25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 VtART 1996 SAU CUMHURİYET SAYFA KENT-YAŞAM • IRLEŞMİŞ M İ U E T U R İMSM rERlf$JMURI UMFBUIia HABITATII HABITAT -IFYEDOGRU... OKTAY EKtNCt "Şimdiharekete geçmezsek, uygarlığın kaynağı olan kentlerimiz uygariığı yok edebik" ISMCASIMOV *LeuL3 İHVIMZ* B U sayfada yer almasmı istediğiniz duyuru ve katkılarınız için faks: (O 212) 513 85 95 21. yüzyılm "uygarlık ve demokrasi çağı" olabilmesi için zorunlu bir ütopya: Göçmeden kentieşebilmekHABITATla ilgili hemen tüm belgelerde 21. yüzyılm bir "kent- ler çağı" olacağı ve diinya nüfusu- nun da neredeyse yandan çoğu- nun artık kentlerde yaşayacağı vur- gujanıyor. Örneğın BiıieşmişMilletlerNü- fus Fonu (UNFPA) kaynaklanna bakılırsa, 1990'lann ortalannda 2.6 milyar olan kentlerdeki niiftıs, 2000'lerin ilk yıllannda 2.9 milya- ra ulaşacak. 21. yüzyılın ortalann- da ise 6.2 miJyar olması bekJenen toplam dünya nüfusunun artık "ço- ğunluğu" köylü değil kentli sayı- lacak... "Sayılacak" diyorum; çünkü in- sanlann böylesine başdöndürücü bir hızla "kentterde vığüması" so- nucunda. acaba gerçekten bu aıtan nüfus "kenöi" olabilecek mi? Ya da başka deyişle, yine bu kentleş- me sürecinde aynı anda örneğin "demokrasi"de yeryüzünü kucak- layacak mı; "kültürelgeuşme" dün- ya nüfusunun yansını sarmalaya- cak mı; yeryüzü artık "evrensel banşa" kavuşacak mı; "uygarük" yenıden ve çok daha güçlü olarak tüm kıtalarda kök surecek mı?.. Kentleşmenın bugünkü "göçe da- yalı" karakterine bakıldığında - eğer aynı süreç, aynı niteliğini yi- ne koruyacaksa- bu sorulara "evet" yanıtını vermek kuşkusuz olası de- ğıl. Hatta "belki" demek bile çok zor olsa gerek. Çünkü yine HABITAT'la ilgili hemen tüm hazırlık raporlanna da yansıdığı gibi agırlıklı olarak gö- çe dayalı bir kentleşme adeta "fe- laket" denilebilecek bir yakın ge- leceği ınsanlığın önüne şimdiden çıkarmış durumda. Kırsal kesimlerden çok daha yüksek düzeyde bir yoksulluk, il- kel bannma koşullan. sağlıksız çevre, toplumsal gerilim, kültürel çöküntü, yağma ahlakı, politik dü- zeysizlik. süreklı çatışma ortamı, kimlik erozyonu ve böy lesi bir "ço- ğunluğun" ıradesıne tutsak kılı- nan "temsüideınokrasinin"yarat- tığı sosyal gerileme. insanlann ken- di geleceklenni belki de artık "oy- lanyta' 'karartmalan... lşte. bugün artık birçok dünya metropolünde yaşanmaya bile baş- lanan, evrensel bir felaketin HA- BITAT gündemindeki habercile- ri... Küresel değiL, bölgesel Göçe dayalı kentleşme, aslına bakılırsa pek de "evrenseT bir so- run değil. 2020 yılında nüfusu 15 milyonu aşacak kentlerin büyük çoğunluğu "3. Dünya ülkeJerinde" olacak Zaten bu durum şimdiden böy- le ve kentleşme denilince akla ilk anda göçün geldiğı hemen tüm ül- keler gelişmiş değıl "gelişmekte olan" ülkeler. Türkiye'nın de işte bu ülkeler arasında yer alması ve kentleşme sürecinde temel girdi- nin hep "göç" olması, aslında ül- kemizin HABITAT zirvesındeki "uiuslararası dayanışına" stratej- sini de belirliyor. Gümrük birliğiyle artık Avru- pa'nın kapısını çalıyor olsak da kentleşme konusunda yazgı birli- ğimiz Batı'yı değil Doğu'yu gös- teriyor. Ya da sorunlanmızın ve "nedenJerinin" ortak olduğu ülke- ler kuzeyde değil, güneyde yer aJı- yor. Böyle olunca da göçe dayalı kentleşmenin tutsağı olmaktan kur- tulabılmek için "evrensel poHtika- lar" geliştirebilmek yönünde de asıl işbirliğine girmemiz gereken ülkeler galiba "BadhdosrJanmc'f') arasında değil, daha çok Doğulu ve Güneyli "talihsiz ülketer" arasın- da... Aslında yine Türkiye de dahil tüm bu göçe tutsak kılınan ülkeler, tarih boyunca yeryüzünün belki de en talihli ülkeleriydiler. Bınlerce yıl- lık uygarlık tarihinin en parlak ve en görkemli çağlan, şimdi "getiş- mekte olan" dedikleri bu ülkeler- deki kentlerde yaratıldı ve yaşan- dı. Güneşin değişen yönü Insanoğlu ilk planlı kentini Ana- dolu'da kurarken. bilimde, felsefe- de ve sanatta da güneş hep Do- ğu'dan doğdu, sonra Batı'ya yönel- di. Nevarkisimdiinsanlik3.bin- yıla doğru adım atmak üzereyken, güneş yine elbette Doğu'dan doğu- yor ama sanki artık hep Batı' yı ay- dınlatıyor. Tarihsel geçmişleri birkaç yüz- yılı geçmeyen kimi gelişmiş ülke kentleri çağdaş uygarlığın göz ka- maştıncı örneklen olarak mımar- lan ve şehircileri büyülerken, ta- ribı birkaç bin yıla uzanan kimi gelışmekte olan ülke kentleri ise eğer kaldıysa geçmişe ait gizemli değerlerinden başka hemen hiçbir uygarlık ortamına sahip değiller. Tıpkı. HABITAT-II'yi agırlama- ya hazırlanan İstanbul'umuzun Göçe dayalı kentJeşmenin kuşaklar üzerindeki etkisi de değişik oluvor. Özellikle çocuklar ve yaşlüar, de- ğişik ortamJarda yetişmenin hem farkiılıklannı hem de sanki ya/gı birliğini yaşnorlar. belli başlı semtleri dışında kalan hemen tüm "kentsd yayılmaalan- larTgibi... Peki bu neden böyle oldu? Di- ğer ülkeler şimdilik bir yana dur- sun, biz neden böylesı bir sürece binlerce yıllık kent uygarlığımızı kurban ettik? Batı üniversitelerindeki mimar- lık ve şehircilik okullannda "insan yerleşmeleri tarihi" içın bellı baş- lı inceleme alanı Anadoiu'yken. biz bu eşsız zengınlığımizi neden giderek "inceteneme/" ölçülerde tahrip ediyoruz? Göçe dayalı kentleşme artık bir anlamda "yağmanın tophımsallaş- masr süreciyle de yenı bir ivme daha kazanırken, bu durum yine bi- zim içın acaba artık bir değişmez yazgı mı? Ne yapmalıyız? Sonfirsat Kım ne derse desin, kim ne pro- je önerirse önersin, eğer 21. yüz- yıl yeryüzünde "kenttere>Tğ>lma ça- ğı" olacaksa, Türkiye'nin bu yak- laşan felakete karşı kendistni ko- ruyabilmesi için, artık bu ve buna benzer sorulann yanıtlannı "önce kendini sorgulayarak" tartışması gerekiyor. HABITAT süreci de ışte bu açı- dan belki de "son firsat" olarak ya- şamsal önem taşıyor. Bu nedenle. "HABITAT'a Doğ- ru" sayfamızda, göçe dayalı kent- leşmeye özel bırağırlık vereceğız. Türkiye'deki bu "temel sorunun" nedenleri ve çözümleri konusunda, katkıda bulunacak herkesle düşün- ce geliştirme>'e çalışacağız. Eğer 21. yüzyılm, hem ulusal hem de evren- sel ölçekte artık bir ~uygarlık vede- mokrasiçagıolmasınr ıstiyorsak, yine öncelikle kendi ülkemizden başlamak üzere şu temel sorunun vanıtını tartışmak ve bulmak zorun- dayız: "Göçmeden kentleşcbil- mek!.." Bunu sağlamak olası mı; yoksa artık sadece bir ütopya mı?. Kocaeli STK Förumu HABITAT II icin kolları sıvadi: 'Kente karşı suçlar' Izmit9 te tarbsılacak HABITAT sürecinde sadece Istanbul'da değil, kentsel ve kültürel gelişmenin özlemı ıçındekı tüm yerleşmelerimizde özellikle toplumun demokratık keiimlerine büyük görev düşüyor. Gönüllü birlikteliklerin ve hükümet dışı kuruluşlann yöresel sorunlan etrafında örgütlenerek kentlerine ve toplumsal beklentilerine sahip çıkmalan. aslında HABITAT II Kent Zırvesi'nin en önemlı hedefleri arasında. Böylesi bir süreç içın Istanbul dışında kollann sıvandığı kentlerimızden İzmit'te de yoğun çaliijmalar var. Kocaeli Sivil Toplum Kuruluşlan Forumu (STK) olarak bir araya gelen hemen tüm demokratik kitle örgütü temsılcileri, ilk iki toplantının ardından HABITAT II için "h Koordinasyon Kurulu"nu oluşturdular. Aynca yine Kocaeli'nde bulunan ve toplamlan 200'ü aşan çeşıtli dernek, vakıf, meslek odalan. sendıkalar ve kooperatiflerin HABITAT sorumlulanndan oluşan "Danışma Kurulu"nun da ayda en az bir kez toplanarak değışık sorunlar için kurulan "gönüllü çalışma kozalannın"otkınlıklennı değcrlendırme karan aldılar. Kocaeli STK platformu. HABITAT'a Doğru sayfamıza gönderdiklen mesajda, hazırlık sürecinde öncelikle şu konulan tartışacaklannı bildiriyor "• Büyük projeler, bu projelerin uzun vadede sorunlann çözümüne uygunluğu. • Kente karşı işlenen suçlar, • Sivfl toplum kunıluşiannın işlevi ve çağdaş kent yapılanması ile yönetimi-." Çalışmalannı kışa adı KYÖD olan Kocaeli Yüksek Oğrenim Derneği binasında sürdüren Kocaeli STK Forumu, aynca bir •'HABITAT II / Kocaeli Bülteni" de çıkararak kent halkının daha genış kesimlerini tartışma ve bilgi alışverişi sürecine katmaya çalışıyor. İzmit'tekı HABITAT hazırlıklan ve çalışmalanna ait aynntılı bilgi edinmek ve ilişkı kurmak ısteyenler, STK Platformu tl Koordinasyon Kurulu adına Mehmet Toker ve Şenel Alba> rak Aras'ı 0262 ' 331 40 44 - 324 54 64 ve 331 34 75 nolu telefonlardan arayabilirler Faks numaralan ise 321 72 90 ve 322 39 78. HABITAT FORUMU Anadolu'nun 'mahzıın' metropolleriMimarlar Odasfnın HABITAT-II Zirvesi'ne hazırlık programı ıçensınde düzenlediği "Göçe Dayab Kentleşme ve Türldye" konulu panel. odanın İstanbul Şubesi Genel Kurulu kapsamında 1 Mart 19% günü, İTÜ-Maçka Kampusu'nda gerçekleştirildi. Türkiye'nin "göç veren" ve u göç alan" bölgelerindekı kentleşme sorunlannın bırbirleriyle ilıi;kili olarak irdelenme.sını hedefleyen panele Diyarbakır, Adana, Mersin, Gaziantep. İzmir, Ankara veistanbul ıllerindeki mimarlar odası şubelerinin temsilcılcn katıldılar. Mimarlann özellikle Ankara, Istanbul ve İzmir dışındaki illere ait gözlem ve değerlendırmelerini "HABITAT'a Doğru" ıle başlayan tartışma ortamına özetle>erek aktanyorum. Çünkü bu bölgeler, yani Diyarbakır. Adana. Mersin ve Gaziantep, üç büyük metropolümüzden farklı olarak artık hem göç alan hem de yine göç veren kentleşmenın dünyada belki de eşi olmayan örneklenni yaşıyorlar. Bu nedenle yine göçe dayalı kentleşmenın bir anlamda "Türkiye'ye özgü" karakteristiğını ve sorunlannı yansıtıyorlar... YÜZDE 70 İ KAÇAK Göçün ara istasyonu Gaziantep Paleolitik çağdan bu yana 'insan yerleşmelerinin' tanıgı ve yuvası olan Gaziantep, bir anlamda Mezopotamya ve Akdeniz uygarlıklarının Anadolu dakı buluşma yerleri olarak da 3. Binvıl ı beş bın yıllık bir tarihle karştlıyor. Göçün ve ekonomik güçsüzlüğün bu kültür kentinde yarattığı sorunlan da yine Mimarlar Odası Şube Başkanı Dnal Özdil özetledi: Nemrut ve Kapadokya'ya Turizm bağlantılan olan Gaziantep. dünyanın en büyük entegre projelerinden biri olan GAP'la birlikte yurtiçınde ve yurtdışında ilgi odağı olmaya ba$lamıştır Gaziantep, 1927-1990'a kadar yapılan genel nüfus sayımlannda Türkiye'nin doğu tarafının en büyük şehridir. Gaziantep şehnnin nüfus artış hızı, nüfus sayımlanna göre lükemizin nüfus artış hızından 1 misli fazladır. Son nüfus sayımı ve seçmen kütüklerindeki bilgiler 10 yılda Gaziantep şehrinin yılda en az yüzde 7 oranında büyüdüğünü göstermektedir. Gaziantep, göçü ilçelerinden ve çevre illerden almaktadır. 85 sayımı sonuçlanna göre en fazla göçü Şanlıurfa. Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ. Mardin, Kahramanmaraş. Siirt, Van ve Malatya illerinden almaktadır. Az miktarda da Adana, Içel, Ankara, Kars, Konya, Sıvas illerinden de göç almaktadır. Kentimiz aynı zamanda dışanya da göç vermektedir. Son yıllarda Gaziantep'in göç almasmdaki en büyük etken, hızlı bir sanayileşme ile bölgenin en hareketli ili durumuna geçmesi ve Doğu Anadolu'dan terör nedeniyle yapılan yer değişiklikleri olmuştur. Göçle gelenlerin çok azı fabnkalarda iş bulabilirken büyük çoğunluğunun seyyar satıcılık ve inşaat işçiliği ile ugraştığı bilinmektedir. flimizde kırsal kesimlerden göcün artmasıyla birlikte istihdam konusu gündeme gelmektedir. Çalışan nüfus oranı l960'lı yıllarda yüzde 73.5'lerde iken 1990Tı yıllarda yüzde 55'lere düşmüştür. Bunun yanı sıra bir de gizli işsiz dediğımiz kesimı de düşünecek olursak göçün etkisiyle ilimizde işsizlik oranı artmıştır. Gaziantep'te de doğudan alman göçler sonucunda konut sorunu olması, gecekondudan ziyade kaçak yapılaşmayı had safhaya çıkarmıştır. Gaziantep'in. yüzde 70'ten fazlası kaçak yapılaşmadır. Bütün büyük kentler için sorun olan göçün önlenmesı gerekmektedir. Bu da insanlara bulunduklan yerde güvenli ve sağlıklı bir yaşam sunulması ile mümkündür. Göçün en fazla olduğu doğu illerine yapılacak yardım ve yatınmlann arttınlması, terörün önlenmesi, yerel yönetimlerin yetkı ve sorumluluklannın arttınlması yeşil parlamento dediğimiz kent meclislerinin oluştunılması, katılımcı demokrasinin sağlanmasının bunun çözümü olduğuna inanıyoruz. DİYABBAK1R GERÇECİ Kentieşme değil yıguma var Göç vüzünden hı/la bü> üyen Mersin'de gecekondula^ma \e kı\ ı vagmasında "gündüz-kondu" dönemi yaşanıyor. Mersin Akdeniz'e taşıyor Mersin'de kent nüfusunun oluşum biçimi Göçün sebepleri (Şube anket) Iklım koşullan İş olanakian Polîtık ve stratejık Eş ûurutnu Dığer sebepier %18 %40 %20 %8 %14 (1000 khşHrk anket değerteri) Eskı Mersıntı Çevre köy ve kasabaiardan Doğu ve Guneydoğu'dan Iç Anadolu'dan Karadencz'cien Batı Trak>'a ve çevresı Geçıcı yerleşenlef %17 %25 %28 %10 %7 %4 %3 20. yüzyılm ortala- rına kadar Mezopo- tamya ve Çukurvva uy- garlıklarının Akde- niz dekı "alçakgönül- lü bir iskelesi "olarak kendi hahnde yaşaya- gelen Mersin. bugün artık Anadolu'nun "metropolleşmeyeöze- nen " büyük kentleri arasında. Bu özen- menın yansımalarını ise Mimarlar Odası Şubesi nın vö- netim kurulu üyesi Cem Buluklu aktardı. Mersin kenti, kent nüfusu artış hızı sıralamasmda Tür- kiye kentleri ıçınde en fazla artışla en önde olan şehırler- den biridir. Aynı zamanda Türktyenın ilk serbest bölge ken- tı olan Mersin, en fazla göç edılen kent. en vüksek gökde- lenlı kent olma özellığını sürdürüyor. Liman kentı. tunzm kenti, tanm kenti fonksıvonlanna heryıl yenıleri ekleniyor. Bütün bunların yanı sıra insanlann bannma hakkını en do- ğal haklardan bın olarak kabul ederek fiilen yasal. elektn- ği suyu bağlanan; yolu. kanalızasyonu götürülmeye çalışı- lan sağlıksız. çarpık bir gündüz-kondular çemben oluş- muştur. Bugün kent halkının %60'ı bu gündüz-kondular- da bannmaktadır. Yeşil alanlan son derece vetersız. çcvrede hızla gündüz- kondulaşan, merkezde gökdelenleşen, sanayı ıle kırlenen, giderek yozla- şan bir şehre dönüşmüştür. 1930-1985 nüfus artış hı- zı her 10 yılda bir %150'lerden %210'lara tırmanan Mersin kentının nüfus projeksıyonu. bu hızla 20 yıl sonra 2.5OO.OOO cıvannda olabı- lecektir. - Başlangıçta masum bir bannma çözümü gibi görünen tek katlı gündüz-kondular zaman ıçinde spekülasyon ara- cı olarak, yerlennı çok katlı apartmanlara bırakmakta: şe- hir çevresinde. şehrı boğan sağlıksız yoğun yerleşmeler oluşturmaktadır. Sonuçta şu andakı yerel ve kamu yönetı- cilen, polıtikacılar çarpık kentleşmeyi önlemek içın bıra- kın bırşev yapmayı. rutın görevlerini bile yerine getireme- mektedırîer. Kıtle örgütlennın bılmçlendırme çabalanna ise hep ken- dılenne engel olunacakmış gözüyle bakmaktadırlar. Mer- sin içın artık ikı temel umut kaynağı var. Devlet. öncelikle göçü durdurmak için Doğu ve Güneydogu'yu kalkmdırma- nındışındahıçbır işle uğraşmamah. Mersirüıler isesivıl top- lum örgütlenmesini vaygınlaştırarak. kentlenne kendılen sahip çıkmalı... Göçe dayalı kentleşmenın Diyar- bakır ve çevresindeki neden ve so- nuçları üzerme değerlendırmeyı Mimarlar Odası Şube Başkanı Ah- met Cengiz vapn. Cengiz "ınpanel- de sundugu bıldinden bazı bö- lümler söyle Türkiye'nin Batı ve lç Anado- lu bölgeleri dünya ülkelennin ge- nel gelişimi seyrine paralel bırge- lişme gösterirlerken, Doğu-Gü- neydoğu Anadolu Bölgesı farklı bir se> ir göstermiştir. Denebilir kı Türkiye Cumhuri- yeti kuruluşundan bu yana, Os- manh'dandevraldığı mirasınyapı- sına uygun sosyo-ekonomik poli- tikalar izlemediğinden, ülkenin gerçeğı olan sorunlan görmemez- likten geldiği veya ertelediğinden, bölgenin ıhtıyacı olan ekonomik politikalan uygulamamıştır. Bu- gün artık kimilerine göre "Güney- doğu", kimilerine göre "Kürt so- runu" olarak adlandınlan soru- nun gündeme gelebileceği endi- şesiyle. bölgenin gelişmesini sağ- layacak olan ekonomik yatınm ve çalışmalardan kaçınılmıştır. Günümüzde de süregelen bu du- rum, aynı zamanda sürmekte olan göçün de geometrik bir şekilde artmasına sebep olmuş. bölge yıl- lardır süren göçler nedeniyle ilik- lerine kadar keminlmiştir. Çünkü, göç sadece ınsanlanmızın gitme- sine sebep olmamıştır. İnsanlan- mızla beraber bütün değerlerimiz de göçmüştür. Aslında, işsizlerin yanı sıra bir başka göçer tıpi de sermayesini büyütmüş olanlardır. Bunlar bölgenin kısırekonomi- si ıçinde sermayesini geliştirmeye çalışırlar. Ancak ekonomik altya- pının gelişmediğı bölgemızde ser- mayeyi uzun süre tutmak müm- Adana'da 6 Çukurova megapoliT Uzun yıllar mevsimlik tanm göçü alan kent, günümüzde sürekli göçün sorunlanyla yüzyüze Adana, birçok gözlemcı ve hatta DPTçevrelen tarafindan Türkiye nin 2000 7/ yıllardaki Istanbul dan son- ra "ikinci metropolü " olarak görii- lüyor. Daha doğnısu bütün Çukuro- va 'yı ve Tarsus, Mersin hınterlandı- nı içine alan yeni bir dev megapol. Bu süreci Adana Mimarlar Odası Şu- besi Başkanı Erkan Karakaya ,panel bildirisinde şöyle özetledi; Adana'nın göçerlerte tanışması, ya- kın tarihlere dayanmaz, çünkü Ada- na, tanmdakı işgücü ihtiyacını çok eski yıllarda bile mev simîik işçi de- diğimiz Doğu ve Güneydoğu"dan yı- lın belirli aylannda gelen insanlarla sağladı. Türkiye'de göç, bir sorun ola- rak ortaya çıkmazdan çok öncelerde bu insanlar kışı kendi memleketle- rınde aileleriyle geçirir, ilkbaharda ve sonbaharda Adana'ya gelır tarlalarda çalışırlardı. ama bu insanlann gerek kent yapısına ve gerekse de kent kül- türüne etkileri olmazdı, çünkü bu in- sanlar o dönemlerde toplu halde ge- lir \e çalıştıklan tarlalann yakının- dakı çadırlarda yaşarlar. mevsim so- nunda da herkes kendi memleketıne dönerdi. 196O'lı yıllardan sonra gelişimi hız- lanan Adana'yı. 1970'liyıllann orta- lannda de\ yatınmlanylaTürkıye'nın 4. büyük sanayi kentı olarak görürüz. Adana, bu yanıyla da göç için tam bir cazibe merkezi görünümüne bü- rünmüştür. lşte ne olduysa da bundan sonra olmuştur. Adana'nın 1960 yı- lında 231.000 kişi olan nüfusu. 1980'de 574.000 kişiye. 1990'da yapılan son nüfus sayımında da 916.000 kişiye, bu- gün için de tahminen 1.500.000 kişi- ye ulaşmıştır Adana'r.ın diğcr göç alan büyük kentlerimizden aynlan bir özelliği de bir yandan kırsal kökenli göç alırken diğer bir yandan da özel- likle büyük kentlere nitelikli kentsel nüfus göçü vermesidir. Bu da kent kültürünün gelişmesındekı en büyük faktörolan karşılıklı etkıleşımle olu- şan kentli olma bilincini olumsuz yön- deetkılemiştır. Adana bugün agırlıklı olarak Mar- dın. Adıyamanv Sıırt. Diyarbakır. Bın- göl. Elazığ. Şanlıurfa gibi Doğu ve Gü- neydoğu illerinden göç almaktadır DPT araştırmalanna göre bu illerden göç edenlerin agırlıklı bölümünü 5 ıla 44 yaş arasmdakilerin oluşturdu- ğu ve 1980-85 döneminde göç eden- lerin yüzde 26.96'sının okuma yazma bilmeyenlerden. yüzde 49.56 sınınıl- kokul mezunlanndan oluştuğu, bu- nun yanında ancak yüzde 1 79'unun üniversite mezunu olduğu saptanmış- tır. Bu yoğun göçe bir de son dönem- de Doğu ve Güneydoğu'dakı teröre da- yalı olağandışı göç eklenince durum daha bir ıçınden çıkılmaz hale gir- miştir. Yine DPT'nın resmi verileri- ne göre Adana'nın, 2020 yılında Tür- kıye'nın ikinci büyük metropolü ola- cağı öngörülmektedir. Bu bizce çok iyimser bir tahmindır. Adana bugün- kü büyümesı v e buna bağlı bugün ta- kip ettiği kentleşme çizgisıni terk et- mediği takdirde ve yine doğru teşhis, doğru tedav i yöntemleri bulunamaz- sa, olsa olsa 2020 yılında Türkiye'nin en büvük kövü olur. kün olmuyor. Ve nitekim bir süre sonra daha cazip bölgelere göç' ediyorlar. Başka bir göçer tipi ise sanatçı- lanmızın, politikacılanmızın, bi- lim adamlanmızın. yüksekokul mezunu değişik meslek gruplann- dan toplumun beyni sayılacak in- sanlann göçüdür. Binbirgüçlükle okutulan bölge çocuklan, tahsille- rini tamamladıktan sonra, bir sü- re çalışıp yetkin. işbitirici. fayda- lı, örnek birer birey olmaya başla- dıklan noktadan itibaren, mesle- ğınde ılerleme olanağı bulamadı- ğından. bulunduğu birimin teknik ve sosyal altyapı yetersizliği ve daha iyi kazanç sağlama isteği ne- deniyle göç etmektedirler. Diyarbakır kenti, son beş yılda, dünyada belki de hiçbir kentın ba- şına gelmeyen bir felaketle karşı karşıya kaldı. 1990-95 yıllan ara- sında çevre köylerin boşaltılması- nın ardından yoğun bir göç alma- sı sonucu kentin nüfusu 381 binden en iyimser rakamlarla 1 milyona ulaştı. Öncelikle belirlenmesi gereken noktalardan birisi, yaşanan göçün ikiyönlülüğüdür. Diyarbakır çev- re köylerden göç alırken batıya göç vermiştir. Ve söz konusu ba- tıya göç .diğeri gibi 90 öncesinde başlamış olmakla birlikte, asıl yo- ğunluğuna 90 sonrasında ulaşmış- tır. Diyarbakır kentinden batıya ge- çenler tüm Cumhuriyet tarihi bo- yunca düşük yoğunlukta devam etmişolan bu göçün en karakteris- tik özelliklerine uygun biçimde, kente ait, kente ılişkın bırikimle- rimizi de götürmeye devam etmiş- lerdir. Bugün Diyarbakır'ı büyük bir köy olarak tarumlarken sadece ken- te göçen köylü insanlanmızın de- ğil, sermayesinden yaşam biçimi- ne, kültürel değerlerimize, kente ait bir şeylerin eksilmişliğini de kas- tediyoruz. Göçle ağırlaşan ve hâlâ yaşa- maya devam ettiğimiz sorunlar lis- tesi bitmek bılmiyor. Diyarbakır'ın bugünkü durumunu îstanbul ve benzeri kentlerimizde 60'larda baş- layan ve sözünü ettiğimiz göçten de nasibini alan gecekondulaşma- ya benzetmek, sorunu hafife almak olacaktır. Anlatmaya çalıştığımız kent çok kısa bir sürede kent ol- maktan çıkmış, insanlann insan- ca yaşama, kentte yaşama adına ' hiçbir hizmet sunamaz hale gelmiş, can ve mal güvenliği konusunda büyük riskler taşiyan ve uzun bir dönemdir iyıyi görmemış, artık ıyinin ne olduğunu bilmeyen bir Di- yarbakır... Bu bir sorun değil. bir felaket, bir kentleşme felaketi, bir çevre felaketi, bir insanlık dramıdır. Ama hâl geriye dönme imkânlannın tü- kenmediği ınancını taşıyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle