23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MART1996SALI 14 KULTUR 1. TÜYAP tzmir Kitap Fuarı'nda karikatürist Semih Balcıoğlu'na 'Şükran Ödülü' verildi 'Özgür ve çağdaş bir tophımda barış' evgi Özel yönettiği"Çağdaş Toplumda Basın, Bilim, Sanat ve Birey" paneline, Mustafa Ekmekçi, Aysel Ekşi ve Şükrü Erbaş konuşmacı olarak katıldılar. Konuşmacılar, çağdaşhğın özgürlük olduğunu vurgulayan konuşmacılar, özgür düşünce ve duygularla bir şey üretemeyen toplumlann çağdaş olamayacağmı EBRU KAŞLI '50 yıllık lıüzüıılü gülümseyişe' ödül İZMÎR (Cumhuriyet Ege Bürosu)- Ana teması "Mizah ve Kitap" olarak belirlenen 1. TÜYAP Kitap Fuan'nda, karikatürist Semih Bakıoğiu'na TÜYAP tarafından "Şükran Ödülü"verildi. Mizah agırlıklı etkinliklerin sürdüğü fuarda, "Semih Bakıoğiu Karikatür SergisTnin yanı sıra, Kankatürcüler Derneği'nin düzenlediğı "Nasreddin Hoca Figürieri Sergisi". İsmail Gülgeç ve Muhittin Köroğlu'nun karma "Çevre SergKİ" ve Semih Poroy- Kamil Masaracı Karikatür Sergisi de açıldı. TÜYAP tarafından verilen "Şükran Ödülü"nü alan Semih Balcıoğlu için bir söyleşi ve ödül töreni yapıldı. Bilgi Yayınevi de Balcıoğlu'na "Alnn Fırça" ödülü verdi. Ödül törenine katılan Semih Poroy, Alpay Kabacalı ve Turgay Gönenç, Balcıoğlu'nun eserleri hakkında bilgi verdiler. Konuşmacılar. Balcıoğlu'nun eserleri sayesinde karikatürün sanat niteliği kazandığını vurguladılar. Karikatür sanatınm siyasi ve toplumsal çarpıkJann biribiri üzerine yığılmış bir ülkede önemli ses getirdiğini vurgulayan Kabacalı, "Demokrasflerde, karikatürün önemli bir yeri vardır. Halk köşe yazısında okuduğu politik • TÜYAP tarafından verilen "Şükran Ödülü" ve Bilgi Yayınevi adına Muzaffer Izgü'nün verdiği "Altın Fırça" ödülünü alan Semih Balcıoğiu, Izmir'de düzenlenen bu ilk kitap fuannda ödüle layık olmanın heyecanını yaşadığını söyledi. Balcıoğlu, "Yaşamımda her zaman ödüllerden yana olmuşumdur. Ödül hatırlanmaktır, başannın takdiridir. Ödüle layık olmak için daha çok çalışmak gerekir" dedi ve 1996 'da Nasreddin Hoca'ya daha fazla sahip çıkmamız gerekliliğini vurguladı. yorumu unutabtlir ama karikatürü unutmaz. Karikatür daha akıida kalıcı ve etkilcyicidir. Balcıoğlu'nun eserlerinde de bunu çok net görcbiliriz. Karikatür, polMkaya halkm gözünden bakar" dedi. Balcıoğlu'nun yapıtlannın 50 yıllık hüzünlü gülümseyişler olduğunu vurgulayan Gönenç, Balcıoğlu'nun eserlerini çağın önemli tanıği olarak değerlendırdi. Gönenç, u Balcıoğlu, estctik kaygı fle çağına tanıklık eder. Eserlerinde günlük olaylan ek alır ama hiçbir zaman içinde değecierini ve anlamlannı yitirmeyen eserierdir. Güncel karikatürlerine süreklilik ekler. Çağın tanıklığını yaparken geçmiş kültürel birikimleri gözardı etmez" dı>e konuştu. Poroy da, Balcıoğlu'nun Türkiye'de üç boyutlu karikatürün ilk uygulayıcısı olduğunu anımsatarak, karikatür sanatına borcunu ödediğini söyledi. TÜYAP tarafından verilen "Şükran Ödülü" ve Bılgı Yayınevi adına Muzaffer Izgü'nün verdiği "Altuı Fırça" ödülünü alan Balcıoğlu da, tzmir'de düzenlenen bu ilk kitap fuannda ödüle layık olmanın heyecanını yaşadığını söyledi. Balcıoğlu. "Yaşamımda her zaman ödüllerden yana ofanuşumdur. Ödül hatırlanmaktır, başannın takdiridir. Ödüle layık olmak için daha çok çaüşmak gerekir"dedı. "Nasreddin Hoca Yüı" olarak belirlenen 1996 da Hoca'ya daha fazla sahip çıkmamız gerekliliğini vurgulayan Balcıoğlu, "Bizler onun torunlarryız. Ona layık olmak için çahşıyoruz. Yurt dtşında en çok tanınan Türk'tür Nasreddin Hoca. Biz de onun yaratılanna sahip çıkmalryız. Akşehir'de Nasreddin Hoca Kültür Sitesi kurulmasını isrivoru/"dıye konuştu. İZMİR-1. TÜYAP İzmır Kitap Fuan'nda, "Mizah ve Kitap" olan ana temaya "banş" da eklendi. Fuann ilk iki gününde yapılan etkinliklerde yazarlann ortak dileği, özgür ve çağdaş bir toplumda banş dolu günler oldu. Ümit Yayıncılık tarafından düzenlenen -Çagdaş Toplumda Basın, Bilim, Sanat ve Birey"' panelini, Sevgi Özel yönettı. Panele, Mustafa Ekmekçi, Aysel Ekşi ve Şükrü Erbaş konuşmacı olarak katıldı. Çağdaşlığın özgürlük olduğunu vurgulayan konuşmacılar. özgür düşünce ve duygularla bir şey üretemeyen toplumlann çağdaş olamayacağmı vurguladılar. Paneli yöneten Sevgi Özel. bilim adamlannın ve sanatçılann dünya platformunda önemli başanlar kazansalar bıle, toplumsal açıdan bakıldığında birey ve örgüt olarak suskun ye tepkisiz kaldıklannı bclirttı. Özel. günümüzde yaşanan en büyük ayıbın ise, politikacılann kendılerinı sanatçılardan ve bilim adamlanndan daha üstün görmeriyle yaşandığını söyledi. Şükrü Erbaş da. Fuarda nükleer karşın bir stand da yer alıyor. SOS Akdeniz Derneği'nin çevreyte ilgili kitap ve dergi çeşidi yayınlannın bulunduğu standda, nükleer karşıb sloganlar içeren rozet, çanta, kartpostal ve afişler de yer alıyor. Stand yetkilileri en büyük UgİNİ çocuklardan gördükkrini, belirtryorlar. (Fotoğraf: ÜMlTOTAN) çağdaşlaşmanın teknolojik gelişımlerle ölçülemeyeceğini belirterek. "İnsanlann özgür olmadığı. kendi söz haklannın bulunmadığı, vaıiıklannı özgür aianlarda eşitçe sürdürcmediği, sanatsal faalivetlerin kontrol alhnda tutulduğu bir ülkc ne kadar çağdaşür''dedi. Mustafa Ekmekçi ıse, kendileriyle banşık toplumlann çağdaş olabileceğini belirterek, basının gücünü doğru yönde kullanması gerektiğını vurguladı. Ekmekçi, Kardak Adası krizine değinerek, "Basın haberi yaratmaz, haberi halka duyurur. Ama malesef bugün TV kanallan haberleri büyük paralar vererek, sabn alıyorlar" dedi. "Milli Mücadele Basını'paneli İzmir Gazeteciler Cemıyetinin düzenlediği "Milli Mücadale Basuıı" panelinde de Kurtuluş Savaşı sırasında basının bulunduğu zor durum ve Hasan Tahsin hakkında son zamanlarda basın ile TV kanalında yayımlanan suçlamalar üzerinde duruldu. Yaşar Aksoyun yönettiği panele. Prof.Dr. Ergun Aybars, Prof.Dr. BUge Umar, Prof.Dr. Zeki Ankanve Türkmen Parlak konuşmacı olarak katıldılar. Basının gücünün çeşitli yaptınmlara neden olduğunu belirten Aybars, Türk basının Birinci Dünya Savaşı 'na kadar özgür olduğunu ve sansür uyguiamalannın başlamadığinı söyledi. Aybars, "Osmanh Devleti savaşa girince sansür karmaşasına girdi. Basın gerek işgalci devletler gerekse Osmanlı hükümetinin baskısındaydı. Kâğıt yokluğu, okuma-vazma oranın çok düşük olması ve gazetelerin her yere ulaşamamasma karşın Kurtuluş Savaşı'nda basın çok önemlidir. Devletten hiçbir maddi destek almadan, büyük ga\ retleıie gazetelerini çıkaranlar savaşın asıl kahramanlandır"dedi. Aksoy da, Hasan Tahsin'in Kurtuluş Savaşı sırasında unutulmaz bir kahraman olduğunu belirterek, Tahsin hakkında yapılan suçlamalan kınadığını söyledi. tzmir'in simgesi Hasan Tahsin'in attığı ilk kurşunla bir kıyımı başlattığı ıddialannın doğru olmadığmı söyleyen Aksoy, "Hasan Tahsin, Izmir'in simgesidir. İlk kurşunu atmışür. Bugün basında Tahsin'e yönelik, 'aslında ilk kurşunu Tahsin atmamıştır. O sahte bir kahramandır. ideolojısi bozuktur. Yunan ordusu tüfeklerinin üzerinde karanfillerle karaya çıkmışhr. Tahsin'in ilk kurşunu bir kıyımı başlatmıştir' suçlamalannı yapan basın ve TV kuruluşlannı kınıyorum. tslam dininin .vüceliğini savunarak, yayınlannda Tahsin'i yerin dibine banrmak, kimseve yalaşmaz r> diye konuştu. 'ÇoksesK' bir şairin gölgesmde... Antonio Tabucchi KültürServisi-AırtonioTabucchi, Ital- ya'nın en çok tanınan yazarlartndan biri. Özellikle de Portekiz'de. Portekiz hükü- metinin 1987 yılında şövalye nışanı ver- diği Tabucchi, 1991 yılında yayımladığı onuncu romanı "Reqıriem"i (Ağıt) Porte- kizce yazdı. Romanını, neden 20'li yaşla- nnda ögrenmeye başladığı Portekizce yazdıgı sorulduğunda ise, "Roman, akb- ma Portekizce geJdi" diyor. Tabucchi'nin Portekiz ve Portekiz diline olan ilgisi, Pa- ris'te bir sahafta bulduğu, Feroando Pes- soa'nın şiirlerini okuduktan sonra başla- mış. Postmodernizmin 'peygamberlerin- den' biri sayılan Fernando Pessoa. mo- dern psikologlann 'kişilik bozukluğu' ola- rak adlandırabileceği, "çoklrîşilikfi", sıra- dışı bir şairdi. Sayısız sahte isim kullana- rak yazmış, hepsine farklı birtarz ve tarih uydurmuştu. Bunlann arasında, Glasgovv'da deniz mühendısliği eğitimi görmüş fütürist Al- varo de Campos ile 1919 yılında Brezil- ya'ya kaçan Portekizli bir monarşı yanlı- sı RkardoReisde vardı. Bu sahte kimlık- ler Pessoa için neyse, Pessao da Tabucchi için o olmuş. Siena Üniversitesı'nde Por- tekiz Dili ve Edebiyatı profesörü olan An- tonio Tabucchi, Pessoa'nın çoğu yapıtını ltalyanca'ya kazandırmış. Pessoa'nın so- luğu, Tabucchi'nin yapıtlannda da hisset- tıriyorkendini. Kimı öykülerinde bir mas- kenin ardında gösteriyor kendinı... Ta- bucchi'nin Türkiye'de de yayımlanan "Requiem" adlı romanı da yazann, Tagus nehri kenannda bir geceyansı şaırle olan buluşmasını konu alıyor Yazann yçni ça- lışması "Fernando Pessoa'nın Son ÜçGü- nü" de, ünlü şairin aşın alkolden kaynak- lanan rahatsızlığı nedeniyle hastanede ge- çirdiği son günlerini anlatıyor "Pessoa'nın St. Luis dos Franceses has- tanesinde «ecirdiği son günleriyle ilgili hiç- bir şe> bilinmhor" diyor Tabucchi. "Pes- soa'nın son günlerini hayalgücümû kulla- narak kurguladım." Yazar bu yapıtını, sahneye de uyarla- mış. Mılano'daki Piccolo Teatro'da şu sı- ralar sahnelenen oyun, Pessoa'nın ölüm döşeğinde hayal kişileriyle olan diyalog- lan üzerine kurulu. ltalya nm önde gelen tiyatro yönetmenlerinden Giorgio Streh- ler'ın yöneteciliğini üstlendiği PiccoloTe- atro'nun bu sezon en çok ilgi gören oyun- lanndan bın, "Fernando Pessoa'nın Son Üç Günü". Strehler ile Gkıvanni Detto- ri'nin yönettiği oyun, Pessoa'nın 'çokld- şilikliğfni vurgulamak amacıyla, tek bir oyuncu tarafından oynanıyor. Kostüm de- ğişimlen bile, sahnede. izleyicilerin önün- de yapılıyor. Pessoa'yla neden bu denli ilgilendiği sorulduğunda, şöyle diyor Tabucchi: "Modernizm krizini tek bir perende ata- rak çözümlendi Herkes romanın sonu gel- diği üzerine kaygılanadururken, Pessoa 20. yüzyıhn en büvük romanını şürle vaz- ch." Tabucchi de yaşamında benzer bir pe- rende attı: Yazarlık tutkusunu, farklı bir di- lin, farklı bir kültürün süzgecinden geçe- rek ortaya koydu. "Ben her zaman akın- Oya karşı kürek çekmevi yeğledim. 1960'b yıllarda, Avrupa'nın kiyısmda unutulmuş bir ülkcyken Portekiz'İe ilgilenmeye baş- lamam da büyük ölcüde bu nedenle oldu. O zamandan bu yana Portekiz çok geliş- me gösterdi Sivasal balomdan sözgelimi, İtaha'dan çok daha tutarlı bir ülke duru- munda" diyor Tabucchi. Adam Sanat'la birlikte 'Şiirimizde Geçen Yıl' Kültür Servisi - Adam Sanat'ın mart sayısı Mehmet Doğan'ın hazırladığı '1996 Şiir Yıllığı' (Şiirimizde Geçen Yıl) başlıklı kitabıyla birlikte yayımlandı. Bu sayıda. Memet Fuat, geçen ay yitirdığımiz, "Beykozlu" şair Ercüment Uça- n'yı anlatıyor "Dönüp Dolaşıp Beykoz" başlıklı yazısmda. Uçan'yı, şiırlerinden ömeklerle ve anılarla, ilk kitabından ölü- müne kadar geçen zaman içinde anlatıyor Memet Fuat. Ken- disine ters gelen bir şiir anlayışının adamı olduğunu belirtiyor Memet Fuat, ama şiırlenni gönlüne göre yayımlamak için her zaman büyük özen gösterdiğini belirtiyor ve yazısını şu sözlerle bıtıriyor: "Şi- ire bağhhğuıdaki içtenlik beni hep etkilemiştir. Şiir için her şeyden vaz- gecebilirdi." Mehmet Doğan "Şürce" köşesin- de polemiklere ve Bflge Karasu'ya değinıyor. Uğur Kökden'in uzun yazısı ise "ltalya Albenisi" adında. "Dinler, külrürîer. tutkular, savaşlar, cinayetler. sürgünler ve uygartıkla- nn harman yeri; sayısız göç yolu- nun kaçınılmaz kavşağı. o kiıtsal mavi çukur" olarak nitelediği Ak- deniz'in çekiminden bahsederek gınyor yazıya Kökden ve ltalya'da yaşayan, bulunan sanatçılann izinde Italya'yı anla- tıyor. Umberto Eco'nun da bir yazısı yer alıyor bu ay Adam Sanat'ta. "Sayılann SonsuzGüzeUiği" başlıklı yazı, Pisagor'la hayali bir konuşma. Adam Sanat'ın bu sayıdakı ressamı ise Max Jacob. Gürhan Tümer'in "Max Jacob Ressam" yazısıy- la tanıtılan Jacob'un desenleri de yer alıyor. Bu sayıda yer alan şairler ıse tskender Fikret Akdora. Salatı Birsel, Vfecihi Tûnıı- roğlu,Teoman Aktürel, Nurer Uğurlu, Veşim Salman. tnci Ase- na, Müslim ÇeBk, Abdûlkadir Budak, Ergin Yıldızoglu. Meh- met Yajın, Suat \ardal, Mete ÖzeL Küçük tskender, Ali Asker Banıt, Nur, Hakan Savh ve Nazmi AğıL Kadm yönetmen de şiddet fîhni yapar KültürServisi-Geçenyıl Londra Film Fes- tivali'ne start veren 'Strange Dav's'in ilk gös- tenmınde başrol oyunculan Ralph Fiennesve- Angela Bassett'ın yanında boy gösteren uzun boylu, esmer güzelı bir kadının kım olduğu- nu sormuştu birbırine herkes. Bond kızlann- dan aşağı kalır yanı olmayan bu çekıci kadın. fılmın yönetmeni Kathryn Bigeİow'dan baş- kası değildi. Son yıllarda admdan söz ettıren Bigelovv, bol şiddetlı, hareketli yapımlara im- za atması ile dikkatleri topluyor. 8 yıldır 'action' filmı yapan Bigelovv'un son filmi 'Strange Days'in senaryosu, 'The Abyss', 'Terminator' gibi fılmlerin senaryo yazan ve aynı zamanda yönetmenin eski eşi James Canıeron'a ait. Yüksek teknoloji öğe- lerini bol bol kullanan bir hareket ve macera filmi olan 'StrangeDays'. ırk aynmı, tecavüz, şiddet gibi konulan bir kadın yönetmenin gö- zünden aktarması bakımından hayli iigı göre- ceğe benzer. Ingiltere'de gösterime gıren 'Strange Days'i, eleştirmenler 'bağınp çağır- mayan bir korkufilmi'olarak değerlendiriyor- lar. Fılmın başansının en önemli nedeni ola- rak Ralph Fîennes'in göz dolduran oyunculu- ğu göstenhyor. 1999 yılında, ya da yenı bir yüzyıhn eşiğinde artık tam bir çöplük halın- deki Los Angeles kentinde geçen öykünün kahra- manı Lenny (Fîennes),arabasıyla şiddetin kol gez- diği, küçük kızlann fahişelık yaptığı ve polisin tanklarla dolaştığı Los Angeles sokaklannda do- laşırken, radyodan dinlediği şarkılar değıştıkçe kent de bır başka kımlıge bûrünür. (Bigelovv, PJ Harvey'ın müziğini kullanarak filmın cazibesını arttınyor.) Farklı ırk, renk ve dıllerden insanların bir arada yaşadığı Amenkan toplumunda şiddet kaçınılmaz olarak toplum yaşamına damgasını vurmaktadır... 'Strange Dajs'in yönetmeni Kathryn Bigelovv, son yıllarda bol şiddetlı, hareketli yapımlarda admdan söz ettiriyor. 43 yaşmdaki Bigelovv 'a göre. bu tür fılmleri yal- nızca erkek yönetmenlenn yapabıleceğinı savu- nanlarbüyük bırhatayapıyor. Fılmı hakkında eleş- tırmenlerin. "Hollyvvood'da bir kadın yönetmen tarafından çeldlen en fazla şiddet sahnesine yer ve- ren film*' görüşünü paylaşmıyor Kathym Bigelovv. Quentin Taranrino ya da John VVoo'nun yaptığı filmleri ömek gösteren kadın yönetmen "FihnJer şiddete yol açmıyttr.. çünkü asıl şiddet toplumun içinde" diyor. Kaliforniya doğumlu Bigelovv, San Francısco Güzel Sanatlar Enstitüsü ve Whıtney Muse- um'da öğrenim gördükten sonra, Ingiliz per- formans grubu An and Language ile çalış- mış bir süre. Sinemaya yönelışıru görsel sa- natlara olan ilgısının bır uzantısı olarak de- ğerlendiren Bigelovv. 'The Lovetess' (1982), 'Near Dark' (1987), 'Blue SteeT (1990) ve Patrick Svvayze ile Keanu Reeves'i başroller- de ızledığımız 'Poûıt Break' (Kınlma Nok- tası) gibi filmlere imza attı. Etkilendiği yö- netmenler arasında Peckinpach, Kubrick, Fulter ve Scorsese gibi ustalan sayan Bige- lovv'a en çok sorulan sorulardan birisı de ne- den kadın yönetmenlerin 'action' filmı yap- madıklan.. "Bu konu benidedüşündürüyor. Kadmyönetmenlersadece "kadın-erkek ıliş- kıleri' ve 'aşk'ıanJatan fîlmler yapıyor. Ben de kadın mcslektaslanma. benim tarzunın bir kadın yönetmen için hiç de zor olmadığı- nı anlaöyorum. Fakat, kendimi yine de yal- nız hissediyorum.'" Hollyvvood'un son dönemde büyük ticari başan İcazanan kadın yönetmenlennin (Bak Şu Konuşana'nın yönetmeni Amy Hecker- lingyada Wayne'nın Dünyası'nı yöneten Pe- neiope Spheeris) Bigelovv'a yaklaşımı fark- lılıklar gösteriyor. Onunla çalışmış olanlar Bigelovv'un dısiphnınden söz ediyorlar. "Umuyorum ki yakın gelecekte kadın yönetmen- ler kendilerinden daha sık söz ettirecekler. Biz ka- dınlar, geniş bir hayal gücüne sahipolduğumuz hal- de kendimize sınırlar koyuyonız. Bu sınırlan, ön- yargılan ortadan kaldırmak gerek" dıyen Bige- lovv'un son projesi, Fransızlann ulusal kadın kah- ramanı Jan Dark'ı konu alan bir film. 'Sightand Sound' adını taşıyacak yapım, yönetmenin deyi- şiyle öncekilenne göre 'daha saküT bir film ola- cak. YAZI ODASI SELÎM İLERİ Öğpetmenim Günyol Eskişehir Atatürkçü Düşünce Derneği'yle Anado- lu Üniversitesi lletişim Bilimleri Fakültesi ortaklaşa bir Vedat Günyol günü düzenlediler. Cumartesi ger- çekleşecekti. istanbul'da buiunmam gerektiğinden bu güzel şağrıya katılamadım. Birkaç satır bir şeyler çiziktirdim, okunur umuduy- la: "Böylesi birgünde Vedat Günyol severierin yanın- da bulunamadığım için çok üzgünüm. "Üzüntümü, bir ölçüde azaltan, Günyol'un eseriy- le bir otuz yıldır birlikte yaşıyor olmamdır. "Önce Dile Gelseler; edebiyatımızda yaratıcı eleş- tiriye bu yetkin örnek, hocamızdan okuduğum ilk ki- taptır. 1940 sonrası kaleme getirdiklerini imbikten geçire geçire, ancak bir yirmi beş yıl sonra kıtapta derleyen Günyol, çok iyi hatıhıyorum, o değerti kita- bı Dile Gelseler için bile endişeliydi. Adeta yayınlan- maya değmez buluyordu. "Oysa bu önemli eserde Yakup Kadri, Hüseyin Rahmi, Sait Faik üzerine yazılar eşsiz niteliktedir. "Sonra hocamız yine gönülsüz tutumla Yeni Tür- kiye Ardında 'yı yayınladı: Cumhuriyet dönemınin si- yaset, düşünce, kültür hayatını odak alan bir öbek deneme. "Vedat Bey o zamanlar Fransızca öğretmenimdi. Herhafta üç gün dersimize giren bu aydın, iyicil, du- yarlı insanın aynı zamanda soylu bir yazar olması be- ni çok heyecanlandmyor, ben de kendi kendime, günün birinde yazar olma düşleri kuruyordur. ı. "Yazariık konusundaki düşlerim bir ölçüde ger- çekleşti. Ama hocam Vedat Günyol ölçüsünde dü- rüst, iyiliksever, aydın, ölçülü, zarif ve ülkü dolu ol- mayı ne yazık ki bugüne kadar üstlenemedim. Ho- camın eserinı dikkatle okuyorum, ondan öğrenilecek şeylerin bitmeyeceğini usul usul kavramaktayım. Bu eserin aralıksız okunmasını salık veririm. "Sevgili hocamın ellerinden öperken, şu çiziktir- melerimi dinleyen herkese saygılarımı sunuyorum." Bunları yazıp bitirince geçen zamanın başka anı- lan sökün etti. Sözgelimi Mühürdar'da bir gece. Liseyi yeni bitir- miştik. Hocamıza tutkun yedi sekiz genç, Mühür- dar'da bir kır gazinosunda onun söyleşisini dinliyor- duk. Akşamdı. O günlerin dingin Mühürdarı'nda gü- neş batmış, hava esmerfeşmiş, derken gazinonun renkli ampulleri yanmıştı. Üstelik votkalı bira içmiş- tik... ... Hayata hazırlanıyorduk, hepimizın hayalleri, öz- lemleri, umutlan vardı. Günyol'a gelince, hocamız, bu hayaller-özlemler-umutlar yumağına uygar bır dün- ya için ülküler armağan etmişti. Kişisel ısteklerimizi, aydınlık ve duyaıiı sözlenyle daha başka, topluma ya- rarlı bir düzleme çekiyor; bizden umduklarım dile ge- tiriyordu. O akşamı, o geceyı unutamam. Kimier yanıldı?.. Hocamızın sözlerini elbette sözcüğü sözcüğüne hatırlayamıyorum. Ama biranlam birikimi kalmış bel- teğimde: "Dünyada tek kişilik mutluluk olamaz." Böy- le bir şey. Her birimiz tek kişitik mutluluklanmız için düşler kurarken Vedat Günyol sanki tersini söylüyordu. İn- sanların birlik içinde mutlu olabılmelerinin yordamı- na çekip götürüyordu bizi. Mühürdar'daki son kır gazinosunda yaz gecesini bir arada geçirmiş bizler, çok yıllar ortasında savru- lup gittik. Arkadaşlarımın neredeyse hepsini kaybet- tim: Neredeler, ne yapıyorlar, bilmiyorum. Kımıleyin dolaylı bir haber, kimileyin sağda solda gelgeç bir rastlayış. Kaçımız tek kişilik mutluluklanmız konusunda di- rettik? Kendi adıma, yaşım kırka varıncaya kadar di- rettiğimi itiraf edebilirim. Gerçi benimkiler yalın, ço- cuksu isteklerdi ama, yine de kişisel hırslaria örülüy- dü: Yazarlıkta başan, beğenilmek, okunmak isteği. Sonra hepsinden bıktım. Böylesi masum istekle- rin bile git git anlamsızlaştığını nihayet ayırt edebıl- dim. Geçen zamanda hocamızla dostluğumuz hep sür- dü. Hırslanmız bizi yaşlandırdıkça onun hep genceJ- diğini gördüm. 1968 Haziranı'ndaki geceden bugü- ne yaklaşık otuz yıl: Kimbilir kaç genç insana Vedat Günyol tek kişilik mutluluğun olamayacağmı anlattı durdu. Dediğim gibi, kır gazinosunun yeşil, kırmızı, sarı ve mavı renkli ampulleri birdenbire yanmıştı, yaz gece- sinde, yedi sekiz arkadaş, hocamızla bir arada mut- luyduk. Mutluluğu, hayatımın sayısız kırıklığı arasın- dan hâlâ sürüyor o gecenin. Masadan kalkmış, top- rak yolda yürümüştük, iki yanımızda taflanlar. Mut- luluk orada saklıydı. Kimier yanıldı? 1. TÜYAP İZMİR KİTAP FUARI 12.00- Söyleşi: "Gecenın Neresındeyız?'/ tskenderÖzturan- lı. Düzenleyen: Ümıt Yayıncılık. 14.00- Söyleşi: Avusturyalı Yazar Barbara Fnschmuth ile Buluşma Prof. Dr. Gertrude Durusoy, Barbara Fnschmuth. Düzenleyen: Avusturya Başkonsolosluğu Kültür Ofisı 16.00- Panel: Kankatür ve Kitap/ Ismaıl Gülgeç, Muhittin Köroğlu. Eray Özbek, Cem Koç. Ercan Dtnçer. Düzenleyen: Cartoon Yayıncılık- Gülgeç Yayınlan- Kankatürcüler Der- neğı. 18.00- Okurlarla Sohbet/ Cezmı Ersöz. Düzenleyen: TU- YAP BUGÜN SÖYLEŞİ FüruzaıTın 'Parasız Yatılf adlı kıtabının yayımlanışmın 25. yılı dolayısıyla düzenlenen söyleşi saat 18.30'da Yapı Kredi Kültür Merkezı Sermer Çıfter Kütüphanesı'nde. Atilla Bir- kiye'nin yöneteceği söyleşiye konuşmacı olarak Füruzan ve Feridun Andaç katılıyor. SERGt 'Profesyonel Tanıtım Fotoğrafçılan Dernegi Sergisi', İMKB Sanat Galensi'nde bugünden başlayarak 6 nısana dek izle- nebilir. MÜZtK Türkıye-Polonya Dostluk Bilim ve Kültür Derneği'nin ha- zırladığı 1 "GelenekselChopinResitali"saat 19.00'daAtatürk Kültür Merkezi'nde sunulacak. Resitale piyanist Gülseren Sadaksolıstolarak katılacak. FranzLizstOdaOrkest rası'nın konsen saat 19.30'da Cemal Reşıt Rey Konser Salonu'nda. Janos Rolla yönetımındeki orkestra Mozart, Mendelssohn ve Çaykovski'nın yapıtlannı seslendırecek. TtYATRO Ankara Sanat Tiyatrosu, Yeşim Dorman'ın yazdığı, Rutkay Azız'in sahneye koydugu 'Kardeş Sofrası' adlı oyunu saat 18.30 ve 21.15'te Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merke- zi'nde sahnelıyor. ANMA TOPLANTISI Son kitabı 'Yırtıksız Sözler'ı göremeden, kısa bir süre önce aramızdan aynlan şaır Ercüment Uçan, şaırlenn okuyacağı L'çan şiirleriyle anılıyor. Velı Bar'da saat 20.30'da Küçük Is- kender'ın sunumuyla başlayacak şıır okuma gecesine arala- rında Merih Akoğul, Engın Turgut, Enver Ercan, Turgay Fi- şekçi, Vural Bahadır Baynl. Metın Celal, Hüseyin Alemdar, Nurullah Can. Oğuzhan Akay. Elıf Sorgun, Haydar Ergülen ve Cezmi Ersöz'ün bulunduSu 34 saır katılıyor. (251 18 93)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle