14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetrnenı. Orhan Erinç # Genel Yayın Koordinatoru Hikmet Çetin- ka>a 9 Yazıışlen Mudurleri Ibrabim Yıldız, Dinç Tajanç (Sorumlu) • Ha- ber MerkezıMüdürü Hakan Kara • Gör- sel Yonetmen Fikret Eser Dtş Haberler Şinasi Danışoğlu 0 I.stıhbarat. CengizYıldırım • Ekonomı Şülent Kızanlık 0 Kültur Handan Şenköken 0 Spor. Ahdülkadir Vücelnıan 0 Makaleler. Sami Karaören 0 Düzeltme Abdullah Yazıcı 0 Fotoâraf Erdoğan Köseoğlu • Bılaı-Belge Edibe Suğra 0 Yurt Haberlen Mehmet Fara; Ya>ınKurulu UhanSdçukiBaikjnı. Orhan Eriırç. Okta) Kurtböke. Hikmet Çetinka\ a, Şükran Soner, Ergun Bala. Dinç Ta)anç, İbrahim Yıldız. Orhan Bursalı. Mustafa Balbav. Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balba\ 0 Haber Muduru- Doğan Akın Ataturk Bukan No 125. Kat 4, Bakanlıklar-Ankara Tel 4195020 t~ hat). Faks 4195027 0 Izmır Temsılası Serdar Kızık. H Zıya Blv 1352 S 2 3 Tel 4411220. Faks 4419117 0 Adana Temsılcısı Çetin Yiğeaoğlu, InonuCd 119 S No 1 K.at 1. Tel. 3522550. Faks: 3522570 Mues!>ese Muduru Erol Erkut 0 Koorduiator Ahmel Korulsan 0 Muhasebe Bülent Y'ener 0 îdare Hüseyin Gürer 0 tşletme Önder Çelik 0 Bılgı-tşiem. Nail tnal 0 Bılgısayar Sıstem Mûrüvet Çiler MEDVA C: • Yönelım Kurulu Başkanı - Genel Mudur Gülbin Erduran 0 Koordmatör Reha Işıtman 9 Genel Mudur Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5139580-5138460-61.Faks 5118466 Va\ımla>aR \e las*ı: Veıı Gun Hab« r Ajansı. Ba>ın \e Ya>ıncılık A Ş "urlocağı Cad ~-tıCagaoglu 3433-» Ist PK Ü46 Isıanbul Tel 10 212ı 512 05 05 (20 hat) Faks lO 212ı 513 85 8EYLÜL1996 Imsak: 5 02 Güneş:6.31 Ögle: 13.09 Ikindı: 16.43 Akşam: 19.33 Yatsı: 20.56 Queen of ETV fiüzellik Yarışması • ANTALVA(AA)- Antalya'da düzenlenen "Queen of ET\ Türkıye Cüzellik Yanşması"nda birincilige Şeyda Çalış seçildi Royal Resort Otel'de düzenlenen yanşmada, ikincilige Gül Gölge. ujüncülüğe Zeliha Çal seçilırken, llknur Gülbey Akdenız Güzeli, Fulyı Okutan ıse basın güzeli oldu. Birinci olan $e>da Çalış "a tacını, sanatçı Örhan Gencebay ile 1995 Türkiye Güzeli Yeşım Palandüz verdı. Binncı güzel Şeyda Çalış "Queen ofthe World" yanşmasında. ikinci olan Gül Gölge ise "Queen ofthe Europe" yanşmasında Türkiye'yi temsil edecek. Bodrum ve Gökova koylarmı kapatan balık çiftlikleri plansız, projesiz ve ruhsatsız Kıyıyağmasıdenîze vurduOKTAY EKİNCİ BODRUM /GÜNDOĞAN - Geçen aylar- da "kıyılarla" ilgıli yürürlüğe giren iki yasal düzenİeme, çevre hukukunu sürekli ızleyen duyarlı kesimlerin bile ilk anda pek dikkati- ni çekmedi. Bunlardan bırincisi, Anayoldöneminde ye- niden oluşturulan Koruma Yüksek Kunı- lu'nun 19.4.1996 tarihındeki 38 No'lu toplan- tıda aldığı 440 sayılı tlke Karan'ydı. Kültür \e Tabiat Varlıklarını Koruma Ge- nel Müdürlüğü'nce hazırlanan taslak doğrul- tusunda yürürlüğe sokulan karar, "SİT alan- lanndaki kıvılarda da su üriinJeri üretim te- sislerinin kurulabileceğini" öngörüyordu. Kurul üyesı Prof. Dr. HaJuk Abbasoğlu'nun "karşı oyuna" rağmen onaylanan karara gö- re, deniz altındakı tanhsel mırası korumak amacıyla "dahşyasağı bulunan" kıyılarda bi- le artık bu tür tesislere izin verilirken, kıyı mev- zuatındaki inşaat yasağına da bakılmaksızın 1. derece SlT'lerde 50metrekare,diğer StT'ler- de ise ] 50 metrekam e kadar "yapılaşma ola- nağTsağlanıyordu... Aynı konudaki ikinci düzenİeme ise 27.7.1996 tarihli Resmi Gazete'de yayımla- nan"Kıyı Kanunu'nun Uvgulanmasına Dair Yönetmetik" hükümlerindekı "değişiklikler" içensinde yürürlüge girdi. Kültür Bakanlığı'ndan sonra Bayındırhkve İskân Bakanlığı da bu yönetmelik değişikli- giyle kıyılarda artık "su ürünierini iiretim ve yetiştirme tesislerinin" kurulmasına ilişkın kurallar getiriyor \e bu tesisleri "üstyapıla- ra sahip kıyı yapılan" olarak tanımlıyordu. Yıne yönetmelik degişikliğine göre bu ya- AYDIN Balık çıftüktenran yoğunoMuğubölgeter • Diledikleri koyda kaçak olarak ve ilkel koşullarda üretim yapan balık çiftlikleri için Muğla Valiliği çevre kirliliği gerekçesiyle kapatma karan alırken, Koruma Yüksek Kurulu ile Bayındırlık Bakanlığı, SİT alanlannda bile bu tür tesislerin kurulabileceğine yönelik ilke karan ve yönetmelik değişikliği yayımladılar. • Koruma Yüksek Kurulu'nun 19.4.1996 tarih ve 440 sayılı ilke karannda; "dalış yasağı olan koylarda" bile balık çiftliği kurulmasına olanak sağlanıyor. Kıyı yönetmeliğinde yapılan son değişiklikte ise bu tesislerin karadaki binalan için kıyı kuşağındaki yasal imar kısıtlaması "geçersiz" kılınıyor... pılariçın kıyı kuşağındaki ımaryasagı geçer- İi degildi. Çünkü "özellikleri" nedeniyle kı- yıda yapılma zorunlulukları vardı... Valilik savaş açıyor... tlerleyen günlerde. bu iki bakanlıktakı ıkı "koşut" >asal düzenlemenın böylesine arka arkaya yürürlüğe girmesindeki "anlam", Muğla Valıliğı'ninbeklenmedıkbirgırişimi sonucunda tüm çıplaklığıyla açığa çıktı. Valilik, özellıkle Bodrum çevresindeki koy- lara "el koyan" \e denetimsiz bir şekilde üre- tımyapan 100'eyakın "balıkçiftüğThakkın- da "ruhsatsız kurulduklan ve izinsiz çalıştık- lan" için kapatma karan almıştı. Denizdeki "balık havuziannın" yanı sıra, kıyıdaki "tesis binaJan" da plansız, projesiz \ e **kaçak" olan bu çıftliklere ~>asaJara uy- malan" için de agustos ayının ortalanna ka- dar süre tanınmıştı. Yine Bodrum yöresinde aslında sayıları 300'e yaklaşan balık çiftlıklerinin büyük ço- ğunluğunun "ruhsatsız" olmalarının başlıca nedeni ıse bu konudaki "mevzuat eksikli- ği"ydi. Işte, hem Kültür Bakanlığı'ndakı 19.4.1996 tarihli Yüksek Kurul karan hem de Bayındırlık