Doğu Avrupa ülkelenyle birlikte Kıbns'ın Rum kesimi-
ne. "evet" diyen AB, ikinci genişleme sürecinde Bulgaristan.
Romanya, iki Baltık cumhuriyeti ve Slovaky a ıle birlikte beş ar-
tı bir Türkiye'yi koymamakla, gerek toplum, gerek devlet ve
bundan sonrakı hükümetler açısından kaybetti. AB'nın bu ha-
tasında ıki önemli kaynak var. Binncısı. Yunanistan'ın akılsız-
ca çıkışlanyla kendini zora sokması, ıkincısi Almanya'nın Tür-
kiye'ye tam üyelik konusunda en u-
fak ümit verici bir girişimde bulun-
mak ıstememesi. Böylece Türkiye,
uzun perspektifte AB 'ye karşı çıkan
Türkiye ıçindeki katmanlara daha
fazla inandıncılık kazandırmış oldu.
Dolayısıyla 370 mılyonluk AB önü-
müzdeki 20 yıl içinde 11 ülkeyle ge-
nişleyecek ve bu ülkeler arasındabir
tane Müslüman kökenli ülke olma-
yacak. Buda AB'nın tarihsel bir ayı-
bı olarak kalacak. Galiba Yunanistan
bu konuda çok önemli bir hata yap-
tı; Türkiye'yle olan Ege, Kıbns so-
runlan ve Batı Trakya'da her geçen
gün büyüyen Türk azınlığı mesele-
sini AB'yi de arkasına alıp Türkı-
ye'ye belirli bir ölçüde dikte ederek
ve Ankara'dan belirli tavızler kopa-
np çözdürme çabasındaydı. Türkı-
ye'yi veto edip AB dışında kalması-
nı sağlayarak da Yunanistan'ın artık
tek şansı Ankara'yla ikilı görüşme-
leryoluyla sorunlannı çözmektir. Bu
da Türkiye'nin elindeki kartlan bü-
yük ölçüde güçlendiriyor. Ankara
bundan sonra ne Ege'de, ne de Kıb-
ns konusunda en ufak bir taviz ver-
me gereğini duyacaktır. Dolayısıyla
da hem Yunanistan, hem de AB bu-
nun faturasını gerçekten ağır ödeye-
cekler.
Prof. Dr.
FARUK ŞEN
1948, Ankara doğumlu.
Ortaöğrenimini Istanbul'daki
Alman Lisesi'nde tamamlayarak
1970'li yıllann başında
Almanya'ya gitti. Münster
Üniversitesi'nde işletme
ekonomisi öğrenimi gördü.
1985'ten bu yana merkezi
Essen'de bulunan Türkiye
Araştırmalar Merkezi'ni yönetiyor.
1990'da profesör olduktan sonra
Essen Üniversitesi'nde ekonomi
dersleri veriyor.
Peki, bu durumda Ankara
dışpolitikası biraz dahafazla Şahin
kanadın eline geçmeyecek mi?
ŞEN - AB. Ankara dış politikası-
nın Şahinler'in eline geçmesi için
her şeyı yaptı. 30 Eylül-13 Aralık ta-
rihleri arasındaki gelişmelere baktı-
ğımız zaman hiç birimiz AB'nin bu
kadar akılsızca bir karar alacağını
düşünmemiştik. AB üyeliğine en
fazla karşı çıkan Almanya Başbaka-
nı Helmut Kohl bile 30 Eylül'de
Bonn'da Mesut Yılmaz'ın resmi zı-
yareti sırasında Türkiye'ye uzun va-
dede AB perspektiflerinin açık oldu-
ğunu söyledi. Yine aynı Almanya.
Türkiye'ye, içi boş olan bir Avrupa Konferansı sunarak geniş-
leme sürecı içine sokmadı; yıllardır tekrar edılen, "Ev ödevle-
rinizi yapın" konumuna getirdi. Ev ödevıni yapma konumuna
geldiğı zaman insan haklan, azınlıklar sorunlan ve ekonomik
durum konusunda aday adaylığına kabul edilen Orta Avrupa ül-
keleri Türkiye'den çok daha geri konumdalar. Bu nedenle Tür-
kıye'deki Şahinler'in bugüne kadarki politikalannın haklı oldu-
ğu ortaya çıkıyor. Türkiye'nin yüzde 80'i AB'ye olumlu bakı-
yordu. Ama artık AB'ye olumlu bakan insanlann ellennde kul-
lanacaklan birargüman kalmadı. 26'lann Avrupası'nda Türki-
ye'nin hiçbir yerinin olmadığmı Juncker ve bu işin en büyük
miman Almanya Türkiye'ye söylemiş oldu. Bu da Türkiye için
şahinleşmekten başka bir olanak bırakmıyor.
^IH^M Şahinleşmekten ne anlıyoruz?Ecevüve onungörüş-
lerinidestekleyenlerin söylemimi? Yani, "Bu aşamada Güney
Kıbns 'ın aday adaylığı kabul edilirse KKTC'yü entegrasyona
gideriz " eğilimi mi?
ŞEN - Türkiye'nin bunu yapmasına gerek kalmayacak. Çün-
kü Richard Holbrooke'un Kıbns yaklaşımına baktığımız zaman
hiçbir şekilde AB'nin sadece Güney Kıbns'ia üyelik görüşme-
lenni ABD'nin onaylamayacağını görüyoruz. Bir yanda 650 bin
kişilik bir Güney Kıbns. öbür yanda da 198 bin nüfusuyla KK-
TC var. AB Dış Ilişkiler Komısyonu Başkanı Van den Broek'un
son söylemlen şöyle: "Tanısak da tanımasak da Kıbns'ta iki
devlet, bunlann iki hukuk sistemi var. Biz bu iki hukuk sistemrv-
le de tartışmak zonmdayız.'' Kuzey Kıbns'ia tartışmadan Gü-
ney Kıbns'ia AB uyumuna ilk başta Almanya karşı çıkacaktır.
Dışişleri Bakanı Kİaus Kinket'ın bu konuda çok net açıkJama-
lan var. Kıbns'ın sorunlar çözükneden AB üyeliği şansı yok-
tur. Bu nedenle Türkiye'nin KKTC'yle bütünleşmeye girmesi-
ne gerek kalmayacak.
I H H M Kıbns Cumhuriyeti'nin temeUerini olusturan Lond-
ra veZürih anlaşmalan var. Bu anlaşmalargereğincetoplum-
lardan herhangi biri tekyanlı olarak üçüncü taraflatia ulus-
lararası birpaktaya da anlaşmayagiremez. Londra veZürih
anlaşmalan Kıbns Cumhuriyeti'nin temelini oluşturduğuna
ve dünya hâlâ Güney'i Kıbns Cumhuriyeti olarak tanıdığına
göre Batı 'nın, Londra ve Zürih anlaşmalan geçersizdirgörü-
şü devletler hukukunun Mali anlamına gelmiyor mu?
ŞEN - Almanya'da bu konu son zamanlarda gayet açık bir bı-
çımde tartışılıyor. Bazı Alman bilım adamlan, artık Londra ve
Zürih anlaşmalan geçersizdir görüşünü savunuyorlar. Oysa Kıb-
ns Devleti 1960 Londra ve Zürih anlaşmalanna göre kuruldu.
Londra Anlaşması'nın birinci maddesine göre üç devletin (In-
giltere, Türkiye. Yunanistan) üye olmadığı uluslararası bir ku-
ruluşa Kıbns'ın üye olması için iki bölgenin lidennin de "evet"
demesi gerekıyor. Ama artık bu konu uluslararası alanda tartı-
şılacak. Geçmışı 3? yıllık olan uluslararası bir anlaşma göz ar-
dı edilemez. Bu konuda AB'yi cıddi biçımde sıkıntıya sokacak
bir hukuksal değerlendirme var. Bu değerlendirmeye göre AB,
iki toplumun liden "e\«t"demeden Kıbns'ı tam üyeliğe alamaz.
^m§^ !964yıiında BM Güvenlik Konseyi Kıbns'ta Maka-
rios hükümetinin Kıbns Cumhuriyeti olduğunu tescil etmiştL
Bugün Güney Kıbns ve onun yandaşlan BM Güvenlik Kon-
seyi 'nin 1964 karannıgerekçegöstererek Kıbns 'ta sadece Gü-
ney Kıbns 'ın resmi devlet olduğunu ileri
sürüyorlar. İyi de, Kıbns Cumhuriyeti'nin
temelini olusturan Londra ve Zürih anlaş-
malan geçersizse o zaman 1964'deki Gü-
venlik Konseyikaran nasılhâlâgeçerliola-
biliyor? Burada bir çelişkiyok mu?
ŞEN - BM Güvenlik Konseyi karan zaten
AB için bağlayıcı olmamalı. Kıbns'taşuan-
da iki ayn devlet var. Bu soruya eski bir Al-
man Dışişleri Bakanı 'nın açıklamasıyla ce-
vap vermek istiyorum. Adını açıklamak is-
temedığımbu bakan: " Kıbns'ta iki a>n dev-
let vardır. Biz birini tanryoruz. öbürünü ta-
nımryoruz. İki devlet arasında silahlı çatışma
olmadığı sürece bizim için Kıbns sorunu
yok" demışti. Ama bugün iki devlet arasın-
da uluslararası bir kuruluşa gırip gırmeme
konusunda bir çatışma var. Bu nedenle ulus-
lararası kuruluşlar bir devleti tanımasa da
dışlayarak öteki devleti tek taraflı üyeliğe
kabul edemezler. Buna en çok karşı çıkacak
olan da Almanya'dır. Almanya'da, tek halk
grubu bır zamanlar ikı ayn devlet üzenne
oturtulmuştu. Buna karşın birbirlerini tanı-
dılar ve birbirlerinm topraklannda karşılık-
lı temsilcilık bulundurdular. Burada Güney
Kıbns'ın atabileceği tek bir adım var. Holb-
rooke'un çok önemli birönerisi var. "Kıızey
Kıbnsı artık de facto olarakvıkamadığımı-
za göre tanımak /orundayTZ."
Kibns'ta KKTC'yi kısa bır süre için de
olsa tanımak zorunda kalacaklar. Böylece i-
ki ülkenin oluşturacağı bir heyetle görüşme-
lere gidilecek. Görüşmeler sonunda da bir
konfederal Kıbns devleti AB'ye üye olacak.
Türkler de masaya eşit biçımde oturacak.
Van den Broek ve AB bu konuda bir adım
daha ileri gıtmek zorunda kalacak. Londra
ve Zürih anlaşmalanna göre o zaman oran
7'ye3'tü. Şimdibire bır olarak masaya otur-
mak zorunda olacaklar.
Kjbns'ta iki taraf 23 yıldır ayn yaşıyor.
Şimdi Türkiye'yi dışlayan AB, Kıbns konu-
sunda çok büyük bir darboğaza girecek ve
Kjbns 26'Iann gelişmesmde hiçbirzaman y-
eralamayacak. Belki Bulgaristan ve Roman-
ya çok daha çabuk üye olabilecekler. Yuna-
nistan ve Almanya bu konuda çok büyük
hata yaptı. Türkiye'nin uzun vadede pers-
pektifine, "hayır" diyerek Kıbns sorununu çözülmez hale ge-
tirdiler. Ikincisi. AB, kendi içinde ilk kez kendine en yakın olan
ülkeyi insan ve devlet olarak kaybetti. Umanz. Almanya
1998'den itibaren Yunanistan'la birlikte yıkılan köprüleri onar-
mak için çok akıllıca bir politika gerçekleştirir. Türk kamu-
oyunda yerleşik kanı AB'nin Türkiye'yi bu kadar dışlamasının
nedeni Yunanistan ve Almanya'nın tavndır.
^ ^ • ^ H Almanya, Türkiye'ninfarklı bir kültürden geldiğini,
ağıriıkiı olarak Müslüman olduğugerekçesini öne sürüyor, a-
ma bir dönem Milli Görüş Teskilatı 'm kendi sivriltmedi mi?
ŞEN - Bazen kendi sivrilttikleriniz size zarar verir. Bugüne
kadar Milli Görüş'e çok olumlu davranıldı, ama son bir yıldır
Alman hükümetinin Milli Görüş'e karşı çok büyük bır tepkisi
olmaya başladı. Almanya'da Türklerin uyumu konusunda be-
lirli sakıncalar gösteren bir kurum haline geldi. Almanya'nın
bir yanlışı. bu kadar yakın çalışmamıza karşın ne Türkiye'yi ne
de Türkleri yakından tanıyabilmesi. Almanya 42 yıllık göç ta-
rihinde çokkültürlü bir ulus kesınlikle olamadı. Ama Almanya
37 yıldır ikı kültürlü bir ulustur. Abnan çoğunluk ve Türk azın-
hk vardır. Son gelişmeler Almanlar ve Türkler arasındaki köp-
rüleri her geçen gün biraz daha atar hale geldi. Sanıyorum bu
iki halk grubunun, yeni bir "bir araya getme toplantısı'' yapa-
rak birbırlenni daha iyi anlamaya başlamalan lazım. Yoksa ger-
çekten. Türkiye'de AB'ye karşı gelişecek hareketin en büyük
faturası Abnanya'ya çıkacak.
VatiUklereeylem uyansı
îçişleri Bakanlığı, RP davası sonucunda irtica
yanlısı gösteriler olabileeeğine dikkat çekti
BURSA (Cumlıuriyet) - îçişleri Ba-
kanlığı, valiliklere gönderdiği çok gizli
bir genelgeyle Refah Partisi 'nin kapatıl-
ma davasının sonuç aşamasına gelindi-
ğine dikkat çekerek kapatılma karan çık-
ması durumunda radikal dincilerle irti-
ca yanlısı örgütlerin gösterilerine karşı
önlen alınmasını istedi.
BakanJık. başta camılerin çevrelen ol-
mak üzere hassas bölgelerde özel önlem
alınmasını istedi.
îçişleri Bakanlığı'nın son dönemdeki
siyasi gelişmelerin de özetlendiği 17
Aralık tarihli 273379 sayıh genelgesin-
de, Anayasa Mahkemesi'nce RP hak-
kında kapatma karan alınabileceğine
dikkat çekilerek böyle bir karann alın-
masından sonra bazı radikal dinci örgüt-
lenn eylem yapabilecekleri anımsatıldı.
"Toplumun huzurunu bozabilecek"
eylemlerin başta Konya ve Istanbul ol-
mak üzere büyük şehirlerde mevdana
gelebileceğine dikkat çekilen genelgede.
Valiliklerden "iktidarpartüerininteşki-
lat binalanrjda,kamu kurum ve kuruluş-
larda,camilerde. okularda, yükseköğre-
nim kurumlannda, öğrenci yurtlarmda
ve hassas bölgelerde özel önİemler aluı-
masr istendi.
Dün Bursa Haber gazetesinde de ya-
>^mlanan Îçişleri Bakanlığı'nm genel-
gesinde. bombalama olaylanyla ilgili
duyarlı olunması gerektiği de vurgula-
narak özellikle Hizbullah örgütünden
gelebilecek eylemlerle ilgili önlem alın-
ması gerektiği belirtildi.
8 yıllık kesintisiz eğitimin yasallaş-
masının ardından da radikal dinciler yur-
dun büyük bölümündeki camilerde uzun
süreli eylemler yapmışlardı.
Emekliler, eylemi
yürüyüşle bitirdi
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-lşçi Emeklileri Ce-
mıyeti üyelerinin, düzenle-
dıkleri toplantıya hükümet-
ten ve muhalefet partilerin-
den hiçbir yetkilinin katılma-
ması üzerine gerçekleştirdik-
leri bekleme eylemi bır gece
sürdü. Gece boyunca halay-
lar çekip şarkılar söyleyen
emekliler, eylemlenni yürü-
yüş yaparak noktaladılar.
DSl'nin konferans salo-
nunda önceki akşam bekle-
yen; eylemlerini sabaha ka-
dar koltuklarda uyuyarak ve
kannlannı sendikalardan ge-
len kumanyalarla doyurarak
sürdüren emekliler, dün sa-
bah Necatibey Caddesi'nde-
ki genel merkez bınasına ka-
dar yaptıklan vTİrüyüşten
sonra dağıldılar. Başbakanlı-
ğa kadar yürüme karanndan
da vazgeçen işçi emeklileri,
bekleme eylemine katılarak
kalp krizi geçiren emeldi Hü-
seyinŞenkaya'yı SSK Dışka-
pı Hastanesi'ne kaldırdılar.
Emekli-Sen tarafından
dün yapılan yazılı açıklama-
da da emeklilerin yaşam ko-
şullannın düzeltilmesi isten-
di.
Emekliler arasındaki maaş
farkhlıklannın düzeltilmesi
istenen açıklamada, "Emek-
lilere hizmet verecek polikli-
nik ve dispanser gibi sağhk
birimlerinin savısırun artünl-
masırn, sağlık hizmetisırasuı-
da vaşanan izdiham ve kuy-
ruk çilesine son verilmesini
istiyoruz" denildi.
Casusluk yapmakla suclanan kişinin yerine yanlış fotoğraf cıktı
Yunanistan'la şimdi de casusluk krizi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Türkiye'nin bir Yunanh idari ataşenin
PKK bağlantılan ve casusluk faaliyet-
leri üzerine sessizce geri çekilmesini
istedıği olayın basına sızması, iki ül-
keyi yeni bır bunalımın eşiğine getir-
di. Sabah gazetesinde "Casusa Suçüs-
tû*' manşetiyle verilen haberde ya-
yımlanan fotoğrafta yanlışlık yapıla-
rak casuslukla suclanan kişi yerine
Yunanistan'ın Ankara'daki askeri ata-
şesi Constantin Bolanos'un fotoğrafı
yer aldı.
Yunanistan'ın Ankara Büyükelçi-
liği Basın Sözcüsü Nikos Papa Kons-
tantino. Sabah'ta casus olduğu ıddi-
asıyla yayımlanan kişinin Ankara'da
görevli ataşelen olduğunu belirterek
gazetede yer alan haberin de "ucuz
bir poBsiyeroman" olduğunu savladı.
Ancak sözcü, casuslukla suclanan ve
ülkesme dönmesi istenen Haralom-
bus'un amaçlan dışına taştığı yolun-
daki bilgilerle ilgili yorum yapmadı.
İstihbaratkaynaklan, PKK'lilerden
oluşan bir istıhbarat ağı kurarak Tür-
kiye aleyhine faaliyetlerde bulunduğu
tespit edılen kişinin diplomatik liste-
deki unvanına göre lstanbul'da Yunan
Başkonsolosluğu'nda idari ataşe ola-
rak görev yapan E. Haralombus oldu-
ğunu ve suçlandığı faaliyetlere kanş-
tığının tespit edildiğini söylediler. Dı-
şişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcı-
sı Büyükelçi İnaiBaru önceki gün Yu-
nanistan'ın Ankara Büyükelçisi Di-
mitri Nezeritis'i makamına çağırarak
konsoloslukta idari ataşe olarak gö-
rev yapan Haralombus'un göreviyle
bağdaşmayan faaliyetlerde bulundu-
ğunu bildirdi ve 1 hafta içinde geri çe-
kilmesini istedi. Konuyla ilgili olarak
gazetecilerle görüşmekten kaçınan
Nezeritis de Batı'ya Türkiye'nin bu
isteminin Atina'ya iletildiğini söyle-
di. Türkiye ve Yunanistan'ın casus
olayım kamuoyuna sızdırmama konu-
sunda da anlaştıklan, ancak büyük
olasılıkla MİT tarafindan olayın bası-
na yansıtılması nedeniyle Atina'nın
misillemeye hazırlandığı yorumlan-
na neden oldu. tstihbarat kaynaklan,
her iki ülkenin büjükelçiliklerinde ça-
hştırdıklan gizli servis elemanlannın
kimler olduğu ilgili ülkeler tarafindan
bilindiğini, ancak bu istihbarat görev-
lilerinin faaliyetlerinde amaçlannın
dışına çıkmamalan ve "oyunu kural-
lanna göre oynamalan" gerektiğini
belirttiler. Haralombus'un Türki-
ye'den henüz sınır dışı edilip edilme-
diği biliruniyor. Yunanistan'ın olayın
basma sızması üzerine Türkiye'ye mi-
sillime olarak Gümülcine ya da Sela-
nık'ten bir Türk görevlisini sınır dışı
• etme olasılığı da gündeme geldi.