03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 MART 1996 CUMA 12 DIZIYAZI Globalleşme siyasi ideoloji halinegeldi- Sosyal bilimierde bugün 'küreselleş- me" denince ne anlaşılıyor? - Küreselleşme sözcüğünün Türkiye'de- ki kullanımı önemlı birönyanılgıyı kendi içinde taşıyor. Sanılıyor İci. eskiden tü- tnüyle kapalı, otarşik dediğimiz. kendı kendine yeten ve dışarıyla ılişkisı hiç ol- ıtıayan topluluklar vardı ve son 20 yılda toplumlar aniden birbirleriyle ilişki kurar oldular. Ûnce bunun düzeltilmesi lazım. Dünyada. yaşanılan dar coğrafi çevrelen cok aşan birliktelikler, farklı kültürlerle ilişki ler her zaman olmuştur. Nedır bugün degışen? Fikirlerin. ürünlerin ve insanla- nn ulusal sınırlar arasındaki ve dünyanın her yönündeki akışı hızlandı ve çeşitlen- di. Globalleşme, sosyal bılımin bir çok da- lında: sosyolojıde, sıyaset bıliminde. ile- tişimde çok ciddi üzerinde durulan bır kavram. Bir de bunun rastgele bıçınıde kullanılışı var. Bu ıkıncısıni. bıraz alaylı söylersek. "global lafbazanlık veyageveze- Bk" de diyebilıriz. Bazı sıyasal gruplar, globalleşme kelimesinı. adeta kendı ıde- oiojilerini özetleyen tek bır kelıme haline getirme eğilıminde. O zaman, globalleş- mecılik, neredeyse siyasal bır ideoloji ha- line geliyor. - Kavramı nası) tanımlıyorlar? - Türkıyecie bu konuda cıddı bır ıde- olojik kutuplaşma var. Globalleşmecı ol- duğunu söyleyenler, karşıtlannı da, kendi- lerinı de tanımlıyorlar. Diyelim, daha çok dış telkınlerle yürûtülen bırözelleştırme- ci politika söz konusu. Bazı kımseler, özel- leştirmeye karşı olmasa dahı. özelleştır- menın oİumsuz sonuçlannı. örneğın çalı- şanlann durumunu soracak olsa. hemen globalleşmeci kanattan sert tepki alıyor: Kendisine. "Saddamcı" deniverıyor. Bu- nun tersı de oluyor. "Ulusiararası kalitede mal satmak, imaiat yapmak gerekir, dön- ya ekonomisinden tamamen kopamazsı- mz" dedığınızde de bu kez. "falanca lobi- ain adamı" olabıliyorsunuz. Bu ıdeo ojı. yüklü anlamı ıle globalleşmecilik yetn lı- beralizmın. onun öngördügü kurum ve de- ğerlerin, önemli ölçüde dışandan ithal edi- len görüş ve fikirlenn, özellikle medya zoruyla topluma dayatılması. Daha sonra bir yazar, globalleşmeci kimliği ve anla- yışı. onun içeriğini istediği gibı dolduru- yor. Kendi kafasında olumlu diye gördü- ğü ne kadardeğer ve görüş varsa, karşıtı- nı eleştirirken, "İşteglobaUeşmenin gerek- leri bunlardır" diyerek sıralamaya başlı- yor. Yazar, karşıtına, icabında hakaret ede- rek, onu aşağılayarak, globallık havası atı- yor. Yani, bunu yaparken, global hava ata- rak. görüşlerine icazet anyor. iddıalanna meşruiyet kazandınyor. Biraz caka satma- yı getirıyor. globalleşmeci lafbazanlık. Şöyle. "Dünyadaki son gelişmeleri ben bi- Hrim" diyerek, üstünlük taslamış oluyor. - Globalleşmecilik. içe dönüklük, top- hımdan soyut bir bireycilik olmuyor mu? - Cıddı anlamda globalleşmeci söylem- de. bireyselleşme boyutu çok önemlı. Kü- reselleşme yaklaşımlannın gündeme ge- tirdigı sav şu: Bıreyin, kendısıni bağlı ol- duğunu hıssettiği ne kadar geçmişten kal- ma kimlık varsa, bır şekilde o kimliklenn bırey üzerinde bir baskı yarartığını, onun özgürlüğünü kısıtlayan unsurlaroldugunu düşünüp, bunlann hepsine karşı bireye otonomi sağlaması. Yani. bütün bu kimlik- lerden ve bu kimliklenn temsil ettiğı grup- lardan bireyın kopması. Bunlardan kopan birey. soyut anlamda bir insan cemaatine. yani soyut evrensel bır ınsan komünitesi- ne bağlı olacak. Geleneksel her türlü bir- likteliğe ve cemaat bağlılıklanna karşı çık- manın gerçekten özgürleştiricı bir boyutu var. Bu, küçümsenmemeli. Ama, burada bazı tehlikeler de ortaya çıkıyor. Örneğin. yeni liberalizmın sürük- lediğı değerler ve kurumlar, ne ölçüde ger- cekten özgürleştırici olduğu sorusu gıbı. Mılyonlarca insanın geçimi. en temel ya- şama hakkının söz konusu olduğu bır alan- da, dıyelım tarım sübvansivonlannın kal- dınlmasında bir dış unsur olarak Ulusla- rarası Para Fonu (1MF) geliyor, ulusal hü- kümete dayatmalarda bulunuyor. O insan- lar, tamamen kaderine, açlığa, sefalete ter- kedılebıliyor. Çünkü, dünyada tek önem- li gerçek uluslararası sermayenin bır ülke- ye yatınm yapmasını saglamak haline ge- İiyor. - Yani, bireyi yaintzlaştıncı boyutu da var,değil mi? - Bireyın, bırey üstü birlıktelıklere olan ilgisınin azalmasından söz edebiliriz. Glo- balleşmeyi savunan yenı liberalızmin bır- liktelikleri zayıflatan bırtarafı var. Bırbaş- ka yönü ise, kamu alanına karşı ilgısizlik ve duyarsızlık yaratması. Örneğin, kamu hizmetlenne karşı ilgısizlik. küçümseme. önemsizleştirme. Bireyciliğin ve bu birey- ciligm sonucu olan özgürleştırmeciliğin bır sonucu yalnızlaşma ise, ıkincı sonucu da. kamu alanına karşı ilgisızlik yaratma- dr. Kamu alanı, yani. bizim başkası ile ortak olduğumuz alan. Dığer bir deyişle. PROE DR. SENCER AY4TA; • Uluslarötesileşme sürecine, uyum olduğu kadar tepki de var. Bu noktada, küreselleşmeci, kıtalaşmacı değerlere karşı, ulusal çıkan ön plana getiren değerler de gündeme geliyor. Avrupa'daki referandumlarda, AB ile entegrasyon koşullanna, hatta AB'ye katılmaya yüzde 50 "Hayır" oyu çıkıyor. . Küreselleşmeci denilen değerlere karşı, yerel ve ulusal tepkiler, önümüzdeki dönemin güçlenen siyasal akımlarını oluşturacak. Bunlann kinıi baskıcı ve antidemokratik tepkiler. kimi daha eşitlikçi ve demokratik açılımcı hareketler şeklinde olacak. küresclleştırmeci polıtıkaların. kendımızı başkaları ıle bırlıkte düşündüğümüz alan- da da bır ısteksızlık. ilgisızlik yaratıcı et- kısı var. - Biryandan tiim kimliklerden sıy nlma. özgürle$megündemt' f^tirilirken, biryan- dan da dinsel temalara. etnik kökene dön- me eğilimleri çok yükseliyor. Bu bir çeliş- ki defil mi? - Globalleşmenın bu bireyselleştıncı et- kısıne karşı. 4-5 tane bırbırınden farklı bir- liktelık arama tiirlcn var. Bunlardan bırı. köktendıncı hareketlerdir. Yalnız ve çare- sız kalmış bireye. onu kucaklayan bır top- lumsal çevre »unuyorlar. Bır kere. bu akımlar dünvanın her tarafında güçlenı- yor. Türkıye'dekı yeni hberaller. bugün RP'nın yükselışınden 1920-30'lan sorum- lu tutuyorlar. Oysa, dünya düzeyinc ba- kın, bugünkü anlamda köktendinci hare- ketlerin yaygınlaşması. 1965-70'lerden sonradır. Türkıyc"dc de böyledır. RP'nin oy oranını. bunun bir endeksı olarak alır- sak. Islamı köktcndıncilığın Türkıye'de patladığı dönenıın. aynı zamanda Özalcı. parasalcı. yenı lıbcral. pazarekonomisine dünyalan yaratmaya, hem de bir ış bulına gibi pratik çıkar sağlamaya yönelık olabı- lir. - Başka direniş formlanndan da söz et- miştiniz... - ikıncı benzeralan mıkromilliyetçılık- tir. Globalleşmeci bakış, çoğulcu bır kül- türü vurgulamasına karşılık, mikromıllı- yetçi hareketler. çoğulculuğa kapalıdır. Yani. çogulculuk v urgulayan globalleşme- ci bır kültüre karşı. gerek köktendıncı akımlar. gereksc mıkromilliyetçı hareket- ler. dı^arıya karşı ne kadar hoşgörü. ne ka- dar farklılaşmışlık. ne kadar çogulculuk vurgusu yaparlarsa yapsınlar, özünde tek boyutlu, türdeşlik vurgulayan arayışları- dır. Mikromilliyetçilık de. bireye yenı bır bırliktelik sunuyor. Bu bağlamda. ılginç- tir. Güncydoğu'daki sorunun doruğuna çıktığı dönem. yıne 1980 sonrasıdır. Bir sosyalbilimci: tıpkı köktendincilik gibı, bu olgunun zamanlamasını da tesadüfler- le açıklamayamaz. Dönüp, bütün faturası- nı 70 yıllık cumhuriyete veya 700 yıllık devlete çıkartmak da zordur. Eğer 1980'den sonra aynı anda. hem çok canlı arttırmak ısteyen hareketlerin dc vavgın- laştığını görüyoruz. Bunlarda. aslındayal- nızlaşan bıreylerin. ınsanların bırliktelik arama bıçımlen. yani birey ı aşan örgütlen- meler. Bunlann çok türlcn var. Uluslara- rası Af Örgütü. Greenpeace Örgütü'nden tutun, kadın örgütlen. yerel düzeyde köy derneklerıne değin uzanan gönüllü örgüt- lenmelcr - Sivil toplum-devlet ilişkisi nasıl du/vn- lenivor? - Bunlann devletle ılişkisı. özellikle Türkıye'de fazlasıyla tek yanlı konuyor. Sankı. kamu alanını temsil eden devlet, dünyadakı yenı açılımlara kaı>ı da. bu can- lı siv il toplum. tek başına ve aşağıdan yu- karıya bu dev letı diizenleyecek gibi. Oy- sa, dış ekonomık dünya ıle bütünîeştırme- yi en çok dev lct sürükl üyor. Ev et. ulus dev - letin, eskiden olduğu anlamda tek egemen güç olduğunu söylememiz biraz zor. Ulus devletle ilgilı deŞışikliklenn olduğu mu- hakkak. Devietin rolü değişiyor. Ulusdev- letler, birkaç özel örnek dışmda dünyada eskisı kadar kendı ıçine kapanmıyor. Ulus dev let, tanımı geregı kendi içıne kapalı ve ağırlık veren polıtikaların gelıştiği dönem olduğunu görürüz. Yani. 1980 sonrasını. Bu ikıolguyu. "Rastgeledir.tesadüfenbir- ara>agelmiştir" dıve geçıştırmek çok zor. Onun ıçın gerek rürkıye'de. gerek dünya- da bireyi yalnız bırakmaya karşı en güçlü tepkilerden bırinin Islamı köktendincilik olduğunu ve bunun öncelıkle lıberalızme tepki olduğunu düşünmekte yarar var. - Neden? - Yalnızlaşan bırey. bır şekilde kendisi- nı koruyacak. kollayacak çerçevc veşem- siyeler anyor. Bırey. kendisine yeni kım- likler. an olduğunu hıssedeceğı yeni bir- liktelikler anyor. Bunlar. hem yenı anlam bır Islami köktedincılik. hem güçlenmiş biretnik milliyetçilik ıle karşı karşıya isek. onun hangi döneme rastladığı üzerinde özellikle durmamız gerekir. - Son dönemde. özellikle yeni liberal ke- sinı tarafindan gündeme gctirilen bir 'M- v il toplumculuk' olgusu var. Sivil toplum, günümüzde nasıl algılanmalı? - Sivil toplum örgütlenmelen. türdeş kültür arayışına dayanan millıyetçı veya köktendinci hareketlerden çok farklı. Bun- lann bır bölümünün amacı. daha demok- ratik bir toplum, aşağıdan yukanya bir de- mokratikleşme yaratmak. Burada devlet karşısındaki gücünü. toplumun gücünü dış düny ay la ilışkısı olmayan bır siyasi bı- rım değıldır. L'lus devietin dış dünya ile serbest tıcaretı destekledığı dönemîer de olmuştur. Oysa. ~Llusde\letdışa kapan- madır" zannedenler. dünya ıle ekonomik bütünleşmeartınca, "L'lus dev let kalkıyor" dıye alıyorlar konuyu. Bu. tümüyle yan- lış. Ulus dev let. kesınlıkte ortadan kalkmı- yor. Avrupa'da bu böyle. Neden? Çünkü. büyük topluluklar açısından en azından seçımle ışbaşına gelme cephesınden baka- cak olursak. tek meşru güç. hâlâ ulus dev - let. Aynı zamanda. yönettığı insanlann do- laylı, dolaysız nzasına davanan tek siya- sal güç, hâlâ ulus devlet. Yani, halkın tek denetleyebildigi güç, demokrasiler işledi- ğı sürece. ulus devlet. Aynca, ulus devie- tin bıryönetim işlevi var. Birsürü ulusla- rarası kuruluştan söz ediyonız, ama bun- lann hiçbırinin yaptınmı yok. Hiçbirisi bu anlamda anayasal kuruluş değıl. - Sivil toplumculuğun, bu anlamda ulus devlet ileçatışması degil. uv uşması,ona bi- çim vermesi gerekmez mi? - Uluslararası ortamda çeşıtlı güçler var. Uluslararası şirketlerden, Birleşmış Mil- letler, NATOgıbı uluslararası kuruluşlara değin uzanan ve ulus devietin yapısı üze- rinde farklı ağırlıklardaetkısı olan çok sa- yıda kuruluşu sayabılırız. Dığeryandan u- lus dev let, sınırlan ıçınde kısmen bu akım- larla ve dışandakı örgütlenmelerle bağla- nan, kısmen tümüyle otonom çok sayıda sivil toplum örgütlenmesi var. Temsil nı- telıgı olduğu ıçin ulus devlet. yaptınm gü- cü olan tek önemli siyasi birim. O halde, dev lete yfni bakışta şu unsurlan gözönün- de tutmamız gerekıyor: Ulus devlet, önü- müzdeki dönemde daha doğrudan demok- rası ısteyen kuruluşların. dış etkılere kar- şı güçlü bir pazarlık organı haline getıri- lebılır. Sanırım. toplumsal teon alanında ve çeşıtlı siyasal pratikler bakımından ağır da olsa bu yönde gelışmeler var. Bu an- lamda, ulus devietin sonu gelmemiş. tam tersıne pazarlık konumu daha da artmış olmaktadır. Kendi sivil toplumunu. ora- dakı çıkarları dikkate almayan bır ulus dev letten çok, sıv ıl toplum üzenne oturan, onun canlılığını dışdünyaya karşı birda- yanak, bir pazarlık unsuru olarak taşıma- ya çal ışan bir dev lete daha çok gereksinim olduğu kanısındayım. Önümüzdeki dö- nemde de siyasal arayışlann, bu doğrulto- da odaklaşacağını düşünüyorum. - Küresdleşmecilerin abartoğı gibi tari- hin sonuna geldik mi? - Evrensellık iddıasında olan yeni libe- ralizmin, ekonomi alanında, sosyolojıde ve diğer alanlarda daha çok sorgulanaca- ğı bir döneme giriyoruz. llginçtir. evren- sel bir liberal düzenden, yani tarihin sonu kavramını ortaya atan Fukuyama son ki- tabında, -Trust- ulus devletlen esas ince- leme bırimi olarak alıp, devletler, kültür- ler, ekonomiler arasındaki farklılıgın kay- nağını irdeliyor. Yani, tek bır sistemden söz etmiyor. Ben, önümüzdeki dönemde, bireyi aşan birlikteliklerin daha yaygın olacağı ve kamuya olan ılginın artacağı kanısındayım. Son 20-30 yılda. kamu ala- nı çok geriledi. Özel alan ise. çok fazla vurgulandı. Önümüzdeki dönemde, bu- nun tersine döneceğine ınanıyorum. - Kühür, denildigi kadar evrenselleşmi- yorgibi. - Kültürel planda baktığınız zaman. ev- rensellik konusu çok problemli. Dünya. farklı kimlik vurgulan ile kaynıyor. Örne- ğin, "Mc DonaJds T> laşmayı ele alalım. Amerika'da, Mc Donalds, o toplumun en dar gelırli ınsanlannın gıttigı yerdir. Oysa Türkıye'de, aynı Mc Donalds, özellikleor- ta sınıf ailelerin özel bır eğlenceye gider gıbı girtiklen. en ıyı egıtımı gören genç- lenn rağbet ettıği bır yer. Kültürel çevre- len v e anlamları o kadar ayn kı. hangı Mc Donalds'dan söz ediyoruz. Yani evrensel veya uluslararası gibi görünen çok olgu- nun ıçerigı yerel olarak dolduruluyor. Uluslarötesileşme sürecine. uyum olduğu kadar tepki de var. Bu noktada. küreselleş- meci. kıtalaşmacı değerlere karşı. ulusal çıkarlan ön plana getiren değerler de gün- deme geliyor. Bu ıkısı. bütün ülkelerde cıddı çatışma halınde. Bakıyorsunuz. re- ferandumlar yapılıyor. Avrupa'daki refe- randumlarda. Avrupa Birliği (AB) ıle en- tegrasyon koşullanna. hatta AB'ye katıl- maya yüzde 50 •4 Hayır"oyu çıkıyor. Şım- dı. Avrupa Bırlığı'ni reddeden. ona "Ha- yır" oyu veren yüzde 50 Danimarkalıyı "Saddamcı. kapanmacı, dimjzor" olarak mı görecegiz? Insanların çok haklı endı- şeleri var. Çoğu yerde. gelişmiş ülkelerın kendı içinde de bu ekonomık entegrasyon süreç- len. çok büyük sancılaryaratıyor. Küresel rekabet koşullan. refah harcamalannın kı- sıtlanmasını. artan işsızlıgı. sübvansiyon- ların kalkmasını berabennde getirıyor. Çok önem venlen geleneksel değerlerin çiğnenmesine yol açıyor. Örnegın. Fran- satia. Amerıkan televizyon yapımlarına ve filmlerine karşı ciddi ve yaygın tepki var. Bütün bunlann sonucu olarak. nüfu- sun büyük bölümü. küreselleşmeye ıliş- kın süreçlennden yakınabılıyor. Bu yakın- malan. gereğinde tepki oyuna dönüştürü- yorlar. Kanımca. küreselleşmeci denilen değerlere karşı yerel ve ulusal tepkiler, önümüzdeki dönemin çok önemli güçle- nen siyasal akımlannı oluşturacak. Bun- lann kimt baskıcı ve antidemokratik tep- kiler, kimi daha eşitlikçi ve demokratik açılımcı hareketler şeklinde olacak. Yarın: Sosyal politika açısından küreselleşme Partüerin zmfi Hderpartisiolmalan-Dinsel tarikaUar. sivil toplum örgütü sayılabilir ni? -Srvil toplum kelimesıni başına koydugumuz. zıman bir örgütlenmenin veya toplumsal bir hareketin, hemen olumlu veya olumsuz yönleriy le degerlendirilmesi gerektigini düşünmek yanlış. Bu ailamda tarikatlar, eğer yapısal özellıklerine bakarsak, sivil toplum örgütleridir. Örneğin. bır ttritatm veya dini cemaatm üyeleri bir araya gelıyorlar ve dergi çıkanyorlar. Dergi çıkarmak. bır srvıf toplum örgütlenmesıdir. Tarikatlar, kendi aralannda paneller. konferanslar düzenliyor, vakıflar, demekler kuruyorlar. Bunlann hepsi sı\ ıl tnpıumla özdeşleştirdıgimiz unsurlar. Burada ayınm yapmamız gereken başka bir nokta var: Bir tirikat yapısı içinde birey. hiyerarşık biçimde örgütün üst kademelerinin yoğun baskısı altında dabilir. Özerklik kazanması, o kuruluş içinde çok z>f veya olanaksız olabilir. O zaman o tür örgjtlenmelerden, sivil toplum içinde yer alan crgilenmeler bıle olsa. demokratik örgütlenmeler darak söz etmemiz çok zor. Sanıyorum. tarikatlann ve dinı cemaatlenn önemli bir sorunu budur. İkıncı soru, dinı olsun olmasın bazı sivil toplum kuruluşları da. demokratik olmayan bir toplumun ınşası ıçın gayret gösteriyor olabılirler. - Demokratik vapı taşımayan örgüderin, toplumu ve devleti demokratikleştirebilmesi olası mı? - Demokratikleştirme ıddiasındaki birçok akım da aslında ıç demokrasısı açısından zayıf olabilir. Örneğin. Türkiye"deki siyasal partiler. Partilerin en büyük zaaflarından birisi. özellikle son 5-10 yılda bir lider partısı haline gelmesı ve liderler karşısında parti örgütlerinın zayıflamasıdır. Kendı içinde iç demokraMsı çok güçlü olmayan örgütler. kendi dışına. demokratik değerlerı zor taşırlar. Bu konuda tutarlı olmalan da zordur. Sivil toplum içınde hareket eden çok sayıda örgüt ve kuruluş. zaten demokrasıyi ye demokratıkleşmeyı anyor da olmayabılır. Örneğin îıııkiye'de, Islamcı birdüzen getirmek ı.steyen çok sayıda, ama güçlü sivil toplum örgütlenmelen var. - Biraz önce uluslararası örgüöenınelerden de söz erriniz. Onlann işlet ierinin bugünkü anlamı nedir? - Globalleşmenin bireyi yalnızlaştırıcı etkilerıne karşı uluslararası nitelikli birliktelık arayışları da var. Bunlar. yerküre düzcyinde ekosıstemı ayakta tutma ya da ınsan haklannı savunmayı ön planda tutma iddiasında olabılirler. Burada, üzennde pek durulmayan bir konunun altını çizelim. Küresel hareket eden kuruluşlann arasında, günlük yaşamın temel sorunlarını ön plana getirip. kapsamlı ekonomik, sosyal haklardan söz eden örgüt, neredeyse yok gibı. Yani. bıraz ol.sun maddi özveri gerektiren alanlarda bu örgütler tesirli olamıyor. Nüfusun büyük dilimlennın. mağdur. yoksul, ezilen sosyal sımflann. ışsizlık. geçım MkıntiM, hastane. çocuk okutma gibi zorlandıkları. büyük mücadele verdiklen alanlarda uluslararası örgütlere rastlamıyoruz. Belki. bır-ıkı cılız ıstısna var. Halkı temsil nıtelıği olan ulus devlet, kamu hızmetlerı, refah, yurttaşlann esenliği, güçlendınlmesi gibi konulara hıç el atmayacak olsa. belkı on yıllarca uluslararası kuruluşlann bu alanlara gırmcsıııı beklememız, yani çaresızlerı tamamen kendı kaderlenne terk etmemiz aerekecektır. Bırörnck verelim: ABD. Kanada ile Meksika arasında serbest tıcareti öngören NAFTA anlaşmasının ımzalandığı gün. Meksika'da ayaklanmalar oldu. Meksıka'da da, tıpkı bizde olduğu gibi, dışa açılma ihracata dayalı büyüme modelleri çok ön plana getirilmıştı. Aslında. doğal kaynaklar bakımından zengin olan Chiapas bölgesinde yüzbinlerle. mılvonfarla insan, bu polıtikalann sonucu. tümüyle eskı geçim kaynaklanndan oldu. Bir yandan hayvancılığın gelışmesinı teşvik eden polıtikalar uygulandı. ama bu süreç. tamamen büyük toprak sahiplerine yaradı. Uzun yıllardır. orada tarımla geçınen köylü mağdur oldu. bütün ış olanaklannı kaybettı ve aç kaldı. Sonuçta. içinde bulunduğumuz dönemlerde eşinc zor rastlanacak bır halk ayaklanması yaşadık. Kısacası. çalışanların yaranna gıbı takdun edilen globalleşmeci yenı liberal politikalar, hiç değılse kısa dönemde mılyonlarca insana çok büyük ıstırap kaynağı olabılıvor. Bunlann en azından ortaya konmasının. sesk'ndırılmesının bıle çok zor olduğu bır dünyada yaşıyoruz. ANKARA... ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Vehbi Koç'un Ardından Nerdeyse yüz yıllık bir yaşam, çalışarak, üreterek, bo- yutlanarak geçiyortüm yıllar; fabrikalar, holdingler, va- kıflar, liseler, üniversitelerle çağdaşlığı yakalamayı amaçlayan bir kişi. Geri kalmışlığı içine sindiremiyor, ile- riye, yeniliğe bakıyor, yeni ufuklara açılıyor durmadan. Kuşağı eskiyor, o eskimiyor, çağın gerçeklerine eğili- yor, yeniliğe, yeni kuşaklarayöneliyorgiderek. Soluğu- nu yitiriyor, ama yaşamı sürüyor bence. Adını kurum- laştıran kişiler ölmüyor çünkü, tersine çok daha yaşı- yor. Kalıcı ürünleri, yapıtlarıyla kanıtl.yor ölmezliğini. Güzel bir olay değil mi? Toplumumuzda kaç kişi yaşa- yabiliyor bu güzelliği? Ayrıca kaç kişi gösteriyor bu direnmeyi? Sıfırdan başlayarak tepelere çıkmayı, ölüm yolculuklannı yaşa- ma çevirmeyi. Duraklayan bir kalbi yeniden çarptırma- yı. Yatağında değil, portakal bahçelerinde bir geziden dönüşte kesiliyor soluğu, bir işyerini denetliyor, yüce ağaçlargibi ayakta oluyor Vehbi Bey. Kökü Ankara'da, 1900'lerde, dallan 2000'li yıllara uzanarak. Oğlunu, kızlarını yakından tanıdım, dostluğumuz da var ama Vehbi Bey'i yeteri kadar tanımıyorum ben. Ya- kın çevresinde yer almadım, özel bir isteğim de olma- dı doğrusu. Özüme de saygıyla gerçeği belirtmek zo- rundayım: Türk ekonomisinin Koç'una hiç sıcak bak- madım önceleri. O Türk ekonomisinin Koç'u, impara- toru, tüm olaylan bu açıdan yorumluyorum o zaman. Dahası önyargılıyım. 27 Mayıs'tan sonra Ankara'ya ge- lip Milli Birlikçiler'le bir konuşması var iktisat Komisyo- nu'nda, komite üyelerinden eniştem Selahattin Özgür ile bir buluşması sonra. 1961 Anayasası dogruttusun- da yapılan seçimler sona erince Ekrem Alican'ın baş- bakan olması için belli girişimleri. O günkü siyasal or- tamda uzlaşma öneriyor. Ulke sorunlarını, gelişmeleri yakından izliyor, TİP gündeme gelince Profesör Sadun Aren'i yemeğe çağınyor Etlik'teki evine. Belli konular- da aydınlanmak ıstiyor. Ve şaka yollu soruyor bir ara- lık: "Siz iktidara gelirseniz bana görev verir misiniz?" Sadun Aren de gülerek yanıtlıyor: "Belkı veririz." Veh- bi Koç yineliyor soruyu: "Ne görev verirsıniz?" Sadun Aren yine gülümsüyor, "Devlet çiftliklerinde biryöne- ticilik olabilir" diyor. Vehbi Koç kahkahayı bastınyor. "lyi, işsiz kalmayacağım, yine çalışacağım" diyor. Gerçek korkusu çalışamamak çünkü. Benı de Öncü gazetesinde TİP'İ savunan yazılarım nedeniyle Uluslararası Koç Merkezi'ne çağırdı bir gün, o dönemin gözde genel müdürierinden Bülent Bük- taş'ın aracılığıyla. Kardeşleri nedeniyle yakın dostluğu- muz var. Ulus'takı otobüs durağındaki binada, üst kat- • ta bir odada karşısına oturttu beni, soru yağmuruna tut- tu, ama ıslanmadım. Tersine sıcak bir esıntiyle aynldım yanından. Yıllar sonra Çamlıca tepesinde, Can Kı- raç'ın kızının düğününde de güzel bir anım var. Önyar- gılardan uzağım artık. Sevgili Berin Nadi'nin de etki- şiyle güzel ve özel çizgıleriyle görüyorum Vehbi Bey'i. Öykülerini dinliyorum.lkimiz de erken anldık o düğün- den. Arabaya doğru giderken yol biraz yokuş, bir ara- lıksendeledi, kolumagirmesiniönerdim. "Arkamızdan bakanlar şimdi ne der" diye güldü. Ben de gülerek ya- nıtladım: "Birsağcı, birsolcunun kolunagirdiderter..." Kahkahası hâlâ kulağımda. Sorusu da; "Demek sağ- cıyım ben!" Cenaze törenini izlerken bu kısa söyleşi de çınladı kulağımda. Cumhuriyetimize kanat geren kişilerden bi- ri olarak uğurladım Vehbi Koç'u. Çok kalabalık ama sa- de bir tören, başka törenlerdeki görkemli çelenkler de yok, çiçek yerine yapılan bağışlarta başka tohumlar yeşerecek topraklanmızda. Nüfus planlamasıyla ilgiü çalışmaları da çok etkiler beni. Çalışmak için öneri de aldım, elbet hoşlandım. Doğum kontrolü, kürtaj konu- sunda çok yazı yazdım yıllarca, beş yıllık ilk plan hazır- lanırken Sosyal Planlama Başkanı Nejat Erder telefon edip müjde verdi bana. Doğum kontrolünün kalkınma planında yer almasına sevindım. Vehbi Koç'un soruna eğilmesine de sevinçle baktım, ama görev almayı içi- me sindiremedim. Uzun yıllar boyunca gazetecilikten başka bir uğraş düşünmedim hiç. Gazeteci olarak öl- meyi özlüyorum. Mesleğimizde ilginç serüvenleryaşa- nıyor, tekelleşme eğilimleri gıderek tırmanıyor, ama dar- boğazların aşılacağına inanıyorum ben. Gerçek göre- vimize dönerek, güvenirliğimize. saygınlığımıza kavuş- mayı umuyorum. Meslekkuruluşlanmızada önemli gö- revler düşüyor bu yolda. Vehbi Koç'u anımsıyorum yeniden. Evinde, sofrasın- da çok gazeteci, çok yazar var, ama bir gazetenin sa- hipliğini düşünmedi uzun yıllar. Öne çıkmaktan hoşlan- madı, ekrana çıkmayı da belli bir dönemde belki de Sa- kıp Sabancı'ya ters düşmemek, eşlik etmek için gö- ze aldı. Gösterişten uzak, sade bir yaşamı yeğledi her zaman. Sade ve düzenli, ülkesinin gerçeklerine ters düşmeyen bir yaşam biçimi oluşturdu. Tüm Koç kuru- luşlan o yaşam biçimini yansıtıyor bence. Nakkaşte- pe'yi saygıyla düşünürüm her zaman. Yalnız bır kez git- tim, ama çok etkilendim. Güzel istanbul'a saygıyla ba- kan bir kuruluştan selam diye yorumlanm. Bogaz'ın gü- zelliklerini, yeşilini, eskı yapılannı yok eden, tırmalayan yapılara karşın geçmiş doğal güzelliği içinde koruya- rak çağdaş bir yaşama ulaştırmanın başansını da yan- sıtır Nakkaştepe. O tepeden Çankaya tepelerine bir çağn da çok ilginç geldi bana. Sayın Inan Kıraç, Vehbi Koç'un son iste- ğini de Nakkaştepe'de açıkladı gazetecilere. Baba Koç, ANAYOL'un gerçekleşmesini istiyor siyasal yaşamda. Bu yazım sona ererken Çiller ve Yılmaz görüşmesi brt- medi henüz. Ama olaylar Vehbi Koç'un isteği doğrul- tusunda gerçekleşeceğe benzer. Sonrası ne olur, yaşayarak öğreneceğiz. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAl* 1 2 3 4 5 6 SOLDAN SAĞA: 1/ Tann ile evreni bir kılan. her şeyi Tann olarak gören öğreti lerin genel adı. 2/Tehlike işa- reti... Küçük su kanalı. 3/ Üstü toprakla örtülü sa- manyığını... Kahn bükülmüş sicim. 4/Kapalı bır yerde seslerin dağılım bıçımı.S/Sudüze- yindeki sıra kaya- lar... Gstü kapalı olarak anlatma. 6/ Bır renk.. Çınko. II İçıne başka bır sıvı karıştırılmamış içki... "Be- yaz renge boyar onlar zenci- yi —gözlüyaparkördilen- ciyi" (Yusuf Ziya Ortaç). 8/ Daha çok ormanlık bölgeler- de yaşayan bir kürk hayva- nı... Iskambıl oyunlannda kâ- ğıtatmasırası.9/Bacaktaki ı- kı sinire ve bu sinırlerin ağn- lı hastahğına verilen ad. YUKARIDAiN AŞAĞIYA: 1/Güreşle boksun kanşımı olan sert bir spor. 2/Telefon sö- zü... Genellıkle sevecen ve hüzünlü birkonu işleyen küçük lırik şiır. 3/Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakma... Kum ada- cığı. 4/Yanardağ kayalıklan arasında bulunan bir feldispat türü... Olumsuzluk belirten bir önek. 5/ llaç... Pıs koku. 6/ Duman lekesi... Titan elementınin simgesı. 7/Osmanlı dev- letinde toplum güvenlığını sağlamakla görevli askeri polis örgütü. 8/Tıp dilinde. röntgen tekniğinin en gelişmiş bıçi- mi olan ışlemın kısa yazılışı... Aruz ölçüsünde, kısa okun- ması gereken bir heceyi kalıba uydurmak için uzatma. 9/ Dantel ya da nakış ipliği yumağı... Yığit, kahraman.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle