Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 1997 PAZAR
10 KULTUR
Bu yıl, Haluk Bilginer'in önce tiyatroda sonra sinemada ödül yılı oldu
'Türldye'de sanatffldkez kutsal!'• Ingiltere'deki uzun yıllar
süren başanlı oyunculuk
sürecinden sonra Türkiye'de
'seksi Türk' olarak tanıtılan
Haluk Bilginer'in
oyunculuğu ancak on yıl
sonra keşfedildi! Nedeni,
sanatçıya göre 'ülkemizde
genel ilginin sansasyona
yönelik olması'. Oyunculuk
dışında birçok sorunla da
ilgilenmek zorunda olan
Bilginer, Türkiye'de
koşullann sanatı iki kez
kutsal kıldığını vurguluyor.
GÜL ERÇETÎN
1997, ödüllerle, başanlarla dolu bir yıl
Haluk Bilginer ıçın. TiyatroStüdyosu'nun
"HJsteri" adlı oyunuyla Afıfe Jale Tıyat-
ro ödüllerinde En Iyı Erkek Oyuncu se-
çilen sanatçı son bır ayda Zeki Demırku-
buz'un "Masumiyet"indeki Bekir tiple-
mesıyle Altın Portakal En lyı Yardımcı Er-
kek ve Altın Koza En 1yı Erkek Oyııncu
ödûllerinı kazandı. Tiyatro, sınema ve te-
levizyon dallannda yorulmak bılmeyen
üretimı, her rolde gözettiği nitelik kaygı-
siyla dikkat çeken sanatçı, nedense geç keş-
fedildi ülkemizde! Ingıltere'de uzun yıl-
lar süren başanlı oyunculuk kanyennın ar-
dmdan burada yıllarca Tiyatro Stüdyo-
su"nda başanlı oyunlar sergıledı, tele\ iz-
yon dizilerinde, filmlerde oynadı.
Son dönemde "Usta Beni Öldürsene".
"Nihavend Mudze
r
ve "Masumiyet'' film-
lerinde rol alan Bilginer. yıllardır tiyatro
ve televizyonda da çok çeşitlı kişılıklen
canlandırdı. Şımdı de aldığı ödüllerle
oyunculuk üzenne tartışmalar başlatıldı.
Yeteneği, değeri neden ancak on yıl
sonra fark edılmıştı Bilginer'in? Yanıtı
düşündürücü: "Sebebi Türkhe. Türki-
ye'de genel ilgi sanata ya da kaliteye degiL
sansasyona yönelik.".
"On yıl İngiltere'de tiyatro, sinema ve
televizyondarolalnıama karşın hiç kim-
se bir Türk oyuncunun başarısı> la ilgUen-
medi. İngiltere'de bir dergi beni kapak ya-
pıp "Seksı Türk " dive başlık atınca tanın-
dım Türkiyeye. Türk basını "bizim bır sek-
si Türkümüz varmı^'" diye mutlu oldu.
Senin orada on \ıldır oyunculuk yapan
bir sanatçm vardı. Aklın neredeydi o gü-
ne kadar! Türkiye'ye döndükten sonra
insanlarseksi Türkün a> nı /amanda oyun-
cu olduğunu fark ettiler. On yıl geçti. Bu
süreç de Türkiye'deki her şey gibi yavaş
'Sanatyapma
nedenimiz
çok önemli'
Sanatı zaten Türkiye 'de hep birşey-
lere rağmen yaptüdannı vurguluyor
Bilginer. Odeon Sineması 'nın yan-
masının ardından salonsuz kalan ve
aütyülık emekierinin karşılığmıyiti-
ren Tiyatro Stüdyosu her şeye karşın
oldukça başanlı bir sezon geçirdi bu
yü. TiyatroStüdyosu'nunsalonuonar-
mak için Halk Sigorta 'dan destek bul-
masuta karşın belediyenin tahliyeda-
vası nedeniyle salon onarılamıyor.
"Amayûmadık veytimayacağız" di-
yor Bilginer: "Başkatüriü sanatya-
püamtyorçünkü. Sanatıyapma nede-
nimiz çok önemli. Bir derdi olan sa-
natyapar. Sadeceticaretamacınıgû-
düyorsanız bile birtakım şartlara uy-
manız, bir kaliteyi tutturmanız gere-
kiyor."
Hep bir nitelik ve sanat kaygısıyla
yola çıktığı televizyon dizileri, sinema
ve tiyatroyapaları Bilginer'in oyun-
culuk güdüsünde birleşiyor. Sanat
dallannın anası olarak tanunladığı
tiyatro,onun için vazgeçilmez bir tut-
ku. Sahnede izleyiciyle aynı anda bir
şeylerpaylaştığı ikisaan bambaşka bir
tecrübe, sinemada ise kameranınye-
teneklerine, neleryapabileceğinehay-
ran: "Ttyatroda oyunculuk neşterle
ameuyatsa, sinemada lazerle ameli-
yat"
Bilginer için reklam filmlerinde
asüamaç, dbettepara kazanmak. Bu-
na karşınyine de isin kalitesinikoru-
maya özen gösteriyor. Türkiye 'de sa-
natçuann reklamfûmlerinedeyb'nel-
mek zorunda kaldıklanna değinerek,
"L'marım birgün gelecek,tiyatrove
sinemadan başka işyapmak zorunda
kalmayacağız " diyor.
yavaş ilerledL"
"Masumiyet"'in çekimlerine başlama-
dan önce "C Blok"la adını duyuran Zeki
Demirkubuz'a sonra da senaryoya güve-
nen. yönetmenin daha sık sinema yap-
ması gerektığinı düşünen Haluk Bilginer,
Demirkubuz'un kendinı
t
*Masumiyet~le
kanıtladığı görüşünde.
Bilginer. Altın Portakal'da En Iyı Yar-
dımcı Erkek Oyuncu seçılirken aynı rol-
le Altın Koza'da En lyi Erkek Oyuncu
Ödülü'nü kazanmasını toplumdakı alışı-
lagelmiş bir anlayışın jüriye yansıması
olarak değerlendiriyor: Toplum olarak
hep bir şey lerin niceliğine bakmamızdan
kaynaklandı bu durum. Başlangıçta bu
tartışmadan uzak durmak istedim. Ma-
gazin yönüne ağuiık verikü çünkü. Ancak
Yasemin Alkaya'nın ödültörenindeki ko-
nuşması iyi bir noktanın alunı çizdi ben-
ce. Jürinin beni yardıma erkek ovuncu ola-
rak değerlendirme nedeni filmin yansın-
da ölmem. Bir oy uncunun değerine ma-
tematiksel açıdan bakacak olursak jüri
çok hakİL Öte yandan niteliğe bakacak
olursak başrol ve yardımcı rol aynmını
da kabul etnüyorum. Başrolde belirieyici
şey, karakterin olayın kurgusu içindeld
yeridir. On dakika görünen bir oyuncu da
başrolde olabilir."
Şu anda "yardımcı değil başrol oyun-
cusuydum"un kavgasını vermiyor ama
bu çelişkınin bazı konulann tartışılıp ko-
nuşulmasına açmasının olumlu bır gelış-
me olduğunu belirtıyor.
Bilginer için, filmin bır başka önemi de
" Paramız yok. Sinema yapamıyoruz" ba-
hanesine de son vermesi. 75 bin dolarlık
bir bütçeyle tamamlanan film, her şeyin
para olmadığmı kanıtlıyor.
Haluk Bilginer'ı Türkiye'de en çok üzen
konu, sanatın sürekli ekonomik konula-
nn arkasına itilerek ikinci, üçüncü mese-
le olarak görülmesi ve ülkenin bir kültür
politikasmın olmaması: "Uygarnğı bep
yanbş yerterde anyoruz. Önce karnımız
doysun sonra sanatla ilgileniriz diyerek
bir yere varamayız. İnsan olarak \ aşama-
yı tercih ediyorsak sanat vazgeçiunez bir
öğe olmalı yaşamımızda. Sanat insana in-
san oiduğunu hatırlaur. Kişi başuıa düşen
milü gelirimiz 25 bin dolar olsa ancak si-
nemanın,tiyatronun,güzel sanatlann du-
rumu değişmese: yazarlar, aydınlar ha-
ptshanede çürüse, sanatçılara pasaport
verilmese kalkınmış mı oluruz?"
'Üreterek borcumu ödüyorum'
Peki bütün bu olumsuzluklara karşın ln-
giltere'de başanlı bir oyunculuk kanyeri-
ne sahip olan Bilginer'i Türkıye'ye dön-
dürenneydi? 1987'de"Gec«ıinÖtekiYü-
zü"nde Zuhal Okay'la bir araya gelen
Bilginer, bu ılişkinin vazgeçilmezliğinı
gördükten sonra Ingiltere'deki planlannı
Türkiye'ye yöneltiyor. Ama daha önce
de hep Türkiye'de bir şeyler yapmak is-
temiş:
"tnsanın kendi diliyie, kendi insanına
kendini anlatabilmesi çok güzel bir du\-
gu. İngiltere'deyken de büyük keyifle yü-
rütüyordum işimi. Ama yalnaca oyuncu-
luğumun üzerine odaklanıyordum. Bu-
raya geküğinizde oyunculuk dışında sia il-
gilendiren ve UgUenmeniz gereken oyun-
culuk drşında pek çok şey giriyor devre-
ye. Ben şimdi sadece oyıınculuğu değiL
belediyeyle olan mahkememi de. Türk ti-
yatrosunda durum nedir. sinemada ne olu-
yor diye de düşünmekzorunday ım. Bütün
bunlar Türkiye'de yapılan işi iki kez kut-
sal iatayor. Oncelikle bu halkınıza olan bor-
cunuzu ödüyorsunuz. Bu tophımda eğitim
almış herkesin bir borcu vardır. Burada
üreterek bu borcu ödüyorum.''
Türkiye'ye döndükten sonra ıçinde bu-
lunduğu ortamdan hıç pişman değil. Bü-
tün belirsizliklere karşın Tiyatro Stüdyo-
su'nun yeni oyunu üzerinde çalışıyor. Je-
an Genet'in "Balkon" adlı yapıtını sah-
neleyecek olan topluluk 15 Aralık'ta pro-
valara başlıyor. Başar Sabuncu'nun yöne-
teceği oyunda Haluk Bilginer, Zuhal 01-
cay, DeryaAiabora, Cdal Perk.Ahmet Le-
vendoğlu rol alacak. Tomris Giritlioğlu
ile önümüzdekı günlerde "Salkım Hanı-
mın Taneleri" başlıklı bir televizyon pro-
jesine başlayacak. Ama Türkiye'de her
an her şeyin değışebileceğinı bıldiği için
daha uzun vadeîi planlanndansoz edemi-
yor Haluk Bilginer.
İstanbul Müzik Şenliğî^nde değişik tuıılar
DesteKtems Derneği'nce
OGOLLA
LUTSUZLUK
Kültür Servisi - Pozitif ve Açık Radyo tarafin-
dan düzenlenen "İstanbul Müzik Şenliği'" çeşitli
etkınlıklerle bugün de sürüyor.
Program kapsamında bugün Harbiye Askeri
Müze ve Kültür Sitesı Büyük Konser Salonu'nda
saat 11.00-11.45"te. 1993 yılında kurulan Boru-
san Oda Orkestrası bir klasik Batı müziği konse-
ri verecek. Saim Akçıl yönetiınindeki orkestra-
nın çoğunluğu genç Türk ve yabancı sanatçılar-
danoluşuyor. Saat 12.30-13.45'teTürkiye'ye_"Big
Band" ruhunu taşımayı amaçlayan Şenova Ulker
Caz Orkestrası, saat 14.00-14.45'te değişik ülke-
lenn halk müzıklenne ilgi duyan ve 1989'dan son-
ra folklor araştırmalan üzerine yoğunlaşan Mu-
ammer Ketençoğlu ve
arkadaşlan, saat 16.30-
17.15'teKeremGörsev-
Volkan Hürsever ve sa-
at 18.00-18.45"te orkest-
ra şefi Erol Erdinç yö-
netiminde dört oktavlık
sesi ile Yddız İbrahimo-
va bir konser verecek.
Aynca Harbiye Askeri
Müze ve Kültür Sitesi
Büyük Konser Salo-
nu'nda gece konserlen
kapsamında klasik Hint müziği konusunda eğitim
görmüş, saf yorumu ve lirik sesiyle yorumladığı
Hindistan ve kamatik şarkılannm yanı sıra kendi
besteleriyle de ses getiren Sumitra Guha ve gru-
bu yer alacak. Sanatçı, Gandharva Veda Müzi-
ğı'nden de ömekler sunacak. Yeşil Salon'da saat
12.00-12.45'te kendi dil ve müziklerine yön ver-
meyi, böylece geçmişleri ile birköprü kurmayı ve
Sefarad müziğini yaşatmayı amaçlayan Los Pa-
şaros Sefaradis, saat 13.30-14.15'te arpist Bülben
Uz Hofmann, saat 15.00-15.45'teünlücazsanat-
çılannın parçalannı özgün bir şekilde yorumlayan,
melodi ve armoniler için yalnız piyano, vokal ve
kazu kullanan AyşeTütüncü "Pîyano-Perküsvon"
Grubu, saat 16.30-17.15'te saz eserleri ve fasılla
NecdetYaşarTopluluğu, saat 18.00-18.45'te 1996
yılında Armağan Kulualp, Hakan BaycıİL Burak
Şentürkve Emrah Şener ürafindan kurulan Grup
Kapsülve 19.30-20.15'te YesuaAroyoyönetimin-
dekı istanbul Oda Korosu bir konser verecek.
Top Teşhir Salonu'nda bugün atölye çalışma-
lan yoğunlukta. Saat 11.00-12.30'da vûcut den-
gesinin yerçekimi ve başka bedenlerle olan iliş-
kisi üzerine "DansFabrikası'". 13.00-14.00'teke-
sintisiz soluma ve ses üretme teknikleri ile diciri-
du çalmak üzerine Feza Tansuğ, 14.30-16.00'da
Rumba ve Çaçaça danslan ile Avilene Çakn Ar-
rindeU, 16.30-17.30'da sınırsız Berlin-tstanbul
buluşmalan kapsamında "Berlin Skyscraper" ve
18.00-19.00'da koral parça çalışmalan ile tstan-
bul Oda Korosu yer alacak.
Kırmızı Oda'da ise yine müzıkli söyleşiler var.
Saat 11.3O-13.0O"te Gandharva Veda Müziği üze-
rine Sumitra Guha, 13.30-15.00'te Karadeniz mü-
ziği üzerine tbrahim Can ve M. Naci Keskin.
1530-17.00'de Müzik Kapitülasyonlan ve AllaTur-
ka Müzik başlığıylâ Süteyman Erguner, 17.30-
19.00'da klasik Türk müzığıran çağdaş yorumu üze-
rine thsan Ozgen ve çağdaş caz üzerine Mehmet
Uluğ-Vbikan Terzioğlu'nun yer alacağı söyleşi-
dinletiler gerçekleştırilecek.
Konferans Salonu'nda ise saat 11.30-13.30'da
Ruhi Ayangil, İncila Bertug, Doğan Hızlan, Ersu
Pekin ve MutiuTonın'ıın katılacağı "Günûmüz-
deGdeneksel Türk Müziğinin Üretimi" konulu pa-
nel, 14.00-15.30'daOrhanGencebay'ın katılaca-
ğı "Arabesk ve Pop Müziğin İlişkisi'" konulu söy-
leşi, 16.00-18.00'de Sadettin Davran, Önder Fo-
can, Can Kozfaı, Neşet Ruacan, Hüha Tunçağ ve
Cem Yegül'ün katılacağı "Tûrİdye'de Caz Müa-
ği" konulu panel ve 18.30-20.00'de TÜMATA'nın
(Türk Musikisini Araştırma ve Tanıtma Grubu)
gerçekleştireceği "Türk Müziğinin Terapi Dege-
ri" başlıklı müzildi söyleşi yer alacak.
'iı ftliıi {)'»
A B D İ J P E K Ç İ
3 1 / E K İ M / 1 9 9 7
; îjiir • : üi'ıiı lıiln J;11'
S P O R S A L O N U
CUMA S A AT: 1 9 . 3 O
Düz*nl*y*ıt! »«llkto» Ç.t.O.O. U U | 175 50 21 - I t t 42 1 *
'LadyDi: Çokyüdü av tanrıçası'
SIRMAKÖKSAL
Ingiliz kültürü ile Türk
kültürü pek birbirine ben-
zemez. Hele diller arasın-
daki aynm, olsa olsa uçu-
rum sözcüğü ile tanımlana-
cak boyuttadır. Yine de, Di-
ana için İngiltere'de söyle-
nenler, şaşırtıcı biçimde
Türkçe'deki birtakım deyiş-
lere tam karşılık geliyordu.
Ingiliz resmi makamlan, -
aralanna Marilyn Monroe
için yaptığı parçayı son an-
da apartıp Diana'ya uyarla-
yan EltonJohn'u da katıyo-
rum- ona İngiltere'nin Gü-
lü adını taktılar. Bunu ya-
parken kuşkusuz Türkçe 'de-
ki bir yerin gülü ohnak de-
yişinden habersizdiler. Tıp-
kı, av tannçasınm adını ta-
şıyan Diana'nın, paparazzi-
lere av olduğunu söyleyen er-
kek kardeşı EarlSpencer'ın
yine Türkçe'dekı "Avagiden
avlanır" diyen atasözünü bil-
mediğı gibi.
Ne yazık ki bu ıkı deyiş de
Türkçe'de pek iyi anlamlar
taşımıyor. Böylece diller ara-
sındaki benzer sözlenn bu
farklı anlamlar taşıması ol-
gusu, tuhaf bir biçimde Di-
ana'nın ölümünden sonra
iyice tarüşma konusu olan ki-
şiliğine ve durumunahertüt-
lü yorumla denk düştü. Ya-
ni. "İngiltere'nin gülü Diana
ava giderken aviandı" özeti-
ni, ister Ingiliz resmi ma-
kamlannın iyi niyeti ile oku-
yarak iki çocuk
annesi,
mutsuz, sa-
nşın, soylu
ve çok sevi-
lendulunpa-
parazziler ta-
rafındanhun-
harca ölüme
sürüklendiği
yolunda bir
yoruma ulaşın,
isterseniz
Türkçe'nin dil
zenginliği ara-
cılığı ile, tüm
dünyayı kendi özel av saha-
sı sanan, daldan dala konan
uçan tngiliz kadınının bo-
yundan bü>ük işlere kalkış-
tığında bu işlerin altından
kalkamadığı yolundakı gö-
rüşünüzü pekiştinn.
Yapı Kredi Yayınlan, My
Lady Di(es) adlı kitabında
bu çok yüzlü av tannçası-
nın kim olduğundan çok, ne
olduğu konusuna yanıt bul-
maya çalışıyor. Bir yanıt bul-
maktan daha çok ashnda, bu
konuda Türk gazetelerinde
yayımlanmış neredeyse tüm
yazılan, Ingiltere'deki res-
mi yayınlan ve
birtakımyoTum
yazılarını bir
araya getirerek,
tarafsızbirtar-
tışmanın orta-
mını yaratma-
yı deniyor.
Yorum yazı-
lan arasmda
ise, Camilla
Paglia, Sal-
man Rush-
die, Marc
Auge. Phiüp-
pe SoHersgibi bırbırinden
çok farklı isimler yer alıyor.
Enis Batursunuş yazısın-
da ise şöyle diyor. Efsane'nin
mantığını, gerekçelerini bü-
tünüyle kavramak, onu ya-
ratan tnsan'ın harcı değil an-
laşılan. Doğu'nunyadaBa-
tı'nın, Dün'ün ya da Bu-
gün'ün herhangi bir efsane-
kişisini seçin ve onu bileş-
kelerine ayırmaya çalışın:
Oradabekkyenin kim oldu-
ğunu görmenizi olanaksız
kılan. gerçekte tek bir var-
lıkla karşı karşıya olmama-
nızdır: Binbir imgeden, bin-
bir suretten oluşan bu yara-
tık aslında kendisi değil, on-
dan hareket eden kolektifbir
bilincin ve bilinçaltının bir
toplam-ürünüdür.
Onu hiç bir zaman kahra-
man olarak benimsememiş
olanlann bile 20. yüzyılın
en önemli fenomenlerinden
biri olduğunu kabul etmek
zorunda kaldıklan Diana'nın
belki de böyle kapsamlı bir
ele alınışı hakettıği gerçeği
ile karşı karşıyayız. Tek bir
kişinin, istediği kadar taraf-
sız kalmaya çalışarak ele al-
sın, tamamını kapsamakta
her zaman Enis Batur'un
gösterdiği gerekçelerle yeter-
sız kalacağı bir efsane- ka-
dının böyle birçok imzadan
oluşan bir kitaba konu yapıl-
ması belki de en gerçekçi
yaklaşım.
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Sizinki de Kapsama
Alanı İçinde
Fazıl Say'ın, Cemal Reşit Rey'deki konserinde,
bir cep telefonu olayı yaşandığını gazetelerde oku-
muşsunuzdur Konsantrasyonu bozulan Say kon-
seri yanda kesmiş, güç bela yeniden piyanosunun
başına dönmeye ikna etmişler. Dönmüş olmasını an-
lıyorum; dönmemiş olsaydı, onu da anlardım.
Cep telefonunu açık bırakan kişi nasıl bir insandı
acaba diye düşündüm: Çok dalgın biri miydi, etka-
falı mıydı, patavatsız ve saygısız mı? Açıkçası, ye-
rinde olmak istemezdim: O anda bütün satonun dik-
katı üzerinde toplandı hemalde, yer yanlsın istemiş-
tir.
Gene de, fotoğraf çekilmeliydi bence, basına da-
ğıtılmalıydı: Konser salonunda cep telefonu çalan
adam diye komşulanna, iş arkadaşlanna, aitesinegös-
terilmeliydi. Salondaki utanç yükü arttınlmalıydı.
Bunu, ucakta ve deniz otobüsünde, kaza riziko pa-
yını yükseltmeyi göze alarak ısrarla cep telefonu
kullanan yurttaşlanmızı düşünüp söylüyorum: On-
lar, komşulannı öldürmeye niyetliler, biz niye sorum-
suz yüzlerini teşhir etmeye niyetli olmayalım.
Telefon aleyhine yazdığım yazılara biryenisini ek-
lemek zorunda kaldığım için gerçekte tedirginim. Cep
telefonu edinmediğime bakarak beni çağdışı ilan
edenlere, çağdaşım araçların çoğunu kullandığımı
anımsatmak ısterim. Gelgelelim, teknotojinin "aile ter-
biyesi" almamış kişilerin elinde birsaldırganlık gizil-
gücü oluşturmasını sindirmeye niyetim olmadığmı
da belirtmek durumundayım: Uzay aracına da bin-
dirilse maymun maymundur.
Çağdaş araçlar, kişisel kullanım kolaylıklan sağ-
lamanın ötesinde, kolektif düzlemde ciddi sorunlar
yaratıyorlar. Ademoğlu uygar olmadıkça teknoloji-
yi silah kavrar gibi tutup kullanmıyor mu? En ölüm-
cül kazalan en gelişkin araçlann direksiyonlanndan
yönetenleri gözünüzün önüne getirin yeter. Ama so-
runlar bir tek ölürken patlak vermiyor, onlaria daha
çok yaşarken iç içeyiz.
Toplumsal yaşama müdahale açısından, araçlar-
la başımız dertte. llen teknik düzey bir nitelik yük-
selmesi beklentisiyle sağlanıyor sözümona, oysa
onu kullananın perspektrfı farklı: CD-player'ından "in-
ce bir ses" elde etmek değil ki tasası, geceyansı so-
kaklan ve uykulan delikdeşik etmeyi bir kudret sim-
gesi sayıyor adam.
Cep telefonu konusunda da durum aynı. Önem-
li bir buluş şüphesiz, ozellikle yoğun iş trafiği içinde
yaşayanlar açısından büyük kurtancı olduğu tartı-
şılmaz gerçek. Ne ki, kullanıcılann pek çoğunda baş-
ka bir işlevi yerıne getirdiğı gözlemleniyor: Yalnızlık
hastalığından sıynlmak, iletişim seraplan yaratmak,
hepten boşboğazlık yapmak için çekiliyor silahlar.
Lokantadasınız, başbaşayemekyiyecek, özel bir
sohbet tutturacaksınız; olanaksızı zoriuyorsunuz:
Sırayla ya da hepsı birden, çevre masalardaki tele-
fonlar ışe koşuluyor. Yüksek sesle kof konuşmalar,
tizdüdükler, herkes masanızdasanki. Sinemadası-
nız, otobüste gece yolculuğundasınız, yolda yürü-
yorsunuz: Herkes silahına davranıyor, çantasına da-
lıyor, cebine hücum ediyor.
"Cepten ara beni" diyor biri. "Cepleşelim" diyar
öbürü. "Cebin yanında mı?" diye telaşla arkadaşı-
na danışıyor bir üçüncüsü. Her şey acil anlaşılan.
Hemen konuşmazsam ölebilirim. Şu anda biri ara-
mazsa çıldınnm. Nerede olduğum, çevremde kim-
lerin ne yaptığı önemli değil. Gövdeme bir telefon
taktırtmalıyım.
Yann o da olacaktır
Hâmiş: Şimdi Bilbao'nun olağanüstü bir Mo-
dem Sanat Müzesi var. Istanbul'a sıra gelecek mi?
Diversity Ödülleri verildi
• Kültür Servisı - Multicultural Motion Picture
Assocıation'un düzenlediği "Diversity" ödülleri
sahiplerini buldu. Aktör Ricardo Montalban
Amerika'da yaptığı Ispanyol kültürünü ve sanatmı
tanıtıcı çalışmalannan dolayı "Üstünlük ödülü"nü
aldı. Montalban bugüne dek 150 film ve televizyon
porgramında ve aynca "Fantasy Island*" isimli bir
dizide rol aldı. Actor Joe Pesici de sabıkahlann
resimlerinin bir araya toplandığı bir galeri açtığı için
"De Vinci Ödülü"ne layık görüldü. Pesici
"Goodfellas" fılmindeİci rolüyle Oscar kazanmıştı.
Kanadalı sanatçılardan konser
• Kültür Servisi - Kanada Büyükelçiliği Kültür
Bölümü'nün davetlisi olarak ülkemize gelen
Kanadalı sanatçılar Marc Andre Hamelin ve Jody
Karin Applebaum bugün saat 19.30'da Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda piyano konseri verecekler.
Concond Ödülleri sahibhU buldu
• Kültür Servisi - Concord Ödülleri önceki gün
Compoamar Tiyatrosu'nda yapılan bir törenle
sahiplerini buldu. Rus müzisyen Mstislav
Rostropoviç ve tngiliz müzisyen Sir Yehudi
Menuhin haksızlığa, bilgisizliğe karşı verdikleri
savaş ve başanlı çalışmalanndan dolayı ödüle layık
görüldüler. Guatemala başkanı Alvaro Earzu da
banş için yaptığı uluslararası çalışmalardan dolayı
ödüle layık görüldü.
Meksika Gitar Orkestnası AKIVTde
• Kültür Servisi - Meksika Gitar Orkestrası 27-28 .
Ekim tarihlerinde Atatürk Kültür Merkezi'nde
konser verecek. Meksika'run Xalapa kenti
Devlet Senfoni Orkestrası kadrosunda bulunan
topluluk, çalışmalannı AJfonso Moreno'nun
yönetiminde sürdürüyor. Topluluk, lstanbul'dan
sonra Antalya'da da bir konser verecek.
BASSO, 29 Btimde Antalya'da
• Kültür Servisi - Bilkent Senfoni Orkestrası,
'1997-98 Konser Sezonu' kapsamında
Cumhuriyet'in ilanının 74. yıldönümünde
Antalya'da bir etkinlik gerçekleştiriyor. 29 Ekim
Çarşamba günü saat 21.00'de Cam Piramit Toros
Salonu'nda gerçekleştirilecek konserde BASSO,
Süher ve Güher Pekinel kardeşlere eşlik edecek.
BUGUN
• CEMAL REŞİT REY Konser Salonu'nda
saat 19.30'da 'Schindler'in Listesi' filminin
müziklerinin yorumcusu Gioria Feidman ve
dörtlüsü bir konser verecekler.
• TARİH VAKn DARPHANE ETKtNlİKLERİ
kapsamında saat 14.00'te trfan Unutmaz'ın
'Gezi Anılanm-2' başlıklı saydam gösterisi ve
söyleşi yer alıyor.
• İDIL KÜLTÜR MERKEZİ'nde saat 16.00'da
'BulutsuzlukÖzlemi'nin konsen izlenebilır.
• CUMHURhET BAYRAMI KUTLAMA
ETKİNLİKLERİ kapsamında Kadıköy
Belediyesi Nikâh Salonu'nda saat 17.30'da
'Nutuk 1927'den Türkiye 1997'ye' başlıklı panel,
saat 19.00'da resital yer alıyor.