Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 VtART 1996 SAU CUMHURİYET SAYFA
KENT-YAŞAM
• IRLEŞMİŞ M İ U E T U R
İMSM rERlf$JMURI UMFBUIia
HABITATII
HABITAT -IFYEDOGRU... OKTAY
EKtNCt
"Şimdiharekete geçmezsek, uygarlığın kaynağı olan kentlerimiz uygariığı yok edebik" ISMCASIMOV
*LeuL3 İHVIMZ* B U
sayfada yer almasmı istediğiniz duyuru ve katkılarınız için faks: (O 212) 513 85 95
21. yüzyılm "uygarlık ve demokrasi çağı" olabilmesi için zorunlu bir ütopya:
Göçmeden kentieşebilmekHABITATla ilgili hemen tüm
belgelerde 21. yüzyılm bir "kent-
ler çağı" olacağı ve diinya nüfusu-
nun da neredeyse yandan çoğu-
nun artık kentlerde yaşayacağı vur-
gujanıyor.
Örneğın BiıieşmişMilletlerNü-
fus Fonu (UNFPA) kaynaklanna
bakılırsa, 1990'lann ortalannda
2.6 milyar olan kentlerdeki niiftıs,
2000'lerin ilk yıllannda 2.9 milya-
ra ulaşacak. 21. yüzyılın ortalann-
da ise 6.2 miJyar olması bekJenen
toplam dünya nüfusunun artık "ço-
ğunluğu" köylü değil kentli sayı-
lacak...
"Sayılacak" diyorum; çünkü in-
sanlann böylesine başdöndürücü
bir hızla "kentterde vığüması" so-
nucunda. acaba gerçekten bu aıtan
nüfus "kenöi" olabilecek mi? Ya
da başka deyişle, yine bu kentleş-
me sürecinde aynı anda örneğin
"demokrasi"de yeryüzünü kucak-
layacak mı; "kültürelgeuşme" dün-
ya nüfusunun yansını sarmalaya-
cak mı; yeryüzü artık "evrensel
banşa" kavuşacak mı; "uygarük"
yenıden ve çok daha güçlü olarak
tüm kıtalarda kök surecek mı?..
Kentleşmenın bugünkü "göçe da-
yalı" karakterine bakıldığında -
eğer aynı süreç, aynı niteliğini yi-
ne koruyacaksa- bu sorulara "evet"
yanıtını vermek kuşkusuz olası de-
ğıl. Hatta "belki" demek bile çok
zor olsa gerek.
Çünkü yine HABITAT'la ilgili
hemen tüm hazırlık raporlanna da
yansıdığı gibi agırlıklı olarak gö-
çe dayalı bir kentleşme adeta "fe-
laket" denilebilecek bir yakın ge-
leceği ınsanlığın önüne şimdiden
çıkarmış durumda.
Kırsal kesimlerden çok daha
yüksek düzeyde bir yoksulluk, il-
kel bannma koşullan. sağlıksız
çevre, toplumsal gerilim, kültürel
çöküntü, yağma ahlakı, politik dü-
zeysizlik. süreklı çatışma ortamı,
kimlik erozyonu ve böy lesi bir "ço-
ğunluğun" ıradesıne tutsak kılı-
nan "temsüideınokrasinin"yarat-
tığı sosyal gerileme. insanlann ken-
di geleceklenni belki de artık "oy-
lanyta' 'karartmalan...
lşte. bugün artık birçok dünya
metropolünde yaşanmaya bile baş-
lanan, evrensel bir felaketin HA-
BITAT gündemindeki habercile-
ri...
Küresel değiL, bölgesel
Göçe dayalı kentleşme, aslına
bakılırsa pek de "evrenseT bir so-
run değil. 2020 yılında nüfusu 15
milyonu aşacak kentlerin büyük
çoğunluğu "3. Dünya ülkeJerinde"
olacak
Zaten bu durum şimdiden böy-
le ve kentleşme denilince akla ilk
anda göçün geldiğı hemen tüm ül-
keler gelişmiş değıl "gelişmekte
olan" ülkeler. Türkiye'nın de işte
bu ülkeler arasında yer alması ve
kentleşme sürecinde temel girdi-
nin hep "göç" olması, aslında ül-
kemizin HABITAT zirvesındeki
"uiuslararası dayanışına" stratej-
sini de belirliyor.
Gümrük birliğiyle artık Avru-
pa'nın kapısını çalıyor olsak da
kentleşme konusunda yazgı birli-
ğimiz Batı'yı değil Doğu'yu gös-
teriyor. Ya da sorunlanmızın ve
"nedenJerinin" ortak olduğu ülke-
ler kuzeyde değil, güneyde yer aJı-
yor.
Böyle olunca da göçe dayalı
kentleşmenin tutsağı olmaktan kur-
tulabılmek için "evrensel poHtika-
lar" geliştirebilmek yönünde de
asıl işbirliğine girmemiz gereken
ülkeler galiba "BadhdosrJanmc'f')
arasında değil, daha çok Doğulu ve
Güneyli "talihsiz ülketer" arasın-
da...
Aslında yine Türkiye de dahil
tüm bu göçe tutsak kılınan ülkeler,
tarih boyunca yeryüzünün belki de
en talihli ülkeleriydiler. Bınlerce yıl-
lık uygarlık tarihinin en parlak ve
en görkemli çağlan, şimdi "getiş-
mekte olan" dedikleri bu ülkeler-
deki kentlerde yaratıldı ve yaşan-
dı.
Güneşin değişen yönü
Insanoğlu ilk planlı kentini Ana-
dolu'da kurarken. bilimde, felsefe-
de ve sanatta da güneş hep Do-
ğu'dan doğdu, sonra Batı'ya yönel-
di. Nevarkisimdiinsanlik3.bin-
yıla doğru adım atmak üzereyken,
güneş yine elbette Doğu'dan doğu-
yor ama sanki artık hep Batı' yı ay-
dınlatıyor.
Tarihsel geçmişleri birkaç yüz-
yılı geçmeyen kimi gelişmiş ülke
kentleri çağdaş uygarlığın göz ka-
maştıncı örneklen olarak mımar-
lan ve şehircileri büyülerken, ta-
ribı birkaç bin yıla uzanan kimi
gelışmekte olan ülke kentleri ise
eğer kaldıysa geçmişe ait gizemli
değerlerinden başka hemen hiçbir
uygarlık ortamına sahip değiller.
Tıpkı. HABITAT-II'yi agırlama-
ya hazırlanan İstanbul'umuzun
Göçe dayalı kentJeşmenin kuşaklar üzerindeki etkisi de değişik oluvor. Özellikle çocuklar ve yaşlüar, de-
ğişik ortamJarda yetişmenin hem farkiılıklannı hem de sanki ya/gı birliğini yaşnorlar.
belli başlı semtleri dışında kalan
hemen tüm "kentsd yayılmaalan-
larTgibi...
Peki bu neden böyle oldu? Di-
ğer ülkeler şimdilik bir yana dur-
sun, biz neden böylesı bir sürece
binlerce yıllık kent uygarlığımızı
kurban ettik?
Batı üniversitelerindeki mimar-
lık ve şehircilik okullannda "insan
yerleşmeleri tarihi" içın bellı baş-
lı inceleme alanı Anadoiu'yken.
biz bu eşsız zengınlığımizi neden
giderek "inceteneme/" ölçülerde
tahrip ediyoruz?
Göçe dayalı kentleşme artık bir
anlamda "yağmanın tophımsallaş-
masr süreciyle de yenı bir ivme
daha kazanırken, bu durum yine bi-
zim içın acaba artık bir değişmez
yazgı mı? Ne yapmalıyız?
Sonfirsat
Kım ne derse desin, kim ne pro-
je önerirse önersin, eğer 21. yüz-
yıl yeryüzünde "kenttere>Tğ>lma ça-
ğı" olacaksa, Türkiye'nin bu yak-
laşan felakete karşı kendistni ko-
ruyabilmesi için, artık bu ve buna
benzer sorulann yanıtlannı "önce
kendini sorgulayarak" tartışması
gerekiyor.
HABITAT süreci de ışte bu açı-
dan belki de "son firsat" olarak ya-
şamsal önem taşıyor.
Bu nedenle. "HABITAT'a Doğ-
ru" sayfamızda, göçe dayalı kent-
leşmeye özel bırağırlık vereceğız.
Türkiye'deki bu "temel sorunun"
nedenleri ve çözümleri konusunda,
katkıda bulunacak herkesle düşün-
ce geliştirme>'e çalışacağız. Eğer 21.
yüzyılm, hem ulusal hem de evren-
sel ölçekte artık bir ~uygarlık vede-
mokrasiçagıolmasınr ıstiyorsak,
yine öncelikle kendi ülkemizden
başlamak üzere şu temel sorunun
vanıtını tartışmak ve bulmak zorun-
dayız: "Göçmeden kentleşcbil-
mek!.." Bunu sağlamak olası mı;
yoksa artık sadece bir ütopya mı?.
Kocaeli STK Förumu HABITAT II icin kolları sıvadi:
'Kente karşı suçlar'
Izmit9
te tarbsılacak
HABITAT sürecinde sadece Istanbul'da
değil, kentsel ve kültürel gelişmenin
özlemı ıçındekı tüm yerleşmelerimizde
özellikle toplumun demokratık
keiimlerine büyük görev düşüyor.
Gönüllü birlikteliklerin ve hükümet dışı
kuruluşlann yöresel
sorunlan etrafında
örgütlenerek
kentlerine ve
toplumsal
beklentilerine sahip
çıkmalan. aslında
HABITAT II Kent
Zırvesi'nin en önemlı
hedefleri arasında.
Böylesi bir süreç içın
Istanbul dışında
kollann sıvandığı
kentlerimızden
İzmit'te de yoğun
çaliijmalar var.
Kocaeli Sivil Toplum
Kuruluşlan Forumu
(STK) olarak bir
araya gelen hemen
tüm demokratik kitle örgütü
temsılcileri, ilk iki toplantının ardından
HABITAT II için "h Koordinasyon
Kurulu"nu oluşturdular.
Aynca yine Kocaeli'nde bulunan ve
toplamlan 200'ü aşan çeşıtli dernek,
vakıf, meslek odalan. sendıkalar ve
kooperatiflerin HABITAT
sorumlulanndan oluşan "Danışma
Kurulu"nun da ayda en az bir kez
toplanarak değışık sorunlar için kurulan
"gönüllü çalışma
kozalannın"otkınlıklennı
değcrlendırme karan aldılar.
Kocaeli STK platformu. HABITAT'a
Doğru sayfamıza gönderdiklen
mesajda, hazırlık sürecinde öncelikle şu
konulan tartışacaklannı bildiriyor
"• Büyük projeler, bu projelerin uzun
vadede sorunlann çözümüne
uygunluğu.
• Kente karşı işlenen suçlar,
• Sivfl toplum kunıluşiannın işlevi ve
çağdaş kent yapılanması ile yönetimi-."
Çalışmalannı kışa adı KYÖD olan
Kocaeli Yüksek Oğrenim Derneği
binasında sürdüren Kocaeli STK
Forumu, aynca bir •'HABITAT II /
Kocaeli Bülteni" de çıkararak kent
halkının daha genış kesimlerini tartışma
ve bilgi alışverişi sürecine katmaya
çalışıyor. İzmit'tekı HABITAT
hazırlıklan ve çalışmalanna ait aynntılı
bilgi edinmek ve ilişkı kurmak
ısteyenler, STK Platformu tl
Koordinasyon Kurulu adına Mehmet
Toker ve Şenel Alba> rak Aras'ı 0262 '
331 40 44 - 324 54 64 ve 331 34 75
nolu telefonlardan arayabilirler Faks
numaralan ise 321 72 90 ve 322 39 78.
HABITAT
FORUMU Anadolu'nun 'mahzıın' metropolleriMimarlar Odasfnın HABITAT-II Zirvesi'ne hazırlık
programı ıçensınde düzenlediği "Göçe Dayab
Kentleşme ve Türldye" konulu panel. odanın İstanbul
Şubesi Genel Kurulu kapsamında 1 Mart 19% günü,
İTÜ-Maçka Kampusu'nda gerçekleştirildi.
Türkiye'nin "göç veren" ve
u
göç alan" bölgelerindekı
kentleşme sorunlannın bırbirleriyle ilıi;kili olarak
irdelenme.sını hedefleyen panele Diyarbakır, Adana,
Mersin, Gaziantep. İzmir, Ankara veistanbul ıllerindeki
mimarlar odası şubelerinin temsilcılcn katıldılar.
Mimarlann özellikle Ankara, Istanbul ve İzmir
dışındaki illere ait gözlem ve değerlendırmelerini
"HABITAT'a Doğru" ıle başlayan tartışma ortamına
özetle>erek aktanyorum. Çünkü bu bölgeler, yani
Diyarbakır. Adana. Mersin ve Gaziantep, üç büyük
metropolümüzden farklı olarak artık hem göç alan hem
de yine göç veren kentleşmenın dünyada belki de eşi
olmayan örneklenni yaşıyorlar. Bu nedenle yine göçe
dayalı kentleşmenın bir anlamda "Türkiye'ye özgü"
karakteristiğını ve sorunlannı yansıtıyorlar...
YÜZDE 70 İ KAÇAK
Göçün ara
istasyonu
Gaziantep
Paleolitik çağdan bu yana 'insan
yerleşmelerinin' tanıgı ve yuvası olan
Gaziantep, bir anlamda Mezopotamya
ve Akdeniz uygarlıklarının Anadolu dakı
buluşma yerleri olarak da 3. Binvıl ı beş
bın yıllık bir tarihle karştlıyor. Göçün
ve ekonomik güçsüzlüğün bu kültür
kentinde yarattığı sorunlan da yine
Mimarlar Odası Şube Başkanı Dnal
Özdil özetledi:
Nemrut ve Kapadokya'ya Turizm
bağlantılan olan Gaziantep. dünyanın en
büyük entegre projelerinden biri olan
GAP'la birlikte yurtiçınde ve
yurtdışında ilgi odağı olmaya
ba$lamıştır Gaziantep, 1927-1990'a
kadar yapılan genel nüfus sayımlannda
Türkiye'nin doğu tarafının en büyük
şehridir. Gaziantep şehnnin nüfus artış
hızı, nüfus sayımlanna göre lükemizin
nüfus artış hızından 1 misli fazladır. Son
nüfus sayımı ve seçmen kütüklerindeki
bilgiler 10 yılda Gaziantep şehrinin
yılda en az yüzde 7 oranında
büyüdüğünü göstermektedir. Gaziantep,
göçü ilçelerinden ve çevre illerden
almaktadır. 85 sayımı sonuçlanna göre
en fazla göçü Şanlıurfa. Adıyaman,
Diyarbakır, Elazığ. Mardin,
Kahramanmaraş. Siirt, Van ve Malatya
illerinden almaktadır. Az miktarda da
Adana, Içel, Ankara, Kars, Konya, Sıvas
illerinden de göç almaktadır. Kentimiz
aynı zamanda dışanya da göç
vermektedir. Son yıllarda Gaziantep'in
göç almasmdaki en büyük etken, hızlı
bir sanayileşme ile bölgenin en hareketli
ili durumuna geçmesi ve Doğu
Anadolu'dan terör nedeniyle yapılan yer
değişiklikleri olmuştur. Göçle gelenlerin
çok azı fabnkalarda iş bulabilirken
büyük çoğunluğunun seyyar satıcılık ve
inşaat işçiliği ile ugraştığı bilinmektedir.
flimizde kırsal kesimlerden göcün
artmasıyla birlikte istihdam konusu
gündeme gelmektedir.
Çalışan nüfus oranı l960'lı yıllarda
yüzde 73.5'lerde iken 1990Tı yıllarda
yüzde 55'lere düşmüştür. Bunun yanı
sıra bir de gizli işsiz dediğımiz kesimı
de düşünecek olursak göçün etkisiyle
ilimizde işsizlik oranı artmıştır.
Gaziantep'te de doğudan alman göçler
sonucunda konut sorunu olması,
gecekondudan ziyade kaçak yapılaşmayı
had safhaya çıkarmıştır.
Gaziantep'in. yüzde 70'ten fazlası kaçak
yapılaşmadır. Bütün büyük kentler için
sorun olan göçün önlenmesı
gerekmektedir. Bu da insanlara
bulunduklan yerde güvenli ve sağlıklı
bir yaşam sunulması ile mümkündür.
Göçün en fazla olduğu doğu illerine
yapılacak yardım ve yatınmlann
arttınlması, terörün önlenmesi, yerel
yönetimlerin yetkı ve sorumluluklannın
arttınlması yeşil parlamento dediğimiz
kent meclislerinin oluştunılması,
katılımcı demokrasinin sağlanmasının
bunun çözümü olduğuna inanıyoruz.
DİYABBAK1R GERÇECİ
Kentieşme değil
yıguma var
Göç vüzünden hı/la bü> üyen Mersin'de gecekondula^ma \e kı\ ı vagmasında "gündüz-kondu" dönemi yaşanıyor.
Mersin Akdeniz'e taşıyor
Mersin'de kent nüfusunun oluşum biçimi
Göçün sebepleri (Şube anket)
Iklım koşullan
İş olanakian
Polîtık ve stratejık
Eş ûurutnu
Dığer sebepier
%18
%40
%20
%8
%14
(1000 khşHrk anket değerteri)
Eskı Mersıntı
Çevre köy ve kasabaiardan
Doğu ve Guneydoğu'dan
Iç Anadolu'dan
Karadencz'cien
Batı Trak>'a ve çevresı
Geçıcı yerleşenlef
%17
%25
%28
%10
%7
%4
%3
20. yüzyılm ortala-
rına kadar Mezopo-
tamya ve Çukurvva uy-
garlıklarının Akde-
niz dekı "alçakgönül-
lü bir iskelesi "olarak
kendi hahnde yaşaya-
gelen Mersin. bugün
artık Anadolu'nun
"metropolleşmeyeöze-
nen " büyük kentleri
arasında. Bu özen-
menın yansımalarını ise Mimarlar Odası Şubesi nın vö-
netim kurulu üyesi Cem Buluklu aktardı.
Mersin kenti, kent nüfusu artış hızı sıralamasmda Tür-
kiye kentleri ıçınde en fazla artışla en önde olan şehırler-
den biridir. Aynı zamanda Türktyenın ilk serbest bölge ken-
tı olan Mersin, en fazla göç edılen kent. en vüksek gökde-
lenlı kent olma özellığını sürdürüyor. Liman kentı. tunzm
kenti, tanm kenti fonksıvonlanna heryıl yenıleri ekleniyor.
Bütün bunların yanı sıra insanlann bannma hakkını en do-
ğal haklardan bın olarak kabul ederek fiilen yasal. elektn-
ği suyu bağlanan; yolu. kanalızasyonu götürülmeye çalışı-
lan sağlıksız. çarpık bir gündüz-kondular çemben oluş-
muştur. Bugün kent halkının %60'ı bu gündüz-kondular-
da bannmaktadır.
Yeşil alanlan son derece vetersız. çcvrede hızla gündüz-
kondulaşan, merkezde
gökdelenleşen, sanayı ıle
kırlenen, giderek yozla-
şan bir şehre dönüşmüştür.
1930-1985 nüfus artış hı-
zı her 10 yılda bir
%150'lerden %210'lara
tırmanan Mersin kentının
nüfus projeksıyonu. bu
hızla 20 yıl sonra
2.5OO.OOO cıvannda olabı-
lecektir.
- Başlangıçta masum bir bannma çözümü gibi görünen
tek katlı gündüz-kondular zaman ıçinde spekülasyon ara-
cı olarak, yerlennı çok katlı apartmanlara bırakmakta: şe-
hir çevresinde. şehrı boğan sağlıksız yoğun yerleşmeler
oluşturmaktadır. Sonuçta şu andakı yerel ve kamu yönetı-
cilen, polıtikacılar çarpık kentleşmeyi önlemek içın bıra-
kın bırşev yapmayı. rutın görevlerini bile yerine getireme-
mektedırîer.
Kıtle örgütlennın bılmçlendırme çabalanna ise hep ken-
dılenne engel olunacakmış gözüyle bakmaktadırlar. Mer-
sin içın artık ikı temel umut kaynağı var. Devlet. öncelikle
göçü durdurmak için Doğu ve Güneydogu'yu kalkmdırma-
nındışındahıçbır işle uğraşmamah. Mersirüıler isesivıl top-
lum örgütlenmesini vaygınlaştırarak. kentlenne kendılen
sahip çıkmalı...
Göçe dayalı kentleşmenın Diyar-
bakır ve çevresindeki neden ve so-
nuçları üzerme değerlendırmeyı
Mimarlar Odası Şube Başkanı Ah-
met Cengiz vapn. Cengiz "ınpanel-
de sundugu bıldinden bazı bö-
lümler söyle
Türkiye'nin Batı ve lç Anado-
lu bölgeleri dünya ülkelennin ge-
nel gelişimi seyrine paralel bırge-
lişme gösterirlerken, Doğu-Gü-
neydoğu Anadolu Bölgesı farklı bir
se> ir göstermiştir.
Denebilir kı Türkiye Cumhuri-
yeti kuruluşundan bu yana, Os-
manh'dandevraldığı mirasınyapı-
sına uygun sosyo-ekonomik poli-
tikalar izlemediğinden, ülkenin
gerçeğı olan sorunlan görmemez-
likten geldiği veya ertelediğinden,
bölgenin ıhtıyacı olan ekonomik
politikalan uygulamamıştır. Bu-
gün artık kimilerine göre "Güney-
doğu", kimilerine göre "Kürt so-
runu" olarak adlandınlan soru-
nun gündeme gelebileceği endi-
şesiyle. bölgenin gelişmesini sağ-
layacak olan ekonomik yatınm ve
çalışmalardan kaçınılmıştır.
Günümüzde de süregelen bu du-
rum, aynı zamanda sürmekte olan
göçün de geometrik bir şekilde
artmasına sebep olmuş. bölge yıl-
lardır süren göçler nedeniyle ilik-
lerine kadar keminlmiştir. Çünkü,
göç sadece ınsanlanmızın gitme-
sine sebep olmamıştır. İnsanlan-
mızla beraber bütün değerlerimiz
de göçmüştür.
Aslında, işsizlerin yanı sıra bir
başka göçer tıpi de sermayesini
büyütmüş olanlardır.
Bunlar bölgenin kısırekonomi-
si ıçinde sermayesini geliştirmeye
çalışırlar. Ancak ekonomik altya-
pının gelişmediğı bölgemızde ser-
mayeyi uzun süre tutmak müm-
Adana'da
6
Çukurova megapoliT
Uzun yıllar mevsimlik tanm göçü alan kent, günümüzde sürekli göçün sorunlanyla yüzyüze
Adana, birçok gözlemcı ve hatta
DPTçevrelen tarafindan Türkiye nin
2000 7/ yıllardaki Istanbul dan son-
ra "ikinci metropolü " olarak görii-
lüyor. Daha doğnısu bütün Çukuro-
va 'yı ve Tarsus, Mersin hınterlandı-
nı içine alan yeni bir dev megapol.
Bu süreci Adana Mimarlar Odası Şu-
besi Başkanı Erkan Karakaya ,panel
bildirisinde şöyle özetledi;
Adana'nın göçerlerte tanışması, ya-
kın tarihlere dayanmaz, çünkü Ada-
na, tanmdakı işgücü ihtiyacını çok
eski yıllarda bile mev simîik işçi de-
diğimiz Doğu ve Güneydoğu"dan yı-
lın belirli aylannda gelen insanlarla
sağladı. Türkiye'de göç, bir sorun ola-
rak ortaya çıkmazdan çok öncelerde
bu insanlar kışı kendi memleketle-
rınde aileleriyle geçirir, ilkbaharda ve
sonbaharda Adana'ya gelır tarlalarda
çalışırlardı. ama bu insanlann gerek
kent yapısına ve gerekse de kent kül-
türüne etkileri olmazdı, çünkü bu in-
sanlar o dönemlerde toplu halde ge-
lir \e çalıştıklan tarlalann yakının-
dakı çadırlarda yaşarlar. mevsim so-
nunda da herkes kendi memleketıne
dönerdi.
196O'lı yıllardan sonra gelişimi hız-
lanan Adana'yı. 1970'liyıllann orta-
lannda de\ yatınmlanylaTürkıye'nın
4. büyük sanayi kentı olarak görürüz.
Adana, bu yanıyla da göç için tam
bir cazibe merkezi görünümüne bü-
rünmüştür. lşte ne olduysa da bundan
sonra olmuştur. Adana'nın 1960 yı-
lında 231.000 kişi olan nüfusu. 1980'de
574.000 kişiye. 1990'da yapılan son
nüfus sayımında da 916.000 kişiye, bu-
gün için de tahminen 1.500.000 kişi-
ye ulaşmıştır Adana'r.ın diğcr göç
alan büyük kentlerimizden aynlan bir
özelliği de bir yandan kırsal kökenli
göç alırken diğer bir yandan da özel-
likle büyük kentlere nitelikli kentsel
nüfus göçü vermesidir. Bu da kent
kültürünün gelişmesındekı en büyük
faktörolan karşılıklı etkıleşımle olu-
şan kentli olma bilincini olumsuz yön-
deetkılemiştır.
Adana bugün agırlıklı olarak Mar-
dın. Adıyamanv
Sıırt. Diyarbakır. Bın-
göl. Elazığ. Şanlıurfa gibi Doğu ve Gü-
neydoğu illerinden göç almaktadır
DPT araştırmalanna göre bu illerden
göç edenlerin agırlıklı bölümünü 5
ıla 44 yaş arasmdakilerin oluşturdu-
ğu ve 1980-85 döneminde göç eden-
lerin yüzde 26.96'sının okuma yazma
bilmeyenlerden. yüzde 49.56 sınınıl-
kokul mezunlanndan oluştuğu, bu-
nun yanında ancak yüzde 1 79'unun
üniversite mezunu olduğu saptanmış-
tır.
Bu yoğun göçe bir de son dönem-
de Doğu ve Güneydoğu'dakı teröre da-
yalı olağandışı göç eklenince durum
daha bir ıçınden çıkılmaz hale gir-
miştir. Yine DPT'nın resmi verileri-
ne göre Adana'nın, 2020 yılında Tür-
kıye'nın ikinci büyük metropolü ola-
cağı öngörülmektedir. Bu bizce çok
iyimser bir tahmindır. Adana bugün-
kü büyümesı v e buna bağlı bugün ta-
kip ettiği kentleşme çizgisıni terk et-
mediği takdirde ve yine doğru teşhis,
doğru tedav i yöntemleri bulunamaz-
sa, olsa olsa 2020 yılında Türkiye'nin
en büvük kövü olur.
kün olmuyor. Ve nitekim bir süre
sonra daha cazip bölgelere göç'
ediyorlar.
Başka bir göçer tipi ise sanatçı-
lanmızın, politikacılanmızın, bi-
lim adamlanmızın. yüksekokul
mezunu değişik meslek gruplann-
dan toplumun beyni sayılacak in-
sanlann göçüdür. Binbirgüçlükle
okutulan bölge çocuklan, tahsille-
rini tamamladıktan sonra, bir sü-
re çalışıp yetkin. işbitirici. fayda-
lı, örnek birer birey olmaya başla-
dıklan noktadan itibaren, mesle-
ğınde ılerleme olanağı bulamadı-
ğından. bulunduğu birimin teknik
ve sosyal altyapı yetersizliği ve
daha iyi kazanç sağlama isteği ne-
deniyle göç etmektedirler.
Diyarbakır kenti, son beş yılda,
dünyada belki de hiçbir kentın ba-
şına gelmeyen bir felaketle karşı
karşıya kaldı. 1990-95 yıllan ara-
sında çevre köylerin boşaltılması-
nın ardından yoğun bir göç alma-
sı sonucu kentin nüfusu 381 binden
en iyimser rakamlarla 1 milyona
ulaştı.
Öncelikle belirlenmesi gereken
noktalardan birisi, yaşanan göçün
ikiyönlülüğüdür. Diyarbakır çev-
re köylerden göç alırken batıya
göç vermiştir. Ve söz konusu ba-
tıya göç .diğeri gibi 90 öncesinde
başlamış olmakla birlikte, asıl yo-
ğunluğuna 90 sonrasında ulaşmış-
tır.
Diyarbakır kentinden batıya ge-
çenler tüm Cumhuriyet tarihi bo-
yunca düşük yoğunlukta devam
etmişolan bu göçün en karakteris-
tik özelliklerine uygun biçimde,
kente ait, kente ılişkın bırikimle-
rimizi de götürmeye devam etmiş-
lerdir.
Bugün Diyarbakır'ı büyük bir
köy olarak tarumlarken sadece ken-
te göçen köylü insanlanmızın de-
ğil, sermayesinden yaşam biçimi-
ne, kültürel değerlerimize, kente ait
bir şeylerin eksilmişliğini de kas-
tediyoruz.
Göçle ağırlaşan ve hâlâ yaşa-
maya devam ettiğimiz sorunlar lis-
tesi bitmek bılmiyor. Diyarbakır'ın
bugünkü durumunu îstanbul ve
benzeri kentlerimizde 60'larda baş-
layan ve sözünü ettiğimiz göçten
de nasibini alan gecekondulaşma-
ya benzetmek, sorunu hafife almak
olacaktır. Anlatmaya çalıştığımız
kent çok kısa bir sürede kent ol-
maktan çıkmış, insanlann insan-
ca yaşama, kentte yaşama adına
' hiçbir hizmet sunamaz hale gelmiş,
can ve mal güvenliği konusunda
büyük riskler taşiyan ve uzun bir
dönemdir iyıyi görmemış, artık
ıyinin ne olduğunu bilmeyen bir Di-
yarbakır...
Bu bir sorun değil. bir felaket,
bir kentleşme felaketi, bir çevre
felaketi, bir insanlık dramıdır. Ama
hâl geriye dönme imkânlannın tü-
kenmediği ınancını taşıyoruz.