Bakanlığı'nın 27.6.1996'dayayım- lanan kıyı yönetmelığı değişikliği, kaçak ba- lık çiftlıklerinin "ruhsata bağianması*" için bek- lenen yasal düzenlemeler olarak belki de "tam zamanında" yetiştirilmişti. Ne var ki Mugla Valiligı bıraz "acele" davranmış ve bu yenı yasal koşullara rağmen "hemen" ha- rekete geçerek, ruhsatsız olanlan kapatma karan almıştı... Yanıt bekleyen sorular Balık çiftlıklennde Vali A.Cemü Serhad- b'yı bÖYİesine kızdıran "sakmcalar" acaba ne- lerdi? Ote yandan balık çiftliklerinin de iki ayn bakanlıktan böylesine hızla yasal daya- naklar elde edebilecek kadar "etkili"olduğu anlaşılan bu güçlen ve u önemJeri"acaba "han- gi özediklerinden'" kaynaklanıyordu?.. Bu sorulann yanıtını bulabilmek için ön- JAPONYA^DA SUREKLI AYNI YERDE KALAMn OR Dünyada denetim sıkı Dünya denizlerindeki balık çiftliklen- nin en gelişmışleri Japon>a\e İngiltere'de bulunuyor. Ne var kı bu ülkelerde bızde- ki gibi "kıyılarda>ekoylarda" değıl. çev- resel değer açısından toplumun çıkarlan- nı zedelemeyecek yerlerde ve "açlık su- larda" kuruluyorlar. Ayrıca, örneğın Japonya'da bir balık çiftliğınin "sürekli aynı yerde bulunnıası" da yasak. Bellı zamanlarda yer değıştıre- rek, kirlılik birıkimi de yaratmamış olu- yorlar. Bızdekilerısebırkoyaelattılarmı oradan asla çıkmıyorlar ve deyim yerin- deyse "çörekleniyorlar..." Yine Japonya ve İngiltere'de, bu çiftlik- leri sürekli denetleyen, gehşkın teknolo- jiye sahip "laboratuvarlıgenrıiler'' var. Bu tekneler sık sık balık veyem tahlıllen ya- parak, deniz ve denizdibındekı kırlifığı ölçerek. çiftlıklere göz açtırmıyorlar. Biz- de ise kapatılan koylara girebilmek bile ola- naksız. Koruma Kurulu, SİT alanlannda ve hatta dalış yasağı bulunan koylarda bi- le izin verebılıyorama o kurulun üyelerı, çiftliklerin nasıl denetleneceğıni belki de hiç düşünmüyorlar. . Ege kıyılan bu ~denizişgalcisi" sektör- le 1990'lann baslanndatanıştı. Kıyılan kır- lettikleri için "İtal>a 1 dan dışlanan" balık üretıcileri. vıne İtalvan hükümetimn "Tû- kiye'yi ikna etmesi" sonucunda "mağdu- riyeüerini"bizım kıyılarımızda gıderme- yebaşladılar. Bu sürecı yakından izleyenler ve bılen- ler. 1990'daki ilk balık çiftliğınin açılış töreninin, dönemın "İtatyan Büyükelçi- si'nin kanhmıyla'" yapıldığını da anımsa- tıyorlar. Ayrıca o gün bu gündür Bod- rum'daki Su Ürünlerı Araştırma Merke- zı'nden yıne "İtalyan uzmanlar" hâlâ ek- sık olmuyor. Zaten. Türkiye'deki çiftlik- lerde üretilen "çupra" ve "le\Tek" balığı- nın yaklaşık >üzde 70'ini de İtalyan balık tüccarları satın alıyorlar... Tuntıs yeHne Türkiye Bu sürecin en ılginç gelişmelerinden bıri de yıne ltalyanların kendi ülkelerini kırlettıkten sonra ilk girişimleriniTunus''a yapmış olmalan. Ne var ki Tunus, Akde- niz'deki bakir kıyılannı bu sektörün ilkel üretim tesislerine açmayınca, ltalyanlann sorununu "Türkiye" çözüyor. Böylece EgecJeki güzelim koylanmı- zın hızla kapatılmasında ve hatta buna onay veren yenı yasal düzenlemelerde de Tunus'tan yüz bulamayan İtalyanlann Tür- kiye'de kurdukları "ortaklıkİar" ile buna baglı başlatılan "lobi" faalıyetlerinin et- kılı olduğu söyleniyor... Bodrum - Güvercinlik arasındaki kıyı şeridinde küçiik adalarla kapalı "koruma altındaki" koylara balık çiftlikleri yüziinden artık yüzmek için bilegiriJemiyor.(Fotoğraf: OKTAY EKİNCİ) ce çiftliklerin "kıyılardaki konumlanna" ba- karak ve fotoğraflannı çekerek ışe başladık. Sonra da yöredeki kimi turizmcilerle ve bu "deniz işgaline" karşı mücadele edenlerle gö- rüştük... Koyiar kapatılıvor... Balık çıftliklennın genelde projesiz \ e ruh- satsız olmalannın yanı sıra çok daha önem- li diğerbir "ortak özellikleri" de Akdeniz ve Ege'dekı en "korunaklı" koyları kapatmış olmalan. Rüzgâr ve akıntılara karşı "doğal bir ka- palı havuz" özelliği taşıyan bu koyiar, bırkaç yıl öncesine kadar "yat turizminin" gözbe- beğı olan dinlenme köşelerıydi. Şimdi ise ba- lık çiftliklennin işgalı ve hatta koylann giriş- lennde aldıklan "zincirli-şaınandıralıönlem- ler" yüzünden. Akbük(Didim) -Datça (Gö- kova) arasında fırtınaya yakalanan tekneler için bile sıgmılacak bir koyun kalmadığı söy- leniyor. Balık çiftlikleri, denize kurduklan havuz- larla da yetinmeyerek. bulunduklan koylann kıyılarına "depo, yatakhane, yönetim" vb. amaçlarla binalar da yapıyorlar. Yıne hemen tümü "kaçak" ve hatta "betonarmebinalar" şeklinde inşa edilen bu yapılar, imar yasağı- nı da rastgele delerek deniz kirliliğine ve kı- yı tahribatına neden oluyorlar. Çiftliklerdekı balık üretim ve kuluçka ha- vuzlarının dogrudan denızde yarattıklan kir- lilik ıse özellıkle kullandıklan yemlerin dibe çökerek, zamanla oluşturdukları yağlı taba- kanın yine deniz su> uyla çev reye de yay ılma- sından kaynaklanıvor. Bodrum "dakı Güüük( Mandalya) körfezi ile Salih Adası, Güvercinlik, Türkbükii ve Gö- kova Körfea'nde de bırçok koy ve çevresın- de giderek yaygınlaşan "üzerinde yağlı pis- liklerin yüzdüğii" deniz görüntüleri işte bu bi- rikimın bir ürünü... Denetim olanağı yok Türkiye de bu tür su ürünleri üretımi adı altında balık üreten çiftliklerin "bilimsel ve çevreye zarar vermeyecek" şekilde kurulup ışletılmesıni denetleyecek, yeterli ekipmana ve yetkıye sahip örgütlü ve etkin bir kurum yok. Koruma Yüksek Kurulu ve Bayındırlık Bakanlığı büyük bir "hoşgörüyle" bu yağma- ya ımarizni verselerbıle. bu ıznın hangi tek- nik ve saglık koşullarında geçerlı olabılece- ğini saptayıp, uygulayacak bir örgütlenme yok. Şimdiye kadar konuyla ilgili olarak görü- nen tek resmi kuruluş olan Tanm Bakanlı- ğı °na bağlı Su Ürünleri Araşûrma Merkea'nin ıse sadece Bodrum yöresindeki 300"ü aşkın çiftlikle başa çıkması mümkün değil. Yeter- li personel bir yana. bu merkezlerin çoğunun bir "kayıklan" bile yok... Evet. Güney Ege'deki kıyı yağması. şim- di artık "denize vurmuş" durumda. "İtalyan- lann teşvikiyle" 1990'larda başlatılan balık çiftliği salgını. Türkiye'nin en değerli koy- lannı tutsak almış. Üstelik 'SİT yasaklan ile Kıyı Yasası'nı" bile "resmidestek" altında aşmaya başlayan bu çiftlikler. yıllardır dillerde dolaşan "yattu- rizmi" ile yine Türkiye'ye özgü olan "mavi yolculuk" ayncalığını da tarıhe gömmek üzereler... SAK USTUNDE MÜJDATGEZEN Aliye Rona Tiirk sinemasının büyük sanatçısını yitireli epey oldu ama, ben haftada bir yazabildiğimden, geç de olsa O'nu son bir kez saygıyla anmak istedim. Avni Dilligil Hoca'nın kızkardeşiydı Aliye Abla. Çok lyi sanatçıydı. Tüm ailesı sanatla iç ıçe yoğrulmuş ve o da bundan karakter oyuncusu olarak nasibinı almıştı. Artık yok. Ama filmleri yıllarca oynayacak. Bursa... Irak ABD, Irak'a durmadan ceza veriyor. Ben ta Körfez Savaşı'ndan bu yana aklım erdiği kadanyla bu işı takip ediyorum. Doğrusunu itiraf edeyim. İşı tam anlamış • değilım. Irak ve Saddam saöırgan, ABD de öyle... Bizim bilmediğimiz bir şeyler var hemalde. ABD kendi petrol rezervine pek dokunmaz. Dışardan ham petrol ithal eder. Irak'ın petrol yataklan zengin... Anlamadığım bir şeyler var bu işte... İcadım fıkralardan Arkadaşı, Temel'e kansını tanrtıyormuş, - Eşim, demiş. Temel ikisine de dikkatle bakmış ve, - Hayret hiç benzemeysinuz, demiş... TRABZON DEVLET TİYATROSU SANATÇILARI... Ben yokken bir kaytardığmızı duyayım!.. Şaka. Her gün haberlerinizi alıyorum. Harikaymışsınız. Yakında görüşeceğız ve çok güzel bir oyun çıkacak meydana. Buna inanıyorum. Sizi seviyorum. Yabancı kanallar... Bir telekolik olarak bazen yabancı kanallardaki yemek tariflerini de izliyorum. Diyeceksiniz ki: "Bir bu kaldı?" Ne.yapayım, ne öğrensek kârdır diye bakıyorum... Öyle güzel çekimler yapıyorlar ki. Insan ister istemez bir karşılaştırma yapma gereksinimi duyuyor. Bizde de doğrusu Gülriz'in yemek tarifi iyi. Şimdi bunu söylemesem bana alınır. Ama Gülriz gerçekten bu işi iyi bilir. Nefıs yemek yapar. Nefis oyunculuk yaptığı gibi. Ama gelin görün ki o da ben gibi, oyunculuk yapacağına yemek tarifi yapıyor. Ben de oyunculuk yapacağıma yazı yazıyorum. Ama tiyatro hep içimde ben de onun içindeyim. Gülriz Sururi'yi sahnede özledim de ondan yazdım... Pazar'lık ve duvarlık sözler: Bursa'dayım. Cenk Koray'ın oğlunu gömüp Bursa'ya hareket ettim. Devlet Tiyatrosu Müdürü Emin Gümüşkaya bizzat kendi gelip aldı. Yolda biraz uyudum galiba. Bursa'yı severim. 12 Eylül'de cezaevi çıkışı ilk kez burada sahne almıştım. Çok heyecanlıydım. Çünkü ya yuhlanacaktım ya alkışlanacaktım. Sahneye adımımı attım. Bir çiçek yağmuru. Ağladığımı anımsıyorum. Perran girdı ardımdan sahneye, o da ağlıyor. Bursa seyircisi bana vefalı davranmıştı. Beni 12 Eylül'e tercih etmişti bir anlamda. Bu vefa borcumu Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu'nda "Hamlet Efendi" adlı oyunu sahneye koyarak sevgili Bursa seyircisine ödeyeceğim... Bursa Devlet Tiyatrosu'nun kadrosu çok iyi. Oyun iyi çıkacağa benzer. Müdür Emin Gümüşkaya tam bir tiyatro hastası. Burada Osmangazi Belediye Başkanı yüksekmimar Basri Sönmez ile e) ele verip bir yığın tiyatro salonu yapmış. Gezdirdi. Bozkurt Kuruç Sahnesi, Behzat Butak Sahnesi, Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Müjdat Gezen Sahnesi, Alpay İzer ve Yalın Tolga kütüphaneleri... Bir de Karavan Tiyatro, köyleri dolaşıyor... Sait Faik "Hişt" adlı öyküsünde "Bir ses gelsin de nereden gelirse gelsin, ses gelmedimiydi fena" der... Bursa'dan çok ses geliyor sanat adına. Size gelecek hafta gene Bursa'dan yazacağım. Şimdi prova beni düşündüyor, ama ne yapayım ki bu benim asıl mesleğim. Onsuz edemiyorum ve bu mutluluğu sizinle paylaşmak bana haz veriyor. Sıkılırsanız beni bağışlayın... Siz de bana tiyatrodan söz edin, ben sıkılmam. Hata "hiç"ten doğar ama hiç değildir... Uğur Dündar hassasiyeti Uğur benim çok eski arkadaşım. Beraber güzel işler yaptık. O hâlâ güzel işler yapmayı sürdürüyor. Kanal D'nin de tüm naberlerinden sorumlu... Telefonum çaldı: "Durmadan seni arıyorum" dedi. "Hayrola?" dedim... "Birsüre önce bizim haber bülteninde Yerebatan Sarnıcı için 'on dört yüz yıl' yerine 'on dört bin y\\'denmjşti de sen yazmıştın ya, biz onu diğer haber bülteninde düzelttik, ayrıca yapımcısına telefon açtırttım aldın mı?""Eyet Uğur, bu birdil sürçmesiydi, pek önemli değil" dedim. "Olurmu, dedi, çok önemli, burada bir sözcük için tartışıyoruz onu da düzelttik haberin olsun." Bu Uğur benim enikonu iyi arkadaşım, hiç de bu kadar hassas olmasına gerek yok. Ama demek ki durup dururken, Uğur Dündar olunmuyor işte. Bir kelime üzerinde, yapımcıya Trabzon'a telefon açtırıyor, beni arkadaşımın evinde buluyor. Ve gerçekte durup dururken olunmuyor... Siyah-beyaz filmler TV'de siyah-beyaz eski filmler bende hemen güzel duygular uyandınr. Eski İstanbul sokaklarının sakin görüntüleri alır beni o günlere götürür. Fakat geçenlerde bu filimlerden birini izlerken, gülmemi tutamadım. Jön, kıza sordu: - Ağlıyor musun? - Hayır gözüme çöp kaçtı. - Yo yo sen ağlıyorsun. - Evet ağlıyorum. Bu kez jön ağlamaya başladı, kız sordu: - Ağlıyor musun? - Hayır sigaranın dumanı gözüme kaçtı. Jön eve döndü annesi hıçkırıklaria ağlıyor. Jön sordu: - Anne ağlıyor musun? - Hayır yavrum ağlamıyorum, aaaağğğğğ Bu sahnelerin tamamı ikişer saniye arayla oldu. Hani araya birer sahne girer de seyirci öbür diyalogları unutur da, falan... Aaaah eski siyah- beyaz filmler... Beni güldürenler Cenk Koray. Bu adam beni hep güldürmüştür. Genk iyi adamdır. Gazetesinde yazdığı bir yazısından dolayı korumalarla dolaşıyor. Konuyu bilmiyorum, ama bir keresinde aşırı dinci biri tarafından bıçaklanmıştı. Beni oğlunun öldüğü gün gene çok güldürdü. Bir insan ki en değerli yakınmı yitirdiği gün bile mizah duygusunu yitirmiyor. Erşan Başbuğ, TRT Kurumu'nun en dalgın yönetmeni olarak tarihteki yerini çoktan almış sevgili bir adamdır. Öylesine dalgındır ki, öyküleri anlatıla anlatıla bitmez. Erşan bir gün Izmir'de otelinden çıkıyor ve karşı otelde bir iş görüşmesi var. Sigara yakacak, rüzgâr karşıdan geldiğinden ateşi söndürüyor. O da sırtını dönerek sigarasını yakıyor. Tabii yüzü kendi oteline dönmüş oluyor. Yürüyerek kendi oteline giriyor ve uyuyor... Erşan, Cenk'e başsağlığı dilemeye geldi. Ev ana baba günü. Cenk'in boynuna sanldı. Cenk, Erşan'a, "Ulan sen dalgınsın, buraya Nihat'ın doğum günü var diye geldin" dedi... OKUYUN:PınarAka/ Aynalara Yolculuk- Bilgi. İZLEYİN: Don Kişot. SEVİN: Yaşamayı. Pazarın fıkrası Hakiki mermı ile yapılacak bir tatbikatta kumandan erlere anlatıyor: - Bu elimde gördüğünüz ince hortumlan cebinizde saklayacaksınız. Diyelim ki ayağınızdan vuruldunuz, hemen yaranın yakınından bunu sıkıca bağlayacaksınız, kan durur. Tatbikat başlamış. Temel başından bir sıyrık almış. Az sonra arkadaşları Temel'i boğulmaktan zor kurtarmışlar. Şarkılarımız türkülerimiz Onun arabası var güzel mi güzel, şoförü de var özel mi özel, bastı mı gaza gider mi gider, maalesef ruhu yok, onun için hiç mi hiç şansı yok... Derin anlamlar içeren bu sözler, Tansu Çiller'ı Necmettin Hoca'yı çok seven halkımızın adeta bir aynası konumunda... Adam maddeye önem vermediğini ruha önem verdiğini 'Maalesef ruhu yok onun için hiç şansı yok' sözleriyle açıkça anlatıyor. Diyeceksiniz ki 'Peki o zaman arabasını, özel şoförünü neden övüyor?'... işte o da işin şaşırtmasıdır. Hani Temel arkadaşına bilmece sormuş ya: "Kafestedir saridur cik cik eder bu nedur?" "Kanarya" demişler, "Değil" demiş. "Kuş" demişler, "Değil" demiş. "Peki pilemeduk sen söyle." "Hamsidir" demiş Temel.... "Ula Temel, Hamsi sari olir mu?", "Poyadim oni", "Peçi kafeste işi nedur?", "Kafese kodim oni", "Peçi cik cik ekmesi noliy?", "Ula o da bilmecenin şaşırtmasudur." Okur mektupları Uzunca bir süre ara vermek zorundayım mektuplannızı yanıtlamaya. Çünkü gene istanbul dışındayım. Dönüşümde birikenleri yanıtlanm. Ama siz satırlarınızı esirgemeyin, yazın. KADIKÖY-İSTANBUL adresine yazınca elime geçiyor... Bir s i g a r a n ı z var mı?.. O zaman onu s ö n d ü r ü n
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle