Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetrnenı. Orhan Erinç #
Genel Yayın Koordinatoru Hikmet Çetin-
ka>a 9 Yazıışlen Mudurleri Ibrabim
Yıldız, Dinç Tajanç (Sorumlu) • Ha-
ber MerkezıMüdürü Hakan Kara • Gör-
sel Yonetmen Fikret Eser
Dtş Haberler Şinasi Danışoğlu 0 I.stıhbarat.
CengizYıldırım • Ekonomı Şülent Kızanlık
0 Kültur Handan Şenköken 0 Spor.
Ahdülkadir Vücelnıan 0 Makaleler. Sami
Karaören 0 Düzeltme Abdullah Yazıcı
0 Fotoâraf Erdoğan Köseoğlu • Bılaı-Belge
Edibe Suğra 0 Yurt Haberlen Mehmet Fara;
Ya>ınKurulu UhanSdçukiBaikjnı.
Orhan Eriırç. Okta) Kurtböke.
Hikmet Çetinka\ a, Şükran Soner,
Ergun Bala. Dinç Ta)anç, İbrahim
Yıldız. Orhan Bursalı. Mustafa
Balbav. Hakan Kara.
Ankara Temsılcısı Mustafa Balba\ 0 Haber Muduru- Doğan
Akın Ataturk Bukan No 125. Kat 4, Bakanlıklar-Ankara Tel
4195020 t~ hat). Faks 4195027 0 Izmır Temsılası
Serdar Kızık. H Zıya Blv 1352 S 2 3 Tel 4411220.
Faks 4419117 0 Adana Temsılcısı Çetin Yiğeaoğlu,
InonuCd 119 S No 1 K.at 1. Tel. 3522550. Faks: 3522570
Mues!>ese Muduru Erol Erkut 0
Koorduiator Ahmel Korulsan 0
Muhasebe Bülent Y'ener 0 îdare
Hüseyin Gürer 0 tşletme Önder
Çelik 0 Bılgı-tşiem. Nail tnal 0
Bılgısayar Sıstem Mûrüvet Çiler
MEDVA C: • Yönelım Kurulu
Başkanı - Genel Mudur Gülbin
Erduran 0 Koordmatör Reha
Işıtman 9 Genel Mudur Yardımcısı
Mine Akdağ Tel 514 07 53 -
5139580-5138460-61.Faks 5118466
Va\ımla>aR \e las*ı: Veıı Gun Hab«
r
Ajansı. Ba>ın \e Ya>ıncılık A Ş
"urlocağı Cad ~-tıCagaoglu 3433-» Ist PK Ü46 Isıanbul Tel 10 212ı 512 05 05 (20 hat) Faks lO 212ı 513 85 8EYLÜL1996 Imsak: 5 02 Güneş:6.31 Ögle: 13.09 Ikindı: 16.43 Akşam: 19.33 Yatsı: 20.56
Queen of ETV
fiüzellik
Yarışması
• ANTALVA(AA)-
Antalya'da düzenlenen
"Queen of ET\ Türkıye
Cüzellik Yanşması"nda
birincilige Şeyda
Çalış seçildi Royal Resort
Otel'de düzenlenen
yanşmada, ikincilige
Gül Gölge. ujüncülüğe
Zeliha Çal seçilırken,
llknur Gülbey Akdenız
Güzeli, Fulyı Okutan ıse
basın güzeli oldu.
Birinci olan $e>da Çalış "a
tacını, sanatçı Örhan
Gencebay ile 1995 Türkiye
Güzeli Yeşım Palandüz
verdı. Binncı güzel Şeyda
Çalış "Queen ofthe
World" yanşmasında.
ikinci olan Gül Gölge ise
"Queen ofthe Europe"
yanşmasında Türkiye'yi
temsil edecek.
Bodrum ve Gökova koylarmı kapatan balık çiftlikleri plansız, projesiz ve ruhsatsız
Kıyıyağmasıdenîze vurduOKTAY EKİNCİ
BODRUM /GÜNDOĞAN - Geçen aylar-
da "kıyılarla" ilgıli yürürlüğe giren iki yasal
düzenİeme, çevre hukukunu sürekli ızleyen
duyarlı kesimlerin bile ilk anda pek dikkati-
ni çekmedi.
Bunlardan bırincisi, Anayoldöneminde ye-
niden oluşturulan Koruma Yüksek Kunı-
lu'nun 19.4.1996 tarihındeki 38 No'lu toplan-
tıda aldığı 440 sayılı tlke Karan'ydı.
Kültür \e Tabiat Varlıklarını Koruma Ge-
nel Müdürlüğü'nce hazırlanan taslak doğrul-
tusunda yürürlüğe sokulan karar, "SİT alan-
lanndaki kıvılarda da su üriinJeri üretim te-
sislerinin kurulabileceğini" öngörüyordu.
Kurul üyesı Prof. Dr. HaJuk Abbasoğlu'nun
"karşı oyuna" rağmen onaylanan karara gö-
re, deniz altındakı tanhsel mırası korumak
amacıyla "dahşyasağı bulunan" kıyılarda bi-
le artık bu tür tesislere izin verilirken, kıyı mev-
zuatındaki inşaat yasağına da bakılmaksızın
1. derece SlT'lerde 50metrekare,diğer StT'ler-
de ise ] 50 metrekam e kadar "yapılaşma ola-
nağTsağlanıyordu...
Aynı konudaki ikinci düzenİeme ise
27.7.1996 tarihli Resmi Gazete'de yayımla-
nan"Kıyı Kanunu'nun Uvgulanmasına Dair
Yönetmetik" hükümlerindekı "değişiklikler"
içensinde yürürlüge girdi.
Kültür Bakanlığı'ndan sonra Bayındırhkve
İskân Bakanlığı da bu yönetmelik değişikli-
giyle kıyılarda artık "su ürünierini iiretim ve
yetiştirme tesislerinin" kurulmasına ilişkın
kurallar getiriyor \e bu tesisleri "üstyapıla-
ra sahip kıyı yapılan" olarak tanımlıyordu.
Yıne yönetmelik degişikliğine göre bu ya-
AYDIN
Balık çıftüktenran
yoğunoMuğubölgeter
• Diledikleri koyda kaçak olarak ve ilkel
koşullarda üretim yapan balık çiftlikleri için
Muğla Valiliği çevre kirliliği gerekçesiyle
kapatma karan alırken, Koruma Yüksek
Kurulu ile Bayındırlık Bakanlığı, SİT
alanlannda bile bu tür tesislerin
kurulabileceğine yönelik ilke karan ve
yönetmelik değişikliği yayımladılar.
• Koruma Yüksek Kurulu'nun 19.4.1996
tarih ve 440 sayılı ilke karannda; "dalış
yasağı olan koylarda" bile balık çiftliği
kurulmasına olanak sağlanıyor. Kıyı
yönetmeliğinde yapılan son değişiklikte
ise bu tesislerin karadaki binalan için
kıyı kuşağındaki yasal imar kısıtlaması
"geçersiz" kılınıyor...
pılariçın kıyı kuşağındaki ımaryasagı geçer-
İi degildi. Çünkü "özellikleri" nedeniyle kı-
yıda yapılma zorunlulukları vardı...
Valilik savaş açıyor...
tlerleyen günlerde. bu iki bakanlıktakı ıkı
"koşut" >asal düzenlemenın böylesine arka
arkaya yürürlüğe girmesindeki "anlam",
Muğla Valıliğı'ninbeklenmedıkbirgırişimi
sonucunda tüm çıplaklığıyla açığa çıktı.
Valilik, özellıkle Bodrum çevresindeki koy-
lara "el koyan" \e denetimsiz bir şekilde üre-
tımyapan 100'eyakın "balıkçiftüğThakkın-
da "ruhsatsız kurulduklan ve izinsiz çalıştık-
lan" için kapatma karan almıştı.
Denizdeki "balık havuziannın" yanı sıra,
kıyıdaki "tesis binaJan" da plansız, projesiz
\ e **kaçak" olan bu çıftliklere ~>asaJara uy-
malan" için de agustos ayının ortalanna ka-
dar süre tanınmıştı.
Yine Bodrum yöresinde aslında sayıları
300'e yaklaşan balık çiftlıklerinin büyük ço-
ğunluğunun "ruhsatsız" olmalarının başlıca
nedeni ıse bu konudaki "mevzuat eksikli-
ği"ydi. Işte, hem Kültür Bakanlığı'ndakı
19.4.1996 tarihli Yüksek Kurul karan hem de
Bayındırlık Bakanlığı'nın 27.6.1996'dayayım-
lanan kıyı yönetmelığı değişikliği, kaçak ba-
lık çiftlıklerinin "ruhsata bağianması*" için bek-
lenen yasal düzenlemeler olarak belki de
"tam zamanında" yetiştirilmişti. Ne var ki
Mugla Valiligı bıraz "acele" davranmış ve
bu yenı yasal koşullara rağmen "hemen" ha-
rekete geçerek, ruhsatsız olanlan kapatma
karan almıştı...
Yanıt bekleyen sorular
Balık çiftlıklennde Vali A.Cemü Serhad-
b'yı bÖYİesine kızdıran "sakmcalar" acaba ne-
lerdi? Ote yandan balık çiftliklerinin de iki
ayn bakanlıktan böylesine hızla yasal daya-
naklar elde edebilecek kadar "etkili"olduğu
anlaşılan bu güçlen ve u
önemJeri"acaba "han-
gi özediklerinden'" kaynaklanıyordu?..
Bu sorulann yanıtını bulabilmek için ön-
JAPONYA^DA SUREKLI AYNI YERDE KALAMn OR
Dünyada denetim sıkı
Dünya denizlerindeki balık çiftliklen-
nin en gelişmışleri Japon>a\e İngiltere'de
bulunuyor. Ne var kı bu ülkelerde bızde-
ki gibi "kıyılarda>ekoylarda" değıl. çev-
resel değer açısından toplumun çıkarlan-
nı zedelemeyecek yerlerde ve "açlık su-
larda" kuruluyorlar.
Ayrıca, örneğın Japonya'da bir balık
çiftliğınin "sürekli aynı yerde bulunnıası"
da yasak. Bellı zamanlarda yer değıştıre-
rek, kirlılik birıkimi de yaratmamış olu-
yorlar. Bızdekilerısebırkoyaelattılarmı
oradan asla çıkmıyorlar ve deyim yerin-
deyse "çörekleniyorlar..."
Yine Japonya ve İngiltere'de, bu çiftlik-
leri sürekli denetleyen, gehşkın teknolo-
jiye sahip "laboratuvarlıgenrıiler'' var. Bu
tekneler sık sık balık veyem tahlıllen ya-
parak, deniz ve denizdibındekı kırlifığı
ölçerek. çiftlıklere göz açtırmıyorlar. Biz-
de ise kapatılan koylara girebilmek bile ola-
naksız. Koruma Kurulu, SİT alanlannda
ve hatta dalış yasağı bulunan koylarda bi-
le izin verebılıyorama o kurulun üyelerı,
çiftliklerin nasıl denetleneceğıni belki de
hiç düşünmüyorlar. .
Ege kıyılan bu ~denizişgalcisi" sektör-
le 1990'lann baslanndatanıştı. Kıyılan kır-
lettikleri için "İtal>a
1
dan dışlanan" balık
üretıcileri. vıne İtalvan hükümetimn "Tû-
kiye'yi ikna etmesi" sonucunda "mağdu-
riyeüerini"bizım kıyılarımızda gıderme-
yebaşladılar.
Bu sürecı yakından izleyenler ve bılen-
ler. 1990'daki ilk balık çiftliğınin açılış
töreninin, dönemın "İtatyan Büyükelçi-
si'nin kanhmıyla'" yapıldığını da anımsa-
tıyorlar. Ayrıca o gün bu gündür Bod-
rum'daki Su Ürünlerı Araştırma Merke-
zı'nden yıne "İtalyan uzmanlar" hâlâ ek-
sık olmuyor. Zaten. Türkiye'deki çiftlik-
lerde üretilen "çupra" ve "le\Tek" balığı-
nın yaklaşık >üzde 70'ini de İtalyan balık
tüccarları satın alıyorlar...
Tuntıs yeHne Türkiye
Bu sürecin en ılginç gelişmelerinden
bıri de yıne ltalyanların kendi ülkelerini
kırlettıkten sonra ilk girişimleriniTunus''a
yapmış olmalan. Ne var ki Tunus, Akde-
niz'deki bakir kıyılannı bu sektörün ilkel
üretim tesislerine açmayınca, ltalyanlann
sorununu "Türkiye" çözüyor.
Böylece EgecJeki güzelim koylanmı-
zın hızla kapatılmasında ve hatta buna
onay veren yenı yasal düzenlemelerde de
Tunus'tan yüz bulamayan İtalyanlann Tür-
kiye'de kurdukları "ortaklıkİar" ile buna
baglı başlatılan "lobi" faalıyetlerinin et-
kılı olduğu söyleniyor...
Bodrum - Güvercinlik arasındaki kıyı şeridinde küçiik adalarla kapalı
"koruma altındaki" koylara balık çiftlikleri yüziinden artık yüzmek için
bilegiriJemiyor.(Fotoğraf: OKTAY EKİNCİ)
ce çiftliklerin "kıyılardaki konumlanna" ba-
karak ve fotoğraflannı çekerek ışe başladık.
Sonra da yöredeki kimi turizmcilerle ve bu
"deniz işgaline" karşı mücadele edenlerle gö-
rüştük...
Koyiar kapatılıvor...
Balık çıftliklennın genelde projesiz \ e ruh-
satsız olmalannın yanı sıra çok daha önem-
li diğerbir "ortak özellikleri" de Akdeniz ve
Ege'dekı en "korunaklı" koyları kapatmış
olmalan.
Rüzgâr ve akıntılara karşı "doğal bir ka-
palı havuz" özelliği taşıyan bu koyiar, bırkaç
yıl öncesine kadar "yat turizminin" gözbe-
beğı olan dinlenme köşelerıydi. Şimdi ise ba-
lık çiftliklennin işgalı ve hatta koylann giriş-
lennde aldıklan "zincirli-şaınandıralıönlem-
ler" yüzünden. Akbük(Didim) -Datça (Gö-
kova) arasında fırtınaya yakalanan tekneler
için bile sıgmılacak bir koyun kalmadığı söy-
leniyor.
Balık çiftlikleri, denize kurduklan havuz-
larla da yetinmeyerek. bulunduklan koylann
kıyılarına "depo, yatakhane, yönetim" vb.
amaçlarla binalar da yapıyorlar. Yıne hemen
tümü "kaçak" ve hatta "betonarmebinalar"
şeklinde inşa edilen bu yapılar, imar yasağı-
nı da rastgele delerek deniz kirliliğine ve kı-
yı tahribatına neden oluyorlar.
Çiftliklerdekı balık üretim ve kuluçka ha-
vuzlarının dogrudan denızde yarattıklan kir-
lilik ıse özellıkle kullandıklan yemlerin dibe
çökerek, zamanla oluşturdukları yağlı taba-
kanın yine deniz su> uyla çev reye de yay ılma-
sından kaynaklanıvor.
Bodrum "dakı Güüük( Mandalya) körfezi ile
Salih Adası, Güvercinlik, Türkbükii ve Gö-
kova Körfea'nde de bırçok koy ve çevresın-
de giderek yaygınlaşan "üzerinde yağlı pis-
liklerin yüzdüğii" deniz görüntüleri işte bu bi-
rikimın bir ürünü...
Denetim olanağı yok
Türkiye de bu tür su ürünleri üretımi adı
altında balık üreten çiftliklerin "bilimsel ve
çevreye zarar vermeyecek" şekilde kurulup
ışletılmesıni denetleyecek, yeterli ekipmana
ve yetkıye sahip örgütlü ve etkin bir kurum
yok.
Koruma Yüksek Kurulu ve Bayındırlık
Bakanlığı büyük bir "hoşgörüyle" bu yağma-
ya ımarizni verselerbıle. bu ıznın hangi tek-
nik ve saglık koşullarında geçerlı olabılece-
ğini saptayıp, uygulayacak bir örgütlenme
yok.
Şimdiye kadar konuyla ilgili olarak görü-
nen tek resmi kuruluş olan Tanm Bakanlı-
ğı °na bağlı Su Ürünleri Araşûrma Merkea'nin
ıse sadece Bodrum yöresindeki 300"ü aşkın
çiftlikle başa çıkması mümkün değil. Yeter-
li personel bir yana. bu merkezlerin çoğunun
bir "kayıklan" bile yok...
Evet. Güney Ege'deki kıyı yağması. şim-
di artık "denize vurmuş" durumda. "İtalyan-
lann teşvikiyle" 1990'larda başlatılan balık
çiftliği salgını. Türkiye'nin en değerli koy-
lannı tutsak almış.
Üstelik 'SİT yasaklan ile Kıyı Yasası'nı"
bile "resmidestek" altında aşmaya başlayan
bu çiftlikler. yıllardır dillerde dolaşan "yattu-
rizmi" ile yine Türkiye'ye özgü olan "mavi
yolculuk" ayncalığını da tarıhe gömmek
üzereler...
SAK USTUNDE MÜJDATGEZEN
Aliye Rona
Tiirk sinemasının büyük
sanatçısını yitireli epey oldu
ama, ben haftada bir
yazabildiğimden, geç de
olsa O'nu son bir kez
saygıyla anmak istedim.
Avni Dilligil Hoca'nın
kızkardeşiydı Aliye Abla.
Çok lyi sanatçıydı. Tüm
ailesı sanatla iç ıçe
yoğrulmuş ve o da bundan
karakter oyuncusu olarak
nasibinı almıştı. Artık yok.
Ama filmleri yıllarca
oynayacak.
Bursa...
Irak
ABD, Irak'a durmadan ceza
veriyor. Ben ta Körfez
Savaşı'ndan bu yana aklım
erdiği kadanyla bu işı takip
ediyorum. Doğrusunu itiraf
edeyim. İşı tam anlamış •
değilım. Irak ve Saddam
saöırgan, ABD de öyle...
Bizim bilmediğimiz bir şeyler
var hemalde. ABD kendi
petrol rezervine pek
dokunmaz. Dışardan ham
petrol ithal eder. Irak'ın
petrol yataklan zengin...
Anlamadığım bir şeyler var
bu işte...
İcadım
fıkralardan
Arkadaşı, Temel'e kansını
tanrtıyormuş,
- Eşim, demiş.
Temel ikisine de dikkatle
bakmış ve,
- Hayret hiç benzemeysinuz,
demiş...
TRABZON DEVLET
TİYATROSU SANATÇILARI...
Ben yokken bir kaytardığmızı
duyayım!.. Şaka.
Her gün haberlerinizi
alıyorum. Harikaymışsınız.
Yakında görüşeceğız
ve çok güzel bir oyun
çıkacak meydana. Buna
inanıyorum. Sizi seviyorum.
Yabancı kanallar...
Bir telekolik olarak bazen yabancı kanallardaki
yemek tariflerini de izliyorum. Diyeceksiniz ki: "Bir
bu kaldı?" Ne.yapayım, ne öğrensek kârdır diye
bakıyorum... Öyle güzel çekimler yapıyorlar ki.
Insan ister istemez bir karşılaştırma yapma
gereksinimi duyuyor. Bizde de doğrusu Gülriz'in
yemek tarifi iyi. Şimdi bunu söylemesem bana
alınır. Ama Gülriz gerçekten bu işi iyi bilir. Nefıs
yemek yapar. Nefis oyunculuk yaptığı gibi. Ama
gelin görün ki o da ben gibi, oyunculuk
yapacağına yemek tarifi yapıyor. Ben de
oyunculuk yapacağıma yazı yazıyorum. Ama
tiyatro hep içimde ben de onun içindeyim. Gülriz
Sururi'yi sahnede özledim de ondan yazdım...
Pazar'lık ve duvarlık sözler:
Bursa'dayım. Cenk
Koray'ın oğlunu gömüp
Bursa'ya hareket ettim.
Devlet Tiyatrosu Müdürü
Emin Gümüşkaya
bizzat kendi gelip aldı.
Yolda biraz uyudum
galiba. Bursa'yı severim.
12 Eylül'de cezaevi çıkışı
ilk kez burada sahne
almıştım. Çok
heyecanlıydım. Çünkü ya
yuhlanacaktım ya
alkışlanacaktım. Sahneye
adımımı attım. Bir çiçek yağmuru.
Ağladığımı anımsıyorum. Perran girdı
ardımdan sahneye, o da ağlıyor. Bursa
seyircisi bana vefalı davranmıştı. Beni
12 Eylül'e tercih etmişti bir anlamda.
Bu vefa borcumu Ahmet Vefik Paşa
Tiyatrosu'nda "Hamlet Efendi" adlı
oyunu sahneye koyarak sevgili Bursa
seyircisine ödeyeceğim...
Bursa Devlet Tiyatrosu'nun kadrosu
çok iyi. Oyun iyi çıkacağa benzer.
Müdür Emin Gümüşkaya tam bir
tiyatro hastası. Burada Osmangazi
Belediye Başkanı yüksekmimar Basri
Sönmez ile e) ele verip bir yığın tiyatro
salonu yapmış. Gezdirdi. Bozkurt
Kuruç Sahnesi, Behzat Butak
Sahnesi, Muhsin Ertuğrul Sahnesi,
Müjdat Gezen Sahnesi, Alpay İzer ve
Yalın Tolga kütüphaneleri... Bir de
Karavan Tiyatro, köyleri dolaşıyor...
Sait Faik "Hişt" adlı öyküsünde "Bir
ses gelsin de nereden gelirse gelsin,
ses gelmedimiydi fena" der...
Bursa'dan çok ses geliyor sanat
adına. Size gelecek hafta gene
Bursa'dan yazacağım. Şimdi prova
beni düşündüyor, ama ne yapayım ki
bu benim asıl mesleğim. Onsuz
edemiyorum ve bu mutluluğu sizinle
paylaşmak bana haz veriyor.
Sıkılırsanız beni bağışlayın... Siz de
bana tiyatrodan söz edin, ben
sıkılmam.
Hata "hiç"ten doğar ama hiç değildir...
Uğur Dündar hassasiyeti
Uğur benim çok eski arkadaşım. Beraber güzel
işler yaptık. O hâlâ güzel işler yapmayı
sürdürüyor. Kanal D'nin de tüm naberlerinden
sorumlu... Telefonum çaldı: "Durmadan seni
arıyorum" dedi. "Hayrola?" dedim... "Birsüre
önce bizim haber bülteninde Yerebatan Sarnıcı
için 'on dört yüz yıl' yerine 'on dört bin
y\\'denmjşti de sen yazmıştın ya, biz onu diğer
haber bülteninde düzelttik, ayrıca yapımcısına
telefon açtırttım aldın mı?""Eyet Uğur, bu birdil
sürçmesiydi, pek önemli değil" dedim. "Olurmu,
dedi, çok önemli, burada bir sözcük için
tartışıyoruz onu da düzelttik haberin olsun." Bu
Uğur benim enikonu iyi arkadaşım, hiç de bu
kadar hassas olmasına gerek yok. Ama demek ki
durup dururken, Uğur Dündar olunmuyor işte. Bir
kelime üzerinde, yapımcıya Trabzon'a telefon
açtırıyor, beni arkadaşımın evinde buluyor. Ve
gerçekte durup dururken olunmuyor...
Siyah-beyaz filmler
TV'de siyah-beyaz eski filmler bende
hemen güzel duygular uyandınr. Eski
İstanbul sokaklarının sakin görüntüleri
alır beni o günlere götürür. Fakat
geçenlerde bu filimlerden birini
izlerken, gülmemi tutamadım.
Jön, kıza sordu:
- Ağlıyor musun?
- Hayır gözüme çöp kaçtı.
- Yo yo sen ağlıyorsun.
- Evet ağlıyorum.
Bu kez jön ağlamaya başladı, kız
sordu:
- Ağlıyor musun?
- Hayır sigaranın dumanı gözüme kaçtı.
Jön eve döndü annesi hıçkırıklaria
ağlıyor. Jön sordu:
- Anne ağlıyor musun?
- Hayır yavrum
ağlamıyorum,
aaaağğğğğ
Bu sahnelerin tamamı
ikişer saniye arayla oldu.
Hani araya birer sahne
girer de seyirci öbür
diyalogları unutur da,
falan... Aaaah eski siyah-
beyaz filmler...
Beni
güldürenler
Cenk Koray. Bu adam
beni hep güldürmüştür.
Genk iyi adamdır.
Gazetesinde yazdığı bir
yazısından dolayı
korumalarla dolaşıyor.
Konuyu bilmiyorum,
ama bir keresinde aşırı
dinci biri tarafından
bıçaklanmıştı. Beni
oğlunun öldüğü gün
gene çok güldürdü. Bir
insan ki en değerli
yakınmı yitirdiği gün
bile mizah duygusunu
yitirmiyor. Erşan
Başbuğ, TRT
Kurumu'nun en dalgın
yönetmeni olarak
tarihteki yerini çoktan
almış sevgili bir
adamdır. Öylesine
dalgındır ki, öyküleri
anlatıla anlatıla bitmez.
Erşan bir gün Izmir'de
otelinden çıkıyor ve
karşı otelde bir iş
görüşmesi var. Sigara
yakacak, rüzgâr
karşıdan geldiğinden
ateşi söndürüyor. O da
sırtını dönerek
sigarasını yakıyor. Tabii
yüzü kendi oteline
dönmüş oluyor.
Yürüyerek kendi
oteline giriyor ve
uyuyor...
Erşan, Cenk'e
başsağlığı dilemeye
geldi. Ev ana baba
günü. Cenk'in boynuna
sanldı. Cenk, Erşan'a,
"Ulan sen dalgınsın,
buraya Nihat'ın doğum
günü var diye geldin"
dedi...
OKUYUN:PınarAka/
Aynalara Yolculuk-
Bilgi.
İZLEYİN: Don Kişot.
SEVİN: Yaşamayı.
Pazarın fıkrası
Hakiki mermı ile yapılacak bir tatbikatta kumandan
erlere anlatıyor:
- Bu elimde gördüğünüz ince hortumlan cebinizde
saklayacaksınız. Diyelim ki ayağınızdan
vuruldunuz, hemen yaranın yakınından bunu sıkıca
bağlayacaksınız, kan durur.
Tatbikat başlamış. Temel başından bir sıyrık almış.
Az sonra arkadaşları Temel'i boğulmaktan zor
kurtarmışlar.
Şarkılarımız türkülerimiz
Onun arabası var güzel mi güzel, şoförü de var
özel mi özel, bastı mı gaza gider mi gider,
maalesef ruhu yok,
onun için hiç mi hiç
şansı yok...
Derin anlamlar içeren
bu sözler, Tansu
Çiller'ı Necmettin
Hoca'yı çok seven
halkımızın adeta bir
aynası konumunda...
Adam maddeye
önem vermediğini
ruha önem verdiğini
'Maalesef ruhu yok
onun için hiç şansı
yok' sözleriyle açıkça
anlatıyor.
Diyeceksiniz ki 'Peki o zaman arabasını, özel
şoförünü neden övüyor?'... işte o da işin
şaşırtmasıdır. Hani Temel arkadaşına bilmece
sormuş ya:
"Kafestedir saridur cik cik eder bu nedur?"
"Kanarya" demişler, "Değil" demiş. "Kuş"
demişler, "Değil" demiş. "Peki pilemeduk sen
söyle." "Hamsidir" demiş Temel.... "Ula Temel,
Hamsi sari olir mu?", "Poyadim oni", "Peçi
kafeste işi nedur?", "Kafese kodim oni", "Peçi cik
cik ekmesi noliy?", "Ula o da bilmecenin
şaşırtmasudur."
Okur mektupları
Uzunca bir süre ara vermek zorundayım
mektuplannızı yanıtlamaya. Çünkü gene istanbul
dışındayım. Dönüşümde birikenleri yanıtlanm. Ama
siz satırlarınızı esirgemeyin, yazın.
KADIKÖY-İSTANBUL adresine yazınca elime
geçiyor...
Bir s i g a r a n ı z var mı?..
O zaman onu s ö n d ü r ü n